İncil’in Türkçe çevirisinde tövbekonusunda 52 ayet bulunmaktadır.36 Hem Matta hem Markos kitaplarına göre İsa Mesih hizmetine tövbe çağrısıyla başladı. İsa Mesih, kendisiyle birlikte Göklerin Egemenliği’nin kurulmaya başladığını ilan ediyordu. Bu egemenlik “İsa Mesih’in ölümü, dirilişi, yücelmesi ve Kutsal Ruh’un gönderilmesi üzerine kuruludur. İsa Mesih’in ikinci gelişi ile Göklerin Egemenliği’nin kurulması tamamlanacaktır.”37
Göklerin Egemenliği’ne (= Tanrı’nın Egemenliği’ne) girebilmek İsa Mesih’in yaptığı tövbe çağrısına verilen olumlu yanıtla, yani O’nu izlemekle başlıyor. İncil’de tövbe konusunda dikkate alınması gereken önemli nokta: İsa Mesih’in tanrısal kimliğinin anlaşılmasıdır; çünkü İncil (Müjde, İyi Haber), İsa’dır. İnsanların kurtuluşa sahip olması, kötülüklerinden dönmesi İsa Mesih’e yaşamlarını teslim etmesiyle gerçekleşir: “…Yahya’nın tutuklanmasından sonra İsa, Tanrı’nın Müjdesi’ni duyura duyura Celile’ye gitti. ‘Zaman doldu’ diyordu, ‘Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde’ye inanın!’” (Markos 1:14,15).
İsa Mesih göğe yükseldikten sonra Kutsal Ruh’un etkin olduğu yeryüzündeki yeni dönemde tövbe çağrısını elçiler ve İsa Mesih’e iman edenler sürdürdü. Bu dönemin ayırt edici özelliklerinden biri İncil’in, Kutsal Ruh’un yönlendirişiyle yazılmasıdır. Böylelikle Tevrat ve İncil Tanrı’nın sözü olarak insanlara Tanrı’ya dönmeleri için ulaşmakta, kurtuluşları için etkin olmaktadır.
Luka 15. bölümde kaybolan koyun, kaybolan para ve kaybolan oğul benzetmelerinde Tanrı’nın halkından olup da O’ndan koparak kaybolmuş kişileri İsa Mesih’in nasıl aradığını anlatır; tövbe eden tek günahkâr için göklerde duyulan sevinçten söz eder (Luka 15:1-7).
Devam eden ayetlerde, Hz. İbrahim’den beri halkına çobanlık yapan Tanrı, halkına, günlük yaşamlarından örnek bir olay ile kendisine dönmelerinin önemini vurgulamaktadır. Kaybolan oğul benzetmesinde, babasından miras payını alarak evden ayrılan küçük oğlun hikâyesi anlatılır. Varını yoğunu sefahat içinde yaşayarak harcayan küçük oğul, her şeyini yitirince domuz çobanı olur.38 Kıtlık nedeniyle karnını doyuramayan küçük oğul babasının yanına dönmeye karar verir. Kendisi daha uzaktayken babası kendisine dönen oğlunu görür, ona acır, koşup boynuna sarılır ve onu öper. Oğlu ona, “Tanrı’ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim” diyerek pişmanlığını gösterir. Tanrı’yı simgeleyen baba ise küçük oğluna kaftan giydirerek onurlandırır ve bir şölen düzenler: “Benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu” diyerek sevincini gösterir (Luka 15:32).
Anlatılan benzetmede Tanrı günahkârların kendisine dönmesini bekler, kendisi günahkârları kucaklamaya hazırdır. Tanrı kimsenin yaşamında zorla bir şey yapmak istemez. İnsan nasıl Rab’bi bilinçli olarak yadsıyorsa; aynı biçimde bilinçli olarak O’na dönmeli, yaptıklarından tövbe etmeli; O’nu Rab olarak yüceltip tapınmalıdır.
İsa Mesih’in günahkâr olarak nitelenen vergi görevlileriyle39 yemek yemesi, halk arasında fahişe olarak kabul edilen bir kadınla karşılıklı konuşması Rab’bin herkesle ilişki kurduğunu ve herkesi kurtarmak istediğini gösteren önemli örneklerdendir.
Luka 7:36-50 ayetleri, İsa Mesih’in dindar bir kişinin evinde yemek yediğini duyan günahkâr kadının, o eve kaymaktaşından kap içinde güzel kokulu bir yağ ile giderek, yağı İsa Mesih’in ayaklarının üzerine sürmesini anlatır. Bunu gören dindar kişiler İsa Mesih’in günahkâr kadının ayaklarına yağ sürmesine izin vermesini yüreklerinde kınadılar. Onların düşüncelerini anlayan İsa Mesih aşağıdaki şu benzetmeyi anlattı:
“Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar40 borçluydu. Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?”
Simun, ‘Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan’ diye yanıtladı.
İsa ona, ‘Doğru söyledin’ dedi. Sonra kadına bakarak Simun’a şunları söyledi: ‘Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi. Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor. Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü. Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.’
Sonra kadına, ‘Günahların bağışlandı’ dedi.
İsa’yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, ‘Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!’ şeklinde konuşmaya başladılar.
İsa ise kadına, ‘İmanın seni kurtardı, esenlikle git’ dedi.”
Elçilerin İşleri kitabı, göğe yükselen İsa Mesih’ten sonra on iki öğrencisinin tövbe çağrısını sürdürüşünü; Kutsal Ruh’un yönetiminde ilk kiliselerin kuruluşunu anlatır. Elçilerin İşleri 2:37-41 ayetlerinde Petrus’un konuşmasını dinleyen büyük kalabalık yüreklerine hançer saplanmış gibi oldu: “Ne yapmalıyız?” diye sordular. Petrus onlara şöyle dedi ‘Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak ve Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Bu vaat sizler, çocuklarınız, uzaktakilerin hepsi için, Tanrımız Rab’bin çağıracağı herkes için geçerlidir.’ Petrus daha birçok sözlerle onları uyardı. ‘Kendinizi bu sapık kuşaktan kurtarın!’ diye yalvardı. Onun sözünü benimseyenler vaftiz oldu. O gün yaklaşık üç bin kişi topluluğa katıldı.”
Elçilerin İşleri kitabının bir başka özelliğiyse, tövbe çağrısının tüm uluslara yapılmasını anlatmasıdır. Hem Yahya peygamber hem İsa Mesih tövbe çağrılarını Yahudiler’e yaptılar. Elçiler ile devam eden tövbe çağrısı, Tanrı’nın önceden tasarıları doğrultusunda (Yaratılış 12:2-3; Luka 24:46), ayrım gözetmeksizin her ulusa yapıldı.
Petrus’un, Yahudi olmayanlarla yaşadığı başka bir deneyim, Tanrı’nın insanları günahlarından kurtarışının tüm uluslara yönelik olduğunu gösterir: “…[Petrus] konuşmaya başlayınca Kutsal Ruh, başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi, onların da üzerine indi. O zaman Rab’bin söylediği şu sözü anımsadım: ‘Yahya suyla vaftiz etti, sizler ise Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’ Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih’e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı’ya karşı koyayım? Bunları dinledikten sonra [önceki geleneklerine bağlı Yahudiler] yatıştılar. Tanrı’yı yücelterek şöyle dediler: ‘Demek ki Tanrı, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir’” (Elçilerin İşleri 11:15-18).
Aynı zamanda İncil, tövbe ettikten sonra gerçekleştirilen vaftizin İsa Mesih ile özdeşleşmeyi sağladığını yazdığından, kurtuluşa kavuşan imanlının günah içinde yaşaması özenilecek bir durum değildir. İman yaşamında Hristiyan her türlü ayartıya karşı uyanık kalmalı; ayartı günaha dönüşmeden hatasıyla yüzleşerek, bilinçli kararlarının sorumluluğunu kabul etmelidir. Böyle bir durumda tövbe, İsa Mesih’in ikinci gelişiyle sağlanacak kusursuz göksel bedenlerine kavuşana dek, Hristiyanlar’ı günahlarından arındıran nitelik kazanır.