“Böylece, Tanrı aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih’in adına elçilik ediyor, O’nun adına yalvarıyoruz: Tanrı’yla barışın.”
(İncil, 2. Korintliler 5:20)
Tanrı’nın isimleri O’nun varlığı ve karakteri hakkında öğrenmemizi sağlar. Eğer Tanrı’nın isimlerini anlamak istersek, Tanrı’yı daha iyi tanıma, kendisiyle derin bir kişisel ilişki kurma yolunda olumlu adımlar atarız.
Yaratılış1 kitabı 2:4 ayetinde “RAB Tanrı [Elohim] göğü ve yeri yarattığında” denildiğinde, yaratılışı aşan ve sonsuzluğu dolduran Yaratıcı Tanrı’dan söz eder.2 Tanrı’nın sözüne göre RAB Tanrı yaratılışın üstündedir, varlığıyla her yerdedir: Tüm yaratılış O’nun olağanüstü eseridir. Nasıl bir sanat eserinin önünde durup hayranlıkla izliyorsak, yaratılan her şeydeki çeşitliliğe baktığımızda RAB Tanrı’nın büyüklüğünü, görkemini görürüz.
İbranicesi’nde El Şadday olarak geçen “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” sözlerinde, Tanrı’nın alt edilemez gücü anlatılır (Yaratılış 17:1). Türkçeye “Dağ olan Tanrı”3 biçiminde de çevrilebilen El Şadday ifadesi 121. Mezmur’un (Zebur’un) ana konusudur. Mezmur’da Kudüs’teki dağlar Tanrı’nın simgesel evidir:
“Gözlerimi dağlara kaldırıyorum,
Nereden yardım gelecek?
Yeri göğü yaratan
RAB’den gelecek yardım” yakarışında, Tanrı’ya ihtiyaç duyan kişinin, O’na içten seslenişi vardır.4
Rab, halkını kölelikten kurtarmak için Musa peygamberi hizmetine çağırdığında kendini “Ben Ben’im [YHVH]” yani, “sürekli halkının arasında olan” olarak tanıttı (Çıkış 3:14-15). “Ben Ben’im ifadesi, Tanrı’nın halkıyla yaptığı antlaşmaya sadık ve güvenilir olduğunu, halkından da tam bir güven beklediğini belirtiyordu. Ben Ben’im adındaki önemli başka bir nokta da, İncil’de İsa Mesih’in5 bu adı kendisi için kullanmış olmasıdır (Yuhanna 8:58-59).”6
On Buyruk’ta yer alan “Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır” (Çıkış 20:7) ayetiyle Tanrı’nın karakterine, ismine aykırı niyet ve eylemlerle; yalan yere ant içmek, büyücülük, lanet okumak vb. ilişkilendirmek yasaklanmıştır. Bu nedenlerden ötürü Museviler YHVH’ye ağza alınmayacak kadar kutsal bir anlam yüklediklerinden, YHVH yerine “Rab, Efendi, Egemen” anlamlarına gelen Adonai adını kullanırlar.
İşte Tanrımız yaratan, her şeye gücü yeten, halkının arasında olan bir Tanrı’dır. Adem ile Havva bilinçli olarak Yaratıcısı’nı yadsıyıp kendi yollarını çizene dek Rab Tanrı onlarla yüz yüze görüşüp konuştu. Tanrı’yla kopan ilişkinin sonucunda ortaya çıkan Tanrı’ya dönmek (tövbe) kavramı, Kutsal Kitap’ta Tanrı’yla insan, Tanrı’yla halkı arasında, Tanrı’nın istemleri doğrultusunda yeniden başlayan bir ilişkiyi anlatır. Yalnız bir açıklama ya da iyi niyet sözleri değildir. Düşüncelerde ve davranışlarda, Tanrı’nın istemleri doğrultusunda, köklü bir değişikliktir.
Eski Antlaşma’da7 günah işleyen Tanrı’nın halkı topluca ya da kişisel olarak, çoğu zaman peygamberler aracılığıyla yapılan Rab’be geri dönme çağrısına karşılık verirlerdi (örneğin Zekeriya 1:2-6). Yeni Antlaşma’da8 İsa, İsrail halkını bir kez daha Tanrı’yla paydaşlık kurmak için antlaşma yapmaya çağırmaktadır. Kurtuluşu sağlayan tövbe İncil’de bir koşul değil, Mesih’e iman etmeye dayanan bir fikir değişikliğidir. Tanrı, kendisini Rab olarak yüceltecek bir halk oluşturma tasarısında, Hz. İbrahim ile antlaşma yaparken ona verdiği vaatler nedeniyle bu çağrı öncelikle Yahudiler’e yöneliktir (Matta 3. bölüm; Elçilerin İşleri 19:1-5).”9
Günümüzdeyse Tanrı’nın kendisini Rab olarak yüceltecek bir halk oluşturma tasarısı, İsa Mesih’in aracılığıyla, tüm ulusların katılımıyla İsa Mesih’in ikinci gelişine dek sürmektedir. Bu açıdan baktığımızda hem Eski Antlaşma’da (Tevrat’ta) hem Yeni Antlaşma’da (İncil’de) tövbe insanın Tanrı’ya dönüşünün, Tanrı’nın istemleri doğrultusunda kurulan yeni ilişkinin göstergesidir.