Matta 27:32-66
32 Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa'nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. 33-34 Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi. 35 Askerler O'nu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar. 36 Sonra oturup yanında nöbet tuttular. 37 Başının üzerine, 38 İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. 39-40 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, ‹‹Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın Oğlu'ysan çarmıhtan in!›› diyorlardı. 41-42 Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O'nunla alay ederek, ‹‹Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor›› diyorlardı. ‹‹İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na iman edelim. 43 Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‹Ben Tanrı'nın Oğlu'yum› demişti.›› 44 İsa'yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler. 45 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, ‹‹Eli, Eli, lema şevaktani?›› yani, ‹‹Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?›› diye bağırdı. 47 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, ‹‹Bu adam İlyas'ı çağırıyor›› dediler. 48 İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. 49 Öbürleri ise, ‹‹Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı?›› dediler. 50 İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti. 51 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. 52 Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. 53 Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler. 54 İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, ‹‹Bu gerçekten Tanrı'nın Oğlu'ydu!›› dediler. 55 Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsa'nın ardından gelip O'na hizmet etmişlerdi. 56 Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.57 Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsa'nın bir öğrencisiydi. 58 Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu. 59-60 Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. 61 Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı. 62-63 Ertesi gün, yani Hazırlık Günü'nden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, ‹‹Efendimiz›› dediler, ‹‹O aldatıcının, daha yaşarken, ‹Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim› dediğini hatırlıyoruz. 64 Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, ‹Ölümden dirildi› derler. Son aldatmaca ilkinden beter olur.›› 65 Pilatus onlara, ‹‹Yanınıza asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın›› dedi. 66 Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.
AÇIKLAMA: İlk imanlıların bir sözü vardı: ‘İsa çarmıhtan krallık sürüyor.’Paradoks denen şey bu. Ne kadar ki dışardan Şeytan’ın tüm dünyayı Mesih’in başına yıktığı gibi görünse de aslında Mesih’tir dünyanın yükünü seve seve yüklenmeyi seçen. İblis, Mesih’in elleri ve ayaklarını ağaca çivilese de senaryoyu esasında yöneten İsa’dır. Çünkü Mesih’i haça geren din bilginleri ya da Şeytan değil, O’nu oraya bağlayan İsa’nın hepimize olan sevgisiydi. Böylece ironi dizini devam eder. Mesih’in az çok kim olduğunu sezen Pilatus başına şu suç yaftası yazdırır: ‘Bu, Yahudilerin Kralı İsa’dır.’ Pagan bir vali tam anlamadan da olsa bu gerçeği tespit edebildi. Haçın etrafında toplanan insanlar ‘Haydi in bakalım! Tanrı’nın Oğluysan kendini kurtar!’ diye bağırıyorlardı. Mesih istediği an oradan inip bu ıstıraplara son verebilirdi. Ne var ki kendini kurtarsa bizler kurtulamazdık. İnsanlar ‘Başkalarını kurtardı ama kendini kurtaramıyor’diye bağırdılar. Ancak şunu anlamadılar ki İsa Mesih bizler kurtulalım diye kendini kurtarmamayı seçti. İşte Mesih haçta tüm insanlık uğruna kurban oluyordu, bizim yerimize günahın işkencelerine katlanıyordu ki bizler kurtulalım.
Böylece Mesih saatlerce haç üzerinde acılara katlandı. Çarmıha gerilen insanlar kan kaybından çok aşırı fiziksel yorgunluktan ölürdü, çünkü nefes almak için kişi kendini çivilerden yukarı kaldırması gerekiyordu. Bir yerden sonra insanın gücü tükeniyordu ve vücut iflas ediyordu. Bu sadece bir idam şekli değildi – bu insana maksimum işkence çektirmek için tasarlanmış bir gazap icadıydı. Öğle vaktinde karanlık çöktü. Tabiat isyan etti. İnsanlar anlamasa da kainat çarmıha asılanın kim olduğunu çok iyi biliyordu. Üç saat sonra Mesih ‘Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin’ diye haykırır. O dönemki insanlar gibi bugün de pek çok insan Mesih’in ne demek istediğini anlayamıyorlar. Aslında Mesih bu sözleri söyleyerek 22.Mezmur’da 1000 sene öncesinde yazan satırları hatırlatmaya çalışıyor: ‘Su gibi dökülüyorum, bütün kemiklerim oynaklarından çıkıyor, yüreğim balmumu gibi içimde eriyor... ellerimi ayaklarımı deliyorlar, bütün kemiklerimi sayar oldum(Mezmur 22:14-16).’ İşte Mesih ne olduğunun farkındadır. Aynı zamanda bu anda Mesih ruhsal bir kopukluk yaşıyor. Baba Tanrı’yla olan mükemmel ilişkisi bir anda kesiliyor. Neden? Çünkü İncil’e göre bu sırada ‘Mesih günah oldu(2.Korintliler 5:21).’ Tanrı da günaha bakamaz. Rab kötülüğü yargılamak zorundadır. İşte bu karanlık üç saat sırasında Baba Tanrı bizim hak ettiğimiz gazabı Mesih’in üzerine döker. Böylece hiç günah tatmayan Mesih tüm insanlığın günah gazabını bir kerede çeker.
Bu sırada pek çok ilginç olay gerçekleşir. Korkunç bir deprem olur. Kayalar parçalanır. Bir yandan mezarlar açılır ve insanlar dirilir. Diğer yandan Tapınağın en kutsal yerini koruyan büyük perde yukarıdan aşağıya doğru yırtılır. Mesih’in başında nöbet tutan ve olup bitenleri gören Romalı yüzbaşı dehşete kapılarak ‘Bu gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu’ diye itiraf eder. Mesih ise son nefesini verir ve ölür. Akşam üstü bazı arkadaşları gelip O’nu çarmıhtan indirir ve zengin birinin mezarına koyarlar. Bayramın ağzı olduğu için acele ile mezarın bulunduğu mağarayı büyük bir kaya ile kapatır ve evlerine çekilirler. Sonra da Mesih’in ölüsünden bile korkan din bilginleri mağarayı korumak için Romalı asker talep eder. Böylece sahnedeki perde kapanır – ama senaryo gerçekten bitti mi?