Yakın zamanda, Los Angeles'te bazı kişilerle konuşuyordum. Onlara, "Sizce, İsa Mesih kimdir?" diye sordum. İsa'nın büyük bir din önderi olduğu yanıtını verdiler. Bu konuda onlarla aynı fikirdeydim. İsa Mesih büyük bir din önderiydi. Ama yalnızca bu kadarla kalmıyordu.
İnsanlar çağlar boyunca "İsa kimdir?" sorusu üzerinde ayrılıklara düşmüşlerdir. Oysa bir kişi hakkında bu kadar çeliş-kiye ne gerek vardır? Neden "İsa" ismi diğer tüm din önder-lerinin isimlerinden daha fazla rahatsızlık yaratır? Neden in-sanlarla Tanrı hakkında sakin sakin konuşursunuz da söz İsa'ya gelince sohbet bitiverir? Nedir insanları bu denli rahatsız eden? Londra'daki bir taksiciye İsa'dan söz etmiştim. Adam hemen sözümü kesip şöyle dedi: "Din konusunda, özellikle İsa hakkında tartışmaktan hoşlanmam."
İsa'nın diğer din önderlerinden farkı nedir? Buda'nın, Konfiçyus'un isimleri neden insanları rahatsız etmez? Çünkü bu kişiler Tanrı olduklarını iddia etmemişlerdir. Oysa İsa, kendisinin Tanrı olduğunu öne sürmüştür. İsa'yı diğer önder-lerden farklı kılan işte budur. İsa'yı tanıyan insanların, O'nun ne büyük iddialarda bulunduğunu fark etmeleri uzun sürmez. İsa kendisinin bir peygamberden ya da öğretmendendaha büyük olduğunu iddia etmiştir. Açık bir şekilde Tanrı olduğunu öne sürmüştür. Kendisini Tanrı’yla tek aracı, günahların bağış-lanması için tek kaynak, kurtuluşun tek yolu olarak göster-miştir.
Bazı insanlara göre inanç çok dar ve özel bir kavramdır. Ama ne düşündüğümüz ya da neye inandığımız çok önemli değildir. Önemli olan konu, İsa’nın gerçek kimliğidir.
Yeni Antlaşma metinleri (İncil)bu konuda neler söylemek-tedir? Sık sık “Mesih’in Tanrılığı” deyişini duymaktayız. Bu deyiş, İsa Mesih’in Tanrı olduğu anlamına gelir.
Birİncil yorumcusu Sistematik Din bilimi adlı çalışma-sında Tanrı’yı “varolan her şeyin kaynağının, desteğinin ve sonunun bulunduğunu sonsuz ve mükemmel olan Ruh” ola-rak tanımlar. Müslümanları ve Yahudileri de içine almak üzere tüm din bilimcileri bu tanımı benimser. Din bilimi Tanrı’nın kişisel olduğunu, evrenin onun tarafından tasarlanıp yaratıl-dığını öne sürer. Varolan her şeyi destekleyen ve yönlendiren Tanrı’dır. Bu tanıma Mesih inancının eklediği tek nokta “aynı Tanrı’nın Nasıralı İsa olarak insan bedeni aldığıdır.”
Aslına bakılırsa, İsa Mesih bir isim ya da unvandır. İsa ismi “Kurtarıcı Rab” ya da “Rab kurtarır” anlamına gelen Yesu sözcüğünün Grekçe şeklinden türemiştir. Mesih unvanı ise “meshedilmiş olan” anlamına gelen Grekçe (ya da İbra-nice Mesiyah-Daniel 9:26) sözcükten türemiştir. ‘Mesih’ ün-vanı kırallar ve kahinler için kullanılırdı. Bu unvan, İsa’nın Eski Antlaşma’da (Tevrat) vaat edilen kahin ve kral olduğunu onaylıyordu. İsa ve Mesih inancı konusunda doğru bir anla-yışa sahip olmak için bu onaya gereksinimimiz olacaktır.
İncil, Mesih’i açık bir şekilde Tanrı olarak tanıtır. İncil’deMesih’e verilen isimler yalnızca Tanrı’ya atfedilecek türdendir. Örneğin şu ayette, İsa’ya Tanrı denilmektedir: “Bu arada mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurta-rıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz (İncil;Titus 2:13; ayrıca bkz. Yuhanna 1:1; İbraniler 1:8; Romalılar 9:5; 1. Yuhanna 5:20).Kutsal yazılar İsa’ya, yalnızca Tanrı’ya verilecek sıfatlar vermektedir. İsa İncil’de kendi başına var-olan (İncil;Yuhanna 1:4; 14:6);her yerde bulunan (Matta 18:20; 28:20);her şeyi bilen (İncil; Matta 17:22-27; Yuhan-na 4:16; 6:64);her şeye gücü yeten (İncil; Matta 8:26-27; Luka 4:39 – 44; 7:24; 15; Vahiy 1:8)ve sonsuz yaşama sa-hip olan (İncil;Yuhanna 1:4; 1. Yuhanna 5:11,12, 20)gibi sıfatlarla tanıtılmaktadır.
İsa, yalnızca Tanrı’ya verilmesi gereken onuru ve ta-pınmayı kabul etmiştir. Şeytan’la karşı karşıya geldiğinde şöyle demiştir: “Tanrı olan Rab’be tap, yalnız ona kulluk et” (İncil; Matta 4:10). Bununla birlikte İsa, insanların kendisine Tanrı gibi tapınmasına sesini çıkarmamıştır (Matta 14:33, 28:9).Üstelik bazen insanlardan kendisine tapınmalarını biz-zat istemiştir (Yuhanna 5:23; İbraniler 1:16; Vahiy 5:8-14’le karşılaştırın).
İsa’nın izleyicilerinin çoğunluğu tek Tanrı’ya inanan Yahu-dilerdi. Tümüyle tek Tanrı inancı taşımalarına karşın İsa’yı Tanrı’nın beden almış hali olarak kabul ettiler.
Hele güçlü bir Tevrat eğitimi görmüş olan Pavlus’un, İsa’nın Tanrı olduğunu onaylaması, Nasıra’dan çıkan bir ada-ma tapınması ve Rab diye çağırması mümkün değildi. Ama Pavlus aynen böyle yaptı. Aşağıdaki sözleri söylerken İsa'nın Tanrı olduğunu dile getiriyordu: "Kendinize ve Kutsal Ruh'un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği tüm sürüye göz kulak olun. Rab'bin kendi kanı pahasına sahip olduğu inanlılar top-luluğunu gütmek üzere atandınız" (Elçilerin İşleri 20:28).
Mesih, öğrencilerine, "Ben kimim dersiniz?" diye sordu-ğunda, Petrus şöyle yanıt verdi: "Sen, yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin" (İncil; Matta 16:16).İsa, Petrus'un yanıtını düzelt-meye kalkışmadı. Tam tersi doğruluğunu ve sözlerinin kayna-ğını onayladı: "Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!" dedi. "Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babamdır" (İncil; Mat-ta 16:17).
Yine İsa'nın yakın arkadaşlarından biri olan Marta, O'na şöyle demiştir: "Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman ettim" (İncil; Yuhanna 11:27). Bir de Nasıra'dan iyi bir şey çıkmayacağına inanan Natanyel vardır. Daha sonra İsa'ya "Sen Tanrı'nın Oğlusun, sen İsrail'in Kralı-sın!" (İncil; Yuhanna 1:49)diye iman etmiştir.
İstefan taşlanırken, "Rab İsa, ruhumu al!" diye bağırmıştır (İncil; Elçilerin İşleri 7:59). Yine İncil'deki İbraniler'in yazarı Mesih'ten Tanrı diye söz eder: "Ama Oğul için şöyle diyor: 'Ey Tanrı, tahtın sonsuzluk boyunca kalıcıdır.''' (İncil; İbraniler 1:8).Vaftizci Yahya, İsa'nın gelişini şöyle tanımla-maktadır: "... gök açıldı ve Kutsal Ruh, bedensel bir görünüm alarak güvercin biçiminde O'nun üzerine indi. Gökten gelen ses de, 'Sen benim sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum' dedi" (İncil; Luka 3:22).
Ve elbette bir de "Kuşkucu" sıfatıyla tanınan Tomas'ın sözleri vardır. Ben Tomas'ı kendime benzetiyorum. Ben de es-kiden O'nun kadar kuşkucuydum. Tomas şöyle demişti: "O'nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine par-mağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inan-mam." O da benim gibi, "Bakın, insanlar ölümden falan diril-mezler ya da akılları başlarındaysa Tanrı olduklarını iddia etmezler. Bana kanıt lazım" demek istemişti. Tomas İsa'ya ilişkin kuşkularını dile getirdikten sekiz gün sonra İsa'nın öğ-rencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durup "Size esenlik olsun!" dedi. Sonra Tomas'a, "Parmağını uzat" dedi, "ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!" Tomas O'na, "Rabbim ve Tanrım!" diye cevap verdi. İsa ona, "Beni gördüğün için mi iman ettin?" dedi. "Görmeden iman eden-lere ne mutlu!" (İncil; Yuhanna 5:16-18). İsa, Tomas'ın ken-disini Tanrı olarak dile getiren sözlerini kabul etmişti. Tomas'ı tapınışı için değil, imansızlığı yüzünden azarladı.
Bu noktada bazı kişiler, Mesih hakkındaki bütün bu söz-leri Mesih' in kendisinin değil, başkalarının söylediğini öne sürebilirler. Çünkü okullarda öğretilenler, o zamanki kişilerin, bugün bizim yaptığımız gibi Mesih'i yanlış anlamış oldukları-dır. Başka bir deyişle İsa Mesih, Tanrı olduğunu iddia etme-miştir.
Bence Mesih bunu gerçekten de iddia etti. İncil metinleri Mesih'in Tanrılığını doğrulamakta ve onaylamaktadır. Birçok referans vardır ve bunların anlamları son derece açıktır. Me-sih'in Tanrılık iddiasının doğru olup olmadığına bakmak için İncil'i inceleyen bir iş adamı şöyle demiştir. "İncil'i okuyup da İsa'nın Tanrı olduğu iddiasında bulunmadığını söyleyen bir kişi, gün ışığında durup da güneşi göremediğini söyleyen biri kadar kördür."
İncil'in Yuhanna bölümündeİsa ile bazı Yahudiler arasın-da geçen bir tartışma görüyoruz. Bu tartışma, İsa'nın Sept gününde sakat bir adamı iyileştirmesinden kaynaklanmıştı. "Sept günü böyle şeyler yaptığı için Yahudiler İsa'ya zulmetmeye başladılar. Ama İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Babam hala çalışmaktadır, ben de çalışıyorum.’ İşte bu nedenle Yahudiler O'nu öldürmek için daha çok gayret ettiler. Çünkü yalnızca Sept gününü bozmakla kalmamış, aynı zamanda Tanrı'nın kendi Babası olduğunu söyleyerek kendisini Tanrı'ya eşit kılmıştı” (İncil; Yuhanna 5:16-18). Yahudiler neden böyle sert bir tepki göstermişlerdi?
Çünkü İsa, "Babamız" değil, "Babam" demiş, ardından da, "hala çalışmaktadır, ben de çalışıyorum" diye eklemişti. İsa'nın bu iki deyişi kullanması kendisini Tanrı'yla ve Tanrı'nın etkinliğiyle eşit kıldığını gösteriyordu. Yahudiler Tanrı'ya "Ba-bamız" demezlerdi. Bunu yapsalar bile "Babamız" sözcüğü-nün başına "göklerdeki" sözcüğünü eklerlerdi. Oysa İsa, böy-le yapmadı. Tanrı'ya "Babam" derken, Yahudiler'in başka tür-lü yorumlayamayacakları bir iddiada bulunuyordu. İsa, Tanrı çalışırken kendisinin, yani Oğul'un da çalıştığını söylüyordu. Yahudiler O'nun Tanrı'nın Oğlu olduğu iddiasını anladılar. Bu durum sonucunda, Yahudiler'in öfkesi büyüdü. İsa'ya yalnızca zulüm etmeyi tasarladılarsa da sonunda O'nu öldürmek iste-diler.
İsa kendisini Tanrı'yla eşit kılmasının yanı sıra, bir de Baba'yla bir olduğunu iddia etmişti. Kudüs'teki anma bayramı sırasında, bazı Yahudi önderleri yanına gelerek O'na, Mesih olmasına ilişkin sorular sordular. İsa sözlerine, "Ben ve Baba biriz" diyerek son verdi (İncil; Yuhanna 10:30). "Yahudiler O'nu taşlamak için yerden yine taş aldılar. İsa onlara, 'Size Baba'dan kaynaklanan birçok iyi işler gösterdim' dedi. 'Bu işlerden hangisi için beni taşlıyorsunuz?' Yahudiler şöyle cevap verdiler: 'Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyor-sun'" (İncil; Yuhanna 10:31-33).
İsa'nın Baba'yla bir olduğunu söylemesinin neden bu ka-dar tepki çektiğini merak edebilirsiniz. Bu deyişin ilginç bir özelliği Grekçesi incelendiği zaman ortaya çıkıyor. Grekçe uz-manı A. T. Robertson burada kullanılan "bir" sözcüğünün eril takısı taşımadığını, yansız olduğunu, bu yüzden de düşünce ya da amaç birliğini değil, "özde birlik" anlamı verdiğini orta-ya koymuştur. Sözlerine şunları eklemiştir: "Bu metnin ana tümcesi Mesih'in kendisiyle Babası arasındaki ilişkiyi açıkladığı son tümcedir. Bu yüzden Ferisiler son derece öfkelenmiş-lerdir."
O halde bu tümceyi duyanların kafasında, İsa'nın Tanrı olduğunu iddia ettiğine ilişkin kuşku kalmamıştır. İsa'nın söz-leri Yahudiler için küfürdü, bu yüzden kendi elleriyle İsa'yı cezalandırmaya kalktılar. Çünkü Yasa'ya göre küfürün cezası taşlayarak öldürmekti (Tevrat; Levililer 24:16).Ancak bu kişi-ler yasalara uymuyorlardı. Suç duyurusu yapıp infazı yetkili-lere bırakmalıydılar. Aşırı öfke gözlerini döndürmüştü.
İsa "küfür" nedeniyle taşlanmakla tehdit ediliyordu. Ya-hudiler O'nun öğretisini kesinlikle anlamışlardı, ama acaba bu iddiaların doğru olup olmadığını hiç düşündüler mi? İsa kendisini Tanrı'yla "doğada" ve "özde" sürekli eşit koşuyordu. Cesur bir tavırla şöyle iddialarda bulunabiliyordu: "Beni ta-nısaydınız, Babamı da tanırdınız" (İncil; Yuhanna 8:19)."Beni gören, beni göndereni de görür" (İncil; Yuhanna 12:45)."Benden nefret eden, Babamdan da nefret eder" (Yuhanna 15:23)."Öyle ki, herkes Baba'yı onurlandırdığı gibi Oğul'u da onurlandırsın. Oğul'u onurlandırmayan, O'nu gönderen Ba-ba'yı da onurlandırmaz (İncil; Yuhanna 5:23). Bu alıntılar İsa'nın kendisini yalnızca bir insan olarak değil, Tanrı'yla eş olarak gördüğünü ortaya koyuyor. İsa'yı, Tanrı'ya yalnızca biz-den daha yakın biri olarak görenler şu tümce üzerinde dü-şünmelidirler: "Baba'yı onurlandırdığınız gibi, Beni de onur-landırmazsanız, ikimizi de aşağılamış olursunuz."
Üniversitede edebiyat dersleri verirken, bir profesör yanıma geldi ve İsa'nın Tanrı olduğunu iddia eden ayetlerin yal-nızca İncil'in Yuhanna bölümünde bulunduğunu, bunun da yazılan en son müjde olduğunu söyledi. Sonra da en erken yazılan müjdenin, yani Markos'un, İsa'nın Tanrı olduğuna iliş-kin en ufak bir iddiada bulunmadığını öne sürdü. Bu kişi Mar-kos'u ya hiç okumamış ya da okurken fazla dikkat etmemişti.
Söylediklerine karşılık olarak, İncil'in Markos bölümünü açtım. İsa Mesih'in günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu açıkladığı yeri buldum: "Onların imanını gören İsa felçliye, 'Oğlum, günahların bağışlandı' dedi" (Markos 2:5;Luka 7:48-50). Yahudi yasasına göre bu yalnızca Tanrı'nın yapabileceği bir şeydi. Tevrat; Yeşaya 43:25bu ayrıcalığa yalnızca Tanrı'nın sahip olduğunu gösteriyor. İsa'nın bu iddiasına karşılık orada bulunan bazı din bilginleri şöyle düşündüler: "Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı'ya küfrediyor! Tek Tanrı'dan başka kim günahları bağışlayabilir?" Daha sonra İsa şöyle sordu: "Hangisi daha kolay, felçliye, 'Günahların bağışlandı' demek mi, yoksa 'Kalk, döşeğini topla ve yürü' demek mi?" (İncil; Markos 2:6-9).
Aslında bu iki tümceyi söylemek eşit derecede kolaydır, ama ikisini de yapmak tanrısal bir güç gerektirir. Elbette bir sahtekarın kalkıp birinci iddiada bulunması son derecede ko-laydır. Ancak İsa yalnızca konuşmakla kalmadı, hastalığı da iyileştirdi. Böylece insanlar ilk iddiasının doğru olduğunu gö-rebildiler. Bütün bunların üzerine İsa din önderleri tarafından küfür etmekle suçlandı. Dünya üzerinde yaşayan hiç kimsenin günahları bağışlama yetkisi olamazdı. Günah Tanrı'ya karşı işlenir ve hepsini yalnızca Tanrı bağışlayabilir. Mesih günahları bağışlayabildiğine göre Tanrı olduğunu iddia ediyordu.
Bu bağışlama kavramı beni uzun bir süre rahatsız et-mişti.
Çünkü ne demek olduğunu anlayamamıştım. Bir gün fel-sefe dersinde Mesih'in kim olduğuna ilişkin bir soruyu yanıt-larken, İncil'deki ayetleri okudum. Bir okutman benim yoru-muma karşı çıkarak İsa'nın günahları bağışlamasının O'nun Tanrılığına kanıt sayılamayacağını öne sürdü. Bir kişinin baş-kasını bağışlayabileceğini, ama bunun o kişinin Tanrı olduğu anlamına gelmeyeceğini söyledi. Okutmanın söylediklerini dü-şünürken, din önderlerinin Mesih'e neden tepki gösterdikleri aklıma geldi. Evet, bir kişi, "Seni bağışlıyorum" diyebilir, an-cak bu yalnızca suçun işlendiği kişi tarafından yapılabilirdi. Başka bir deyişle, bana karşı günah işlediğinizde ben, "Sizi bağışlıyorum" diyebilirim. Ama Mesih'in yaptığı bu değildi. Felçli, Baba Tanrı'ya karşı günah işlemiş, İsa da kendi yet-kisiyle, "Günahların bağışlandı" demişti. Evet, kendimize karşı işlenen suçları bağışlayabiliriz, ama Tanrı'ya karşı işlenen suç-ları Tanrı'dan başkası bağışlayamaz. İsa'nın yaptığı işte buy-du.
Nasıralı bir marangozun böylesine cesur bir iddiada bulunmasına Yahudiler bu yüzden sert bir tepki göstermişlerdi. İsa'nın günahları bağışlama gücü yalnızca Tanrı'ya özgü olan bir ayrıcalıktı.
İncil'in Markos bölümünde ise İsa'nın yargılanışını görüyoruz (14:60-64). Bu dava, İsa'nın Tanrı olduğu iddialarına en açık örneklerden biridir: "Sonra başkahin topluluğun orta-sında ayağa kalkarak İsa'ya 'Hiç cevap vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?' diye sordu. Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç cevap vermedi. Başkahin O'na yeniden, 'Yüce Olan'ın Oğlu Mesih sen misin?' diye sor-du. İsa, 'Ben'im' dedi. 'Ve sizler İnsanoğlu'nun Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz."
İsa ilk önce yanıt vermedi, bu yüzden başkanın sorusunu daha belirgin bir şekilde yineledi. İsa, "Yüce Olan'ın Oğlu Me-sih sen misin?" sorusuna, bu kez "Ben'im" diye yanıt verdi.
Mesih'in tanıklığı, O'nun (1)Yüce Olan'ın (Tanrı'nın) Oğlu olduğu; (2)Kudretli Olan'ın sağında oturduğu ve (3)Göğün bulutlarıyla geleceği iddiasında bulunduğunu ortaya koyuyor. Bu iddiaların her biri açık bir şekilde Mesih'e ait peygam-berliklerle bağlantılıdır. Üçünün de etkisi büyüktür.
Yahudi mahkemesi Sanhedrin, üç iddianın ne anlama geldiğini anlamıştır. Başkahin bunların üzerine giysilerini yırtarak, "Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?" demiştir. Din bilgin-leri, İsa hakkındaki iddiaları kendi ağzından duymuşlardır. İsa kendi sözleriyle yargılanacaktır.
Düşmanca tavır takınmış olan tanıklardan daha sağlam bir kanıt olamaz. İsa'nın Tanrı olduğu iddiasında bulunması düşmanlarının nefretiyle de desteklenmiştir. Bu arada Yahudilerin cahil vahşiler olmadığını unutmamalıyız. Son derece kültürlü ve dindar kişilerdi. Bu yüzden hepsi fikir birliği içinde İsa'nın çarmıha gerilmesine karar verdiler. Karar en üst dü-zeyde din önderlerinden oluşan, Tarsuslu Saul'un öğretmeni olan Gamaliyel gibi büyük din bilginlerini içeren yüce ulusal konseyden, Sanhedrin'den çıkmıştı. O halde İsa'nın kendisiyle ilgili tanıklığın ne olduğunu tam olarak görebiliriz. Yahudiler de İsa'nın Tanrı olduğu iddiasında bulunduğunu anlamışlardı. O halde önümüzde iki seçenek kalıyor. İsa'nın iddiaları ya küfürdü ya da kendisi gerçekten Tanrı'ydı. İsa'yı yargılayanlar bu iki seçeneği son derece net bir şekilde görmüşlerdi. Bu yüzden O'nu çarmıha gerdiler, sonra da şöyle alay ettiler: "Tanrı'ya güveniyordu... Çünkü, Tanrı'nın Oğluyum demişti" (İncil; Matta 27:43).
Başkahinin kendi giysisini yırtmasının anlamı ise şuydu: "Yasa Başkahinin giysisini kişisel durumlarda yırtmasını ya-saklamıştı (Tevrat; Levililer 10:6; 21:10). Ama yargıç olarak hizmet ederken, huzurunda edilen bir küfüre karşılık duydu-ğu tepkiyi göstermek için geleneklere göre giysisini yırtma-lıydı. Bu durumda da Başkahin duyduğu üzüntüyü bu şekilde dile getirdi. Böylece İsa sözleriyle kendi kendini yargılamış oluyordu.
Ünlü bir yargıcın dile getirdiği gibi İsa'nın yargılanması olağan bir dava değildi: "Zanlının eylemlerinin değil, ama kimliğinin yargılandığı başka bir dava olmamıştır. Mesih'eyüklenen suçlama, mahkeme önündeki sözleri ve tanıklığı, Romalı valinin sorgulaması, çarmıhına asılan yafta, yalnızca tek bir soruyla, Mesih'in gerçek kimliğiyle ilgiliydi. "Mesih kim?" dersiniz, "O kimin oğludur?"
New York barosunun başarılı hukuk yazarı Yargıç Gay-nor, İsa'nın yargılanmasıyla ilgili olarak Sanhedrin huzurun-daki tek suçunun küfür olduğuna dikkat çeker: "Bütün İncil metinlerinde İsa'ya yöneltilen suçlamanın küfür olduğu gö-rülmektedir. İsa bir insanda bulunamayacak doğaüstü güce sahip olduğunu iddia ediyordu. Küfür işte buydu.”
Davaların çoğunda, insanlar işledikleri suçlar nedeniyle yargılanırlar, ama İsa'nın davasında böyle olmamıştı. İsa yaptıklarından değil, kimliğinden dolayı yargılanıyordu (İncil; Yuhanna 10:33).
İsa'nın yargılanışı kendisinin Tanrı olduğu iddiasında bulunduğunu net bir şekilde ortaya koyar. Yargıçlar da buna tanıklık etmişlerdir. Ama ayrıca, çarmıha gerildiği gün İsa'nın düşmanları da O'nun böyle bir iddiada bulunduğunu, doğ-ruladılar: "Başkahinler, din bilginleri ve ihtiyarlar da aynı şekilde O'nunla alay ederek, 'Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor' diyorlardı. 'İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de, O'na iman edelim. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, 'Ben Tan-rı'nın Oğluyum' demişti" (İncil; Matta 27:41-43).