1. Korintliler’de olduğu gibi, Efestiler’de de Elçi Pavlus birlikle ilgili ilkeleri saptadıktan sonra dikkatimizi ruhsal bedendeki çeşitlilik üzerine çekiyor.
İncil’e bağlı kilise toplulukları veya mezhepler bir merkezde birleşmiyorlarsa bile aynı inançla birbirlerine bağlı oldukları gibi, ibadet tarzlarında ve çeşitli uygulamalarda çeşitlilik olabilir. Daha doğrusu, olması gerek. Mesih’in istediği de buydu. Çünkü O, kendi adıyla her hangi bir dini kurum oluşmasını istemedi.
İncil, ibadetin ve inananların nasıl tertipleneceğini her ayrıntıyla açıklayan bir şeriat kitabı değildir. İnancın dış şekilleriyle değil, yüreklerin Tanrı’ya içten bağlı yaşamalarıyla ilgilenir. İnancın ve ibadetin ne şekille ifade edileceği önemli değil; yeter ki “ruhta ve gerçekte” tapınılsın: “… öyle bir saat geliyor ki, Baba'ya ne bu dağda(Samiriyelilerin tarzında), ne de Yeruşalim'de (Yahudilerin tarzında)tapınacaksınız! (…) Ama içtenlikle tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor”(Yuhanna 4:21, 23).
İsa O’nun adına cin kovan birinin, ille de O’nun grubuna katılmasına gerek görmedi...! (Markos 9:38-40). Bizim, aynı kalıba uyan robotlar olmamızı istemiyor. O, eşitliğin ve yürek birliğinin çerçevesinde çeşitlilik istiyor. Tıpkı yaradılışa hem birlik (uyumluluk) hem çeşitlilik verdiği gibi: nasıl ki, iki farklı çiçek yan yana dururken Yaradan’ın yüceliğini daha da çok yansıttıkları gibi...
“İşte beden bir tek üyeden değil, birçok üyeden oluşur. Eğer ayak, “El olmadığım için bedene ait değilim” derse, bu onubedenden ayırmaz. Eğer kulak, “Göz olmadığım için bedene ait değilim” derse,. bu onubedenden ayırmaz. (...) Eğer hepsi tek bir üye olsaydı, bedene ne olurdu? Gerçekte çok sayıda üye, ama tek bir beden vardır” (1. Korintliler 12:14-25).
Yukarıda incelediğimiz birliğin 7 temel ilkeleriyle hepimiz Tanrı’nın Sözüne uymamız şart. Ama bunların dışında farklı olabiliriz. İncil’de çeşitli konularda düşünce ve uygulama özgürlüğü vardır. Bu çeşitliliğe yol açar (zıtlığa veya çelişkiye değil). Farklılıklar olmasını normal karşılamalıyız. Bir kere ülkelere göre farklı dillerde ibadet edilecektir. Örf ve adetlere göre giyim alışkanlıkları da değişik olacaktır. Kaldı ki, İncil’in bize serbestlik tanıdığı birçok konuda farklı uygulamalar olacaktır. Kimisi ibadette söylenecek ilahilerin önceden programa yazılmasını ister, kimisi ise ibadet sırasında cemaat tarafından seçilmesine izin verir… Kimisi İsa’nın öğrencileriyle kutladığı “Son Akşam Yemeğini” her hafta anmak ister, kimisiyse ayda bir defa yapar…
Ne var ki, birliğin 7 temelini çiğneyen grup veya akım kendi kendini sapkın ilan etmiş olur. Elbetteki sapmalara ödün vermeden onları kınamak gerek (bkz. 2. Yuhanna 9-11; 2. Selanikliler 3:14-15; vb.).
Temelde aynı inanç, aynı kurtuluş ve aynı Ruh’u paylaşmakla birlikte, bu çeşitlilik üç türden olabilir:
a) Karakter ve ruhsal ihtiyaçlarımız uyarınca, yerel kiliseler arasında, İncil’deki buyrukların dışında kendilerini ifade ettikleri farklı bir uygulama olabilir. Farklı ibadet tarzları gibi.
b) Vurgulanan ruhsal hizmetlere göre bir grup, belli hizmetlere yönelebilir. Bu sefer değişik hizmet alanlarıolabilir. Sosyal hizmetlere, müjdeciliğe veya eğitime daha fazla önem verilebilir.
c) Gerek doktrin, gerekse uygulama alanında, İncil’in kesin bir bilgi vermediği bir konuyu farklı hatta zıt yorumladığımız durumlar var. Yani doktrinsel çeşitlilikolabilir.
Bunun gibi değişik vurgular, kilise tarihi boyunca İmanlılar Topluluğu’nun kalıplaşmaması ve kemikleşmemesi için bir nevi güvenlik sigortası rolü görmüştür.
Bu farklılıklar bir kere, Tanrı’nın, bazı konuları bütün yönleri ve detaylarıyla açıklamak istemeyişinden kaynaklanabilir (örneğin gelecekle ilgili peygamberlik sözlerindeki olayların kesin sırası ve tarihi konusunda bütün bilgilere sahip olmamamız gibi). Dikkate almamız gereken başka bir etken de hepimizin öğrenmekte olan öğrenciler olmasıdır. Bilgimiz eksik olduğundan Kelam’daki tanrısal sırları tamamen çözmüş değiliz:
“Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım. Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim. İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir” (1.Korintliler 13:11-13).
Bu sözlerin yer aldığı 1. Korintliler 13. bölümde vurgulandığı gibi, bu kısıtlamaların hiç bir koşulda sevgiye baskın gelmesine izin vermemeliyiz!
Mezhepler arası görüş ve yönetim çeşitliliği yüzünden ille de kilisenin birliği bozulduğunu düşünmeyelim. Bu kesinlikle, eksik olduğumuz ve mükemmel olana henüz erişmediğimizi ortaya koymaktadır. Fakat Kelam’ın ilahiyatını araştırırken ortaya çıkabilen yorum farklılıklarıyla bölünmeler yaratmaktan sakındığımız sürece birliğin özü bozulmaz.
Mesih Topluluğu’nda çeşitlilik, zararlı olacağına verimlidir. Çünkü İncil yorumlayarak oluşturulan doktrinler İncil’deki anlam zenginliğini asla tüketemezler.
İncil’in çağrısı “zaten olduğunuz şey olun” şeklindedir. Mesih’te ve Ruh’ta isek, zaten biriz. Tabii ki, burada söylenenlerin pratik yönlerine dikkat etmeliyiz. Birlik sadece varlığımızı yan yana sürdürmek değil, beraberlik ve paydaşlıktır, ilişki ve ilgidir, esenlik ve sevgidir. Bu nedenle “Ruh’un birliğini esenlik bağıyla korumaya gayret” etmemiz istenir (Efesliler4:3).
İncil’in belirli bir kural tespit etmediği konularda görüş çeşitliliği kaçınılmazdır; reddedilmemelidir de. Ancak ayrı görüşler oluştuğu durumlar için İncil’in tavsiye ettiği yaklaşımı bir kaç ayetle özetleyelim:
“Tanrı'nın bana bağışladığı lütufla hepinize söylüyorum: Kimse kendisine gereğinden çok değer vermesin. Herkes Tanrı'nın kendisine verdiği iman ölçüsüne göre düşüncelerinde sağduyulu olsun”(Romalılar 12:3).
“İmanı zayıf olanı aranıza kabul edin, ama tartışmalı konulara girmeyin” (Romalılar 14:1).
“Her birimiz komşusunu ruhça geliştirmek için komşusunun iyiliğini gözeterek onu hoşnut etsin. Çünkü Mesih bile kendini hoşnut etmeye çalışmadı”(Romalılar 14:2-3).
Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin”(Filipililer 2:3-4).
Bu şekilde İncil’in tam bağlayıcı bir görüş belirtmediği birçok konuda farklı düşünceler olabilir. Böyle durumlarda İncil’in kesin buyruğu, bu konuları tartışmak için bahane etmemektir. Bu düzeyde kişisel görüşleri ön plana koymaktansa, önemli olan birliği ve kardeşliği bozmamak, kardeşe ve düşüncesine saygı göstermektir.
Eğer farklı algılanan konu, bütün topluluğu ilgilendiren bir konu ise, eriştiğimiz anlayış ve olgunluk uyarınca, Rab’bin isteğini duayla araştırarak, bu doğrultuda ortak bir görüş edinmek ve fikren herkesin birleştiği ortak bir çözüm tespit etmek gerekir:
“Bunun için olgun olanlarımızın hepsi bu düşüncede olsun. Herhangi bir konuda farklı bir düşünceniz varsa, Tanrı bunu da size açıkça gösterecek. Ancak, eriştiğimiz düzeye uygun bir yaşam sürelim”;veya:“anlaştığımız bir kural izleyelim” (Filipililer 3:15-16).