Ülkemizde ‘Hıristiyan’ ya da ‘kilise’ denince akla ilk gelen şey nedir? Yakılan mumlar, haçlar, kilise binalarındaki aziz heykelleri, cüppeli papazlar... Manastırlar, Engizisyon, haçlı seferleri, sömürgeci bir dinsel örgüt ve Orta Çağın karanlık günleri değil mi? Bunun yanı sıra insan, korku ve yanılgı içinde yaşayan, birtakım efsanelere ve batıl inançlara sarılan, göstermelik ve karmaşık ayinleri olan bir alem canlanıyor gözümüzün önünde! Hıristiyan doğmaların konseylerde uydurulduğu düşünülür, Mesih İsa’nın getirdiği İncil’i tahrif etmiş olan, tanrılaştırılmış annesi Meryem ve azizler gibi çarpıtılan inançlara yer veren bir din gibi görünüyor.
Ama iş bununla da bitmez; ayrıca Hıristiyan alemi, yalnız kendi inancının ‘düşmanlar’ına karşı değil kendi içinde birbirini dışlayan gruplara karşı da acımasızca davranmıştır. Taraftarları, sözde aynı Tanrı’ya ve Mesih’e inanmalarına rağmen aralarındaki birliği koruyacaklarına, üç ana mezhep olmak üzere bin bir gruba parçalanmışlar.
Ama bütün bu olumsuz düşünceler, her ne kadar Hıristiyanlık’la ilgili tam haksız suçlamalar değilse de, Mesih İsa’nın gerçek öğretisiyle ve İncil’in özüyle hiçbir ilgileri yoktur. Çünkü bizlere garip gelse bile, kişilerin düşüncelerindeki Hıristiyanlık, İsa ve İncil’le olan ilişkisi çok küçüktür.
Yukarıda sıraladıklarımız, Tanrı’nın Mesih İsa aracılığıyla bütün insanlar için beslediği sonsuz sevgi mesajına, düşmanları bile sevmeyi öğreten bu mesajının temel ilkelerine ters düşmektedir. Tarihte İsa’nın adını kullanarak yapılmış olan bütün haksızlıkları üzüntüyle karşılıyor, ve her ne kadar gönülden İsa’ya bağlı olan hiç bir gerçek imanlı sorumlusu değilse de, bunlardan ötürü Tanrı’nın ve insanların önünde satırlarda özür dilemek istiyoruz.
Ayrıca sözde ‘Hıristiyan’ olup her ne sebep ile olduysa, Mesih inancını farklı bir biçimde benimseyen başkalarına zulmeden, işkence yapan veya onları katleden her kimse, aslında bütün bunları İsa’ya yapmıştır! (bkz. İncil’den: Matta 25:42-43; Elçilerin İşleri 9:4).
İlkel çağlardan beri yayılan putperestlik, Tanrı’nın tekliği hakkındaki gerçeği bozmadığı gibi, bu sapmalar İncil’deki gerçekleri de bozmamıştır. Aksine, İncil’deki sevgi ilkesinin ne kadar yüce olduğu daha da çok göze çarpar. Sahte altınlar, altının çok değerli olduğunu kanıtlamaz mı? Öyle olmasaydı, kimse sahtesini yapıp piyasaya sürmeye uğraşmazdı.
Böylece bazı yanlış anlamaları düzeltmemiz şart:
İlk olarak, toplumumuzda yaygın olan düşüncenin aksine ortaya çıkan çeşitli Hıristiyan mezhepler, İncil’in değişik nüshalarına dayanmamaktadır. Çünkü tek bir İncil var (Tevrat ve Zebur da öyle). Yani “Katolikler, filan İncil’e dayanarak, Ortodokslar ise, falan İncil’e dayanarak birbirinden ayrılıyorlar” düşüncesi yanlış ve asılsızdır. Bütün Hıristiyan mezhepler tarafından inanılan İncil tek ve aynı İncil’dir.
İkinci olarak şunu iyice anlamak gerek: Mesih’in ilk öğrencileri bir mezhebe bağlı değillerdi ve yalnız “İsa’nın öğrencileri” olarak biliniyorlardı. Onlara, “Katolik misin, Ortodoks musun yoksa Protestan mısın?” diye sorsaydık, bize garip garip bakarlardı, herhalde… “Hıristiyan” kelimesi sonradan, “Mesih” kelimesinin eski Yunancası olan “Hıristos”tan türemiştir. Esas anlamıyla “Mesih’e bağlanan” ya da “Mesihçi” demektir.
“Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler adı verildi”(İncil’den: Elçilerin İşleri 11:26).
Bu çalışmada ‘Hıristiyan’ ya da ‘Hıristiyanlık’ kelimelerini iki ayrı anlamda kullanacağız: Birinci anlamı düz yazıyla (Hıristiyan, Hıristiyanlık), ikinci anlamı ise tırnak içinde belirtilecek (“Hıristiyan”, “Hıristiyanlık” biçiminde). Düz yazı kullandığımızda anlamı ismen Hıristiyanya da mezhep, dini teşkilat, Hıristiyan alemi; tırnak içinde yazıldığında anlamı, Mesih’e içten bağlı kişi ya da mezhep anlayışının dışındainananların toplamı, veya Mesih İnancıolacaktır.
Bu kavramları önümüzdeki bölümde biraz daha açalım…