BÖLÜM 20 - DOĞAÜSTÜ GÜÇ VE PEYGAMBERLİK İÇİN SAVAŞ

Dünyanın bazı yerlerinde putperestlik ne kadar güçlüyse gizli alaycılık da o kadar güçlüdür. Bundan dolayı da Batı Hristiyanlığında doğaüstülük için yapılan savaş çok büyüktür. Kilisenin ilerlemesi için bununla gerçekten savaşmamız gerekir. Buradaki zorluk daha önce gördüğümüz gibi şuradadır: İnsanların zihniyeti rasyonel batı dünya görüşünün hakimiyeti altına girme eğilimindedir.

Bunun etkisiyle mucizeler küçümsenir; bir mucize olduğunda, oluşuyla ilgili mantıklı bir açıklama yapılır, gerçekliği sorgulanır ve devamlılığı tartışılır. “Sadece tesadüf” olduğu söylenebilir ya da “iyileşme devam edecek mi?” diye sorulur.

Tüm eğitim sistemimiz rasyonel şekilde düşünmemiz için tasarlanmıştır. Tanrı’ya karşı değilim. Tanrı genel olarak ilahi takdiri içinde rasyonel ve tutarlı bir şekilde hareket eder. Evreni daima devam ettirdiği gibi yapar bunu. Teolojik olarak bilimsel araştırma ve girişimin temeli böyledir. Dün arabanızın gitmesini sağlayan petrol, arabanızın yarın da gitmesini sağlayacaktır. Bu, bilimsel bir yasadan ötürü değil, evrenin devam ettiricisi olan Tanrı, ilahi adaletinde bunun böyle olmasını ayarladığı için olur.

Ne var ki, Batı’da biz Tanrı’nın ilahi adaletini değil, insan bilgisini ve anlayışını vurgularız. Bilginin güç olduğunu düşünerek yetiştirildik ve her şeyin nasıl çalıştığını biliriz. Batı’nın dünya görüşü o kadar rasyoneldir ki, tıbbi sorunların ne olduğunu anlarız ve doğaüstü boyutu dışlarız. Örneğin, hastalığın ya bakteriden ya da virüsten olduğu öğretilir ama, bu bilgi Tanrı’nın doğaüstü bir şekilde iyileştirebileceği olasılığını kabul etmemizi engelleyebilir.

Burada doğru düşünmeyle ilgili bir savaş vardır. İnsanların Tanrı’ya dönmemesini temin etmeye çalışan kültürümüz ve eğitim sistemimizle Şeytan’ın etkilemeye çalıştığı zihnimizdeki savaştır. Batılı düşünce sisteminde “doğal” ve “doğaüstü” ile “maddi” ve “ruhsal” gibi yanlış bölünmelerin tuzağına kolayca düşebiliriz. Doğal ve doğaüstü olanı eşit gören ve aynı kudretli Tanrı tarafından yaratıldığına ve devam ettirildiğine inanan Kutsal Kitap’ın “dünya görüşü” bu değildir. Kutsak Kitap’a dayalı dünya görüşü, hasta biri için dua ettiğimizde ve o ilaç ya da ameliyatla iyileştiği zaman Tanrı’nın çalıştığına ve dualarımıza cevap verdiğine inanmaya götürür bizi.

İkisini de beklemeliyiz. Kutsal Kitap zamanında, İsa’nın ve ilk kilisenin hizmeti sırasında olduğu gibi Tanrı’nın mucizevi bir şekilde araya girmesini beklemeliyiz. Gizli alaycılığa ve mucizevi iyileşme deneyimimizin tarihsel eksikliğine karşı savaşmalıyız çünkü gerçek, Tanrı’nın Sözü’nde gösterildiği gibidir. Müjde’yi vaaz ettiğimizde bunun sadece sözde kalmadığını ama Kutsal Ruh’un ve gücün açıklanmasında göstermeliyiz ki, Rab’bi kabul edenlerin imanı insan bilgeliğine değil, Tanrı’nın gücüne dayalı olsun. 342

Bu bağlamda yılgınlığa ve pasifliğe karşı savaşmalıyız. Yoksa insanların iyileşmesi için dua edersek ve hiçbir şey olmazsa yılgınlığa düşeriz. Zorlu kişiler olarak Egemenliği zorla ele geçirmek343 yerine yenildiğimize inanır ve tekrar yapmayız. Bu nedenle zafer kazanıncaya dek hastalar için dua etmeye devam etmeliyiz.

Doğaüstülük konusunda Tanrı’nın Sözü

İyileşme için Tanrı’nın doğaüstü gücünde hamle yaparak ruhsal savaşa nasıl katılalım?

1. Tanrı’nın Sözü’ne başvuralım

Tanrı’nın Sözü şu anki deneyiminizi değil, düşüncemizi yönetmelidir. Bu nedenle İsa şöyle der: “Size doğrusunu söyleyeyim, benim yaptığım işleri, bana iman eden de yapacak; hatta daha büyüklerini yapacaktır. Çünkü ben Baba’ya gidiyorum”. 344 Burada İsa’nın yaptığı mucizelerden bahsediliyor

Yakup normal kilise hayatını betimler. “Biri sıkıntıda mı?” diye sorar. “Dua etsin.” der. Elbette. “Sevinçli mi, ilahi söylesin”. Tabii. Yakup daha sonra şöyle devam eder: “İçinizden biri hasta mı, kilisenin ihtiyarlarını çağırtsın; Rab’bin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler.”345

Benim şimdiye dek olan deneyimlerim Kutsal Yazılar’ın ölçüsüne ulaşmıyor. Ama bu vazgeçmek için bir neden değil! Tam tersine Tanrı’nın Sözü’nü alıp ona inanmaya devam edeceğim. İstemeye ve dua etmeye devam. Azimle vaaz edip, zafer kazanıncaya dek hastaları iyileşmeleri için öne davet edeceğim (herkesin iyileşeceğini söylemiyorum. Egemenlik İsa tekrar gelinceye dek tüm doluluğuyla gelmiyor).

2. Kilisenin organizasyonunun, Tanrı’nın huzurunu ve meshediciliğini sıkıştırmasına izin vermemek önemlidir

Örneğin, kiliselerimizde ev grupları oluştururken amaç sadece ihtiyarların önderlik sorunlarıyla uğraşmasını azaltmak değil. Ev gruplarıyla daha çok yerde meshedilme özgürce ve etkin bir biçimde akabilir; dolayısıyla iyileşme için daha çok dua olur. Peygamberlik bağlamında da daha çok etkin akış olur. Örneğin, iyileşme için bir toplantı olduğu zaman daha büyük mucizelerin olmasını bile mümkün kılan iman ve beklentide artış olacaktır. Ev grubu sistemimiz ruhsal boyuttaki beklentilerimizi geliştirmelidir. Bu bölümü yazdığım hafta katıldığım ev grubunda benzer bir olay yaşadığım için yüreklendim. Başka bir kiliseden gelen bir konuk, üyelerimizden ikisiyle kalıyordu. Ev toplantısı sırasında orada bulunan kişiler için doğru olan peygamberlik sözleri söyledi. Bir konuk olarak kişiler hakkında söylediği şeyleri bilmesi mümkün değildi. Sonuç olarak oradaki bir kişi Rab’bi kabul etti.

Bir pazar kilisemizde tuhaf bir görüm gördüm: bir kase custard (puding). Farklı kültürlerden gelenler için “custard”ın ne olduğunu açıklasam iyi olur. Custard koyu, tatlı ve sütten oluşan bir pudingtir. Uzun süre bekletilirse üstünde bir kabuk oluşur. Kabukta bir delik açıp birkaç dakika beklenirse, kabuk yeni bir biçim alır.

Görümümde biz kabuğun altındaydık ve dualarımızla delikleri yumrukluyorduk. Yeteri kadar delik olmadığından kabuk yeni şekiller almaya devam etti. Cesaretlendirici bir görüm olmayabilir ama, Tanrı’nın doğaüstü gücü açısından Batı kiliselerinde neler olup bittiği konusunda bir paralellik vardı. İnanmazlık gibi kültürel bir kabuk altındayız. Sık sık hastalar için dua ederiz ve biri iyileşir. Kabuktaki bir deliği yumruklarız ve kısa bir süre seviniriz. Sonra bir süre hastalar için dua etmeyiz; hayal kırıklığı ve alaycılık yeniden başlar ve de kabuk yeni bir biçim alır. Kabuğu kırmak için sertleşelim ve yeterli delik açmak için itelim ki, kabuk yeni bir biçim almasın.

Peygamberlik ve ruhsal savaş

Bu, beni peygamberlik meselesine ve ruhsal savaşta onun anahtar rolüne getirir. Önemli zamanlarda peygamberler Tanrı’dan duyar, kültürlerde ve kiliselerdeki kalelerin ayırdına varabilirler. Bundan dolayı peygamberlik edenlerin Daniel gibi duada, açık olmaları önemlidir. Öyle ki, Daniel gibi savaşın özüyle ilgili olarak vahiyler alabilsinler. 346

Daniel dua etti, çünkü kehanetle Tanrı’dan duyuyordu; İblis bundan nefret eder ve böyle bir şey olduğunda da peygamberlik görümüne zarar vermek ve onu çarpıtmak için elinden geleni yapar. Bugün savaşı anlama ile ilgili peygamberlikte ilerleme olmasına rağmen (örneğin Rick Joyner’in The Final Quest347 gibi kitaplar aracılığıyla) peygamberlik eden kişilerin karizmatik kiliselerde daha önce olmadığı kadar zayıf olduğu inancındayım. Öyle ki, güvenli Kutsal Yazılar zeminini spekülasyonlara atma riski içindeler.

İzebel’in zamanında yaptığı gibi İzebel ruhu samimi peygamberleri yok etmeye çalışıyor. 348 Bir dostum herhangi bir öndere hesap vermeyen bir peygamberi istemeyerek kilisesine aldı. Peygamberlik sözlerinde doğruluk vardı, ama insanları hizmet için özgür bırakmaktan ziyade bağlıyordu. Yerel önderlikten ziyade konuk olan peygambere sadık olma gibi bir eğilim vardı. Duayla üstesinden gelinmesine rağmen manipüle de eden peygamberlikle yüzleşmeye çalışan önderlerin ailelerini hastalıklar etkiledi.

Bu bir ruhsal savaştır ve içten olan bir peygamber esas kaynaktır. Burada bir tehlike var: düşman bu içten olan peygamberlik meshedilişine zarar verecek, çünkü bu meshedilme onu ve işini açığa çıkaracaktır. Peygamberlik eden kişiler, Tanrı’nın halkını cesaretlendirmeli ve onları harekete geçmeleri için kamçılamalıdır. İblis bunu yavaşlatabildiği kadar yavaşlatacaktır. Bunu da çok sık dikkati başka yöne çeken taktiklerle yapacaktır ve 1. Krallar 13. bölümdeki hikaye de (bunu tam anlamadığımı kabul ediyorum) bunu gösterir. Hikaye, Tanrı adamının dikkatini başka yöne çevirmek ve ölümüne sebep olmak için kullanılan yaşlı bir peygamber ile ilgilidir. Tuhaf bir hikaye ama Tanrı’nın peygamberlerinin dikkatini başka yöne çeviren ve böylece Tanrı’nın halkının içten bir peygamberlik sesini duymasını engelleyen düşmanın stratejisini gösterir.

Peygamberliğe dair sembolizm

Stereotip eylemlerin ruhsal savaş için örnek olmasına izin verilirse, peygamberlikle ilgili dikkatin başka yöne çevrilmesine yol açılabilir. Krallar kitabında, Elişa’nın ölüm döşeğindeyken savaşa girmek üzere olan İsrail halkının durumunu betimleyen bir hikaye var. O zaman kral olan Yehoaş, peygamberi görmeye gitti ve peygamber de ona birkaç ok almasını söyledi. Pencereden oku atmasını ve diğerlerini yere vurmasını söyledi. Ne var ki, onları yere altı yedi kez vuracağına üç kez vurdu ve böylece düşmanlarını tamamen yok edemeyeceğini öğrendi. 349 Şimdi bu, gelecekte olacak olan savaşlara bir örnek teşkil etmedi. Savaşa girmeden önce oklarını yere vurmadılar! Sadece o durum için özel bir peygamberlik eylemiydi. Yehoaş’ın yere vurmaya devam etmemesi ısrar eksikliğini gösteriyordu. Bu bir gerçekti. Dolayısıyla Tanrı bizi dua toplantılarımızda peygamberlik sembolü olarak değneklerimizi ısrarla yere vurmamız için değil, O harekete geçsin diye ısrarla dua etmemiz için çağırdı!

Bugün bile Tanrı’nın belirli zamanlarda insanların belirli bir şeyi yapması için emir verdiğine inanıyorum. Ancak o sembolik eylem her zaman yapılan bir yöntem olarak ele alınırsa endişelenirim. Bir grup insanın başlarına beyaz bez bağlayıp “Ruh’ta hareket ettiklerini” göstermek için adada saatin dönüşü yönünde dans ettiğini duydum. Ruh’ta hareket etmeyenler ise odada farklı yönde dans etmek zorundaydı!

Bunun özünde bir peygamberlik gösterisi olmuş olabileceğini kabul edebilirim. Ancak öyle görünüyor ki, bunu yaptıkları her şeyde bir yöntem olarak kullanıyorlar. Neredeyse bir büyü gibi. İşte peygamberlik eden kişilerin ismine leke getiren şeyler bu gibi şeylerdir. Peygamberlik gösterisi yapmanın yanlış bir şey olduğunu söylemiyorum; ben de peygamberlik dahilinde tuhaf şeyler yaptım. Ancak bunların genelde bir defaya mahsus olduğunu ve devamla tekrarlanmak için tasarlanmadığını anlamamız lazım. Bu, özellikle ruhsal savaş alanında önemlidir.

Örneğin, Eriha kentinin alınması için Yeşu’ya ve İsrail ordusuna kentin etrafında yedi gün dolanarak boru çalmaları söylendi. 350 Ancak Kenan diyarındaki bütün kentlerin alınmasında bu yol izlenmedi. Bu örneğin tüm Eski Antlaşma’da bir kez daha tekrarlandığını görmüyorum. Davut’a Filistliler’i yenmesi için daha önce uygulanan saldırıları izlememesi özellikle söylendi. Bir seferinde doğrudan gidip saldırması, başka bir seferde ise pelesenk ağaçlarının gizemli sesini beklemesi söylendi. 351

Değişmeyen yöntem tehlikelidir, çünkü insanların ”bunu böyle yaparsak, düşman bu durumda yenilecektir” gibi bir düşünceye saplanmasına yol açabilir. Düşündükleri gibi olmazsa halay kırıklığına uğrarlar. Egemenliğin ilerlemesi, kaybolanı kazanma, öğrenciler edinme ve kilise kurma gibi ana hedefimizden sapmamıza neden olabilir. Daha önce gördüğümüz gibi bunların hepsinde ruhsal savaş vardır. Her zaman kullanılan bir yöntem tehlikelidir çünkü gözümüzü Tanrı’dan, O’na olan bağlılığımızdan ayırabilir ve kullandığımız yönteme odaklanmamıza neden olabilir.

Tanrı’nın halkı özellikle peygamberliğe dair sembollere sarılıp onları onurlandırması konusunda uyarılır. Çölden geçerken Rab, Musa’ya bir keresinde tunç bir yılan yaparak onu direğin üstüne koymasını söyledi. Öyle ki, ısırılan herkes ona bakınca yaşasın. 352 Daha sonraki yıllarda işte bu yılan Tanrı’nın halkının çok saygı duyduğu bir putperestlik tuzağı haline geldi. 353

Peygamberliğe dair bu tür gösteriler, peygamberlik eden kişilerin Yeni Antlaşma’nın peygamberlik çağrısını yerine getirerek göz önünde olması gerektiği zamanlarda kenara itilmeleri gibi bir tehlikeye neden olabilir.

Bugünkü kilisede peygamberlik çağrısı

Günümüzde peygamber ne yapması için çağrılır? Bunun ayrıntısına girmek başlı başına bir kitabı gerektirir ve bununla ilgili birçok kitap yazılmıştır. 354 Ancak peygamberlik çağrısını içeren birkaç işlevin özetini vermek yararlı olabilir. Öyle ki, onların önceliğini görebilelim ve düşmanın bizi onlardan saptırmasına izin vermeyelim.

Bugün kilisede bütün bu işlevlere büyük gereksinim vardır. Peygamberlerin Kutsal Yazılar’a dayanmayan ruhsal savaşla hedeflerinden saptırılmalarına izin vermeyelim.

Peygamberliği kenara itme

Doğaüstü boyutun pahasına yapılan danışmanlık ve organizasyon gelişiminin tanıtımı da peygamberliği kenara itme eğilimindedir. Tanrı’dan gelen sınanmış peygamberlik sözlerinin önderler toplantısındaki gündemde ve verilen kararlarda ağırlığı olmalıdır. Düşman, önderlerin dikkatini peygamberlik sözlerinden başka yöne çekmek için gündemi oluşturan meseleleri kullanabilir. Oysa peygamberliğe dair öngörü o sorunların çözülmesinde yardımcı olabilirdi.

Peygamberlik etme, Kutsal Yazılar’a uymayan aşırılıklara itilerek de kenara itilebilir. Tuhaf davranarak ya da hevesli ama sınanmamış bir şekilde peygamberlik ederek küçümsenebilir.

Peygamberliğe dair savaşta son bir tehlike daha vardır: bire bir peygamberlik etme. Bununla şunu demek istiyorum: biri başka birine tanık olmadan peygamberlik sözü verir. Bunu sınama fırsatı vermeden yapar; dolayısıyla hesap verebilirlik değeri olmaz.

Düşmanın bu önemli mesele karşısında avantaj elde etmemesini nasıl sağlayabiliriz? İşte birkaç ipucu:


20 Numaralı Etkin Strateji: Günümüzde Tanrı’nın doğaüstü gücüne inanarak ve kiliselerimizde peygamberlik hizmetine yer vererek düşmanı yenin.