BÖLÜM 16 - İNSANLARIN ÖZGÜRLEŞMESİNE YARDIMCI OLMA KURTARMA VE SONRASINDAKİ BAKIM

Bu bölümün ana konusuna başlamadan önce ele almam gereken önemli bir faktör var. Bu kitabın büyük bir kısmı inanlıların kalelerden özgür kılınıp, Tanrı’nın tasarladığı şekilde kilisede işlerini görmesi ile ilgilidir. Bu bölüm kurtarma hizmeti ile yani insanların cinlerden özgür kılınması ile ilgilidir. Kitabın başka bir yerinde incelenmeyen bir faktöre işaret etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu faktör de kurtarılmaları için inanlı olmayanlarla dua etmedir. Bana sık sık bunu yapabilir miyiz ya da yapmalı mıyız diye soruluyor.

Kutsal Yazılar’a göre bunun yanıtı evettir. Müjdelerde cinlerden özgür kılınan insanların çoğu Tanrı’nın halkı olan Yahudilerdi. Ancak Elçilerin İşleri kitabında bu resim değişir: Pavlus’un Müjdeyi diğer uluslara (Yahudi olmayanlara) vermesinden dolayı özgür kılınanlardan bazıları inanlı olmayanlardı. Örneğin, Filipi’de falcılık ruhuna tutulmuş köle bir kız özgür kılındı, 291 ama onun daha sonra İsa’yı kabul ettiğine dair hiçbir kanıt yoktur. Buna karşın Pavlus’un hemen onunla ilgilenmeyişi de ilginçtir. Pavlus cini kovmadan önce kız onu “günlerce” izledi. Pavlus’un cini kovma işini neden ertelediğini hep merak etmişimdir. Benim düşüncem şudur: Müjdeyi huzur içinde duyuramayacağı kesinleşinceye dek harekete geçmedi. İnanlı olmayan birine bu konuda hizmet etmede aceleci davranmadığı görülüyor.

Bu önemlidir. Çünkü inanlı birine bu konuda hizmet verirken aynı başarı garantisi yoktur. Mesih’e gelseler, yeniden doğsalar ve Kutsal Ruh’la dolsalar kovulan cinlerin geri dönme olasılığı olmayacaktır. Eğer inanlı olmayan biri Mesih’i kabul etmede isteksizse, şimdi özgür kılınmış bile olsa onu gelecekte korumak için yapılabilecek fazla bir şey yoktur. İlk cinin geri dönmesinden başka diğer cinlerin de geri gelme riski vardır. İsa bu uyarıyı özellikle yapar. 292 Çünkü giriş noktaları halledilmemiş ve inanlı olmayan da Tanrı’nın koruyuculuğunu arayamamıştır. Temiz kalmanın teminatı olarak o kişinin Mesih’e gelmesi, Kutsal Ruh’la dolması ve öğrenci olmakla beraber düşmanın giriş noktaları ile fırsat yakalayabilecek kalelerle ilgili konuları ele almaya başlaması gerekir.

Birinci bölümde anlattığım hikayelerden biri bu tür durumun bir örneğidir. Bedford’daki kilisemizin ilk günlerinde bizi rahatsız eden genç bir grubun istilasına maruz kaldık. Bu çok sık oldu. Bir pazar akşamı toplantı bitti ve o gün kiliseyi istila etmeyen büyük bir genç grubunu evimin önünde bulduğumu anımsıyorum. Kimi ağlıyor, kimi de korkuyordu. Büyü yapmak için bir arkadaşlarının evine gitmişler. Cinlere ait bir ruh kendini göstermiş ve onları merdivenlerden kovalayarak evin dışına çıkarmış. Onları evime davet ettim ve Müjde’yi açıkladım. Ancak onlar için dua etmeye hazır olmama rağmen (ki istediklerinin bu olduğunu ifade ettiler) İsa’yı kabul etmedikleri takdirde özgür kalabileceklerinin garantisini veremeyeceğim konusunda onları uyardım. Neticede onlardan biri şimdi kilisemizin üyesi olmasına karşın birçoğuyla iletişimim kayboldu. Onlara ne olduğuna dair hiç fikrim yok. Bazılarının inanlı olup olmadığını bilmiyorum.

Şimdi daha önce hazırladığım ana hatları vermek istiyorum. Bu hizmette hiçbir kuralın olmadığını görüyorsunuz. Karşılaştığınız her durum farklı ve bazen hızlı kararlar vermek zorunda kalırsınız.

İnsanların cinlerden “nasıl” özgür kılınacağı konusunda bir reçete veremem. Bu şekilde olmuyor. Şimdi deneyimlerimden yola çıkarak biriktirdiklerimi paylaşacağım. “Nasıl yapılır”ı uygulamalı olarak öğretirken bunun daima farklı bir otoriteyle geldiğine işaret ederim. Bu, Kutsal Yazılar’ı izah etmekten farklıdır. Faydalı bulduğum bu şeyleri sizinle paylaşmak istiyorum. Kutsal Yazılar’ın öğretişinin tersi değiller. Ama bir “tasarım” da değiller.

Kutsal Yazılar’ın gerçeğine yapışın

Bunun zaten böyle olması gerektiği apaçık görünebilir. Ancak kurtarmayla ilgilenecek olan herhangi birinin sadece Mesih’teki otoritesi konusundaki Kutsal Yazılar’ın gerçeğiyle kalmayıp, bu hizmetin Kutsal Yazılar’daki geçerliliğiyle de ikna olmuş olması gerekir. Çünkü kurtarma bir otorite meselesidir. Bu konuda teolojik açıdan ikna olmamışsanız, hizmet esnasında kendinizden emin olmayacaksınız.

Kurtarmayı yaşamınızın bir parçası yapın

Daha önce işaret edildiği gibi kurtarma izole bir hizmet değildir. Kutsal Yazılar’da kurtarmanın ayrı bir hizmet olduğu gibi bir şey yoktur; sadece kilisenin danışmanlık ve müjdecilik hizmetinin bir parçasıdır.

Burada bu işi sadece pastörlerin yapabileceği gibi bir anlam yoktur. Bizim kendi kilisemizde bu meseleleri ele alacak eğitilmiş kişiler ve danışmanlardan oluşan hizmet takımlarımız var ve ben de aslında kurtarma hizmetine çok az katılıyorum.

Mümkün olan her yerde diğerleriyle beraber çalışın

Daima bir takımla çalışmaya itina edin. Kilisemizde hemen hemen her şey için bir takım var; iyileştirmeyle ilgili dua hizmetimizin hepsi takımlar halinde yapılır. Danışmanlığımızın çoğu - bazen bir takım iki kişiden bile oluşsa- takımlar halinde yapılır. Kurtarma gerektiren durumlarda bu şekilde çalışmak önemlidir.

Takım çalışmasının neden daha iyi olduğunu gösteren birkaç neden vardır:

  1. Özellikle eğitim alma durumundaysanız başka birinin yanında çalışmakta fayda vardır. İyi bir öğrenme ortamı bulur ve tecrübeli birinden öğrenme fırsatı yakalarsınız.

  2. Takımın her bir üyesinin diğerini duada ya da ruhsal armağanlardaki hizmetinde desteklemesi konusunda güçlü bir ruhsal yarar vardır. İnsanlar için dua ederken Kutsal Ruh’un armağanlarını kullanmak önemlidir. Örneğin, peygamberlik sözü olabilir; bire bir durumlarda bunu sınayacak başka biri olmadığından buna izin verilmemelidir.

  3. Bir takımın parçası olmak kendimize değil, İsa’ya odaklanmamıza yardımcı olur.

  4. Dua edilen kişinin yanında daima aynı cinsten birinin olması uygundur.

Bazen bir tanığın hemen el altında olmasının yararı olur. Tuhaf görünen bir şey olabilir ve moral verecek birinin olması faydalı olabilir. Danışmanlık alan ve dua edilen insanlar manipüle edebilirler. Dolayısıyla en azından bir tanığın olması bu alanda güven ortamı sağlar.

Öğrenmek için istek gereklidir

Öğrenciler İsa’dan yeryüzündeki hizmeti sırasında öğrendiler. İsa onları bir araya getirdiğinde küçük bir takımdılar ve zaman zaman bazı şeyleri anlamadılar. Örneğin, başarısızlıkla sonuçlanan bir hizmetten sonra İsa’ya geldiler ve o durumla neden baş edemediklerini ve nerede hata yaptıklarını sordular. Böyle bir şey olduğunda neyin yanlış olduğunu ve niye umduğunuz gibi olmadığını rahatça sorabileceğiniz birine gitmek insanı rahatlatır. “Şimdi niye olmadı? Bir şeyi yanlış mı yaptım?” gibi soruları sormaktan korkmamalısınız.

İnsanların ya da durumların baskısı altında hissetmeyin

Bu aceleye getirilecek bir iş değildir. Rahat bir nefes alın ve etrafınızda olup bitenin baskısı altında hissetmeyin. Bir seansta tamamen halledilemezse, görevi bitirmek için bir seans daha ayarlamaktan korkmayın. Sadece yarım saatiniz varsa, şimdi dua etmek için yarım saatiniz olduğunu ve daha sonrası için yeni bir seans ayarlayacağınızı o kişiye söylemekten çekinmeyin. Bir cin varsa, onunla hemen şimdi baş etmeniz gerekiyor gibi hissetmeyin: ilkin tartışılması gereken tövbe ve tanrısız bir yaşam tarzı gibi meseleler olabilir.

Bu tür işlere ilk başladığımda insanlar beni, kendilerinde cin olduğunu söyleyip, onlar için dua eder miyim diye olmadık saatlerde arıyorlardı. O zaman beni eğiten kişi beni ciddi ciddi azarladı. Her an cinlerin emrinde olduğumu niye anlamadığımı sordu. Genellikle zor bir zamanda biri ararsa, her ikimiz için de uygun olacak bir zamanda görüşmeyi ayarlarım.

Kendilerinde cin olduğunu söyleyerek şikayet ederlerse (ki ederler), onları sakinleştirmeye çalışır ve bunun sandıkları gibi bir şey olmadığını anlamalarını sağlarım. Tabii ki onlara bir pastör olarak (söylemek isteseniz bile söyleyemezsiniz!) o cinin orada belki de yirmi beş yıldır olduğunu ve birkaç saat ya da gün daha kalmasının çok büyük bir fark yaratmayacağını söyleyemezsiniz. Ancak bu yine de sizin güvenliğiniz için geçerli bir noktadır.

Ya kendi kendini kurtarma?

İnsanlar kendi kendimizi özgür kılmamızın da olası bir çözüm olduğunu öğretir. Bazı inanlıların “kendi kendini kurtarma”ları ile ilgili olarak geçerli deneyimlerinin olduğuna inanıyorum. Lanetlerle bu şekilde baş etmek kesinlikle mümkündür. Özellikle önderlik sorumluluğumuzun bulunduğu alanla bağlantılı durumda. Örneğin, bir kocanın ailesinin sorumluluğunu alması gibi.

Takımlar için ana hatlar

Kurtarma bir otorite meselesidir ve ihtiyarların bunu yapması gerektiğine inanmıyor olsam da böyle bir sorumluluğu sadece güvendikleri kişilere vermeleri gerektiğine inanıyorum. Bu alanda çalışan herhangi birinin yerel kilisedeki tanrısal bir otoriteye bağlı olmasının ne kadar önemli olduğunu umarım yeterince vurgulayabilmişimdir.

Bir zamanlar Hristiyan konferanslarında bir cin kendini gösterdiğinde kalabalıkların toplandığını görmek pek yaygın değildi. Etrafında durup çıkması için bağırırlardı. O kadar çok karışıklık olurdu ki, kimse ne olduğunu bilemezdi. İblis karışıklığı sever ve biz de böyle bir durumda aslında ona yardım ediyorduk. Etrafına toplanmayın.

Kilisemizde bunu genellikle küçük grup sistemimizle (bu işle ilgilenenlerin eğitimli olması kaydıyla) çözeriz. Küçük grup halledemezse, daha tecrübelilerden oluşan destekleme grubu daima yardıma hazır durumdadır.

Takımlarımızın hepsi için ana hatlar vardır ve bir takımda bir önderin olması gerekir. Önderin her hizmet seansına hakim olması gerekmiyor ama tanrısal bir düzenin olması şart.

Söz konusu kişiyi rahatlatın

Hizmet edilen kişinin rahatlaması gerekir. Dolayısıyla Kutsal Yazılar’ın gerçekleri o kişiye izah edilerek durumdaki gizemin bertaraf edilmesi önemlidir. Özgür kılınmayı isteyip istemediğinin saptanması da önemlidir. Örneğin, yaşam tarzlarını değiştirmeleri gerekebilir ve böyle bir durum varsa bunun o kişilere söylenmesi önemlidir. Bunu yapmak istemeyebilirler. Buradaki anahtar mesele “ürkütücü” bir durum yaratmadan mümkün olduğu kadar normal bir atmosfer oluşturmaya çalışmaktır.

“Cin”in adının bile geçmesi insanlarda türlü türlü çağrışımlar yapar. Örneğin, cine tutulmuş bir kadını anımsıyorum. Cin kendini göstermeye çalışırken, kadın onu bastırmaya çalışıyordu. Bu bir süre devam ettikten sonra ona, “Bir dakika. Burada neler oluyor. Bu şeyin gitmesini istemiyor gibisin.” dedim.

The Exorcist (Cin çıkarma) filmini seyrettiği ortaya çıktı. Bu benim seyretmek istediğim türde bir şey değil. Ancak filmin son sahnelerinde şöyle bir şey olmuş; çocuk özgür kılınır ama cin kadına yardım eden rahibin içine girer. Dolayısıyla yardımcı olmaya çalıştığım hanım ne zaman cin onda kendini göstermeye çalışsa, kendisinden çıkan cinin benim içime gireceğini sanmış. Dolayısıyla onu bastırmaya çalışmış. Ona böyle bir şeyin olmayacağını dikkatlice izah ettim. O da bunu anlayınca durumu hallettik ve o da özgür kılındı.

Bu, kişileri rahatlatmak, mümkün olduğu kadar rahat hissetmelerini sağlamak ve olan biteni bilmelerine yardımcı olmak için onlarla konuşmanın önemine ışık tutar. Bunun ardından Kutsal Ruh’un içinde bulunduğunuz duruma gelmesi için dua etmek bir sonraki adımı oluşturur. Ancak ortam, duygusal bir hal alırsa, o zaman ortamı yumuşatın ve meseleyi konuşun.

Günahın itirafı

Kişinin, cinlerin etkisine giriş noktası sağlamış olan günahı itiraf etmesi önemlidir. Bu, bazen çok kişisel bir hal alabilir. Yardım ettiğim kişi kadınsa, odadan çıkmasını teklif ediyor ve eşimin onu dinlemesini öneriyorum. Karıma durumla ilgili nadiren soru sorarım. Gelecekteki bir danışmanlık için bilmem gereken bir şey varsa soru sorarım. İnsanların geçmişteki günahlarının ayrıntılarıyla ilgilenmem; sadece onların sorunlarından özgür kılınmasına yardım etmek istiyorum.

Burada söz konusu olan günahlar, cinlere dair etkinlikleri içeren fırsatları kapsar. (15. bölüme bakın) Örneğin, şimdi ya da aile geçmişinde büyücülük etkinliği var mı diye sorarız. Büyücülükle ilgili kitapların ya da makalelerin olduğu yerde, o kişinin bunları yok etmesi gerekir. Bu kaynakları bizzat yakmaları ya da yok etmeleri çok önemlidir. Karıştığı böyle bir şeyden vazgeçen onlar olduğu için, bunun tüm sorumluluğunu almaları gerekir. Sadece bu görevi tamamlamaları için onlarla gidebilirim.

“Kuşakların cinlerin etkisi altında olması” olarak adlandırılabilecek sorunla bağlantılı olduğu için ataların günahlarını reddetmek gerekebilir.

İster büyücülük gibi günaha bulaşmaktan dolayı Tanrı’dan bağışlanmayı isteme, ister başkalarını bağışlama gibi herhangi bir kurtarma durumunda “bağışlama” önemli bir meseledir.

Bağışlamanın özellikle sorun yarattığı alanı kendini bağışlamada görürüz. İnsanın kendini reddetmesi, Tanrı’nın yarattığı bir şeyi reddetmek olduğu için burada bağışlamayı aramak elzemdir. Tanrı’nın benzerliğinde yaratıldık. Dolayısıyla kendini reddetme Tanrı’nın bizi yaratırken iyi bir iş çıkarıp çıkarmadığını sorgulamak olur. Bunun için de Tanrı’ya karşı duyulan derin bir öfke olabilir. Böyle bir öfke ve Tanrı’yı sorgulama ya da O’na karşı gelmeden dolayı itirafta bulunup tövbe etmek gerekir. Bu bağlamda bazen bazılarının Tanrı’yı bağışlamaktan söz ettiğini duyuyorum. Bana göre bu Tanrı’ya neredeyse küfür etmek gibi bir şey. O çömlekçi, biz de kiliz. 293 Biz kim oluyoruz da O’na kafa tutuyoruz?

Kendisini incitmiş olanları bağışlayamayan birine kurtarma hizmeti vermem. Genellikle bağışlama sorunu kurtarmadan daha büyük bir meseledir ve kişiyi bağışlama noktasına getirmek büyük bir savaş olabilir. Ancak bağışlama olur olmaz yaralanan duygular iyileşebilir; zaten bu da başka bir zaferdir.

Özellikle kendini reddetme durumlarında kişiyi Tanrı’nın bağışını kabul edecek noktaya getirmek için de aynı şey geçerlidir. Bağışlanmayı kabul etme, Tanrı’nın Sözü’nü kabul etmekten geçer; günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp, bizi her kötülükten arındıracaktır ve “ böylece Mesih İsa’ya ait olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur.”294

Rahatlatan dua

Bu meseleler “halledildikten” sonra, kişi yaşamında ortaya çıkabilecek değişiklikleri tamamen anlar ve sonra da İsa’nın adıyla herhangi bir lanetten ya da ailenin karıştığı cinlerle ilgili bir şeyden özgür kılınır. Ailevi meseleler bazıları için hassas bir alandır ama hükmetme ya da cinlerin istilası gibi kuşaklar boyunca devam etmiş meseleler olabileceği için bunların halledilmesi gerekir. Ve bu kişilerin ailelerinin karışmış olduğu her şeyden çıkması gerekir.

Ailenin hükmü aşırıya kaçtığı zaman, onların bundan çıkmasını sağlayabilecek belirli bir eylem gerekli olabilir. Bu durumla ilgili bir örnek verebilirim; geçen yirmi sekiz yıldır annesinin kendisinden her perşembe akşamı aramasını isteyen bir hanım vardı. Bu kaleyi yıkmamız ve söz konusu hanımın annesini düzenli olarak telefonla aramasını durdurmamız yaklaşık bir yılımızı aldı. Birine annesine telefon açmamasını tavsiye etmek pek uygun görünmeyebilir! Ne var ki belirli ve göreceli olan küçük eylemler önemli ilkeleri gösterebilir ve örnekteki durumda büyücülük güçleri ailenin içinde işlerini hallediyordu.

İsa Mesih’in adıyla cine o kişiden çıkmasını emrederiz. Gerekli Kutsal Yazılar’ı kullanırken biraz yaratıcı olmakta yarar vardır. Bu kulağa tuhaf mı geliyor? Cinlere İsa’nın adıyla gitmesini emretmek elbette önemli ama O’nun adının ima ettiği her şeyi kullanabiliriz. Örneğin; Filipililer 2:9-11’de “Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı” gibi İsa’nın adının taşıdığı sözlere gönderme yapabiliriz. O’nun adı anıldığında gökteki, yerdeki, yer altındaki, hatta cinlerin dünyasındakilerin diz çökmesinden bile bahsediyor olabiliriz.

Çarmıh, boş mezar ya da İsa’nın kanı (cinler buna dayanamaz) gerçeğine gönderme yapabiliriz. Kişiye Kutsal Ruh’un tapınağı olarak da gönderme yapabiliriz. Bütün bunlar cinlerin etkisini gerçekle karşı karşıya getirmeye yarar. Hizmet ettiğimiz kişi Mesih’te yeni bir yaratıktır ve cinlerin gücünün onun yaşamında yeri yoktur; bunu güçlü bir şekilde anons edebiliriz. Duygusal ısıyı belirli bir sınırda tutmaya çalışmak elbette önemlidir. Bu süreç zaman alabilir ama fazla da geciktirilmemelidir.

Kişinin de bizimle işbirliği yaparak cine çık demesi yararlı olur. “Seni artık istemiyorum” diyebilir. Bu noktada bağırmaya gerek yoktur. Cinler sağır değil! Otoriteyle konuşmak, bağırmayı gerektirmez.

Gözlerimiz açık olarak dua edelim. Olan biteni görmemiz önemlidir. Kovma sonucunda oluşan herhangi bir hareketin olup olmadığını görmemiz lazım. Dua ederken Tanrı’yı dinlemeli ve kişiye cinin gittiğini hissedip hissetmediğini sormalıyız. Burada dikkatli olmalı ve kendi ruhumuzu kontrol etmeliyiz. Herhangi bir kuşku varsa, gitmediğine ya da saklandığına dair bir hissimiz varsa, dürüst olmalıyız. Bunu bazen cin kendini sergilemeyi bıraktığında ya da her şey sessizleştiğinde yaparım. “Orada bir cin varsa ona kendisini göstermesini ve gitmesini İsa’nın adıyla emrediyorum” gibi bir şey söyleyebilirim. Saklanmışsa cin kendini tekrar gösterecektir.

Gözlerimizi açık tutmakla birlikte dua ettiğimiz kişinin gözlerine bakmak da önemlidir. Çünkü bazen orada neler olduğunu görebiliriz. Böylece “Bana bak. Biliyorum hoş bir şey değil, ama bir süre bana bakmanı istiyorum” gibi bir şey söyleyebilirim.

Bazen cin kendini bedenin belirli bir yerinde gösterirse, ellerimizi bedene koymamızda fayda olabilir. Ama tabii bedenin neresinde olduğuna bağlı. Bu konuda hassas davranmalıyız. Bir hanım için dua ediyorsam, yanımda daima hanım bir yardımcımın olmasına dikkat ederim. Bu durumda eğer uygunsa yardımcımdan o kişinin bedenine elini koymasını isterim. Dediğim gibi bedenin neresinde olduğuna bağlı ve burada kültürel meseleler de işin içine girebilir.

Kurtarma hizmeti esnasında dillerle konuşma uygun olur mu olmaz mı diye sorulur. Hizmet edenler için uygun olur; onlara ruhsal donanım sağlar ve bu da faydalı olur. Ancak cinin gitmesini emrederken dua ettiğimiz kişinin dillerle konuşmasına normalde izin veremem. Cinler bu armağanı taklit edebilir. Bir cinin kullandığım dilde bana yanıt verdiği bir durumu yaşadım.

Genel olarak yaklaşık her beş dakikada dua etmeyi durdurmayı bir kural haline getirdim. Cinlerle ilgili güç ya da güçler o zaman içinde gitmemişse, durup halledilmesi gereken engelleyici başka meseleler var mı diye sorarım.

Ruhları adlandırma

Bazen bana ruhların üzerinde otorite sahibi olmak için onları adlandırmanın önemli olup olmadığını soruyorlar. Bu konuda kuşkuluyum. “Aldatıcı ruh”295, “dilsiz ve sağır ruh”296 ve “kötü ruh”297 gibi ruhların adları olduğunu destekleyen bazı ayetler var. Bunlar gerçek adları mı yoksa zarar verdikleri kişiye yaptıklarının bir göstergesi mi diye sormak geçerli bir soru olur. Bu soruya verecek kesin bir yanıtım yok. Burada bir kural koyamam. Söz konusu kişinin, ruhun kendisine sıkıntı verdiği yeri tanımlaması yardımcı olabilir.

Reddedilme kaynaklı durumlar bunun için iyi bir örnek oluşturur. Reddedilme ruhunu adlandırırken sorun saptanır. Öyle ki, kişi gelecekteki reddedilme durumlarını tanıyacak ve gerektiği şekilde karşılık verecek donanıma sahip olacaktır. Ruhun tekrar takıldığı reddetmede bağışlamamanın ve yoğun öfke duygularına yenilmemesi gerektiğinin farkında olacaktır. Ancak bir ruha adını sormam. Zaten yalan da söyleyebilir!

“Belirtileri” nelerdir?

Belirtiler, bir cinin varlığını ve kişiyi etkileyişini gösterdiği çeşitli yollardır. Çeşitli şekiller alabilir ve bizim iki ana tip arasındaki farkı ayırt etmemiz gerekir. Cin çıkışını öksürükle, nefes nefese kalmayla, kusmayla ya da bağırmayla belli eder. Bunlar çıkan şeyin arkada bıraktığı belirtilerdir ve de durdurulmalıdır.

Gösteri şeklinde olanlar da vardır. Örneğin, yılan gibi yerde sürünmeler, yuvarlanmalar ya da şiddetli sarsılmalar gibi. Bunların oluşmasını teşvik etmem. Ama yine de meydana gelirse cine durmasını söylerim.

Cin bir şekilde kısa sürede çıkıp gitmezse, duygusal ısıyı daha istikrarlı bir düzeye getirmek için ortamı yumuşatmaya çalışırım. Duyguların kontrol dışına çıkmasını teşvik etmemeliyiz. Kahve molası verebilirim, böylece durumu değerlendirir ve kalan olası giriş noktaları üzerinde konuşabiliriz.

Cin gitmiyorsa, bunun bir nedeni olmalı. Kişi bir şeyi saklıyor olabilir. İtiraf ve tövbe etmekte isteksiz olduğu bir günah varsa, o zaman daha fazla ilerleme kaydedemeyiz. Konuşup başka bir zaman ayarlayabiliriz. Buradaki mesele şudur: sadece inanlıların yaşamlarındaki cinlerden kurtulmalarına değil, imanlarında büyümelerine de yardımcı olmak istiyoruz.

Kurtarmadan sonraki bakım

Kurtarma seansından sonra, kişiye şimdi sahip olduğu özgürlükte, geçmişin düşünce ve etkilerinden özgür olarak nasıl yürümesi gerektiği konusunda öğretiş verilmesi çok önemlidir. Bu çok sık unutulan bir meseledir. Dolayısıyla cinlerin belirtilerinin görünmesi ve kurtarma seanslarının yapılmasının yaygın bir nedeni olarak ortaya çıkar. İnsanların devamlı kurtarılma isteyecekleri yerde, zihinlerini yenileyerek yeni kavuştukları özgürlüğü nasıl kullanacaklarına dair öğretiş almaları elzemdir. Cinlerin etkilerinden kurtulun ama düşünce yaşamınızın ya da duygularınızın kalelerinin yıkılmış olduğundan da emin olun.

Bu eğitim sürecinin parçası olarak, cinlerin geri gelebileceğini anlamaları şarttır. Kişi günah işlemeye devam eder, yaşamında acılığa, bağışlamamaya izin verir ya da inanlı kardeşleriyle yakın bir birlikteliği aramıyorsa cinlerin yeniden giriş noktaları bulabileceğine inanıyorum.

Bu, gerçekten aranılan anahtardır. Çünkü özgürce yürüyenler, dua aracılığıyla cinlerin etkileriyle daha kolay baş edebileceklerini göreceklerdir. Cinlerden özgür kılındıktan sonra bir bakım programı uygulanmalıdır: o kişiyle düzenli olarak temas halinde olmalı, cesaret vermeli ve düşmandan gelebilecek saldırılara karşı çıkabilmesi için yanında durulmalıdır. Yaşamındaki değişiklikleri kabul etmesi için ona yardım edilmelidir. Bu da tapınmaya katılması ve Kutsal Kitap çalışmalarına gelmesi sağlanarak yapılır. Kardeşlerle birlikte olması için teşvik edilmeli. Cinlerin gücünden kurtarılmayı eğitim sürecinin bir parçası olarak görmek çok önemlidir. Buna tüm inanlıların katılımı önemlidir.


16 Numaralı Etkin Strateji: İnsanları cinlerden nasıl özgür kılarız konusunda eğitim alın ve bunu korkmadan ama hesap vererek yapın.