Bu bölümle ilgili olan 1. Krallar 16, 18, 19 ve 21, 2. Krallar 9 ve Vahiy 2:18’i lütfen okuyun.
Son yıllarda “İzebel ruhu” diye adlandırılan ve bununla ilişkilendirilen meselelere epeyce ilgi gösterilmektedir. Birçok yazarın bu konuyu ele almasına karşın benden de birkaç defa bu konuyla ilgili düşüncelerimi içeren kasetlerim ve seminer notlarım istenmiştir. Bu nedenle bu meseleye bu kitapta ayrıca yer vermeye karar verdim.
İlkin, kötülüğün kuvvetli bir gücü olan İzebel ruhunu anlamak gerekir. Sinsi ve kurnazca olabilir. Risk grubuna girenlerden ilk sırayı kiliselerinde bu sorunla uğraşan pastörler alır; dolayısıyla bu konuyu onları düşünerek ele almaya karar verdim. İzebel, inanlıları, kiliseleri, toplumları ve hatta ulusları bile etkileyebilecek kadar kuvvetli bir kaledir.
Düşüşün bir sonucu olarak ortaya çıkan cinsiyetler arasındaki gerilimi istismar eder. Ama ben burada “cinsiyet ayrımı” yapmıyorum, İzebel ruhu bazı kadınlar aracılığıyla ifade edilebildiği gibi, manipülasyonla işlerini halleden bazı erkekler tarafından da eşit bir şekilde ifade edilebilir. Onlar kiliselere hükmeden liderler bile olabilir. Bir defasında bir arkadaşım vaaz ederken “Kadına bir nefes aldırın. İzebel ruhu, İzebel ruhu diye diye aynı serenadı yapmayın” dediğini anlattı. Oysa bu bölümde ben İzebel meselesini ön plana çıkarırken, Eski Antlaşma’da İzebel gibi aynı şekilde çalışan kötü ruhtan bahsediyorum. Bu kötü ruh, her iki cinsiyetten manipülasyonu kullanan insanlar aracılığıyla çalışabilir. Bazı kültürlerde bu daha belirgindir. Ama bu, bazı kültürlerde olmadığı anlamına gelmez. Dolayısıyla burada kültürel meselelerin başka bir yönünü ele almak istiyorum.
Francis Frangipane, The Three Battlegrounds adlı kitabında bu sorunun ciddiyetinin altını çizer, “İzebel”den bahsettiğimiz zaman toplumumuzdaki takıntılı cinselliğin, büyücülüğün ve erkek egemenliğine nefretin kaynağını tespit ediyoruz”251 der. Bunlar sert sözlerdir. Dolayısıyla meseleyi masaya yatıralım.
Bu kalenin vahameti Vahiy kitabında görülebilir. Bugün Türkiye olan Küçük Asya’da bir şehir olan Tiyatira’daki kilise de mektup yazılan yedi kiliseden biridir. “Ne var ki, bir konuda sana karşıyım: Kendini peygamber diye tanıtan İzebel adındaki kadını hoşgörüyle karşılıyorsun. Bu kadın öğretisiyle kullarını saptırıp fuhuş yapmaya, putlara sunulan kurbanların etini yemeye yöneltiyor.”252
Vahiy’de İzebel’e gönderme yapıldığında, onun harfi harfine İzebel adlı bir kadın olduğundan kuşkuluyum. Orada sorun yaratan belli bir kadın olmuş olabilir ama yazarın buradaki “İzebel” başlığıyla bazı insanlarda çalışan ruhsal bir ilkeden bahsettiğine inanıyorum. Bugün aynı şeytani ruhun dünya çapında hala gözle görülür bir etkisi vardır.
Onun sahte bir peygamber olarak pek çok insanı fuhşa yöneltmesinin bu kilisede sorun yarattığı söylenir bize.
Bu konu oldukça karmaşıktır; dolayısıyla bunu daha anlaşılır kılmak için bu bölümü farklı kısımlara ayırdım. İzebel ruhunun gerçek bir şeytani etki olduğunu göstermek için Kutsal Yazılar’a bakarak araştırmaya başlayalım. Kutsal Yazılar’daki örneklere bakarak İzebel’in nasıl bir kişi olduğunu araştırıp bulabiliriz. Böylece bu şeytani etkinin insanları bugün nasıl etkileyebildiğini görmeye başlayabiliriz.
Vahiy kitabındaki İzebel’e kısaca baktık zaten. Dolayısıyla şimdi bu ismin kaynağı olan özgün İzebel’e bakacağız. Eski Antlaşma’da pek çok kraldan bahsedilmesine karşın onların kraliçelerinden çok azının adının geçtiği hemen fark edilebilir. İzebel’in yaşamı oldukça ayrıntılı olarak anlatılır ve bu da onu sıra dışı bir hale getirir. Hikayesinden karakterini, davranışını ve kişiliğini tespit edebilir ve bu tespitle de onun nasıl biri olduğunu kanıtlayabiliriz. Bu da bizim onun adıyla bağlantılı olan ruhun etkisinin belirtilerini tanımamıza yardım edecektir.
Omri’nin oğlu olan Ahav İsrail’de kraldı ve Kutsal Yazılar ondan Rab’bin gözünde kendisinden önceki bütün krallardan daha çok kötülük yaptı diye söz eder. Bunun çoğu da karısı İzebel’in etkisinin bir sonucuydu. İzebel Baal’a tapınan bir aileden geliyordu ve İsrail’i Tanrı’ya tapınmaktan saptırıp bu puta tapınmasına yönlendiren sorumlu kişiydi. Baal, putperestlik kadar cinsel günahın kalesindeki kürsüdür ve cinsel günah da İzebel’in kullandığı en güçlü aletlerden biridir.
Ahav ile kraliçesi İlyas döneminde yaşadı. Karmel dağında İlyas’ın dört yüzden fazla sahte peygamberi yendiği ama hemen bu zaferin ardından İzebel’in gazabından kurtulmak için var gücüyle koştuğu anlatılır. İşte, İzebel’in gücü öyle bir şeydi ki İlyas korkmakla kalmayıp tamamen yıldı. Buradaki mesele sadece onun korkusu değil, bu korkunç yılgınlık duygusuydu. İlyas iman dolu, güçlü bir adamdı ama, bir şekilde daha büyük şeyler için harekete geçmesi gereken bir zamanda İzebel ona bunu yapabilme imanını ve gücünü kaybettirdi.
Bütün bunlara rağmen İzebel sonunda cezasını buldu ve korkunç bir ölümle öldü. Hadım kahinler onu atların ezdiği sonra da köpeklerin yediği şehrin surlarına attı. Orada kalan sadece kemikleri oldu. 253 İzebel ruhunun göstergelerinin sert bir şekilde ele alınması gerektiğinin örneğidir bu.
İzebel ismi harfi harfine ele alındığında “bir arada yaşanmaz” anlamına gelir; asi ve otorite tanımaz bir kişiyi betimlemek için kullanılır. İzebel, ilişkiyi kontrol altına alamayacağı ve hükmedemeyeceği biriyle aynı yerde yaşamayı reddeder. Bu tür davranışı sergileyen kişide de İzebel ruhu var denir. (Sahte peygamber Balam ismi de bu çağrışımı yaptığı için aynı şekilde kullanılır. 254)
İzebel ruhu karakteri daima güç arayışıyla birlikte anılır. İster kontrol etme, ister manipülasyon, isterse aşırı cinsellik olsun, nihai amaç daima güçtür. Erkekleri ve erkekliği horlayan bazı militan feminizm oluşumları bu güç savaşının kazanılabilmesi için aşırı tutumlara girer. Daha önce dediğim gibi, bu, bir kadın erkek meselesi değildir. Ne var ki, İzebel ruhu düşüşün bir sonucu olanak ortaya çıkan cinsiyetler arasındaki gerginliği körükler.
İzebel’in başka bir özelliği de kızıldığı, karşı çıkıldığı ya da kontrolü ele almada yetersiz kalındığında ortaya çıkan aşırı öfkedir. Bu öfke çok güçlüdür ve İlyas’ı korkutan yıldırıcı bir etkiye sahiptir. İzebel’in öfkesi onu öyle bir yıldırdı ki, Tanrı’nın harika mucizelerini gördükten sonra bile gözü korktu.
Bu sorunun tuhaf özelliklerinden biri de şudur: ailede, kilisede ya da iş hayatında olsun yakın bir ilişkide sık sık bir Ahav “pasifliği” görülür ve bunun etkisi de hep aynıdır. Bir İzebel karakteri, etrafındaki erkeklerin daha az erkeksi görünmesi için uğraşıp durur ve onların göstermek isteyeceği herhangi bir yetki ya da inisiyatife zarar verir.
Bu meselenin ne kadar hassas olduğunu bir ortamda tanımadığım bir adamla dua ederken anladım. Daha sonra bu adamın bir kilisede önder olduğunu öğrendim. Dua ederken “hadım etme” sözü çıktı ağzımdan ve o hemen tepki gösterdi. “İşte böyleydi” diye bağırdı. O zaman omuzları ve boynu sanki bir yükün altındaymış gibi dondu. Öyle ki, zamanında dalavereci bir erkek önderin elinden çok çekmiş.
Bu tür hile cinsel bir şekilde kendini gösterir. Tabii bu söz konusu bireylere bağlıdır. Ancak baştan çıkarıcı bir bakış, kontrol etmek için yeterlidir.
Bazen kültürel ya da ailevi durumlarda amaca ulaşmak için büyücülüğü kullanmada İzebel ruhu hazır ve nazırdır.
Bu özelliğin gözden kaçan bir yönü de mal mülk sahibi olma takıntısıdır. Navot’un bağı hikayesi buna bir örnektir. İzebel, kocası bağa sahip olsun diye bağın gerçek sahibini öldürmeye niyetliydi. Ahav’ın bağı istemedeki tek amacı, kendi toprağının yanında olmasıydı. Aslında Navot’la adil bir antlaşma yapmaya çalıştı: ya sat ya da karşılığında ben sana başka bir bağ vereyim dedi. Ne var ki, bağ Navot’un ailesinden mirastı ve bu miras kuşaklar boyunca ailede kalmıştı. Dolayısıyla Navot bu mirası bırakmak istemedi. İzebel, Navot’un suçlanmasına ve sonra da taşlanarak öldürülmesine neden oldu. İzebel’in burada hileye başvurduğuna dikkat edin. İzebel ruhunun başka bir özelliği de hiledir. İlgisiz bir gözlemciye onun suçlamaları makul gelebilir.
Bir keresinde Güney Hindistan’da bu konudaki öğretişime ilgi gösteren bir hanım için dua ediyordum. Kendisine hep hayatını kontrol etmiş olan Kuzey Hindistan’daki teyzesinden miras kalmış. Teyzesi ölmeden önce bu hanıma o malı hiç satmamasını ve kendi anısını yaşatmasını söylemiş. Aslında bu mirasın ona bir faydası yoktu ve satmak istiyordu ama bunu yapmaya cesareti yoktu. Dua ederken özgür kılındı ve o mirasla kendisine en uygun şekilde uğraşmaya yetkin kılındı.
Kilise mallarının ya da kilise binasının yanındaki malların bir kontrol etme meselesi ya da kavga nedeni olduğu durumları gördüm. Bunu Hindistan, Meksika ve ABD gibi farklı ülkelerde gördüm ve bunun kökeninde İzebel ruhu olduğuna inanıyorum.
Tiyatira’daki kiliseden İzebel’in kilise yaşamında ne kadar büyük bir etkiye sahip olabileceğini biliyoruz. Bu kale önderliğe sızdığı zaman sonuçları korkunç yıkıcı olabilir. Örneğin, Francis Frangipane şöyle dedi: “Devasa bölümleri olan bir kaleyle karşı karşıya geleceğimiz birçok kilisede denetlenmeden varlığını sürdüren bir düşünce tarzıdır.”255 Onun yanıldığını ümit ettiğimi kabul etmek zorundayım ama dünyanın çeşitli yerlerine gittikçe bunun yaygın olduğunu kabul etmeye başladım. Gezdiğim birçok yerde bunun son derece ciddi bir sorun olduğunu gördüm.
Bu ruhun doğrudan etkisi altına giren pastörler hilekar ve otoriter olmaya başlıyorlar. Kendi dışlarında herhangi bir otoriteye hesap vermeyi reddediyorlar ve bu olguyu saklamak için de her çeşit hileye başvururlar. Bazen önder, kontrol edici bir durumda olup önder grubundaki ya da cemaatteki zayıf üyeler üzerinde baskı kurar. Tersi durumda bir kilise olabilir. İçindeki bir grup ya da kişi önderlere hep zarar vermeye çalışıyordur. Böyle bir kişi ya da grup hep önde olmaya gerek duymaz, aslında bazen önderin onları görebildiği ve etkilerini hissedebildiği sürece görünmez olmayı bile tercih ederler. Bazı kişiler gözleriyle, bedenleriyle, beden dilleri ya da bunlara alternatif olarak öfke ya da cinsellikleriyle hileye başvurur. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, o önderlerin otoritesine zarar verebilir ve onların kilisenin ihtiyacı olan açık önderliği göstermelerinde ödün vermelerine neden olur.
Hindistan’da pastör olan bir arkadaşım ailesinden birinin kilisesinin gayrimenkulü ile ilgili sürtüşmeye girdiğinde çok hasta oldu. Hastaneye götürüldüğünde neyinin olduğu bilinmemesine rağmen yaşayıp yaşamayacağı konusunda endişeliydiler. Sonunda diğer önderlerden oluşan bir grup onun üzerinde dua etti ve özellikle de İzebel ruhunu azarladı. Arkadaşım da tamamen iyileşti. Bu ruhsal gücün fiziksel hastalığa neden olan etkisini hafife almamalıyız. Bazen önderler kilisede ya da başka bir önderde İzebel ruhuyla karşı karşıya kaldıklarında aniden hastalanırlar. Bu ve bunun gibi birçok hikayenin gösterdiği gibi hemen korkuya kapılmamıza gerek yok; dua ve imanla İzebel’in üstesinden gelinebilir.
Kilise dışında İzebel ruhunun özellikle etkin olduğu bir durum aile yaşamında görülür. Özellikle kuşaklar boyunca büyücülükle uğraşmış ailelerde bu daha da belirginleşir.
Bir önceki bölümde ele alınan aşırı “hükmetme” meselesinin uç bir şeklidir bu. İnsanların bu kötü ruhun otoritesi altında kaldıktan sonra içten bir tövbeyle geldiklerinde, şeytani belirtilerden harika bir şekilde özgür kılındıklarını gördüm. Belki de bu konu üzerinde bilgi sahibi oluncaya kadar onlar bunun farkında bile değildi. İnsanlar bana yıllar sonra yaşadıkları özgür kılınma deneyimleri için teşekkür ettiler.
İzebel ruhunun anaerkil etkileri birçok kültürde tezahür eder ve bunlara meydan okuma da kendi sorunlarını beraberinde getirir. Hizmetimin ilk yıllarında yaşadığım saldırıların çoğu İzebel ruhuna karşı vaaz ettiğimde oldu. Güçlü dua desteği aldığımdan beri durumumda bir iyileşme oldu.
Hükmetme ve hile üzerinde öğretmeye ilk başladığımda, İzebel ruhunu söylemek bile çok zordu ve konuşurken zihnimdeki akıl almaz direnmeyi yenmek zorunda kalıyordum. Bir keresinde ne zaman bu ismi kullanmaya çalıştıysam da sözcükler ağzımdan çıkmadı ve farklı bir şekilde söylemeye çalıştım. Meshedilişimimin çekildiğini anladım. Sonunda “İzebel” adını söyledim ve birçok kişinin özgür kılındığını gördüm. Bu etkinin çok güçlü olduğu bir kültürde bunu yaşadığımı söylemeliyim.
Bu konuda vaaz ettiğim ilk yerlerden biri olan Goa’da daha önce hiç başıma gelmeyen kötü ve şeytani ziyaretlerin hedefi oldum. Gece yarısı yatak odamın kapısından girerek beni uyandırdı. Onunla iyi baş edemediğimi kabul etmeliyim. “Sen misin? Ben uyumaya devam edeceğim” diyen Smith Wigglesworth gibi olmak iyi olurdu ama bende onun imanı yoktu. Dolayısıyla dua edecek kadar sakinleşinceye dek korkudan yüksek sesle konuştum.
Korkmak için bir neden olmamasına karşın bu potansiyel saldırıyı tanımak önemlidir. Hizmet ettiğimiz Tanrı’nın, İzebel’i yola getirecek kabiliyeti elbette var ama bizim de bunu nasıl yapmamız gerektiğini öğrenmemizi istiyor.
Birinci bölümde Hindistan’da bu konu üzerinde öğretirken oğlum Neil’in saldırıya uğradığından bahsetmiştim. Öyle ki, Neil’in saldırıya uğradığı zaman anaerkil hükümranlığından özgür kılınan çok erkek oldu.
Hemen hemen her kültürde bu kalenin hükümranlık ve hileye başvuran örnekleri vardır. İzebel bir kültürün mitolojik bir parçası olarak resmedilir. Hindu kültüründe tanrıça Kali de aynı niteliklere sahiptir. Genellikle öfkeli ve bir erkeği idaresi altına alırken resmedilir. Katolikliğin etkisi altındaki bazı ülkelerde sözde Bakire’nin belirtileri bu kale tarafından lekelenebilir ve çok fazla otoritenin verildiği bir şey olur. Sonra da Meksika’daki Guadelup Bakiresi’nin yaptığı gibi halkın kültürü üzerinde etki yaratır. Bizim kendi kültürümüzde feminizmin aşırı şekilleri de aynı ruh altında etkisini gösterebiliyor.
Birkaç yıl önce Sunday Times’da “Çekirdek ailenin azalışı ve düşüşü” adlı bir makale vardı. Belli bir televizyon programının seyircileri finale kalanlardan “ideal aile”yi seçmek için oylarını gönderirler:
Seyirciler finale kalanlar arasında seçim yaparak oylarını verirler; uysal ve güzel dul Michelle Jones, zeki bakışlı ama çok da sevimli olmayan kızı Mia ve hafta sonları onlarda kalan ve Paul Baba diye çağrılan erkek arkadaşı yeni örnek aile olarak seçilir. Çocuğun babası yaklaşık 400 km. uzakta oturur ve küçük kızını yılda birkaç kez görür. Bu görüşmelerde iki baba gerilir. Biraz karışık bir durum ama yine de idare ederler.
Bu üçlü, büyük bir çoğunluğun oyuyla seçilir. BBC seyircileri sadece en çekici aileyi değil, kendileriyle en çok özdeşleşen aileyi de seçti.
Bu makale şöyle devam eder:
Bugünün örnek ailesi daha çok tecrit edilmiş ve bütünleşmiş durumda. Anne çocuğuyla –şimdi norm tek çocuk- yalnız yaşar ve hafta sonları erkek arkadaşı ve onun ailesiyle bütünleşir. Bazı hafta sonları çocuğu babasına gider. Kadınlar daha bağımsız ve erkekler de daha güçsüzdür. Çocuk farklı farklı ilgi görür. Anne daha dominant ve anaerkil olur, artık “akşam olsun babana söyleyeceğim” söylemi de olmaz.
Çocuklar suni kibarlığa şüpheyle yaklaşır ama “kaliteli zaman” denilen paradoksu da nasıl kullanacaklarını bilirler. Çocuk hayvanat bahçesine, parka babasıyla gider. Bu, bir nevi yeni manipülasyoncular yaratır. Manipülasyoncular kendi kendilerini güdülerler; kafaları da karışıktır. Hafta içi odaları ve hafta sonları da başka odaları vardır. Hem her yerdeler hem de hiçbir yerdeler. Kendi başlarına yemeklerini yerler. 256
İşte toplumumuzu bu şekilde yeniden oluşturan ve tanrısal ilişkilere daha çok zarar veren İzebel ruhu için daha çok fırsatlar yaratıyoruz.
“İzebel” tarzında iş gören bir önderde görülen tepki şudur: yüzleşmeden kaçınması, bir sorunun çözümünde görülen ortak engeldir. Özellikle kişisel hesap verme alanında kendini gösterir bu. Böyle bir durumda herhangi bir otorite şekli oluşturmada zorluk yaşanır. Bu tarzda hareket eden önderler bireysel hesap verme açısından “zeytin yağı gibi üste çıkma” konusunda uzman sayılırlar.
Bir önder bir sorunu görür ve kabul etmede istekli görünürse, o zaman bu sorun yüzleşme ve yeniden eğitimle halledilebilir. Sorun ahlaksızlıkla (ki genelde olan da budur) sonuçlanmışsa, kale ahlaksızlık olana dek pek tespit edilemez. Ahlaksızlık yapan öndere de normal disiplin uygulanır.
İzebel ile önderin ahlaksızlığı arasındaki bağı ayrıntılı olarak açıklamakta fayda olabilir. İlkin İzebel ruhu, önderi ahlaksızlığa itmeye çalışır. İkincisi ise ahlaksızlığa bulaşmış önder, pozisyonunu devam ettirmek için hileli yollara başvurur. Çünkü “ışıkta yürümüyor” ve Tanrı’ya bağlı bir yaşam sürmüyor.
Eğer kilisede hileli yollara başvuran bir önderlik varsa, o zaman kilise bedeninin de İzebel ruhunun yıkıcı etkilerinden kurtulmasına yardım etmek için yeniden eğitilmesi gerekir.
Bu öğretiş aşağıdaki alanları kapsar:
İzebel ruhunun etkileri
Gerçek ruhsal otoritenin açıklanışı
Hizmetkar önderliğin ruhsal otoritesi
İnsanın sorumluluğu
Peygamberliğe dair hizmet
Hizmette yönlendirilme
Sonuncusu önemli. Çünkü bu tür önderlik oluştuğu zaman kilisedeki diğer erkekler bundan zarar görür. İnsanlar katılımda bulunmayı ya da sorumluluk almayı bırakır.
Bir kale düşünce ve etki sürecimizin içinde inşa edildiğinde, İzebel ruhu tarafından etkilenen önderliğin olduğu her durumda bu tür öğretiş tezahür eder. Yeniden eğitme uzun bir süre alacağı için önder tövbe eder etmez ya da görevinden alınır alınmaz öğretişe başlanmalıdır. Bu yapılmazsa, kalenin kilisede etkisini ruhsal olarak göstereceği kanısındayım.
“İzebelvari” bir şekilde etkilenen kişinin ruhsal otoriteye direnmesi durumunda diğer mesleklere de bakmak gereklidir. Bu kalenin sinsice çalışması esas sorunlardan birini oluşturur. Yaptıklarından emin olmamıza karşın, elle tutulur bir şey bulmakta zorlanabiliriz.
Her şeyde olduğu gibi burada da çeşitli dereceler vardır; tam olarak İzebelvari bir şey değil de küçük bir kontrol etme olabilir. Bazılarının yaptığı gibi kilise yaşamındaki her sorunu İzebel ruhuna yıkmak istemiyoruz. Şayet böyle bir şey olursa, gerçek ruhsal otoritesi olanlar bunun hayata geçmemesi için ellerinden geleni yapmalıdır. Söz konusu durumda ya da sonunda İzebel ruhu bulunursa, ona kesinlikle otorite verilmemelidir.
İyice gelişmiş İzebel ruhu korkutucu olabilir ama Tanrısal otoritenin de korkusuzca sergilenmesi gerekir. Önderlerin İlyas gibi korkmasına ve yılgınlığa kapılmasına neden olabilir. Ama bir şekilde Tanrı’nın inayetine yaslanmalı ve yönlendirirken korkmadan yönlendirdiğinizi göstermelisiniz. Eğer böyle bir şey kiliseyi etkiliyorsa, o zaman bu kalede çalışanların yüzleştirilmesi gerekir. Dinlemeyi reddederlerse ya da bölücü olurlarsa, o zaman disiplin kuralları uygulanmalıdır. Kilisenin ilerlemesini engelleyen bir kale haline gelirse, gerçek ruhsal yetkinin ne olduğu ve kalenin etkileri üzerine öğretişte bulunmak gerekir. Bunun adı açıklanmalı ve önderler hizmet alanı için otoriteyle dua etmelidir. Daha sonraki bir bölümde kilisedeki kaleler konusunu ele alacağım.
Bireylerdeki bu sorunu ele alırken yüzleşilmesi gereken birkaç hassas nokta vardır. Bu da ailenin etki alanını kapsar. Ailedeki büyücülük ya da diğer şeytani etkilerden kaynaklanabilir. (Biz burada özellikle İzebel’i ele alıyoruz ki, bunun anımsanması önemlidir. Reddedilme ve ebeveyn baskısı gibi meseleleri başka bir yerde ele alacağım. )
Hile ve kontrol etmeyi geliştirmek ve devam ettirmek kolaydır, ama aile hayatında sorunlar tezahür ettiğinde bunlardan kurtulmak zordur. İşte esas tehlike de burada yatıyor. Çocukları kontrol ederken öfke sık sık uygunsuzca kullanılabilir. Ailelerde hileye dayanan iletişim tarzı kuşaklar boyunca kullanılmış olabilir. Özellikle de büyücülük gibi bir geçmişe sahip ailelerde.
Çocuklar ebeveynlerini parmaklarında oynatmayı çabucak öğrenir ve bu yeteneklerini yetişkin yaşamlarında da sürdüreceklerdir. Örneğin, ebeveynlerini çocukluktan beri parmağında oynatmayı öğrenmiş bir kadın, onun “özel” sorununu sadece pastörün ele alabileceğinde ısrarlı davranır. Bu baskı hemen görülüp çözülmezse, pastörün duygusal kaynaklarının erimesine, duygusal bağımlılığa ve hatta ahlaksızlığa kadar gidebilir. Pavlus, Timoteos’a yazdığında “genç dullar”257 bağlamında bu sorunu ele aldı. Tanrı yolunda yürüyen yaşlı kadınların genç kadınları bu konularda eğitmesini de özellikle söyler. Bunu pastörlerden çok yaşlı kadınların yapmasını söyler. 258
Hizmetimin ilk yıllarında, Tanrı’nın kendisine söylediği şeyleri benimle tartışmaya çalışan bir hanımı anımsıyorum. O zaman o hanımın eşim Scilla ile bu konuları hiç konuşmadığını ve hatta eşime bu konularda kendisini yetersiz hissettirdiğini maalesef fark etmedim. Tahmin ettiğiniz gibi, Scilla bu konuya dikkatimi çekti ve ben de tehlikeyi görmeye başladım. Geçenlerde (yıllar sonra) gittiği kilisenin pastöründen bana bir telefon geldi. Bu hanımın daima önderler üzerinde bir etki yaratmaya çalışıp, eşlerini görmezden geldiği bir durumu yaşayıp yaşamadığımı sordu. Onun tutumunun hala devam ettiği apaçıktı.
“Kapılar arkasında” iş yapan ya da fazlasıyla anaerkil bir kültürden geliyorsanız, o kültürde bir İzebel kalesinin olabileceğini söyleyebilirim. İnsanların özgürce yürümesini sağlamak için onlara düzenli olarak öğretişte bulunmak gerekir.
Bu konuya nokta koymadan İzebel ve peygamberlik hakkındaki meselelere açıklık getirmem gerekir. Bu da bizi başa; ta Tiyatira ve İlyas’a götürür.
Peygamberlik hizmetine İzebel ruhundan gelen tehlikeler vardır ve bu tehlikelerin fark edilmesi önemlidir. 1. Krallar’da İzebel’in İlyas’a saldırması, Tanrı’nın gerçek peygamberlerine karşı saldırmasıydı. Vahiy’deki mektup İzebel’i sahte bir peygamber olarak betimler; İzebel süper ruhsallık ve denenmemiş peygamberlikle her şeyi altüst edebilir. İzebel’in peygamberlik rolüne zarar vermesi yıkıcı bir etki yaratabilir. Hükmetme, hile, sahte yön, hesap vermeme ve erkeklerin sözde peygamberlerle olan yakın ilişkilerinde hadım edilmeleri kiliseyi büyük bir tehlikeye sürükleyebilir.
Bir keresinde kendini peygamber sanan ve hatta “Ben bir peygamber olarak konuşurken benim sözlerimi sınama cüretini nereden buluyorsunuz?” diyen bir hanımı anımsıyorum.
Bu aşırı bir örnek ama, hesap verme eksikliğiyle ortaya çıkan hükmetme bu durumda korkunç olabilir. Ruh, dua hizmetinin önemli ve hassas alanlarına da sızabilir. Kutsal Yazılar’a uygun olarak işlevini yaparsa güçlü bir peygamberlik olabilir, ama bağımsızlık ya da hesap vermede geri çekilme olmamalıdır.
İzebel’in etkisi altındaki kişi Tiyatira’da olduğu gibi sık sık çok “ruhani” görünebilir. Sahte peygamberlik tehlikesi olduğunu İlyas örneği gösterir; İzebel ruhunun yıkıcı öfkesi peygamberlik eden kişiler için büyük bir tehlikedir. Bunun İlyas üzerindeki etkisi acı vericiydi.
Vaftizci Yahya, İlyas’ın tekrar gelişinin gerçekleşmesi259 olarak betimlenir. Yahya, başından olmasına neden olan Hirodiya aracılığıyla İzebel ile karşı karşıya gelmek zorundaydı. Onun öfkesi Yahya’yı da yıldırdı ve onun İsa’nın Mesih260 olup olmadığını sorgulamasına neden oldu.
İlyas’ın ruhunun İsa’nın ikinci gelişinden261 önce geleceği söylenir. Müjde’yi dünyanın dört bir yanına götürecek peygamberlik eden bir kilisenin ortaya çıkacağına inanıyorum. Buna karşı gelecek olan nedir? İlyas’a karşı gelen neydi? İzebel ruhu.
Süper ruhanilik tehlikesinin olduğu ve sınanmamış peygamberliklerin her şeyi alt üst edebileceği karizmatik kiliselerde özellikle bu tehlikeye dikkat etmek gerekir.
Bu meseleyi ele alırken kullanılacak anahtar disiplin uygulaması, Tanrısal otoriteyi getirme ve gerçek peygamberliğin tespit edilip Kutsal Yazılar’ın ilkelerine göre sınanmasını temin etmektir.
Kutsal Yazılar’da İzebel Kutsal Kitap’a uygun kadınlığın bir çarpıtması olarak da görülebilir. Kutsak Kitap hem erkek hem de kadın için gerekli örnekleri sağlar. Ama doğrusunu söylemek gerekirse kahramanların karakterlerindeki zayıflıkları da açığa vurur. İsa’nın annesi Meryem, meleğin kendisine getirdiği mesajı262 alırken gösterdiği isteklilikle İzebel’in özelliklerinin tersini açığa çıkarır. Avigayil263 ile Debora264 öngörüleri, inisiyatifleri ve bilgelikleriyle Tanrısal kadınlığın örneklerini teşkil ederler. Harekete geçtiler; düşmanın gelip üzerlerinden geçmesine sessiz kalmadılar. İzebel çarpık bir örnek oluştururken, onlar alternatif örnekler oluşturdular.
13 Numaralı Etkin Strateji: İzebel ruhunun gerçekliğini tanıyın ama ondan sinmeyin. Kültürde, bireysel yaşamda ve kilisedeki etkisiyle yüzleşmeye gayret edin.