Metnin Teması
Kutsal Ruh’un Sağladığı Özgürlük İyi İlişkilere Yol Açmalıdır.
Metnin Kitaptaki Konumu
Kitabın sonuna gelindiğinde Pavlus, Galatyalılara yazdığı mektupta birçok konuyu ele almış durumdaydı. Müjde’nin içeriği, yasa ve lütfun birbirleriyle ilişkileri, Yahudi yasacılığının etkilerini kilisede sürdürmek isteyen sahte öğretmenlerin öğretişleri ve bu öğretişlerin Müjde’ye aykırılığı, lütfun sağladığı özgürlük ve bu özgürlüğün dayandığı Kutsal Ruh mektubun konuları arasındadır.
Bir önceki bölümde Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın doluluğuyla dolu bir yaşam konusunda öğretiş verdikten sonra Pavlus, bu öğretiye örnek de olabilecek birkaç ayrı noktaya değinir. Böylece Galatyalı okuyucu hem Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşamak gerektiğini anlayacak hem de basitçe gündemlerindeki konular açısından bunun nasıl uygulanabileceğini görebilecektir.
Ayetlerin İncelenmesi
6:1 ‘Kardeşler... ruhsal olan sizler’ sözleri ayetin muhatabı olan kişilerin Hıristiyan olduklarını ve onlardan belirli bir ruhsallık beklendiğini göstermektedir. Bir önceki bölümde imanlıların Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşaması gerektiği ifade edildikten sonra bunu uygulayabilecekleri iyi bir örnek gösterilmektedir.
‘... suç işlerken yakalanırsa’ ifadesindeki her sözcük tek tek ele alınmalıdır. Suç sözcüğüyle anlatılanlar ağır, tasarlanmış, bile isteye yapılan günahlar değildir. ‘Yakalanmak’ da tuzağa düşmek, ayağı kaymak olarak da tanımlanmaktadır. Dolayısıyla ‘işlerken’ sözcüğünün de vurguladığı gibi, beklenmedik bir biçimde işlenen bir günahla karşı karşıya kalınmış olması söz konusudur.
Bu tür durumlarda günahla mücadele ederken yargılayıcı ve mahkum edici bir tutum yerine, hatası olan kişiyle ‘yumuşak ruhla’ ilgilenmek gerekmektedir. Çünkü amaç suçlamak değil, hatası olan kardeşi kazanmak olmalıdır.
Ayrıca yargılamayı seçen kişiler de kendi yöntemleriyle yargılanacaklarını anımsamalıdırlar (Mat. 7:1-5). Ruhsal Hıristiyanlar, Kutsal Ruh’un karakterine uygun bir yöntemi seçerler (1Ko. 13:4-7; 1Pe. 4:8).
‘Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın.’ Günahla ya da istenmeden işlenen suçlarla ilgilenirken ruhsal imanlı kendi güdülerini denetim altında tutmalıdır. Neyi, niçin yaptığının sürekli farkında olmalıdır. Gurur, öfke ya da bir başka günahın davranışlarını ve suç işlemiş olan kişiyle ilişkilerini yönlendirmesine izin vermemelidir. Suç ve günahla karşılaşıldığında amaç bunları işleyen kişileri cezalandırmak değil, suçu ve günahı etkisiz hale getirip bunları işleyen kişiyi tövbeye yönelterek özgür kılmaktır. İlgili kişilerin yaşamlarını yönlendiren bir güç olmaktan çıkarıp, söz konusu kişinin günahı bir daha işlememesi için ona yardımcı olmak doğru bir tutumdur. Ruhsal imanlı günah işleyenle ilgilendiği süreçte hataya düşmemek için kendisini kollaması gerektiği gibi, bir zaman sonra kendisinin de benzer bir günaha düşebileceğini bilerek uyanık durur (1Ko. 10:12).
6:2 ‘Birbirinizin yükünü taşıyın’. Bu yükler kişinin olağan olarak taşıması gereken, kendi yaşamının sorumluluğunu almakla ilgili yükler değildir. Barclay, yaşamdaki değişikliklerden ve talihsizliklerden ötürü insanların taşımak zorunda oldukları bazı yükler olduğunu ve herkesin bu durumda olanlara yardım etmesinin Mesih’in Yasası olduğunu söyler (sf. 53).
‘Mesih’in Yasası’ ifadesi Pavlus’un bütün mektup boyunca altan alta ifade ettiği bir gerçeğin ansızın su yüzüne çıkmasıdır. Mektup, Kutsal Yasa’nın yetersizliği, geçiciliği, yargı altına alıcı özelliklerini defalarca anlatır. Bunun tersi olan Mesih’e iman aracılığıyla kurtularak Kutsal Ruh’un yönlendirişinde yaşamak gerçeği de Mesih’in Yasası biçiminde özetlenebilir. İsa da yeni bir buyruktan söz etmiştir (Yu. 13:34) ve Yuhanna bu sevgi buyruğunu yinelemiştir (2Yu. 5-6). Kutsal Ruh’ta yürüyenler, sevgi ile yaşarlar.
6:3 Suç işlediği ortaya çıkan kişileri değerlendirirken kişi kendi zayıflığını da göz önünde bulundurmalıdır. Pavlus ‘hiçken’ sözcüğünü kullanırken durumu açıklamak için karşıtlığı vurgulamaktadır. Söylemek istenen söz Rom. 12:3 ayetinde bir başka biçimde açıklanmıştır: ‘Kimse kendisine gereğinden çok değer vermesin. Herkes Tanrı’nın kendisine verdiği iman ölçüsüne göre düşüncelerinde sağduyulu olsun’.
İnsanlar kendilerini bir şey sandıklarında, sıkıntı içindeki kardeşleriyle aralarına engeller koyarlar. Onların yüklerini taşımaları gerekirken, sevgi göstermeyi ihmal ederler. Kendi zayıf yönlerinin farkında olmaksızın suç işlediği ortaya çıkanları şiddetle yargılarlar (6:1 ayetine aykırı olarak). Böylece hem kendilerine ilişkin gerçeklerle ilgili olarak kendilerini aldatmış hem de kardeşlerini ölçüsüzce suçlamış olurlar.
6:4 Hıristiyanlar için bir başka tehlike de, dünyaya ait olanlarda sık görülen bir zayıflık, kendini başkalarıyla ve onların yaptıklarıyla kıyaslamaktır (örn. 2Ko. 10:12). İnsanlar gözlerini başkalarının üzerlerine dikerler, onların sahip oldukları, kazandıkları, başarıları ile kendilerininkileri karşılaştırırlar. Oysa insanlara bakmak yerine gözlerini İsa’ya çevirmeleri gerekir (İbr. 12:1-3). Böyle yaptıklarında kendi eylemlerinin ardındaki güdüyü (motivasyonu) anlamakla kalmayacak aynı zamanda eksiklerini, hatalarını da açıkça göreceklerdir (bkz. İbr. 4:12-13).
Ancak ondan sonra ‘övünmek’ için neden bulunabilir. Övünmenin kaynağı da kişinin ne kadar başarılı, akıllı, üretken olduğu değildir. Tanrı’nın yardımı olmaksızın insanların bir şey yapması olanaksızdır (Yu. 15:5; 1Ko. 3:5-9). İnsanlar her şeylerini Tanrı’ya borçludurlar. Dolayısıyla gururu haklı çıkaracak bir gerekçe bulunamaz. Böyleyken övünmenin nedeni ne olabilir? Tanrı’nın yaptıklarıyla ve diğer Hıristiyanlar ile övünebiliriz (1Ko. 1:30-31; 2Ko. 1:12-14, 7:4, 9:2, 10:17; Yer. 9:23-24).
6:5 Tekrar yük taşımaktan söz ediliyorsa da bu kez farklı bir açıdan yaklaşılıyor. 6:2 ayetinde kendi sorumluluğu olmaksızın sıkıntıya düşen kişilere yardım etmek gerektiğinden söz edilir. Burada gündelik yaşamın olağan yükü konu edilmektedir. Herkes kendi yaşamını sürdürmek için sorumluluğunu üstlenip gerekeni yapmalıdır.
6:6 Erken dönem kilisesinin belirgin özelliklerinden biri de paylaşımcı olmalarıydı. Hıristiyanlar toplumdan dışlanan ve sıkıntı çeken bir topluluk oldukları için, öğretici konumdaki kişiler gündelik yaşamlarını sürdürecek parasal kaynaklara sahip olamıyorlardı. Kilise kendisine Kutsal Kitap konusunda öğretiş veren önderlerinin parasal gereksinimini karşılamalıdır. ‘Bütün nimetler’ sözü gündelik fiziksel gereksinimin karşılanması için gereken her şey olarak değerlendirilmelidir ve ayrıca öndere sağlanan parasal kaynak da mutlaka tam zamanlı bir işin karşılığı olmak zorunda değildir (bkz. 1Ko. 9:8-14; 1Ti. 5:17-18; krş. Lu. 10:7).
6:7 İnsanların kendi kendilerini aldatması çok yaygın bir zayıflıktır. Yatırımları küçük olmalarına karşın, beklentileri çok büyük olabilmektedir. Oysa doğanın yasası bize insanın ‘ne ekerse, onu biçe’bileceğini öğretiyor. İnsan aldanabilir ve aldatılabilir ama Tanrı kandırılamaz. Tanrı’nın kanarak ya da yanılarak, değersiz ya da kötü tohum eken kişiye, değerli ve iyi ürün vermesi olanaksızdır. Elbette Tanrı lütfuyla insanlara ekmedikleri halde biçme olanağı da sağlayabilir ama bu O’nun aldanmasından değildir. İnsanların beklentisi ektikleri oranda olmalıdır. Daha iyi ürün almak istiyorlarsa, daha iyi şeyler ekmeyi göz önüne almalıdırlar. Bu konuda bağış vermek (6:6) ve yararlı işler yapmak da (6:9) önemlidir.
6:8 Pavlus, ekip biçme örneğini benlik ile Ruh arasındaki ilişkiye uygulamıştır. Benlik ve Ruh farklı iki alana aittirler. Eğer bir kişi benliğin ait olduğu alanda etkinlik göstermeyi seçiyorsa, bu alana uygun bir sonuçla karşılaşacaktır. Benliğe yatırım yapanlar, benliğin üreteceği sonuç olan çürümeyi biçecektirler. Ölüm olarak tercüme edilen phthoransözcüğü hem ahlaksal hem de fiziksel çürümeyi anlatır. Cole, dünyadaki çürüme ve fiziksel ölümün, sadece yaşanan ruhsal ve ahlaksal çürüme ile ölümün doğal sonuçları olduğunu söyler (sf. 228). Bu nedenle diriliş öğretisi, ölümden çıkış anlamına gelen yeniden doğuş ile çok yakından ilişkilidir (Ef. 2:5-6). Hıristiyan günahın ve benliğin etkin olduğu alandan çıktığında, ölümün alanından da çıkar ve öteki alana, Ruh’un alanına geçer. Orada ölüm ya da çürüme değil, sonsuz yaşam söz konusu olur.
6:9 İnsan ektiği zaman sonucunu hemen alamaz. Ekim zamanı ile hasat arasında belirli bir süre geçer. Herhangi bir sonuç görmeksizin eken kişiler, eğer sonucu öngöremezlerse, bıkıp usanırlar. Gündelik yaşamda teşviki kırılan insanların sayısının çok olmasının nedeni de budur. Sonuçsuzluk usanmaya, teşviksizliğe ve vazgeçmeye neden olur. Oysa hasadı görmemesine karşın eğer çiftçi ekmeyi ve tarlası için yapılması gerekenleri yapmayı sürdürürse hasat mevsimi geldiğinde ürünü biçecektir.
6:10 Pavlus, Ruh’un yönlendirişiyle yürümenin bir ifadesi olarak iyilik yapmayı öğütlüyor. Hıristiyan’ın ekmesi gereken sevgiden kaynaklanan bir iyiliktir. Bu iyiliği fırsatı olduğunda yapması gerektiğini özellikle vurgular. Çünkü ertelenen iyilikler ya yararsızlaşır ya da yapabileceği etkiyi yapmaz. Öte yandan, eğer iyilik yapacak kişi fırsatı varken bu iyiliği yapmazsa, bunu yapabilme gücünü, fırsatlarını kaçırabilir (bkz. Ef. 5:15-17).
Hıristiyanlar sevgilerini ve iyiliği ‘herkese’, bütün komşularına göstermelidirler (bkz. 5:14 hakkındaki açıklama). Yine de eğer kaynaklar kısıtlıysa ve Hıristiyanlar’ın gereksinimleri başka türlü karşılanamayacaksa önceliği onlara vermek gerekir. Çünkü yönetimler ve toplum tarafından uygulanan olumsuz ayrımcılıkla karşılaşan, toplumsal ve ekonomik sıkıntı çeken Hıristiyanlar başka kaynaklardan destek bulamayabilirler.
UYGULAMALAR
Günah işlediğini fark ettiğiniz bir Hıristiyan’la ilgili olarak genel eğilimiz nedir? Bu ayetlere göre ne yapmalısınız?
Kilisenizde zorluk ya da sıkıntı çekenlere yönelik tavrınız ya da davranışınız nedir? Yük taşımanız gerektiğinde neler yapabilirsiniz?
Paylaşmanın yalnız zenginlere düşen bir görev olduğunu mu düşünüyorsunuz? Pavlus ve Kutsal Kitap bize bu konuda neler söylüyor? Sizin bu konuda yapabilecekleriniz nelerdir?