Metnin Teması
Yasa’ya Güvenenler Lütfu Yitirirler.
Metnin Kitaptaki Konumu
Mektubun başından itibaren Pavlus, Müjde’nin içeriğinin Yasa ile bağlantılı olarak düşünülmemesi gerektiğini çeşitli biçimlerde söylemiştir. Mektubun öğretileri içeren bölümünün sonunda (2:11-5:18) yer alan bu parça, son öğretişlerle birlikte onlarla bağlantılı uygulamaları da içerir (5:19-6:10).
Bir özet olarak Pavlus, iman ve sevap (Yasa’nın gerektirdiği işler) arasındaki karşıtlığı tekrar vurgular (5:2-12). Buna uygun olarak çarmıh ile sünnet arasında da uzlaşmaz bir uçurum vardır. Pavlus mektubun önceki parçalarında da özgürlükten söz etmişse de (2:4; 4:26, 31; 5:1), özgürlük kavramını bu parçada açıklar (5:13-26). Bu özgürlük ancak Kutsal Ruh aracılığıyla imanlının yaşamında ortaya çıkar. Ruh’un gücüne dayanan, Ruh’un etkinliğine açık ve benliğin çağrısını dinlemeyen özgür bir yaşam olarak nitelenir.
Bu parça imanlının kurtuluşunu yitirebileceğini ima eden bir bölüm olarak sık sık yanlış yorumlanır. Oysa parça, daha önce Pavlus tarafından mektupta anlatılanların bir özetidir. Pavlus, imanlının yaşamında yasa ve lütfun birbirleriyle uzlaşmaz iki ayrı etki alanı olduğunu anlatır. Eğer kişi sahip olduğu lütfun bir yerine yasayı koymaya çalışırsa, yasa kişinin yaşamının hiçbir alanında lütfa (ve Mesih’in işine) yer bırakmaz. Mesih, yasadan bütünüyle farklı bir alandadır. Mesih’e iman edenler lütfun Kutsal Ruh’un gücünü de kapsadığının farkına varmalıdırlar. Bu güç de imanlıların yaşamında sevgiyi üretir ve böylece imanlı yasanın yapılmasını istediği şeyleri de yerine getirebilecek duruma gelirler.
Ayetlerin İncelenmesi
5:2 Pavlus imanlıları bir seçim yapmaya çağırıyor: Ya Mesih’i ve sünnet olmamayı seçeceksiniz ya da sünneti ve Mesih’le olmamayı seçeceksiniz. Mektubun yazıldığı zamanda Yasa’nın uygulanmasının bir işareti olarak imanlıların önüne konulan seçenek, sünnet olmaktı. Dolayısıyla Yasa’yı uygulamayı kabul etmek anlamına gelecek olan sünnet, kişinin Mesih aracılığıyla lütufla yaşamayı yeterli bulmadığını gösterecekti. Ya lütfu ya da Yasa’yı seçersiniz; Yasa’yı seçtiğinizde lütfun etki alanından çıkmış olursunuz.
Sorun sünnetin kendisinde değildi (5:6). Pavlus, babası Yahudi olmayan Timoteos’u kendi elleriyle sünnet ettirmişti (Elç. 16:3). Sorun sünnetin bir zorunluluk, kurtuluşun gerçekleşebilmesi için bir aşama olarak kabul edilmesindedir. Lütufla kurtuluşa ek olarak zorunlu sayılan her eylem, her düşünce farklı bir ‘müjde’ sayılır ve kişinin Mesih’in çarmıhtaki kurtarışını yeterli görmediğini anlatır (2:21). Bu çarpık düşünce de, yarım yamalak bir Hıristiyanlık olacağı için kişiye hiçbir yararı olmaz.
5:3 Sünnetin kişinin kurtuluşu ve sonraki yaşamı açısından Mesih’in çarmıhını yetersiz gördüğü anlamına geldiği açık olduğuna göre, imanlıların bu ve aynı anlama gelen uygulamalardan uzak durması gereklidir. Çünkü sünnet kişinin Yasa’yı uygulamaya karar verdiğinin bir işaretidir. Yasa’yı uygulamaya karar verince de bir bölümünü uygulayıp, bir bölümünü uygulamadan yaşamak olası değildir. Yasa’nın tümü uygulanmak zorundadır (bkz. Yak. 2:10). Barclay, bu durumu bir ülkenin yurttaşı olmaya benzetiyor. Bir ülkenin yurttaşı olunca o ülkenin yasalarının tümüne uymak durumunda olursunuz. Yaptıklarınızın yarısı bir ülkenin, diğer yarısı da başka bir ülkenin yasalarından dolayı haklı çıkarılamaz. Hangi ülkeyi seçersenin onun kuralına uyarsınız (bkz. sf. 43). Yasa’yı seçen, tümüne uymalıdır.
İnsanların yaşamlarında etkin olabilecek iki etki alanı (örnekte ‘ülke’) vardır: Birincisinde yasa, doğal benlik (ve benlikten kaynaklanan kurtarmaya gücü olmayan sevap benzeri eylem, tutum ve davranış biçimleri), ölüm ve günah etkilidir. İkincisinde ise İsa, Kutsal Ruh, lütuf, iman bulunur. Hangi tarafı seçerseniz seçin bir sonuçla karşı karşıya kalırsınız. Birinci etki alanında insanlar benliğe uyarak yaşarlar. İkincisinde ise Kutsal Ruh’a uyarlar. Bunların sonuçları ise 5:19-26 ayetlerinde açıklanır.
BENLİK EGEMENLİĞİNDE YAŞAM |
KUTSAL RUH EGEMENLİĞİNDE YAŞAM |
Eski yaradılış |
Kutsal Ruh |
Yasa’nın gerekleri |
İman, vaat |
Lanet |
Kutsanma, miras |
Kölelik |
Özgürlük, oğulluk |
Günah ve ölüm |
Aklanma ve yaşam |
Hacer, köle |
Sara, özgür |
Sina, şimdiki Yeruşalim |
Gelecekteki Yeruşalim |
İsmail |
İshak |
Zalim |
Mazlum |
Dışlanma |
Mirasçı olma |
Yasa altında |
Ruh tarafından yönlendirilen |
Eski yaradılışın, benliğin işleri |
Ruh’un meyvesi |
5:4 Yasa’yı seçen kişiler Mesih’in Müjdesi’nden farklı bir ‘müjde’ye inanmış olacakları için Mesih’ten ayrı ve lütuftan uzaktırlar. Bunun anlamı söz konusu kişilerin sahip oldukları kurtuluşu kaybettikleri değil, basitçe lütfun etkin olduğu alandan uzakta kaldıklarıdır. Özgürlüklerini kullanabilecekleri lütfun etkinlik alanından ayrı kalmışlar ve yasanın etkinlik alanında tutsaklığa düşmüşlerdir.
Oysa insanlar İsa Mesih’e iman aracılığıyla kurtulurlar, iman hem kurtuluş hem de yaşamı sürdürmek açısından yeterlidir ve aklanmak için başka bir şeye gereksinimleri yoktur (Kol. 2:6-10).
5:5 Üstelik Galatyalılar’a Mektup imanlı kişilere yazıldığı için, burada söz konusu olan insanların aklanması da değildir. Sorun ‘aklanmanın verdiği umudun gerçekleşmesi’ yani kurtuluşlarının ulaşacağı son noktadır. İman ederken sahip oldukları aklanma, Mesih’in yargı kürsüsünde aklanacakları umudunu verir. O güne dek taşıyacakları umut, son yargıda gerçeğe dönüşecektir.
Bu süre içinde sahip oldukları aklanma umudu kutsal bir yaşamı da özlemelerine neden olur. Sahip oldukları Kutsal Ruh bunu sağlar. ‘Rab Ruh’tur. Rab’bin Ruh’u neredeyse orada özgürlük vardır. Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor’ (2Ko. 3:17-18). İmanlılar yaşamlarındaki Ruh’un etkinliği sayesinde kutsallaşma süreçlerini Ruh’a bağımlı bir biçimde sürdürürler.
5:6 Aslında önemli olan sünnet ya da sünnetsizlik değildir. Sünnet tek başına kötü de değildir. Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı antlaşmanın simgesi olarak ona buyurduğu bir uygulamadır (Yar. 17:9-14). İbrahim’in kurtuluşunun, aklanmasının ya da başka bir deyişle doğru sayılmasının ön koşulu sünnet değildir. İbrahim sünnet yüzünden değil, iman aracılığıyla doğru sayılmıştır (Yar. 15:6; bkz. Rom. 4:1-12). Mektubun üçüncü ve dördüncü bölümlerinde Pavlus’un ele aldığı gibi kurtuluşun temel konusu imandır.
İman da insanların yaşamlarında sevgi ile ortaya çıkan sonuçlar üretir (Ef. 2:8-10; 5:2-11; 1Yu. 3:18; 4:7-11). Hıristiyanlar lütufla kurtuldukları için her akıllarına geleni yaparak yaşama rahatlığına sahip değillerdir (Rom. 6:1-14). Yaşamda olanlara karşı duyarsız kalamazlar (Yak. 2:14-26). Zorluk ve sıkıntı çeken insanlara yardım ederler. Tanrı’nın sevgisi ve merhametinin başka insanların yaşamlarında gözükmesi için çalışır, hizmet ederler. İman ile kurtuluşa kavuşulur ama, kurtulmuş imanlılar sevgi gösteren iyi eylemlerde bulunurlar (Mat. 5:16; Ef. 2:10; Tit. 2:14; 3:8).
5:7 ‘İyi koşuyordunuz’. Pavlus yine yaşamı bir yarışa benzetiyor (1Ko. 9:24-27; Gal. 2:2; Flp. 3:12-14; 2Ti. 2:5; 4:7). Her yarışta olduğu gibi yaşamın da kuralları ve yaşama getirdiği bir düzen, disiplin vardır. Galatyalılar’ı bu düzenden, kurallara uygun yaşamaktan alıkoyan birileri olmalıdır. Bu kişiler onları yarışı bitirmekten alıkoymaya çalışmaktadırlar.
5:8 Galatyalılar’ı çağıran Tanrı (bkz. 1:6), onların yarışı kurallara uygun bitirmelerini ve bütün kutsamalara da kavuşmalarını ister. Onları yarıştan alıkoymaya çalışan ise sahte öğretmenler olabileceği gibi, adı anılmamasına karşın Şeytan da olabilir.
5:9 Pavlus daha sonra 1Ko. 5:6 ayetinde alıntılayacağı özdeyişi burada da kullanmaktadır. Maya, Yahudi toplumu için bir tür bozulmayı, çürümeyi ifade ettiği için kurban edilemez şeyler arasında sayılmıştır (Lev. 2:11). Üstelik Mayasız Ekmek Bayramı’nda evden her türlü mayanın uzaklaştırılması da istenmiştir (Çık. 34:25). Çünkü ‘azıcık’ da olsa maya etkisini bütün hamurda gösterir ve onu değiştirir. Sahte öğretmenlerin etkisi altında kalmayı kabul etmeyi sürdürürlerse, sorun küçük gibi gözükse bile bütün topluluğu etkileyecektir.
5:10 ‘Başka türlü düşünmeyeceğinize... güvenim var’ ifadesi Pavlus’un onlara bildirdiği Müjde’den başka bir düşünceye sapmayacakları, yani sünnet ya da başka bir dinsel eylemi kurtuluşun koşulu olarak saymayacaklarına ilişkin güven duyduğunu ifade ediyor olmalıdır. Ancak bu güvenin nedeni insanlar değildir. Galatyalılar hata yapsalar da Rab, sahte öğretmenlerin görüşlerinin sonuna dek etkin olmasını engelleyecektir (bkz. 2Ti. 3:9). Üstelik bu sahte öğretilerle topluluğu etkileyen kişiler Tanrı’nın yargısına da uğrayacaktır (bkz. 2Pe. 2; Yahuda).
5:11 Pavlus’un ‘hala sünneti savunuyor olsaydım’ sözü açıklama ve incelemeye ihtiyaç duyan bir ifadedir. Burada bir dönem Pavlus’un da sünneti, yani aklanmada dinsel işlerin etkisi olduğunu savunduğu ve bu nedenle başkalarının suçlamasıyla karşılaştığı anlaşılıyor.
Pavlus iman etmeden önce dindar bir Yahudi olarak elbette sünneti savunmuştur. Ancak bu durumun Hıristiyan olarak savunduklarıyla ilgisi olamayacağı açıktır. Pavlus’un imanlı yaşamının herhangi bir döneminde sünnetliliği savunmuş olması söz konusu olabilir mi? Elçilerin İşleri 16:3 ayetinde Pavlus’un Timoteos’u sünnet ettirdiği yazılıdır. Gal. 2:3 ayetinde Titus’un sünnet edilmeye zorlanmadığı belirtilir. Titus’un sünnet olup olmadığı bilinmiyor. Pavlus bu konuda genel olarak 1Ko. 7:18-19 ayetlerinde açıklama yapar. Önemli olan sünnet değil, Tanrı’nın buyruklarıdır. Tek başına sünnet olmak insanın iman yaşamı için bir sorun oluşturmaz. Sorun olan aklanmak için sünneti koşul olarak koymaktır. Böyle yapılırsa sünnet olmak kurtuluş için imana ek olarak bir ön koşul durumuna gelir ki, bu da daha önceki ayetlerde birçok kez ele alındığı gibi İsa’nın Müjdesi ile aykırılık gösterir.
Schirrmacher, Pavlus’un bu ifadesiyle kendisine yönelik yanlış bir algıyı düzeltmeye çalıştığını yazar (sf. 49). Bazı kişilerin yaydığı söylentilerle Pavlus sünneti savunuyor gibi gösterilmeye çalışılmış olabilir. Bu nedenle Pavlus, ‘Eğer hala sünneti savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm’ diye sorarak, sünneti savunmadığını ve karşılaştığı baskıların da buna kanıt olduğunu ifade eder.
‘Çarmıh engeli’ dikkat çekici bir kavramdır ve Pavlus’un tanrıbiliminde ilgiye değer bir yer tutar. Çarmıha gerilmiş Mesih öğretisi, insan aklı tarafından doğal bir biçimde kavranması güç bir kavramdır. Hem Yahudiler hem de Yahudi olmayanlar bunu anlamakta zorluk çekerler. ‘Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih’i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüz karası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar’ (1Ko. 1:23). Çarmıha gerilerek ölen bir kurtarıcı tarafından dinsel eylemlere dayanmaksızın sağlanan bir kurtuluş dünya ölçütlerine göre düşünen insanlar için kolaylıkla kavranan bir olgu değildir. İnsanlar kendi sevaplarına dayanmak eğilimindedir ve sünnet Yahudiler için dinsel olarak yerine getirilmesi gereken bir eylemdir. Pavlus hem sünnet benzeri dinsel eylemlerin hem de kişilerin kendilerine övünme payı çıkarabilecekleri her türlü eylemin gereksiz ve daha da ileri giderek zararlı olduğunu söylüyor (bkz. Ef. 2:8-9; Gal. 5:2-4; Tit. 3:4-6; Rom. 4:4-5). Buna inanmaktaki zorluk, ‘çarmıh engeli’ olarak tanımlanır.
5:12 Pavlus tartışmacı üslubunu sürdürerek insanları sünnet etmeye bu kadar meraklı olan Yahudilik yanlılarının bıçağı alıp insanların peşinde koşacaklarına kendilerini kesmelerinin daha mantıklı olacağını söyler.
Her ne kadar birçok bilgin bu ifade ile Kibele tapınışının rahiplerinin kendilerini hadım etmeleri ile bağlantı kursalar da (örn, Fung sf. 242; Schirrmacher sf. 48) Pavlus’un burada tartışma üslubu nedeniyle bu ifadeyi kullanması akla yakın gelmektedir. Üslubu sert bulup açıklama yapmaya çalışarak, Pavlus’a gerekçeler yaratmak anlamsızdır. Çünkü konu son derece önemlidir ve Pavlus konunun önemine uygun olarak ağır bir ifade ile Galatyalılar’ı uyarır. Mektup buna benzer duygusal vurgularla doludur (bkz. 1:6-9; 2:13; 3:1-5).