Metnin Teması
Size Verilen Özgürlüğü Koruyun.
Metnin Kitaptaki Konumu
Mektubun başında (1:1-2:21) Galatyalı imanlılar Pavlus tarafından kendilerine iletilen bildiriye uymaları için teşvik edilmişlerdir. Kendisinin doğrudan Tanrı’dan aldığı bu bildiriye Elçiler dahil herkesin uyması gerektiği onlara anlatılmıştır. Bu Müjde sünnet ve benzeri dinsel eylemlerle desteklenmek zorunda değildir.
3:1-4:7 ayetleri arasında ise Müjde’nin temeli olan iman okuyucuya açıklanmıştır. İnsan yalnızca iman yoluyla aklanabilir. 4:8-5:1 ayetlerinin oluşturduğu parçada da Galatyalı imanlılar Müjde’nin iman edenlere sağladığı özgürlüğe bağlı kalmaya çağırılırlar. Yasa’ya ve onun gerektirdiği uygulamalara dönmeyi öğretmek köleliğe dönmeye bir çağrı olarak anlatılır. Tanrı’nın özgür çocukları için bu durum hiç de uygun değildir (4:8-11).
Pavlus, Galatyalı imanlıların ona karşı sevgisi ve onu kabul edişlerinden emindir. Bedensel sıkıntılarına karşın onu dinlemeleri ve hatta neredeyse kendi “gözlerini oyup” ona verecek ölçüde sevgi göstermişlerdir. Pavlus da bu fiziksel kusurun verdiği alçaltıcı duruma rağmen Tanrı bildirisini onlara duyurmuştu. Bu mektupta Galatyalılar’ı tekrar Müjde’yi izlemeye çağırıyor oluşu düşmanca bir tutum değil, tersine Mesih’i onlarda “biçimlendirme” arzusudur (4:12-20).
Burada ele alınan parçanın sonunda (4:21-5:1) Pavlus, Yasa altında yaşayanlarla karşılaştırıldığında daha üstün bir konumda olan Mesih imanlılarını tekrar Yasa’nın köleliği altına girmemeye teşvik eder. Yasa, bir çocuğa ahlaki konularda öğretmenlik yapan bakıcının rolünü üstlenmiştir (bkz. 3:24 hakkındaki not). Çocuk bir köle gibi bu eğitimden kurtulamaz. Yasa bu bağlamda köle edici bir unsurdur, oysa verilen vaat ise özgürlüğe ilişkindir. İsa Mesih’e olan iman kişinin vaatten kaynaklanan kutsamalara kavuşmasını güvence altına alır. Vaat ve kölelik birbirine karışmayan iki ayrı durumdur. Pavlus bu nedenle Hacer ile Sara ve İsmail ile İshak örneklerini verir. Bu tarihsel olaylarda kurtuluşla ilgili bir gerçeğin altı çizilir: Vaade sahip olan (iman eden) mirası alır, mirası alamayan ise olağan yola (bedensel yola, yani Yasa’ya) ümit bağlayandır. Zulüm konusunda da durum aynıdır: Zalimler hep Yasa’yı vurgulayanlar olmuştur (4:29)!
Mesih bizi Yasa’ya bağımlı olma zorunluluğundan kurtardı. Bu nedenle “bir daha kölelik boyunduruğuna dönmeyin” (5:1).
Ayetlerin İncelenmesi
4:8 Galatyalılar “eskiden Tanrı’yı tanımadıkları” zamanlarda bilgisizliklerinden ötürü yanılgı içindeydiler. Bu yanılgıyla gerçek Tanrı’ya tapınmanın dışındaki dinsel etkinliklere kapılmışlardı. Bu onlar açısından sahte inançlara kölelik anlamına gelmekteydi.
4:9 Bu bilgisiz dönemden sonra İsa’ya iman ederek Tanrı’yı tanıma konumuna yükselmişlerdi. Buna Tanrı’nın verdiği karşılık onları tanımak olmuştu. Bir insan, Mesih’e olan imanı nedeniyle Tanrı tarafından tanındığında Tanrı, ona imanın getirdiği bütün kutsamalardan yararlanma olanağını sağlar.
Durum “öyleyken” Galatyalılar sanki hiç bu kutsamalara kavuşmamışlar gibi eski, “değersiz, etkisiz ilkelere” dönmek istemişlerdir. Bu bilgisizlikten doğan yeni bir hata değil, eskiden yaptıkları hatayı yinelemek anlamına gelmektedir. Eskiden köle oldukları duruma geri dönmeyi nasıl isteyebildiklerini Pavlus onlara sormaktadır.
4:10 Yahudilik yanlılarının açıkça Galatyalılar’ı yasacılığa döndürmesinden çok, Galatyalılar yasacı köleliğe adım adım dönmektedirler. Bu da onların “özel günler, aylar, mevsimler, yıllar” kutlamalarından anlaşılmaktadır. Bunlar Yahudiler’in kutsal saydıkları zamanların kutlanmasıdır.
Günler sözü ile Şabat günü ile belirli günlere karşılık gelen bayramları, aylar sözü ile Yahudi takviminin aylık döngüsü içindeki Yeni Ay (Say. 28:14) gibi kutlamaları, mevsimler sözü ile Mayasız Ekmek Bayramı, Hasat Bayramı gibi mevsimlik etkinlikleri, yıl ile de Özgürlük Yılı (Lev. 25:10) anlatılıyor olmalıdır.
Pavlus yalnızca bu bayramların kutlanmasına karşı çıkmıyor, kendisinin de bu bayramlardan bazılarını kutladığı düşünülmektedir (bkz. Elç. 20:6; 1Ko. 16:8). Yine de bu bayramların kutlanmasının yasacı kişilerin uygulayışlarındaki köleleştirici ruhsal etkinin, putperestlerin bayramlarındaki ruhsal durumdan çok da farklı olmadığını anlatıyordu (bkz. 4:3). Bunun nedeni, Tanrı tarafından konulan bu bayramların yanlış olması değil ama bu bayramlar ya da herhangi bir etkinliğin, sevap aracılığıyla kurtuluş umudu taşıyan yasacı köleliğe dönüş olmasıdır. Anlamından uzaklaşmış dinsel tekrarlar ya da dini zorunluluktan kaynaklanan etkinliler olarak mı kutlanmaktalar yoksa içten gelerek, gönüllü katılımla ya da kültürel nedenlerle mi kutlanmaktalar? Yahudiler’in bayram kutlamalarında, gönüllü ve kültürel amaçlarla yapılan kutlamalarda bir sorun yoktur. Eğer zorunluluktan yapılıyorsa, iman yoluyla kurtuluş dışında herhangi bir yol ya da sevapla imanı uzlaştırıcı ara bir yol köleliğe dönüştür, Müjde’den ayrılmaktır.
4:11 Pavlus’un korkusunun nedeni Galatyalılar’ın bu kölelik boyunduruğunu yüklenmesine engel olamamaktır. Bütün çabalarına karşın okuyucuları onu anlamayıp yanılgı yolunda ilerleyebilirler. “Boş yere mi emek verdim” sözü retorik bir ifadedir. Yani, kurtulmuş olan Galatyalılar’ın kurtuluşlarını yitirmesi bağlamın konusu değildir. Yeni Antlaşma’nın başka mektuplarında bu konu tartışılabilir olsa da bu ayette anlatılan kurtulmuş olan Galatyalı imanlıların kendilerine gereksiz bir kölelik boyunduruğu takma tehlikesinin olmasıdır.
4:12 Buradan başlayarak 20. ayetin sonuna dek Pavlus mektubun ilk alıcıları ile arasındaki ilişkiyi konu etmektedir. Pavlus’un Galatyalılar’dan kendisini örnek olarak almasını istemesinde söz konusu olan gurur değildir. Kendisi nasıl Müjde’yi izliyorsa ve yasacı tutumdan uzak duruyorsa, onlardan da beklediği aynı tutumdur. “Her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır” (Lu. 6:40). Bu öğretmenlerin öğrencileri için belirlediği hedef olmalıdır.
“Ben de sizin gibi oldum. Bana hiç haksızlık etmediniz” sözleri sonraki ayetlerle birlikte daha iyi anlaşılmaktadır. Pavlus nasıl onlar tarafından açık gönüllü bir biçimde kabul edildiyse, Pavlus da onları aynı biçimde kabul ettiğini bildiriyordu.
4:13 Galatya’ya gittiği zaman Pavlus hastaydı ve aslında yolculuğu sırasında bu hastalık nedeniyle oraya gitmek durumunda kalmıştı. Bu hastalığın ne olduğu tam olarak bilinmemektedir; gözünün bozuk olması, Listra’daki saldırının bir sonucu (Elç. 14:19), bedenindeki ‘diken’ (2Ko. 12:7) ya da bir başka hastalık söz konusu olabilir.
4:14 Galatya’daki imanlılar onu bu hastalığa karşın ağırlamışlardı. Kurtuluş bildirisini duyuran birinin bedensel rahatsızlığı hem bu kişinin bildirisi hem de kendi güvenilirliği konusunda kuşkulara yol açabilecekken Galatyalılar Pavlus’a kucak açmışlardı.
4:15 Pavlus’un Galatya’da gördüğü kabul onun ilettiği bildirinin de benimsenmiş olduğunu gösteriyordu. “Mesih İsa’yı kabul eder gibi” kabul ettiklerinde ifadesi, Müjde’ye karşı Galatyalılar’ın gösterdiği sevinçli karşılığı da ima etmektedir. Ne var ki, Pavlus onlardan uzaktayken bu sevincin yok olmaya başladığını düşünmek durumunda kalmıştır. Çünkü Müjde’ye bağlılık açısından tutarsızlık göstermekteydiler. Oysa, sonraki cümleden Pavlus yanlarındayken gerekirse gözlerini oyup ona vermeyi bile konuşmuş olduklarını anlıyoruz. Bu bağlılığın zayıflaması Pavlus’u bu sitemli cümleleri yazmaya yöneltmiş olmalıdır.
Ayrıca bu ayette gözlerden bu biçimde söz edilmesi, Pavlus’un Galatya’yı ilk ziyaretindeki hastalığının göz rahatsızlığı olabileceği olasılığını arttırmaktadır. Ancak Cole, gözün o dönemde yaşayanların günlük hayatını sürdürebilmeleri için çok önemli bir organ olduğunu ve bu sözün Galatyalı imanlıların Pavlus için en değerli şeylerini, gözlerini bile vermeye hazır olacak kadar sevdiklerini anlatan bir ifade biçimi olabileceğini de ekler (sf. 172). Başka bir deyişle, bu söz yalnızca retorik bir ifade de olabilir.
4:16 ‘Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’ atasözünü doğrular biçimde Pavlus’un Galatyalı imanlıları eleştirmesi onların arasında hoş karşılanmamış olmalı. Hatta içlerinden kimilerinin tepkisi Pavlus’a karşı düşmanca denebilecek ölçüyü bulmuş olabilir.
4:17 Pavlus’un eleştirileri onları rahatsız ederken başka kişiler de Galatyalılar’ı kendi yanlarına çekmeye gayret etmektedir. Bu çabanın herhangi bir ruhsal amacı da yoktur. Yasacılar Galatyalı imanlıları kendi yanlarına çekerek taraftarlarının sayısını arttırmaya çalışmaktadır.
4:18 Elçi, yanlarında olduğu zaman gayret gösteren imanlıların o yanlarında yokken de aynı gayreti göstermelerini bekliyordu. Bu gayreti göstermemelerinden duyduğu hayal kırıklığı metnin tonundan anlaşılmaktadır.
4:19 Yasacıların ruhsal amacı olmamasına karşın Pavlus, Galatyalılar için olan hedefini açıkça ifade etmektedir: “Mesih sizde biçimleninceye dek”. İmanlıların kutsal kılınma süreci Mesih’in benzerliğinde dönüştürülme sürecidir (2Ko. 3:18). Tanrı’nın sözünü işiten Hıristiyanlar bu sözü yaşamlarında özümseyerek, düşüncelerinin yenilenmesi için Kutsal Ruh’un Tanrı’nın sözü aracılığıyla onları dönüştürmesine açık olarak kutsal kılınma yolunda ilerler (Rom. 12:1-2; 2Ti. 3:16-17). Pavlus bu sürecin içinde onlara sürekli yakın bir ilgi gösterdiğini ifade ediyor.
Bu yakınlığı da “çocuklarım” sözü ile tanımlıyor. Tıpkı bir annenin çocuk doğurması gibi, Galatyalı imanlıların Mesih benzerliğine dönüşmesi Pavlus için sancılı, zorlu geçmektedir. Bu sıkıntılar onlar bu dönüşüm sürecini tamamlayana dek de sona ermeyecektir (bkz. Kol. 1:24-29). Bu dönüşüm süreci bütün bir ömrü kapsadığı için Pavlus sıkıntılarının sona ermesini beklemiyor olmalıdır (bkz. 2Ko. 4:7-18; 6:3-10). Yine de “çocukların” büyüdüğünü görmek teselli edici olacaktır.
4:20 Pavlus, bu ayette de “çocuklarını” terbiye etmeyi, azarlamayı sürdürüyor. Neden Galatya’ya gidip onları yüz yüze uyaramadığını bilemiyoruz. Bu azarlamayı mektup yerine yüz yüze konuşarak yapmayı istediğini ve böylece okuyucuların Pavlus’un ses tonunu, yüzünün aldığı şekli görmesini dilediğini anlıyoruz.
Bu kadar çok şey öğrendikten sonra, Galatyalı imanlıların nasıl olur da böyle çocuksu davranmayı sürdürüyor olduklarına inanamaz. “Bu halinize şaşıyorum!” diye yazarak onlara kızdığı parçayı bitirir.
4:21 Pavlus, Yahudilik yanlılarını Eski Antlaşma’yı doğru yorumlamaları konusunda sorgulamaktadır. Bundan sonraki ayetlerde Pavlus, bir örnek vererek kölelik ve özgürlük konusunu karşılaştırır. Yasa’nın altında yaşamak konusunu daha önce 3:10-12 ayetlerinde açıklamıştır. Bu konuyu tekrar ve örnekleyerek ele alır.
4:22 Bu konudaki örneği ise İbrahim ve ailesidir. İbrahim, Yahudi yasacılığını savunanlar için önemli bir örnektir, çünkü Yahudi inancının Musa ile birlikte iki temel figüründen biridir. Pavlus, Galatyalı imanlıların İbrahim’in soyundan geldikleri konusunu daha önce açıklamıştır (3:6-8, 27-29). Buradaysa İbrahim’in soyundan gelenlerin iki oğul aracılığıyla ona bağlandığını anımsatır. Köle Hacer’in oğlu İsmail, özgür Sara’nın oğlu ise İshak’tır (bkz. Yar. 16:1-4; 21:1-3).
4:23 J. M. Boice, annelerin konumlarının çocuklarının konumunu da belirlediğini yazar (bkz. sf. 733; Barker & Kohlenberger, ed. içinde). İsmail “olağan yoldan”, insanların yöntemleriyle doğmuştur. İshak ise babası İbrahim çocuk sahibi olmak için çok yaşlı olmasına karşın Tanrı’nın verdiği vaade uygun olarak olağanüstü bir biçimde doğmuştur.
4:24 Burada Pavlus bu tarihsel olayı mecazi bir biçimde kullanarak ruhsal gerçekleri açıklamaya başlar. Bunu yaparken de karşılaştırmayı kullanır. İlk tanımladığı Hacer’dir. Hacer, Sina Dağı’nda halka verilmiş olan Eski Antlaşma’yı simgeler, köle olan ve köle olacak çocuklar doğuran kadındır.
4:25 Hacer’in, insanın yöntemlerini içeren dünyasal Sina Dağı’nı simgelediği bu ayette de yinelenir. Hacer’in temsil ettiği şey, “şimdiki”dir. Yani bu dünyaya ve bu zamana ait olandır. Yeruşalim, dünyasal olanı, köle edici Yahudiliği temsil etmektedir. Hacer ve oğulları, yani İbrahim’in soyundan gelmesine karşın, olağan yoldan, dünyasal, insani bir biçimde oğul olan Yahudiler kölelik etmeyi sürdürmektedir.
4:26 “Oysa” İsa Mesih aracılığıyla, vaade bağlanan oğullar olan bizlerin annesi göksel Yeruşalim’i simgeleyen Sara’dır. Pavlus, her ne kadar karşılaştırmayı yaparken karşılaştırdığı her unsuru tek tek yazmamışsa da, bu açıklamalardan yola çıkarak Boice’in yaptığı tabloya (age sf. 733) biraz ekler yapılarak aşağıdaki tabloyu oluşturulabilir. (İtalikler yazarın ekledikleridir.)
Hacer İsmail Eski Antlaşma Sina Dağı köle kadın, köle çocuklar şimdiki Yeruşalim yasacıların annesi Yahudilik |
Sara İshak Yeni Antlaşma Golgota özgür kadın, özgür çocuklar göksel Yeruşalim bizim (imanlıların) annemiz Hıristiyanlık |
Hacer ile Sara arasındaki karşılaştırma bize hem Eski Antlaşma Yahudiliği hem de Hıristiyan imanı hakkında canlı açıklamalar yapmaktadır. Dünyanın gereksinimlerini, insani zayıflıkları simgeleyen Hacer benzetmede Eski Antlaşma’yı tanımlamaktadır. Her ne kadar Tanrı tarafından verilmiş olsa da Yasa, günahtan ötürü (bkz. Rom. 7:13-23; krş. İbr. 7:18-19) Yasa’yı izleyenleri özgürleştirmez. Dünyasal olanın sonuçları da dünyasal olacaktır. Bu nedenle Hacer’in temsil ettiği şimdiki Yeruşalim’dir. Oysa Sara Yeni Antlaşma’yı ve şimdiden Tanrı’nın Egemenliği bağlamında imanlıların içinde bulunan ama gelecekte tam olarak ortaya çıkacak olan göksel Yeruşalim’i temsil eder. Sina Dağı ile değil ama Tanrı’nın vaadine dayanan antlaşmaya dayanan ve Golgota’da İsa Mesih’in gerçekleştirdiği kurtarış eylemi sayesinde özgür çocuklar olma konumuna kavuşmuşlardır.
Bir not olarak ifade edersek göksel Yeruşalim, Va. 21:1-22:5 ayetlerinde açıklanan yeni yeryüzünde kurulacak olan Yeni Yeruşalim’dir; gökte bulunan bir kent söz konusu değildir.
4:27 Yeşaya peygamberin kitabından yapılan alıntı duruma çok uygun olmaktadır. Yeşaya 53. bölümde Acı Çeken Kul’un hizmeti ve canını feda etmesiyle birçoklarının kutsanmasının anlatılmasından sonra yer alan Yşa. 54:1 ayeti, sürgün sonrası Yeruşalim’de yaşayanların gelecekte nasıl sevineceklerini anlatmaktadır. Tanrı’nın kutsamasına ilişkin vaatler sıralanmaktadır. Her ne kadar, Yeşaya metni ile Sara ve Hacer olayı arasında birebir konu örtüşmesi gözükmüyorsa da Pavlus parçayı bu konuyla bağlantılı olarak yorumlamıştır. Onun açıklamasıyla bu ayet, Tanrı’nın olağanüstü bir biçimde müdahale ederek kısır kadının (Sara- İsrailli olmayanları da kapsayan Yeni Antlaşma halkı) verimli olacağını vaat etmektedir. Yeni Antlaşma halkı, Yahudi olmayan Hıristiyanlar sayıca Yahudiler’i de geçeceklerdir.
4:28 Bütün Hıristiyanlar mecazi bir biçimde, doğal yoldan değil de vaade dayanarak olağanüstü bir biçimde doğmuş olan İshak’a benzetilmektedir.
4:29 Pavlus Yar. 21:9 ayetini anımsatmaktadır. İsmail kendisinden yaşça çok küçük olan kardeşi İshak’la alay etmiştir. Pavlus bu durumu zulüm olarak tanımlamıştır. “Kutsal Ruh’a göre doğan” Hıristiyanlar da aynı şekilde zulümle karşılaşmış ve karşılaşacaklardır (Mat. 5:10-12; Yu. 15:19-16:4; 1Se. 3:1-4; 2Ti. 3:12; 1Pe. 4:12-19).
“Kutsal Ruh’a göre doğan” sözü İshak’ın olağanüstü bir biçimde doğduğunu ima etmez. Bu sözle anlatılan çocuğun İsmail’in tersine, Tanrı’nın (Kutsal Ruh’un) vaatlerine uygun doğmuş olmasıdır. İshak ve Hıristiyanlar bu niteliği paylaşırlar.
4:30 Pavlus burada tekrar İsmail ile İshak öyküsünden örnekleri ödünç almaktadır. Vaade göre yaşam bulmayanlar ile vaadin çocukları arasında ayrım olmalıdır. Her ikisi birlikte aynı mirasın sahibi olamazlar. Bu sözler Galatyalı imanlılara Yahudilik yanlısı yasacı kişilerin topluluk dışına çıkartılmasını öğütlemekteydi.
4:31 “İşte böyle” sözüyle başlayan bu kısa yineleme, verilmekte olan İsmail ile İshak örneğinin sona erdiğini göstermektedir.
5:1 Bu ayet ile de bir özet verilerek yeni bir bölüme geçişin hazırlığı yapılmaktadır. Yasa’nın köleliğinden Mesih’in çarmıhtaki eylemleri ile bütünüyle özgür kılınmış olan Galatyalı imanlılar (ve genel olarak bütün Hıristiyanlar) sahip oldukları özgürlüğü fark etmelidir. Özgür kalma için sorumluluğu bu imanlılara aittir. Her ne kadar yasacı/şeriatçı öğretişler, dünyasallıktan kaynaklanan alışkanlıklar, karşılaşılan zulüm imanlıları ödün vermeye zorlasa da dayanmaları gereklidir. Kölelikten kurtulmuş olanların, kölelik boyunduruğunun ne kadar ağır ve zahmetli olduğunu bilmeleri gerekir. Bu nedenle de tekrar aynı köleliğe dönmemekte kararlı olmalıdırlar.
UYGULAMA
Yaşamınızı yöneten belirli değerleriniz var mı? Bu değerlerin kaynağı nedir? Unutmayın ki yaşamımızdaki her eylemimiz, alışkanlıklarımız bilinçsizce de olsa bazı ilkelere, değerlere dayanmaktadır. Bu değerler bedensel, dünyasal olabileceği gibi Kutsal Kitap’tan, Mesihçi ilkeler de olabilir. Aklınıza gelen değerleriniz nelerdir?
Yahudi kökenli olmayan günümüz Hıristiyanları nasıl hala “Yasa altında” yaşıyor olabilirler? Bir Hıristiyan nasıl lütuf altında değil de Yasa altında yaşıyor olabilir? Örnekler düşünün.
Size hizmet edenlerin kısıtlılıkları, hastalıkları ya da herhangi bir zayıflıkları karşısında tutumunuz nedir? Örneğin, kanser hastalığına yakalanmış bir kilise önderinin topluluğundan bazı üyeler onun işlemiş olduğu bir günah sonucunda bu hastalığa yakalandığı kendi aralarında konuşurlarsa önder nasıl bir sıkıntı çeker? Önderin bu durumda çektiği sıkıntı ile Pavlus’un Galatya’daki kabul edilişini karşılaştırın. Siz önderlerinizin sıkıntılı durumlarına nasıl bir karşılık gösteriyorsunuz?
Kilisede hizmet eden bir kişi günümüzde 4:19 ayetini nasıl uygulayabilir?
Kilisenizin bir takvimi, yani düzenli olarak kutladığınız törenleri var mı? Bunların anlamlarını topluluk üyeleriniz biliyor mu, yoksa geleneksel dinsel törenler olarak mı kutluyorsunuz?