İsa’nın çarmıhtaki sözlerinin her biri kurtuluşumuza, yaşadıklarımıza, İsa’nın hayatımızda yaptıklarına ve yapacaklarına ilişkin bize ipuçları veriyor. Bu en son söze baktığımızda, diğer sözlerde durduğumuzdan farklı bir noktada duruyoruz. Sadece geçmişe değil, geleceğe de bakıyoruz.
Hayatımız İsa Mesih’in çarmıhtaki hesaplaşması sayesinde yeni bir noktaya geliyor. Hepimiz bir şekilde hesaplaşıyoruz ve her gün hesaplar ödüyoruz. Bazen gündelik hayatta yaşadıklarımızın hesaplarını ödediğimizin farkına varmıyoruz. Hesaplar üzerine düşünürken aklıma on altıncı yüzyılda yazılmış eski bir oyun geldi. Christopher Marlowe adlı bir yazarın Dr. Faust oyunu. Konu daha sonra Goethe’nin kitabıyla evrensel üne kavuştu. Oyunda her türlü bilgiye ulaşmak için Faust, ruhunu Şeytan’a satmıştır. Hayatının bir noktasında yaptığı bu antlaşmanın sonuçlarını görmeye başlar. Tanrı’nın yargısından korkar. Tanrı’yla hesaplaşmaktan korkar. Bir sahnede Faust, korku içinde cenin pozisyonunda yere yatmıştır. Tanrı’nın yargısından nasıl kaçacağını bilemez ve çaresizlik içinde bağırmaya başlar: “Dağlar, tepeler gelin yıkılın üstüme. Tanrı’nın gazabından koruyun beni!” Tanrı’nın karşısına çıkıp O’nunla hesaplaşmak, Faust için dehşet verici bir şeydir. Nereye saklanacağını bilemez. Zaten saklanacak bir yer yoktur. Dağların tepelerin altına gömülmeyi tercih eder.
Yıllar önce bu kitabı ilk okuduğumda bu sözlerin bir ayetten alındığını fark etmemiştim. Oyunu okuduktan bir iki yıl sonra aynı sözlerle İncil’in Luka bölümünde karşılaştım. Siz de okuyun: “Askerler İsa’yı götürürken, kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adamı yakaladılar, çarmıhı sırtına yükleyip İsa’nın arkasından yürüttüler. Büyük bir halk topluluğu da İsa’nın ardından gidiyordu. Aralarında İsa için dövünüp ağıt yakan kadınlar vardı. İsa bu kadınlara dönerek, ‘Ey Yeruşalim kızları, benim için ağlamayın’ dedi. ‘Kendiniz ve çocuklarınız için ağlayın. Çünkü öyle günler gelecek ki, ‘Kısır kadınlara, hiç doğurmamış rahimlere, emzirmemiş memelere ne mutlu!’ diyecekler. O zaman dağlara, ‘Üzerimize düşün!’ ve tepelere, ‘Bizi örtün!’ diyecekler. Çünkü yaş ağaca böyle yaparlarsa,kuruya neler olacaktır?’” (Luka 23:26-31; ayrıca Vahiy 6:16-17).
İnsanoğlu her gün bir şekilde hesap ödüyor. Her gün yaşadığı kararların ve yaptıklarının hesaplarını kendi kendine veriyor. Bazılarımız gece yatarken günün hesabını yaparız. Gün sonunda yüreğimizin durumuna bakarız. Bu hesaplaşma bizim için bazen üzücü, bazen vicdanımızı karartan bir şey olur. Bütün bu hesaplaşmalar sırasında genellikle bir gün herkesin öleceğini ve Tanrı’nın önünde hesap vereceğini unuturuz.
İsa Mesih, Yeruşalim kızlarına seslendikten çok kısa bir zaman sonra çarmıha gerilir ve önceki bölümlerde ele aldığımız altı sözü söyler. Ağzından çıkan son sözler ise şunlar olur: “Saat öğleyin on iki sularında güneş karardı ve bütün ülkenin üzerine saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü. Tapınaktaki perde ortasından yırtıldı. İsa yüksek sesle, ‘Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum!’ diye seslendi. Bunu söyledikten sonra son nefesini verdi” (Luka 23:44-46).
Bu sözler aslında bize İsa’nın hesaplaşmasını anlatır. İsa’nın çarmıhtaki sözlerinde birçok yönden bu hesabı ödediğini gözlemleyebiliyoruz. İnsanlarla hesaplaştı. Hatırlayın, “Baba onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” dedi. Başka bir insanla hesaplaştı: “Bugün benimle birlikte cennette olacaksın” dedi. Ailesiyle hesaplaşıyordu: “Anne, işte oğlun! İşte, annen!” dedi. Günahla hesaplaşıyordu: “Tanrım, Tanrım beni neden terk ettin” dedi. Bu hesaplaşmanın sonuna geldiğinde, “Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum” diyordu.
İsa’nın ölümünün bir başka yönünü görüyoruz her sözde. Bu son sözde vardığı nokta huzurlu son oldu. Eğer Kutsal Kitap’larınızın dipnotlarını da okuyan kişilerdenseniz, İsa’nın “Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum” sözünün bir başka ayeti işaret ettiğini görürsünüz: Mezmur 31:5. İsa ölürken bile ayetlerden alıntı yapıyor! Bu kadar acının içinde nasıl ayetlerden alıntı yapabildiğini hiç düşündünüz mü? İsa, Tanrı’nın sözünü bizim gibi çalışarak, okuyarak öğrenmek zorunda değildi. Çünkü İsa, Tanrı Sözü idi. “Söz, insan olup aramızda yaşadı” (Yuhanna 1:14). Eski Antlaşma’daki peygamberlik sözlerinin İsa tarafından tamamlandığından bir önceki bölümde söz edilmişti. İsa, ‘Kutsal Kitap’tan şu sözü söylersem duruma uygun olur’ demedi. Tanrı Sözü İsa, konuştuğunda Kutsal Yazılar’ı gerçekleştiriyordu.
Tarih boyunca işlenen bütün günahları üstlenen İsa Mesih, çarmıhta Baba’dan ayrıldığını fark etmişti. Tanrı, İsa’nın bedeninde günahı yargılıyordu. Tanrı günaha bakamaz, O kutsaldır (Habakkuk 1:13). Günah, İsa’nın bedenindeyken; Baba, İsa’dan ayrıldı. Bu nedenle İsa, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin” diyordu.
Geldiğimiz noktada İsa, “Beni neden terk ettin”den, “Ruhumu senin ellerine teslim ediyorum”a geçiyor. Bununla İsa, Baba ile ilişkisinde yeni bir aşamaya geldiğini söylüyor. “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin” sözünde bir yabancılaşma görüyoruz. Baba Tanrı’yla İsa arasında günahtan kaynaklanan bir yabancılaşma... İsa çarmıhtayken günahın bedelini ödemekteydi. Ödemenin sonuna doğru İsa bu yabancılaşmanın ötesine geçerek, “Baba, ruhumu senin ellerine teslim ediyorum” der. Böylece biz artık İsa’nın çarmıhta yaptığı işi açıkça görebiliriz.
Eğer yaşamımızın bir bölümünde Tanrı’yla aramıza günah girdiğini biliyorsak, Tanrı’ya yabancılaşmışsak, Baba’yla ilişki için hâlâ bir umudumuz vardır. İsa kendi günahları nedeniyle değil, üstlendiği bizim günahlarımız nedeniyle Baba’ya yabancılaşmıştı, ama yine Baba’ya döndü. Biz yabancıydık ve belki bazılarınız hâlâ yabancısınız. Sorun değil, Tanrı’yla ilişki kurabilirsiniz. Bunun dinle, törenlerle, sevaplarla alakası yoktur. Tanrı’ya gitmenin tek yolu İsa’dır. İsa Mesih inancının çarmıhla alakası vardır. Çarmıha bakarsınız, İsa Mesih’in çarmıhta yaptıklarını yaşamınızda görür, inanırsınız. İşte o zaman kurtulmuşsunuzdur. İsa’ya iman aracılığıyla Tanrı’yla aranızda bir ilişki kurulur. Tanrı’yla ilişkiniz yoksa, istediğiniz kadar kiliseye gelin, isterseniz İncil’i ezbere bilin, istediğiniz kadar haç çıkartın, isterseniz İncil hakkında vaaz verin nafile.
Tanrı’yla ilişkiniz olsun. İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’yla ilişkiniz varsa, O’na “Baba” diyebiliyorsanız, yaklaşabiliyorsanız, sizin hayatınızda kurtuluşun umudu vardır. Çünkü günahın bedeli ödenmiştir. Günahın bedelinin ödendiğini fark ederseniz, Tanrı’yla yabancılaşmanız da ortadan kalkacaktır. O zaman O’na tek bir sözcükle seslenebilirsiniz: “Baba.”
Yeşaya 53:10’da buna benzer bir söz daha söyleniyor: “Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu olarak sunarsa soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB’bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek.”
Tanrı’nın huzurunda çarmıhta ölürken ruhunu Tanrı’ya teslim etmişti. O sırada “tapınaktaki perde ortasından yırtıldı.” İsa Mesih canını kurtarmalık kurban olarak sunarken, tapınaktaki perdenin yırtılmasının anlamı nedir (Matta 20:28)? Eski Antlaşma’daki talimatlara göre kurulan tapınakta, insanlar kurbanlarını sunarlardı. Tapınağın iki bölümü vardı; kutsal yer olarak bilinen ilk bölmeye her rahip girebilirdi. Ancak Kutsal Yer’in arkasında bir perde vardı ve o perdenin arkasına sadece yılda bir kez başkâhin geçebilirdi. Çünkü o perdenin arkasında En Kutsal Yer vardı. Tanrı’nın tahtı vardı. Sadece sembolik bir tahttan bahsetmiyoruz. Tanrı’nın huzuru o tahtın üzerinde bulunuyordu. İsrailliler bunu zaman zaman görebilmişlerdi. İnsanlar o perdeyi aşıp giremezlerdi. Perde yılda bir kez özel törenlerle açılırdı. İsa Mesih çarmıhtayken kendisini kurban olarak sunduğunda o perde yırtıldı.
Bu sembolün bizim için anlamı ne? Bizim için ne ifade ediyor? Perde tesadüfen yırtılmadı, eskidiği için de yırtılmadı. Kutsal Yer’deki perde, Tanrı tarafından yırtıldı. Perde yırtıldı ki, insanlar Tanrı’nın huzuruna gelebilsinler. Sunulması gereken kurban sunuldu. Kutsal kılınmış kişiler olarak sizler İsa’nın ölümü aracılığıyla Tanrı’yla ilişki içinde bulunabilirsiniz (İbraniler 10:19-22).
Perdeyi yırtan Tanrı’dır dedik. Dolayısıyla “Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum” sözü yeni bir ilişkiyi anlatıyor. Hem İsa ile Tanrı arasında, hem de kurtardıklarıyla Tanrı arasında. Çarmıhtaki sözlerden biri “tamamlandı” kelimesiydi. Sizin kurtuluşunuzla ilgili her şey tamamlandı. Nokta! Eğer biri kendisi için ölüp dirilen İsa Mesih’e güvenip iman ederse kurtulmuştur. “Baba ruhumu sana teslim ediyorum.” Siz de kurtulmuş bireyler olarak kendinizi Tanrı’ya teslim edin.
İsa, Rabbiniz ve Kurtarıcınız olsun. Rab ne demek? Bizim dinsel sözcüklerimizin önemli bir kısmının Arapça olması çok kötü. İnsanlarımız bu sözcüklerin derinliğini tam anlayamıyorlar. Rab, benim efendim, hayatımın sahibi, benim hayatımda kendi egemenliğini kuracak kişi, kralım, benim tabi olduğum kişidir. Rab dediğim Kişi’ye, benim hayatımda etkin ol, beni yönet, sana kendimi teslim ediyorum demiş oluyorum. Rab sözü İncil’de Tanrı anlamına da gelmektedir.
İsa yeryüzüne gelmiş ve insanlara kurtarış sağlamış olan Tanrı’dır. İsa’nın çarmıhta ölümü ve dirilişi, kurtuluşun temelidir. Çarmıhta söylediği sözler de bu kurtarış sağlayan eylemi sırasında O’nun yaşadıklarını farklı bir pencereden tekrar görmemize yardımcı olmaktadır.
İsa’nın ölmeden önceki son sözü, Tanrı’ya bağımlı yaşamanın ve teslim olarak ölmenin sağlam bir örneğini bize gösteriyor. Bütün insanlar İsa aracılığıyla Tanrı’yla benzer bir ilişkiye çağrılıyorlar.
İsa’nın ilk öğrencilerinden İstefanos, inançları yüzünden suçlandı ve taşlanarak öldürüldü. Taşlar altında acı çeken İstefanos’un son sözleri, “Rab İsa, ruhumu al” oldu.
Eğer İsa’yı Tanrınız ve Kurtarıcınız olarak kabul ettiyseniz yaşamınız artık Tanrı’nın ellerindedir.Dünyanın acıları içinde yaşarken, acılara değil, Tanrı’nın ellerine teslim olmaya odaklanmayı seçmelisiniz. Ölürken ‘ruhumu al’ demeli, yaşarken de ‘ruhum senindir’ demelisiniz. Mesih gibi yaşamalı, Mesih gibi ölmelisiniz.
Acılar yaşamlarımızda hep olacak. Belki çarmıhtaki sıkıntılar kadar değil, ama her birimiz bize zor gelen sıkıntılar yaşayacağız. Ateş düştüğü yeri yakar. Sıkıntınız kadar önemli bir gerçek de sıkıntılarda izleyeceğiniz tutumla ilgilidir.
“Bu acıları çekmemin nedeni de budur. Ama bundan utanmıyorum. Çünkü kime inandığımı biliyorum. O’nun bana emanet ettiğini o güne dek koruyacak güçte olduğuna eminim” (2. Timoteos 1:12).
Kime inandığımı biliyorum. Siz kime inandığınızın farkında mısınız? O’nunla yaşamanın sizin hayatınızda nasıl bir fark yaratması gerektiğini biliyor musunuz? O’na teslim oluyor musunuz?
“Baba ruhumuzu senin ellerine bırakıyoruz.”