VI. DOĞRU UYGULAMA (Matta 6:1-18)


Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının..-Mt.6:1


Matta’nın anlatım biçiminin de çok güzel açıkladığı gibi, efendimizin öğretişlerinde büyük bir bütünlük olduğunu görebilmemiz mümkündür. Bu bütünlük esasında manevi deneyimlerin sahibi olan her kişinin hayatında görülebilmektedir. Çünkü İsra-el yani Yaratan’a yürüyen kişi zaten İbrahim Peygamber gibi parçadan bütüne yürüyendir. Kaostan Islaha doğru hareket edendir. O zaman bu yürüyüş esnasında da hep “eksiklikten tamlığa” bir yürüyüş söz konusudur. Bunu mecazen formüle etmek hep kainatın yaratılışı anlatımı temel alındığında altı aşamayı aşma sonucu yedinci aşamaya varma olarak ifade etmek mümkündür. Bu da esasında altının neden tamlık sayısı olmadığını hatta bazı ifadelere göre “şeytanın yani benliğin, egonun, eksikliğin” işareti olarak görülmektedir. Yedi ise “tamlığın, Yaratanın” işaretidir.


Değişim ve dönüşüm çağrısı Müjdedir. Efendimiz Mesih İsa bu çağrıyı açıkça yapmış yol haritasını vermiş, dönüşüm ve değişimi belli aşamalarla belirlemiştir. Örneğin dönüşümü dağdaki vaaz ile açıklarken kişinin eksikliğinin farkında tamlığa tekabülü dönüşümü olarak ifade etmiştir hemen arkasından da günlük hayata intikal eden, günlük hayata inen bir değişimi yine altı aşamalı olarak izah etmiş ve Yaratan’ın mükemmelliğini edinmenin yedinci aşamada ancak bu yol haritasını izlemek koşuluyla mümkün olduğunu söylemiştir. Elbette bütün bu aşamaları rahatça aşabilmek ise hayatı ile kendisini bize sunan efendimiz Mesih İsa’nın kurtarışını gönenmekle kolay olacaktır. Zaten kurtarıcı bu nedenle “üst akıl” olması hasebiyle ve yaşam pratiğini sergilemesi hasebiyle ve ölümü ve dirilişi ile canlı bir yaşam örneği olması itibariyle bizim can kurtarıcımızdır. Dönüşümün altı ilkesi yani eksiklikten tamlığa bizi Allah oğulları düzeyine çıkarmaktadır. Bu da Yaratanı edinmiş bir yaşama sahip olmak demektir.

Yani tamlıktır. Yedinci aşaması budur. Göklerin hükümranlığını aşağıya çekmektir. Diğer taraftan değişimse kalbin, düşüncenin, sözün, ilişkinin, davranışın ve anlayışın değişiminin her güne indirgenmesidir ki, bu da Yaratan mükemmelliğini yansıtmaktır. Yani yedinci aşaması tamlıktır, mükemmelliktir.


Bütün bunları yaşamak, edinmek, yüreklerinde tam dönüşüm ve değişimi edinmedikleri halde hala dindarlık adına samimiyetle bir çok hal ve davranış içinde bulunan ve kendilerine göre yorumları ile kendilerine bir yaşam seçmiş olanların yaşamlarının üstüne çıkan bir yaşamı elde etmek demektir. Bu da Mesih İsa’nın dediği gibi Ferisilerin doğruluğunu aşan bir yaşamdır.


Kısacası Mesih İsa önce Müjde’yi ilan etmektedir. Hem de bu Müjdeyi dini tecrübeleri çok fazla bilmeyen bir bölgede Galile bölgesinde ilan etmektedir. Galile (daire) demektir. Mecazen bakacak olursak adeta Mesih İsa’nın vaazı öncelikle yüreklerimizin dinlerle nasıl tutmamış daireleri içindir. Açık alanlar içindir. Çünkü oraya atılan tohum yeşerecektir.


Müjde, tövbe ve göklerin egemenliğine çağrıdır. Yani dönüşüm ve değişime çağrıdır. Dönüşüm dağdaki o meşhur ne mutlularla ifade edilen altı aşama ve yedincisinde gelinen eksiklikten tamlığa geçiş haritasının izlenmesi ile mümkün olan bir durumdur. Değişim ise yine bu vaazın hemen arkasındaki kişiyi değiştiren altı aşama ve yedinci aşamasında Yaratan mükemmelliğini yansıtan durumdur.


Şimdi bu Müjde ve sonrası iki yedi aşamalık durumun aşılmasından sonra varılan nokta doğru uygulamalar noktasıdır. Artık burada “kişinin kendisi için alma arzusu” üzerine inşa edilmiş bir din ve uygulamaları yoktur. Aksine hakiki bir mana yaşamı ve uygulamaları vardır. Yani bir başka deyişle doğru din Müjde ve iki yedi aşamalık yol haritasının arkasındadır. Bunların tam olarak uygulanabilmesi için öncelikle saran ışığın yürekleri açması yani kalp noktasının açılması ve Mesih’in kurtarışının tohumunun yürek içine ekilmesi esastır. Sağlam ve tam ve mükemmel inşaat öylelikle gelebilecek olandır.


Doğruluk kavramı üzerinde daha önce esasında durmuştuk. Yani doğruluk Yaratan’la aynı paralelde olmak anlamındaydı. Yani O “sevgi ve ihsan O’landır”. O’nun bu muhteşem niteliği Ruh’u aracılığı ile Mesih’inde ifşa olunmaktadır. Mesih’in bize gelmesi yani yüreğe alınması Mesih’in kendini feda unsurunda ve yeni hayata dirilişi unsurunda bizden de ifşa olunduğunda doğruluk bizden dışa yansımaktadır. Bu durum tamamen manevi derinliklerimizin doğal değişimi ile doğallığını koruyan bir durumdur. Yani hareketlerimizi düşünce ile değiştirmeye kalkmak bir manada hakiki değişim değil taklidi bir değişimdir. Ve doğal olarak bu tür davranışlar üzerimizden düşecek olan davranışlardır. Bir çok dinler ve dindarların yaşamlarında zerre değişme görülmemesinin veyahut bazı kendi esaslarına uymayan davranışlar içinde bulunmalarının ana sebebi budur. Hatta “dinlerin barış değil kaos getirdiği” şeklindeki sözlerin de temelinde yatan gerçek budur.


DÖRT TÜR DAVRANIŞ


Mesih İsa Müjdesinin yedi aşamalık iki temel yol haritası sonrası dünyasal anlamda belli dini kalıplar içinde yaşayan ve halk içinde dahi sanki kutsal kişilermiş gibi kabul gören göstermelik dincilerin dört tür davranışının tersine davranışın da inanç ve imanın esas doğru uygulaması olarak öğretmektedir. Bu uygulama esasında “doğru dindarlık” olarak da ifade edilebilir. Ama her halükarda efendimizin kaygısı bir din kurmak ve dini prensipler oluşturmak olmadığı için bu kelimeler dini terminoloji kullanılmış olsa bile algılanan ve bilinen terminolojilerin dışında manalar taşımaktadır. Çünkü Mesih İsa’nın kaygısı kişilerin Yaratan’ın ışığında Yaratan’ı edinmeleri ve esas yaratılış gayesinde olduğu gibi Yaratan suretine dönüşmeleridir. Bu nedenle de kendisi bu dönüşüm ve değişim için anahtar olandır.


Genelde dindarlar dışarıdan övgü bekleme ya da dindar görünme kaygısı içindedirler. Belli dini semboller, giysiler, saç sakal görüntüleri oluşturarak kendilerini genel olarak halkın içinden ayırarak farklı olduklarını göstermeye çalışırlar. Bu dört tür davranış biçiminin birinci halidir. İkinci tür davranışları dünyasal manada saygı görmekte ve insanlar tarafından kendilerine bir kutsi paye verilmiş olmaktadır.


Onlarda bu paye ile gurur içine girerler ve her yerde önde, protokolde ve baş tacı edilmeyi, ellerinin öpülmesini, kendilerine saygı gösterilmesini beklerler. Üçüncü tür davranışları ise bu dindarlıklarını besleyecek kuralları üretip kendi kurallarına kendilerini köle etmiş olmalarıdır. Dualarını bile belli şekillerde, yerlerde yapmak durumundadırlar. Belli şekillerde oturur ve belli tarzlarda konuşurlar. Ve dördüncü tür davranışlarında ise sanki cennet kendi ayakları altında ve tekelleri altındaymış gibi bir tavır içindedirler, öyle konuşurlar ve öyle davranırlar.


DOĞRU UYGULAMA


Mesih İsa’nın öğretişlerinde ise doğru uygulamayı bütün bu yapılanların tam tersi olarak sunduğunu görüyoruz. Şimdi bu dört tür davranışın esasında ne şekilde olması gerektiğini maddeler halinde değerlendirelim;


1.Efendimiz manevi manada dönüşüm ve değişim hayatı süren kişilerin yani Yaratan’ın Ruh’unun kalp noktasını açıp Mesih’inde kurtarış sunduğu kişinin hiçbir biçimde bunu doğallığın dışına taşımamalarını öğretmektedir. Yani manevi hayatınız insanların övgülerinden tamamen bağımsız olmak durumunda olmalıdır. Eğer bunu yaşıyor ve hissediyorsanız doğru bir Mesihi yaşam uygulaması içinde olduğunuzu bilmeniz mümkündür.


2.İnsanların övgülerini bekleyen ve kendisi hakkında“ne kadar dindar” “ne kadar mübarek” “ne güzel dua ediyor” “cennetlik” “çok imanlı” gibi kelimeler duyup bunlardan hoşlanan kişiler büyük bir olasılıkla sadece dünyevi övgü şeklinde bir ödülden başka ödüle sahip olamayacaklardır. Mesih İsa’nın öğretişinde bu oldukça nettir.


3.Manevi kurtuluş ve Mesihi yaşam ilginç bir biçimde dışsal değil içsel bir dönüşüm ve değişim olayıdır. Yani hakiki iman hayatı içte yaşanan ve dolayısı ile dışa doğallık içinde ve yeni yaşam içinde yansıyan bir durumdur. Mesih İsa’nın öğretisinde bunun kişiye has ve kişinin özeli olduğu net bir biçimde vurgulanmaktadır. Bu nedenle belli kuralları üretip o kurallara kendilerini köle etmek durumunda değillerdir.


4.Yaratan’ın bu iç değişimi doğrudan değerlendireceği ve manevi manada ödüllerin ise insan algıları üstünde olacağı da açıkça belirtilmektedir. O nedenle cennet denilen o sonsuzluk hazzı Yaratan’la birliktelik, bütünlüğe dönüş dindarların tekelleri altında değildir.


Bu anlatımlarda dört madde ile doğru uygulama ya da doğru bir dindarlık yol haritası verilmiş olmaktadır. Bütün bu blok öğretişler adeta birbirini tamamlayarak Müjde’yi bütün kutsal yazıların üstünde tam olarak bloke etmektedir. Yani tamamlayıp kapatmakta ve hakiki olarak bütün bu öğretişleri Mesih’in kurtarışında gün içinde algılayıp Ruh’ta ve gerçekte tapınarak ve Ruh’un rehberliğinde yapanlara Yaratan’ı edinme ve Yaratan’la form eşitliği içinde olma durumunun verileceği, daha doğrusu Yaratan suretine dönüşümün o kişilere bahşedilmiş olacağı müjdelenmektedir. Çünkü Mesih’te esas olan meyve vermektir. Meyve sadece birilerini İsa Mesih’e getirmekle sınırlı değildir. Sadece bunu meyve gibi görmekse Ferisilerin düzeyine geri dönüşten başka bir şey olmadığı gibi Müjde’yi kendi algımıza göre yönlendirmekten, eksiltmekten başka bir şey değildir. Adeta Kutsal Yazıları Mesih öncesi bazı ulemanın anladığı gibi eksik olarak anlamaktır.



ZEKAT VE SADAKA


Doğru uygulama tarifi ile esasında Mesih İsa hala Kutsal Yazıları tamamlamaya geldiğini vurgulamaktadır. Çünkü sorun zamanın din ulemasının daha çok insan benliğini okşayan şekilde yorumlarla geliştirdiği bir din içinde bir yaşama kitlenmiş olmalarıdır. Ve daha önce özellikle “değişimin etkinliği” konulu bölümdeki altı aşamalı değişimi irdelerken olduğu gibi bir anlamda ulemanın kendi tekellerinde eksik yorumlarını yeniden ele alarak tam bir yorumu kendisiyle bütünlemektedir. Bazen bazı kurallar yaşam değerine sahiptir. Gerçekten kurtarıcıdır.


Ama bu kurallar eksik uygulanırsa kurtarıcı oldukları halde öldürücü olurlar. Burada da olan budur. Yani “yoksullara yardım” kutsal yazılar içinde zaten olmazsa olmaz bir konumdur. Ama bu yardımla amaçlanan Yaratan düşüncesinde yaratılmış olan benliğimin Yaratan düşüncesini edinmesi, hissetmesi kısacası Yaratan sureti olmasıdır. Oysa “ben kendimi yüceltmek hatta cennetten bir şeyler alacağımı umarak ve gösteriş yapma amaçlı vermeye başladığımda” bu Yaratan suretine benzer bir ihsana sahip olmak değil bencilce bir gösteriş olma durumundadır. Hem de zamanla bu farkında olmadığımız bir doğal dindarlık tavrı haline dönüşür. İşte bu nedenle efendimizin buradaki öğretilerinde doğru uygulama yani Yaratan’ı edinme yolunda dönüşüm ve değişimin hayata indirgenmesinde doğru uygulama bu en bilinen noktalar üzerinde yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır. Zekat emri yani yoksula varlığın belli bir kısmının ödenmesi kutsal yazıların önemli buyruklarındandır (Tesn.15:11; Çık.23:10-11; Lev.19:10; Mz.112:9).


Bir çok yerde bu zaten Yaratan’a yürüyenin yani İsra-el’in uygulaması gerekli bir “ihsan” pratiğidir ve temelinde hakiki Yaratan sevgisi yatmak durumundadır. Oysa insanlar, dindarlık adına bunu tamamen kendi benlerine mal etmiş ve adeta haykırırcasına ilan ederek yardımlarda bulunmaktadırlar. Mesih İsa’nın öğretileri mana aleminin derinliklerinde “mana çalışmalarıdır”.

Yani Yaratan’la eşit formda olma O’nun niteliklerini yansıtma çalışmalarıdır. Bir anlamda kurtarıcımız, efendimiz gibi “kendimize ölme ve dirilme” ve yeni yaşama dönüşüp değişme çalışmalarıdır ve sükünet esastır. Kişinin kendi iç aleminin dünya üzerinde yaşarken değişmesinden başka bir şey değildir. Ayna olmaktır.


Zekatlarını ve sadakalarını verirken bir çok dindarın yaptığı esasında Mesih’in doğru uygulamada anti tez olarak belirlediği dört tür davranış tarzının tam tersidir. Bu tarz kişiler 1.Zekat ve sadakaları ile kişilerin kendilerini görmelerini istemektedirler 2.Kendilerini övmelerini beklemektedirler 3.Bir anlamda ödüllerini bu dünyada almak istemektedirler ve bu tarz bir davranış biçiminin doğru olduğunu vurgulamaktadırlar 4.Ve böyle yapan kişilerin cennetlik oldukları gururu içindedirler.


İBADET VE DUA


Efendimiz İsa’nın doğru uygulamaya verdiği ikinci önemli örnek ise dua ve ibadetleridir. Demek ki, dindarlığın en önemli iki yansıması üzerinde samimiyet ya da samimiyetsizlik söz konusudur. Bunlardan biri Yaratan’a ihsan yani ibadet diğeri ise insanlara ihsan yani vermek konusundadır. Verme konusunu zekat ve sadaka başlığı altında gördük. İbadet ve dua da yine zekat ve sadaka gibi yukarıda bahsettiğimiz dört tür davranışa açıktır. Yani gösteriş için, başkalarından övgü duymak için, tamamen kişisel çıkar bağlantılı ödül için ve cenneti kazanmış olmak için yapılabilmesi gayet kolaydır. Bu nedenle de bu önemli öğretişler içinde Yaratan suretine dönüşümde Yaratan’ı edinme yolu içindeki İsra-el yani Allah’a yürüyen kişi için doğru uygulama öğretişleri içinde örneklenmekte ve esasının ne olması gerektiği vurgulanmaktadır.


İbadet ve dua konusunda aynı dört tür davranış hatasını belirtirken Mesih İsa özellikle dua ve ibadette iki noktayı vurgulamaktadır. Bunlardan bir tanesi “herkesin göreceği yerlerde ibadeti gösteriş amaçlı ifa etmek” ve diğeri ise ibadet ve dua esnasında “Yaratan’ın önünde sanki hiçbir anlamı yokmuş gibi bazı sözleri sürekli tekrar edip durmaktır.” Burada esas olanın yüreğin Yaratan’ı edinme yolunda duasını yani kendi eksikliğini kaldırmasıdır. Bu da ne söylendiğinin farkında olunması ve insanın gelişimini tamamen algılayabilmesi ile alakalıdır.


VE DUA İÇİN YOL HARİTASI


Her ne kadar bu duaya “Efendimizin duası” ismi verilmiş olsa da esasında bu “öğrencilerin duasıdır”. Esas Efendimiz Mesih İsa’nın duası Yuhanna 17’deki duadır. Bu duada aslında Musevi inancının temel ibadeti olan Amida yanı “Huzurda Duruş” duasının bir küçük örneği ve daha doğrusu bir özeti olarak takdim edilmiştir. Buradaki amaç esasında öğrencilere ve dolayısı ile bizlere bir yol haritası vermek istemiştir.


İlginç olan bu duada da yine altı aşamanın ve sonunda bu aşamaların tamamında erişilen bir tamlık hedefinin varlığıdır. Bu altı aşamanın üçünde Yaratanın yüceliği, hükümranlığı ve istemi öne çıkarılmakta, yücelik ve onur O’na verilmektedir. Diğer yarısını oluşturan üçünde ise kişisel ihtiyaçların sunumu söz konusudur. Kısacası kainatın altı günde yaratılışı gibi eksikliğimizin farkındalığında eksikliğimizin niyetimize aktarımı olan duamızın ve ibadetimizin de altı aşamada inşası söz konusu olmalıdır. En azından bu efendimiz İsa’nın ibadet ve duamız için çizdiği yol haritasıdır. Şimdi bu yol haritasına bakalım;


1.Adın kutsal kılınsın: Duamızı inşa edişte ilk adım, ilk aşama hiç kuşkusuz Yaratan düşüncenin farkındalığıdır. Bu düşüncede kainat sistemi içindeki muhteşemliğin farkındalığı ve bizim kainat içindeki yerimizi bilmemizin önemi çok büyüktür. O zaman duamızı bu zihniyetteki bir yürek seslenişinde başlamamız büyük önem taşımaktadır. İlk giriş içinde bulunduğumuz muhteşem okyanusun yani Yaratan düşüncenin farkındalığı olmalıdır.


2.Hükümranlığın gelsin: Yaratan düşüncesinin farkındalı-ğında bu düşüncenin aşağıya yani bizden yansıması duamızın ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Çünkü bütün kainatı kapsayan düşünce ancak bizden yansırsa bizim bu düşünceyi kendi küçük dünyamız ve varlığımızda edinmemiz anlamına gelecektir.


3.Senin isteğin olsun: Eğer kainatın görkemi içinde Yaratan düşünce fark ediliyor ve bize davet ediliyorsa bu davet elbette yukarı düşüncelerin aşağıda da hükmü anlamına gelmektedir.


4.Gündelik ekmeğimizi ver: Bu esasında günlük manevi doyum ve hazzın maddeyi de içine alacak şekilde bizi beslemesidir. Yani bizim tatminimiz ancak geldiğimiz yerin yani Yaratan’ın bizden ifşasında isteğinin yerine getirilmesiyle olacak bir haz ve doyum sağlayışıdır.


5.Sen de bizi bağışla: Bağışlama doğru olma ile bağlantılıdır. Yani Yaratan niteliklerinin bizden yansıması için bizim Yaratan’ın suretine dönüşümde kendi eksikliğimizi görmemiz esastır. Bu esas yukardan aşağıya doğru bir çizgi içinde adeta duamızı kendimize Yaratan’ı bütün nitelikleriyle çekmemiz şeklinde bize sunulmaktadır. Eksikliklerimiz her tamamlanma aşamasında bağışlanma bize gelmektedir.


6.Ayartılmamıza izin verme: Yani bütün bu süreç içinde kararlılığımız sağa ve sola sapmaksızın esas arzumuzun “ihsan etmek için almak” şeklinde olması esas olmalıdır. Çünkü bu arzu ve bu yöne doğru gelişen bir duamız yoksa o zaman “kendim için alma öne çıkacak” ve dolayısı ile “günahlı benliğimin” arzuları “günah eğilimi içinde” Yaratan’dan uzağa doğru beni çekip duracaktır.


Görüldüğü gibi burada Kainatın ve bütün zerrelerin yegane hakimini fark etme ve bu farkındalıkta esas yönetim sahibinin hayatımın yönetimine gelmesini isteme ve bu yönetime hakikaten müsaade etmem ve böylelikle günlük yaşam için gerekli bütün enerjinin benim üzerimde olması ve aşama, aşama eksikliklerimin tamamlanması ve bu hedeften şaşmayan bir çizgide olmam ibadet ve duamın temeli olmalıdır.


Efendimizin o dönemde ve hatta bugünde Yahudilerce kullanılan “huzurda duruş” duasını yani “Amida’yı” bu şekilde özetlemekte ve ibadet ve duaların bu öğrettiği prensipler üzerinde bina edilmesini öğretmektedir.


Bu altı aşama da zaten bize yine yedinci aşamayı yani tamlığı getirecektir. İbadet ve dua da zekat konusunda olduğu gibi Yaratan’ın ışığının kalp noktasını açmasında olmak durumunda ancak insanı Yaratan suretine dönüştürecek bir konumda olacaktır. Ve bu altı aşamadan sonra yedinci aşama yani gerçek, samimi ve içten yüceltme gelecektir. Bu yükseklerde, bu derinliklerde olan bütün varlık aleminin sebebine vakıf olacak şekilde Yaratanı edinmeyi getirecek ve sonsuzlara kadar varlığımızda egemenlik, güç ve yüceliğin ilanı anlamına gelecektir.

Yani böyle altı aşama üstünde yükselen dua, eksikliğin farkındalığı kişiyi sonsuzluğa taşıyacak bir şekilde Yaratan suretine dönüşmeye getirecektir.


ORUÇ


Zekat ve sadakada olduğu gibi, ibadet ve dua da olduğu gibi, oruç uygulamasını da hakiki ve yürekten Yaratan’ın ışığına getirmek, ışıkta açılmış kalp noktasının Mesih’i edinmesine çok büyük bir yol olmuş olacaktır. Oruç, kişinin esasında maddede kendisini boşaltıp Yaratan’a doğru boşluğunu sunmasında önemli bir uygulamadır. Eldekinin farkındalığı, yetinmenin farkındalığı, sabırla kainatı hissetme ve dolayısı ile Mesih’teki kurtuluşun gönenilmesinde de önemli roller oynayabilecek ve eksikliğin tamlığı arzulamasını anlatabilecek önemli bir uygulamadır. Yaratan’la nitelik açısından bizi eşitliğe doğru taşıyacak yani surete dönüşmede yardımcı uygulamalardan biridir. Mesih İsa’daki doğruluğumuzu ve doğruluk yolunda yürümemizi pekiştirebilecek bir harekettir. Ama önemli olan yukarıdaki dört tür dindar davranış biçiminin tam tersi içinde orucu irdelemek olmalıdır. Kısacası doğru olmak yani Yaratan’ı edinme yolu Mesih’in dönüşüm ve değişim öğretisi ve bu dönüşüm ve değişim öğretisi üzerinde yol haritalarının izlenmesi sonucu söz konusudur. Yani Yaratan’la eşit formda olmak yukardan verilen saran ışıkla Mesih’te ve Mesih’le yol haritalarını izlemek sonucundadır. Bu izleme aynı zamanda doğru uygulamayı getirecek olandır.