Kutsal Kitap’ın baştan sona kadar son günlere ilişkin vurguladığı başlıca olayı, kuşkusuz ki Mesih’in dünyaya geri dönüşüdür. Dünya tarihine son noktayı koyacak olan Mesih’tir. Peki neden başka bir peygamber değil de özellikle İsa Mesih’in geri dönmesi gerek? Ya da neden Mesih göğe alındı? Aslında tüm bu soruları cevaplamak için ilk başta Mesih’in neden dünyaya geldiğini irdelememiz gerekir. Hatta dünya tarihinin başına dönüp “insan ne amaçla yaratıldı?” diye sormamız daha isabetli olur.
DÜNYANIN EGEMENLİĞİ - Tevrat’ın ilk bölümünde Adem ve Havva’nın yaratılış öyküsünü okuyoruz. Rab Allah mükemmel bir dünya düzeni kurduktan sonra atalarımız Adem ve Havva’yı da yarattı ve onları tüm dünya üzerinde egemen kıldı:
Yaratılış 1:26 – Tanrı, "İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım" dedi, "Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
Yeryüzünün tümü onların emrine bırakıldı. Adem ve Havva dünyanın tek kralı ve kraliçesiydiler. Ancak daha sonra yılan kılığına girmiş Şeytan’la karşılaştılar. Şeytan onları bir takım yalanlar ile kandırarak Tanrı’ya karşı gelmelerine neden oldu. Böylece insan günaha düştü ve bu ölümüne yol açtı. Daha da kötüsü, insan bu nedenle dünyanın egemenliğini Şeytan’a kaptırdı. Böylece dünya şimdiki haliyle esas İblis’in emrindedir. İnsanlar da onun köleleridir.
Tanrı bu duruma karşılık, insanları kurtarmak ve dünyayı geri kazanmak için bir kurtuluş planı tasarladı. Baştan beri gönderdiği peygamberler aracılığıyla yenilenecek Tanrısal bir egemenlik müjdesini verdi. Böylece Yahudiler, Davut’un soyundan çıkacak yüce bir kral beklemeye başladılar. Ve bir gün Melek Cebrail Meryem Ana’ya şu sözleri bildirdi:
Luka 1:31-33 – “Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'Yüceler Yücesi'nin Oğlu' denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.”
Mesih ilahi hizmetine başlar başlamaz Tanrı’nın Egemenliği’ni her yerde duyurmaya başladı. Daha hizmetinin ilk günlerinden beri Şeytan ve cinler hep ona karşı direndiler. Mesih ise insanlara şifa vererek ve içlerindeki kötü ruhları kovarak İblis’e karşı mücadele etti. Böylece Göklerin Egemenliği’nin müjdesini yaymaya devam etti. Ancak bir süre sonra Yahudi din bilginleri kıskançlıktan ötürü İsa Mesih’i öldürmek için düzen kurdular. En sonunda Mesih’i çarmıha gerdirerek amaçlarına ulaştılar. Böylece Tanrı’nın baştan onlara vaat ettiği Göksel Egemenliği reddetmiş oldular. Aslında Yahudi din bilginlerini kışkırtan Şeytan’dı.
Ancak Tanrı’nın planı boşa çıkmadı çünkü öldükten üç gün sonra İsa Mesih ölümden dirildi. Böylece Mesih Şeytan’ı yendi ve başlangıçta insanın İblis’e kaptırdığı egemenliği hakkıyla geri almayı başardı. Ancak İsrail halkı onu kabul etmeye hazır olmadığından, düşmanları ayaklarının altına serilinceye dek Mesih Tanrı’nın katına yükseldi. İşte ikinci gelişinde Mesih, Şeytan’a uyan tüm hasımlarını bir hamleyle yenecek ve başlangıçta insanlara teslim edilen o Göklerin Egemenliği’ni yeryüzünde yeniden kuracaktır. Mesih’in dünyaya dönmekteki amacı budur. İncil birçok yerde bunu vurgular:
Matta 25:31 – “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak.”
1.Selanikliler 1:6-8 – “Tanrı adil olanı yapacak: Size sıkıntı çektirenlere sıkıntı ile karşılık verecek, sıkıntı çeken sizleriyse bizimle birlikte rahata kavuşturacaktır. Bütün bunlar Rab İsa alev alev yanan ateş içinde güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman olacak. Rabbimiz İsa, Tanrı'yı tanımayanları ve kendisiyle ilgili Müjde'ye uymayanları cezalandıracak.”
İbraniler 9:27-28 – “Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.”
Mesih böylece tüm dünya üzerine tek kral ve egemen olacaktır. Bu doğrultuda İncil’in Vahiy bölümünde Mesih’e “Kralların Kralı ve rablerin Rabbi” ismi verilir.36 Ne var ki, İncil sadece İsa Mesih’in dünyaya geri dönüşünü anlatmakla kalmıyor, bu olayın öncesinde ve sonrasında gerçekleşecek birçok olayın ayrıntılarını da verir. İşte İncil’in son bölümü olan Vahiy özellikle bunu açıklar.
Vahiy bölümü, göğe alınmış ve Tanrı katında diri olan İsa Mesih’in kendisiyle ilgili bir vahyidir. Bu bölümde İsa Mesih, Havarisi Yuhanna’ya gelecekte olacak birçok olayın iç yüzünü açıklar. Kısaca anlattığı şudur: Mesih yeryüzüne dönmeden önce “Mesih Karşıtı” denen güçlü bir dünya önderi ortaya çıkıp, tüm ulusları aldatmayı başaracaktır. Özellikle Yahudiler’i yok etmek için onlarla yedi yıllık bir antlaşma yaparak birçok ülkeyi örgütleyecektir. Bu arada İsrail halkı nihayet tövbe edip Tanrı’ya dönecek. Bu yedi yıllık süreçte de Tanrı kendisine ve halkına karşı gelen herkesi, korkunç belalarla cezalandıracaktır. Tüm bu olanlar Armagedon adı verilen savaşta zirveye ulaşacak ve sonunda Mesih dünyaya geri dönecektir. İkinci gelişinin ardından Mesih 1000 yıllık Egemenliği’ni kuracaktır. Bu dönemin sonunda dünya yok edilecek ve İsa Mesih tüm insanları yargılamak üzere beyaz tahta oturacaktır. Kendisine iman etmeyen herkes cehennemin ateşine atılacaktır. İman edenler ise Tanrı’nın yaratacağı yeni gök ve yeni yeryüzüne kavuşacaktır. Bir sonraki sayfada yer alan krokide bu olacakların özetini görebilirsiniz.
Şimdiyse yukarıda sözünü ettiğimiz bu olayları tek tek ele alalım:
MESİH KARŞITI – Kutsal Kitap son günlerde dünya sahnesine çıkacak olan çok güçlü ve karizmatik bir önderi tarif eder. Ona “Mesih Karşıtı”37 lakabı verilir; çünkü temelde İsa Mesih ve O’nu izleyen herkese karşı gelecektir. Elbette ki, kendisi gelince çok daha faklı bir kılıfla gelecektir. İnsanlara hep huzur ve barış vaat edecektir. Hatta İncil Mesih Karşıtı’nın büyük mucizeler ve harikalar gerçekleştireceğini yazıyor.38 Ancak gerçek yüzü daha sonra ortaya çıkacaktır; çünkü gücünü birebir Şeytan’dan alacaktır.
Mesih Karşıtı daha gelmeden Şeytan gereken zemini hazırlayacaktır, şimdiden hazırlıyordur bile. Kutsal Kitap onun özellikle İsrail düşmanı olan birçok ulusun 10 Kralı ile bir koalisyon oluşturacağından söz eder.39 Sonra Mesih Karşıtı belirince, bunların başına geçecektir. Peygamber Hezekiel bu koalisyona “Gog ve Magog” adını verir.40 Türkiye’de ise onu “Yecüc ve Mecüc” diye adlandırırız. Koalisyona önderlik yapan Mesih Karşıtı, başta Yahudiler’le yedi yıllık bir antlaşma yapacaktır.41 Bu antlaşma önce ne kadar barışçıl görünse de esas amaç İsrail’i tamamen yok etmek olacaktır.
İncil’de Mesih Karşıtı’nın nereden geldiği konusuna ilişkin birkaç ipucuna rastlıyoruz. Vahiy 13. bölümde Mesih Karşıtı denizden çıkan yedi başlı bir canavara benzetilir. Kutsal Kitap’ta deniz genellikle Akdeniz’i işaret eder. Daha sonra Vahiy 17. bölümde onun dipsiz derinliklerden çıktığını da belirtir. Bu birebir Şeytan’ı işaret eder; çünkü onun gücü ve yetkisiyle donatılacaktır. Sonra canavarın başındaki yedi kafanın Orta Doğu’da gelmiş geçmiş (Asur, Babil ve Roma gibi) İmparatorlukları temsil ettiğini açıklar. Aynı bölümde Mesih Karşıtı’ını simgeleyen son baş için hep şu şifreli bilgi verilir: “Vardı, yok olmuş ve yeniden çıkacak olan.”42 Bu şekilde Mesih Karşıtı’nın krallığı da bizim topraklarımızdan tüm Orta Doğu’yu hükmetmiş son egemenliğin yeninden çıkmış ya da canlanmışı olabileceğini ima eder.
Kutsal Kitap Mesih Karşıtı’nın birçok kişisel ayrıntısını da açıklar. Karakterinin en çarpıcı iki temel özelliği şunlardır: Birincisi hep böbürlenen bir ağız ile tanıtılıyor.43 Mesih Karşıtı son derece gururlu ve küstah biri olacaktır. Öyle ki, Tanrı’ya bile küfürler yağdıracaktır. İkinci özelliği ise şu ki, hep kendini yüceltecektir.44 Kendini herkesten, hatta Tanrı’dan bile yüce gösterecektir. Kimseye aldırış etmeyecek ve kendini resmen Tanrı yerine koyacaktır. İnsanlar da onu alabildiğine yüceltecektir.
Mesih Karşıtı’nın kariyerinin en önemli aşaması 10 kralla, yani isimleri henüz bilinmeyen 10 ulusun liderleriyle yapacağı yedi yıllık antlaşmayla başlayacaktır. Bu sürenin ortasına gelince, yani üç buçuk yıl sonra, Kutsal Kitap onun Yeruşalim üzerine yürüyeceğini belirtir. Orada Kudüs Tapınağı’na girip, kendini Tanrı ilan edecektir. Ayrıca Yahudiler’in kutsal değerlerine saygısızlık edip onlara zulmetmeye başlayacaktır.45 Kalan üç buçuk yılda başka birçok ülkeyle savaşacak ve en sonunda birçok ulusların ordularını İsrail’i yok etmek üzere toplayacaktır.46 Böylece ünlü Armagedon savaşının sahnesi kurulmuş olacaktır.
Bir insanın hayatı binlerce sene öncesinden bu kadar net ve ayrıntılı bir şekilde anlatılması gerçekten şaşırtıcıdır. Durum buyken kendisi ortaya çıkınca herkes onu hemen tanımaz mı? Hayır! Çünkü bu şahıs ortaya çıktığında hiç kimse onun kötü niyetli biri ya da Şeytan tarafından yönlendirildiğini tahmin bile edemeyecektir. Şeytan son derece akıllı ve kurnazdır; elbette ki kuklası olan Mesih Karşıtı için kimsenin kolay kolay deşifre edemeyeceği bir kılıf hazırlayacaktır. Başta çok başarılı ve karizmatik bir siyasi lider olarak ortaya çıktığını düşünün. Sonra asırlardır bir türlü barış içinde yaşayamayan Orta Doğu ülkelerini birbirleriyle barıştırmayı başardığında reytingler tavan yapacaktır. Üstelik birçok olağanüstü belirti ve mucizeler gerçekleştirdiğinde insanlar, karşısında mum gibi eriyecektir. İnsanlar onu peygamber yerine koyup arkasında kenetlenecek, ve kendisi böylece alabildiğine yükselecektir. Karşısında kimse duramayacaktır.
Burada söylediklerimiz hayali şeyler değil, her an Orta Doğu’da gerçekleşebilecek bir manzaradır. Şunu biliyoruz ki, Mesih Karşıtı’nın bir numaralı düşmanı ve hedefi Yahudiler ve Mesih imanlıları olacaktır. Orta Doğu ülkelerini onlara karşı örgütlemek pek zor olmayacaktır. Kaldı ki, Kutsal Kitap’ta yazılan tüm bu olayların gerçekleşmesi için, bir tek bu adamın ortaya çıkması kaldı. Senaryo binlerce sene önce tasarlandı, sahne kuruldu, izleyiciler de hazır bekliyor; bir de başroldeki karakter çıksa, iş tamamdır.
SAHTE PEYGAMBER – Vahiy 13. bölümü Mesih Karşıtı’nı temsil edecek canavarı tarif ettikten sonra ikinci bir canavar daha tanıtır. Bu da topraktan çıkan, kuzu gibi görünen, iki boynuzlu bir canavardır. İlk canavar gibi Şeytan’ın bir aldatmacası olacaktır. Bu şahıs daha sonra “sahte peygamber” olarak adlandırılıyor.47 Bu yüzden bir din adamı olarak kendini göstereceği düşünülüyor. Muhtemelen kendini yeryüzüne dönmüş ya da ölümden dirilmiş bir peygamber olarak tanıtacaktır. Hatta Kutsal Kitap onun birçok belirtiler ve mucizeler yapacağını belirtir.48 Böylece birçok insanı şaşkına çevirecektir.
Sahte Peygamber Mesih Karşıtı’nın sağ kolu olacak. Onun tek amacı Mesih Karşıtı’nı yüceltmek ve tüm ulusların ona tapmasını sağlamak. Bu arada Mesih Karşıtı ölümcül bir yara alacaktır; ama ölümden dönecektir. Bunun ardından Sahte Peygamber onun onuruna büyük bir heykel yaptıracak, ayrıca Şeytan’ın gücüyle heykele can vererek konuşmasını sağlayacaktır. Böylece herkes Mesih Karşıtı’nın heykeli önünde diz çökecektir. Ona secde etmeyen ise heykel tarafından öldürülecektir. İnanılmaz gibi geliyor, ama son günlerde Şeytan gözümüzü boyamak için birçok mucize yapacaktır. Bu yüzden Kutsal Kitap bizi kanmamamız açısından sürekli uyarır.49
Bu arada Sahte Peygamberin düzenlediği yeni bir sosyo-ekonomik uygulama başlayacaktır. Mesih Karşıtı’nın egemenliğine bağlı olan herkesi sağ elinde ya da alnında kendi işaretini taşımaya zorlayacaktır. Bu işaretin tam olarak ne olacağı konusunda çok farklı düşünceler var. Kimisi insanların derisine basılan kalıcı bir mühür ya da damga olabilir diye düşünür. Başkaları bugün yaygın olan mikroçipe benzer bir şey olabileceğini ileri sürüyor. Belki gün gelir ki, insanlar kredi kartı taşımak yerine tüm bilgileri mikroçipe yükleyip derileri altına saklayacaktır. Nasıl bir işaret olacaksa olsun, herkesi kapsayacağı ve maddi açıdan bağlayacağı kesindir. Çünkü Mesih Karşıtı’nın işaretini taşımayan kimseler alış veriş yapamayacaklar. Böylece Mesih Karşıtı’nın devleti kimlerin kendisine tabii olup olmadığını rahatlıkla kontrol edebilecektir. İşareti almayanların başları kesilecektir. Ancak şunu unutmamak gerek ki, Tanrı’nın bakış açısından, canavarın işaretini alan kimseler Mesih Karşıtı’yla birlikte cehennemin azabına layık görülecekler.50 Onlar özellikle Tanrı’nın gazabına maruz kalacaklar. İşareti reddeden imanlılar ise yeryüzünde katledilseler de Tanrı’nın yanında teselli bulacaklar.
Bu işaretin ne olduğu ile ilgili olarak Vahiy bölümü, onun canavarın adı ya da adını simgeleyen belirli bir sayı olduğunu söyler. Sonra şunu da ekler: “Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666'dır.”51 Son 2000 yıl boyunca canavarın sayısı olan 666 rakamını çözmeye çalışan çok sayıda yorum piyasaya sunulmuştur. Havari Yuhanna bunun büyük bir bilgelik gerektirdiğini söylemesi, bir kere bizim bu konuda çok temkinli davranmamız gerektiğini hatırlatmalı. “Vahiy yorumu” kitabının yazarı Carlos Madrigal de “altı” rakamıyla ilgili olarak şunu yazar: “Altı, Şeytan’ın isyanına uymuş olan insanın, Tanrı’ya ulaşmak ve kendini kendi tanrısı olarak ilan etmek için sarfettiği bütün boş çabaları simgeler. ‘Altı’, asla ‘yedi’ olamayan sayıdır! Bununla birlikte okuduğumuz bu son ayette belirtildiği gibi, Şeytan-insan işbirliğinin son başkaldırısının simgesi olan 666, aynı zamanda bir kişinin ismini simgeliyor.”52
Yukarıda ima edildiği gibi bu sayı bir ismin sembolik rakamıdır. Havari Yuhanna’nın sayıyı “hesaplayın” demesi özellikle dikkat çekiyor. Şunu hatırlamalıyız ki eski İbranice ve Grekçe gibi birçok dilde 1, 2, 3 gibi rakamları temsil eden sayı işaretleri yoktu. O yüzden alfabe harfleri aynı zamanda sayısal bir değeri de temsil ediyordu. Böylece her ismin sayısal değeri hesaplanabilirdi. Bu tür hesaplama bilimine “gematria” denir. Tarih boyunca birçok kişi bu metodu ya da buna benzer yöntemleri kullanarak canavarın ismini çıkarmaya çalışmıştır. Böylece kimi Neron, kimi Hitler, kimi ise Obama’nın Mesih Karşıtı olduğunu ispatlamaya çalışmıştır. Yalnız şuna dikkat etmeliyiz ki, Mesih Karşıtı’nın isminin ne olduğunu bilmeden onun sayısını hesaplamak mümkün olmayacaktır; çünkü bu harf ve rakamları oynatarak binlerce farklı isim tutturmak olasıdır. Ancak kendisi ortaya çıktıktan sonra bu yöntemle onun Mesih Karşıtı olup olmadığını tespit etmek mümkün olacaktır.
Buraya kadar gördüğümüz manzara, özellikle Orta Doğu’da yaşayan bizler için çok ilgi çekicidir. Öncellikle dünya sahnesine çıkacak çok güçlü bir önder hakkındaki kehaneti öğrendik. O, on kraldan oluşan bir koalisyonla işbirliği yapacak ve onları yönetecektir. Daha sonra peygamber iddiasıyla gelen bir başka şahsiyet çıkacak ve var gücüyle dünya önderi olan ilk kişiye destek verecektir. Başta çok barışçıl bir tablo çizmelerine rağmen ikisinin esas amacı insanların birleşip Hristiyan ve Yahudiler’e karşı savaşmalarını sağlamak olacaktır. Neden ilginçtir bu? Çünkü daha şimdiden birçok insan burada olumsuz yönden tarif edilen bu dünya önderi ile “peygamberi”, büyük bir heyecanla beklemektedirler. Ancak şunun altını çizmeliyiz ki, Kutsal Kitap’a göre gerçek Mesih İsa dünyaya geri gelmeden önce sahte Mesih gelecektir. Böylece bu sahtekâr düeti, aslında insanları bir yalana sürükleyecektir. Bu şekilde son günlerde insanların, Rab’bin çok önceden bir felaket olarak bildirdiği bu olayları olumlu bir gelişme olarak kabul etmeleri için daha şimdiden Şeytan gerekli zemini hazırlamaktadır. Bu yüzden Mesih’in defalarca vurguladığı gibi aldanmamak için çok dikkat etmeliyiz.
İSRAİL’İN TÖVBESİ – Orta Doğu’da en sevilmeyen ülke İsrail’dir. Asırlarca çok büyük katliamlar, soykırımlar görmelerine rağmen; nihayet eski topraklarına dönünce nedense kendilerini komşularına bir türlü sevdiremediler. Bunun birçok siyasi ya da tarihsel sebebi var ve bu konuya girmeye niyetimiz yoktur. Aynı şekilde İsrail’i körü körüne savunmak gibi bir niyetimiz de yoktur. Burada İsrail’in siyasi emelleri ile ilgilenmiyoruz. Ancak eski çağlardan beri ‘Tanrı’nın halkı’ olarak belli amaçlar için seçilen Yahudiler’in tüm günahlarına rağmen, Tanrı’nın vahiylerine göre son günlerde yine kilit bir rol oynayacağını anlamak, son derece önemlidir.
Başta Rab İsrail ulusunu daha dürüst ya da doğru oldukları için seçmedi. Ancak Rab, onları İsa Mesih’in yolunu hazırlamak için seçti; nitekim Mesih’in kendisi Yahudi’ydi. Ancak İsa Mesih geldiğinde Yahudi yetkilileri ve din büyükleri O’nu reddedip çarmıha gerdirdiler. Bunu yapmakla kendi başlarına büyük bir lanet aldılar. Kısa bir süre sonra Mesih’in önbildirileri doğrultusunda Yahudiler’in Tapınağı yıkıldı ve onlar dünyanın dört bucağına sürülüp dağıldı. Ancak Mesih’in Yahudiler’in son akıbeti ile ilgili önemli bir önbildirisi daha vardı. Dünyanın sonunu açıklarken Mesih şunu belirtti:
Matta 24:35-36 – “Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak. Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”
Burada “kuşak” diye çevrilen kelime aynı zamanda “soy” anlamına gelir. Mesih “bu kuşak ortadan kalkmayacak” dediğinde elbette ki, öncellikle kendi zamanında yaşayan nesli kastediyor. Nitekim Mesih’in sözünü ettiği Yeruşalim’in yıkılışına O’nun zamanında yaşayan kuşak 40 sene sonra birebir tanık oldu. Fakat bunun ötesinde “kuşak” kelimesiyle aynı zamanda daha genel olan anlamını, yani Yahudi soyunu kastediyor olması muhtemeldir. Çünkü M.S. 70’te Kudüs Tapınağı yok olduktan ve Yahudi halkı dünyanın dört bucağına dağıldıktan sonra, İsrail ulusu neredeyse 2000 yıl bir nevi gurbette yaşamasına rağmen, hep varlığını sürdürebilmiştir. Hatta 1948’de tüm engellere rağmen Yahudi halkı Kenan topraklarına dönüp yeniden bir ülke kurabildiler. Bu olağanüstü bir gelişmeydi! Yani bir ulusun bu kadar uzun yıllardan sonra milli özelliklerini (dil, kültür ve din) kaybetmeden bir daha toplanması tarihte rastlanmamış bir olaydır.
Peki Yahudi soyunun hayatta kalması neden gerekli? Kısacası; çünkü Tanrı’nın onlarla işi henüz bitmemiştir. Yahudiler, zamanında Mesih’i ölüme teslim ederek Tanrı’ya karşı isyan etmiş olabilir; ama bu, Tanrı’nın onların atalarına verdiği vaatleri geçersiz kılmaz. Örneğin: Rab ataları olan İbrahim’e şöyle söz verdi: “Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak.”53 Gördüğümüz gibi baştan beri Tanrı’nın amacı Yahudiler aracılığıyla tüm uluslara merhametini göstermekti. Ancak İncil’in belirttiği gibi bazı Yahudiler’in güvensizliği yüzünden Tanrı’nın güvenirliliği sarsılmaz.54 Rab baştan tasarladığı kutsal planını tam olarak yerine getirecektir. Böylece Kutsal Kitap birçok yerde İsrail’in son günlerde nihayet tövbeye gelmesi gerektiğini vurgular:
Zekeriya 13:1-2 "O gün Davut soyunu ve Yeruşalim'de yaşayanları günahtan ve ruhsal kirlilikten arındırmak için bir pınar açılacak. O gün ülkeden putların adlarını kaldıracağım, bir daha anılmayacaklar" diyor Her Şeye Egemen RAB, "Sahte peygamberleri de, kirli ruhu da ülkeden uzaklaştıracağım.”
Ayetlerde gördüğümüz gibi Mesih geri gelmeden önceki günlerde İsrail’de büyük bir tövbe yaşanacaktır. Çarmıha gerilen İsa’nın onların asırlardır bekledikleri gerçek Mesih olduğunu ilk defa anlayacaklar ve dövüne dövüne yas tutacaklar. Rab de günahlarını bağışlayıp onlara lütuf gösterecektir. Böylece tüm İsrail halkının gözleri bir anda açılacak ve hepsi tövbe edip İsa Mesih’e iman edecektir.55
Aynı zamanda daha önce gördüğümüz gibi Yahudiler son günlerde büyük bir zulümle karşılaşacaklar. Mesih Karşıtı üç buçuk yıl sonrasında onlarla yaptığı antlaşmayı bozacak ve Tapınak’ı basacaktır. Orada iğrenç şeyler yapacaktır.56 Bu yüzden Yahudiler kaçmak zorunda kalacaklar. Ancak bu sırada iki büyük peygamber Kudüs’ün Tapınağında görünüp Rab adına tüm uluslara seslenecektir. Vahiy 11. bölümü bu iki şahsı “İki Tanık” diye adlandırır.
İki Tanık birçok mucize ve harika gerçekleştirerek insanları üzerlerine gelmekte olan gazaba karşı uyarmaya çalışacak. Ancak Mesih Karşıtı onları susturmak için elinden geleni yapacaktır. İlk başta başaramasa da bu sürenin sonuna doğru Mesih Karşıtı onları nihayet yok edecek. Dünya buna öyle bir sevinecek ki, büyük bir bayram kutlayacak. Ancak üç gün geçtiğinde birden Rab onların cesetlerini canlandıracak ve tüm dünyanın gözü önünde onları göğe alacaktır. İnsanlar bunu görünce dehşete düşecektir. Daha da kötüsü, hemen ardından Yeruşalim öyle büyük bir depremle sarsılacak ki, kentin onda biri yıkılacak ve binlerce insan ölecektir. Böylece Rab son damgayı vuracaktır.
Özet olarak özellikle sıkıntı zamanın ikinci kısmında Yahudiler’in pek çok baskı ve zulümlere maruz kalacaklarını okuyoruz. Ancak tam bu sırada özellikle İki Tanığın peygamberlik hizmeti sayesinde İsrail halkı çok büyük inanç devrimi yaşayacaktır. Öyle ki, Mesih geri gelmeden hemen önce, halkın tümü diz çöküp iman edecek ve böylece kurtulacaklardır.57 Ancak Orta Doğu’da yaşayan bizler için bu büyük bir ibrettir. Son dönemde insanlarımızın Yahudileri gittikçe büyüyen bir nefret ile karşılamaları son günlere yaklaştığımızın bir işaretidir. Tüm hatalarına rağmen onları Allah’ın sevgisiyle sevmemiz daha doğru olmaz mı? Ama tersine kendimizi nefret akımına kaptırsak Allah’a değil Şeytan’a hizmet ettiğimizi bilmeliyiz.
TANRI’NIN GAZABI – Mesih gelmeden hemen önceki yedi yıllık sürede Mesih Karşıtı yeryüzünde cirit atıp Tanrı’nın halkını avlarken, Kutsal Kitap Rab’bin göklerden büyük belalar yağdıracağını söyler. İsa Mesih’in kendisi bunun ayrıntılarını Vahiy bölümünde Havari Yuhanna aracılığıyla açıklıyor. Vahiy 5. bölümde ilk önce yedi kez mühürlenmiş bir tomardan sonra yedi borazan ve en sonunda yedi tastan söz eder. Bunların her biri farklı bir olayı simgeler ve bu olaylar genellikle büyük belalara yol açar.
Tarif edilen belalar bir açıdan Tanrı’nın Musa aracılığıyla Mısır üzerine gönderdiği belaları andırır. Öyle belalar ki, Mısırlıların ilah diye tapındıkları putların nasıl da boş ve yararsız olduklarını ortaya serdi ve Firavun’un gurur duyup güvendiği her şeyi boşa çıkarttı. Böylece Rab yeryüzü üzerinde tek Rab olduğunu açıkça göstermiş ve halkını kurtarmıştır. Ancak dünya üzerine gelecek olan son belalar bunlardan kat ve kat daha korkunç ve kapsamlı olacaktır. İlerleyen ayetlerde tomarın mühürleri kırıldıkça dünyanın başına neler geleceğini okuyabiliyoruz:
1-4. MÜHÜR: Vahiy 6:1-8 – “Sonra Kuzu'nun58 yedi mühürden birini açtığını gördüm. O anda dört yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, "Gel!" dediğini işittim. Bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı. Kuzu ikinci mührü açınca, ikinci yaratığın "Gel!" dediğini işittim. O zaman kızıl renkte başka bir at çıktı ortaya. Binicisine dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verildi. Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın "Gel!" dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Binicisinin elinde bir terazi vardı. Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: "Bir ölçek buğday bir dinara, üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağına, şaraba zarar verme!" Kuzu dördüncü mührü açınca, "Gel!" diyen dördüncü yaratığın sesini işittim. Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı Ölüm'dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.”
İncil’in bu bölümde tarif ettiği atlılar, halk arasında “mahşerin dört atlısı” olarak bilinir; ancak insanlarımızın çoğu bunların ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikre sahip değildir. Aslında burada sıralanan atlar ve binicileri son yedi yıllık zaman sürecinde Mesih Karşıtı’nın yapacakları ve bunun getireceği sonuçları özetler. En önemlisi şunu görebiliyoruz ki, yeryüzünde Mesih Karşıtı kendi egemenliğini kurmaya çalışırken, gerçekte Tanrı göklerden oyunu yönetecektir. Şimdi atlılara ve ne anlam ifade ettiklerine tek tek bakalım:
Beyaz At – Birinci atlı muhtemelen Mesih Karşıtı’nın ilk çıkışını simgeler. Başta tertemiz, barışçıl, son derece hoşgörülü bir karaktere bürünecektir. Böylece başarıdan başarıya ilerleyecektir. Herkes onun ak ve pak duruşuna bayılacaktır. İlginçtir ki, daha sonra gerçek Mesih’in beyaz bir ata binmiş olarak geldiğini okuyoruz.59 Muhtemelen Mesih Karşıtı gerçek Mesih’in yaptığı gibi kendini dünyanın kurtarıcısı olarak gösterecektir. Böylece bütün insanlar onun ardından gidecektir; çünkü o insanlığa barış ve huzur vaat edecektir. Bu konuda ilk aşamada başarılı da olacaktır.
Kırmızı At – İkinci atlı ilkinden çok farklıdır. Kırmızı rengi kanı çağrıştırır. Bu at bir savaş habercisidir. Onun gelişiyle birlikte barış dönemi sona erecek ve insanlar adeta birbirinin boğazlarına yapışmaya başlayacaklar. Tüm dünya kaosa girecek ve insanlar hayvan gibi birbirini parçalayacaklar. Kırmızı atlı, Mesih Karşıtı’nın egemenliğinin ikinci dönemini tarif ediyor. Muhtemelen ona yardım edecek “Sahte Peygamberi” temsil ediyor olabilir. Anlaşılan, barışla başlayan düzen kısa bir süre sonra son derece kanlı bir savaş ortamına dönüşecektir.
Siyah At – Bu defa simsiyah bir at çıkar karşımıza. Elinde sadece bir terazi görürüz. Terazi ticareti sembolize ediyor. Ancak söylenen sözlere bakacak olursak insanların artık zorbalık ve vahşi bir tamahkârlıkla ticaret yaptıklarını anlıyoruz. Çünkü buğday ve arpa gibi sıradan ve temel ihtiyaçlar korkunç fiyatlarla satılıyordur. Demek ki, başta barış müjdeleyen Mesih Karşıtı’nın egemenliği daha sonra kana bulanacak ve her zamanki gibi savaşın en büyük sonuçları olan kıtlık ve açlık gibi belalar baş göstermeye başlayacaktır. İnsanlar da birbirine yardım etmek yerine ellerindeki mamulleri gittikçe tırmanan fiyatlarla satmaya kalkışacaktır.
Soluk Renkli At – Şimdi dört atlı arasında en ürperticisine geldik. Çünkü bu atın belirli bir rengi bile yok. Rengi ölümün rengi gibi soluktur. Bu defa ata binenin ismi verilir. Adı “Ölüm”dür. Ayrıca yalnız değildir; çünkü “Ölüler diyarı” hemen ardından gelir. Bu ikili takım tarafından dünyanın dörtte birine ölüm saçılmasına izin veriliyor. Bu korkunç bir rakamdır. Dünyanın nüfusunun 8 milyar olduğunu varsaysak, demek ki, 2 milyar insan ölecek. Yani Türkiye büyüklüğünde yaklaşık 12 ülkenin insanı yok olacak demektir. Gerçekten korkunç. Peki nasıl ölecekler? Ayette dört sebep veriliyor: kılıç/savaş, kıtlık/açlık, salgın hastalıklar ve vahşi hayvanlar.
İlk başta beklenen durumdan Mesih Karşıtı’nın vaat ettiklerinin tam ters bir durumuna döndü. Huzur ve esenlik müjdelendi; ama korkunç savaşlar, kıtlıklar ve milyarların ölümü ile sonuçlanan olaylar baş gösterdi. Ölüm eli kolu sallaya sallaya gezecek yeryüzünün tümünde.
İlk dört mühür Mesih Karşıtı’nın yeryüzü sahnesine çıktıktan sonra yaşanacak genel sıkıntıları resmeder. Başta süt liman olan bir geleceğe yelken açılır; ama sonra dünya korkunç bir savaş, kıtlık ve ölüm girdabına yakalanır. Ama bu daha işin başlangıcıdır, Mesih’in dediği gibi ‘sancıların başlangıcı’.
5. MÜHÜR: Vahiy 6:9-11 – “Kuzu beşinci mührü açınca, sunağın altında, Tanrı'nın sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle öldürülenlerin canlarını gördüm. Yüksek sesle feryat ederek şöyle diyorlardı: "Kutsal ve gerçek olan Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin?" Onların her birine beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan öbür Tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi.”
Beşinci mühürle ortaya çıkan manzara diğerlerden çok farklı. Burada göklerde bulunan bir şehitler topluluğu görünür. Demek ki, Mesih Karşıtı ve Sahte Peygamber’in başlattığı zulüm dalgasının etkisiyle binlerce kişi can verecektir. Bu kişiler özellikle Mesih’e olan sevgi ve sadakatlerinden dolayı öldürülen imanlılardır. Rab’be feryat ederek bir an evvel haklarının verilmesini talep ediyorlar. Rab onları teselli edip bir süre daha beklemelerini ister. Anlaşılan, bu sıkıntı zamanında imanlılar çok baskı görecek ve büyük bir kalabalık tanıklıklarını kendi kanlarıyla imzalayacaklar.
6. MÜHÜR: Vahiy 6:12-17 – “Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir rüzgârla sarsıldığında nasıl ham incirlerini dökerse, gökteki yıldızlar da öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ, her ada yerinden sökülüp alındı. Dünya kralları, büyükleri, komutanları, zenginleri, güçlüleri, özgürü kölesi herkes mağaralara, dağlardaki kayaların arasına gizlendiler. Dağlara, kayalara, "Üzerimize düşün!" dediler, "Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu'nun gazabından saklayın bizi! Çünkü onların gazabının büyük günü geldi. Buna kim dayanabilir?”
Altıncı mühür açılınca korkunç bir deprem yaşanır. Bizler de belki birden fazla büyük deprem yaşamışızdır; ama bahsedilen bu deprem çok farklı olacaktır. Çünkü sadece yeryüzünün bir bölgesi değil, gök kubbe dahi dünyanın tümü sarsılacak. Tüm evren adeta kalburdan geçirilecektir.
Tarif edilen olayları harfiyen yorumlayacak olursak dünyanın sonuna yaklaştığımız anlaşılır. Ancak ilginçtir ki, ayetlerin dediğine göre dünyanın büyük saydıklarından tut en küçüklerine kadar herkes Yüce Rab’bin önünde diz çöküp tövbe etmek yerine, kendi canlarını kurtarma derdine düşecekler. Hatta bazıları Rab’bin adaletiyle yüzleşmektense intihar etmeyi tercih edecekler. Ancak şunu unutuyorlar ki, öldüklerinde Tanrı’yla yüz yüze gelecek ve günahlarıyla karşı karşıya kalacaklar.
Vahiy 8. bölümün başında Mesih yedinci mührü açınca göklerde büyük bir sessizlik oluyor. Sonra yedi melek ortaya çıkıyor ve ellerine yedi borazan veriliyor. Eskiden borazanlar, bayramları kutlamak, savaş zamanlarında halkı düşmana karşı uyarmak ya da askeri birlikleri yönetmek için kullanılan bir aletti. Burada ise borazanlar, Tanrı gazabının habercisi olarak kullanılmaktadır.
Yedinci mühürle gündeme gelen borazanlar daha önce gördüğümüz bazı olayların açılımını sunuyor. Yeryüzü ve gökyüzünün ne şekilde sarsılacağını okuyoruz. Tüm bunlar artık yedi yıllık sıkıntı zamanının sonuna doğru olacaktır. Ayrıntılara bakalım:
1. BORAZAN: Vahiy 8:7 – “Birinci melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş oluştu, yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar yandı.” - İlk borazan bitkiler üzerine düşecek belalara yol açar. Kan ve ateşle karışık dolu yağmasıyla tüm bitkilerin üçte biri yok olacaktır. Bu yine korkunç bir rakamdır. Asya kıtasının tümü dolu ve ateş yağmuruyla tutuştuğunu düşünün!
2. BORAZAN: Vahiy 8:8 - “İkinci melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağ gibi büyük bir kütle denize atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü. Denizdeki yaratıkların üçte biri öldü, gemilerin üçte biri yok oldu.” - Bu defa göklerden devasa bir kütle, belki de bir meteor denize düşüyor. Bu cismin ilginç yanı, etkisiyle denizin üçte biri kana dönüşüyor olmasıdır. Dolayısıyla etkilenen tüm canlılar telef olacak ve çok sayıda gemi yok olacak. Tüm denizlerin üçte biri Atlantik Okyanusu kadar eder. Gerçekten inanılmaz bir yıkım olacak.
3. BORAZAN: Vahiy 8:10 – “Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü. Bu yıldızın adı Pelin'dir. Suların üçte biri pelin gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan öldü.” – Üçüncü borazanla bu kez, anlamı ‘acı’ olan Pelin adında büyük bir yıldız özellikle ırmak ve su kaynaklarının üzerine düşüyor. Böylece dünyanın tatlı suyunun üçte biri bir anda acılaşıyor. Bu acı sıradan bir acı da değil, zehirleyici ve öldürücü bir etkiye sahiptir. Böylece yalnız okyanus ve denizler değil, temiz su kaynaklarının büyük bir bölümü de yok olacağını görüyoruz. Daha şimdiden yeryüzünde yeterli su bulmada zorlanan insanların o günlerde nasıl sıkıntı yaşayacaklarını tahmin etmek edebiliriz.
4. BORAZAN: Vahiy 8:12 – “Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri, yıldızların üçte biri vuruldu. Sonuç olarak ışıklarının üçte biri söndü, gündüzün ve gecenin üçte biri ışıksız kaldı.” - Yine altıncı mühürde gördüğümüz gibi güneş, ay ve yıldızlar vurulur. Daha önce belirttiğimiz gibi bu belalar aslında altıncı mühürle başlayan olayın detayı ve devamıdır. Ne var ki, başta yalnız gök cisimlerin üçte biri kadar etkilenecektir. Yine de dünya bir hayli sarsılacak ve dondurucu soğuklar yaşanacaktır.
Bu noktaya kadar sıkıntı zamanının gittikçe kaosa sürükleneceğini görebildik. Ne var ki, bundan sonra olacakların yanında bu ilk sıkıntılar küçük doğum sancıları gibidir. Hatta Rab’bin sözü şu acı gerçeği dile getirir: "Borazanlarını çalacak olan öbür üç meleğin borazan seslerinden yeryüzünde yaşayanların vay, vay, vay haline!" (Vahiy 8:13). Böylece kalan üç borazan üç “Vay” oluşturur. Bir sonraki bölüm ‘vaylar’ın ilkini anlatmaya başlar:
5. BORAZAN - Vahiy 9:1-12 - “Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere açılan kuyunun anahtarı ona verildi. Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından güneş ve hava karardı. Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara yeryüzündeki akreplerin gücüne benzer bir güç verilmişti. Çekirgelere yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi. Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan kaçacak. Çekirgelerin görünümü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri insan yüzleri gibiydi. Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. Demir zırhlara benzer göğüs zırhları vardı. Kanatlarının sesi savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. Akrebinkine benzer kuyrukları ve iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay zarar verecek güce sahiptiler. Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Avaddon, Grekçe adıysa Apolyon'dur. Birinci "vay" geçti, işte bundan sonra iki "vay" daha geliyor.”
Manzara dehşet vericidir! Bu anlatılanlar Hollywood filmi senaryosu değil, gerçekten olacak şeylerdir. Çünkü başlarındaki saç tellerine kadar her şeyin son derece titiz bir şekilde tarif edildiğini görüyoruz. Anlaşılan gün gelecek ki, bunlar gerçekten insanların karşısına çıkacak yaratıklardır. Çünkü Yuhanna en ince ayrıntısına kadar onları tarif eder. Aslında son yıllarda gelişen genetik mühendisliği; mutasyonlar ve klonlamalar, bu tür yaratıkların olası kaynağı konusunda bize bir ipucu veriyor olabilir. Bilim adamları artık istedikleri yaratıkları geliştirebiliyorlar. Burada tarif edilen türden yaratıkları icat etmeleri pek zor ve uzak bir ihtimal sayılmaz. Birinin bundan binlercesini yaptığını düşünün. Sonra dipsiz derinliklerden çıkan kötü ruhların ellerine düştüklerini düşünün. Bunlar, cinli çekirgeler olacaktır. Alın, size hayal edilebilecek en korkunç kâbus. Böylece Rab, Mesih Karşıtı’na tapan insanları yargılayacaktır.
6. BORAZAN - Vahiy 9:13-21 – “Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan gelen bir ses işittim. Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, "Büyük Fırat Irmağı'nın yanında bağlı duran dört meleği çöz" dedi. Tam o saat, o gün, o ay, o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. Atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu. İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılanı andıran kuyruklarının başıyla zarar verirler. Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. Adam öldürmekten, büyü, fuhuş, hırsızlık yapmaktan da tövbe etmediler.”
Son borazan bir önceki kadar ilginç ve anlaşılması zordur. Başta Fırat Nehri’nin yanında bağlı tutulan dört melekten söz edilir. Bunlar muhtemelen Şeytan yandaşı olup günaha düşmüş melekler, yani kötü ruhlardır; çünkü çözülünce insanların üçte birini öldürmek için harekete geçiyorlar. Sonra sayısı 200 milyon olan bir ordudan söz edilir. Dünya tarihinde hiç bu kadar büyük bir ordu savaşa girmemişti. Ama ilginçtir ki son yıllarda Çin böyle bir orduya sahip olduğunu iddia etmiştir. Demek ki, mümkündür. Peki bu kadar büyük bir ordu niçin toplanacak? Muhtemelen Armagedon savaşına katılmaya gelecekler. Burada tarif edilen garip yaratıkların ne olduğu konusunda farklı düşünceler vardır. Kimisi bundan yaklaşık 2000 sene önce yazan Yuhanna’nın kendi ilkel diliyle modern savaş makinelerini tarif etmeye çalıştığını düşünüyor. Belki de bir önceki borazanda gördüğümüz gibi bunlar genetik mutasyon aracılığıyla geliştirilen yaratıklar da olabilir. Her ne olacaksa, “tam o saat, o gün, o ay, o yıl için” hazırlanan ve son savaşa katılmak üzere harekete geçen bu ordular, dünyaya korkunç ıstıraplar çektirecekler. Artık o zamana kadar kaç insan hayatta kalır bilemeyiz; ama üçte birinin yok olması yine de korkunç bir rakamdır. Ama ne ilginçtir ki, tüm bunların sonunda insanlar hala Tanrı’ya dönüp tövbe etmeyi reddedecekler. İnsanların bu akıl almaz inat ve gururu Tanrısal gazabı açıkça davet ediyor.
ARMAGEDON – Şimdi son günlerin en çok ilgi toplayan olayına geliyoruz: “Armagedon”. Tarihin başlangıcından bu yana güngörmüş en büyük ve korkunç savaş olacaktır. Mesih Karşıtı yeryüzünün hemen hemen tüm ordularını toplayacaktır. Kimler kimlere karşı savaşacak? İncil’in 2000 yıllık vahiylerine göre tüm ordular Mesih’e dönmüş Yahudiler’e karşı gelecektir! Ancak sonuç beklenilenden çok farklı olacak. Çünkü İsa Mesih’in kendisi gelip halkının düşmanlarını alt edecektir. Gerçekten korkunç bir son olacaktır. Şimdiyse sırayla bu savaşın ayrıntılarına bakalım. Çünkü hepsi bir günde olup bitmeyecek. Bu savaşın hazırlıkları ve orduların manevraları aylarca devam edecektir.
Vahiy 15. bölüme geldiğimizde, sıkıntı zamanının sonu yaklaşınca, insanlığın başına gelecek son belaları okuyoruz: “Gökte büyük ve şaşılası başka bir belirti gördüm: Son yedi belayı taşıyan yedi melekti. Çünkü Tanrı'nın öfkesi bu belalarla son buluyordu.”60 Sonra son yedi belayı taşıyan yedi melek belirir. Belaları, sembolik olarak ellerindeki kâselerde taşırlar. Vahiy 16. bölümünde artık Tanrı gazabının son darbesini, adaletinin de son yargısını görüyoruz. Şimdi yedi kâseyi tek tek ele alalım:
1. KASE: Vahiy 16:1-2 – “Sonra tapınaktan yükselen gür bir sesin yedi meleğe, ‘Gidin, Tanrı'nın öfkesiyle dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın!’ dediğini işittim. Birinci melek gidip tasını yeryüzüne boşalttı. Canavarın işaretini taşıyıp heykeline tapanların üzerinde acı veren iğrenç yaralar oluştu.” – İlk melek gazap dolu kâseyi yeryüzüne boşalttığında Mesih Karşıtı’nın işaretini alan ve ona tapanların üzerinde iri yarı yaralar oluşacak. Bunlar hem çok iğrenç olacak hem de korkunç bir acı verecektir.
2. KASE: Vahiy 16:3 – “İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz ölü kanına benzer kana dönüştü, içindeki bütün canlılar öldü.” – İkinci melek kâsesini denizin üzerinde döküyor. Böylece denizin tümü kana dönüşüyor ve içindeki tüm canlılar ölecek. Hatırlarsak ikinci borazan çalınınca da benzer bir olay yaşandı ancak o zaman sadece denizin üçte biri etkilenmişti. Bu defa tümü etkilenecek.
3. KASE: Vahiy 16:4-7 – “Üçüncü melek tasını ırmaklara, su pınarlarına boşalttı; bunlar da kana dönüştü. Sulardan sorumlu meleğin şöyle dediğini işittim: "Var olan, var olmuş olan kutsal Tanrı! Bu yargılarında adilsin. Kutsalların ve peygamberlerin kanını döktükleri için, içecek olarak sen de onlara kan verdin. Bunu hak ettiler.’’ Sunaktan gelen bir sesin, ‘’Evet, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, yargıların doğru ve adildir’’ dediğini işittim.” – Yine borazanlar ile olduğu gibi bir sonraki bela nehirleri ve su kaynaklarını vuracak. Ancak bu kez yeryüzündeki tüm nehirler ve akıntılar bundan payını alacak ve insanlar tamamen susuz kalacaklar. Melek ise insanların bunu fazlasıyla hak ettiklerini vurguluyor; çünkü asırlardır masum insanların kanını dökmüşlerdir. Şimdi onlar kan içmek zorunda kalacaklar.
4. KASE: Vahiy 16:8-9 – “Dördüncü melek tasını güneşe boşalttı. Bununla güneşe insanları yakma gücü verildi. İnsanlar korkunç bir ısıyla kavruldular. Tövbe edip bu belalara egemen olan Tanrı'yı yücelteceklerine, O'nun adına küfrettiler. – Yine dördüncü borazanda olduğu gibi bu kez gök cisimleri vurulacak. Ancak borazan çalınınca güneş kısmen söndürüldüğü yerde burada güneşin daha güçlü yanıp insanları yakacağını okuyoruz. Yeryüzünde hiç yaşanmamış bir sıcaklık dalgası oluşacaktır. Ama en şaşırtıcı şey şudur ki, insanlar Rab’bin merhametine sığınmak yerine O’na daha da küfredecekler. İşte insan bu kadar da asi ve inatçı olabilir.
5. KASE: Vahiy 16:10-11 – “Beşinci melek tasını canavarın tahtına boşalttı. Canavarın egemenliği karanlığa gömüldü. İnsanlar ıstıraptan dillerini ısırdılar. Istırap ve yaralarından ötürü Göğün Tanrısı'na küfrettiler. Yaptıklarından tövbe etmediler.” – Korkunç bir ısı dalgası ve aşırı ışınlanmadan sonra birden dünya karanlığa gömülecektir. Ancak ilginçtir ki, “tüm dünya” demiyor, yalnız Mesih Karşıtı’nın hüküm sürdüğü bölgeler etkilenecektir. Bu öyle korkunç bir karanlık olacak ki, insanlar ıstıraptan kendi dillerini ısıracaklar. Ama yine insanlar tövbe etmek yerine Tanrı’ya karşı daha da küstahlaşacaklar.
6. KASE: Vahiy 16:12-16 – “Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı'na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar... Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar.” – Altıncı borazan durumunda olduğu gibi yine Fırat Nehri sahneye giriyor. “Gündoğusundan” gelen krallar ve orduları için yol açılsın diye kâse nehre boşaltılıyor. “Gündoğusu” ifadesi ile muhtemelen uzak doğu kastediliyor. Acaba altıncı borazan çalınınca harekete geçen 200 milyon askerlik ordu, doğudan gelen bu ordular ile bir olabilir mi? Aralarındaki ilişki her neyse Fırat Nehri kurutuluyor ki, gelen ordular rahatlıkla İsrail üzerine yürüyebilsin.
Daha sonra Şeytan’dan, Mesih Karşıtı’ndan ve Sahte Peygamber’den çıkan üç kötü ruh, büyük harikalar yaparak dünya krallarını Yahudiler’e karşı savaşmak üzere toplamaya başlayacaklar. Dünya ordularını topladıkları yerin ismi de “Armagedon”dur. Esas İbranice olan bu yerin nerede olduğu konusunda farklı düşünceler var: Kimisi İsrail’in kuzeyinde bulunan Megido harabelerinin önünde açılan koskoca Yizreel vadisidir der. Kimisi ise bunun Kudüs için bir kod isim olduğunu düşünür. Her neresi olacaksa, bugünkü İsrail topraklarında olacağı kesindir. Gerçekten korkunç bir manzara olacaktır. Yeryüzünün görmüş olduğu en kalabalık ve dehşet verici ordu bir arada toplanacaktır. Tek amaçları da İsrail oğullarını silip süpürmek olacaktır.
7. KASE: Vahiy 16:17-21 – “Yedinci melek tasını havaya boşalttı. Tapınaktaki tahttan yükselen gür bir ses, ‘’Tamam!’’ dedi. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı. Büyük kent üçe bölündü. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük Babil'i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi. Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu. İnsanların üzerine gökten tanesi yaklaşık kırk kilo ağırlığında iri dolu yağdı. Dolu belası öyle korkunçtu ki, insanlar bu yüzden Tanrı'ya küfrettiler.”
Artık sona çok yaklaştık. Dünyanın görmüş olduğu en büyük deprem yaşanacak. Kudüs üçe bölünecek. Dünyanın diğer kentleri yerle bir olacak. Özellikle Babil diye geçen Mesih Karşıtı’nın başkenti yıkımdan en büyük payı alacak. Adalar ortadan kalkacak ve dağlar yerinden oynayacak. Yine daha önce görüldüğü gibi korkunç bir dolu fırtınası patlak verecek. Ancak bu sefer dolu taneleri devasadır. Göklerden 40 kilo ağırlığında buz parçalarının uçak hızıyla yere çakıldığını düşünün. Ama yine her zamanki gibi insanlar Rab’bin önüne gelip tövbe etmektense küfretmeyi tercih edecekler. Böylece Rab yeryüzü üzerinde gazabını döktükçe dökecektir.
Şimdiye kadar kapkara, korkunç savaş bulutlarının İsrail üzerinde toplanacağını gördük. Dünyanın birçok yerinden; ama özellikle İsrail’i bir türlü sevemeyen komşularından oluşan devasa ordu Armagedon’da bir araya gelecek. Rab, diğer bir yandan, onların üzerine büyük belalar yağdıracak ama sonun gelmesine daha vakit var. Peygamber Zekeriya özellikle savaşın son aşamasını çok ayrıntılı bir şekilde tarif eder:
Zekeriya 14:1-2 – “İşte RAB'bin günü geliyor! Ey Yeruşalim halkı, senden yağmalanan mal gözlerinin önünde paylaşılacak. Yeruşalim'e karşı savaşmaları için bütün ulusları bir araya getireceğim. Kent ele geçirilecek, evler yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek. Kentte yaşayanların yarısı sürgüne gönderilecek, geri kalanlar kentte kalacak.”
“Rab’bin Günü” özellikle Kutsal Kitap’ta sıkça işlenen bir motiftir.61 Rab’bin günü, Rab’bin kendisi dünyaya müdahale ederek özellikle adaletini ve gazabını göstereceği gündür. Ayrıca Mesih’e iman eden İsrail oğullarının kurtuluşunun sağlandığı dönem için kullanılır. Bu ayetlerde sıkıntı döneminin son günlerinde yaşanacak olayları okuyoruz. Fakat tam her şey sona ermiş gibi görünürken birden imanlıların kaderi tamamen değişecektir.
MESİH’İN DÖNÜŞÜ – İşte İsrail oğullarının Musa zamanındaki kölelik döneminden bu yana gördükleri en karanlık saatinde nihayet hep bekledikleri güçlü Mesih bulutlarla geri dönecektir:
Zekeriya 14:3-5 - “Sonra RAB, savaş zamanlarında yaptığı gibi, gidip bu uluslara karşı savaşacak. O gün O'nun ayakları Yeruşalim'in doğusundaki Zeytin Dağı'nın üzerinde duracak. Zeytin Dağı doğuya ve batıya doğru ortadan yarılıp çok büyük bir vadi oluşturacak. Dağın yarısı kuzeye, öbür yarısı güneye çekilecek. Yarılan dağımın oluşturduğu vadiden kaçacaksınız…O zaman Tanrım RAB bütün kutsallarla birlikte gelecek!”
Ne kadar mükemmel bir manzara olacaktır! İmanlılar tam yok olmak üzereyken Rab’bin kendisi gelip halkı uğruna savaşa müdahale edecektir. İsa Mesih’in bu görkemli dönüşü Kutsal Kitap’ın birçok yerinde müjdelenir. Birkaç örneğe bakalım:
Yoel 3:15-17 – “RAB Siyon'dan62 kükreyecek, Yeruşalim'den gürleyecek. Gök ve yer sarsılacak. Ama RAB kendi halkı için sığınak, İsrailliler için kale olacak. O zaman bileceksiniz ki, Siyon'da, kutsal dağımda oturan Tanrınız RAB benim. Yeruşalim kutsal olacak; yabancılar bir daha orayı ele geçiremeyecek.”
Bu bölümde Mesih kükreyen bir aslana benzetilir. Mesih ilk gelişinde insanlık uğruna kurban edilen bir kuzu olarak simgelenirken ikinci gelişinde insanlığı yargılayan bir aslan olarak simgelenir.63 O gün Rab’be karşı gelmiş insanlar son derece korkunç bir sonla karşılaşacaklar. Peygamber Zekeriya ayrıntıları şöyle verir:
Zekeriya 14:12-15 - “Yeruşalim'e karşı savaşan bütün halkları RAB şu belayla cezalandıracak: Daha sağken bedenleri, gözleri, dilleri çürüyecek. O gün RAB insanları büyük dehşete düşürecek. Herkes yanındakinin elini yakalayacak, birbirlerine saldıracaklar. Yahudalılar da Yeruşalim'de savaşacak. Çevredeki bütün ulusların serveti, çok miktarda altın, gümüş, giysi toplanacak. Düşman ordugahlarındaki bütün hayvanlar da at, katır, deve, eşek benzer bir belaya çarptırılacak.”
Yukarıdaki ayrıntıların hepsi Mesih doğmadan yüzlerce sene evvel yazılmıştır. İncil’e baktığımızda ise Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili daha fazla ayet ile karşılaşıyoruz. Öncellikle Mesih’in kendisi ikinci gelişini şöyle anlattı:
Matta 24:30-31 – "O zaman İnsanoğlu'nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Kendisi güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler O'nun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dünyanın dört bucağından toplayacaklar.”
Burada Mesih, kendisine ait olanları yanına toplayacağını anlatır. Yani kendisine sadık kalan herkesi koruma altına alacaktır. Mesih imanlıları diğer uluslar gibi gazaba uğramayacaklar, Rab onları kurtaracaktır. Kutsal Kitap pek çok yerde imanlıların aniden Rab’bin yanına alınacaklarına ilişkin öğreti veriyor.64 Bunun tam ne zaman olacağını bilmek, yani büyük sıkıntı zamanından önce mi, ortasında mı yoksa sonuna doğru mu olacağını tam olarak tespit etmek mümkün değil. Ancak şundan emin olabiliriz ki, Mesih’e sadık kalan herkes sonunda kurtulacaktır.
Son olarak Vahiy bölümünde Rab’bin Havari Yuhanna’ya bildirdiği sözlere baktığımızda baştan sona kadar Mesih’in ikinci gelişini vurguladığını görebiliyoruz.
Vahiy 1:7 – “İşte bulutlarla geliyor! Her göz O'nu görecek, O'nun bedenini deşmiş olanlar bile. O'nun için dövünecek yeryüzünün bütün halkları. Evet, böyle olacak! Amin.”
Vahiy 19:11-16 - “Bundan sonra göğün açılmış olduğunu, beyaz bir atın orada durduğunu gördüm. Binicisinin adı Sadık ve Gerçek'tir. Adaletle yargılar, savaşır. Gözleri alev alev yanan ateş gibidir. Başında çok sayıda taç var. Üzerinde kendisinden başka kimsenin bilmediği bir ad yazılıdır. Kana batırılmış bir kaftan giymişti. Tanrı'nın Sözü adıyla anılır. Beyaz, temiz, ince ketene bürünmüş olan gökteki ordular, beyaz atlara binmiş O'nu izliyorlardı. Ağzından ulusları vuracak keskin bir kılıç uzanıyor. Onları demir çomakla güdecek. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın ateşli gazabının şarabını üreten masarayı kendisi çiğneyecek. Kaftanının ve kalçasının üzerinde şu ad yazılıydı: KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ”
Artık asıl beyaz atlı olan Kurtarıcı geldi. Binicisi gerçek Mesih İsa’nın kendisidir. Dünyaya ilk gelişinde sıradan bir insan olarak gelmişti; ancak ikinci gelişinde görkemli bir Kral olarak gelecektir. Geliş amacı da Tanrı düşmanlarını adaletle yargılamak ve halkını savaştan kurtarmaktır. Ancak dikkat edersek hiçbir silah kullanmaya gerek duymayacak, çünkü Mesih’in kendi ağzından çıkan ilahi kelâm tüm hasımlarını durdukları yerde yok etmeye yetecektir. Böylece gerçek Rab ve Kral dünya sahnesine çıkmış, egemenliği başlatmış bulunuyor. Artık O’nun krallığının sonu olmayacak. Sonra Mesih Karşıtı ve Sahte Peygamber’in uğrayacakları sonu da okuyoruz:
Vahiy 19:17-21 - Bundan sonra güneşte duran bir melek gördüm. Göğün ortasında uçan bütün kuşları yüksek sesle çağırdı: "Kralların, komutanların, güçlü adamların, atlarla binicilerinin, özgür köle, küçük büyük, hepsinin etini yemek için toplanın, Tanrı'nın büyük şölenine gelin!" Sonra canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan'la O'nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. Canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. Geriye kalanlar, ata binmiş Olan'ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar bunların etiyle doydu.
İşte Mesih düşmanlarının son hali böyle olacaktır! Böylece yedi yıllık sıkıntı zamanı sona erecektir.
MESİH’İN EGEMENLİĞİ – Mesih yeryüzüne ikinci defa geldiğinde öncellikle kendisine karşı gelen fitnecileri alt edecek ve onları yargılayacaktır. Ama bir diğer önemli amacı ise Tevrat’tan beri vaat edilen görkemli ve sonsuz barışı sağlayacak olan krallığını yeryüzünde kurmak olacaktır.65 Kutsal Kitap Mesih’in yeryüzüne geldikten sonra ne yapacağını çok açık bir şekilde gösterir.
Zekeriya 14:6-9 - “O gün ışık olmayacak, ışık veren cisimler kararacak. Özel bir gün, yalnız RAB'bin bildiği bir gün olacak. Gece de gündüz de olmayacak. Gece aydınlık olacak. O gün Yeruşalim'in içinden diri sular akacak. Yaz kış suların yarısı Lut Gölü'ne, öbür yarısı Akdeniz'e akacak. RAB bütün dünyanın kralı olacak. O gün yalnız RAB, yalnız O'nun adı kalacak.”
İsa Mesih şimdiden Tanrı kudretinin sağına oturmuş göklerin kralıdır; ama o gün dünyaya geldiğinde Kudüs’te bedensel atası Davut’un tahtına oturup krallığını sürdürecektir.66 Böylece Şeytan’ın insanlardan çalmış olduğu egemenliği yeniden kurmuş olacaktır. Mesih’in yeryüzündeki krallığıyla ilgili Kutsal Kitap daha pek çok ayrıntıya yer veriyor. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
Mesih tüm hasımlarını yargılayacaktır. Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi Mesih Armagedon savaşını noktalamak üzere gelecektir. Orada İsrail oğullarını yok etmek için toplanan orduları, ağzından çıkan kutsal sözüyle yerle bir edecektir. Ancak savaşa katılmayan diğer uluslar ne olacaktır? Bunu Mesih şöyle anlatmıştı:
Matta25:31-32 – “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak.”
Mesih’in sözlerinden anlaşılan şu ki, sıkıntı döneminden sonra yeryüzünde kalan tüm insanlar iki gruba ayrılacaktır. Rab onları imanlılara karşı nasıl davrandıklarına göre yargılayacaktır. Eğer sıkıntı zamanında Mesih’in çocuklarına iyi davrandılarsa, iman etmemiş olsalar da Rab onları sırf bu iyilikleri yüzünden hayatlarını bağışlayacaktır. Ancak Mesih’in çocuklarına karşı iyi davranmamış olanları doğrudan sonsuz azaba gönderecektir.
Peki bu arada Şeytan’a ne olacak? Tüm bu sıkıntılara sebep olan Şeytan’a özel bir ceza verilecektir. İncil bunu şöyle dile getirir:
Vahiy 20:1-3 - “Sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir vardı. Melek ejderhayı –İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı– yakalayıp bin yıl için bağladı. Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.”
Okuduğumuz gibi Şeytan bağlanıyor ve bin yıllık bir süre için zindana atılıyor. Burada Mesih’in yeryüzündeki krallığının süresi 1000 yıl olacağını da öğreniyoruz. Bu zaman boyunca yeryüzünde Şeytan hazır bulunmayacaktır. Ancak bu sürenin sonunda Şeytan son defa serbest bırakılacaktır. Sonra Rab’be ve kutsal kentine karşı ayaklanan Şeytan ve sayısız orduları, gökten yağan ateşle yok edilecektir. Böylece Şeytan da nihayet çoktan hak ettiği yere gönderilecektir. Sonsuz işkence çekmek üzere ateş gölüne atılacaktır.67
Tanrı kulları dirilip Mesih’le birlikte hüküm sürecekler. Yine Mesih’in krallığının başlangıcına dönüyoruz ve Mesih’in dünyaya hükmetme görevini kendi kutsalları arasında paylaştığını okuyoruz. Ayrıca Vahiy bölümünde birçok kişinin dirilişinden de söz edilir:
Vahiy 20:4-6 – “Bazı tahtlar ve bunlara oturanları gördüm. Onlara yargılama yetkisi verilmişti. İsa'ya tanıklık ve Tanrı'nın sözü uğruna başı kesilenlerin canlarını da gördüm. Bunlar, canavara ve heykeline tapmamış, alınlarına ve ellerine onun işaretini almamış olanlardı. Hepsi dirilip Mesih'le birlikte bin yıl egemenlik sürdüler. İlk diriliş budur. Ölülerin geri kalanı bin yıl tamamlanmadan dirilmedi. İlk dirilişe dahil olanlar mutlu ve kutsaldır. İkinci ölümün bunların üzerinde yetkisi yoktur. Onlar Tanrı'nın ve Mesih'in kâhinleri68 olacak, O'nunla birlikte bin yıl egemenlik sürecekler.”
Havari Yuhanna burada ilk dirilişe katılanların son derece mutlu olduklarını söyler. Bunlar sıkıntı zamanı süresince Mesih uğruna canlarından olmuş olanlardır. Demek ki bu kişiler, Mesih’in egemenliğine katılmak üzere ölümden dirilecektir. Bu dirilişe katılanlar artık bir daha ölmemek üzere bedensel hayata tekrar kavuşacaklar. Onlar Rab’bin kutsal hizmetinde yer alacaklar.
Mesih yeryüzündeyken yargılama işinin ve ölüleri ölümden diriltme görevinin kendisine emanet edildiğini birçok kez vurguladı.69 Büyük sıkıntı zamanında ölmüş olan imanlıları ölümden diriltmenin yanısıra Mesih, dünyanın başlangıcından beri ölmüş diğer tüm imanlıları da diriltecektir. Bunların arasında İbrahim, Musa ve Davut gibi birçok büyük peygamber de olacaktır. Onlar Mesih’in yeryüzündeki 1000 yıllık krallığına katılacaktır.70
Yeryüzünde esenlik hâkim olacaktır. Mesih hasımlarını yargılayıp yok ettikten sonra yeryüzünün tümünü yenileyecektir. Dünya yavaş yavaş yıkım ve savaş etkilerinden arınacaktır. Silahlar yok edilecek ve yerine barış dönemine ait çalışma aletleri geliştirilecektir. Böylece Aden Bahçesi’nden bu yana dünyanın göremediği mükemmel bir düzen kurulacaktır. Peygamberler bu günleri hep hasretle anlatmışlardı:
Yeşaya 2:4 - “RAB uluslar arasında yargıçlık edecek, birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık.”
Uluslar arasındaki tüm kavgalar sona erecektir; çünkü yeryüzünde artık tek bir Kral ve O’nun adil kanunları hüküm sürecektir. Savaş sözcüğü artık unutulacaktır. Ayrıca asırlardır yeryüzünü kirleten farklı putlar ve inançlar da ortadan kaldırılacaktır.71 Mesih’in kendisi ilahi doğrulukla ve adaletle hüküm sürecektir.
Mesih yeryüzüne geri döndüğünde de bozulan dünyasal işlerin dizginlerini yine eline alacak ve dünyayı orijinal haline geri getirecektir. Böylece tüm kainat ilk başta olduğu gibi sevinçle coşacaktır. İlk Aden Bahçe’sindeki huzur ve esenlik yeniden egemen olacaktır. Peygamberler bu yenilenen dünya düzenini şöyle anlatırlar:
Yeşaya 11:5-9 - “Davranışının temeli adalet ve sadakat olacak. Onun döneminde kurtla kuzu bir arada yaşayacak, parsla oğlak birlikte yatacak, buzağı, genç aslan ve besili sığır yanyana duracak, onları küçük bir çocuk güdecek. İnekle ayı birlikte otlayacak, yavruları bir arada yatacak. Aslan sığır gibi saman yiyecek. Emzikteki bebek kobra deliği üzerinde oynayacak, sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğuna sokacak. Kutsal dağımın hiçbir yerinde kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek. Çünkü sular denizi nasıl dolduruyorsa, dünya da RAB'bin bilgisiyle dolacak.”
Dünyamızı bulunduğu perişan hale getiren Tanrı bilgisizliği yerine, kutsal bir Tanrı bilgisi yaygınlaşacak; çünkü yeryüzünün tümü Rab’bin bilgisiyle dolup taşacaktır. Barışın sebebi Mesih’in kendisi olacak; çünkü herkes O’nu tanıyacak ve O’na itaat edecektir. Böylece 1000 yıllık egemenlik süresince tüm dünyada mükemmel bir barış dönemi yaşanacaktır.
Kudüs tüm dünyanın merkezi olacaktır. Daha önce, Tanrı’nın özellikle Yahudi halkına son günlerle ilgili pek çok vaatte bulunduğunu söylemiştik. İsrail’in tövbesinin ardından bu vaatlerin hepsinin tam olarak bu dönemde yerine gelmesi bekleniyor. Tüm uluslar Yeruşalim’i onarmak ve yüceltmek için Mesih’in ayaklarına gelecekler. Ayrıca o dönemde yaşayanlar dünyanın ilk başlangıcında olduğu gibi uzun yıllar yaşayacaklar. Dünya yaşam standardı ve iklim şartları değişecektir.
Yeşaya 65:17-25 – "Çünkü bakın, yeni bir yeryüzü, yeni bir gök yaratmak üzereyim; geçmiştekiler anılmayacak, akla bile gelmeyecek. Yaratacaklarımla sonsuza dek sevinip coşun; çünkü Yeruşalim'i coşku, halkını sevinç kaynağı olarak yaratacağım. Yeruşalim için sevinecek, halkım için coşacağım. Orada ağlayış ve feryat duyulmayacak artık. Orada birkaç gün yaşayıp ölen bebekler olmayacak, yaşını başını almadan kimse ölümü tatmayacak. Yüz yaşında ölen genç, yüz yaşına basmayan kişi lanetli sayılacak. Evler yapıp içlerinde yaşayacak, bağlar dikip meyvesini yiyecekler. Yaptıkları evlerde başkası oturmayacak, diktikleri bağın meyvesini başkası yemeyecek. Çünkü halkım ağaçlar gibi uzun yaşayacak, seçtiklerim, elleriyle ürettiklerinin tadını çıkaracaklar. Emek vermeyecekler boş yere, felakete uğrayan çocuklar doğurmayacaklar. Çünkü kendileri de çocukları da RAB'bin kutsadığı soy olacak. Onlar bana yakarmadan yanıt verecek, daha konuşurlarken işiteceğim onları. Kurtla kuzu birlikte otlayacak, aslan sığır gibi saman yiyecek. Yılanın yiyeceğiyse toprak olacak. Kutsal dağımın hiçbir yerinde kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek." Böyle diyor RAB.
Üstelik İsrail toprakları bazı coğrafik yeniliklere de uğrayacaktır:
Yeşaya 2:2-3 – RAB'bin Tapınağı'nın kurulduğu dağ, son günlerde dağların en yücesi, tepelerin en yükseği olacak. Oraya akın edecek ulusların hepsi. Birçok halk gelecek, "Haydi, RAB'bin Dağı'na, Yakup'un Tanrısı'nın Tapınağı'na çıkalım" diyecekler, "O bize kendi yolunu öğretsin, biz de O'nun yolundan gidelim." Çünkü yasa Siyon'dan, RAB'bin sözü Yeruşalim'den çıkacak.”
İsa Mesih Kudüs’te tahta oturacak ve oradan tüm ulusları yönetecektir. Yukarıdaki ayetlerin belirttiği gibi Yeruşalim’in ilginç bir yeniliği daha olacak, o da yeni bir Tapınak olacaktır.72 Tapınak hep Tanrı’nın kendi halkı arasındaki varlığını simgelemişti. Son günlerde Rab kendi halkı arasında yeniden yaşayacaktır ve Tapınak bunun en güçlü ve görünür ispatı olacaktır.
İman etmemiş tüm insanlar Beyaz Taht’ın önünde yargılanacaktır. 1000 yıllık Krallık sona erdiğinde Şeytan’ın son isyanı baş gösterecektir. Mesih onu bastırdıktan sonra artık bildiğimiz dünya düzeni ortadan kalkacak ve son yargı, yani “Kıyamet Günü” gelecektir. Havari Yuhanna bu son olayı şöyle anlatır:
Vahiy 20:11-15 – “Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı. Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür. Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldı.”
Bu sırada Mesih, ölmüş ama henüz yargılanmamış, tüm imansızları karşısına almak için, beyaz bir tahta oturuyor. Ancak bu arada bildiğimiz yer ile gökyüzü Rab’bin önünden kaçıp yok oluyor. Böylece kıyamet günü denilen zaman gelmiş olacaktır. O gün dünya artık son bulacaktır. Havari Petrus bu anı şöyle anlatır:
2.Petrus 3:10-12 – “Ama Rab'bin günü hırsız gibi gelecek. O gün gökler büyük bir gürültüyle ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp tükenecek. Her şey böylece yok olacağına göre, sizin nasıl kişiler olmanız gerekir? Tanrı'nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz. O gün gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyip gidecek. Ama biz Tanrı'nın vaadi uyarınca doğruluğun barınacağı yeni gökleri, yeni yeryüzünü bekliyoruz.”
Bildiğimiz dünya hatta tüm evren bu şekilde bir anda tarihe karışacaktır. Bir tek Beyaz Taht görünecek ve tüm insanlar tek tek Mesih’in karşısına çıkacaktır. İman edenler bu yargıya tabii tutulmayacak. Beyaz tahtın önünde yargılanan herkes Mesih’e iman etmemiş kimseler olacaktır. Ayetin belirttiği gibi bunlar küçük büyük tüm insanlar olacaktır. Öldüklerinde gittikleri “ölüler diyarı” adı verilen yerde, yargılanacakları Beyaz Taht duruşmasını bekleyecekler. Zamanı gelince “ölüler diyarı” ölmüş olanların hepsini Mesih’in önüne getirecek. Sonra kitaplar açılacak, özellikle “Yaşam Kitabı” denen önemli bir kitap da açılacaktır. Anlaşılan bu kitaba tüm iman edenlerin ismi yazılı bulunmaktadır. Ne var ki, adı yazılmayan herkes, yargı giyecek ve ateş gölüne atılacaktır. Bu, ikinci ve son ölümdür.
Ateş gölü, yani cehennem, sözlerle anlatılamayacak kadar korkunç bir işkence yeridir. Aslında cehennem Şeytan ve kötü ruhlar için ayarlanmıştır.73 Ancak günah işleyip kendisine uyan tüm insanlar onunla aynı akıbeti paylaşmak üzere oraya mahkûm edilecekler. Mesih’in kendisi oranın ıstıraplarını şöyle anlatır:
Markos 9:48-49 – “'Oradakileri kemiren kurt ölmez, yakan ateş sönmez.' Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır.”
Birçok kişi cehennemin sonsuza dek sürmeyeceğini savunmaya çalışır. Buna dayanarak birçok insan orada bir süre ceza çektikten sonra salıverileceğini düşünürler. Keşke öyle olsaydı! Ne var ki, Rab’bin Kelâmı’na göre cehenneme giden kimse bir daha çıkmaz.74 Orası sonsuz azap yeridir. Bu yüzden daha fırsatımız varken tövbe edip Mesih’e iman etmemiz şarttır. Çünkü İsa Mesih’in dışında kurtuluş yoktur!
YENİ GÖK VE YENİ YERYÜZÜ - İnsanlar cennet dediklerinde akla çok farklı şeyler getirirler. Ancak Kutsal Kitap’a baktığımızda cennet Mesih’in Krallığı’ndan sonra başlayan yeni bir düzendir. Tanrı bununla ilgili şöyle bir vaatte bulunuyor:
2.Petrus 3:13 – “Ama biz Tanrı'nın vaadi uyarınca doğruluğun barınacağı yeni gökleri, yeni yeryüzünü bekliyoruz.”
Özellikle Vahiy bölümünde İsa Mesih, bu yeni gök ve yeryüzünün nefes kesen ayrıntılarını Havari Yuhanna’ya gösterir:
Vahiy 21:1-4 - “Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Deniz de yoktu artık. Kutsal kentin, yeni Yeruşalim'in gökten, Tanrı'nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi. Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘İşte, Tanrı'nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O'nun halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.’"
Yuhanna, cenneti gökten inen görkemli bir kent olarak tarif eder. Mesih yeryüzünden ayrılırken havarilerine “size yer hazırlamaya gidiyorum,” dediği yer burasıdır.75 Bu sayede Tanrı’nın konutu insanlar arasında olacaktır. Rab’bin kendisi dünyasal yaşamdan kalma tüm üzüntüleri, acıları ve gözyaşlarını silecektir. En önemlisi, artık ölüm ortadan kalkmış olacaktır. Bu göksel kente kavuşan herkes ebediyen yaşayacaktır. Tanrı bir anlamda bizleri bozulmamış bir Aden Bahçesi dönemine geri taşıyacaktır. Fakat orada bulunan tüm olağanüstü güzelliklere rağmen asıl önemli ve mükemmel olan şey, Tanrı’yla birlikte aynı yerde yaşamak olacaktır.
İlerleyen ayetlerde Havari Yuhanna gökten inen yeni Kudüs’ü birçok ayrıntısıyla tarif etmeye devam eder:
Vahiy 21:9-27 – “Son yedi belayla dolu yedi tası taşıyan yedi melekten biri gelip benimle konuştu. "Gel!" dedi, "Kuzu'ya eş olacak gelini sana göstereyim." Sonra melek beni Ruh'un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı'nın yanından inen ve O'nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim'i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu. Büyük ve yüksek surları ve on iki kapısı vardı. Kapıları on iki melek bekliyordu. Kapıların üzerine İsrailoğulları'nın on iki oymağının adları yazılmıştı. Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı, batıda üç kapı vardı. Kenti çevreleyen surların on iki temel taşı bulunuyordu. Bunların üzerinde Kuzu'nun on iki elçisinin adları yazılıydı. Benimle konuşan meleğin elinde kenti ve kent kapılarıyla surları ölçmek için altın bir ölçü kamışı vardı. Kent kare biçimindeydi, uzunluğu enine eşitti. Melek kenti kamışla ölçtü, her bir yanı 12.000 ok atımı geldi. Uzunluğu, eni ve yüksekliği birbirine eşitti. Melek surları da ölçtü. Kullandığı insan ölçüsüne göre 144 arşındı. Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı. Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi laciverttaşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, onbirincisi gökyakut, onikincisi ametistti. On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı. Kentte tapınak görmedim. Çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır. Aydınlanmak için kentin güneş ya da aya gereksinimi yoktur. Çünkü Tanrı'nın görkemi onu aydınlatıyor. Kuzu da onun çırasıdır. Uluslar kentin ışığında yürüyecekler. Dünya kralları servetlerini oraya getirecekler. Kentin kapıları gündüz hiç kapanmayacak, orada gece olmayacak. Ulusların görkemi ve zenginliği oraya taşınacak. Oraya murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu'nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecek.”
Mesih’in, imanlılar için hazırladığı kent, tek sözle şahane olacaktır. Kentin ölçüleri de dikkatimizi çeker: 12,000 ok atımı demek yaklaşık her yanı 2,200 kilometre uzunluğunda demek. Yüksekliği de aynı uzunluktadır! Kent tam bir küp şeklinde olacaktır. Kentin içi cam saydamlığında saf altından yapılmış olacaktır. Ancak Mesih’in Krallığı’nda olduğu gibi bu yeni kentte tapınağa gerek kalmayacaktır. Çünkü Tanrı’nın kendisi birebir insanlarla birlikte yaşayacaktır. Üstelik O’nun görkemi her yeri aydınlatacaktır. Bölümün ilerisinde Havari Yuhanna bu kentin birkaç özelliğine daha odaklanır:
Vahiy 22:1-5 - “Melek bana Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi. Kentin anayolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları uluslara şifa vermek içindir. Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtı kentin içinde olacak, kulları O'na tapınacak. O'nun yüzünü görecek, alınlarında O'nun adını taşıyacaklar. Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Tanrı onlara ışık verecek ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler.”
Son manzaralar gerçekten gözlerimizi kamaştırır. Havari Yuhanna Rab’bin tahtından çıkan mükemmel bir nehir tarif eder. Ayrıca onun kenarlarında yetişen ve yıl boyunca on iki farklı meyve veren yaşam ağacının detaylarını anlatır. İlginçtir ki, ilk Aden Bahçesi’nde de büyük bir nehir ve yaşam ağacı vardı. Ancak atalarımız günah işledikten sonra o ağaca dokunmaları yasaklandı. Fakat Kutsal Kitap’ın son bölümünde yeniden bu kutsal ağacın meyvesinden yiyebileceğimizi öğreniyoruz. Bozulmuş olan her şey cennette tam anlamıyla yenilenecektir ve orijinal halinden daha da güzel bir konuma getirilecektir.
Sonuç olarak şunu biliyoruz ki, yeni gök ve yeni yeryüzünde artık her şey sil baştan yapılacaktır. Günahtan kaynaklanan tüm kötülükler ve bunlardan doğan etkiler ebediyen silinecektir. Orada Tanrı’yla mükemmel bir paydaşlık içinde sonsuza dek yaşayacağız.