2. Geleceğin Manşetleri – Sonun Alametleri Nelerdir?



Seneye çıkacak olan gazete manşetlerinin bugünden size bildirildiğini düşünün; geleceğin teknolojisinin ne hale geleceğini veya ilerde hangi mesleklerin daha çok para kazandıracağını bilirdiniz. Elinizde bu tür bilgiler olsaydı hayatınıza istediğiniz şekli verirdiniz herhalde. Kötü niyetli birinin bu tür bilgilerle neler yapabileceği malumunuzdur. Herkes geleceği merak eder. Kutsal Kitap’ta Rab ileride olacak birçok önemli olayı ayrıntılarıyla açıklar. Kutsal Kitap özellikle dünya sona ermeden hemen önceki dönemin binlerce ayrıntısını verir. Bunlar henüz olmamış olayların manşetleridir. Son günlere hazırlıklı girmek istiyorsak o zaman bunları iyice dikkate almamız gerekmektedir.

İsa Mesih son günlerle ilgili olarak havarilerine defalarca önemli bilgiler aktardı.13 Ancak tüm bu öğretişlerin ortak yönü, Mesih’in öğrencilerini her daim hazır, yani ayık ve uyanık olmaya çağırmasıdır. Ne için hazır olmaları gerekiyordu? Geleceğin en büyük manşeti için: İsa Mesih’in yeryüzüne geri dönüşü! Mesih bu konuda onları defalarca uyardı:

İşte bizi bekleyen en önemli olay, Mesih’in yeryüzüne geri dönüşüdür! İsa Mesih kendi gelişinden önce ve sonra neler olacağını çok detaylı bir şekilde açıkladı. Fakat bu olmadan Mesih, öğrencilerine kendilerinin tanık olacağı çok önemli bir başka olaydan söz etti:

YERUŞALİM’İN YIKILIŞI - İnsanların geleceği öğrenmek konusunda sabırsız ve meraklı olduklarından bahsetmiştik. Mesih’in havarileri de dünyanın sonu gelmeden, nelerin olacağını ya da ne tür belirtilerin görüleceğini merak ederlerdi. Yeruşalim’de geçirdiği son hafta gününün birinde Mesih şehrin karşısındaki Zeytin Dağı’nda oturup öğrencilerine son günlerle ilgili alametleri tek tek sıralamaya başladı. O sırada havariler, gözleri önünde tüm görkemiyle parlayan Kudüs Tapınağı’nı konuşuyorlardı. Mesih o zaman Tapınak’la ilgili olarak çok çarpıcı bir önbildiride bulundu: "Bütün bunları görüyor musunuz?" dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" 15



Havariler bir hayli şaşırdılar; çünkü Tapınak, çok büyük ve güçlü bir yapı olmanın yanı sıra, halkın arasında varlığını gösteren Tanrı’nın sembolüydü. Yani yıkılması imkânsız diye biliniyordu. Aslında Mesih birkaç gün önce Zekeriya’nın peygamberliği uyarınca, Yeruşalim’e sıpaya binmiş olarak girdiğinde ve İsrail’in din bilginleri tarafından reddedildiğinde Yeruşalim’in böyle bir sona uğrayacağını bildirmişti bile. Nedenini de açıkladı: “Çünkü Tanrı’nın senin yardımına geldiği zamanı fark etmedin.”16 İsrail halkı, asırlarca beklediği Mesih’i tanıyamadı ve O’nu reddetti. Yeruşalim’in yıkımı bunun doğal sonucuydu.

Öğrenciler, Kudüs Tapınağı’nın yok olacağına dair bu sözün karşısında şaşıp kaldılar. O yüzden bunun zamanını merak edip, Mesih’in geri dönüşünü ve çağın bitimini haber veren belirtilerin neler olacağını öğrenmek istediler. Havariler Yeruşalim’in yıkılışından hemen sonra Mesih’in yeryüzüne geri dönüp, dünya krallıklarına müdahale edeceğini düşünüyorlardı. Oysaki Yeruşalim’in yıkılışı ile Mesih’in ikinci gelişi arasında asırlar olacaktı. Ne var ki, bu iki olay başka bir açıdan da birbirine bağlantılı ve benzerdir. Çünkü ikisinde de Yeruşalim’in başka uluslar tarafından istila edilmesi ve Tapınağın yıkılması söz konusudur.

Mesih’in verdiği cevapta, aslında her iki olaya değinerek, tek bir açıklama yaptığını görebiliyoruz. Bir açıdan kendisinden 40 sene sonra, Yeruşalim’de gerçekleşecek olan yıkımdan söz ediyor; ama diğer açıdan ikinci gelişinden önce görülecek, daha büyük bir yıkımı anlatıyor. O yüzden bu bölümü okurken bu ikili anlamı göz önünde bulundurmak son derece önemlidir.

Yimgeruşalim’in yıkımına gelince, tarih kitaplarından bunun M.S. 70’te gerçekleştiğini biliyoruz. O dönemde Yahudiler, Roma İmparatorluğu’na karşı büyük bir isyan çıkartılar. Sezar da Equestris adını taşıyan ünlü Onuncu Lejyon’unu Yahudiye’ye gönderdi. Yeruşalim’i kuşattıktan bir süre sonra kent halkı açlıktan öyle perişan oldu ki, kendi çocuklarını bile yemeye kalkıştı. Büyük bir savaş sonunda Romalılar şehre girdi. Yahudiler belki merhamet ederler diye Tapınağa sığındılar. Roma askerleri Tapınağa sığınmış Yahudiler’i nasıl çıkaracağı konusunda kararsız kaldılar. Birden birileri Tapınağın içine yanan bir odun parçası attı ve Tapınak tümden alev aldı. Yangın arkasında büyük bir katliam oldu. Ancak içeri girdiklerinde, Tapınağı kaplayan altının eriyip taşların arasına girdiğini fark ettiler. Buna çok kızan Roma generali Titus, altını kurtarmak için Tapınağın her bir taşının sökülmesini emretti. Böylece Mesih’in 40 sene önceki peygamberlik sözleri, birebir yerine gelmiş oldu. Tapınakta taş üstünde taş kalmadı.17



Mesih’in sıraladığı diğer belirtilere dönecek olursak ne dediğimizi hatırlayacaksınız. Bunlar sadece M.S. 70’te Yeruşalim’in uğradığı yıkım için değil, aynı zamanda dünyanın sonunda yeniden uğrayacağı yıkım için söylenen sözlerdi. Daha önce bahsettiğimiz ikili gerçekleşme söz konusudur. Böylece Mesih’in söylediklerinin Kudüs’ün ilk yıkımında kısmen yerine geldiğini görüyoruz. Ve bu, son günlerdeki ikinci yıkımında belirtilerin tamamlanacağını gösterir.

SONUN ALAMETLERİ:

Mesih’in son günlerle ilgili olarak haber verdiği belirtilere gelelim. Bunlar İncil’in üç ayrı bölümünde kayıtlı: Matta 24, Markos 13 ve Luka 21. Bu üç bölüm arasında birçok benzerlik vardır. Hepsi son günlerden hemen önce baş gösterecek savaşlar, kıtlıklar, depremler ve zulümlerden söz eder. Bunların birçoğunun bugün dahi gerçekleştiğini görebiliyoruz. Ancak birisi ‘’Son 2000 yıldır bunlar hep görülüyor,’’ diyebilir. O halde Mesih, öğretişlerinde dünyanın sonuyla ilgili olarak neyi farklı öğretiyor?

Bunu anlamak için Mesih’in tüm bu olayları özellikle “doğum sancılarına” benzettiğini dikkate almak gerekiyor. Doğum yapmış ya da eşine bu yönden yardımcı olmuş kişiler bilir ki, doğum bir anda olup bitmez. Saatler öncesinden, hatta bazen günler öncesinden sancılar hafiften başlar. Bunlar başta pek sık ya da ağır olmaz. Fakat zaman geçtikçe hem sancılar sıklaşır hem de bir hayli ağırlaşırlar. İlk başta her 15 dakikada bir olabilir; ama sonuna doğru artık her 3 dakikada bir gelmeye başlar. İlk sancılar ancak birkaç saniye sürer; fakat sona doğru sancılar bazen uzunca bir dakika sürebilir. Çekilen acılar da gittikçe ağırlaşır. İşte Mesih’in son günlerin belirtilerini doğum sancılarına benzetirken muhtemelen kastettiği de şudur: savaşlar, depremler ve kıtlıklar arada bir olur, hep olmuştur. Fakat dünyanın sonu yaklaştıkça bunlar sıklaşacak ve ağırlaşacaktır. Artık büyük felaketler üst üste gelmeye başlayacaktır. İşte son yıllarda da gördüklerimiz aynı bu şekildedir. Demek ki, doğum sancıları başladı bile…

Şimdi dünyanın sonunu haber veren ve Mesih’in “doğum sancıları” olarak tanımladığı belirtileri tek tek ele alalım:















İsa Mesih açıkça der ki, tüm bunların çok önceden bildirildiği halde insanlar yine de aldırış etmeyecekler. Mesih bunu Peygamber Nuh’un günlerine benzetir: “Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun gelişinde de öyle olacak. Nuh'un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı.31 Nuh çağdaşlarını yıllarca uyardığı halde insanlar hep onunla dalga geçtiler. Yıkım geldiğinde insanların hâlâ tek düşündüğü yemek yemek, içmek ve evlenmekti. Luka bölümünde şunu ekler: “Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti. İnsanoğlu'nun ortaya çıkacağı gün durum aynı olacaktır.”32 Yani herkes günlük işlerine öyle bir dalacak ki yıkımın geldiğinden bile haberleri olmayacaktır.

Bugün aynı vurdumduymazlığa tanık oluyoruz. İnsanlar sanki hiç ölmeyip, ebediyen yaşayacakmış gibi yaşıyorlar. Oysa dünyanın sonu ansızın üzerlerine çökecektir. İncil şunu der: “İnsanlar, ‘Her şey esenlik ve güvenlik içinde’ dedikleri bir anda, gebe kadının birden sancılanması gibi, ansızın yıkıma uğrayacak ve asla kaçamayacaklar.”33



Kutsal Kitap başka bir yerde bu son dönemde yeryüzünde yaşayacak insanları, yine son derece isabetli bir şekilde tarif eder: “Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı'dan çok eğlenceyi seven, Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur.”34 Sanki bugünü anlatıyor değil mi?

Yukarıda gördüğümüz gibi, Mesih’in son günlerle ilgili söyledikleri şimdiden büyük ölçüde gerçekleşmeye başladı bile. Özellikle son yıllarda bu “doğum sancıları” adeta sıklaşıp ağırlaştı diyebiliyoruz. Bu, sonun geldiği anlamına gelmez, ama çok yaklaştığı anlamına gelir. Çünkü dünyanın sonu esas, Mesih’in yeryüzüne geri döndüğü gün gelecektir. O zamana kadar daha çok savaş, kıtlık, deprem ve zulüm görülecektir.

Son olarak İsa Mesih bu bölümlerde birçok defa “Sakın korkmayın!” ya da “Telaşlanmayın!” gibi sözlerle öğrencilerini cesaretlendirir. Neden? Çünkü bunların hepsinin olması gerek. Dikkat ederseniz, Rab gelecekte bütün olacakları bildiriyorsa, her şey O’nun kontrolünde demektir. Bu yüzden Mesih’e inananlar için endişelenmek için bir sebep yoktur. Tersine “bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.”35 Sonuç olarak dünyamızda her şeyin yoluna girmesi için ne kadar çok dilek tutsak da, İsa Mesih’in sözüne dayanarak sona yaklaştıkça dünyanın gittikçe korkunç bir kaosa sürükleneceğini görebiliyoruz.