Seneye çıkacak olan gazete manşetlerinin bugünden size bildirildiğini düşünün; geleceğin teknolojisinin ne hale geleceğini veya ilerde hangi mesleklerin daha çok para kazandıracağını bilirdiniz. Elinizde bu tür bilgiler olsaydı hayatınıza istediğiniz şekli verirdiniz herhalde. Kötü niyetli birinin bu tür bilgilerle neler yapabileceği malumunuzdur. Herkes geleceği merak eder. Kutsal Kitap’ta Rab ileride olacak birçok önemli olayı ayrıntılarıyla açıklar. Kutsal Kitap özellikle dünya sona ermeden hemen önceki dönemin binlerce ayrıntısını verir. Bunlar henüz olmamış olayların manşetleridir. Son günlere hazırlıklı girmek istiyorsak o zaman bunları iyice dikkate almamız gerekmektedir.
İsa Mesih son günlerle ilgili olarak havarilerine defalarca önemli bilgiler aktardı.13 Ancak tüm bu öğretişlerin ortak yönü, Mesih’in öğrencilerini her daim hazır, yani ayık ve uyanık olmaya çağırmasıdır. Ne için hazır olmaları gerekiyordu? Geleceğin en büyük manşeti için: İsa Mesih’in yeryüzüne geri dönüşü! Mesih bu konuda onları defalarca uyardı:
Luka 17:24 - “Şimşek çakıp göğü bir ucundan öbür ucuna dek nasıl aydınlatırsa, İnsanoğlu14 kendi gününde öyle olacaktır.”
Luka 21:27 – “O zaman İnsanoğlu'nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.”
İşte bizi bekleyen en önemli olay, Mesih’in yeryüzüne geri dönüşüdür! İsa Mesih kendi gelişinden önce ve sonra neler olacağını çok detaylı bir şekilde açıkladı. Fakat bu olmadan Mesih, öğrencilerine kendilerinin tanık olacağı çok önemli bir başka olaydan söz etti:
YERUŞALİM’İN YIKILIŞI - İnsanların geleceği öğrenmek konusunda sabırsız ve meraklı olduklarından bahsetmiştik. Mesih’in havarileri de dünyanın sonu gelmeden, nelerin olacağını ya da ne tür belirtilerin görüleceğini merak ederlerdi. Yeruşalim’de geçirdiği son hafta gününün birinde Mesih şehrin karşısındaki Zeytin Dağı’nda oturup öğrencilerine son günlerle ilgili alametleri tek tek sıralamaya başladı. O sırada havariler, gözleri önünde tüm görkemiyle parlayan Kudüs Tapınağı’nı konuşuyorlardı. Mesih o zaman Tapınak’la ilgili olarak çok çarpıcı bir önbildiride bulundu: "Bütün bunları görüyor musunuz?" dedi. "Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" 15
Havariler bir hayli şaşırdılar; çünkü Tapınak, çok büyük ve güçlü bir yapı olmanın yanı sıra, halkın arasında varlığını gösteren Tanrı’nın sembolüydü. Yani yıkılması imkânsız diye biliniyordu. Aslında Mesih birkaç gün önce Zekeriya’nın peygamberliği uyarınca, Yeruşalim’e sıpaya binmiş olarak girdiğinde ve İsrail’in din bilginleri tarafından reddedildiğinde Yeruşalim’in böyle bir sona uğrayacağını bildirmişti bile. Nedenini de açıkladı: “Çünkü Tanrı’nın senin yardımına geldiği zamanı fark etmedin.”16 İsrail halkı, asırlarca beklediği Mesih’i tanıyamadı ve O’nu reddetti. Yeruşalim’in yıkımı bunun doğal sonucuydu.
Öğrenciler, Kudüs Tapınağı’nın yok olacağına dair bu sözün karşısında şaşıp kaldılar. O yüzden bunun zamanını merak edip, Mesih’in geri dönüşünü ve çağın bitimini haber veren belirtilerin neler olacağını öğrenmek istediler. Havariler Yeruşalim’in yıkılışından hemen sonra Mesih’in yeryüzüne geri dönüp, dünya krallıklarına müdahale edeceğini düşünüyorlardı. Oysaki Yeruşalim’in yıkılışı ile Mesih’in ikinci gelişi arasında asırlar olacaktı. Ne var ki, bu iki olay başka bir açıdan da birbirine bağlantılı ve benzerdir. Çünkü ikisinde de Yeruşalim’in başka uluslar tarafından istila edilmesi ve Tapınağın yıkılması söz konusudur.
Matta 24:3-13 – “İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?" İsa onlara şu karşılığı verdi: "Sakın kimse sizi saptırmasın! Birçokları, 'Mesih benim' diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır. "O zaman sizi sıkıntıya sokacak, öldürecekler. Benim adımdan ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek. O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.”
Mesih’in verdiği cevapta, aslında her iki olaya değinerek, tek bir açıklama yaptığını görebiliyoruz. Bir açıdan kendisinden 40 sene sonra, Yeruşalim’de gerçekleşecek olan yıkımdan söz ediyor; ama diğer açıdan ikinci gelişinden önce görülecek, daha büyük bir yıkımı anlatıyor. O yüzden bu bölümü okurken bu ikili anlamı göz önünde bulundurmak son derece önemlidir.
Yeruşalim’in yıkımına gelince, tarih kitaplarından bunun M.S. 70’te gerçekleştiğini biliyoruz. O dönemde Yahudiler, Roma İmparatorluğu’na karşı büyük bir isyan çıkartılar. Sezar da Equestris adını taşıyan ünlü Onuncu Lejyon’unu Yahudiye’ye gönderdi. Yeruşalim’i kuşattıktan bir süre sonra kent halkı açlıktan öyle perişan oldu ki, kendi çocuklarını bile yemeye kalkıştı. Büyük bir savaş sonunda Romalılar şehre girdi. Yahudiler belki merhamet ederler diye Tapınağa sığındılar. Roma askerleri Tapınağa sığınmış Yahudiler’i nasıl çıkaracağı konusunda kararsız kaldılar. Birden birileri Tapınağın içine yanan bir odun parçası attı ve Tapınak tümden alev aldı. Yangın arkasında büyük bir katliam oldu. Ancak içeri girdiklerinde, Tapınağı kaplayan altının eriyip taşların arasına girdiğini fark ettiler. Buna çok kızan Roma generali Titus, altını kurtarmak için Tapınağın her bir taşının sökülmesini emretti. Böylece Mesih’in 40 sene önceki peygamberlik sözleri, birebir yerine gelmiş oldu. Tapınakta taş üstünde taş kalmadı.17
Mesih’in sıraladığı diğer belirtilere dönecek olursak ne dediğimizi hatırlayacaksınız. Bunlar sadece M.S. 70’te Yeruşalim’in uğradığı yıkım için değil, aynı zamanda dünyanın sonunda yeniden uğrayacağı yıkım için söylenen sözlerdi. Daha önce bahsettiğimiz ikili gerçekleşme söz konusudur. Böylece Mesih’in söylediklerinin Kudüs’ün ilk yıkımında kısmen yerine geldiğini görüyoruz. Ve bu, son günlerdeki ikinci yıkımında belirtilerin tamamlanacağını gösterir.
SONUN ALAMETLERİ:
Mesih’in son günlerle ilgili olarak haber verdiği belirtilere gelelim. Bunlar İncil’in üç ayrı bölümünde kayıtlı: Matta 24, Markos 13 ve Luka 21. Bu üç bölüm arasında birçok benzerlik vardır. Hepsi son günlerden hemen önce baş gösterecek savaşlar, kıtlıklar, depremler ve zulümlerden söz eder. Bunların birçoğunun bugün dahi gerçekleştiğini görebiliyoruz. Ancak birisi ‘’Son 2000 yıldır bunlar hep görülüyor,’’ diyebilir. O halde Mesih, öğretişlerinde dünyanın sonuyla ilgili olarak neyi farklı öğretiyor?
Bunu anlamak için Mesih’in tüm bu olayları özellikle “doğum sancılarına” benzettiğini dikkate almak gerekiyor. Doğum yapmış ya da eşine bu yönden yardımcı olmuş kişiler bilir ki, doğum bir anda olup bitmez. Saatler öncesinden, hatta bazen günler öncesinden sancılar hafiften başlar. Bunlar başta pek sık ya da ağır olmaz. Fakat zaman geçtikçe hem sancılar sıklaşır hem de bir hayli ağırlaşırlar. İlk başta her 15 dakikada bir olabilir; ama sonuna doğru artık her 3 dakikada bir gelmeye başlar. İlk sancılar ancak birkaç saniye sürer; fakat sona doğru sancılar bazen uzunca bir dakika sürebilir. Çekilen acılar da gittikçe ağırlaşır. İşte Mesih’in son günlerin belirtilerini doğum sancılarına benzetirken muhtemelen kastettiği de şudur: savaşlar, depremler ve kıtlıklar arada bir olur, hep olmuştur. Fakat dünyanın sonu yaklaştıkça bunlar sıklaşacak ve ağırlaşacaktır. Artık büyük felaketler üst üste gelmeye başlayacaktır. İşte son yıllarda da gördüklerimiz aynı bu şekildedir. Demek ki, doğum sancıları başladı bile…
Şimdi dünyanın sonunu haber veren ve Mesih’in “doğum sancıları” olarak tanımladığı belirtileri tek tek ele alalım:
Sahte Mesihler ve Peygamberler – En başta İsa Mesih son günlerde birçok sahtekârın meydana çıkıp insanları aldatacağını belirtir. Aslında Mesih İsa’nın döneminden bu yana birçok kişi O’nun kılığına girmeye çalıştı. Aynı şekilde kendini peygamber diye ilan eden çok isim oldu. Son yüzyılda da birbirinden garip tarikatların türeyip hızla çoğaldığına tanığız. Ama özellikle son günlerde “Mesih benim!” ya da “Mesih orada!” diyen daha pek çok kişiye rastlayacağız, rastlıyoruz da. Kutsal Kitap, bu sahtekârların insanları saptırmak için “büyük belirtiler ve harikalar” yapacaklarını da söyler.18 İşte tüm bunlar yalancıdır; çünkü bir tek Mesih vardır O da göklerdedir. Geldiğinde de tüm dünya O’nu görecek ve tanıyacaktır; çünkü “İnsanoğlu’nun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır.”19 Ayrıca özellikle son yıllarda dünyanın sonuna bir tarih koymak da moda olmuştur. Sonun ne zaman geleceğine dair Kutsal Kitap, açık bir şekilde şunu belirtir: “O günü ve saati… Baba’dan başka kimse bilmez.”20 O halde sonun tarihini koymaya çalışanlar, iyi niyetten de yapsalar, Rab’bin sözüne karşı geldiklerini bilmelidir. Ne var ki, İsa Mesih’in sıraladığı olayların gerçekleştiğini gördüğümüzde sonun yaklaştığını elbette söyleyebiliriz, ama kesin tarihini koymak mümkün değildir.
Savaşlar – Tarih kitaplarımız savaşlarla dolup taşıyor. İnsanlar hep savaşmıştır. Ancak son günlerde savaşların sıklaştığını, ağırlaştığını görebiliyoruz. Sadece son yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşandı. Kısa bir süreç içinde bu iki savaştan 100 milyona yakın insan öldü. Ardından savaşların arkası hiç kesilmedi. Kutsal metinde belirtildiği gibi bu savaşlar sadece devletler arasında değil, uluslar yani etnik gruplar arasında da çoğaldı. Bu noktada ilginçtir ki Luka özellikle “isyan haberleri” duyacaksınız diye yazar. Özellikle Orta Doğu’da son yıllarda yaşanan ve birçok ülkenin yönetimlerini değiştirip, kaosa teslim olduğu büyük devrimlere şahit olduk. Zaten bu bölgede son yıllarda savaş üstüne savaş haberleri hiç kesilmedi, tersine bu haberlerin hep çoğaldığını görebiliyoruz. Ne var ki bunlar sadece doğum sancılarının başlangıcıdır.
Kıtlıklar – Bu tür afetler bazı yerlerde o kadar yaygınlaştı ve sıradanlaştı ki, ne kadar ölümcül bir etkisi olduğunu unutuyoruz. Şu anda dünyada toplam 1 milyar insan, yani küremizde yaşayan yedi kişiden biri yeterince yemek bulamıyor. Kanser, sıtma ve benzer öldürücü hastalıklardan çok, insanlar açlıkla ilgili komplikasyonlardan ölüyor: Her gün yaklaşık 25,000 kişi.21 Dünyanın tüm teknolojik gelişmelerine rağmen bir türlü açlık sorununu çözemedik. İnsanlar bir yandan o kadar zengin ve rahat bir hayata sahip iken, bir diğer yandan da bir lokma ekmeğe muhtaç olarak aradan kaybolup gidiyor. Ne yazık ki, bu felaketlerin çoğundan tamamen habersiziz; çünkü bu felaket televizyonlarımıza yansımıyor. Onun yerine zenginleri ve zengin olmak isteyenleri konu alan programlar hiç gündemden düşmüyor. Ayrıca bazı zengin devletler ile birlikte Birleşmiş Milletler Teşkilatı büyük miktarda bağış yapmasına rağmen, nedense sorun her geçen yıl daha da büyümektedir. Dünya nüfusunun artmasıyla ve Mesih’in sözünü ettiği diğer küresel sıkıntıların baş göstermesiyle maalesef bu sorunun daha da büyüyeceğini tahmin edebiliriz.
Depremler –Türkiye’de depremlerin yok edici gücünden söz etmeye gerek yoktur. Kocaeli olsun, Van olsun ülkemizin her bir ucunda bunun acısını tatmışızdır. Son yıllarda, özellikle gelişen teknoloji sayesinde, dünya çapında pek çok depremden haberdar oluyoruz. Bir de deprem haberleri öyle üst üste geliyor ki artık Haiti, Avustralya ya da Şili’yi sormuyoruz bile. İstatistiklere göre dünya çapında her yıl ortalama 20,000 deprem tespit edilmektedir.22 Bu bağlamda Luka’nın kaydettiği şu sözler pek dikkat çekicidir: “Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler.”23 Bu sözler dünyanın birçok yerinde, New Orleans (ABD), Endonezya ve Japonya’da son yıllarda görmeye alışık olduğumuz tsunami ve benzer büyük kasırgaları birebir tarif ediyor. Emin olun dünyanın sonu yaklaştığında daha çok sarsıntılar yaşayacağız; çünkü bunlar sadece doğum sancılarının başlangıcıdır.
Salgın Hastalıklar – Luka bölümünde Mesih özellikle salgın hastalıkları listeye ekler.24 Ne gariptir ki, neredeyse her yıl yeni bir çeşit grip ortaya çıkıyor. Ağız maskeleriyle dolaşan kalabalıkların manzarası bize artık pek garip gelmiyor. En basit olarak eskiden insanların kanserle bu kadar savaştıklarını hatırlıyor musunuz? Kuşkusuz sağlıksız besin ve uygunsuz yaşam alışkanlıkları bunu daha çok tetiklemiştir. Fakat sonuç olarak insanlar hayatlarının önemli bir kısmı hastanelerde geçiyorlar. Keza uzmanlar bu tür epidemilerin daha da çok artacağı ve yaygınlaşacağı yönünde uyarılarda bulunuyor. Bunun en çarpıcı örneği HIV virüsünün yol açtığı epidemidir. 1990’da sadece 8 milyon HIV vakası vardı. 2010’da ise bu rakam 34 milyona ulaştı.25 Korkunç bir artış! Mesih’in belirttiği gibi salgın hastalıklar çoğaldıkça dünyanın sonunun bir o kadar yaklaştığını bilebiliriz.
Kötülük çoğalacak – Matta şu sözleri kaydeder: “Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak.”26 Bu konuda özel bir şeyler anlatmaya gerek yok, çevremize bir göz gezdirmemiz yeterlidir. Günümüzün dünyasında, kötülük yapmak için daha önceleri hiç olmadığı kadar öyle çok fırsatlar oluyor ki! İnsanlar sözde hayatlarını kolaylaştırmak için bir sürü alet ve teknoloji geliştirmiştir; ama gel gör ki, bunlar bizi daha çok günaha sürüklüyor. Televizyon ve internet bunun en çarpıcı örnekleridir. En basit olarak eskiden zina işlemek isteyen, bunun gizliden bir yolunu zar zor bulmaya çalışırdı. Şimdiyse zinanın bin bir çeşidi evimizin içine kadar girmiştir. Her an elimizdeki telefondan bile birçok farklı günaha bulaşabiliriz. Pornografiyle ilgili istatistikler şok edicidir: Çocukların ilk kez online porno ile karşılaştıkları yaş ortalaması 11’e inmiştir. Diğer taraftan 24 yaşın altındaki erkeklerin %70'i pornografik siteleri sık sık ziyaret ediyor.27 Kısacası Mesih’in öngördüğü gibi; bugün kötülük baş döndürücü bir hızla çoğalıp, yaygınlaşmaktadır. Ne yazık ki, ayette belirtildiği gibi; kötülüğün çoğalmasıyla birçok imanlının sevgisinin soğuması kaçınılmazdır.
Zulüm – Kilisenin ilk günlerinden bu yana Mesih izleyicileri hep zulüm görmüşlerdir. Ancak ne ilginçtir ki, “modern” dediğimiz bu çağda geçen tüm çağlardan çok daha büyük zulümler görülmektedir. Şu anda Çin’de, Sudan’da ve Kuzey Kore’de Mesih imanlıları çok korkunç haksızlıklara ve işkencelere maruz kalmaktadırlar. Şaşırmamalıyız; çünkü Mesih son günlerde böyle olacağını önceden söyledi: “O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar, öldürecekler. Benim adımdan ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek.”28 “Bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız… Anne Babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler.”29 Mesih’in burada tarif ettiği zulümleri kendi ülkemizde de görebiliyoruz. Fakat son günlere yaklaştıkça özellikle Mesih imanlıları resmen birer hedef tahtası haline gelecektir.
İmandan sapma – Son günlerde çok çetin anlar yaşanacaktır. O yüzden birçok Hristiyan inancından dönerek sapacak. Kimisi aşırı tehditler ve baskılardan dolayı kopacak, kimisi sahte öğretmenlerinin etkisiyle farklı yollara sapacak, kimisiyse dünya zevklerine kapılıp batacaktır. İncil’in ilerdeki bölümlerde benzer sözler buluyoruz: “Ruh açıkça diyor ki, son zamanlarda bazıları yalancıların ikiyüzlülüğü nedeniyle aldatıcı ruhlara ve cinlerin öğretilerine kulak vererek imandan dönecek.”30 Aslında son yüzyılda eskiden Hristiyan zemini üzerinde kurulan Batı ülkelerinin birçoğu ahlaksızlığa battıkça batıyor. Aslında gerçek şudur ki, ülkeler Hristiyan olamaz; çünkü yalnız kişiler olabilir, hem de Mesih’e gerçekten bağlanan kişiler Hristiyan sayılabilir. Yani yalnız İsa’ya yürekten iman edip de Kutsal Kitap’ın sözlerini yaşayan kişiler gerçek anlamıyla Hristiyan olur. Yine de daha şimdiden, eskiden Mesih’e inandığını söyleyen dünyanın önemli bir kısmı, dünya sefahatine dalıp Tanrısal değerlerden hızlı adımlarla uzaklaşmaktadır. Bundan son günlere bir hayli yaklaştığımızı anlıyoruz.
İsa Mesih açıkça der ki, tüm bunların çok önceden bildirildiği halde insanlar yine de aldırış etmeyecekler. Mesih bunu Peygamber Nuh’un günlerine benzetir: “Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun gelişinde de öyle olacak. Nuh'un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı.”31 Nuh çağdaşlarını yıllarca uyardığı halde insanlar hep onunla dalga geçtiler. Yıkım geldiğinde insanların hâlâ tek düşündüğü yemek yemek, içmek ve evlenmekti. Luka bölümünde şunu ekler: “Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti. İnsanoğlu'nun ortaya çıkacağı gün durum aynı olacaktır.”32 Yani herkes günlük işlerine öyle bir dalacak ki yıkımın geldiğinden bile haberleri olmayacaktır.
Bugün aynı vurdumduymazlığa tanık oluyoruz. İnsanlar sanki hiç ölmeyip, ebediyen yaşayacakmış gibi yaşıyorlar. Oysa dünyanın sonu ansızın üzerlerine çökecektir. İncil şunu der: “İnsanlar, ‘Her şey esenlik ve güvenlik içinde’ dedikleri bir anda, gebe kadının birden sancılanması gibi, ansızın yıkıma uğrayacak ve asla kaçamayacaklar.”33
Kutsal Kitap başka bir yerde bu son dönemde yeryüzünde yaşayacak insanları, yine son derece isabetli bir şekilde tarif eder: “Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı'dan çok eğlenceyi seven, Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur.”34 Sanki bugünü anlatıyor değil mi?
Yukarıda gördüğümüz gibi, Mesih’in son günlerle ilgili söyledikleri şimdiden büyük ölçüde gerçekleşmeye başladı bile. Özellikle son yıllarda bu “doğum sancıları” adeta sıklaşıp ağırlaştı diyebiliyoruz. Bu, sonun geldiği anlamına gelmez, ama çok yaklaştığı anlamına gelir. Çünkü dünyanın sonu esas, Mesih’in yeryüzüne geri döndüğü gün gelecektir. O zamana kadar daha çok savaş, kıtlık, deprem ve zulüm görülecektir.
Son olarak İsa Mesih bu bölümlerde birçok defa “Sakın korkmayın!” ya da “Telaşlanmayın!” gibi sözlerle öğrencilerini cesaretlendirir. Neden? Çünkü bunların hepsinin olması gerek. Dikkat ederseniz, Rab gelecekte bütün olacakları bildiriyorsa, her şey O’nun kontrolünde demektir. Bu yüzden Mesih’e inananlar için endişelenmek için bir sebep yoktur. Tersine “bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.”35 Sonuç olarak dünyamızda her şeyin yoluna girmesi için ne kadar çok dilek tutsak da, İsa Mesih’in sözüne dayanarak sona yaklaştıkça dünyanın gittikçe korkunç bir kaosa sürükleneceğini görebiliyoruz.