Her bir yeni seviye getirileriyle birlikte aslında kişi için kendi bilinmezliğinde bir çöldür. Çöl, aslında içinde keşfedilinceye dek kendi gizemini en güzel bir biçimde saklayabilen bir gerçekliktir. Ve bu hem dünyasal çöl gerçeğinde, hem de manevi çöl gerçeğinde de böyledir. Yani her iki gerçeklikte de vahalar mevcuttur ve her iki gerçeklikte de vahalar bilinmezin içinde keşfedilmeyi bekleyen bilinirler misalidirler ve esaslı bir biçimde ve kolaylıkla ulaşılabilmeleri ancak hakiki manada çölü bilenler sayesindedir ama diğer taraftan çoğu zamanda çöl kaybolmadır, yok olmadır. Kısacası böylesi bir bilinmezlik ancak belli bir sürecin sonucunda bu sürecin değerlendirmesine bağlı olarak, ya bilinirlikle sonuçlanacaktır, ya da tamamen kendisini bilinmezliğe teslim edecektir. Bir başka deyişle ya böylesi bir seviyede yeni yaşam gönenilecektir ya da böylesi bir seviye tamamen kapanacak ve kişi hüsrana uğrayacak, kaybedenlerden olacaktır.
Bu nedenle özellikle Kutsal Yazılar’da Yaratan’a yürüyen halk için çöl, aslında yepyeni bir seviyenin başlangıcına işarettir. Ve bu bir diğer anlamda da Efendimiz Mesih’in kurtarışında adeta mananın maddeye hükme başladığı yeni yaşamın başlangıcına da işaret eden bir tecrübedir. Ve bu başlangıç, aynı zamanda gelinen noktada, gelinen seviyede bir anlamda her ne kadar bilinmezlik diyarı olarak görülse de, bu sürece tahammül edebileni bilinirliğin derinliğine taşıyacak olan eşsiz bir yoldur da. Çünkü bu yolda kişi ya yalnızca maddenin farkındalığında kendi ile karşılaşacaktır ya da mananın farkındalığında kendinin ötesine geçip Yaratan’a ulaşacaktır. Bir anlamda çöl tecrübesi acılar yolunda yürüyen insanlığı mana yoluna taşımak için adeta bir olmazsa olmazdır. Mesih’inde ve Ruh’unda Yaratan’a yürüyüşünüzde vaat edilene kavuşana dek yılmadan ilerlemeniz dileğiyle...
Rev. Dr. Turgay Üçal