Bir varmış bir yokmuş. Günlerden biri bir kadın kazak bir adamla evlenmiş. Adam eşini köle gibi çalıştırmış, canı istediğinde dövmüş ve yersiz ithamları onda suç duyguları beslemiş. Çok geçmeden kadın kocasından korkmaya başlamış. Kadın gece gündüz kocası için çalışmış: yemekleri pişirmiş, evde ve tarlada çalışmış, çocuklarını büyütmeye, elbiselerini onarmaya çalışmış… Yine de, kadın ne yaparsa yapsın, kocasını bir türlü tatmin edememiş. Zamanla korkusu kin ve nefrete dönüşmüş.
Bir gün bir kaza sonucu adam ölmüş ve kadın tekrar evlenmiş. Bu kez evlendiği erkek çok nazik, sevecen bir beyefendiymiş. Eşini çok sevmiş, kadın da onu… Kadın çok mutluymuş, şarkı söyleyerek ev işlerini yapmış.
Bir gün sevdiği eşi için yemek pişirirken, eski kocasının onu ne kadar çalıştırdığı ve o adamdan ne kadar nefret ettiğini hatırlamış ve eski durumunu şimdiki durumu ile kıyaslamaya başlamış. Sevdiği eşi için de yemek pişiriyor, evde ve tarlada çalışıyor, elbiselerini onarıyor. Dışa bakarak durumunda hiç bir fark yokmuş gibi. Fakat yeni kocasını sevdiğinden ötürü onun için yaptığı işler zor gelmemiş.
Şeriat, bizi çalıştıran, nefret edilen, sert kocaya benziyor. Rab İsa ise, o yeni koca gibidir. O bizi seviyor, şeriatin beslediği suç duygularından kurtarıyor ve bizimle özel bir ilişki kurmak istiyor. Sevilen, şefkatlı kurtarıcımıza itaat etmek zor değil, tersine sevinç vericidir.