Kimyacılardan biri öğrencilerine şöyle bir deney yapmış: bir gümüş külçesi alıp asit içine bırakmış. Biraz sonra gümüş eriyip yok olmuş. Ondan sonra öğrencilerine bu soruyu sormuş: “Erimiş gümüş külçesi asitten çıkarılabilir mi?” Bazıları, “İmkansız, çünkü gümüş külçesi yok olmuş,” demişler. Diğerleri ise, “Belki çıkabilir,” demişler.
Bundan sonra usta kimyacı asitin içine bazı kimyevî maddeler karıştırıp dökmüş. Birkaç dakika sonra eriyip kaybolmuş gümüş zerrecikleri yavaş yavaş görülmeye başlamış. Az sonra gümüşün tümü meydana çıkmış.
Kimyacı, gümüş zerrecikleri kızgın bir potaya döküp, gümüşü tekrar külçe haline getirmiş.
Dinsiz olan, “İnsan ölünce her şey bitmiştir” der. Ah, ne acıklı bir delilik! Eğer bir kimyacı bir gümüş parçasını eritip tekrar eski haline getirebiliyorsa, yüce Allah bizim topraktan yaratılmış bedenlerimizi tekrar diriltmez mi?
Ama biri diyebilir ki, “Ölüler nasıl dirilecek? Nasil bir bedenle gelecekler?” Ne askılsız bir soru! Senin ektiğin tohum ölmedikçe yaşama kavuşmaz ki!… Ölülerin dirilişi de böyledir. Beden çürümeye hahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir. Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır (İncil: 1. Korintliler 15:35,49).
İster inanın, ister inanmayın, bir gün yüce Allah sizi ölümden diriltecek ve yargılayacak.