Düşmanlarımızı Sevelim mi?

İsa Mesih’in oniki öğrencisine öğrettiği özel duada şu sözler yer almaktadır: “Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sen de bizim suçlarımızı bağışla.” Duanın arkasından da İsa şu yorumu ekledi: “Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz” (İncil: Matta 6:9-15).

İnsanlık tarihi boyunca tümüyle günahsız bir yaşam süren tek bir kişi olmamıştır—İsa Mesih’in kendisi dışında. Bizi yaratan ve seven Tanrı ile canlı bir ilişki kurabilmek için O’nun bizim günahlarımızı bağışlamasına ihtiyacımız vardır. Oysa Tanrı’nın bizi bağışlamasını isterken, nasıl oluyor da karşımızdaki insanı bağışlamamakta, ona karşı kin beslemekte diretiyoruz? Herhangi birisi bize karşı suç işlemişse bizim gorevimiz, başka hiçbir şart koşmaksızın, onu candan yürekten bağışlamaktır. Elbetteki kişinin, kendi ruhsal sağlığı için özür dilemesi gerekmektedir. Oysa bana haksızlık yapan kişinin benden özür dilemesi, benim onu bağışlamamın bir önkoşulu değildir. Karşımdakinden hiçbir ödün beklemeksizin onu gönüllü olarak bağışlamam şarttır.

Çok mu zor diyorsunuz? İsa Mesih’in diğer bazı sözlerine dikkatinizi çekeyim:

“Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza tokat atana öbürünü de çevirin. Abanızı alandan mintarınızı da esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın” (İncil: Luka 6:27-31).

Kin insanı içten kemirir, bir kanser gibi yer, yıkıma götürür. Nefret, her şeyi yenileyecek güçte olan Tanrı’nın sınırsız sevgisinin doğmasını önler.

Ne var ki, çok önemli bir ilkeyi unutmuş oluyoruz: insan, karşısındakinin kabahatini öne sürmekle kendi kabahatini örtmez. Karşımdaki bana nasıl bir kötülük yapmış olursa olsun, benim ona kötülükle karşılık vermeye hakkım yoktur. Onun yaptığı benim yaptığımdan daha ağır, daha kötü olabilir. Ama bu durum beni haklı çıkarmaz. Ben yine kendi davranışlarımdan sorumluyum. Küçük olsun, büyük olsun, benim günahım yine günahtır. Ve günahım varsa, karşımdakinden özür dilemem gerek. Onun kabahati benimkinden büyük olsa bile, o kendi kabahatini hiç görmese ve kabul etmese bile, özür dileme sorumluluğu bendedir. İlk adım benim atmam gerek.

Bu yazdıklarım boş bir idealizm, uygulanması imkânsız bir felsefe olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Bir bakıma haklısınız. İnsanın, kendi çabasıyla bu ilkeyi tam olarak uygulaması gerçekten imkânsızdır. Oysa bize eksiksiz, kusursuz bir örnek bırakılmıştır. Yaşamı boyunca hiçbir günah işlemediği halde, idama mahküm edilen İsa Mesih’in çarmıhtaki sözlerine kulak verelim: “Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (İncil: Luka 23:34). İsa, kendisine haksızlıkların en kötüsü yapan insanlara kin beslemektense, onları yürekten bağışladı—halen de bağışlıyor.

İki insan, iki toplum, iki devlet arasındaki kin ve nefreti gidermenin tek yolu budur. İsa Mesih’in yoludur.

Her Şeye Kadir Olan Bizi Seviyor mu?

  1. Allah her şeye kadirdir.

  2. Allah insanlığı seviyor.

  3. Kötülük vardir.

Bu üç iddia birbiriyle uyar mı? Eğer Allah her şeye kadir ise ve insanı severse, niçin kötülüğü yok etmiyor? Kötülük var ise, ki var, ve eğer Allah her şeye kadir ise, insanı gerçekten seviyor mu? Belki de seviyor, fakat her şeye kadir değil—kötülüğü ortadan kaldıracak gücü yokmuş…

Böyle düşünenler çok. Bunun gibi fikirler benim aklıma da gelmemiş değil… Nasıl olur da seven bır Allah masum insanları, çocuklara, dehşetli durumlara maruz bırakabilir?

Çünkü sıraladığım iddialara bir dördüncü iddiayı eklememiz gerekir: 4. Allah kutsaldır. Her şeyden önce Allah kutsaldır. Kutsal olduğu için Allah günahı ve günahkarı reddeder, dayanmaz olur ve insanlığı işlediği günahların sonucuna maruz bırakır. Aslında, Allah’ın merhameti olmasaydı, durumumuz daha beter olurdu…

Allah hem kutsal hem sevecen olabilir mi? Evet, olabilir. Hem sevgisi hem kutsallığı İsa Mesih’te sergilenmektedir. “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. Tanrı, Oğlunu dünyaya yargılamak için göndermedi, dünya O’nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi” (İncil: Yuhanna 3:16-17).

Kutsal olan Allah’ın gönderdiği İsa Mesih, kusursuz ve ebedi bir günah kurbanı olarak, hak ettiğimiz yargıyı üzerine aldı. Hamdolsun! Kutsal olan Allah bizi seviyor, ve bunu İsa Mesih’te ispatladı!