“Dispensational1” ve “Nondispensational” Bakışlar
İki tane antlaşmanın olduğu herkesçe bilinir. Asıl soru, bunların ikisinin nasıl tek bir Kutsal Kitap oluşturduğudur? Mesih İnanlıları çevrelerinde geleneksel olarak iki yanıt egemen olmuştur: Antlaşma Teolojisi ve Dispensationalism.124
Olayı basitçe açıklarsak, Antlaşma Teolojisi (ya da “nondispensationalism”) Eski Antlaşma’da İsrail’e verilen vaatleri, Yeni Antlaşma’daki İnanlılar Topluluğu’nda ruhsal olarak gerçekleşmiş olarak görür. Böylece, örneğin günümüzde Mesih İnanlıları’nın, “Tanrı’nın İsraili” olduğu ve etnik İsrail için hiçbir ulusal geleceğin söz konusu olmadığı öne sürülmektedir. Mesih şu anda gökte Davut’un tahtında hüküm sürmektedir. Ve krallık hakkındaki vaatler Tanrı’nın görünmeyen, ruhsal krallığında gerçekleşmişlerdir. Böylece krallığın tarihi “temelde kurtuluş tarihi’dir.”125 Yani, vaat edilen krallık Mesih’in birinci gelişinde kuruldu ve bu dünyada başka türlü kurulmayacaktır.
Üstelik “Nondispentionalist” yorumcular, Yeni Antlaşma’nın öğretilerine öncelik tanıyarak, oradan başlayıp Eski Antlaşma’ya giderler.” 126“Eski Antlaşma’nın geçici ve gelecek şeylerin gölgeleri olduğunu ve Yeni Antlaşma’nın da esas gerçek olduğunu savunurlar. Bu inancın en büyük nedeni Mesih’in gelişiyle Eski Antlaşma tapınağındaki tapınma sisteminin çoğunun kaldırılmış olmasıdır.” 127 Bu yüzden onlar, İncil yazarlarının (Elçilerin) Eski Antlaşma’yı ele alma şeklini, bütün Eski Antlaşma peygamberliklerini ve vaatlerini yorumlamak için bir kalıp olarak görmüşlerdir (örneğin, Yoe.2:28 Elç.2:14-21’de; Amo.9:11-12; Elç.15:16-18’de; Hoş.11:1; Mat. 2:15’de). Onlara göre Eski Antlaşma’daİsrail’e verilen vaatlerin Yeni Antlaşma’da İnanlılar Topluluğu’na uygulanması, onların İsrail için artık iptal edilmiş olduğunu göstermektedir.
Diğer yandan “dispensationalism” İsrail’le İnanlılar Topluluğu arasında kesin bir ayrım yapar ve vaatlerin kendisine yapılmış olduğu etnik İsrail’in bir ulus olarak Tanrı’nın planında hâlâ önemli bir yeri olduğunu savunur. Mesih, şimdi yalnızca halkının yüreklerinde ruhsal olarak hüküm sürmektedir, ama ikinci gelişinde vaat edilen krallığı somut, görülebilir bir biçimde kuracaktır. Böylece Tanrı’nın krallığının tarihi sadece ruhsal kurtuluşu değil, Mesih’in yeryüzündeki ulusların sosyal, ekonomik ve politik alanlarında nihai uzlaştırıcılığını da içerir.
“Dispensationalist” yorumcular Eski Antlaşma’nın Yeni Antlaşma’nın ışığında yeniden yorumlanması değil kendi bünyesinde açıklanması isteminde bulunurlar.”128 Şöyle derler:
1) Yeni Antlaşma, Eski Antlaşma ayetlerini çeşitli biçimlerde kullanır. “Bu, Eski Antlaşma kullanımı için bir tek Yeni Antlaşma kalıbı olmadığını vurgular.”129 Dolayısıyla bu şekilde hiçbir kesin yoruma varılamaz.
2) “Eski Antlaşma ayetinin İncil’e uyarlanması Eski Antlaşma ayetinin özgün anlamını yok etmez... Yeni Antlaşma yazarı sadece Eski Antlaşma’da önceden görülmüş olandan daha farklı bir uygulama sunmaktadır; ancak Eski Antlaşma anlayışının artık geçerli olmadığını iddia etmemektedir. Bu yüzden, Yeni Antlaşma ayetlerinin İnanlılar Topluluğu’na uygulanması ve Eski Antlaşma’daki anlamının doğruluğunun ve bütünlüğünün sürdürülmesi olmak üzere iki ayrı durum söz konusudur.”130
3) “Bir Eski Antlaşma peygamberliği ya da vaadi belirli bir halka kayıtsız şartsız verilmiş ve Yeni Antlaşma çağında bile hâlâ gerçekleşmemişse o zaman peygamberlik onlarda gerçekleşecektir. İsrail’e kayıtsız şartsız verilmiş bir vaadi Yeni Antlaşma İnanlılar Topluluğu’na uygulamışsa, İnanlılar Topluluğu’nda gerçekleşmiş olmakla birlikte, İsrail için de gerçekleşmesi gerektir. Vahyin ilerlemesi vaatleri iptal etmez... Eski Antlaşma’daki medenî ve törensel yasalar ve kurumlar birer gölgedir ve Yeni Antlaşma’da kesin olarak kaldırılmışlardır. Ama kayıtsız şartsız vaatler ve bu vaatlerin kendilerine verildiği insanlar gölge değildirler.”131
Özet olarak, iki Antlaşma arasındaki ilişkiyi anlamada, süreklilik (kesintisiz bağlılık) ve süreksizlik (bağlı olmama) durumlarına bağlı olarak farklılıklar olmaktadır. Kişi, Musa’nın Yasası’yla Mesih’in Yasası, İsrail’le İnanlılar Topluluğu ve Davut’a vaat edilen krallıkla Mesih’in şu anda halkını ruhsal olarak yönetmesi arasındaki sürekliliği ne kadar çok görürse Antlaşma Teolojisini (“amillennial” ya da “postmillenial”) de o kadar çok kabul eder. Aynı şekilde, kişi bu şeyler arasında ne kadar süreksizlik görür ve Eski Antlaşma vaatlerinin büyük bir kısmının Mesih’in ikinci gelişinde ve ikinci gelişinden sonra, gelecekte gerçekleşeceklerini beklerse “Dispensational” (“premillenial”) inanışı daha çok kabul eder.
Şahsen gerçeğin bu iki ucun arasında olduğuna inanıyorum. İki antlaşmanın arasında büyük sürekliliğin olduğu açıktır. Hatta bu kitabın amacı, Tanrı’nın gayesinin değişmezliğini ortaya koymaktır. Bu doğrultuda düşüncelerim Antlaşma Teolojisi’ninkine benzer. Aynı zamanda Eski Antlaşma’daki birçok vaadin gerçekleşmesinin, Mesih’in ikinci gelişinden sonra dünyada kurulacak olan bin yıllık egemenliği beklediğine inanıyorum. Bu nedenle “premillenial” bir görüşe sahibim.