1. Mısır kralı Firavun, İsraillileri Mısır’dan kovuyor. Kölelik dönemi sona eriyor (Çık.12:29-36).
2. Halk Ramses’ten Sukot’a kadar yolculuk ediyor (Çık.12:37-39).
3. Firavun kararından vazgeçip İsraillileri kovalamaya başlıyor. Onlara, Kızıldeniz kıyısında konaklarken yetişiyor (Çık.14:5-12).
4. İsrailliler kuru toprak üzerinde yürüyerek ikiye ayrılan denizi geçiyorlar. Yerine dönen sular Mısırlıları boğuyor (Çık.14:13-31).
5. Üç gün sonra vardıkları Mara’nın acı suyunu içemiyorlar (Çık. 15:22-26).
6. Tanrı yiyecek olarak gökten ekmek ve bıldırcın sağlıyor (Çık.16).
7. Tanrı kayadan içme suyu çıkarıyor. Amalekiler İsrail’e saldırıyor ama yeniliyor. Musa’nın kayın pederi ona öğüt veriyor (Çık.17–18).
8. Sina dağında İsrail Tanrı’nın yasasını alıyor (Çık.19–32).
9. Musa’yı kıskanıp ona baş kaldıran ablası Meryem cüzam hastalığına yakalanıyor (Say.12:1-16).
10. Sina’dan ayrıldıktan 11 gün sonra Musa 12 casusu Kenan diyarına gönderiyor (Say.13:1-24).
11. Geri gelen casuslardan 10’u kötü bir rapor getirerek halkın isyan etmesine neden oluyorlar. Halk kendilerini Mısır’a geri götürsün diye yeni bir lider istiyor (Say.13:25 – 14:10).
12. Ceza olarak İsrailliler 40 yıl boyunca dolaşıyor (Say.14:11-38).
“Yakup’tan bir yıldız çıkacak” (Sayılar 22-24)
İsraillilerin umutları Yasayı yerine getirebilme yeteneklerine bağlı olsaydı, her şey çoktan bitmiş olacaktı. Ama Tanrı’nın amaçları İsrail’in sadakatine değil, İbrahim’e verdiği vaade bağlıydı.
Kutsal Kitap’ın en dikkate değer bölümlerinden birinde Rab, halkının sadakatsizliğine rağmen, onlara olan sonsuz sadakatini kendilerine bildirmek için lütufkâr ve doğrudan bir biçimde işledi. Sayılar 22–24. bölümler putperest falcı Balam’ın komik öyküsüdür. Burada aralarındaki yaşlı insanlar hâlâ ölürken, Sevinç Tanrısı, halkını sahip oldukları yeni umutların beklentisiyle yüreklendirmek için onlara sevinç verir. Tanrı’nın vaatleri hâlâ gerçekleşecektir... bizde gerçekleşecektir!50
Balam uluslararası çapta bir kâhin veya falcıydı.51 Bu yüzden Moab kralı Balak, üzerine gelmekte olan İsrail ordusundan korkarak İsrail’i lanetlemesi için onu kiraladı. Ama Rab bunun yerine Balam’ın ağzından, İsrail için zengin bereket ve Tanrı’nın düşmanları için de lanet sözleri çıkarttı (23-24’üncü bölümler). Bu duruma çok kızan Moab kralına Balam şöyle yanıt verir, “Kutsamak için bana buyruk verildi; O kutsamıştır, ben değiştiremem!” (23:20).
Tanrı’nın İsrail üzerindeki kutsamaları Kendisinin her şeye egemen olan isteğine dayanır. Her hangi bir dönemde Tanrı’nın kutsamalarından faydalanabilmek Tanrı’nın halkının sadakatine bağlıdır. Ama Tanrı’nın kutsamaları mutlaka gerçekleşir. Bunun nedeni Tanrı’nın karakterinin değişmez oluşudur:
“Tanrı insan değil ki, yalan söylesin,
İnsanoğlu değil ki, düşüncesini değiştirsin.
O söyler de yapmaz mı?
Söz verir de yerine getirmez mi?” (Say.23:19)
Öyle gözüküyor ki, İsrail’e karşı düşman olan ve Tanrı’nın dostlarından biri de olmayan Balam adındaki bu yabancı adama, gelecek olan MuzafferKral, Vaat Edilen Kurtarıcı olan Mesih İsa hakkında bir görüm verilmişti:
“Onu görüyorum, ama şimdilik değil,
Ona bakıyorum, ama yakından değil.
Yakup’tan bir yıldız çıkacak,
İsrail’de bir önder kalkacak” (Say.24:17).52
“Yeninin Doğuşu” (Sayılar 26-36)
Böylece günahın, Tanrı’nın lütfuyla dolu amaçlarını iptal etmediğini görüyoruz. Rab, İsrail’i günahlarından ötürü sert bir biçimde cezalandırdı, ama bütün bunları yaparken de onların arasında kalmaya devam etti. Rab atalara verdiği vaatlerinden ötürü onları tekrar tekrar terbiye eder ve yola getirir. 26’ncı bölümde yapılan nüfus sayımında sayılan yeni kuşak, bundan sonra vaat edilen diyara girebilmek üzere yeniden hazırlanmıştır (27-36’ncı bölümler). Rabbin sadakatinden ötürü umut hâlâ devam etmektedir.
III. “YAŞAM MI ÖLÜM MÜ?” (Tesniye)
Çölde kırk yıla yakın bir süre dolaşıp durduktan sonra İsrail kendilerine vaat edilen Filistin topraklarına bir kez daha girmeye hazırdı. İlk defasında, girmeyi reddeden kuşağın tamamı ölmüştü. Şimdi Ürdün nehrinin hemen karşısındaki Moab diyarında Musa, İsrail halkına Tanrı’nın Yasasını yeniden tekrarlamaya ve açıklamaya azmetmişti. Tesniye kitabı, Musa’nın Yasayı ikinci kez, bu sefer bu yeni kuşağa vermesiyle ilgilidir. Hatta, “Tesniye,” ikinci yasa anlamına gelir. Diyara girmeden önce Tanrı’nın sözünü yeniden işitmeliydiler.
Tesniye kitabının ana bölümü Musa’nın dört konuşmasından oluşur:
1. (1-4) Mısır’dan çıkış ve geçen kırk yıl boyunca çölde dolaşırken yaşanan olayların anlatımı.
2. (5-26) On Emrin tekrarı, açıklanması ve uygulanması.
3. (27-28) İnsanların itaat edip etmemelerine göre üzerlerine gelecek olan Lanetler ve Bereketler listesinin verilmesi.
4. (29-30) Moab’da yapılan antlaşmanın özeti.
Geçen kırk yılın olaylarını özetledikten sonra (1-4), “Musa” Tanrı’nın buyruklarını duymaları için, “bütün İsraillileri bir araya topladı” (5:1). Onları yeniden Sina Dağı’na ve Tanrı’nın orada onlarla yaptığı antlaşmaya götürdü. Tanrı’nın bunu sadece babalarıyla değil kendileriyle de yaptığını vurguladı. Bundan sonra, Rab’bin “ateşin içinden bildirdiği” On Emri tekrarladı (5:4-21; bkz. Çıkış 20). Bu emirlerin önemi ortadadır. Onları doğru bir biçimde incelediğimizde Tanrı’nın insanlık için olan standartlarının çok yüksek olduğunu görürüz. Tanrı içsel ve dışsal kutsallık talep eder. Bütün varlığımızla önce Kendisini sonra da diğer insanları sevmemizi gerekli görür.
Tesniye 6-26’daki yasalar On Emrin daha geniş bir biçimi gibidirler.53 Şimdi bu bölümleri temel alarak Tanrı tarafından verilen bu ahlâki buyrukların, temel ilkelerin yaşamlarımıza nasıl uygulanabileceğine bakalım.
On Emir ya da “Dekalog”, genellikle iki bölüme ya da “kitabeye” ayrılır.
1) TANRI’YLA İLGİLİ EMİRLER (Tesniye 5:6-15;
Ayrıntılar: 6:1 - 16:17)
İlk dört emir İsa tarafından şu şekilde özetlenmişti: “Tanrın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle sev” (Mar.12:30, Yas.6:4’ü aktarmaktadır). Bu emirler Tanrıya karşı olan sorumluluklarımızı ele alırlar.
Birinci ve İkinci Emir (5:6-10; 6:1 - 12:32) “Benden başka tanrın olmayacak.”
Musa, halkı çağırıp Yasa’yı açıklamaya başlar ve onlardan bu buyruklara titizlikle uymalarını ister. Şu önemli ifade Yasa’nın temelidir: “Kulak ver, ey İsrail! Yahve Tanrımız’dır, O tektir. Tanrınız Yahve’yi bütün yüreğinizle, bütün canınızla, bütün gücünüzle seveceksiniz” (6:4-5). Tanrı, kurtardığı kişilerin kendilerini, tamamen Kendisine adamalarını isteyen kıskanç bir Tanrı’dır. Hiçbir rakibe hoşgörü göstermez. Başka rakipler olamaz – olsalar da onlar sahtedir. Halk için bir ayartılma oluşturup onları Rab’den döndürmesinler diye bütün putlar kesinlikle yok edilmelidir (7:5, 25-26; 12:2-3).
Bu ayet sadece fiziksel putları değil, Tanrı’yla aramıza giren her şeyi kapsamaktadır. Bütün sevgi ve hizmetimizi Tanrı’ya sunmalıyız. Sahip olduğumuz hiçbir şey, hiçbir iş, hiçbir ilişki ya da başka bir şeyin bizi, kusursuz bir biçimde seven ve Kendi “oğulları” gibi terbiye eden (8:5), büyük huşu veren Tanrı’dan ayırmasına izin verilmemelidir. Bu, yaşamımızın tümü boyunca her gün ve her anımızda bütün varlığımızla O’nu sevip O’na hizmet etmeyi içeren çok yüce bir ölçüttür!
Üçüncü Emir (5:11; 13:1 - 14:27) “Tanrın Yahve’nin adını boş yere ağzına almayacaksın.”
Tanrı’nın ismini boş yere ağza almak yasaklanmıştır. Örneğin şaşkınlık ya da öfke gibi duygularımızı dışavurmak için Tanrı’nın kutsal adını kullanmamız günahtır! İster dinsel amaçlar için ister düşüncesizce olsun, kendi sözlerimizi doğrulamak ya da O’nun ismini anlamsız bir şekilde tekrar etmek de bu yasaya karşı gelmektir. İsrail halkı, kendilerini adı Yahve, “RAB” olan Tanrı’larından döndürmeye çalışan her “peygamber” veya rüya gören kişi, herhangi bir aile bireyi ya da başka birini reddetmeleri için uyarılmıştır (13:1-18). Tanrı’nın isminin kutsallığı, her alanda halkının yaşamlarında görülmesi gerekmektedir (14:1-27).
Dördüncü Emir(5:12-15; 14:28 - 16:17) “Sept Günü’nü tut ve kutsa.”
Yedinci günü hatırlama emri, iş konusuna sağlıklı bir bakışla ilgilidir. İsrail halkından dinlenmek, tapınmak ve Tanrı’ya hizmet etmek için işten zaman ayırması istenmişti. Tanrı’nın yaşamımızın tümü üzerindeki hakkının önceliğini vurgulamak amacıyla haftanın bir günü törensel olarak Rab’be aitti. Her üç yılın sonunda yetiştirdikleri ürünlerin hepsinin ondalığı Rab’be verilmeliydi (14:28-29). Her yedinci yıl bütün borçlar iptal edilir ve İbrani köleler salıverilirdi (15). Halkın, “RAB’bin önünde bulunmak üzere” çağrıldığı yıllık festivaller (16:1-17), Tanrı’nınmaddesel uğraşlarımızdan önce geldiği gerçeğini vurguluyordu!
2) İNSANLARLA İLGİLİ EMİRLER (Tesniye 5:16-21; Ayrıntılar: 16:18 - 26:15)
Rabbimiz İsa, altı emirden oluşan ikinci buyruk grubunu Levililer 19:18’de şu sözlerle özetledi: “Komşunu kendin gibi sev” (Mar.12:31). Böylece Pavlus’un Romalılara Mektup’ta söylediği gibi, “Sevgi, komşuya kötülük etmez. Bu nedenle sevgi, Kutsal Yasa’nın yerine getirilmesidir” (13:10).
Beşinci Emir (5:16; 16:18 - 18:22) “Annene, babana saygı göster”
Anababaya gösterilen saygı, Tanrı tarafından işbaşına getirilen hakimler (17:2-13); krallar (17:14-20); kâhinler (18:1-8) ve peygamberler (18:9-22) gibi yetkilileri de kapsar. Otorite ve o otoriteye boyun eğme Tanrı’nın düzeninin temel ilkesidir. İnsan, itaatsizliğin her alanda ciddi sonuçlar doğuracağını öğrenmelidir.
Altıncı Emir (5:17; 19:1 - 22:8) “Öldürmeyeceksin”
İnsanlar Tanrı’nın benzerliğinde yaratıldıkları için, insan öldürmenin cezası ölümdü (Yar.9:5-6). “Yaşam öylesine kutsal bir şeydi ki, onu yok etmek için başvurulan bütün şiddet yolları tüm diyarın suçlu sayılmasına yol açıp karşılığında birisinin canını vermesini gerektiriyordu. Öldüren, yaşamını topluma ya da ölenin ıstırap çeken yakınlarına değil, yalnız Tanrı’ya borçluydu. Bu caydırıcı bir önlem olarak da düşünülmemişti.”54 Doğmamış bir cenini bile öldürmek, “katile” ölüm cezası getiriyordu (Çık.21:22-25). Bu emir, kürtaj denen bebek düşürme olayını da kapsar.55
Yedinci Emir (5:18; 22:9 - 23:19) “Zina etmeyeceksin”
Bir erkekle bir kadının evliliği, Kutsal Kitap’ın ilk bölümlerinde çok açık bir biçimde belirlendi: “İkisi (üçü veya dördü değil) tek beden olacak” (Yar.2:24). Çok eşlilik insanın günah ve dik başlılık edip düşüşünden sonra ortaya çıkan bir kurumdur (Yar.4:19). Çok eşlilik örneklerinin atalar gibi kişileri de içermesine karşın (Yar. 16:1-2; 29–30. bölümler), Tanrı’nın başlangıçtan beri insanlar için olan planı tek eşlilikti (Mat.19:3-9’da İsa’nın Kendi sözleri; Bkz. Ek 7, s.347-358). Tanrı’nın gözünde kutsal olmak için cinsel paklık gereklidir. Bu yüzden bu bölümlerde ayrıntılı buyruklar görüyoruz (22:13-23:1). Ne tür bir çevreden gelirsek gelelim diri Tanrı’ya göre cinsel ilişkiler kesinlikle tek eşli evlilikle sınırlandırılmıştır. Evlilik öncesi seks günahtır. Aynı şekilde fahişelere gitmek insanlar tarafından yasallaştırılmış olsa bile Tanrı’nın gözünde günahtır. Tek eşli evlilikten başka her şey Tanrı tarafından kınanır ve cezalandırılacaktır. Erkeklerin cinsel ilişkilere “ihtiyacı olduğu” ve kendilerini tutamadıkları yolundaki öneriler Tanrı’nın yasasına karşı gelmeyi mazur gösterme çabalarından başka bir şey değildir.
Sekizinci Emir (5:19; 23:20 - 24:7) “Çalmayacaksın”
Bütün mal varlığımız Tanrı’dan gelir. Bizler sadece Tanrı’nın bize teslim ettiklerinin kâhyalarıyız. Bu yüzden, “her türlü hırsızlık ve sahibine malını vermemek suçtur. Tesniye 23:20-21 mülk hırsızlığını ve 24:1-7 ‘yaşam’ hırsızlığını ele alır.”56 Vergi kaçakçılığı yapmak ve borçların zamanında ödenmemesi gibi çok görülen durumlar da aynı şekilde suçtur.
Dokuzuncu Emir (5:20; 24:8 - 25:4) “Yalan yere tanıklık etmeyeceksin”
İnsanlar sahtekârlığa yatkın olsalar da, Rab’bin asla değişmez özelliklerinden biri de O’nun gerçek ve doğru olduğudur. “Tanrıinsan değil ki, yalan söylesin... söz verir de yerine getirmez mi? (Say.23:19). Bu yüzden Tanrı’nın halkı için dürüstlük ve adalet isteğe bağlı bir durum değildir – bunlar gerekli niteliklerdir. Alay etme, iftira, küçümseme ve yalan yasaktır. Hayvanlara bile adil davranma gerekliliği vardır (25:4).
Onuncu Emir (5:21; 25:5 - 26:15) “Göz dikmeyeceksin”
Sonuncu emrin odağı içseldir. Davranışlarımız, düşüncelerimiz ve sözlerimizin ardındaki niyetlerden söz eder. Tamah etmek, veya açgözlü olmak, haklı olarak bizim olmayanı arzulamaktır. Mal satarken tartıda hile yapmak, göz dikmenin bir kanıtıydı (25:13-16). Bunun tam tersi olarak, ilk ürünlerini istekli bir biçimde Tanrı’ya sunan bir İsrailli (26:1-15) Tanrı’nın halkında olmasını istediği içsel memnuniyeti sergiliyordu.
Böylece Yasa, İsraillilerin hem Tanrı’larına karşı (Emir 1-4) hem de diğer insanlara karşı (Emir 5-10) olan sorumluluklarını düzenliyordu. Günümüzdeki ahlak anlayışı genelde, “Kimseye bir zarar vermedikçe yapılmasında sakınca yok” ilkesini temel alır. Ama bu, insanlara karşı olan buyrukların standardının çok altına düşmekle kalmaz, aynı zamanda insanın Yaratıcı’sına karşı olan sorumluluğunu da tamamen gözardı eder. Rab, İsraillilere olduğu kadar bize de, “Bugün size bildirdiğim bu uyarıcı sözlerintümünü benimseyin… Bunlar sizin için boş sözler değildir, sizin YAŞAMINIZDIR” der (Yas.32:46-47).
Bu, yaşamlarının temeliydi. Yeni diyarlarında Tanrı’nın bereketlerini alabilmek için Tanrı’nın Yasasını bilmeli, ona itaat etmeli ve dahası Tanrı’nın atalara verdiği vaatlere sığınmalıydılar. Tanrı’nın günaha karşı olan kusursuz nefretini ve değişmez kutsallık ölçülerini önemsememek, bizleri o kadar da kötü olmadığımız düşüncesine götürür. Böylece de Tanrı’nın günahlarımıza karşılık bizleri cehenneme göndermesinin yanlış bir şey olduğunu düşünmeye başlarız. Ama Tanrı’nın yasasının ışığında hiç kimsenin özrü yoktur: “Her ağız kapansın ve bütün dünya Tanrı’ya hesap versin... Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı” (Rom.3:19-23). Tanrı’nın kurtarışı sadece vaat edilen Mesih’te Kendi merhameti ve lütfunu temel alır. Hiçbir insanın gurur ve övünme payı yoktur ve olamaz.
SONUÇ
Tesniye’nin son bölümleri (31-34) bizlere Musa’nın yaşamının son günlerinin dört önemli olayını anlatır:
1. (31) Yeşu’nun İsrail’in yeni önderi olarak atanması,
2. (32) Musa’nın, gelecekte onlar için bir “tanık” olması için söylediği Ezgi,
3. (33) Musa’nın 12 oymağı da kutsaması,
4. (34) Musa’nın ölümü ve Rab tarafından eşsiz bir şekilde gömülmesi.
Musa, Rab’bin kendisine emrettiği şekilde İsrail’in önderliğini Yeşu’ya devrediyordu. İsrail’in geçmişteki ve gelecekteki başarısızlıklarının neler olduğunun tamamen farkındaydı. Tanrı ona çok açık bir biçimde, “Bu halk da gideceği ülkenin ilahlarına bağlanıp bana hainlik edecek. Beni bırakacak, kendileriyle yaptığım antlaşmayı bozacaklar” demişti (31:16).
Ama bunu yaparken bile Musa, Yeşu’nun günlerinden öteye, Tanrı’nın onlara kendisi gibi başka bir “peygamber” göndereceği uzak gelecekteki zamana bakıyordu (Yas.18:15). Bu kişi Yasa’nın onları nihai olarak Kendisine yönelttiği kişi olan İsrail’in son önderi ve Kurtarıcı’sı İsa Mesih’ti (bkz. Elç.3:22-26). Bizim için böylesine lütufkâr ve adil bir kurtuluş planlayan ve bunu gerçekleştiren Tanrı’ya övgü dolu ilahiler söylemekte Musa’ya katılalım:
RAB’bin adını açıklayacağım.
Ululuğu için Tanrımızı övün!
O Kaya’dır, işleri kusursuzdur,
Bütün yolları doğrudur.
O haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır.
Doğru ve adildir” (Yas.32:3-4).