6. YASA VE VAAT

Musa’nın III. Dönemi

Ele Alınan Bölümler: Çıkış 19-24; 32-34; Sayılar; Tesniye

Okunması Önerilen Bölümler: Çıkış 19-20; 24; 32-34; Sayılar 11-14; 16-17; 22-24; 33; Tesniye 4-11; 27-34




Beşinci bölümde, Rab’bin Sina Dağı’na inişini Eski Antlaşma’nın en huşu veren olayı olarak tanımlamıştık. Şimdi biraz daha ileri gidebiliriz. Dağın eteğinde geçirilen o yıl da İsrail tarihinin en önemli olayıydı. “Eski Antlaşma” ismi bile o zamandan gelir. Orada Tanrı, halkı İsrail’le bir antlaşma yaptı. Orada onlara Kutsal Yasasını verdi. Kimlikleri orada oluştu. Mesih’in gelişine kadar, Sina’dan sonra olanların hepsi bu kritik esinin üzerine kurulmuştur. Bunlar İsrail’i dünyadaki bütün diğer uluslardan ayıran en önemli olaylardır. Musa İsrail’in ayrıcalığını şu iki ayette özetler:

Tanrımız RAB her çağırdığımızda bize yakın olur. Tanrısı kendisine böylesine yakın olan başka bir büyük ulus var mı?” (Yas.4:7)

Bugün size verdiğim bu yasa gibi adil kuralları, ilkeleri olan başka bir büyük ulus var mı?” (Yas.4:8)

Bu iki soruyla Musa, Sina Dağı’nın iki büyük gerçeğini gösterdi: (1) Tanrı’nın, halkının arasında olmak üzere Kendi tapınağında onlara yaklaşması. Bu gerçeğe ve getirdiği sonuçlara 5’inci bölümde bakmıştık. (2) On Emir’de odaklanan Tanrı’nın Yasasının bildirilmesi. Tanrı’nın kutsal, doğru ve iyi standardını verişinin amacını ve bunun sonuçlarını da bu bölümde inceleyeceğiz.

İsrail sadece düşmandan kurtarılmakla kalınmamış aynı zamanda Tanrı’nın sevgisi aracılığıyla, Tanrı’nın Kendisiyle de bir ilişki kurması sağlanmıştı. Bu bizim için de aynıdır. Bizler sadece günahtan kurtarılmadık, Tanrı için kurtarıldık, O’na aitiz, sevgi ve itaatle O’na hizmet ederiz. İsrail’in Tanrı’yla olan ilişkisini belirleyen, bağlayıcı bir “ANTLAŞMA”ydı ki, bu da Eski Antlaşma tarihinin ana fikridir.

Bir antlaşma, iki kişiyi ya da grupları birbirleriyle uzlaştıran ciddi bir sözleşmedir. Sık sık da bir yeminle sağlamlaştırılır. Özellikle de sorumluluğun taşınacağına dair söz verilir. Musa’nın kitaplarında “antlaşma” sözcüğünü kısaca araştırdığımızda ortaya üç kaynak çıkar. Nitekim bu dönemde Tanrı üç farklı antlaşma yapmıştır:

1) Nuh’la (Yar.6:18; 9:9, 17). Bu, Tanrı’yla yeryüzünde yaşayan her canlı arasındaki “Sonsuz Antlaşma”ydı (9:16). Tanrı, yeryüzünü bir daha asla tufanla yok etmeyeceğine ve insandan ötürü onu lanetlemeyeceğine söz vermişti (8:21). Bu antlaşmanın işareti gökkuşağıydı (9:12-17).

2) İbrahim’le (Yar.15:17, 22). 3’üncü bölümde gördüğümüz gibi bu, bütün insanlığı İbrahim’in soyu ve son olarak da Mesih aracılığıyla kutsama antlaşması, yani vaadiydi. Bu antlaşmanın işareti sünnet töreniydi (Yar.17:11).

3) Şimdi Tanrı, Musa aracılığıyla İsrail’le On Emiri merkez alan bir antlaşma yapmıştır. Tanrı eğer Kendisine itaat ederlerse onları, Kendi özel halkı yapacağına dair söz verir (Çık.19:5-6). Bu antlaşmanın işareti Sept Günü’ydü (Çık.31:13-17; Hez.20:12) ve onun sürekli hatırlatıcısı, Tanrı’nın parmağı tarafından yazılan On Emrin üzerinde bulunduğu taş levhaların içinde olduğu, “Antlaşma Sandığı”ydı.

Bu bölümde İsrail halkının, Antlaşma’nın koşulları olan Kutsal Yasa’yı yerine getirmekte tamamen başarısızlığa uğradığını göreceğiz. Ama Tanrı, daha önceden ilk “atalar” olan İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a verdiği sözünden ötürü onları terk etmez. Böylece Sina Dağı’ndaki şartlı antlaşma insanın başarısızlığından ötürü bozulmaya mahkumdu, ama Tanrı’nın İbrahim’le yaptığı kayıtsız şartsız antlaşma mutlaka gerçekleşecektir. Çünkü o, Tanrı’nın Kendi sadakati ve gücüne bağlıdır. Şimdi buna daha ayrıntılı bir biçimde bakalım.


I. SİNA DAĞI’NDAKİ ANTLAŞMA (Çıkış 19-24, 32-34)

Çıkış 19-24 ve 32-34’de bu antlaşmanın Tanrı tarafından verildiği, İsrail tarafından bozulduğu ve Tanrı’nın merhameti sayesinde tekrar yenilenmiş olduğu kaydedilir.

Antlaşma Verilir (Çıkış 19-24)

Rab, Sina Dağı’nda ateşin ortasından İsrail’le konuştuğunda, onlara antlaşmanın şartlarını anlatıyordu: “RAB size ateşin içinden seslendi. Siz konuşulanı duydunuz, ama konuşanı görmediniz. Yalnız bir ses duydunuz. RAB uymanızı buyurduğu antlaşmayı, yani On Buyruğu size açıkladı. Onları iki taş levha üstüne yazdı” (Yas.4:12-13). Sonra Musa’yı yeniden dağa çağırdı ve ona, “kuralları ve ilkelerini” İsrail’e ayrıntılı bir biçimde öğretmesini buyurdu (Yas.4:14).

Musa’yla konuşmayı bitirdiğinde, Tanrı’nın Kendisi “On Sözü” (On Emri) iki taş levhaya yazdı ve onlara “Tanıklık Levhaları” adını verdi (Çık.31:18; 32:15; 34:29; bkz. İbranice özgün metin). “Tanıklık,” gerçek olan bir şeyin resmi ve ciddi bir şekilde bildirilmesidir. On Emir’de Tanrı, “Ey halkım, ben böyleyim; benim sizin için olan standartlarım da benim değişmeyen özelliklerimi temel alırlar” dercesine Kendi karakteri hakkında tanıklık ediyordu. Bunun Kendi kutsallığına uygun gerçek ölçüt (standart veya tek örnek) olduğunu söyleyerek onları uyarır. İki taş levha, kendilerini Yazan’a ve Yüce Olan’ın konuşmuş olduğuna sonsuza dek tanıklık eder. Bu antlaşma İsrail’i itaate mecbur ediyordu ve itaat etmemenin sonuçlarını da çok kesin bir biçimde açıklıyordu. On Emir’den yedi tanesinde ölüm cezası olduğunu görüyoruz.46

Antlaşma, kurbanın kanıyla onaylanmıştı (Çık.24:1-8). Musa onlara “Antlaşma Kitabını” okumuş ve halk da, “Rab’bin her söylediğini yapacağız, O’nu dinleyeceğiz” diye söz vermişti (24:7). Bunun üzerine Musa kanı alıp halkın üzerine serpti ve, “Rab’bin sizinle yaptığı bütün sözleri içeren antlaşmayı bu kan onaylıyor” dedi (24:8).


Antlaşma Bozulur Sonra Yeniden Verilir (Çıkış 32-34)

Şaşırtıcı bir biçimde, antlaşmayı onayladıktan hemen sonra Musa henüz dağda Rab’den tapınak çadırı hakkında ayrıntılı planları alırken, İsrail halkı antlaşmanın ilk iki maddesini bozdu. Musa’nın kardeşi Harun’a altından bir buzağı yaptırıp, “Ey İsrailliler, bizi Mısır’dan çıkaran ilahımız budur” diyerek ona tapınmaya başladılar (Çık.32:4). Bunu putperestçe, çılgınca bir eğlence zamanı izledi.

Bunun üzerine Rab onları tamamen yok edip, Musa’yla yeni bir ulus başlatma niyetini bildirdi. Ama Musa, Tanrı’nın İbrahim’e, İshak’a ve İsrail’e verdiği vaadin değerini, Kendisine hatırlatarak onlar için yakardı (32:7-13) ve Tanrı Kendi sadakatine uygun olarak onlara acıyıp merhamet gösterdi. Musa dağdan indi, iki taş levhayı kırdı ve halkını şöyle azarladı: “Korkunç bir günah işlediniz. Şimdi RAB’bin huzuruna çıkacağım. Belki günahınızı bağışlatabilirim” (32:30).

Musa’nın Tanrı’nın görkemini görme arzusunu dile getirdiği ilginç bir konuşmada Rab, İsrail’i bağışlayıp onlar için büyük şeyler yapmak üzere onlarla yeniden bir antlaşma yaptı. Antlaşmanın önemli noktalarını tekrar etti (Çık.33-34) ve Musa’ya kestirttiği iki yeni taş levhaya On Emri yeniden yazdı (34:1). Kırk günün sonunda Musa dağdan inerken yüzü, Tanrı’nın görkeminden ötürü parlıyordu (Çık.34:27-29).


Yasa ve Vaat

Yasanın verildiği andan itibaren İsrail’in Yasayı yerine getirmedeki başarısızlığını görüyoruz, ama aynı zamanda Tanrı’nın İbrahim’e kayıtsız şartsız verdiği vaadin değişmezliğine de tanık oluyoruz. “Tanrı’yla insan arasındaki başarılı bir antlaşma ilahi bir ‘bağış’ niteliğinde olmalıdır ve bu asla eşit haklara sahip iki taraf arasında yapılmış bir mukavele olmakla kalmamalıdır. Tanrı ile insan eşit değildir.”47 Tanrı’nın sadakatine bağlı olmalıdır. Çünkü insan her zaman başarısızlığa uğrar.

Bu kaçınılmaz gerçek Levililer 26’da açıkça gözler önüne serilmiştir (ve Tesniye 29’da tekrarlanmıştır). Burada Tanrı İsrail’e, itaatlerine karşılık verilecek bereketlerin ve itaatsizlik durumunda gönderilecek lanetlerin bir listesini sıralamıştır. Antlaşma ilişkisinin bereketlerinden zevk alabilmeleri itaat etmelerine bağlıydı: “Kurallarıma göre yaşar, buyruklarımı dikkatle yerine getirirseniz... (26:3). Ama Yasa’ya karşı gelmek felaketle sonuçlanacaktı. Tanrı, “Bozduğunuz antlaşmamın öcünü almak için başınıza savaş getireceğim” demiştir (Lev.26:25). Ceza verilmesinin nedeni Tanrı’nın kutsal Yasasına itaatsizlik edilmesiydi. Ama insanlar başarısızlığa uğrayıp cezalandırılmalarının ardından tövbe ettiklerinde Rab, atalarla olan antlaşmasını hatırlayacağını söylemiştir (Lev.26:43 – üç kez). Tanrı, İsrail’i tamamen yok ederek onlarla olan antlaşmasını bozmayacaktır. Pavlus’un Romalılar 11:28-29’da söylediği gibi İsrail, atalarının uğruna sevgilidirler. Çünkü Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz.” Bütün kutsamaların kaynağı Yasa değil, İbrahim’e verilen bu Antlaşma, yani “Vaat”tir.

Öyleyse Yasa’nın amacı neydi? Amaç günahı ortaya çıkartmak ve insanın Tanrı’nın standardına göre çok kötü olan ve ölümü hak eden günahkâr doğasını gözler önüne sermekti. Tanrı’nın adil Yasasının sertliği, insanın Tanrı’nın kayıtsız şartsız verdiği vaadinde kendine sığınak bulma gereksinimini ortaya koyar. Yüzyıllar sonra İncil bu gerçeği şu şekilde dile getirir:

“Yasa suçları ortaya çıkartmak için eklendi” (Gal.3:19).

“Yasa sayesinde günahın bilincine varılır” (Rom.3:20).

“Yasa olmasaydı günahın ne olduğunu bilmeyecektim...

buyruk aracılığıyla günahın son derece günahlı olduğu anlaşılsın diye...” (Rom.7:7-13).

“Kutsal Yasa bütün dünyayı günahın tutsağı ilan ediyor... Mesih’in gelişine dek eğiticimiz oldu” (Gal.3:22, 24).


II. “ESKİNİN ÖLÜMÜ ve YENİNİN DOĞUŞU” (Sayılar)

İnsanın isyankâr doğası Sayılar kitabında olduğu gibi belki de başka hiçbir yerde böyle açıkça ortaya konulmamıştır ve Tanrı’nın günaha karşı olan kutsal gazabı da başka hiçbir yerde bu kadar açıkça bildirilmemiştir.

Musa’nın dördüncü kitabı, insanın aklını başına getiren ve ürperten gerçeği sunar. İbrahim’le antlaşma yapan (Yar.12), halkını Çıkış’ta kölelikten kurtaran (Çık.14-15), Kendi kutsallığını kutlayan ve kurban eden bir tapınma biçimiyle lütfuna yaklaşma yollarını bildiren Tanrı (Lev.1-7) – yani Yahve, aynı zamanda bir gazap Tanrı’sıdır ve yakıp kül eden bir ateştir. Gazabı, Mısır ve Kenan’daki düşman ulusların üzerine geldiği gibi, yanlış yola sapmış olan çocuklarına da uzanır... Tanrı’nın gazabı ve merhameti, öfkesi ve sevgisi arasındaki bu bağ – bize ne kadar garip görünse de – Tevrat ve Peygamberler kitaplarındaki öğretinin belirli bir özelliğidir.48

Sayılar kitabında iki tane nüfus sayımı görüyoruz, bunlar otuz yedi yıl arayla yapılmıştır (1 ve 26’ncı bölümler). İki kuşaktan söz edilmektedir ve kitap da onların öykülerini anlatır. 1-25’inci bölümler bizlere ilk kuşağın çöldeki acı deneyimini (“eskinin ölümü”); 26-36’ncı bölümler ise ikinci kuşağın vaat edilen diyara girme beklentisini (“yeninin doğuşu”) anlatır.49

Eskinin Ölümü” (Sayılar 1-21, 25)

Kitap başlarken Rab Musa’ya, “Bütün İsrail topluluğunun boylarının ve ailelerinin sayımını yap” der (Say.1:2). Sina Dağı’ndan ayrılma zamanı sonunda gelmiştir. Kampı kurma ve toplama, tapınak çadırını ve ona ait eşyaları vb. taşıma hakkında ayrıntılı bilgiler kâhinler ve Levililere verilmiş ve vaat edilen toprağa doğru yürümek üzere hazırlıklar yapılmıştır (2:1 – 10:10). Rab’bin Kendisi onlarla birlikte gidecekti. Rab onlara gündüzleri tapınak çadırını örten bir bulutta ve geceleri de bir ateş sütununda görünüyordu. Bulut, tapınak çadırının üzerinden kalktığında İsrail yolculuk edecek, bulut aşağıya indiğinde çadırlarını kuracaklardı (9:15-23).

Sonunda yolculuk başladı. “İlk kez RAB’bin Musa’ya verdiği buyruk uyarınca göç ettiler” (10:11-13). Ancak Tanrı’nın halkı için sağladığı her şeye karşın yine de İsrail’in yolculuğunun kayıtları çok acıklıdır. Yola daha henüz çıkmışlardı ki, halk şikayet etmeye başladı ve Rab’bin yargısı üzerlerine geldi (11:1). Halk yemek ve su yüzünden şikayet ediyordu (bölüm 11). Kardeşleri Harun ve Miryam, Musa’nın önderliğinden ötürü şikayet ediyorlardı (bölüm 12). Vaat edilen diyara gönderilen casuslar onları korkutacak haberlerle geri gelmişlerdi ve halk Rab’bin vaatlerine karşı asilik ederek diyara girmeyi reddetti ve fazladan 38 yıl daha başıboş bir şekilde çölde dolaştı (13-14’üncü bölümler). Korah ve kabilesi Musa ve Harun’un önderliğine karşı başkaldırdılar (16-17). Halk yolda sabırsızlandı (21:4-9) ve sonunda Moab’ın putperest halkıyla birlikte büyük bir putperestlik ve ahlaksızlığa düştüler (25). Yalnız Finehas’ın gayretli davranışları o anda Tanrı’nın gazabını önledi ve ölenlerin sayısının yalnız yirmi dört binde kalmasını sağladı (25:6-18).

Bütün bu asiliğin sonu ölümdü. İsrail’lilerden kalabalık gruplar günahlarından ötürü defalarca Tanrı’nın yargısına maruz kaldılar. Ölenlerin sayısı o kadar çoktu ki, 26’ncı bölümde ikinci nüfus sayımı yapıldığında diyara girmek için hazırlanan halkın arasından,

Musa’nın ve kahin Harun’un Sina Çölü’nde sayımını yaptığı İsrail halkından bir kişi bile sayımı yeni yapılanların arasında yoktu. Çünkü RAB o dönemde sayımı yapılan İsrailliler’in kesinlikle çölde öleceğini söylemişti. Onlardan…Kalev’den ve… Yeşu’dan başka sağ kalan kimse kalmamıştı” (Say.26:64-65).


İsrail’in Mısır’dan çıkışı ile çölde dolaştığı yılların tarihi yan sayfada özetlenmiştir: