Tanrı’nın büyük planının kapsamında özellikle bir olay derin bir önem taşıyordu (Lev.16). Başkâhinin iç perdenin arkasındaki En Kutsal Yer’e yılda bir kereden fazla girmemesi gerekiyordu, “Ağabeyin Harun’a de ki: Perdenin arkasındaki En Kutsal Bölüm’e ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığı’nın üzerindeki bağışlanma örtüsüne yaklaşmasın. Yoksa ölür. Çünkü ben bağışlanma örtüsününüstünde, bulut içinde görünüyorum” (Lev.16:2). Sadece o kutsal günde (“Kefaret Günü’nde”) oraya yalnızca kendi günahları ve halkın günahları için kurban edilen boğalar ve keçilerin kanıyla girebilirdi. Kanı, “En Kutsal Yer”e götürüp “bağışlanma örtüsü”ne (üzerlerinde On Emir yazılı olan taş levhaları saklayan “kefaret örtüsü” ya da Antlaşma Sandığının kapağı) serpmesi gerekiyordu. Rab bu törenin amacını şöyle açıklamıştır:
“Böylece En Kutsal Bölüm’ü İsrail halkının kirliliklerinden, başkaldırılarından, bütün günahlarından arındıracak. Buluşma Çadırı için de aynı şeyi yapacak. Çünkü kirli insanların arasında bulunuyor… Bu, sizin için sürekli bir yasadır: İsrail halkının bütün günahlarını yılda bir kez bağışlatmak için verildi.”
(Lev.16:16, 34)
İncil, Mesih’in Tanrı’nın gerçek “Başkâhini” olarak günahlar için Kendisini Tanrı’ya son ve kusursuz kurban olarak sunduğunu söyler. Mesih, çarmıhta ölürken “Tamamlandı” diye bağırdı ve aynı anda “tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü” (Yu.19:30; Mat.27:51). Tanrı’nın huzuruna giden yol Mesih’in ölümüyle kesin olarak açılmıştı. Mesih ölümden dirilip göğe yükseldiğinde aslında Başkâhinsel hizmetini yerine getiriyor, bizim günahlarımız için sonsuza dek kefaret etmek üzere Kendi kanını Tanrı’nın tahtına taşıyordu:
“Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı’nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi... Erkeçlerin ve buzağıların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi... Mesih kendisini bir kere kurban edip günahı ortadan kaldırmak için çağların sonunda ortaya çıkmıştır.”
(İbr.9:24, 12, 26).
Antlaşma Sandığı’nın üzerinde kefaret edici kanın serpildiği bir bağışlama örtüsü olduğunu öğrenmek ne kadar harika bir durumdur! Tanrı’nın tahtı, bizlerin “cesaretle yaklaşmaya” davet edildiğimiz “lütuf tahtı”dır (İbr.4:16).
SONUÇ
Tanrı gelmiş, vaatte bulunduğu halkını kurtarmış, onlara Kendini tanıtmış ve sahip çıkmıştır. Kendisinin onlarla ve onların da Kendisiyle birlikte olabilmelerinin yolunu da Kendisi sağlamıştır. Bizleri Kendisine yaklaşmaya çağırırken Rab İsa’ya iman edenlere söylediği söz sıcaklık ve güven doludur.
“Bu nedenle ey kardeşler, İsa’nın, kendi kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz bulunmaktadır. Buna göre yüreklerimiz kötü vicdandan arınmış ve bedenimiz temiz su ile yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım” (İbr.10:19-22).