Diller ve Peygamberlikler (1.Kor.14:1-25)

1.Kor:14’te Pavlus özellikle bu iki armağana (Diller ve peygamberlikler) odaklanır. Neden?

İmanlıların hepsi Kutsal Ruh'la doldular, Ruh'un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar.

Elç.İş.2:4

Kutsal Ruh, konuşmayı dinleyen herkesin üzerine indi.Petrus'la birlikte gelen Yahudi imanlılar, Kutsal Ruh armağanının öteki uluslardan olanların da üzerine dökülmesini şaşkınlıkla karşıladılar.Çünkü onların, bilmedikleri dillerle konuşup Tanrı'yı yücelttiklerini duyuyorlardı.

Elç.İş.10:44-46

Pavlus ellerini onların üzerine koyunca Kutsal Ruh üzerlerine indi ve bilmedikleri dillerle konuşup peygamberlik etmeye başladılar

Elç.İş.19:6

İlk olarak bu iki armağan tanımlanacak; Nedir? Neden önemli? Kimler için? Ondan sonra metne dönüp, bu bölüm ayet ayet açıklanacaktır.

Bilinmeyen Diller

Nedir?

İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam,

1.Kor.13:1

Kuşkusuz dünyada çeşitli diller vardır, hiçbiri de anlamsız değildir.

1.Kor. 14:10

Kutsal Ruh sayesinde, bilmediğimiz bir dille dua ettiğimizde bu dil ilahi, meleksel veya dünyevi bir dil olabilir.

Ben bir kere bir gence, bu armağanı alması için dua ettim. Ağzından Rusça olarak bir kaç cümle döküldü. Şaşırdım çünkü okulda biraz Rusça okudum ve konuştuğu dili tanıyabildim. Onu durdurup sordum: ‘Kardeş, Rusça biliyor musun?’ ‘Hayır.’ dedi. Öğrenmediği bir dille konuşuyordu.

Bilmediği dilde konuşan, insanlarla değil, Tanrı'yla konuşur.

Bilmediğim dille dua edersem ruhum dua eder ama zihnimin buna katkısı olmaz.

1.Kor.14:14

Bu neden önemli? Çünkü zihinlerimiz ve kelime dağarcığımız sınırlı.

Örneğin; çocukken teyzen sana bir hediye yolladığında, sen ona bir teşekkür mektubu yazmak zorunda kaldın. ‘Sevgili Teyzeciğim, Gönderdiğin güzel çoraplar için teşekkürler. Çok güzeller, harikalar! Bayramınızın iyi geçtiğini umarım.’

Bu armağan tapınmamızı da, dualarımızı da akıcı hale getirir, canlandırır. Kutsal Ruh bize tek atışlık tüfeğin yerine makineli tüfek verir.

Aynı şekilde, başkaları için dua ettiğimizde, bazen zorlanabiliriz. ‘Ya Rab, bereketle, pekiştir, yönlerdir, güt...’

Bunun gibi, Ruh da güçsüzlüğümüzde bize yardım eder. Ne için dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz ama Ruh'un kendisi, sözle anlatılamaz iniltilerle bizim için aracılık eder.Yürekleri araştıran Tanrı, Ruh'un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı'nın isteği uyarınca kutsallar için aracılık eder.

Rom. 8:26-27

Kayınvalidem bana sitem etti: ‘Beni yeterince sık aramıyorsun, çocukların fotoğraflarını göndermiyorsun. Torunlarımın yüzünü bir görebilsem...’

Eşime bir Samsung Galaxy akıllı telefon hediye etmiş. Bir şartla; annesiyle daha sık mesajlaşacak ve fotoğraf çekip atacak.

Aynı şekilde Tanrı bize bu armağanı vermekle kendisiyle konuşabilmemiz için bize özel bir iletişim aracı hediye etmiş oluyor. Bizim kendisiyle temas halinde kalmamızı istiyor.

Peygamberlerin ruhları peygamberlerin denetimi altındadır.

1.Kor.14:32

Hem kendi anlayışımla hem de ruhumla dua etmek önemli.

Öyleyse ne yapmalıyım? Ruhumla da zihnimle de dua edeceğim. Ruhumla da zihnimle de ilahi söyleyeceğim.

1.Kor.14:15

Peki, bu ruhsal armağan neden önemli?

Rab Ruh'tur, Rab'bin Ruhu neredeyse orada özgürlük vardır.

Bilmediği dilde konuşan kendi kendini geliştirir.

1.Kor.14:4

Meşhur Hintli müjdeci Ram Babu’yla ilk tanıştığımda, ona hayrandım! Sanki Tanrı’nın gücü ve nuru ondan akıyordu. Kutsal Ruh’la öyle doluydu ki varlığı bile cinleri korkutmuştu. Onun hizmeti aracılığıyla neler gördük neler; mucizeler, şifalar, cinlerin kovulmaları…

İlginçtir ki, imanlılara birşey öğretirken, hep bu armağandan bahsediyordu: ‘Bilinmeyen dillerle dua ettiğinde, ruhça güçleniyorsun. Bu kelime aslında ‘Bir ev inşa etmek.’ anlamındadır. Kutsal Ruh için daha büyük bir ev inşa ediyorsun, alanını genişletiyorsun, öyleki Kutsal Ruh’la daha da dolabilesin.’ Ram Babu günde 4 saat bilinmeyen dillerle dua ettiğini söyledi!

Ben 23 yaşındayken bize meydan okuduğunu hatırlıyorum: ‘Bir sene boyunca günde 1 saat bilinmeyen dillerle dua etmeye karar verirseniz, hayatlarınız farklılaşacak.’dedi. Ben bunu yaptım. Her sabah erkenden kalkıp, bir saat boyunca bilinmeyen dillerle sesli dua ettim.

Hayatımdaki farkı anlatamam. Vaaz verirken insanlar Mesih’e geliyorlardı. Şifa konusunda mucizeler görmeye başladım. Ruhsal hayatım tamamen farklılaştı.

Elçi Pavlus herhalde bu armağanı önemsedi.

Dillerle hepinizden çok konuştuğum için Tanrı'ya şükrediyorum.

1.Kor.14:18

Onun ruhsal hayatına baksanıza!

Bu armağan kimler için?

Sevginin ardınca koşun ve ruhsal armağanları, özellikle peygamberlik yeteneğini gayretle isteyin.

1.Kor.14:1

Hepinizin dillerle konuşmasını isterim.

1.Kor.14:5

Herkes bilinmeyen dillerle dua etmeli mi?

Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı?Hepsinin hastaları iyileştirme armağanı var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?

1.Kor.12:29-30

Hayır. Bu armağan herkes için, isteyenler için. Bence hepimize değil ama çoğumuza bağışlanır.

Peygamberlik

"Ondan sonra bütün insanların üzerine Ruhum'u dökeceğim. Oğullarınız, kızlarınız peygamberlikte bulunacaklar. Yaşlılarınız düşler, gençleriniz görümler görecek. O günler kadın, erkek kullarımın üzerine de Ruhum'u dökeceğim.

Yoel 2:28-29

Giva'ya varınca, Saul'u bir peygamber topluluğu karşıladı. Tanrı'nın Ruhu güçlü bir biçimde üzerine indi ve Saul onlarla birlikte peygamberlikte bulunmaya başladı. Onu önceden tanıyanların hepsi, peygamberlerle birlikte peygamberlikte bulunduğunu görünce, birbirlerine: "Ne oldu Kiş oğluna? Saul da mı peygamber oldu?" diye sordular.

1.Sam.10:10-11

Haydaaaa...

Bu bağlamda aslında Elç.İş. 19:6 gayet doğal oluyor.

Pavlus ellerini onların üzerine koyunca Kutsal Ruh üzerlerine indi ve bilmedikleri dillerle konuşup peygamberlik etmeye başladılar.

Elç.İş. 19:6

Peygamberlikte bulunansa insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması için insanlara seslenir.

1.Kor.14:3

Yeni bir imanlıyken Hindistan’a gitmeye çok hevesliydim. Hatta planlarımı yapıp uçak biletini almıştım. O arada hiç gitmediğim bir kiliseyi ziyaret ettim. Orada hiç kimse beni tanımıyordu. İçimden: ‘Ya Rab benimle konuşur musun?’ diye dua ediyordum. Kişisel dua istedim, dua eden adam şu sözlerle başladı: ‘Asya’ya gideceksin...’ Dikkatimi çekti mi? Çekti! Ondan sonra söylediği her şeyi Tanrı’dan gelen sözler olarak kabul ettim çünkü;

Yüreğindeki gizli düşünceler açığa çıkacak,

1.Kor.14:25

diye yazılmış ya, işte bana öyle oldu!

Vaaz vermeye yeni başladığımda, bir Pazar günü vaaz verecektim. Toplantıdan önce dua ediyordum. Hazırladığım her şeyi atıp, Tanrı’nın bana göstereceği bir konu üzerine konuşmam gerektiğini hissettim. Evdeki hesap çarşıya uymadı. İtaat edip yaptım. Neler söylediğimi hatırlamıyorum ama o Pazar 3 kişi iman etti. Aralarından bir kadın: ‘Sanki toplantı boyunca Tanrı özel olarak benimle konuşuyordu.’ dedi.

Peki, peygamberlik armağanı neden yararlı?

1.Kor. 14’de peygamberlik armağanıyla ilgili 5 ayrı fiil kullanılmaktadır. Bunların hepsi Tanrı’nın ‘Baba yüreğini’ açıklayan fiillerdir.

Peygamberlikte bulunansa insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması için insanlara seslenir.

1.Kor.14:3

Sana güçlü ve yürekli ol demedim mi? Korkma, yılma. Çünkü Tanrın RAB gideceğin her yerde seninle birlikte olacak.

Yeşu 1:9

Ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak.

Yeş.42:3

Ama herkes peygamberlikte bulunurken iman etmeyen ya da yeni katılan biri içeri girerse, söylenen her sözle günahlı olduğuna ikna edilecek, her sözle yargılanacak. Yüreğindeki gizli düşünceler açığa çıkacak ve: "Tanrı gerçekten aranızdadır!" diyerek yüzüstü yere kapanıp Tanrı'ya tapınacaktır.

1.Kor.14:24-25

Alfa Kursu’muzda bir kadın vardı. İman etmek istedi ama bir kaç cevapsız sorusu kaldı. Bir dua zamanında ona dua ettim ve o anda bir görüm gördüm; bir ev ve bir bahçe. Renkler dahil, her şeyi özenle tarif ettim. Bu kadını o bahçede 5 yaşında bir çocuk olarak gördüm. ‘Tanrı seni tanıyor ve seviyor.’ dedim. Anlattığımda kadın ağlamaya başladı: ‘Gördüğün görüm gerçek. Evimde fotoğrafı bile var. Demek ki Allah gerçektir.’ dedi ve iman etti çünkü Babası onunla konuşup onu ikna etti.

Herkesin öğrenmesi ve cesaret bulması için hepiniz teker teker peygamberlikte bulunabilirsiniz.

1.Kor. 14:31

Şimdi bölümü ayet ayet okuyacağız ve bir bütün olarak ne anlamına geldiğini göreceğiz.

Elçi Pavlus’un 3 derdi var:

Sevginin ardınca koşun ve ruhsal armağanları, özellikle peygamberlik yeteneğini gayretle isteyin.

1.Kor.14:1

İşte sevgi olmazsa olmaz. Niyet ön planda.

Ruhsal armağanları istemek kötü bir şey değil. Burada ‘Allah ne verirse versin.’ gibi bir kadercilik yoktur. Babamız kendisinden dilememizi istiyor: ‘Baba, o armağan var ya, onu çok istiyorum.’

Bilmediği dilde konuşan, insanlarla değil, Tanrı'yla konuşur. Kimse onu anlamaz. O, ruhuyla sırlar söyler. Peygamberlikte bulunansa insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması için insanlara seslenir.

1.Kor.14:2-3

İşte iki armağanı karşılaştırıyor. Diller bizden Tanrı’ya, peygamberlikler Tanrı’dan bize.

Bilmediği dilde konuşan kendi kendini geliştirir ama peygamberlikte bulunan, inanlılar topluluğunu geliştirir.Hepinizin dillerle konuşmasını isterim ama peygamberlikte bulunmanızı yeğlerim. Diller inanlılar topluluğunun gelişmesi için çevrilmedikçe peygamberlikte bulunan, dillerle konuşandan üstündür.

1.Kor.14:4-5

Pavlus’un derdi kilisenin gelişmesidir. Yorumculara gore Korintliler Pazar günü kiliseye gelip, herhalde yüksek sesle bilinmeyen dillerle aynı anda konuşurmuş! Salı Pazarı gibi; her kafadan bir ses çıkıyor. Herhalde Korintliler, gösteriş yapmak ve rekabet için, dillere peygamberlikten daha çok değer veriyorlarmış. Pavlus: ‘Aslında peygamberliği tercih etmeleri gerekiyordu çünkü peygamberlik topluluğu geliştirir.’ diyor.

Şimdi kardeşlerim, yanınıza gelip dillerle konuşsam ama size bir vahiy, bir bilgi, bir peygamberlik sözü ya da bir öğreti getirmesem, size ne yararım olur? Kaval ya da lir gibi ses veren cansız nesneler bile değişik sesler çıkarmasa, kaval mı, lir mi çalındığını kim anlar?

1.Kor.14:6-7

Müzik yapacaklarına gümbürtü yapıyorlar.

Borazan belirgin bir ses çıkarmasa, kim savaşa hazırlanır?

1.Kor.14:8

Borazan net olmayınca, askerler sağa sola kaçışırlar.

Bunun gibi, siz de anlaşılır bir dil konuşmazsanız, söyledikleriniz nasıl anlaşılır? Havaya konuşmuş olursunuz!

1.Kor.14:9

Diyelim ki toplantıda göğsümü kabartarak yüksek sesle dillerle dua ediyorum. Kendi kendimi geliştiriyorum ve Tanrı’yı övüyorum. Bunda kötü bir şey yok ki! Ama bunu evde yapabilirim. Kardeşlerim arasındayken, anlaşılır olmak, bir bereket olmak, geliştirmek daha ağır basmalı. Toplantıda uzun uzun dua edebilirim ama insanlar sıkılabilir. Bunda bir bereket olmaz.

Kuşkusuz dünyada çeşitli diller vardır, hiçbiri de anlamsız değildir.Ne var ki, konuşulan dili anlamazsam, ben konuşana yabancı olurum, konuşan da bana yabancı olur.(Yani Fransız kalırım!) Bu nedenle, siz de ruhsal armağanlara heveslendiğinize göre, inanlılar topluluğunu geliştiren ruhsal armağanlar bakımından zenginleşmeye bakın.

1.Kor.14:10-13

Odak noktamız şu olsun: ‘Ya Rab, bana paylaşacak bir söz verir misin? Öyle ki imanlılar topluluğu gelişsin.’

Bunun için, bilmediği dili konuşan, kendi söylediklerini çevirebilmek için dua etsin.

1.Kor.14:13

Bir sonraki bölümde toplantılarımızdaki düzene bakacağız ve birlikte dillerin çevirisini çalışacağız. Aslında bir kişi bilinmeyen bir dille dua ettiğinde ve başka bir kişi veya aynı kişi o dilin çevirisini, daha doğrusu açıklamasını yaptığında bu, imanımızı geliştiren, vahiyle dolu bir beklenti yaratabilir.

Bilmediğim dille dua edersem ruhum dua eder ama zihnimin buna katkısı olmaz.Öyleyse ne yapmalıyım? Ruhumla da zihnimle de dua edeceğim. Ruhumla da zihnimle de ilahi söyleyeceğim.

1.Kor.14:14-15

İster toplantıda, ister tek başıma, hem ruhumla hem de zihnimle dua etmek yararlıdır. Toplantıda yanında oturan kişi tapınma boyunca bilinmeyen dillerle dua ediyorsa, bir sorun yok ama bu aşırı yüksek sesle ya da seni rahatsız edecek bir derecede olmasın. Ara sıra zihninle de dua et ki senin duandan ben de teşvik alayım.

Tanrı'yı yalnız ruhunla översen, yeni katılanlar senin ne söylediğini bilmediğinden, ettiğin şükran duasına nasıl "Amin!" desin?

1.Kor.14:16

‘Amin’ kelimesi ‘Sana Katılıyorum, dediğin gibi olsun.’ anlamına gelir. Sadece dillerle dua edersen, bir misafir nasıl ‘Amin’ diyebilir?

Uygun biçimde şükrediyor olabilirsin ama bu başkasını geliştirmez.Dillerle hepinizden çok konuştuğum için Tanrı'ya şükrediyorum.

1.Kor.14:17-18

Sakın yanlış anlamayın! Diller iyi bir armağan. Tanrı onu kullanmamızı istiyor.

Ama inanlılar topluluğunda dillerle on bin söz söylemektense, başkalarını eğitmek için zihnimden beş söz söylemeyi yeğlerim.

1.Kor.14:19

Şimdi Pavlus bu konuyu kapatacaktır. Bu yüzden toplantılarımızda ya dillerle dua ve çevirisi olsun ya da peygamberlik sözlerini ısrarla isteyelim.

Kardeşler, çocuk gibi düşünmeyin. Kötülük konusunda çocuklar gibi ama düşünmekte yetişkinler gibi olun.

1.Kor.14:20

Benim çocuklarım ne yapıyor biliyor musunuz? Bir çocuk bir armağan alınca gidip herkese gösterir: ‘Bana bak! Yeni oyuncağıma baksana. Sende yok, bende var!’ Oyuncağını göstermek (sahnelemek) istiyor. Biz böyle olmayalım. Bir çocuğa bir hediye verdiğinde, ilgilenmezse, kullanmazsa, bu ayıp ve üzücüdür! Armağanını kullanacaksın ama sahnelemeyeceksin.

Kutsal Yasa'da şöyle yazılmıştır: "Rab, `Yabancı diller konuşanların aracılığıyla, Yabancıların dudaklarıyla bu halka sesleneceğim; Yine de beni dinlemeyecekler!' diyor."

1.Kor.14:21

Bu sözler Yeşaya 28. bölümdendir. Tanrı kendi halkını peygamberler aracılığıyla uyarıyordu, onlarla konuşuyordu ama onlar isyan edip görmezlikten geliyorlardı. Tanrı ceza olarak, terbiye etmek amacıyla onları sürgüne gönderdi. Babil’de, yabancı diller arasında kaldılar ama yine de Tanrı’nın sesini fark edemediler, tövbe etmediler.

Görülüyor ki, bilinmeyen diller imanlılar için değil, imansızlar için bir belirtidir.

1.Kor.14:22

Yani, Yeşaya 28’deki bağlama göre, bilinmeyen diller imansızlar için olumsuz bir belirti. Tanrı’nın sesini dinlemedikleri için Tanrı’nın yargısı altındalar. Biz gerçek Tanrı’nın huzurunda bulunmuşken, ne yazık ki onlar bize: ‘Siz çıldırmışsınız!’ diyorlar.

Peygamberlikse imansızlar için değil, imanlılar için bir belirtidir.

Çünkü diri Tanrı’nın varlığında olduğumuzun bir işaretidir.

Şimdi bütün inanlılar topluluğu bir araya gelip hep birlikte bilmedikleri dillerle konuşurlarken yeni katılanlar ya da iman etmeyenler içeri girerse, "Siz çıldırmışsınız!" demezler mi?Ama herkes peygamberlikte bulunurken iman etmeyen ya da yeni katılan biri içeri girerse, söylenen her sözle günahlı olduğuna ikna edilecek, her sözle yargılanacak.Yüreğindeki gizli düşünceler açığa çıkacak ve: "Tanrı gerçekten aranızdadır!" diyerek yüzüstü yere kapanıp Tanrı'ya tapınacaktır.

1.Kor.14:23-25

Bu iki armağanı gayretle isteyelim. Kullanmaya gelince, kendimize şu üç soruyu soralım: