Eski Antlaşma’daki kahramanlarımdan biri Nehemya'dır. Adam gurbette yaşarken memleketiyle ilgili üzücü bir haber aldı.
"Sürgünden kurtulup Yahuda İli'ne dönenler büyük sıkıntı ve utanç içinde" diye karşılık verdiler, "Üstelik Kudüs surları yıkılmış, kapıları yakılmış." Bunları duyunca oturup ağladım, günlerce yas tuttum. Oruç tutup Göklerin Tanrısı'na dua ettim:
Neh 1:3-4
Tanrı'nın şehri yıkılmış, utanca uğramış, kötü bir durumda. Öyle olmaması gerek! Tanrı'nın halkı sevinen, sağlam, umut yayan, tapınan bir halk olmalı! Nehemya üzüldü, dua etti ve Kudüs'e dönüp surları bina etmeye karar verdi.
Sonra onlara (halka), "İçine düştüğümüz yıkımı görüyorsunuz" dedim, "Kudüs yıkılmış, kapıları ateşe verilmiş. Gelin, Kudüs surlarını onaralım, utancımıza son verelim." Onlara Tanrı'nın bana nasıl destek olduğunu ve kralın söylediklerini anlattım. Onlar da, "Haydi, onarmaya başlayalım" dediler. Var güçleriyle bu hayırlı işe başladılar.
Neh 2:17-18
Bu bizim için kilisenin çok güçlü ve etkileyici bir resmidir. Artık söz konusu fiziksel bir şehir değil, Tanrı'nın aralarında olduğu halkı, Kutsal Ruh'un evi, bizizdir. Kilise büyük olmalı, büyüyen olmalı, mucizeler yaratan olmalı, şifa dağıtan olmalı, sevinçle dolu olmalı, Türkiye'nin her şehrinde olmalı, insanları olumlu bir şekilde etkileyen olmalı, farklı olmalı. Bunlar olmayınca üzülürüz ve Nehemya gibi: 'Haydi kalk da kiliseyi bina edelim.’ deriz. Kilisenin harabe olması bizi harekete geçirir.
Kutsal Kitap imanlıların diri taşlar olması gerektiğini söylüyor. Sağlam bir temel atılmalı. İmanlılar birbirine yapışmalı, sevgiyle, gerçek dostlukla. İşimiz bu. Kendi kendimize sormalıyız; acaba benim rolüm nedir? Armağanlarım nedir? Katkım nedir?
Mektubun sonuna geldik! Elçi Pavlus'un Titus'a son öğütleri şunlardır: Kiliseyi bina etme konusunda 3 çeşit insan vardır: Oyalayıcı insanlar, bölücü insanlar ve yapıcılar.
Titus'u Girit'teyken gözümüzde canlandıralım... Adamlar avare avare kıraathanede oturup tartışıyorlar. 'Gel, takılalım, muhabbet edelim'. Akşamcılar. Sabahlar olmasın! diyenler.
Bazı insanlar hep tartışmak isterler. Teolojiden, siyasetten, futboldan, fark etmez. Fark etmez, yeter ki uzun uzun dem vurup duralım. Bu tartışmalar kötü değil. Günah değil. Halbuki, burada yapılacak bir işimiz var. Bir hedefimiz var. İsa Mesih'in kendini feda ederek satın aldığı kiliseyi bina ediyoruz! Daha acil bir iş olabilir mi acaba?
Bazı Hristiyanlar hep teoloji tartışmak ister. Mesela kıyametin alametleriyle ilgili: Büyük bir sıkıntıdan geçecek miyiz? Bin yıllık bir dönem yaşayacak mıyız? Kutsal Ruh'a göre bu tartışmalar boş ve yararsız! Bu şekilde ancak zamanını boşa harcamış olursun.
Nehemya'ya aynı şey oldu. Düşmanları onun dikkatini dağıtmak isteyerek onu konuşmaya davet ettiler. Nehemya'nın tepkisine bir göz atalım beraber.
Onlara haberciler göndererek, "Büyük bir iş yapıyorum, gelemem" dedim, "Yanınıza gelirsem işi bırakmış olurum; niçin iş dursun?" Bana dört kez bu haberi gönderdiler, ben de hep aynı yanıtı verdim.
Neh 6:3-4
Adama baksanıza! Bizim de büyük bir işimiz var arkadaşlar! Kiliseyi bina edelim! Nasıl? Birlikte vakit geçirerek, ilişkilerimizi derinleştirerek, yardım ederek, teşvik ederek, hayatı paylaşarak. Yeni bir bebek mi doğdu? O aileyi nasıl destekleyebiliriz? Yalnız yaşayan biri var mı? Onu yemeğe davet et! Hastanede yatan var mı? Onu ziyaret et! Bir hizmet sevgiyle yapılınca, yararsız ve boş değil, yararlı, cemaati güçlendiren, kıymetli bir şey olur. İşbirliği yaparak imece usulü çalışıyoruz burada.
Pavlus çok net bir şekilde bazı kişilerin bölücü olduklarını söylüyor. Biz surları bina etmeye çalışırken, onlar aynı anda surları yıkıyorlar. Biz insanları birbirine yaklaştırırken, onlar insanlar arasındaki uyumu bozuyorlar. Neyle? Dedikoduyla, iftirayla, asilikle ilişkilerimizi zedeliyorlar. İncil başka bir yerde kuzu kılığında kurt olan insanlardan bahseder. Çobanlar sürüyü topluyor; ama kurtlar kuzuları birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Bir deney yapalım. Bir kişi yokken onunla ilgili hiç konuşma. Mümkün mü sence?
Böyle birinin sapmış olduğundan ve günah işlediğinden emin olabilirsin; o kendi kendini mahkûm etmiştir
Tit 3.11
Çünkü eğer hedefimiz kiliseyi bina etmek ise, bunu yapmayan doğru yoldan sapmış demektir. İsa Mesih kilisesini çok seviyor ve O'nu kıskanıyor, bir adamın karısını kıskanması gibi; doğru, kutsal bir kıskançlık. Gelinime sakın dokunma! Karışma. İsa kilisesiyle ilgili, bizimle ilgili böyle hissediyor.
Bölücü kişi Şeytan'ın işini yapar. Şeytan kiliseyi bölmek istemez mi? İster.
Bu ihtimal doğrultusunda kilise önderleri neler yapmalı?
O kişiyi uyarmalı, ilk sefer için. Devam ederse, ikinci kez de uyarmalı. İsa Mesih bu sistemi başlattı.
"Eğer kardeşin sana karşı günah işlerse, ona git, suçunu kendisine göster. Her şey yalnız ikinizin arasında kalsın. Kardeşin seni dinlerse, onu kazanmış olursun.
Mat 18:15
Burada söz konusu olan şey tartışmayı kazanmak değil, insanı kazanmak.
Ama dinlemezse, yanına bir ya da iki kişi daha al ki, söylenen her şey iki ya da üç tanığın sözüyle doğrulansın. Onları da dinlemezse, durumu inanlılar topluluğuna bildir. Topluluğu da dinlemezse, onu putperest ya da vergi görevlisi say.
Mat 18:16-17
Amacımız ve beklentimiz her zaman o kişinin tövbe etmesidir. Bunun için bir fırsat, iki fırsat bile verilir; fakat kişi bölmeye, yıkmaya devam ederse, Yaşam Kilisesi’nden gitmesi daha iyi; çünkü bu işi yapabilmek için hepimiz işbirliği yapmalıyız, birlikte yürümeliyiz.
Bir inşaat projesi yapılınca bir sürü işçi gerekiyor. Mimarlar projeyi çizerler, başka işçiler gelip sağlam bir temel atarlar. Ondan sonra ustabaşının yönetimi altında çalışan inşaatçılar. Geçici yapı iskelesi bir süre için kullanılır, ondan sonra sökülür. Tesisatçılar, elektrikçiler, marangozlar, iç mimarlar, camcılar, boyacılar, mobilyacılar...herkes kendi mesleğinde usta.
Aynı şekilde, kilise kurma konusunda Yeni Antlaşma’daki resim böyledir.
Kendisi kimini elçi, kimini peygamber, kimini müjdeci, kimini önder ve öğretmen atadı. Öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih'in bedenini geliştirmek üzere donatılsın.
Ef 4:11-12
Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı. Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı? Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?
1.Kor 12:28-30
Bütün bu armağanlar lazım. Şimdi, Girit'e bakınca ilk olarak Pavlus, Titus ve muhtemelen birkaç emektaşı daha gidip, müjdeyi paylaştılar. Pavlus, bir elçi olarak, bir temel attı.