5. Temizlik

Yüreği temiz olanlar için her şey temizdir; ama yüreği kirli olanlar ve imansızlar için hiç bir şey temiz değildir.(1.15)

Bazı öğretmenler hep davranış öğretiyorlar. Tanrı’yı hoşnut etmek için şunları şunları yapmanız gerekiyor; ama davranış hep yüzeyseldir; yüreğe geçmez.

Oysa davranışlarımızı yüreğimiz yönetiyor. Yüreğe hitap etmek lazım.

Fark var diyoruz ya! Davranışımız, yaşantımız farklı olacak; ama neden? Bu farklılık nereden kaynaklanıyor?

Daha önemli olan bir soru var: İnsanın yüreği nasıl değiştirilebilir?

Bakma günahlarıma, sil bütün suçlarımı. Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat, Yeniden kararlı bir ruh var et içimde.

Mez 51:9-10

İsa Mesih Ferisiler’le bu konu üzerine çok tartıştı.

Ferisiler’e göre, kutsal olmak için dünyadan çekilmek gerekiyor. Bazı yerlere gitmemek gerekiyor, bazı kişilerle takılmamak gerekiyor, bazı şeylere dokunmamak gerekiyor, yoksa kutsallığın bozulur; ama İsa Mesih, bütün kutsallığıyla - tek kutsal olan O'ydu - o yasak olan yerlere gitti ve yasak olan insanlarla takıldı, yasak olan şeyleri yaptı.

Ve Ferisler’e dedi ki,

İsa, halkı yine yanına çağırıp onlara, "Hepiniz beni dinleyin ve şunu belleyin" dedi. "İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır." İsa kalabalığı bırakıp eve girince, öğrencileri O'na bu benzetmenin anlamını sordular. O da onlara, "Demek siz de anlamıyorsunuz, öyle mi?" dedi. "Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz?

Mar 7:14-18

İsa Onlara bir biyoloji dersi veriyor şimdi…

Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da helaya atılır." İsa bu sözlerle, bütün yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu. İsa şöyle devam etti: "İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir."

Mar 7:19-23

İstanbul'da dördüncü yüzyılda yaşayan John Chrysostom diye bir vaiz vardı. O da şöyle dedi:

'Eşyalar kendi kendilerine değil, tersine onları kullananın niyetine göre temiz ya da murdardır'.

Burada bir kuyumuz var. Diyelim ki o kuyu zehirliymiş, o kuyudan içenler, o kuyudan sulanan bütün bitkiler de zehirlenecek. Ne yapacağız peki? O kuyunun kaynağını temizlememiz gerekiyor. Başka çare yok!

Ghandi bunu keşfetmiş oldu. Bir ara Ghandi günahsız olma hevesiyle her şeyden tamamen vazgeçti. Evliydi; ama eşiyle yatmaktan bile vazgeçti. Oruç tutardı. Dua ederdi; ama yine de içinden kötü düşünceler akmaya devam ettiler. İnsan kendi kendini arıtamaz ki!

Anlatabiliyor muyum? Bir sürü öğretmen ortaya çıkıp şarap içmeyin, çağdaş müzik dinlemeyin, sinemaya gitmeyin diye emredebilir, sanki bazı şeylere dokunmamakla daha kutsallaşırız. Eskiden kutsal olmak isteyenler dünyadan tamamen çekilmişler; manastıra gitmişler, evlenmemeye karar vermişler. Ama şunu keşfetmişler: En tenha mağarada bile günah onlara eşlik ediyormuş. Neden? Çünkü günah içimizdedir!