Her şeye karşı çıkan, her durumda 'ben daha iyi bilirim' diyen, bağımsızca davranan, itaatsiz, kafa tutan, dik başlı, sorumsuz, başıboş, mayası bozuk insanlar. Yani, hiç bir yere ait değiller.
Bir imanlıya sorduğum ilk sorular hep şunlardır : Nereden geliyorsun? Hangi kiliseye aitsin? Kimin altında hizmet ediyorsun?
Bir keresinde Londra'daki kilisemize bir adam geldi. Tapınma zamanında ayağa kalkıp konuşmaya başladı: 'Ben bir peygamberim, ve Rab diyor ki sizden hoşnut değilim. Şunları şunları yapmanız gerekiyor.'
İhtiyarlarımızdan biri hemen gidip onunla konuşmaya başladı. İlk soru; hangi kiliseden geliyorsun? Adam: 'Bir kiliseye katılmıyorum. Ben daha bağımsız olmak isterim.' dedi. Önder hemen mikrofona gelip şunu dedi: ‘Az önce paylaşan adamı tanımıyoruz ve nereden geldiğini de bilmiyoruz. O yüzden verdiği sözü kabul etmeyelim.’ Adam gitti ve onu bir daha görmedik.
Bazen kiliselerde önderler arasında bir anlaşmazlık olur ve adamlardan biri der ki: ‘Ben ayrılacağım, kendi kilisemi başlatacağım.’ Ne yazık ki buna benzeyen birçok örnek var; ama asi bir ruhla başlayan bir kilisenin içi çürük olacak; çünkü önderler kendilerini çoğaltır. Asi bir önder asi bir kiliseyi doğuracak ve o çürüklük, o ruh, o kangren devam edip yayılacak.
Arkadaşlar, tarif ettiğim adamlara benzemeyelim. Bölücülük, asilik yüreklerimize hiç girmesin diye ne yapalım? Bir kilise ailesine ait olalım. İlişkilerimiz dürüst olsun, samimi olsun. Bir anlaşmazlık olunca (ki olacaktır muhakkak) hemen o kişiye gidip konuşalım. Böylece birlikte sağlıklı bir kilise cemaati bina edeceğiz.
Kurtarıcımız İsa Mesih bağımsızca davrandı mı? Babasına boyun eğdi, hatta Baba O'nu dünyamıza gönderdiğinde, O'nu çarmıha gönderdiğinde, söz dinledi. İsa çarmıha gerilmeden bir gece evvel nasıl dua etti? 'Benim isteğim değil, senin isteğin olsun.' İşte bahsettiğimiz boyun eğmenin altın kuralı budur! Mesih İsa'daki düşünce bizde de hakim olsun. Birbirimize bağımlı olalım.