1.Samuel 16'da Rab Samuel'e: 'Sana belirteceğim kişiyi benim adıma kral olarak meshedeceksin' dediği için, Samuel İşay'a bütün oğullarını çağırttırdı.
İşay yedi oğlunu Samuel'in önünden geçirdi; ama Samuel her birine 'Rab bunu da seçmedi' deyip geçti; çünkü RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar."
'Başka oğlunuz yok mu? Hepsi bu kadar mı?' diye sordu Samuel.
İşay: 'Evet, bir oğlum daha var; en küçüğü. O sürüyü güdüyor.'
Samuel: 'Onu da çağır' diye buyurdu.
Davut geldi ve kral olarak meshedildi.
Prensip – Tanrı istediği önderleri seçer ve mesheder.
Yaşla ilgisi yok. Doğal yeteneklerle ilgisi yok. Zekayla ilgisi yok.
Ondan sonra Davut'a ne oldu? Kutsal Ruh Davut'un üzerine güçlü bir şekilde indi. (1.Sam 16.13)
Prensip – Önderlik ancak Kutsal Ruh'un gücüne dayanarak yerine getirilmeli.
Kilisedeki önderlik, kişinin kendi zekasına, karizmasına, yeteneklerine dayanarak değil; ancak Ruh'un gücüne dayanarak yapılır.
Yapacağımız iş gerçekten de insani açıdan imkansız. Bu doğaüstü bir iş ve doğaüstü bir donanım olmadan tamamen olanaksız.
Davut'un İlk önderlik adımı, içinde saklanmış önderlik armağanının ortaya ilk çıktığı zaman, Golyat'a karşı çıktığında olmuştur. (1.Sam 17)
İki ordu birbirlerine bağrıyorlar, küfrediyorlar, dalga geçiyorlar. Filistli ordunun usta dövüşçüsü, yani Golyat, ortaya çıkıyor. Tanrı'nın halkına meydan okuyor: ‘Benimle savaşacak adam yok mu?
Aranızdan karşıma çıkacak birini seçin.’
Dövüşte beni yenip öldürebilirse, biz sizin köleniz oluruz. Ama ben üstün gelip onu yok edebilirsem, siz bizim kölemiz olur, bize kulluk edersiniz."
1.Sam 17:9
Bu durum 40 gün boyunca sürdü, İsrailliler hep korkak, hep dehşete kapıldı, hep felç oldu. 'Ağabey benim sorumluluğum yok, Kral gitsin. Ya da sen, sen benden daha büyüksün, daha tecrübelisin. Sen git yahu!’
Davut geldi, gördü ve dayanamadı: 'Tanrımız'ın onuruna küfrediliyor. Dev bize karşı duruyor. Karşısına çıkan yok mu? Ben gideyim. Rab yardımcı olsun!’ Ağabeylerine saygı duydu; onlar gidip savaşsın diye; ama hiç kimse kendini sorumlu tutmadığından, Davut sorumluluğu üstlenerek çıktı, savaştı ve dev düşmanı yendi!
Prensip – Önderler sorumluluk üstlenmeye hazır
Prensip – Önderlik eşittir cesaret
Napolyon bir savaşta savunmaz bir bataryanın terk edilmiş olduğunu fark etmiş. Adam yok.
Çözüm olarak oraya bir levha asmış: 'Korkusuz adamların bataryası' diye ve o günden itibaren o batarya hiç terk edilmemiş.
Atatürk: 'Ordular, size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum'.
'Cesur Yürek' filminde William Walace şöyle diyor: 'İnsanlar ünvanı takip etmez, cesareti takip eder.'
Arkadaşlar, kilisede önderlik yapmak tehlikeli. Harbiden tehlikeli. Ruhsal bir savaşın içindeyiz. Ön cepheye giden askerler lazım.
Titus'un zamanında, Hristiyan önderleri öldürdüler. Pavlus bu mektubu yazdıktan sonra öldürüldü. 12 elçiden 11’i şehit oldu – bir tek Yuhanna hariç – o da yaşlıyken haşlandı; ama ölmedi ve Patmos adasına sürüldü.
Titus'un görevi nedir? Önderler atamak. Mesih uğruna ölmek isteyen var mı? Bu maceraya var mısınız? Ön cepheye geçer misiniz? Gönüllü olan öne doğru gelsin!
Önder olunca Şeytan sana karşı çıkacak, düşmanların çoğalacak, hükümetin Hristiyanlığa karşı çıkması durumunda, önderler ateş hattında bulunacak.
Davut'un yüreğinde vazgeçilmez bir vizyon vardı. Davut Rab için görkemli bir ev, bir tapınmak kurmayı arzu ediyordu. Peki, böyle bir Tanrısal hırs kötü bir şey mi? Kibirli mi? Ben Rab için bir şeyler yapmak istiyorum.
Rab Davut'a ne dedi? 'Adıma bir tapınak yapmayı yürekten istemen iyi bir şey.’ dedi (2.Tar 6.8)
İşte güvenilir söz: Bir kimse gözetmen olmayı gönülden istiyorsa, iyi bir görev arzu etmiş olur.
1.Tim 3.1
Prensip – Önderlerde Tanrısal hırs mevcuttur
Peki, ben size bir soru sorabilir miyim?
Düşmana karşı çıkıp savaşmak isteyen var mı?
Gözü kara olan var mı?
İstanbul'da, Türkiye'de Tanrı'nın evinin tüm görkemiyle yaşamasını isteyen var mı? Yücelikle dolu, büyüyen, çoğalan kiliseler hayal eden var mı? Şeytan'ın işini görünce öfkelenen, hırslanan var mı? İşte asıl önderler bu kişilerdir!
Titus'un Girit'teki görevi benim buradaki görevim gibiydi; gelecekteki kilise önderlerini yüreklendirmek, çağırmak, harekete geçirmekti.