2. Samuel, 1. Tarihler
İsa Mesih’in bir sürü unvanı vardır. Bunların çoğunluğu anlamada zorluk yaratmaz. Ancak, özellikle yaşadığımız Müslüman ülkede “Tanrı’nın Oğlu” unvanı zorluk yaratmaktadır. Bunun nedeni, bu unvanın bir şekilde Tanrı ile Davut’un soyundan olan Meryem arasında cinsel bir ilişki çağrıştırmasıdır. Paganların bununla ilgili bir sorunu yoktur tabii. Hristiyanlıktan çıkan belirli tarikatlar da bu fikri kabul etmekle yetinmeyip bundan memnuniyet duyarlar.[1] Müslümanlar ise böyle bir fikre o kadar şiddetli bir şekilde karşı gelirler ki, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olabildiği fikrini tamamen reddederler.[2] Hristiyanlar da İsa’nın cinsel bir şekilde Tanrı’nın Oğlu olmadığını savunurlar. Ancak Hristiyanlığın içindeki bazı kesimler bu unvandan utanmaya bile başlayıp Kutsal Kitap’ın Müslüman halkların kullandığı dillere çevirilerinde Tanrı ve İsa için kullanılan “Baba” ve “Oğul” tanımlarını farklı çevirmeye yönelirler.[3] Ancak, Tanrı bu sözcükleri kullanmaktan kaçınmamıştır, bu yüzden Kutsal Kitap’ın öğrencileri olarak bizim de bunları benimsememiz gerekir. Zaten Pavlus da Mesih’in çarmıhının iman etmeyenler için bir sürçme taşı olacağını belirtmişti (1Ko 1:23). Bu gerçek Tanrı’nın Oğlu unvanı için de geçerlidir.
Peki, bu unvandan ötürü oluşan gücenmeyi bertaraf etmek mümkün mü? İnancımızı savunurken bu unvanla ilgili yaklaşımız nasıl olmalı? Bunun cevabını kısmen Tanrı’nın Oğlu unvanının kökenlerine bakarak bulabiliriz. Eninde sonunda İsa Mesih ile karşılaşan her insanın, O’nun benzersiz bir şekilde Tanrı’nın Oğlu olduğunu kabul etmesi gerekecek. Bu makalede bulunan açıklamanın bu sürece yardımcı olacağını umuyorum.
Tarihi bakış açısından “Tanrı’nın Oğlu” unvanının bir birey için ilk kullanılışı, Tanrı’nın Kral Davut ile yaptığı antlaşmada görülür. Bu antlaşma, Kutsal Kitap’taki dört büyük tek taraflı antlaşmanın üçüncüsüdür[4] ve Kutsal Kitap’ta iki yerde, 2. Samuel 7 ve 1. Tarihler 17 bölümlerinde kaydedilmiştir. Tanrı’nın bu antlaşmaya verdiği değer yinelemesinden anlaşılır. 2. Samuel ve 1. Tarihler aynı konuyu ele alsalar da, aralarında ufak tefek ama önemli farklılıklar vardır.
2. Samuel bize, “Kral sarayına yerleşmişti. RAB de onu çevresindeki bütün düşmanlarından koruyarak rahata kavuşturdu” diye bildirir (2Sa. 7:1). Bu ayetten, bu olayın Davut’un hayatının sonunda gerçekleştiğini anlıyoruz. 2. Samuel’in yazarı Davut’un hayatını tam olarak kronolojik bir şekilde kaydetmiyor. Kitabını ikiye bölüp önce Davut’un zaferlerini (2Sa. 1–10), sonra onun yaşadığı zorlukları (2Sa. 11–24) ele alıyor. Böylece yazar, Tanrı’nın Davut’a verdiği bereketleri ve lanetleri açık bir şekilde sunmuş oluyor. Ancak, tarihçi olarak kitaptaki olaylardan anlam çıkarabilmek için 2. Samuel’in ilk bölümlerinde aktarılan olayların bazılarının 2. Samuel’in sonraki bölümlerde aktarılan olaylardan sonra gerçekleşmiş olması gerektiğini anlamalıyız.[5] Yani, Davut bu dönemde yaklaşık 64 yaşındadır. Bat-Şeva ile zina işlemesi ve onun kocası Uriya’yı katletmesinin üzerinden (2Sa. 11-12) yaklaşık 15 sene geçmiştir. Süleyman ergenlik yaşlarındadır. Davut’un ikinci oğlu Avşalom yaklaşık sekiz sene önce ağabeyi Amnon’u katletmiş ve sürgüne gönderilmiştir (2Sa. 13:28-29,18). Üç sene evvel, Davut Avşalom ile barışmıştır (2Sa. 14:28-33). Davut sonunda Tanrı’nın Antlaşma Sandığını Yeruşalim’e getirmiştir (2Sa. 6; 1Ta. 15–16). Davut rahata kavuşmuştur ve o doğal olarak Tanrısı Yahve’yi onurlandırmak ister. Bundan dolayı Yahve için bir tapınak yapmaya karar verir (2Sa. 7:2; 1Ta 17:1).
Ancak Yahve bu fikirden hoşnut değildir. Davut’a savaşçı biri olduğundan ve kan döktüğünden dolayı tapınağı yapmasına izin vermez (1Ta. 28:3) ama Davut’a çok büyük bir vaatte bulunur: Yahve Davut’a sonu gelmeyecek bir hanedan kuracaktır.
Burada yine 1. Tarihler ve 2. Samuel arasındaki farkları göz önünde bulundurmalıyız. Samuel ve Krallar, tarihi peygamberlerin gözünden anlatıyor. Bundan dolayı bu kitapçıkların yazarları kralların yanlışlıklarını, zayıflıklarını göz ardı etmezler. Tarihler’in yazarı ise durumlara daha çok bir kâhinin gözüyle bakar. En önemli konular tapınak ve Yahve’ye ibadet etmektir. Bundan dolayı Tarihler’in yazarı Davut’un zayıflıklarını sıralamaz.[6] Ayrıca, Samuel’in yazarı daha çok yakın döneme odaklanırken, Tarihler’in yazarı ilerde gelecek olan krala odaklanır. 1. Tarihler’deki metne bir bakalım.
RAB’bin senin için bir soy yetiştirecek, bilesin. Sen ölüp atalarına kavuşunca, senden sonra oğullarından birini ortaya çıkarıp krallığını pekiştireceğim. Benim için tapınak kuracak olan odur. Ben de onun tahtını sonsuza dek sürdüreceğim. Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak. Senden önceki kraldan esirgediğim sevgiyi hiçbir zaman esirgemeyeceğim. Onu sonsuza dek tapınağımın ve krallığımın üzerine atayacağım; tahtı sonsuza dek sürecektir. (1Ta. 17:10b-14)
Bu metinde Tanrı Davut’a üç vaat veriyor:
Bu üç vaadin yerine gelmesi yüzyıllar sürmüşse de, Tanrı bunları kısa dönemde Süleyman, uzun dönemde ise İsa Mesih aracılığıyla yerine getirmiştir.
Davut’la yapılan bu tek taraflı antlaşmada çok önemli yeni bir fikir var. Bu fikir 1. Tarihler 10:13’te geçer: “Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak.” Burada Davut’un oğlu, Tanrı’nın oğlu olarak kabul ediliyor. Yani, Tanrı’nın oğlu, Davut’un hanedanından gelen gerçek kralın kraliyet unvanıdır. Bu unvanın teolojik önemi Mezmurlar’da açıklanır. Mezmur 89:26-27’de Davut Tanrı’nın ilk doğan oğlu olarak tanımlanır. İsrail halkı gibi ataerkil bir kültürde, babadan sonra en önemli olan kişi ilk doğan oğuldur. Bu oğul babasının vekilidir. Babası evde yokken ilk doğan oğulun sözü geçer.
Yahve Mısır’dan Çıkış 4:22’de İsrail halkını ilk doğan oğlu olarak nitelendirir.[7] Bu kısmı Mısır’dan Çıkış 19:5-6 ayetleriyle karşılaştırırsak, bu “ilk doğan” konumunun İsrail halkının Yahve’yi dünyada temsil edeceği anlamına geldiğini görürüz. Böylece Davut’un Yahve’nin “ilk oğlu” (Mez. 89:27) olması, hem halkı hem de dünya için Yahve’nin vekili olduğunu anlamına gelir. Bu fikir geleneksel olarak “Taç Giyme Mezmuru” olarak bilinen 2. Mezmur’da açıklanır. Bu Mezmur’u okuyan, açıkça Davut’un hanedanından bir kraldır.
RAB’bin bildirisini ilan edeceğim: Bana, “Sen benim oğlumsun” dedi, “Bugün ben sana baba oldum. Dile benden, miras olarak sana ulusları, Mülk olarak yeryüzünün dört bucağını vereyim. Demir çomakla kıracaksın onları, Çömlek gibi parçalayacaksın.” (Mez. 2:7-9)
Bu ayetler tamı tamına Tanrı’nın 2. Samuel ve 1.Tarihler’de Davut’a verdiği vaadi çağrıştırır. Böylece “Tanrı’nın Oğlu” unvanının ilk olarak bir kraliyet unvanı olduğunu görmekteyiz. Bu unvan, İsrail kralının hem İsrail’e hem de dünyaya Yahve’yi temsil edip çok büyük bir sorumluluk üstlendiğini gösterir. Tabii ki bu unvan İsa Mesih’in gelişiyle daha derin bir anlam kazanır ve İsa’nın Tanrı ile derin ilişkisini anlatır; ama ilk etapta bu siyasi bir unvandır.
Gelelim Davut’a verilen vaadin yerine gelişine. Kısa dönemde Davut’un oğlu Süleyman tahta oturup Yahve tarafından sevildi. Davut’un hanedanı ise ölümünden sonra 400 sene ve 19 nesil boyunca hüküm sürdü. O dönemde böyle bir devamlılık gösteren başka bir hanedan yoktu. Babil’e sürgünden sonra ise Davut’un hanedanı tahta çıkmadı. Tanrı isteseydi, dünyanın sonuna kadar sırasıyla Davut’un torunlarından birini kral olarak atayabilirdi. Ama her zamanki gibi, Tanrı’nın planı insanınkinden çok değişikti. Celile topraklarında Nasıra adında küçücük bir kasabada yaşayan Davut soyundan olan bir bakireye Cebrail’i gönderdi. Cebrail de Meryem’e şöyle dedi:
Korkma Meryem. Sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine “Yüceler Yücesi’nin Oğlu” denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir. (Luk. 1:30-33)
Yeni Antlaşma’nın diğer bölümlerinden Meryem’in Eski Antlaşma’yı iyi bildiğini varsayabiliriz. Bundan dolayı bu sözlerin Meryem’e büyük olasılıkla 1. Tarihler 17’de Davut’a verilen vaadi çağrıştırdığını söyleyebiliriz. Luka’nın Müjdesi’ni okuyan Yahudiler bunu kesinlikle görmüş olmalıdır. Matta’nın kitapçığının bir soyağacıyla başlaması da bu anlamda mantıklıdır. Yusuf’un İsrail Kralı –yani Tanrı’nın oğlu– olmasının yasal hakkını tesis eder. Meryem’in de Davut’un soyundan olması (Meryem’in soyu Luk. 3:23-38’de verilir[8]), İsa’nın İsrail kralı olma hakkına sahip olduğunu ve “Tanrı’nın Oğlu” olduğunu destekler.
İsa’nın dönemindeki İsrailliler için “Tanrı’nın Oğlu”, Mesih’in tanrılığını açıklayan bir unvan değildi. O dönemde bu unvan bir kraliyet unvanıydı. İkinci Mezmur’a göre gelecek olan Tanrı’nın Oğlu, İsrail’i kurtarıp dünyanın en uç noktaları üzerinde hüküm sürecekti. Yusuf ve Meryem de büyük olasılıkla böyle bir anlayışa sahipti.
Yaklaşık otuz sene sonra, İsa vaftiz olunca, gökten bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” der (Mat. 3:17b). Bu bize hemen Davut’a verilen “Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak” (1Ta. 17:13a) vaadini çağrıştırır. Nasıralı İsa böylece Tanrı tarafından Davut hanedanının meşru varisi olarak tanımlanır. İsa, Yahve’nin 900 sene önce Davut’a vaat ettiği Tanrı’nın Oğlu’dur ve de bunun daha da fazlasıdır! Bu anlayış, Simon Petrus’un Matta 16:16’da belirtilen “Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin” ifadesinde bulunur. Petrus’un aklında kesinlikle bu unvanın dünyasal nitelikleri bulunmaktaydı. O da Davut hanedanından bir kral çıkmasını bekliyordu. Dünyayı zapt edip İsrail’i hak ettiği konuma geri getirecekti bu kral. İsa ise “Tanrı’nın Oğlu” unvanının anlamını sonraki sözleriyle derinleştirdi. Kanımca İsa’nın öğrencileri, İsa’nın ölümden dirilişine kadar O’nun Tanrı olduğunu anlayamadılar. O’nun tanrılığını ilk olarak açıkça ilan eden Tomas’tır (Yu. 20:28-29).
Tanrı’nın Oğlu unvanını Müjdelere bakarak tek tek tespit ederken iki noktayı daha göz önünde bulundurmalıyız.
İlk olarak, bu unvanın Eski Antlaşma’daki anlamını hatırlayalım. Matta 26:36’da başkâhin, “Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin?” deyince neyi kastediyordu? İsa, “Evet” diye cevap verseydi, bu İsrail’in dinine ruhsal anlamda bir suçlama getiremezdi. Nasıralı İsa zaten açıkça Davut’un meşru varisi, yani “Tanrı’nın Oğlu”ydu. Ama bu şekilde vereceği cevap siyasi anlamıyla ele alınacağı için O’nu ölüme mahkûm ederdi. Çünkü Yüksek Kurul güçlerini kaybetmekten korkuyordu (Yu. 11:47-48) ve Davut hanedanından olan bir kral onların gücünü kesinlikle ellerinden alırdı. Ancak İsa Mesih onların işini kolaylaştırdı. “Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz” (64. ayet) diyerek siyasi anlama çok derin bir ruhsal anlam ekledi. Yani, Daniel 7:13-14’e dayanarak kendisini Tanrı ilan etti ve bu sözü O’nun dini yönden ölüm cezasına çarptırılabilmesi için geçerli bir neden oldu.
İkinci olarak, Tanrı’nın Oğlu unvanının siyasi anlamını ele alalım. Bu anlamı düşündüğümüzde, elçilerin Elçilerin İşleri 1:6’daki “İsrail’e egemenliği şimdi mi geri vereceksin?” sorusu tamamen anlamlı hale gelir. Yahve bunu Davut ve diğer peygamberler aracılığıyla vaat etmemiş miydi? Mesih’in bu yaşadığımız dönemi açıklaması, Tanrı’nın Oğlu unvanının daha derin anlamını açıklamasına paraleldir. Tanrı’nın Oğlu kral olacaktı ama aynı zamanda Tanrı’yla aynı öze sahipti, Üçlü Birlik’in ikinci kişisiydi.
İbraniler’in yazarı Tanrı’nın Oğlu unvanının derin anlamını çok net bir şekilde ortaya çıkarır:
Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu'yla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O'nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı'nın sağında oturdu. (İbr. 1:1-3)
Bu sözler nasıl da 2. Samuel 7’yi ve 1. Tarihler 17’yi çağrıştırıyor! Aynı zamanda Mesih’in benzersizliğini öne çıkartıyor. İsa Mesih Davut hanedanından olan bir kralın çok daha ötesinde biridir: İnsan olmuş Tanrı’dır. İsa Mesih “Tanrı’nın Oğlu” unvanını alıp yüceltiyor. O unvanı artık öyle bir noktaya taşıyor ki, onu akli bir şekilde kavrayamıyoruz, sadece iman ile sahiplenebiliyoruz.
Tanrı’nın Oğlu unvanı, baba oğul ilişkisini sadece fiziksel bir boyutta anlamaya direnenler için bir sürçme taşı olmaya devam edecektir. Ancak, unvanın Davut’un hanedanıyla bağlantısını göz önünde tutarsak, belki bir şekilde Baba Tanrı ile Oğul Tanrı’nın arasındaki bu ilişkiyi tatmin edici bir şekilde açıklayabiliriz.
Temel olarak Müjde’yi anlatırken Eski Antlaşma’dan başlamak daha mantıklıdır. Böylece bireyin getirdiği itirazları Kutsal Kitap’ın tümünden yanıtlayabiliriz. Tanrı’nın Oğlu unvanının soylu tarihinden başlayıp gizemli derin anlamına geçebiliriz ve Yahve’yi cinsel bir ilişkide bulunduğu iftirasından koruyabiliriz. Bunun cevabını Üçlü Birlik olan Tanrı kendi sözünde zaten bize verdi. Bizim görevimiz, onu doğru şekilde bir bütün olarak kullanmaktır.
□
[1] Mormonlar, Yahve’nin cinsel ilişki aracılığıyla Meryem’i İsa’ya hamile bıraktığına inanır. Bkz. Bored in Vernal, “Like a Virgin”, Mormon Matters, 2009 < http://mormonmatters.org/2009/12/10/like-a-virgin/ > (23.02.2015 tarihinde erişilmiştir).
[2] “Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olduğuna ve çarmıha gerildiğine inananlara nasıl cevap verebiliriz?”, Sorularla İslamiyet < http://www.sorularlaislamiyet.com/article/14222/hz-isa-as-in-allah-in-oglu-olduguna-ve-carmiha-gerildigine-inananlara-nasil-cevap-verebiliriz.html > (23.02.2015 tarihinde erişilmiştir).
[3] Örneğin, birkaç yıl önce çıkan, muhafazakar Müslümanlar için hazırlanmış Matta’nın çevirisi.“Baba” yerine “Mevlâ”, oğul yerine ise “vekil” sözcükleri kullanılır.
[4] İlki, İbrahim ile olan antlaşma (Yar. 12:1-3; 15; 17:1-8). İkincisi, Tanrı’nın İsrail’i kurtaracağına dair antlaşma (Yas. 30). Dördüncüsü ise “yeni antlaşma” (Yer. 31:31-34).
[5] Eugene Merrill, Davut’un hayatının kronolojisini çok başarılı bir şekilde Kingdom of Priests (Grand Rapids, Michigan: Baker Books, 1996) başlıklı kitabında sunmuştur (bkz. s.243-248). Bu makalede söz edilen tüm tarihler bu kitapta sunulan kronolojiye dayalıdır.
[6] Buradaki tek istisna Davut’un nüfus sayımıdır (2Sa. 24 ve 1Ta. 21). Tarihler’in yazarının bu olayı kaydetmesinin nedeni, Davut’un bu olaydan dolayı tapınağın dikileceği araziyi satın almasıdır (1Ta. 21:18-25; 22:1).
[7] Türkçede “İsrail benim ilk oğlumdur” olarak yapılan çevirinin İbranice aslına bakıldığında, ilk doğan anlamına gelen İbranice bekōr sözcüğünün kullanıldığı görülür. Aynı sözcük Çık. 13:13’te kullanılmış ve “ilk doğan” olarak çevrilmiştir.
[8] Robert L. Thomas and Stanley N. Gundry, “Essay 9: The Genealogies of Matthew and Luke”, A Harmony of the Gospels, (San Francisco, CA: Harper San Francisco, 1991), s. 313-319.