Mısır’dan Çıkış
Kutsal Kitap’ı elimize aldığımızda, ona öncelikle bir tarih kitabı olarak bakmayız. Genel olarak, Tanrı’nın insanlara aşk mektubu, kurtuluş öyküsü, insanın nasıl yaşaması gerektiğine dair el kitabı gibi ifadeler kullanılır. Ancak, bu yapıt tarihi olayları içerir ve bu tarihi olaylar hakkında tanrıbilimsel değerlendirmelerde bulunur. Eğer bu olaylar olmamışsa, onları temel alan tanrıbilimsel değerlendirmeler hakkında ne diyebiliriz? Benzer olarak, tarihi ortamından kopartılmış tanrıbilimsel değerlendirmeler kafamızı karıştırabilir ve sapkın öğretilere bile yol açabilir. Bundan dolayı Kutsal Kitap’a bakarken, kaydedilen olayların tarihi bağlamını göz önünde bulundurmamız şart.
Kutsal Kitap’ın tarihi çerçevesi ile seküler tarih bilimin sunduğu çerçeve bazen çelişir. Bu durumda ne yapmalı? Bu sorunun cevabını her Hristiyan tarih bilimci kendisi için çözmeli ve kullandığı sisteminin kendisi içinde tutarlı olmasına dikkat ederek görüşünü mantıklı bir şekilde savunabilmeli. Bu özellikle tarih anlayışımız için böyle olmalıdır.
Kutsal Yazılar seküler tarih biliminin günümüzde sunduğu “bilimsel” olarak tanımlanan yazılar gibi değildir. John N. Oswalt modern tarih bilimi hakkında yazarken şu gözlemde bulundu:
Günümüzün tarih kavramı ve bu tarihi kaydetme usulü Grek ve Kutsal Kitap temelli düşüncelerin çapraz üremesinden çıkmıştır. Dünyada ilk bulabileceğimiz tarih bilimi felsefesinin Augustinus’un Tanrı’nın Şehri yapıtı olduğu ikna edici bir şekilde öne sürülebilir.[1]
Bu tarih bilimi felsefesi Eski Antlaşma kanonunun kapanmasından yaklaşık 500 sene, Yeni Antlaşma kanonunun kabulünden ise 59 sene sonra oluşmuştur.[2] Kutsal Kitap’taki tarih tam bizim anlayışımıza göre yazılmamış olsa da, açıkça güvenilir bir tarih anlatımıdır. Ancak Hristiyan tanrıbilimcilerin arasında bu yine de büyük tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaların en net örneklerinden biri ise İsrailoğulları’nın Mısır’dan ayrılışının hangi yılda gerçekleştiğidir.
Kutsal Kitap’ı okuyan her birey, bu yapıtta İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışının tarihi bir olay olarak sunulduğunu kabul etmelidir. Mısır’dan Çıkış kitapçığı açıkça belirli bir dönemde gerçekleşen belirli olayları net bir şekilde kaydetmiştir. Kayıt olağanüstü olayları içerse bile, yazarın ciddi üslubu ve sunulan ince detaylar efsane veya kurgu olması ihtimalini çok zayıflatır. Ayrıca Mısır’daki arkeolojik buluşlar bu anlatımı desteklemektedir. Kullanılan isimler ve kültürel olaylar bildiğimiz Mısır ile büyük oranda örtüşür.
Ancak, bu olaylar ne zaman oldu ve bu zamanı bilmek neden önemlidir? Kutsal Kitap’taki kurtuluş tarihinde birkaç kilit nokta[3] bulunmaktadır ve bu olay bunların arasında ikinci en önemdedir. Olduğu dönem ise Kutsal Kitap’ın kendi sunduğu kronolojiyi etkiler. Yaratılış kitapçığında geçen tüm olayların sosyal, kültürel ve tarihsel çerçevesi bu olayın olduğu döneme bağlıdır. Mısır’dan Çıkış için net bir tarih bulamazsak, İbrahim, İshak, İsrail ve oğullarının yaşadığı dönemleri doğru bir şekilde anlayabilmemiz zor olur ve metnin özgün anlamını çıkartmamızı engelleyip yanlış yorum yapmamıza ve böylece yararsız uygulama çıkartmamıza yol açabilir.
“Bu olaylar ne zaman oldu?” sorusu, günümüzde kullandığımız Miladi takvime[4] dayalı bir sorudur. O dönem kullanılan takvimler epey farklılık gösterir. Eski Yunanların, Hititlerin, erken Mezopotamya uygarlıklarının, Kenan ve eski İsrail ve Mısır kronolojilerinin hepsi birbirlerinden bağımsız bir şekilde geliştirildi. Ancak, bunların hepsinin kesiştiği noktalar var ve bu noktalar günümüzün kronolojisinin gelişmesine yardımcı oluyor. Bu kronolojiler, yazılı kaynakları ve arkeolojik kazılarda bulunan nesneleri, yapıtları ve yazıları birbirleriyle karşılaştırmak suretiyle sonuç çıkartarak hazırlanır. Ancak bu kronolojiler arasında biri “mutlak” sayılmalıdır. Özellikle İÖ 9. yüzyıldan öncesi için bu konumu Eski Mısır kronolojisi alır.[5] Ancak bu kronolojiyi Kutsal Kitap kronolojisiyle örtüştürme çabalarında belirli sorunlar vardır ve bundan dolayı Kutsal Kitap’a dayalı arkeoloji üzerinde çalışan uzmanlar arasında büyük tartışmalar yaşanır ve çok değişik sonuçlar sunulur.
Kutsal Kitap’ta anlatılan olayların gerçek olduğunu kabul eden tarih bilimciler ve arkeologlar genel olarak iki ayrı bakış açısına sahip olurlar. Bir grup, Kutsal Kitap’taki tarihlerin kelimesi kelimesine ciddiye alınması gerektiğine inanır. Diğer bir grup ise, arkeolojiye öncelik verip Kutsal Kitap’taki tarihlerin simgesel olduğunu öne sürer. Mısır’dan Çıkış için bu iki bakış açısına dayalı iki tarih sunulur: İÖ 1446 (erken tarih) ve İÖ 1270 (geç tarih).[6] Türkçede mevcut yapıtların çoğu geç tarihi kabul eder.[7]
Her iki görüşten tarih bilimciler, Kutsal Kitap’ın tarihlerini ciddiye aldıkları takdirde 1446 yılının olası olduğunu kabullenir. Zaten Türkçeye çevrilmiş yapıtların hepsinde bu tarihin de kabul edildiği yazılıdır. Peki, bu tarihe nasıl varılır? Kronolojiler belirli tarihler üzerine kurulu olmalıdır. Böylece eski kronolojilerde sözü edilen olaylardan ve dönemlerden yola çıkılarak bağlantı noktaları aranır. Ama tıpkı Edwin Thiele’nin yaptığı gibi[8], başlangıç noktası olarak özgün kaynakta (yani Kutsal Kitap’ta) verilen sayıların tutarlı bir kronoloji sunup sunmadığını saptamalıyız. Buna göre, Çıkış’ın hangi yılda gerçekleştiğini birkaç kilit ayeti baz alarak saptayabiliriz.
İlkin 1. Krallar 6:1’de, “İsrail halkı Mısır’dan çıktıktan dört yüz seksen yıl sonra, Süleyman, krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv ayında[9] RAB’bin Tapınağı'nın yapımına başladı” yazar. Eğer Süleyman’ın krallığının dördüncü yılını Miladi takvime göre saptamak için bir yöntemimiz olursa, Çıkış’ın yılını bulmak kolay olur. Edwin Thiele’nin hesaplarına göre, bağlantı noktası III. Şalmaneser’in İÖ 853 yılında İsrail (kuzey) Krallığı’nın kralı Ahav ile savaşmasıdır.[10] Bu tarih “mutlak” bir bağlantı noktası olarak kabul görür. Bu yıldan yola çıkarak Süleyman’ın tahta çıkma yılını bulabiliriz. Thiele’nin saptadığı kronolojiye göre[11] Süleyman’ın döneminde krallığın bölünmesinden Ahav’ın ölümünde kadar 78 yıl geçmiştir. Bu hesaba göre bölünme yılı İÖ 931 olarak saptanır. 1. Krallar 11:42’ye göre, Süleyman 40 yıl boyunca hüküm sürdü. Krallığı buna göre 971 yılında başlamıştır. Dördüncü yılı 966 ise[12] ve buna Çıkış’ın tarihine kadar 480 yıl eklenirse, Çıkış yılı için 1446 yılı sonucu çıkar.
Bu sisteme göre, Kutsal Kitap’taki sayılar baskın olur ve onlara öncelik verilir. Arkeolojik bulgular ve diğer uygarlıkların kronolojileri ise bunları desteklemek üzere yorumlanır.
Diğer bir grup Hristiyan tarih bilimci ise arkeolojik bulgulara daha ağırlık verir. Bunların arasında Kutsal Kitap Tarihi Atlas’ın yazarı Paul Lawrence bulunur. Geç tarihi desteklemek için dört sav sunar:
Bu savların yanı sıra, Lawrence Mısırlıların kullandığı takvimdeki bir özelliği öne sürer. “Mısır takvimine göre bir yıl sadece 365 gün olduğundan, takvim her dört yılda bir gerçek mevsimlerin 1 gün önüne geçiyordu. 1460 yıl sonra bu artık yılların toplamı 365 güne ulaşmaktaydı. Takvimin İ.S. 139 yılında gerçek mevsimlerle uyumlu olduğunu bilmekteyiz. Bu yüzden takvim ve gerçek mevsimlerinin birbirine uygun olduğu bir önceki tarih İ.Ö. 1317/21 ve ondan önceki ise İ.Ö. yaklaşık 2088 olmaktadır.”[14] Mısırlılar bu takvimi Sopdet (Grekçe Sothis) olarak bilinen Sirius yıldızının helyak doğuşuna bağlardı.[15] Bu tarihi desteklemek için ayrıca Batı Tebes’den çıkan Grafitto 862 adıyla bilinen bir metin kullanılır. Buna göre II. Ramses’in halefi Mernepta’nın birinci yılının üçüncü ayında olan Nil suların alçalması İÖ 12 Ağustos 1213 tarihine denk gelip Mısır’dan Çıkış’ta belirlenen mevsimlerin 1270 yılında Mısır takvimindeki mevsimler ile örtüştüğü iddia edilir.
Bunların yanı sıra, Şeria ırmağının doğusundaki arkeolojik araştırmalarda 1300’e kadar İsraillilerin orada zapt ettikleri iddia edilen yerleşimlerin varlığına dair hiçbir kanıt bulunmadığı öne sürülür. Şeria ırmağının batısındaki topraklarda ise 13. yüzyılda büyük çapta yıkım olduğu görülür ve bunun Son Tunç Çağı’nda gerçekleştiği kabul edilen Yeşu’nun önderliğindeki Kenan fethinin sonucu olduğu varsayılır.[16]
Ancak bu savların hepsi yukarıda yazılan sayılar ile eşleştirilemiyor. Çünkü bu tarihten Süleyman’ın tapınağının kuruluş yılına ancak 304 sene geçmiş olması mümkündür. Lasor, Hubbard ve Bush Eski Antlaşma’ya Genel Bakış başlıklı kitaplarında bu soruna şöyle bir cevap verir:
Fakat antik bir Yakın Doğu kitabı olan Eski Antlaşma, rakamları modern bir kronolojininkinden sıkça farklı biçimde kullanır. Bu nedenle 480 yıl “toplam” veya “sembolik rakam” olarak açıklanabilir. Muhtemelen 12 neslin her birinin kırk senesinin toplamına dayanır. Yazar gerçek zaman kalıpları oluşturmaktan çok, devirlerin sınırını belirtmeyi amaçlar.[17]
Geç tarihi savunanların sunduğu savlar ilk bakışta çok tutarlı görünse de, bunların her birinde sorun vardır.
İlkin Lasor, Hubbard ve Bush’un sunduğu tarihsel savlara bakalım. Eugene Merill, Kingdom of Priests adlı kitabında bu fikri şöyle yanıtlar:
Eğer antik İsrail (veya herhangi başka bir) kronolojisinin bu yaklaşımı kullandığına ve bu yaklaşımın 1. Krallar 6:1’de kullanıldığına dair kanıt getirilebilseydi, savın kanıtlanmış olduğunu varsayabilirdik. Ancak böyle yapıldığına dair hiçbir kanıt yoktur. Bu olayın kaçınılmaz sonucu şudur: 480 yılı 300 yıla düşürmek için böyle bir hesap yapıp kişisel kanıları desteklemek herhangi bir tarih bilimcisine veya Kutsal Kitap âlimine uygun olmayan bir tavırdır. Kutsal Kitap’taki tarihçinin sunduğu kronolojik bilgilerin açık anlamını farklı bir şekilde görmek isteyen yorumcu bunu kanıtlamak zorunda olmalıdır.[18]
Eninde sonunda Kutsal Kitap’taki tarihleri kabul etmek istemeyen bunu yapmayacaktır. Ama bunları ortadan kaldırıp kendi kronolojisini üstün çıkarmak için bayağı kıvranması gerekecek.[19]
Şeria ırmağının doğusundaki arkeolojik bulgulara ve onların yetersizliğine gelince, yeni arkeolojik bulgular bu iddiayı tamamen çürütmüştür.
Çıkış’ın erken tarihinde Şeri Nehri’nin doğusunda yerleşim olmadığı sonucu, elli yıl önce bu bölgelerde yapılan yüzeysel gözlemelere dayanmaktadır. Daha sonra Divon’da yapılan kazılar 13. Yüzyılda yerleşim olduğunu göstermiştir. Heşbon’da ortaya çıkarılan bir mezarda İ.Ö. 1600’den kalma eşyalar bulunmuştur.[20]
John J. Bimson bu savın zaten 1970’de onu ilk öneren N. Gluek’ün kendisi tarafından reddedildiğini açıklar. Ancak bu sav yine de 1985 yılında bile erken tarihi savunmada kullanılmıştır![21] Bu tartışmalardaki en büyük sorunlarından birinin arkeologların muhafazakârlığı olduğu açıktır.
Lawrence’ın savlarına gelince, İsraillilerin kurduğu Ramses adındaki ambarlı kentini (Çık. 1:11) yaptıran kralın II. Ramses olması gerekmiyor. Merrill, William Albright’ın zaten 1957 yılında Ramses isminin ta Hiksos döneminde var olduğunu kanıtladığını hatırlatır.[22] Bazı tanrıbilimciler Mısır’dan Çıkış 1:11’de geçen orijinal isimlerin, o dönemin okurlarına yabancı geldiğinden dolayı sonradan bir editör tarafından güncel isimlerine dönüştürüldüğünü öne sürerler.[23] Merrill şöyle bir cevapta bulunur:
Bu muhakkak bir olası olsa da…, Ramses isminin Çıkış için önerilen erken tarihten önce kullanıldığı kanıtlanabilirse (ki bu kanıtlanmıştır) böyle bir sav yersiz olur.[24]
Buna karşın Kutsal Kitap’taki kronolojiye bakıldığında II. Ramses’in değil, halefi Merneptah’ın Çıkış firavunu olması gerekir. Yetişkin olarak Mısır’dan ayrılan Musa (Çık. 2:11,15)[25] ancak onun ölümünü isteyen firavun öldükten sonra, seksen yaşındayken Mısır’a döndü (Çık. 7:7). Yani Musa en az kırk yıl boyunca gurbette kalmıştı. Eğer bu sayılar doğru ise, 19. Hanedanlık’ta en az kırk yıl hüküm süren tek firavun II. Ramses’tir.[26] Ramses’in babası I. Seti ise ancak 29 sene hüküm sürdü ve bu Musa’nın kırk sene gurbette kalmasını gerektiren bir süre değildir. Ancak Merneptah’ın da Çıkış firavunu olması olanaksızdır. Merrill bunu şöyle açıklar:
Geç tarih, çıkış sırasında küçük düşürülen hükümdarın Merneptah (1236-1223) olmasını gerektirir. Ama çıkış Merneptah’ın ilk senesinde olmuşsa bile, ıssız bölgelerdeki kırk yıllık geçici ikamet Kenan fethinin ancak 1196’da başlamasını gerektirir. İsrail’in hâkimler dönemi buna göre, hükümlerin başlangıcı (fethin başlamasından kırk sene sonra, yani 1156) ile son hâkim Şimşon’un 1084’teki ölümü arasına sıkıştırılabilmeliydi (burada Samuel sayılmıyor, çünkü o krallık döneminde de yaşadı). Elimizdeki kanıtlarla nasıl oynanırsa oynansın, Hâkimler’in bu uzun dönemini yetmiş hatta yüz yıllık bir süreye sıkıştırmak mümkün değildir. Ayrıca, Merneptah hakimiyetinin beşinci yılında (1231) yukarı Kenan diyarına bir savaş seferi düzenledi. Bu seferde İsrail’le karşılaşıp onları zapt ettiğini iddia eder. İsrail’in beş yıl içinde Mısır’dan kaçıp, Sina dağında vakit geçirip, ıssız bölgelerde dolaşıp, Sihon ve Og’u fethedip Kenan’a girip ülkeyi himayesinin altına alması açıkça olanaksızdır![27]
Bimson ayrıca Merneptah’ın dikilitaşının yazılış tarzının İsrail’in o dönemde çok güçlü ve zorlu bir rakip olduğunu kanıtladığını öne sürer.[28] Eğer geç tarihin şart koştuğu gibi İsrail Kenan’a daha yeni girmiş olsa, Merneptah niye onları böyle görsün?
Bimson sadece 19. Hanedanlık’ın Goşen bölgesinde olduğunu varsaymamızın yanlış olduğunu açıklar. O bölgelerde yapılan kazılarda 15. yüzyıldan da kalıntılar bulmuştur. Ayrıca H. Goedike’nin yazdığına göre, o bölgede 18. Hanedanlık’a ait kraliyet konutu bulunup kralın oraya düzenli bir şekilde denetleme yolculukları yaptığını açıkladı.[29] Yani, Firavun’un asıl başkenti güneyde olsa bile, 15. yüzyılda en azından Çıkış döneminde Goşen bölgesinde ikamet etmesi olasıdır.
Lawrence, “firavun” unvanının tek başına kullanılmasının geç tarihi desteklediğini açıkladıktan sonra, kendi savını şöyle fesheder: “Mısır’dan Çıkış öyküsünde firavunun adı teolojik nedenlerden dolayı belirtilmemiş olabilir. … Bunun yerine İsrailliler’e Mısır’dan çıkışı gerçekleştiren Tanrı’nın kim olduğuna açıklar.”[30] Ayrıca, Lawrence’ın kendi sözlerine göre “‘Firavun’, On Sekizinci Hanedanlık’a, yani III. Tutmosis’in (İ.Ö. 1479-1425) hükümdarlığından bir süre öncesine dek bir hükümdar unvanı olarak karşımıza çıkar.”[31] Yani, Çıkış döneminin erken tarihinde bile Mısır kralı “firavun” olarak tanımlanmıştır. Eğer geleneksel görüş doğru ise, Musa Tevrat’ı ancak 1446’dan sonra yazmıştır ve bu o dönemdeki “firavun” unvanının kullanılış şeklini yansıtır.
Geç tarihi yanlılarının en kafa karıştırıcı savı, eski Mısır takvimidir. Sopdet tarihlemesi arkeolojik ve Mısır tarih bilimi çevrelerinde çok tartışmaya neden olmuştur. Çıkış tarihini belirlemek için Merneptah döneminden kalma bir duvar yazısı kullanılmaktadır. Grafitto 862 olarak bilinen bu duvar yazısı “Ebers Takvimi” olarak bilinen bir papirüs kullanarak yorumlanır. Ancak, eski Mısır bilimci David Rohl bunların ikisinin de çevirisinde ve yorumunda büyük sorunlar olduğunu açıklar.[32] İlkin Grafitto 862’nin yanlış çevrildiğini iddia ederek bunu çok dikkatli ve detaylı bir şekilde savunur. Lawrence’ın alıntıladığı, “Yıl 1, Akhet’in (Sel) üçüncü ayı, 3. gün”[33] olarak tercüme edilen metnin aslında “Yıl 2, Akhet’in ikinci ayı, 3. gün” olarak çevrilmesi gerekirdi.[34] Buradan eski Mısır takviminde 120 yıllık bir fark olduğunu ortaya çıkardı. Bu da Çıkış tarihinin Merneptah’ın dönemine denk gelme olasılığını ortadan kaldırdı.
Ayrıca eski Mısır takvimini Miladi takvim ile eşleştirmek üzere kullanılan Ebers Takvimi’nin eksik çevirisi, geç Çıkış tarihi için bu takvimi kaynak gösteren savları zayıflatır. Ebers Takvimi, I. Amenhotep dokuzuncu yılın üçüncü mevsiminin üçüncü ayının dokuzuncu gününe denk gelen Sirius yıldızının heylak doğuşunu kaydettiği takvimin ilk tercümanları tarafından öne sürülür. Bu bağlantı temel alınarak I. Amenhotep’in hükümranlık dönemi Miladi takvimle eşleştirilir. Ancak, eğer bu çeviri Rohl’un iddia ettiği gibi gerçekten eksik ise, papirüsteki içerikler Sopdet takvimi eşleştirmesini değil, I. Amenhotep’in her yıl Sopdet’in anısına yapılan bir töreni tarif eder.[35] Bu durumda Sopdet takvimi yanlılarının kullandığı en temel kanıtlardan biri yok olur ve buna göre de Çıkış’ı tarihlendirmek için kullanılan bu sav tamamen göz ardı edilmelidir.
Çıkış’ın erken tarihi (İÖ 1446) için başlangıç noktası nettir: Kutsal Kitap’ta verilmiş tarihler. Ancak bu tarihleri destekleyen maddeler var mı? Burada eski Mısır kronolojisi hakkında ve günümüzde sertleşen bir tartışma bize iki değişik çözüm verir. İkisi de tatmin edicidir ama ikisinin de sorunları vardır.
İlk çözüm, Manetho’nun Aegyptica’sını temel alan olan geleneksel Mısır kronolojisine[36] dayalı olup Çıkış’ın II. Amenhotep döneminde olduğunu varsayar. Bu bize çok ilginç birkaç bağlantı sunar.
Musa bu kronolojiye göre büyük bir olasılıkla I. Thutmose döneminde doğdu. I. Thutmose’nin en iyi bilinen çocuğu oğlu II. Thutmose değil, dik başlı ve bağımsız kızı Hatşepsut idi. “Hatşepsut hakkında elimizde olan genel portre bu cesur kraliçeyi Musa’yı kurtaran firavunun kızı olarak tanımlamamıza yol açar. … Musa 1526’da doğduğunda on altı yaşlarında olup onun kurtuluşunu sağlayabilmiştir.”[37] Hatşepsut gerçekten bağımsız ve güçlü bir kadındı. Üvey oğlu III. Thutmose adına kral naibi olarak hüküm sürdükten sonra yaklaşık 22 sene de kendi adına hüküm sürdü. III. Thutmose ancak Hatşepsut’un ölümünden sonra kendi adına hüküm sürebildi.[38] “Eğer Musa gerçekten Hatşepsut’un manevi oğlu olarak büyütüldüyse, Hatşepsut oğul doğuramadığı için Musa genç Thutmose’ye büyük bir tehdit olmuştur. Yani Musa firavun adayı olabilirdi. Ancak semavi kökenleri bunu önlemiştir. Her durumda Musa ile firavun arasında gerçek bir düşmanlık var gibi görünmektedir.”[39] Merrill burada ayrıca 18. Hanedanlık’ta Musa’nın kırk yıl topraklarından uzakta kalmasını sağlayabilecek tek kralın III. Thutmose (İÖ 1504-1450) olduğunu belirtir.
Merrill, Çıkış’ın II. Amenotep’in yedinci yılında gerçekleştiğini öne sürer. Bu dönemden önce II. Amenhotep Kenan ülkesine harekât yaptı ama yedinci yılından sonra bir daha kuzeye doğru bir sefer düzenlemedi. Bunun yanı sıra, II. Amenotep hükümranlığı süresince Kuzey Mısır’daki Memfis kentinde oturdu. Ayrıca halefi IV. Thutmose ilk doğan oğlu değildi. Bu Mısır’dan Çıkış 12:29’da geçen, “Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır'daki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü” ayetini yansıtır.[40]
İlk 1873’te Jens Liebelein, Manetho’nun listesindeki önemli birkaç tutarsızlığı göz önüne serip eski Mısır kronolojisinin en az 250 sene kısaltılması gerektiğini iddia etti.[41] 1970’li yıllara kadar bu iddia pek ilgi bulmadı, Peter James ve meslektaşları Liebelein’ın tezlerini ciddiye almaya başlayıncaya kadar. Ancak bu tez Ortadoğu’daki tüm uygarlıkların genel kabul görmüş tarihi anlayışını alt üst ettiğinden dolayı, arkeoloji ve tarih bilimci toplumu bu fikre şiddetle karşı koymaktadır. Kısaltılmış kronoloji taraftarlarının sunduğu kronoloji, Kutsal Kitap’ta sunulan tarih akışıyla daha tutarlıdır.[42]
Bu kronolojiye göre Mısır’dan Çıkış 13. Hanedanlık’ın I. Neferhotep’in döneminde olmuştur. I. Neferhotep’in nasıl öldüğü bilinmiyor.[43] Ancak halefi olan kardeşi IV. Sobekhotep döneminde “Hiksos” olarak tanınan 15. Hanedanlık gücü eline aldı.[44] Kısaltılmış kronolojiye göre I. Neferhotep’in ölüm yılı 1446/1445 yılına, yani firavunun ordusunun Kamış Gölü’nde yok olduğu zamana denk gelir. Mısır ordusu böyle bir olaydan sonra zayıflamış olmalıdır ve bu durum Hiksos halkının o bölgeye el koymasını etkilemiş olabilir.[45]
Bu iki açıklama ikinci derece kanıtlara dayalı olsa da, Kutsal Kitap’taki tarih anlatımına daha yakın olur.
Geç tarihi savunan tarih bilimcilerin ve arkeologların erken tarihin savlarını yıkmak için öne sürdükleri iddialarından biri, 15. yüzyılın sonunda Kenan ülkesine bir halkın girip oradaki kentleri yok ettiğine dair bir kanıt bulamadıklarıdır. Burada ilk olarak Kutsal Kitap’taki kayıtları göz önünde bulundurmalıyız. Yeşu’nun tarih kaydına göre, Kenan fethinde sadece üç kent yıkıldı: Eriha (Yşu. 6:5,20), Ay (Yşu. 8:28) ve Hasor (Yşu. 11:11). Diğer kentlere İsrailliler yerleşti. Kutsal Kitap kayıtlarına göre bu dönemde Kenan ülkesinde ateş ve yıkım getiren bir istilanın kalıntılarını bulmamız şaşırtıcı olurdu.
İkinci etapta Bimson’un şu gözlemini göz önünde bulundurmalıyız:
Genel olarak arkeoloji Kutsal Kitap’taki geleneklerin veya tarihsel gerçeklerin olup olmadığına karar verebilme konumunda değildir. … Ortadoğu’daki kentlere gelince, vaktin ve nakdin kısıtlılığından dolayı, arkeoloji ancak höyüklerin çok küçük bir bölümünü kazabildi. … Arkeolog Yigael Yadin bundan dolayı elimizdeki olanaklara göre Kuzey Celile bölgesindeki Hasor höyüğünün kazısını tamamlayabilmek için 800 sene gerekeceğini öne sürdü. … Bunun yanı sıra arkeolojik kalıntıların sadece çok azı sağlam bir şekilde yıllar boyunca korunup günümüz arkeologlarının eline geçmiştir. … Özellikle gerekli kanıtın yüzyılları atlatıp kâşif tarafından bulunması hiçbir şekilde garanti edilemez.[46]
Bimson ayrıca aynı yazısında Yeşu 8. bölümdeki Ay kentinin 15. yüzyılda yıkılışı hakkında hiçbir kanıtı bulunmamasının nedenin, ne Beytel ne de Ay kentinin doğru tanımlanmış olduğunu öne sürer.[47] Bunun yanı sıra II. Orta Tunç Çağı kazı katmanının yeniden tarihlendirilmesi gerektiği savında bulunur. Eğer bu katmanın tarihi kaydırılırsa, Eriha kentinin II. Orta Tunç Çağı’ndan kalıntıları Yeşu 6. bölümdeki anlatımı destekleyen bir bulgu olur. [48] Van der Ween ve Zerbst bu konu ile alakalı kısaltılmış eski Mısır kronolojisi veri kabul edildiği takdirde sorunun kendiliğinden çözüleceğine dikkat çeker.[49]
Mısır’dan Çıkış’ın tarihi ile ilgili tüm tartışmaların temelinde şu soru yatmaktadır: Kutsal Kitap’ın bize verdiği kronoloji güvenilir midir? Kutsal Kitap’ı temel alan tarih bilimciler ve arkeologlar bu konuda bölünmüş durumdadırlar. Ancak, eğer Kutsal Kitap temel alınırsa varmamız gereken sonuçlar açıktır: Mısır’dan Çıkış 1446 yılında olmuş olmalı. Bu yıl, ataların yıllarında yaşanan olayları birçok bakış açısından çok daha anlamlı bir hale getirir ve sayılarda hiçbir değişime gerek kalmaz.
Buna karşın arkeolojiyi tarih anlayışını pekiştirmekte Kutsal Kitap’tan daha güvenilir bulan arkadaşlarımıza Alfred Hoerth’ün uyarısını alıntılayalım:
Müjdeci Hristiyanlar, Kutsal Kitap’a dayalı arkeolojinin en büyük değerinin sırf Tanrı’nın verdiği gerçeklerin yer aldığı kültürel ve fiziki ortamı anlayabilmemizi sağlamak olduğunun farkına varmalıdır. Müjdeci Hristiyanların güveni ve umudu –arkeoloji dâhil– herhangi bir dışsal kanıtın üzerine kurulmamalı.[50]
Bizim umudumuz ve güvenimiz Kutsal Kitap’a ve içeriğine dayalı olmalıdır. Buna Kutsal Kitap’taki tarihi olayların tarihsel ve kültürel çerçevesini saptamak da dâhil olmalıdır.
□
[1] John N. Oswalt, The Bible Among the Myths, Amazon Kindle Sürümü (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 2009), Kindle Loc. 1657-1659.
[2] Eski Antlaşma kanonu en son İÖ 160 civarında belirlendi. Yeni Antlaşma kanonunun nihai kabulü ise İS 367 yılında İskenderiye Piskoposu Athanasius’un yazdığı Diriliş Bayramı mektubunda bulunur; bkz. İhsan Özbek, İslam İkliminde Kutsal Kitaplar (İstanbul: Gerçeğe Doğru Kitaplar, 2014), s. 188-189, 198-199. Tanrı’nın Şehri’nin tamamlanma tarihi İS 426 olarak bilinir; bkz. “Augustine of Hippo bibliography”, Wikipedia < https://en.wikipedia.org/wiki/Augustine_of_Hippo_bibliography > (18.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[3] Kurtuluş tarihinin kilit noktaları şunlardır: Yaratılış ve insanın düşüşü (Yar. 1-3), İbrahim’in seçilmesi ve kutsanması (Yar. 12:1-3), İsrail’in (Yakup) seçilmesi (Yar. 25:23; 32:28), Mısır’dan Çıkış (Çık. 13-14), Davut’un soyunun “sonsuza dek” kral olması (2Sa. 7), Babil’e sürgün ve dönüş (2Kr. 25; Ezr. 1), İsa Mesih’in doğumu, ölümü ve dirilişi (Luk. 1-2; Mat. 1:18-24; 26–28), kilisenin oluşması için Kutsal Ruh’un gönderilmesi (Elç. 2), Mesih’in dönüşü (Va. 19) ve yeni gök ve yeni yerin oluşturulması (Va. 21-22). En önemli olay ise İsa Mesih’in ölümü ve dirilişidir.
[4] Miladi takvim hakkında daha çok bilgi edinmek için bkz. “Miladi takvim”, Vikipedi < https://tr.wikipedia.org/wiki/Miladi_takvim > (18.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[5] Yeni Asur ve yeni Babil kronolojilerinin güneş takvimine bağlı olmasından dolayı bunlar “mutlak” sayılır ve İS 9. yüzyıla kadar çok az sorun içeren bir kronoloji sunarlar. Bkz. Bernard Newgrosh, “Neue Überlegungen zur Chronologie des Alten Assyrien: Eine Kritik an der Konventionellen Chronologie”, Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina (Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002), s. 163.
[6] Antik kronolojiler Miladi takvim ile eşleştirilince tarihlerde ufak bir kayma olabilir. Bundan dolayı çıkışın yılları 1447-1445 ve 1271-1269 arasında da kabul edilebilir.
[7] Paul Lawrence, Kutsal Kitap Tarihi Atlası (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2008), s. 36-37. William Sanford LaSor, David Allan Hubbard, Frederic Wm. Bush, Eski Antlaşma’ya Genel Bakış (İstanbul: Haberci, 2010), s. 89-91. Holman Kutsal Kitap Rehberi, dü. David S. Dockery (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2012) s. 138-139’daki metinde tarafsız olmaya denese de, s. 59’daki zaman çizelgesinde açıkça geç tarihi benimser. Bir tek Açıklamalı Kutsal Kitap (AKKİT) (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2010) net bir şekilde erken tarihi kabullenir (bkz. s. 80-81), ama bunu hiçbir destek sunmadan yapar. Bir tek Marc Madrigal, Mısır’dan Çıkış ve Kenan Fetihleri (İstanbul: Kitab-ı Mukaddes Şirketi, 2015) kitabında erken tarihi savunur.
[8] Bkz. aşağıda s. 50-52.
[9] Ziv ayı Miladi takvimde yaklaşık Mayıs ayına denk gelir; bkz. Holman Kutsal Kitap Rehberi, s. 54-55.
[10] Edwin R. Thiele, The Mysterious Numbers of the Hebrew Kings (Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 1983), s. 75-76, 94-95.
[11] Bkz. s. 50-52’deki tablo.
[12] Süleyman babası Davut ile eşzamanlı krallık etmişti (bkz. 1Kr. 1; 2:1-12). Yahuda krallarının (Süleyman dâhil) hüküm süreleri Thiele’nin araştırmalarına göre tahta çıkma yılı kronolojisi kullanılarak hesaplanırdı. Halefin krallığının ilk yılı selefinin ölümünden sonraki yıl olarak hesaplanırdı (bkz. “Edwin Thiele İbrani Kralların Gizemli Tarihini Nasıl Çözdü?”, s. 7-8). Davut 971’de hâlâ hayatta olduğundan dolayı, Süleyman’ın dördüncü yılı 966 olarak hesaplanır, 967 değil. Ancak dördüncü yılı 967 olarak geçerse, Mısır’dan Çıkış 1447 yılına denk gelir ve bu elimizdeki Mısır kronolojilerinin esnekliğinden dolayı hiçbir fark yaratmaz.
[13] Lawrence, a.g.e., s. 37.
[14] A.g.e.
[15] “Sirius”, Vikipedi < https://tr.wikipedia.org/wiki/Sirius > (18.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[16] Holman Kutsal Kitap Rehberi, s. 139.
[17] Lasor, Hubbard ve Bush, a.g.e., s. 91.
[18] Eugene H. Merrill, Kingdom of Priests (Grand Rapids, Michigan: 1996), s. 67-68.
[19] Lasor, Hubbard ve Bush ayrıca İsrail’in Mısır’a geçişinin Hiksos döneminde (15., 16. ve 17. Hanedanlıklar ; İÖ 1674-1549) olması gerektiğini iddia ederler; bkz. a.g.e., s. 91. Ancak Eugene Merrill, bu argümanı Kutsal Kitap’ta bulunan kültürel ve toplumsal detayları kullanarak çürütüp (Merrill, a.g.e., s. 49-53), Yusuf’un 12. Hanedanlık’ın II. Amenemes (İÖ 1929-1895) döneminde Mısır’a sürüldüğünü iddia eder.
[20] Holman Kutsal Kitap Rehberi, s. 139.
[21] John J. Bimson, “Auszug und Landnahme – Mythos oder Realität?”, Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina (Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002), s.399.
[22] Merrill, a.g.e., s. 70; bkz. özellikle 35 no’lu dipnot.
[23] Merrill, a.g.e., s.71; 36 no’lu notunda Charles F. Aling, “The Biblical City of Rameses”, Journal of the Evangelical Theological Society, Sayı 25 (1982), s. 136-37’yi kaynak olarak gösterir.
[24] A.g.e.
[25] Elç. 7:23’te şöyle yazar: “Kırk yaşını doldurunca Musa'nın yüreğinde öz kardeşleri İsrailoğulları’nın durumunu yakından görme arzusu doğdu.”
[26] Merrill, a.g.e., s. 68. II. Ramses geleneksel kronolojiye göre İÖ 1304-1236 (68 yıl) arası hüküm sürmüştü.
[27] Merrill, a.g.e., s. 69.
[28] Bimson, a.g.e., s. 403.
[29] Bimson, a.g.e., s. 398-399.
[30] Lawrence, a.g.e., s. 37.
[31] A.g.e.
[32] David M. Rohl, “Chronologische Überlegungen zur frühen Dritten Zwischenzeit”, Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina (Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002), s. 32-33. David M. Rohl, “Über die Sothisdatierung als Argument zugunsten der konventionellen Chronologie”, Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina (Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002), s. 155-158.
[33] Lawrence, a.g.e., s. 37.
[34] Rohl, “Über die Sothisdatierung als Argument zugunsten der konventionellen Chronologie”, s. 157.
[35] Rohl, “Chronologische Überlegungen zur frühen Dritten Zwischenzeit”, s. 32-33.
[36] Aegyptica, Mısırlı tarihçi ve kâhin Manetho tarafından İÖ 3. yüzyılda derlendi. Firavun olarak bilinen Mısır krallarının listesini içeren ve bugün adlarını andığımız Mısır hanedanlarını tanımlayan bu yapıt günümüze parçalı halde ulaştı. Diğer yazarların yazılarındaki alıntıları kullanarak büyük bir çoğunluğunu yeniden düzenlemek mümkündür (“Manetho”, Wikipedia < http://en.wikipedia.org/wiki/Manetho > [18.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı]). Kronolojiyi doğrulayıp eksiklerini tamamlamak için II. Ramses zamanından kalma Turin Kral Listesi ve Mısır’daki tapınaklarda ve mezarlarda bulunan birçok yazı kullanılabilir (Peter van der Veen ve Uwe Zerbst, “Das Problem: Die Archäologie Palästänas und die ägyptische Chronologie”, Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina [Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002], s. 15).
[37] Merrill, a.g.e., s. 60.
[38] “Hatşepsut”, Vikipedi < https://tr.wikipedia.org/wiki/Hat%C5%9Fepsut > (18.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[39] Merrill, a.g.e., s. 62.
[40] Merrill, a.g.e., s. 63.
[41] Van der Ween ve Zerbst, “Das Problem: Die Archäologie Palästänas und die ägyptische Chronologie”, s. 19.
[42] Bu görüşün savunucuları ve temel anlayışı için bkz. “Son Söz Kimde?”, s. 34-35.
[43] “Neferhotep I”, Wikipedia < https://en.wikipedia.org/wiki/Neferhotep_I > (19.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[44] “Sobekhotep IV”, Wikipedia < https://en.wikipedia.org/wiki/Sobekhotep_IV > (19.02.2017 tarihinde erişildi; 12.11.2020 tarihinde doğrulandı).
[45] John Ashton ve David Downs, Unwrapping the Pharaohs (Green Forest, Arkansas: Master Books, 2007), s. 206. Ashton ve Downs’un kullandığı kronoloji D.A. Courville, The Exodus Problem and Its Ramifications, 2 Cilt (Loma Linda, California: 1971) yapıtında sunulan kronolojisine dayalıdır. Bu kronoloji de Biblische Archäologie am Scheideweg? Für und Wider einer Neudatierung archäologischer Epochen im alttestamentlichen Palästina, dü. Peter Van Der Ween ve Uwe Zerbst (Holzgerlingen, Almanya: Hänssler, 2002), s. 530-531’deki zaman çizelgesi tarafından desteklenmektedir.
[46] Bimson, a.g.e., s. 395.
[47] A.g.e., s. 408-411.
[48] A.g.e., s.405-406.
[49] A.g.e., s. 406’daki düzenleyicinin notu.
[50] Alfred J. Hoerth, Archaeology and the Old Testament (Grand Rapids, Michigan, Baker Books, 1998), s. 21.