Eski Antlaşma’nın Tamamı

Kutsal Kitap Efsaneler Arasında: Kutsal Kitap’ın Dünya Görüşünün ve Tarih Anlayışının Eşsizliği

The Bible Among the Myths

John N. Oswalt

(Grand Rapids, Michigan: Zondervan, 2009)

Hristiyanlar, Kutsal Kitap’ın dünya edebiyatında emsalsiz bir konuma sahip olduğunu öne sürerler. Kendi döneminde olan diğer kültürler ile kıyaslanınca Kutsal Kitap’ın anlatıları, düşünce tarzları ve değerleri bambaşka görünür. Ancak günümüzdeki daha liberal kesimler İsrailoğullarının dininin sadece semavi dinlerden biri olup oluşumunun evrimsel mekanizmalarla açıklanabileceğini varsayar.[1] Burada özellikle İsrail’in, Kenanlıların ve Babil inançlarının edebi yapıtlarının benzerlikleri kanıt olarak sunulur. John N. Oswalt kitabında bu görüşü sorgular ve bunun doğru olabilmesi için aşılmaz mantıksal ve edebi engellerin olduğunu öne sürer.

Oswalt ilk başta bu dinlerin arasındaki esas ve “tesadüf”[2] niteliklerin özellikle göz önünde tutulması gerektiğini söyler. Esas niteliği değişen bir unsurun, özü de değişir. Tesadüf niteliğinde bir değişiklik ise öze dokunmaz. Oswalt’a göre, İsrail dininin diğer dinlerle benzerlikleri tesadüf sayılır. Temel soru zaten şudur: “Eski Antlaşma’nın dini, özünde, komşularının dinleriyle aynı mı, yoksa farklı mı?”[3]

Bu soru efsane ve tarih açısından irdelenir. Efsane bize, ilahi gerçeklerin nasıl anlaşılabileceğini açıklar. Tarih ise Kutsal Kitap’taki olayların gerçekten olup olmadığını sorgular. Eğer Kutsal Kitap’taki olaylar sadece efsanevi veya kurgusal ise Museviliğin, Hristiyanlığın ve İslamın felsefi ve dini kökleri kazınmış olur ve bu üç büyük din anlamsız hale gelir. Ancak Kutsal Kitap gerçek tarihi anlatıyorsa, “Yeni Antlaşma’nın sonsuz yaşam iddiasının İsa Mesih’in belli bir haftanın ilk günü mezardan yürüyerek çıktığına bağlı olmasa bir yenilik olmaz; bu sadece Yaratılış’tan Tarihler’e (kitapçıkların İbranice sırasına göre) uzanan gidişatın mantıksal devamıdır.”[4]

Oswalt’ın vurgulamak istediği temel nokta şudur: Dinler arasındaki aynılıklar değil, farklılıklar tatmin edici bir şekilde açıklanmalıdır. Bu açıklama tatmin edici bir şekilde yapılamazsa dinlerin tamamen farklı kaynaklardan geldiği ve dinlerde evrimsel bir gelişimin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.

Günümüzde Hristiyan dünya görüşü, temel olarak İbrani dünya görüşü üzerine kurulu olup bazı gerçekleri açıklamak için Grek fikirleri kullanır. Batıdaki tüm mantık, ilim ve bilim zaten bu İbrani Grek dünya görüşü sentezi üzerine kuruludur. Eğer Aydınlanma Çağı’nın felsefecileri gibi bu temelleri reddedersek, modern mantık, ilim ve bilim “zıt verilerin yağmuru altında yıkılır.”[5] Aydınlanma Çağı Batı medeniyetinin temellerini karşıt felsefelerin saldırılarına maruz bırakmıştır ve bu medeniyetin yarattığı ve Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne uyarlamaya çalıştığı felsefi altyapıları yıkılışa sürüklüyor.

Kutsal Kitap Efsane mi? – Devamlılık ve Aşkınlık

Liberal tanrıbilimciler Aydınlanma Çağı’nın fikirlerinden yola çıkarak Kutsal Kitap’ın “efsane” olduğunu iddia ederler. Oswalt bu iddialara “efsane” kavramını irdeleyerek karşılık vermeye çalışır. Çeşitli yazarların “efsane” tanımlarını inceledikten sonra Oswalt, Brevard Childs’ın tanımını en tatmin edici tanım olarak sunar:

Efsane, gerçeğin yapısının anlaşılıp sürdürülmesinde kullanılan bir üsluptur. Tarih öncesi çağlarda bir ilahın hareketlerinin çağdaş dünya düzenini nasıl etkilediğini açıklamak ile yakından ilgilenir. Var olan dünya düzeni ise efsanenin din aracılığıyla hayata geçirilmesi aracılığıyla korunur.[6]

Bu tanıma göre Kutsal Kitap’ın efsane olma olasılığı sıfıra iner. Oswalt burada efsaneye dayalı dünya görüşünün temelinde yatan “devamlılığı” açıklar. Bu dünya görüşü, dünyayı gözleyip bu gözlemlerden sonuçlara vararak ortaya çıkar. Bundan dolayı putperest dinler genel olarak aynı efsanevi sıfatlara sahiptir. İnsanın dünyadaki hedefleri ölmemek ve rahat bulmaktır. “Tarlalarımın ürün vermesini, hayvanlarımın yavrulamasını, karımın doğum yapmasını, bunların sağlığını nasıl garantiye alabilirim?” sorularını cevaplamaya çalışır.

Devamlılık anlatan dünya görüşü kâinatı nasıl görür

Yandaki grafik, efsaneye dayalı “devamlılık” anlatan dünya görüşünün kâinatı nasıl gördüğünü açıklar.

Var olan her şey çemberin içindedir ve çemberin içinde olan her şey birbiriyle var olmaktadır. Bundan dolayı bölmeler arasındaki çizgiler aralıklı çizilmiştir. Değişik unsurların özlerinde bir birlik vardır ve her unsur diğer ikisinin paydaşıdır. Böylece ilahlar hem insandır hem doğal güçlerdir; doğa ilahidir ve ilahların insansal özellikleri vardır; insan da ilahidir ve doğayla birdir. Üç unsurun arasında öz olarak bir ayrım yoktur, sadece rollerinde ayrım görülür.[7]

Bu tanım ilginç sonuçlara yol açar. Birbirlerine benzeyen şeyler sadece benzer değil, aynı şey oluyor. “Böylece put Baal’a benziyorsa, put Baal’dır. Puta yapılanlar Baal’a da yapılır. Baal’ın kişiliği fırtınaya benzediği için Baal da fırtınadır. Böylece puta yapılanlar Baal’a yapılır ve Baal’a yapılanlar fırtınaya yapılır.”[8]

İlahlar zaten çoğunlukla kişileştirilmiş doğa güçleridir ve bu güçlerin düzende tutulmaları gerekir ki hayat alışılmış bir şekilde devam edebilsin. Bunun sonucunda büyü önem kazanır. Büyücünün sembolik olarak yaptığı bir hareket görünmez dünyada gerçek etkiler yaratır. Dini ritüeller ile simgeler arasında en önemlileri verimlilik ve cinsel güçle ilgili olanlardır. Cinsellik insan yaşantısının en güçlü ve en önemli etkinliklerinden biridir ve efsaneye dayalı görüşün mantığına göre bu kadar güçlü bir şey görünmez dünyanın mutlaka bir parçasıdır. Bu mantık, putperest-dinlerde görülen cinsellik tutkusunu açıklar.

“Devamlılık sürecekse kâinatın hiçbir yerinde sınır olmamalı.”[9] Bu sınırlar genellikle cinsellikle aşılır ve sonuçları ebeveyn ile çocuğunun ilişkisine, fuhşa, eşcinselliğe ve hayvanlarla cinsel ilişkiye dek uzanır. “Bu eylemlerin hepsi efsanelerde anlatılır ve hayata geçilir. … Bu hareketler tanrıbilimsel açıklamalardır, parçası oldukları dünya görüşünün kaçınılmaz dışavurumlarıdır.”[10]

Bu dünya görüşüne karşın Tevrat’ta, Peygamberlerin Yazılarında ve diğer Kutsal Yazılarda bulunan açıklama bambaşkadır. İsrailoğullarının dini yazıları Tanrı’nın dünyadan aşkın olduğunu açıklar.

Kutsal Kitap’a göre, ne Tanrı evrendir ne de evren Tanrı’dır. Tanrı yarattıklarından bambaşkadır. Bu düşünce Kutsal Kitap’ın gerçeklik hakkında söylediği her şeyin temelinde yatar. Kutsal Kitap başından sonuna kadar devamlılık ilkesini inatla reddeder. Tanrı ve ilahi âlem hiçbir şekilde bu evrenin bir parçası değildir. Tanrı dünyada mevcut olabilir ama dünya değildir ve dünya Tanrı değildir. Tanrı dünyadan farklıdır; dünyadan ayrıdır; dünya dalgalı bir yansıma gibi O’ndan kaynaklanmaz; dünya O’nun izniyle kendisinden tamamen ayrı bir varlığı olan bir yaratılıştır. Aşkınlık ilkesi budur; Tanrı evrenden bambaşkadır.[11]

Aşkınlık görüşü kâinatı nasıl görür

Aşkınlık dünya görüşü yandaki grafik ile ifade edilebilir. Tanrı “kendisinin içinde” bu dünya için bir yer açtı. Dünyadan ayrı olsa da, Tanrı istediği kadar dünyada etkin olabilir (dışardan içeriye doğru geçen oklar). Ancak ne insanlar ne de doğa Tanrı’yı etkileyebilir ya da yönlendirebilir. Doğa ve insanlık birbirinden farklıdır ama birbirini etkileyebilir.

Tanrı’nın dünyadan farklı olması insanlığa kendisinin dışında nesnel bir yaşam standardı sağlar. Tanrı hayat için bir hedef ve sonuç sağlar; zaman döngüsel olarak değil, düz bir çizgi olarak görülür. Tanrı insan ile etkileşimde bulununca, bu olaylar hatırlanabilmek üzere dikkatli bir şekilde kaydedilir. Bu dikkatli kayıtların sonucu ise tarihsel olarak güvenilir yazılardır.

Bu dünya görüşlerinin en temel nitelikleri aşağıdaki listede karşılaştırılmıştır.

Devamlılık

Çok tanrıcılık – Dünyayı ilahi bir şekilde anlatmaya çalışırsak, birçok tanrı olması şarttır.

Aşkınkık

Tek tanrıcılık – Diğer dinlerde ilahlar olsa da, sadece Tevrat, Zebur ve Peygamberleri temel alan inanç tek tanrıcılığı inatla savunur. Musevilik, Hristiyanlık ve İslam bu temel üzerine kurulan tek dinlerdir. Bu fikir başka hiçbir yerde bu şekilde ifade edilip asırlar boyu savunulmamıştır.

Devamlılık

Putlar – Putlar doğal maddelerden çoğu zaman insan benzeyişinde yapılıp ilahın adıyla anıldığından dolayı, devamlılığı en iyi simgeleyen varlıklardır. Puta yapılanlar ilahı ve doğayı etkiler.

Aşkınkık

Put yapmak yasaktır – Tanrı bu dünya ile eşleştirilmemesi gereğinden dolayı, Tanrı’yı herhangi bir put aracılığıyla ifade etmek de mümkün değildir. Ayrıca Tanrı’nın aşkınlığı onu bir put aracılığıyla manipüle etme olasılığını ortadan kaldırır. Bundan dolayı, O’nu dünyada olan herhangi bir varlığın resmi veya heykeli ile ifade etmek yasaktır.

Devamlılık

Madde ebedidir – Madde her şeyin temeli olarak görülüp çoğu zaman kişiliği olmayan kaotik bir varlıktır. “Ruh maddeyi canlandırabilir ama temel olan maddedir.”[12]

Aşkınkık

Ruh temel özdür – Yaratılış 1:1’deki ifadeye göre, Ruh olan Tanrı var olan maddenin tümünü yarattı. Madde ile ruh devamlı bir çekişmede değildir. “Dünyada kaos varsa, bu yaratılmış olan asi ruhlardan kaynaklanır.”[13] Ruh temel öz olduğundan dolayı, Kutsal Kitap insanlık için kötülüğün trajik bir şekilde kader olduğunu değil, ruhlarımızın kötüyü bilerek seçtiğini öne sürebilir.

Devamlılık

İlahlar hoş görülmez – İlahlar genel olarak bencil ve güvenilmezdir, hep kendileri arasında savaşırlar ve sınırlıdırlar. Ya erkek ya dişidirler. Mutlak değildirler. Şehvetle yanıp tutuşurlar. Evlenirler, ilahi ve yarı ilahi varlıkların babası annesi olurlar. Cinsel hareketlerden ve ritüellerden etkilenebilirler. İnsanlar nasılsa ilahlar da öyledir, sadece nispeten üstündür.

Aşkınkık

Tanrı güvenilirdir – Tek Tanrı’yı diğer ilahlardan bambaşka kılan en büyük sıfatı güvenilirliğidir. “İnsanlardan farklı olarak bu ilah ne dönek, güvenilmez, kendine hizmet eden ne de açgözlüdür. O hep güvenilir, doğru, nezih ve cömerttir.”[14] Tanrı cinsiyetsizdir, cinsiyet üstüdür. Ne eşi vardır ne de ilahi ya da yarı ilahi çocukları vardır. Tanrı cinsiyetsiz olduğundan dolayı, insanların cinsel davranışları ibadetin bir parçası olamaz. Erkek ile kadın cinsel olarak birleşince, ne ilahlara ne de doğaya bir etki bırakır.

Devamlılık

Çekişme hayatın kaynağıdır – Her şey kaos ile düzen arasındaki çekişmeden doğmuştur ve her varlık ya kaosun ya da düzenin tarafındadır.

Aşkınkık

Yaratılış sürecinde çekişme eksiktir – Tanrı dünyayı yaratırken bir çekişme görülmemektedir. Dünya Tanrı’nın isteğine bağlı var oldu ve O bu dünyayı iyi gördü. Kötülük ise yaratılıştan sonra, insanların bilinçli itaatsizliğinden doğdu.

Devamlılık

İnsan hor görülür – Kişilik devamlılığa dayalı dünya görüşünün sorunlu noktalarından biridir, çünkü kişilik ayrılık yaratır. Devamlılık ise birlik ister. Efsanevi ilahlar kişisel değildirler. Sadece kişileştirmiş doğa güçleridir. İnsanlar ilahlara hizmet etmek üzere ve genellikle sonradan akla gelmiş bir düşünce olarak yaratılmışlardır. Başka önemleri yoktur. Bunun etkisi putperest kültürlerdeki insan hayatının değersizliğidir.

Aşkınkık

İnsan yüceltilir – İnsan Tanrı’nın suretinde yaratıldı ve bu Tanrı’nın iradesine göre oldu. Tanrı’nın bu bilinçli seçiminden dolayı biz Tanrı’nın dünyasında yaratıcı bir şekilde hareket edebiliriz. İnsan ise yaratılışın doruğudur. Bireyin kişiliğinin önemi de Tanrı’nın kişiliğine bağlıdır.

Devamlılık

Tek ahlaki standart yoktur – Birçok ilah varsa ve dünya gelişigüzel bir şekilde var olduysa, kim doğrunun ve yanlışın ne olduğunu açıklayabilir? İnsanlar buna bağlı olarak, genel olarak toplum için ne iyiyse onu yapalım derler. Ama bu “iyilik” dönemden döneme, olaydan olaya, kişiden kişiye değişir.

Aşkınkık

Dinin temel yanıtı ahlak dolu itaattir – Tanrı’yı hoşnut etmenin tek yolu O’nun ilkelerine itaat etmektir. Tanrı’nın aşkınlığı ise O’nun iyi ve kötüyü tanımlama yetkisine sahip olduğunu öne sürer. Bundan dolayı, Tanrı İsrailoğullarına antlaşmasında yasalarının verir. O’na ibadet edenler, O’nun yasalarını yerine getirerek O’na bağlılıklarını gösterir.

Devamlılık

Varoluş döngüseldir – Efsaneler genel olarak bir döngüyü anlatır ve gerçeği boşta dönen bir tekerlek olarak görür. Bunun sonucu olarak kehanetler önem taşır. Geçmişte belirli simgeler iyi ya da kötü bir olay ile aynı zamanda görülmüş ise, aynı simgelerin ortaya çıkması bu olayın bir daha tekrarlanacağını açıklıyordur.

Aşkınkık

İnsanların tarihteki davranışları önemlidir – Tanrı dünyayı amaçla yarattığı için insanların yaptıkları da amaçlıdır. Tarih Tanrı’nın ve insanlığın dünyadaki eylemlerini anlatan düz bir çizgi olarak açıklanır. Tanrı hedeflerini ve insanlar ile etkileşimini, kendi varlığını ve aşkınlığını tarih yazarlığıyla belgeler.

Kutsal Kitap Tarihsel mi? – Kurgu ve Tarihsellik

Liberal Hristiyan kesim, Kutsal Kitap’ın ya farklı bir efsane ya da “tarih gibi”[15] veya “tarihsel kurgu”[16] olduğunu iddia eder. Rudolf Bultman gibi bazı tanrıbilimciler Hristiyan inancını kurtarmak üzere “tarih”i “öykü”den ayırmaya çalışmışlardır. Kutsal Kitap bu iki iddiaya karşın gerçek tarih olarak sayılabilir mi? Oswalt bu soruya tarih bilimini tanımlayarak başlar:

Tarih yazılım bilimi insanların zaman ve mekân içinde yaptıkları eylemlerin ve yaşadıkları olayların öyküsüdür. İnsanlığın kendini anlayabilmesi için hazırlanmıştır. Dizide kaydedilmiş olan tüm önemli olayların doğru bir anlatım olduğu varsayılır. Bu olaylarda ortaya çıkan sonuçlardan başlayarak bu olayların göreceli önemini saptamaya çalışır.[17]

Kutsal Kitap modern tarih yazılım biliminin anlayışına göre tam olarak “tarih” sayılamazsa da[18], bu tanıma uygundur. Kutsal Kitap’ın asıl hedefi Tanrı’nın insanlarla etkileşimini belgeleyip sunmaktır. Kutsal Kitap’ta Tanrı ile insanları arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri kaydedilmişse, bu kayıtları tutanların bunu ciddiye alarak dikkatli bir şekilde yaptıkları varsayılabilir. Ayrıca, Kutsal Kitap’ın hedefi insanların yaptıklarını ve yaşadıklarını Tanrı’nın bakış açısından yorumlamaktır ve bundan dolayı olayların sıralaması, çevrede yaşanan olaylar veya ince detaylar göz ardı edilebilir. Böylece her küçük detayı bilmeden mucizevi olayların gerçekten yaşandığını varsayabiliriz ve Kutsal Kitap’ın bize sunduğu anlatımlara güvenebiliriz ve “öykü”yü “tarih”ten ayırmamız gerekmez.

Kutsal Kitap’ın efsane olması da ayrıca mümkün değil. Yukarıda belirtildiği gibi, Kutsal Kitap’ın temel varsayımları efsaneye dayalı dünya görüşüne karşıttır. İsrailliler her ne kadar Tanrı’yı kendi suretlerine uyarlamaya veya sınırlamaya çalışmışlarsa da, Tanrı buna izin vermemiş, “kendi anlayışlarına yabancı olan bir tarih anlayışını zorla kabul ettirmiştir.”[19] Böylece Yahve imanlısı “Tanrı’nın İsraillerle birlikte bireysel ve ulusal olarak yaşadığı deneyimleri Tanrı’nın peygamberlerin yorumları aracılığıyla anlatır. Aşkınlık kavramının verdiği çıkarımların sınırlarında bu anlatımın neticesi tarihi güvenilir bir şekilde kaydedilmiş olmasıdır.”[20]

Günümüzdeki Uygulaması

Oswalt’ın kitabı yıllar boyu gelişen bir araştırmanın doruk noktasıdır. Evrimsel tanrıbilime çok güzel ve tatmin edici bir cevap verir. Dinler arası diyalogda en önemli yaklaşımın, aynılıkları değil farklılıkları tatmin edici bir şekilde açıklayabilmemizin şart olduğunu gösterir. Bu farklılıklar tatmin edici bir şekilde açıklanamazsa, dinin temel iddiaları ya iman ile kabul edilmelidir ya da reddedilmelidir. Ara yol yoktur.

Dahası, devamlılığa ve aşkınlığa dayalı dünya görüşlerini açıklayarak kendi çağımızdaki bazı akımların varsayımlarını ve sonuçlarını göz önüne serer. Kapalı bir evreni varsayan tüm inanç sistemleri (buna maddeci Darvinci evrim, deizm ve Hristiyanlık veya İslamiyet çerçevesindeki batıl inançlar dâhildir) eninde sonunda efsaneye dayalı dünya görüşünün vardığı sonuçlara varır. Batı medeniyeti devamlılığa dayalı dünya görüşünü yavaş yavaş tüketmektedir. Türkiye’de Batılı düşünce tarzını benimseyen bireyler ve toplumlar da Kutsal Kitap dünya görüşünü kabullenmedikleri sürece bu sonuçlara merhametsizce sürüklenecektir. Oswalt kitabının sonunda devamlılığa dayalı dünya görüşünün Batı medeniyetini nasıl etkilediğini düşündüğü on gözlem sunar:

  1. İlk ve başlıcası, ahlâk içsel bir pusula olarak aramızdan kalkacaktır. İnsanların ahlaklı olması beklentisi yine de sürecek ve onu toplum tarafından devam ettirmek için kamusal girişimler olacaktır. Ama toplumun geneli için temel ahlâki vasıflar artık anlamsız kalacak.
  2. Bireyin ihtiyaçları ve istekleri dışında güvenilir bir standart olmadığından dolayı, “gerçek”in yerini gittikçe kaba kuvvet alacak.
  3. Belirlenen ihtiyaç ve isteklerin dışında, “doğru” ve “yanlış” kavramları, genel kabul gören temelleri yitirmiş olduğundan dolayı anlamsız hale gelecek. Terimler kullanılmaya devam edilse bile, artık sadece en yüksek sesi çıkaranların taleplerinin dolaylı birer tanımı haline gelecek.
  4. İsteklerini yerine getirmek için insanlar gittikçe “kara büyü” kullanmaya başlayacaklar.
  5. Herhangi bir ortamda ve herhangi bir düzeyde sınırsız cinsel özgürlüğü kısıtlama girişimleri “fitnecilik” olarak tanımlanacak.
  6. “Bireysel hürriyet” daha yüksek sesle ilan edilirken birey gittikçe değersiz hale getirilecek.
  7. Başkalarını düşünmek ve başkalarının iyiliği için kendi kendini feda etmek gittikçe yok olacak.
  8. Kendi davranışları için sorumluluk alıp davranışlarını uygun bir şekilde değiştirmek gittikçe ender olacak.
  9. Tarih bilimi eski, saklı bir ilgi haline gelip genel olarak yok olacak.
  10. Bireyin kişiliğinin gerçekten kötüden iyiye dönüşebilmesi düşünmeden reddedilecek.

Bu sonuçlar gerçekten korkunçtur. 2009’da yazılmış oldukları halde, bu gözlemler batı ülkelerinde şimdiden hayata geçmiş durumdadır (örn. ötenazi, eşcinsel evlilik, sınırsız kürtaj, Hristiyanlara karşı kullanılan susturma taktikleri). Bundan dolayı Mesih imanlıları toplumu Kutsal Kitap’ın temelinde olan aşkınlık dünya görüşü ve ondan çıkan tüm sonuçları açık bir şekilde yaşayıp tebliğ etmelidir. Bu dünyanın temel bakış açısının Kutsal Kitap’a zıt olduğunu hatırlamalıyız. Aynı zamanda yürek değişimini sadece ve sadece Kutsal Ruh’un yapabileceğini göz önünde bulundurarak dua ile Rab’bin sözünü tebliğ edelim. Herkes duysun ve milyonlarca insan Tanrı’nın aşkınlığını ve gündelik hayat için önemini kavrayabilsin.

Dipnotlar

[1] Bkz. Mark Smith, The Origins of Biblical Monotheism (Oxford: Oxford University Press, 2001).

[2] İng.: “accidentals”

[3] John N. Oswalt, The Bible Among the Myths, Amazon Kindle Sürümü (Grand Rapids, MI: Zondervan, 2009), Kindle Loc. 126-127.

[4] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 158-160.

[5] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 299.

[6] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 616-618. Brevard S. Childs, Myth and Reality in the Old Testament (Londra: SCM, 1960), s. 27-28’den alıntılanmıştır.

[7] Oswalt, Amazon Kindle Loc. 650-653.

[8] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 655-627.

[9] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 792-793.

[10] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 796,797-798.

[11] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 1178-1183.

[12] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 818.

[13] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 937.

[14] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 1009-1010.

[15] “A. Berlin, Poetics and Interpretation of Biblical Narrative (Sheffield: Almond, 1983), s. 13-15, bunu temsili öykü olarak tanımlar.” A.g.e., Amazon Kindle Loc. 3378.

[16] Oswalt burada Meir Steiberg, The Poetics of Biblical Narrative (Blomington, Indidiana: Indiana University Press, 1985) kaynak olarak gösterir.

[17] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 1683-1685.

[18] Modern tarih yazım bilimi anlayışı Augustinus’un Tanrı Kenti yapıtı ile başlamıştır. Kutsal Kitap kanonunun tamamlanışından yaklaşık 150 sene sonra. Bkz.  “The City of God”, Wikipedia < https://en.wikipedia.org/wiki/The_City_of_God > (12.11.2020 tarihinde erişilmiştir) ve Oswalt, The Bible Among the Myths, Amazon Kindle Loc. 1657-1662.

[19] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 2085.

[20] A.g.e., Amazon Kindle Loc. 2092-2094.