Sıradan bir insanın hikayesi doğumuyla başlar. Ancak İsa’nın yaşam öyküsü daha doğmadan asırlar öncesine dayanır. Çünkü, O’nun hikayesi dünyanın, insanın var oluş hikayesiyle bağlantılıdır.
Tevrat olarak adlandırılan Kutsal Kitap’ın ilk bölümlerine göre, Tanrı en başta mükemmel bir dünya yarattı. Her şeyi harika bir düzene koyduktan sonra, hepsinin üzerinde kendi benzeyişinde yarattığı insanı egemen kıldı. İnsanların ilk ataları, Adem ve Havva, Tanrı’nın ruhsal çocukları olarak kainat üzerinde yetkili olmak üzere yaratıldılar. Ardından, Rab onları yeryüzünde harika bir bahçeye yerleştirip tüm ihtiyaçlarını karşıladı. Bir tek, iyiyle kötüyü bilme ağacından yemelerini yasakladı. Tanrı’nın istediği, özgür iradeye sahip olan insanların her konuda kendisine güvenip bağlı kalmalarıydı. Ne var ki, yılan kılığına girmiş İblis’in ayartması sonucunda Adem ve Havva yasak meyveden yiyerek Tanrı’nın sevgisine ihanet ettiler. Dahası, Şeytan’ın yalanlarına kanmakla maalesef günahına ve isyanına da ortak oldular.
Adem ve Havva günah işler işlemez utanç duymaya başladılar. Tanrı daha önceden de yaptığı gibi isimlerini çağırınca, ilk defa korku hissettiler ve saklanmaya ihtiyaç duydular. Sonra Rab’bin sorgulaması karşısında, suçlarını kabul etmek yerine birbirine suçlamaya başladılar. Böylece Rab onları cezalandırmak zorunda kaldı.
Baştan beri Tanrı, günahın nihai sonucunun ölüm olduğunu belirtti. Burada ölüm sadece fiziksel anlamda hayattan kopmak değil, ruhsal ve neticede ebedi anlamda Tanrı’dan kopmak anlamına gelmektedir. Nihayetinde, söz konusu ruhsal kopuş o andan itibaren tüm insanlarda etkisini göstermeye başladı. Bu kopuşu takiben Rab Adem ve Havva’ya, üzerinde yetkili kılınmış oldukları dünyanın onlara karşı isyan edeceğini belirtti. Artık Adem eskisi gibi bahçede çalışmaktan zevk alamayacak, ancak alın teriyle geçinebilecekti. Kadın da kocasına uyum sağlamakta zorlanacak ve doğum yaparken sancılar çekecekti. Buraya kadar anlatılanlardan görüleceği üzere, manzara oldukça vahimdir. Dahası Adem ve Havva’nın bu hatası, kendilerinden doğan tüm insanları, bizi dahi, etkisi altına almaktadır. Nitekim hepimiz ölüyoruz, çünkü bu günah neticesinde bütün insanlık yani hepimiz günaha bulaştık.
Ancak, tam bu sırada, Adem ve Havva’ya günahlarının sonuçlarını bildirirken, Rab bir umut dalını uzattı ve onlara ‘kadının soyundan’ gelerek İblis’in ‘başını ezecek’ bir Kurtarıcı’dan söz etti (Yaratılış 3:15). Bu husus çok ilginçtir. Çünkü, soy kadından türemez, erkekten gelir. İşte oldukça belirgin bu ifadeyle Tanrı, İsa Mesih’e ilişkin ilk ipucu verir. Gelen Kurtarıcı’nın bir erkeğin müdahalesi olmadan, yalnızca bir kadından doğarak geleceğini ve Şeytan’ı alt edeceğini müjdeler. Bu tüm insanlık için harika bir haberdir!
Adem ve Havva Aden Bahçesinden atıldıktan sonra günahın ilk kurbanına rastlarız. İlk oğulları Kayin’in, öz kardeşi olan Habil’i öldürmesiyle başlayıp ilerleyen süreçte, günah ve ölüm dünyada öyle yayılmıştır ki, Tevrat’ta buna ilişkin olarak insanların ‘aklı fikri hep kötülükteydi’ şeklinde bir ibare yer alır (Yaratılış 6:5). Bu sırada, insanların İblis’e bağlı kötü ruhlarla yapmış oldukları derin bir işbirlikleri neticesinde, Tanrı bütün dünyayı silip süpürmeye karar verdi. Ancak, en baştaki insanlara verdiği söz uyarınca, insanları top yekün yok etmemek ve soyun devam etmesini sağlamak amacıyla ailesiyle birlikte Nuh’u ve hayvanları, inşa ettirdiği koca bir gemiyle kurtardı.
Ne var ki, tufandan bir kaç nesil sonra, insanlık yine başını alıp her tür pisliğe bulaştı. Bu hususta antik çağdaki insanlar, kendi egolarını tatmin etmek için yüce Yaradan’a meydan okuyacak biçimde Babil Kulesini yaptılar. Bunun neticesinde ise, Tanrı onları bir daha yok etmemek için dillerini karıştırarak yeryüzüne dağılmalarını sağladı. İşte yeryüzünde farklı dillere sahip bir çok ırk ve milletin varolma sebebi budur. Anlaşılan odur ki, bugün farklı diller konuşuyor olmamızın yanı sıra, yeri geldiğinde milliyetçilik veya ırkçılık yapmamız da esasen Babil’deki isyana dayanmaktadır.
Peki bu üzücü manzara karşısında Tanrı ne yaptı? Baştan beri Adem ve Havva’ya verdiği ‘Kadının soyu’ sözünü unutmadı. Babil olayından sonra Avram adında bir adama görünerek şöyle seslendi:
"Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git. Seni büyük bir ulus yapacağım, seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak, seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak (Yaratılış 12:1-3).”
Tanrı Avram’ın soyunu alabildiğine kutsayacağını belirtirken bunu özellikle diğer uluslara bereket kaynağı olsunlar diye yaptığını vurguladı. Daha sonra Rab onun ismini ‘Ulusların Babası’ anlamına gelen İbrahim’e çevirdi. Rab’bin amacı, seçilmiş bu adamın soyuyla kendini bütün insanlara tanıtmak ve baştan vaat edilen Kurtarıcı'nın yolunu hazırlamaktı.
İlerleyen süreçte, başka birçok peygamber, İbrahim’in soyu olan İsrail halkına seslendi. Hepsi kutsal soydan doğacak olan Kurtarıcı’nın yolunu hazırladı. Örneğin, Yahudileri Firavun’un esaretinden kurtaran Musa, halkına kırk sene çölde önderlik yaptıktan sonra kendisinden sonra gelecek daha yüce bir önderden şöyle söz etti:
"Tanrınız RAB aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin (Yasanın Tekrarı 18:15)."
Bu ayetlerden, gelecek önderin İsrail ulusundan çıkması gerektiğini görürüz. Ayrıca burada, gelen Kurtarıcı aynı zamanda bir ‘peygamber’ yani Tanrı adına konuşan biri olarak nitelendirilir. Hatta sonraki ayetlerde Tanrı şunu ekler: ‘Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz.’
Tanrı’nın bunu belirtmesindeki husus, İsrail halkının Tanrı’yla Sina Dağı’nda ilk karşılaştıkları zaman korkutucu sesine dayanamayıp, korkup kaçmaları olmuştur. Bu yüzden Tanrı, kutsal ‘Sözünü’ aralarına göndermeye söz verir. İşte burada, asırlar sonra ortaya çıkacak İsa Mesih’e ilişkin güçlü bir işaretle daha karşı karşıya kalırız. Çünkü O, doğduğu zaman ‘Tanrı Sözü’ (Arapça: Kelamullah) olarak nitelendirilir (bkz. Yuhanna 1:1-18).
İlerleyen süreçte daha başka peygamberler de Mesih’ten yıllar öncesinden kendisine ilişkin çok net bilgiler aktardılar. Bir kaçının özetini paylaşalım:
Mika 5:2 (M.Ö. 700) - "Ama sen, ey Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında önemsiz olduğun halde, İsrail'i benim adıma yönetecek olan senden çıkacak. Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır." - Peygamber Mika’nın bu sözleri Musa aracılığıyla Yahudilere vaat edilen önderin Beytlehem kasabasında dünyaya geleceğini belirtir.
Yeşaya 7:14 (M.Ö. 700) - "Bundan ötürü Rab'bin kendisi bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak." - Peygamber Yeşaya baştan beri Havva’ya bildirildiği gibi gelen Kurtarıcı'nın ilginç bir belirtisinden söz eder, O bakire bir kızdan doğacak. Dahası ona ‘Tanrı bizimle’ anlamına gelen İmmanuel ismini koyarak tanrısal kimliğine işaret eder.
Yeşaya 9:6-7 (M.Ö. 700) - "Çünkü bize bir çocuk doğacak, bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak. Davut'un tahtı ve ülkesi üzerinde egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak. Egemenliğini adaletle, doğrulukla kuracak ve sonsuza dek sürdürecek. Her Şeye Egemen RAB'bin gayreti bunu sağlayacak." - Bu ayetlerde Yeşaya beklenen Kurtarıcı’nın olağanüstü bir takım unvanını sıralamakla beraber gelen önderin Davut’un tahtı üzerinde ebediyen krallık süreceğini belirtir. Bundan önce Rab aşağıdaki vaadi Kral Davut’a verdi…
2.Samuel 7:11-15 (M.Ö. 1000) - "RAB senin için bir soy yetiştireceğini belirtiyor: Sen ölüp atalarına kavuşunca, senden sonra soyundan birini ortaya çıkarıp krallığını pekiştireceğim. Adıma bir tapınak kuracak olan odur. Ben de onun krallığının tahtını sonsuza dek sürdüreceğim. Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak… Soyun ve krallığın sonsuza dek önümde duracak; tahtın sonsuza dek sürecektir.” - Ayetlerin başında Rab Davut’a kendisinden sonra kral olacak oğlu Süleyman’la ilgili konuşmaya başlar ancak ilerleyen ayetlerde ebedi nitelikte olan ve ‘Tanrı Oğlu’ olarak tasvir edilen bir başka önder söz konusudur. İşte bu yüzden Yahudiler, Davut’un soyundan ‘Tanrı’nın Oğlu’ niteliğinde büyük bir Kral Mesih bekliyorlardı.
Zekeriya 9:9 (M.Ö. 500) - "Ey Siyon kızı, sevinçle coş! Sevinç çığlıkları at, ey Yeruşalim kızı! İşte kralın! O adil kurtarıcı ve alçakgönüllüdür. Eşeğe, evet, sıpaya, eşek yavrusuna binmiş sana geliyor!" - Çoğu Yahudi, Davut’un soyundan görkemli ve gururlu bir kral bekliyordu ancak peygamberlerin sözlerine dikkat edilirse gelen Kurtarıcı adil ve alçakgönüllü biri olacaktı. Hatta peygamberler O’nun hemen krallığa başlamayıp önce hayatını bir kurban olarak sunacağını belirttiler.
Yeşaya 53:3-11 (M.Ö. 700) - "İnsanlarca hor görüldü, yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, ona değer vermedik. Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi. O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını. Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü. Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden yaşayanlar diyarından atıldı. Onun kuşağından bunu düşünen oldu mu? Şiddete başvurmadığı, ağzından hileli söz çıkmadığı halde, Ona kötülerin yanında bir mezar verildi, ama öldüğünde zenginin yanındaydı. Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu olarak sunarsa soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB'bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek. Canını feda ettiği için gördükleriyle hoşnut olacak. RAB'bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını o üstlendi." - İsa Mesih’in doğumundan yüzlerce sene önce yazılan bu satırların isabeti gerçekten şaşırtıcıdır. Peygamber Yeşaya, inanılmaz ayrıntılarla İsa’nın halim ruhluluğu, fedakarca ölümü ve ölüm üzerindeki nihai zaferini kendi gözleriyle görmüş gibi aktarır. Bu kadar detaylı bir anlatımın tesadüf olması ya da İsa Mesih’ten başka birini anlatıyor olması imkansızdır. Bu Tanrı’nın işidir, Rab’bin kutsal sözleridir.
Aslında Tevrat ve Zebur’da geçen peygamberlerin yazılarında da buna benzer İsa Mesih’in kimliğini ve hayatını tasvir eden daha birçok örneklere rastlamak mümkündür (bkz. Mezmur 16, 22). Anlaşılan odur ki, daha dünyaya gelmeden önce İsa Mesih’in profili hazırlanmıştır. Neden? Çünkü o baştan beri beklenen Kurtarıcı’dır!
Görüldüğü gibi İsa’nın, sanıldığı üzere, yalnızca peygamber dizinine eklenecek yeni bir isim olmadığı ve olamayacağıdır. İsa, diğer peygamberler gibi Tanrı adına konuşuyor olsa da baştan beri esas çok daha yüce bir kimliğe ve ulvi bir konuma sahipti. Çünkü bütün peygamberler, herkes gibi kusurlu insanlardı. Bir tek İsa Mesih kusursuz bir yaşam sergiledi (Yuhanna 8:46). Hiç bir peygamber kurtarıcı olarak gelmedi, sadece yol gösterici niteliğinde hizmetleri vardı. Görevleri, insanları Tanrı’nın sözüyle buluşturmaktı. İsa Mesih ise yolun da sözün de ta kendisidir (Yuhanna 14:6). Peygamberler, İblis’le iyi kötü mücadele ettiler ancak İsa en başta Havva’ya söz edildiği gibi Şeytan’ın başını ezerek tüm insanları kurtaracak güce sahipti (1. Yuhanna 3:8). Peygamberler kendi canları için Tanrı’ya yakarmışlarken, bir tek İsa Mesih insanlığın günahını üstlenerek, tüm herkesin yerine kurban oldu. En önemlisi ise, bütün peygamberler zamanları geldiğinde öldü ve gömüldü, ancak İsa Mesih ölümü yendi. Dahası, kıyamet gününde yeryüzüne geri dönecek ve tüm dünyayı hükmedecek olan beklenen hükümdar da İsa Mesih’tir.