“Çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu. İsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı” (Matta 13:2-3).
İncil’de balıkçı olan havarilerin ve Taberiye gölü çevresinde hizmet eden İsa’nın, en fazla kullandığı ulaşım metodu tekneydi. İsa’nın fırtınayı yatıştırması veya balık yakalama mucizesi gibi birçok mucize ve olay bu tarz bir teknede gerçekleşmiştir. İncil’de bu teknenin bahsi 50 defanın üzerinde geçmektedir. Popüler kültürde “İsa Teknesi” olarak da bilinen Celile Teknesi, 1986’da İsrail Taberiye gölünün kuzeybatısında ortaya çıkmıştır. MS. 1.yüzyıla ait olduğu düşünülen bu tekne kalıntısı, 8.27 metre uzunluğunda, 2.3 metre genişliğinde ve 1.3 metre yüksekliğindedir. 1986 senesinde yaşanan kuraklık, gölün su seviyesinin düşmesine neden olunca, tekne kalıntısı iki amatör arkeolog ve balıkçı olan Moşe ve Yuval Lufan kardeşler tarafından keşfedilmiştir. Sonrasında, 12 gün süren bir profesyonel kazıyla tekne kurtarılmış ve 7 yıl boyunca bir kimyasal solüsyona batırıldıktan sonra İsrail’deki Yigal Allon müzesinde sergiye açılmıştır.
Bu keşiften önce bu tarz teknelerden bildiğimiz tek şey, 2. ve 3. yüzyıl mozaik resimleriydi. Elbette bu, İsa’nın bizzat kullandığı tekne olmasa da; Petrus, Andrea veya Yuhanna gibi havarilerin ticari amaçla kullandıkları tekneyle aynı tarzdadır ve İncil’de geçen olaylara görsel bir bağlam sunmaktadır.
Kefernahum, İncil’de adı geçen çok önemli bir kenttir. Petrus ve Andreas burada doğmuş ve büyümüşlerdir. İsa, Petrus’un evini ziyaret edip, orada Petrus’un kaynanasını iyileştirmiştir (Matta 18:4). Yine aynı evde bir gün “O kadar çok insan toplandı ki, artık kapının önünde bile duracak yer kalmamıştı. İsa onlara Tanrı sözünü anlatıyordu. Bu arada O’na, dört kişinin taşıdığı felçli bir adamı getirdiler. Kalabalıktan O’na yaklaşamadıkları için, bulunduğu yerin üzerindeki damı delip açarak, felçliyi üstünde yattığı şilteyle birlikte aşağı indirdiler. İsa onların imanını görünce felçliye, “Oğlum, günahların bağışlandı” dedi” (Markos 2:2-5).
İsa, Kefernahum sinagogunda cine tutsak olan birini iyileştirmiştir ve buradaki mucizesinden ötürü özellikle Celile’de ün salmıştır. Petrus, kâtibi Markos aracılığıyla olayı şöyle aktarır: “Şabat Günü İsa havraya gidip öğretmeye başladı. Halk O’nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu. Tam o sırada havrada bulunan ve kötü ruha tutulmuş bir adam, “Ey Nasıralı İsa, bizden ne istiyorsun?” diye bağırdı. “Bizi mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum, Tanrı’nın Kutsalı’sın sen!” İsa, “Sus, çık adamdan!” diyerek kötü ruhu azarladı. Kötü ruh adamı sarstı ve büyük bir çığlık atarak içinden çıktı. Herkes şaşıp kaldı. Birbirlerine, “Bu nasıl şey?” diye sormaya başladılar. “Yepyeni bir öğreti! Kötü ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyor.” Böylece İsa’yla ilgili haber, Celile bölgesinin her yerine hızla yayıldı” (Markos 1:21-28).
Günümüze ulaşan sinagog 4. Yüzyıldandır, fakat bu binanın temelleri, bunun öncesinde aynı yerde, 1. yüzyıla ait sinagogun temelleridir. Sinagogun yakınlarında ilginç bir ev bulunmaktadır. 4. yüzyılda bu evin üzerinde bir kilise inşaat edilir. Çünkü rivayetlere göre, burası Petrus’un evidir. Peki, arkeoloji bize ne göstermektedir? Evin yapısı 1. yüzyıla dayanmaktadır. İsa’nın ölümünden sonra, yani 1. yüzyılın ikinci yarısında, evin işlevi tümüyle değişmektedir. Evin ana odası tamamen, yerden tavana sıvanır; bu, o dönemin evlerinde çok nadir rastlanan bir husustur. Aynı zamanda, daha önce bulunan pişirme kapları ve kâseler yerine, ev depolama kavanozları ve yağ lambalarıyla doldurulur. Bu tür radikal değişiklikler evin artık konut olarak değil de, özellikle toplantılar için kullanıldığını göstermektedir. Uzmanların bu verilerden çıkardıkları sonuç; evin 1. yüzyılda bir Yahudi tarikatı tarafından kullanılmış olmasıdır.
Bu anlayış tam Hristiyanlığın çıkış noktası ile (yani Yahudi bir tarikat olarak algılanmasıyla) örtüşmektedir. Bu ev, Petrus’un evi olmasa bile, erken dönem Hristiyanların Celile’de toplandığına dair bir kanıt oluşturabilir.
İsa’nın döneminde birçok din bilgini, şeriata dayalı teorik ve kuralcı öğretiler sunarken, İsa gündelik hayatın objelerini ve örneklerini kullanarak, temel ahlaki prensipler paylaşırdı. Bu öğretilerin amacı, Tanrı’nın lütufkârlığını anlatmak ve Tanrı’nın egemenliğine girebilmeleri için dinleyenleri samimi bir tövbe ve imana davet etmekti. Bazı benzetmelerin amacı ise, Tanrı lütfunu reddetmenin getireceği korkunç sonuçları vurgulamaktı.
Çoğumuz İncil’in Matta 25. bölümünde bahsi geçen Talantbenzetmesini duymuşuzdur. Bir efendi yolculuğa çıkar, 3 kölesine emanet talantlarbırakır ve çoğaltmalarını ister. İlk köleye 1, ikinci köleye 2, üçüncü köleye ise 5 talantverilir. Efendi döndüğünde ise, talantlarınhesabını sorar. 2 ve 5 talantıemanet alan köleler bunları iki misline çıkarmıştır. Tek talantıemanet alan ilk köle ise bunu gömmüştür. Efendi bu köleyi azarlar ve elindeki talantıalıp 5 talantı emanet ettiği köleye devreder.
Talantbir ağırlık birimidir ve İsa’nın döneminde 1 Roma talantı yaklaşık 37 kilo gümüşe denk geliyordu. Bu, İsa’nın yaşadığı dönemde yaklaşık 18 senelik ortalama bir maaş demekti. Neticede, her üç köleye de çok değerli emanetler bırakılmıştı.
Bu benzetme, havarilerin İsrail ve son günler hakkında İsa’ya soru yönelttikleri sırada anlatılmaktadır. Talantbenzetmesi İsrail’e yönelik bir yargı benzetmesidir. Tanrı’nın insanlara bıraktığı ve kendisinin en değerli saydığı paha biçilemez emanet hangisiydi? Elbette kendi Kelamı. Fakat İsrail, ilk hizmetçinin yaptığı gibi Tanrı kelamını saklayıp yaymadı (çoğaltmadı). Daha sonra ise, Tanrı’nın beden almış Kelamı Mesih İsa’nın suretinde geldiğinde, O’nu reddettiler. Talant, bu yaramaz kölenin elinden alındı ve diğer iki köleye verildi. Bu köleler yabancı ulusları simgeliyor. İsa Mesih, İsrail ulusunun sadakatsizliğinden dolayı yargılanacağını ve Tanrı lütfunun diğer uluslara emanet edileceğini açıklamaktaydı. İncil’de “Talant Benzetmesi”, “On Kız” ve “Bağ Sahibi” ile ilgili olan benzetmelerin temel mesajı budur. Benzetmelerden anlayabildiğimiz kadarıyla, İsa Mesih hem Tanrı lütfunu ilan etmiş hem de O’nu reddeden İbranilere, yargı uyarısında bulunmuştur.