33  Kefarnahum'a vardılar. Eve girdikten sonra İsa onlara, ‹‹Yolda neyi tartışıyordunuz?›› diye sordu. 34  Hiç birinden ses çıkmadı. Çünkü yolda aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı. 35  İsa oturup Onikiler'i yanına çağırdı. Onlara şöyle dedi: ‹‹Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin hizmetkârı olsun.›› 36-37  Küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti, sonra onu kucağına alarak onlara şöyle dedi: ‹‹Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur.››

38  Yuhanna O'na, ‹‹Öğretmenim›› dedi, ‹‹Senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel olmaya çalıştık.›› 39  ‹‹Ona engel olmayın!›› dedi İsa. ‹‹Çünkü benim adımla mucize yapıp da ardından beni kötüleyecek kimse yoktur. 40  Bize karşı olmayan, bizden yanadır. 41  doğrusunu söyleyeyim, Mesih'e ait olduğunuz için sizlere bir bardak su veren ödülsüz kalmayacaktır.››

42  ‹‹Kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman bir değirmen taşı geçirilip denize atılması kendisi için daha iyi olur. 43-44  Eğer elin günah işlemene neden olursa, onu kes. Tek elle yaşama kavuşman, iki elle sönmez ateşe, cehenneme gitmenden iyidir. 45-46  Eğer ayağın günah işlemene neden olursa, onu kes. Tek ayakla yaşama kavuşman, iki ayakla cehenneme atılmandan iyidir. 47  Eğer gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Tanrı'nın Egemenliği'ne tek gözle girmen, iki gözle cehenneme atılmandan iyidir. 48  ‹Oradakileri kemiren kurt ölmez, Yakan ateş sönmez.› 49  Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır. 50  Tuz yararlıdır. Ama tuz tuzluluğunu yitirirse, bir daha ona nasıl tat verebilirsiniz? İçinizde tuz olsun ve birbirinizle barış içinde yaşayın!››



AÇIKLAMA: Mesihartık Celile’deki hizmetinin sonuna doğru geliyor. Yakında çarmıha gerilmek üzere Yeruşalim yoluna koyulacaktır. Yaklaşık üç sene boyunca Tanrı’nın Egemenliğini duyurmuştur ancak öğrencilerinden başka kendisine inanan sayısı pek fazla değildir olmadı. Öğrencileri de tam anlamış da sayılmazlar çünkü aralarında Mesih egemenliğini kurduğu zaman kimin hangi koltuğa sahip olacağı tartışmasını yapıyorlardı. Bunu sezen İsa elbette ki çok üzülmüştür çünkü sergiledikleri bu tavır onlara öğrettiği ve hayatıyla örneklediği tavırdan oldukça uzaktı. Sonra İsa temel prensiplerinden birini şöyle özetledi: ‘Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin hizmetkârı olsun.’ Bunu onlara net bir şekilde göstermek için İsa bir çocuk alıp orta yere diker. Günümüzde olduğu gibi o dönemde de insanlar çocukları pek önemsemezlerdi. Çocuklar fazla gürültü yaptıkları zaman hemen elimizin tersiyle dışarı göndeririz. Ya da bizden bir şey istedikleri zaman pek dinlemeden hemen sus diyerek geçeriz. Ama İsa tam tersini söylüyor. Eğer gerçek anlamda yükselmek, Rab’bin gözünde büyük olmak istiyorsak o zaman aramızdaki en küçük canlara değer vererek başlamalıyız. Bu neden önemli? Bizler genellikle birine değer vereceksek ondan bir şey beklediğimiz için bunu yaparız ama bir çocuğa değer verdiğimizde bunu karşılıksız bir sevgiyle yapmak zorundayız çünkü ondan bir şey bekleyemeyiz. Böylece çocuk olsun, öksüz ve dul olsun, toplumun hor gördüğü insanlara el uzattıkça bizler benciliğimizden uzaklaşmış oluyor ve Tanrı’nın gözünde gerçek anlamda büyüyoruz (Yakup 1:27).

Gerçek şu ki hepimiz bir nebze de olsa bencilizdir. Bunu başkalarında çok çabuk fark edebiliyorsak çoğu zaman kendimizde fark etmede zorluk çekiyoruz. Bir sonraki olayda Yuhanna bunun iyi bir örneğini gösteriyor. Mesih’in adıyla cin kovan birini görmüşlerdi ve İsa’nın öğrencilerinden biri olmadığı için ona engel olmaya çalıştılar. Tabii Yuhanna bunu yapmakla Mesih’in itibarını koruduğunu düşünmüştür mutlaka, oysaki esas öğrenci grubunun ve kendi menfaatini kolluyordu. Başkalarının da kendileri gibi Mesih’in yetkisine sahip olmalarını istemiyordu. Kendince iyi bir şey yaptı, yani İsa’ya sahip çıktı. Mesih’in cevabı ise onu çok şaşırtmıştır. İsa ‘ona engel olmayın’ der çünkü öğrenci grubundan olmasa da insanlara Mesih uğruna iyi bir şeyler yapmaya kalktıysa o zaman kötü niyetli biri değil demektir. Neticede Mesih’in adıyla cin kovanın İsa’ya zararı yoktur. Hatta her kim Mesih uğruna bir imanlıya bir bardak su bile verse mutlaka Rab’den ödülünü alacaktır. (bkz. Matta 24:31-46).

Sonunda İsa çocuk örneğine geri gelir ve onlar gibi küçüklere tökez olmanın ciddi sonuçlarından söz etmeye başlar. Hatta İsa’ya göre küçüklere tökez olmaktansa intihara kalkışmak yeğdir. Peki, küçüklerden kastı nedir? Yaşça küçük olanların yanı sıra imanda zayıf, maddi olarak zor durumda olanları da kastediyor olabilir. Aynı zamanda İsa kendi kendimizi de günaha düşürmenin ne denli korkunç bir şey olduğunu da vurgular. Elimiz, ayağımız ya da gözümüz bizi günaha sürüklüyorsa onu kesip atmamızı önerir. Tabii burada mecazi bir dille konuştuğu bellidir. Rab gerçekten bedenimize bu şekilde zarar vermemizi istemez. Ancak bununla İsa günaha bulaşmamak için radikal kararlar vermemiz gerektiğini belirtmekle beraber günahın nihai sonucu olan cehennemin ciddiyetini de vurgulamak istiyordur. Mesih için cehennem espri konusu değildir, gerçekten korkunç bir yerdir. Cehennemi Peygamber Yeşaya’nın sözlerini kullanarak şöyle tasvir eder: ‘Oradakileri kemiren kurt ölmez, yakan ateş sönmez.’ İsa, oraya mahkûm olan herkesin tuzlanır gibi ateş yağmuruna tutulacağını söyler. İşte bu yüzden imanlılar olarak hem kendimize hem de başkalarına dikkat etmeliyiz. Bizler dünyanın tuzu ve ışığı olmaya çağrıldık; dünyada fark yaratmalıyız, karanlıkta ışık gibi parlamalıyız (Matta 5:13-16). Sonuç olarak Rab’bin yanında önemli bir yer edinmek istiyorsak kendimizi her tür günahtan arındırmaya dikkat etmeliyiz ve zor durumda olan ‘küçüklere’ Mesih’in sevgisiyle yönelmeye gayret göstermeliyiz.img

İSA’NIN YOLU

Markos 10:1-31

1  İsa oradan ayrılıp Yahudiye'nin Şeria Irmağı'nın karşı yakasındaki topraklarına geçti. Çevresinde yine kalabalıklar toplanmıştı; her zamanki gibi onlara öğretiyordu. 2  Yanına gelen bazı Ferisiler O'nu denemek amacıyla, ‹‹Bir erkeğin, karısını boşaması Kutsal Yasa'ya uygun mudur?›› diye sordular. 3  İsa karşılık olarak, ‹‹Musa ne buyurdu?›› dedi. 4  Onlar, ‹‹Musa, erkeğin bir boşanma belgesi yazarak karısını boşamasına izin vermiştir›› dediler. 5  İsa onlara, ‹‹İnatçı olduğunuz için Musa bu buyruğu yazdı›› dedi. 6  ‹‹Tanrı, yaratılışın başlangıcından ‹İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.› 7-8  ‹Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.› Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. 9  O halde Tanrı'nın birleştirdiğini insan ayırmasın.›› 10  Öğrencileri evde O'na yine bu konuyla ilgili bazı sorular sordular. 11  İsa onlara, ‹‹Karısını boşayıp başkasıyla evlenen, karısına karşı zina etmiş olur›› dedi. 12  ‹‹Kocasını boşayıp başkasıyla evlenen kadın da zina etmiş olur.››

13  Bu arada bazıları küçük çocukları İsa'nın yanına getiriyor, onlara dokunmasını istiyorlardı. Ne var ki, öğrenciler onları azarladılar. 14  İsa bunu görünce kızdı. Öğrencilerine, ‹‹Bırakın, çocuklar bana gelsin›› dedi. ‹‹Onlara engel olmayın! Çünkü Tanrı'nın Egemenliği böylelerinindir. 15  doğrusunu söyleyeyim, Tanrı'nın Egemenliği'ni bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla giremez.›› 16  Çocukları kucağına aldı, ellerini üzerlerine koyup onları kutsadı.

17  İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, ‹‹İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?›› diye sordu. 18  İsa, ‹‹Bana neden iyi diyorsun?›› dedi. ‹‹İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı'dır. 19  O'nun buyruklarını biliyorsun: ‹Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.› ›› 20  Adam, ‹‹Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum›› dedi. 21  Ona sevgiyle bakan İsa, ‹‹Bir eksiğin var›› dedi. ‹‹Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.›› 22  Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. 23  İsa çevresine göz gezdirdikten sonra öğrencilerine, ‹‹Varlıklı kişilerin Tanrı Egemenliği'ne girmesi ne güç olacak!›› dedi. 24  Öğrenciler O'nun sözlerine şaştılar. Ama İsa onlara yine, ‹‹Çocuklar›› dedi, ‹‹Tanrı'nın Egemenliği'ne girmek ne güçtür! 25  Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliği'ne girmesinden daha kolaydır.›› 26  Öğrenciler büsbütün şaşırmışlardı. Birbirlerine, ‹‹Öyleyse kim kurtulabilir?›› diyorlardı. 27  İsa onlara bakarak, ‹‹İnsanlar için bu imkânsız, ama Tanrı için değil. Tanrı için her şey mümkündür›› dedi. 28  Petrus O'na, ‹‹Bak, biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik›› demeye başladı. 29-30  ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi İsa, ‹‹Benim ve Müjde'nin uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. 31  Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak.›


AÇIKLAMA: Mesihbu sırada Fısıh Bayramına giden kalabalıklarla beraber Yahudiye bölgesine yaklaşıyor. Ferisiler, her zamanki gibi, İsa’yı denemek amacıyla aklarına gelen her tür zor soru sormaya çalışırlar. Bu seferinde boşanma konusu gündeme gelir. Bugün bile bu mevzu oldukça hassas bir konudur. Musa’nın Yasası’na fazlasıyla bağlı olan Ferisiler’in esas sorduğu şu: Kutsal Yasa’ya göre boşanmak mümkün mü? Mesih birçok kez yaptığı gibi soruyu netleştirmek ve de onları düşündürmek için sorularına bir soruyla cevap verir: Musa ne buyurdu? Yasa’ya göre bir erkek karısını boşamak istese ona bir boşanma belgesi verebilir ve öylece evine gönderebilir. Aslında İsa daha önce boşanma ile ilgili öğretisini verdi (Matta 5:31-32). İsa zina gibi ciddi bir sorun haricinde boşanmaya hiç sıcak bakmadığını belirtti. Musa’nın Yasası’na gelince boşanmaya İsrailliler’in sert yüreklerinden dolayı izin verdiğini söyler. Yani unutmamalıyız ki Yasa’da geçen her şey Tanrı’nın esasında arzuladığı şeyler olmamakla birlikte Rab insanlar kendilerine ve birbirlerine daha çok zarar vermesinler diye bazen istemediği durumlara izin vermek zorundaydı. Benzer şekilde insanın bir elinde kanser tespit edilirse daha fazla yayılmaması için onu kestirmeye razı olması gerekir. Boşanma da kesinlikle güzel bir şey değil ancak zina gibi bir durum söz konusuysa başka çare kalmayabilir. Ancak Mesih burada Tanrı’nın esas arzuladığı olan orijinal evliliği hatırlatır. Yaratılışın başlangıcında bir erkek ve bir kadın bir ömür boyu paylaşmak ve bir beden olmak üzere Tanrı’nın onayıyla bir araya gelerek evlendi. Böylece Mesih evlilik ve boşanma ile ilgili öğretisini şöyle özetler: ‘Tanrı’nın birleştirdiğini insan ayırmasın!’ Daha sonra İsa’nın öğrencileri yine boşanma konusunu açınca İsa şunu söyler: ‘Karısını boşayıp başkasıyla evlenen karısına karşı zina etmiş olur.’ Buradaki boşanma elbette ki Mesih’in istisna olarak anlattığı zina sonucu bir boşanma değil. O dönemde Yahudiler her hangi bir sebepten dolayı karılarını babalarının evlerine yollayıp boşayabiliyorlardı. Mesih işin aslı buna karşı geliyordu çünkü bu gibi durumlarda kadın gerçek anlamda boşanmış değildi çünkü boşanma belgesi verilmemişti. Böylece kadın ya da erkek başkasıyla birlikte olursa zina sayılır.

Boşanma sözü açılırken aslında bunun en büyük bedelini genellikle arka planda kalan çocuklar ödüyor. Ama pek kimse onların başına geleni düşünmüyor. İnsanlar ‘ama ben mutlu değilim’ gibi bencil sözlerle yalnızca kendilerini düşünüyor. Günümüzde olduğu gibi eski zamanlarda da pek kimse çocukları önemsemezdi. İsa Mesih ise bu konuda çok farklıydı. Bir çok sefer çocukları örnek göstererek ne kadar değerli olduklarını belirtti bile (Markos 9:36-37). Bu seferinde bazıları çocuklarını İsa’nın yanına onlara dokunması için getirmeye çalışırken öğrencileri onlara engel olmaya çalıştılar. Çocukların bazısı hasta olabilirdi, belki şifa bekliyorlardı, bazısı yalnızca İsa’yı merak ediyorlardı ve yanında olmak istiyorlardı ya da onlara dua edip bereketlemesini istiyor olabilirlerdi. Ama sebep her neyse öğrenciler onları azarlardı. Olup biteni sezen İsa Mesih ise öğrencilerine dönüp onları iyice fırçaladı: ‘Bırakın çocuklar bana gelsin!’ Mesih için çocuklar zaman kaybı değildiler. Onlarla ilgilenmekten zevk alırdı. Verdiği sebep de şu: ‘Çünkü Tanrı’nın Egemenliği böylelerinindir’. Bu ne demek? Aslında daha önce İsa kendisine gelen birinini bir çocuk gibi yaklaşması gerektiğini belirtti. Yani bir çocuğun saf güveniyle Rab’be yaklaşmalıyız. Ama bu cümlenin ikinci bir boyutu da olabilir. İnsanlar hep sorarlar, ‘Ölen çocuklara ne oluyor?’ Acaba İsa burada henüz masumiyet çağında ölen çocukların Rab’bin huzuruna kavuştuklarını söylüyor olabilir mi? Sonuç olarak bizim de o günkü öğrenciler gibi değil, Mesih gibi çocuklara çok büyük bir sabır ve merhametle yaklaşmamız gerekir.img
style="position: absolute; top: 0.75cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

Tam bu sırada zengin bir delikanlı koşarak İsa’nın yanına gelir ve çok ilginç bir soru sorar: ‘İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?’ Aslında çok önemli bir soru. Ancak sorma şekline dikkat edersek belli ki adam kendi yaptıklarına çok güveniyordur. Yani sonsuz yaşamı bir şekilde hak edebileceğini sanıyordur. O yüzden Mesih hemen ‘iyi olan yalnız biri vardır’ diyerek Tanrı’dan başka hiç kimsenin gerçek anlamda iyi olmadığını belirtir. Tabi ki İsa, Tanrı olduğu için gerçekten iyiydi, zaten o yüzden ona hayranlık duyan bu delikanlı ona başvurdu. Sonra İsa Tanrı Yasası’nın temel buyruklarından bazısını sıralayarak adamı test eder. Ama kendine çok güvenen delikanlı, ‘bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum’ diye cevap verir. Görüyoruz ki İsa bu adamı gerçekten sevdi ancak bir eksiğini tespit etti. Çok zengin olduğu için bir tek kendini düşünüyordu ve mal varlığını paylaşmaya yanaşmıyordu. Aslında maddi şeylerden vazgeçebilseydi İsa’yı izleyebilirdi ama bunu yapamadı. Ayrılan delikanlıyı üzüntüyle izleyen Mesih zenginliğin imana ne denli büyük bir tökez olduğunu belirtir. Böylece özellikle zenginlerin kurtulmaları imkânsız denecek kadar zor olduğunu söyler. Ama şükürler olsun ki Rab imkânsızı başaran Tanrı’dır ve tövbe edip kendisine imanla yaklaşan zengini de kurtarabilir (bkz. Luka 19). Bu sırada Petrus diğer öğrencilerin de kaygılarını şöyle dile getirir: ‘Biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik…’ Yani biz ne olacağız? Böylece İsa kendisi ve müjde uğruna fedakârlık yapan herkesin Rab’bin elinden hem bu dünyada hem öbür dünyada fazlasıyla ödüllendirileceğini belirtir.

HİZMET RUHU

Markos 10:32-52

32-33  Yola çıkmış Yeruşalim'e gidiyorlardı. İsa önlerinde yürüyordu. Öğrencileri şaşkınlık içindeydi, ardından gelenler ise korkuyorlardı. İsa Onikiler'i yine bir yana çekip kendi başına gelecekleri anlatmaya başladı: ‹‹Şimdi Yeruşalim'e gidiyoruz›› dedi. ‹‹İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracak ve öteki uluslara teslim edecekler. 34  O'nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O'nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, üç gün sonra dirilecek.››

35  Zebedi'nin oğulları Yakup ile Yuhanna İsa'ya yaklaşıp, ‹‹Öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu yapmanı istiyoruz›› dediler. 36  İsa onlara, ‹‹Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?›› diye sordu. 37  ‹‹Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver›› dediler. 38  ‹‹Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz›› dedi İsa. ‹‹Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olabilir misiniz?›› 39-40  ‹‹Evet, olabiliriz›› dediler. İsa onlara, ‹‹Benim içeceğim kâseden siz de içeceksiniz, benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olacaksınız›› dedi. ‹‹Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Bu yerler belirli kişiler için hazırlanmıştır.›› 41  Bunu işiten on öğrenci Yakup'la Yuhanna'ya kızmaya başladılar. 42  İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: ‹‹Bilirsiniz ki, ulusların önderleri sayılanlar, onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. 43  Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. 44  Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. 45  Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.››

46  Sonra Eriha'ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyük bir kalabalıkla birlikte Eriha'dan ayrılırken, Timay oğlu Bartimay adında kör bir dilenci yol kenarında oturuyordu. 47  Nasıralı İsa'nın orada olduğunu duyunca, ‹‹Ey Davut Oğlu İsa, halime acı!›› diye bağırmaya başladı. 48  Birçok kimse onu azarlayarak susturmak istediyse de o, ‹‹Ey Davut Oğlu, halime acı!›› diyerek daha çok bağırdı. 49  İsa durdu, ‹‹Çağırın onu›› dedi. Kör adama seslenerek, ‹‹Ne mutlu sana! Kalk, seni çağırıyor!›› dediler. 50  Adam abasını üstünden atarak ayağa fırladı ve İsa'nın yanına geldi. 51  İsa, ‹‹Senin için ne yapmamı istiyorsun?›› diye sordu. Kör adam, ‹‹Rabbuni, gözlerim görsün›› dedi. 52  İsa, ‹‹Gidebilirsin, imanın seni kurtardı›› dedi. Adam o anda yeniden görmeye başladı ve yol boyunca İsa'nın ardından gitti.


AÇIKLAMA: Yeruşalim’egiderken İsa artık yolculuğun son aşamasına geldi. Yanındakiler çok tedirgindiler çünkü başkentteki dini önderlerin İsa’ya karşı ne denli büyük bir nefret beslediklerini biliyorlardı. Ama hiç korkmayan İsa emin adımlarla önlerinde yürüyordu. Aslında Mesih başına gelecek her şeyi biliyordu ama ona rağmen hiç tereddütlü değildi. Öğrencilerine Yeruşalim’de yaşayacaklarını şöyle sıralar: Tutuklanacağım, ölüm cezasına çarptırılacağım, kamçılanıp öldürüleceğim, ama üç gün sonra ölümden dirileceğim. Biz olsaydık eminim o yöreden uzaklaşmak için elimizden geleni yapardık. Ama Mesih’in kutsal bir misyonu vardı: O canını birçokları uğruna fidye olarak sunmaya geldi.’ İsteseydi tabi ki tüm bunlara engel olabilirdi ama bu acılara katlanarak tüm insanların günahının bedelini ödeyeceğini bildiği için kararlı adımlarla hedefine doğru yürümeye devam etti.

Tam bu sırada en yakın öğrencilerinden ikisi Yakup ve Yuhanna oldukça bencil bir istekte bulunurlar. Matta bölümünden annelerinin bu işin içinde olduğunu öğreniyoruz (Matta 20:20). O da büyük ihtimalle İsa’nın akrabasıydı o yüzden böyle bir hamle yapmaya cesaret etti. Arzuları şuydu: ‘Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver.’ Ne ilginçtir ki Mesih ölüme gitmekten söz ederken öğrencileri yücelik hayallerini kuruyorlar. İsa’nın sağında ve solunda oturmak demek, kurulacak krallığın en önemli ikinci ve üçüncü konuma sahip olmak demekti. Tabii diğer öğrenciler bunu duyunca doğal olarak çok kızdılar. Mesih ise, ‘Ne dilediğinizi bilmiyorsunuz’ diyerek onlara ne büyük bir yanılgı içinde olduklarını göstermeye çalışır. Sonra içeceği bir kâseden ve katlanması gereken bir vaftizden söz eder. Bunların anlamı neydi? Bir kâse pek çok anlam ifade edebilir ancak buradaki ayetlerde olumsuz anlamda kullanıldığı belli. İsa yakında yaşayacağı ıstırabı acı bir kâseden içmeye benzetir. Daha sonra çarmıha gerilmeden önceki akşam Getsemani bahçesinde Tanrı’ya yakarırken İsa yine bu kaseden söz eder (14:36). Mesih için çarmıh olayı zehirli bir kâseden içmek gibidir çünkü bile bile tüm insanların günahını yüklenip ölüme teslim olacaktır. Aynı zamanda bunu bir tür vaftize benzetir (Luka 12:50). Bu anlamda vaftiz ölüme teslim olma anlamını taşır, nitekim bizler de vaftiz olduğumuzda Mesih’in ölümüne ortak oluyoruz (Rom. 6:3-4). Şimdi İsa iki öğrencisine, ‘Siz de bunlara katlanabilir misiniz?’ diye sorar. Onlar da kendilerinden çok emin bir şekilde ‘Evet!’ diye yanıt verirler. İsa yine de olayın ciddiyetini anlamadıklarını belirterek kimin sağında ve solunda oturma ayrıcalığı alacağını saptamak için henüz çok erken olduğunu söyler. Sonra onlara ve kızmakta olan diğer öğrencilere bu tür beklentinin tümden yanlış olduğunu anlatır. Rab’bin Egemenliği’nde bir yere varmak isteyen önce herkesin kulu olmalı. Nitekim Mesih’in kendisi, kendini yüceltmek için çabalamadı, aksine insanlara her tür hizmet sergileyerek sonunda canını insanlık uğruna ortaya koydu. İşte takınmamız gereken tavır budur!img
style="position: absolute; top: 0.1cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

Sonra İsa Eriha kentine girer ve orada Bartimay isminde kör bir adam ile karşılaşır. Aslında burada anlatılanları Matta ve Luka’da geçen aynı olayla karşılaştırdığımızda bir kaç ilginç farklılık ortaya çıkar. Matta’ya göre yalnızca bir değil, iki kör adam vardı (Matta 20:29). Luka’ya göre de Eriha’ya girerken değil (Luka 18:35). Bazıları bunları bariz çelişki olarak göstermeye çalışır. Aslında öyle değil. Markos’un iki kör adamdan yalnızca ismini bildiği Bartimay’a odaklanması gayet normaldir. Olay Eriha’ya girerken mi çıkarken mi oldu sorusuna gelince aslında o dönemde iki Eriha söz konusu olduğunu hatırlamalıyız. Bir tanesi çok eskiden Yeşu döneminde yıkılan antik Eriha’ydı. Daha sonra yakınında yeni bir kent kuruldu. Anlaşılan İsa birinden ayrılırken ve diğerine girerken kör adamlarla karşılaştı. Bartimay özellikle Mesih’in geldiğini duyunca çok ısrar ettiği için İsa’nın dikkatini çekmeyi başardı. İsa da kör adamın büyük imanını gönce, ‘İmanın seni kurtardı’ diyerek ona şifa verdi. Böylece Bartimay yol boyunca İsa’nın ardından giderek Tanrı’yı yüceltiyordu.

İSA’NIN YETKİSİ

Markos 11:1-33

1-2  Yeruşalim'e yaklaşıp Zeytin Dağı'nın yamacındaki Beytfaci ile Beytanya'ya geldiklerinde İsa iki öğrencisini önden gönderdi. Onlara, ‹‹Karşınızdaki köye gidin›› dedi, ‹‹Köye girer girmez, üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp bana getirin. 3  Biri size, ‹Bunu niye yapıyorsunuz?› derse, ‹Rab'bin ona ihtiyacı var, hemen geri gönderecek› dersiniz.›› 4  Gittiler ve yol üzerinde, bir evin sokak kapısının yanında bağlı buldukları sıpayı çözdüler. 5  Orada duranlardan bazıları, ‹‹Sıpayı ne diye çözüyorsunuz?›› dediler. 6  Öğrenciler İsa'nın kendilerine söylediklerini tekrarlayınca, adamlar onları rahat bıraktı. 7  Sıpayı İsa'ya getirip üzerine kendi giysilerini yaydılar. İsa sıpaya bindi. 8  Birçokları giysilerini, bazıları da çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları yola serdiler. 9  Önden gidenler ve arkadan gelenler şöyle bağırıyorlardı: ‹‹Hozana! Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun! 10  Atamız Davut'un yaklaşan egemenliği kutlu olsun! En yücelerde hozana!›› 11  İsa Yeruşalim'e varınca tapınağa gitti, her tarafı gözden geçirdi. Sonra vakit ilerlemiş olduğundan Onikiler'le birlikte Beytanya'ya döndü.

12  Ertesi gün Beytanya'dan çıktıklarında İsa acıkmıştı. 13  Uzakta, yapraklanmış bir incir ağacı görünce belki incir bulurum diye yaklaştı. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir şey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi. 14  İsa ağaca, ‹‹Artık sonsuza dek senden kimse meyve yiyemesin!›› dedi. Öğrencileri de bunu duydular.

15  Oradan Yeruşalim'e geldiler. İsa tapınağın avlusuna girerek oradaki alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. 16  Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi. 17  Halka öğretirken şunları söyledi: ‹‹ ‹Evime, bütün ulusların dua evi denecek› diye yazılmamış mı? Ama siz onu haydut inine çevirdiniz.›› 18  Başkâhinler ve din bilginleri bunu duyunca İsa'yı yok etmek için bir yol aramaya başladılar. O'ndan korkuyorlardı. Çünkü bütün halk O'nun öğretisine hayrandı. 19  Akşam olunca İsa'yla öğrencileri kentten ayrıldı.

20  Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken, ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. 21  Olayı hatırlayan Petrus, ‹‹Rabbî, bak! Lanetlediğin incir ağacı kurumuş!›› dedi. 22  İsa onlara şöyle karşılık verdi: ‹‹Tanrı'ya iman edin. 23  doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, ‹Kalk, denize atıl!› der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir. 24  Bunun için diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir. 25-26  Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.››

27-28  Yine Yeruşalim'e geldiler. İsa tapınakta gezinirken başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler O'nun yanına gelip, ‹‹Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bunları yapma yetkisini sana kim verdi?›› diye sordular. 29  İsa da onlara, ‹‹Size bir soru soracağım›› dedi. ‹‹Bana yanıt verin, ben de bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim. 30  Yahya'nın vaftiz etme yetkisi Tanrı'dan mıydı, insanlardan mı? Yanıt verin bana.›› 31  Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: ‹‹ ‹Tanrı'dan› dersek, ‹Öyleyse ona niçin inanmadınız?› diyecek. 32  Yok eğer ‹İnsanlardan› dersek...›› Halkın tepkisinden korkuyorlardı. Çünkü herkes Yahya'yı gerçekten peygamber sayıyordu. 33  İsa'ya, ‹‹Bilmiyoruz›› diye yanıt verdiler. İsa da onlara, ‹‹Ben de bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim›› dedi.


AÇIKLAMA: FısıhBayramından bir kaç gün önceydi, Pazar günü İsa Celile’den gelen kalabalıklarla beraber Yeruşalim’e geldi. Şehire varmadan hemen önce Beytanya adında küçük bir kasabaya uğradı. Oradan öğrencilerini bir sıpa bulmaya gönderir. Peki, ne yapmayı çalışıyordu? Eğer bir kral ya da fatih olarak başkente girmeyi düşünmüş olsaydı güçlü ve görkemli beyaz bir at talep ederdi. Ancak İsa böyle biri değildi. Evet, Mesih olarak kendini halkına sunmak istiyordu ancak bunu gururlu gösterişle değil alçakgönüllülükle yapmak istedi. Aslında Peygamber Zekeriya çok önceden bu olayı şöyle tarif etti: ‘Ey Siyon kızı, sevinçle coş! Sevinç çığlıkları at, ey Yeruşalim kızı! İşte kralın! O adil kurtarıcı ve alçakgönüllüdür. Eşeğe, evet, sıpaya, eşek yavrusuna binmiş sana geliyor! (Zek. 9:9). Aynı bu sözler uyarınca İsa sıpaya binmiş olarak Yeruşalim’e gelip İsrail ulusuna vaat edilen Mesih olduğunu kanıtladı. Halk onu büyük sevinçle karşıladı: Hozana! Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun! diye bağırdılar. Hozana demek, ‘Şimdi kurtar’ demektir. Mesih’le beraber gelen halk O’na koca bir ‘Hoşgeldin!’ dedi. Onu Davut’un tahtı üzerinde görmek istiyorlardı. Artık Romalılar’ın baskı ve zulmünden kurtulmak istiyorlardı. Ancak din bilginleri İsa’yı o kadar hoş karşılamadılar. Onlar Romalılar’dan gelecek tepkiden korkuyorlardı. Dahası kendi tahtlarının da sarsılmasından korkuyorlardı. Böylece Mesih önderlerden aradığı sıcak karşılamayı alamayınca akşam olunca Beytanya köne döndü.

Ertesi gün yine Yeruşalim’e inince İsa ile incir ağacı arasında ilginç bir olay gelişir. İsa acıkınca ağaca yaklaşır ama onda incir bulamayınca onu lanetler. Başta bu bizi şaşırtabilir çünkü yazdığı gibi incir mevsimi değildi. Şimdi öncellikle Mesih’in burada ne yaptığını anlamak için bunun ruhsal boyutunu anlamamız gerekir. Tabi ki İsa’nın incir ağacıyla bir sorunu yoktur. Ancak incir ağacı ve asma gibi bitkiler çok eskiden beri İsrail ulusunun bir sembolüydü (Hoşea 9:10). Aslında Rab peygamberler aracılığıyla egemenlik geldiğinde herkesin asması ve incir ağacı altında oturup meyvesini yiyeceğini söyledi (Zekeriya 3:10). Ne var ki, özellikle önderlerin Mesih’i reddetmelerinden dolayı, vaat edilen egemenlik askıya alındı ve İsrail ulusu büyük bir lanet altında kalacaktı. Aslında ilkbahar mevsiminde küçük ‘yalancı’ incirler olur ve bunlar güzel bir hasatın habercileridirler. Ancak Mesih bunları bile bulamadı. Anlaşılan, İsrail halkı Mesih’in onlara sunmak istediği kutsal egemenliğe hiç de hazır bulunamamıştı. Ardından İsa tapınağa giriyor ve O’nun koyduğu bu teşhisin ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. ‘Ulusların dua evi’ olarak tasarlanan Tanrı’nın mekânı hırsızlar ve tefecilerin yuvası olmuştur. Böylece Mesih Tanrı’nın kutsal öfkesiyle dolarak para bozanları ve tüccarları kovmaya başlar. Bunlar kırlardan hayvanlarını sunu olarak getiren halkı sömürmek için fırsat kolluyorlardı. Getirdikleri paraları kabul etmeyip fahiş fiyatlarla bozdurmaya zorluyorlardı. Fakat İsa Mesih o gün üçkâğıtçılıklarına son vererek Rab’bin evini arındırdı. Tabi ki bu yaptığı olanlara müsamaha gösteren ve belki de o işlerden yararlanan din bilginlerinin hiç hoşuna gitmedi.

Bir sonraki gün İsa yine Yeruşalim’e iner. Öğrenciler yolda daha önce lanetlenen ağacın kuruduğunu gönce şaşırıyorlar. Aslında Mesih’in ne yaptığını belki o anda anlayamadılar. Ancak İsa onlara duayla her şeyin mümkün olduğunu belirterek Tanrı’nın bunu yaptığını gösterir. Sonra tapınağa gelince din bilginleri Mesih’in karşısına dikilirler. İsa’ya ne yetkiyle böyle davrandığını sorgulamaya başlarlar. Anlaşılan bir önceki gün tapınakta yaşananlar büyük sansasyon yaratmıştır. Burada Mesih çok akıllıca sorularına bir başka soruyla cevap verir: ‘Yahya’nın vaftiz etme yetkisi Tanrı’dan mıydı yoksa insanlardan mıydı?’ İsa bu soruyla din bilginlerini çok zor duruma soktu. Çünkü halk Yahya’yı seviyor ve Tanrı’dan geldiğine inanıyordu. Ancak din bilginleri tövbe etmeyerek Yahya’yı reddetmiş oldular (Luka 7:29-30). Böylece kaçamak bir cevap vermeye karar verirler. Aslında cevabı biliyorlardı ama halkın tepkisinden çekiniyorlardı. Burada aslında İsa cevabını gayet güzel bir şekilde verdi. Şunu demek istedi: ‘Yahya ne yetkiyle hareket ettiyse ben de aynı yetkiyle bunları yapıyorum.’ Yani Yahya’ya vaftiz etmek için yetkiyle donatan Tanrı Mesih’in bu yaptıklarını onaylıyordu. Böylece ikiyüzlü din bilginleri Mesih’i bırakmak zorunda kaldılar.img
style="position: absolute; top: 0.25cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

MESİH’İN BİLGELİĞİ

Markos 12:1-27

1  İsa onlara benzetmelerle konuşmaya başladı. ‹‹Adamın biri bağ dikti, çevresini çitle çevirdi, üzüm sıkmak için bir çukur kazdı, bir de bekçi kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıktı. 2  Mevsimi gelince bağın ürününden payına düşeni almak üzere bağcılara bir köle yolladı. 3  Bağcılar köleyi yakalayıp dövdü ve eli boş gönderdi. 4  Bağ sahibi bu kez onlara başka bir köle yolladı. Onu da başından yaralayıp aşağıladılar. 5  Birini daha yolladı, onu öldürdüler. Daha birçok köle yolladı. Kimini dövüp kimini öldürdüler. 6  ‹‹Bağ sahibinin yanında tek kişi kaldı, o da sevgili oğluydu. ‹Oğlumu sayarlar› diyerek bağcılara en son onu yolladı. 7  ‹‹Ama bağcılar birbirlerine, ‹Mirasçı budur, gelin onu öldürelim, miras bizim olur› dediler. 8  Böylece onu yakaladılar, öldürüp bağdan dışarı attılar. 9  ‹‹Bu durumda bağın sahibi ne yapacak? Gelip bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek. 10-11  Şu Kutsal Yazı'yı okumadınız mı? ‹Yapıcıların reddettiği taş, İşte köşenin baş taşı oldu. Rab'bin işidir bu, Gözümüzde harika bir iş!› ›› 12  İsa'nın bu benzetmede kendilerinden söz ettiğini anlayan Yahudi önderler O'nu tutuklamak istediler; ama halkın tepkisinden korktukları için O'nu bırakıp gittiler.

13  Daha sonra İsa'yı söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla Ferisiler'den ve Hirodes yanlılarından bazılarını O'na gönderdiler. 14  Bunlar gelip İsa'ya, ‹‹Öğretmenimiz›› dediler, ‹‹Senin dürüst biri olduğunu, kimseyi kayırmadan, insanlar arasında ayrım yapmadan Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. Sezar'a vergi vermek Kutsal Yasa'ya uygun mu, değil mi? Verelim mi, vermeyelim mi?›› 15  Onların ikiyüzlülüğünü bilen İsa şöyle dedi: ‹‹Beni neden deniyorsunuz? Bana bir dinar getirin bakayım.›› 16  Parayı getirdiler. İsa, ‹‹Bu resim, bu yazı kimin?›› diye sordu. ‹‹Sezar'ın›› dediler. 17  İsa da, ‹‹Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin›› dedi. İsa'nın sözlerine şaşakaldılar.

18-19  Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler İsa'ya gelip şunu sordular: ‹‹Öğretmenimiz, Musa yazılarında bize şöyle buyurmuştur: ‹Eğer bir adam ölür, geride bir dul bırakır, ama çocuk bırakmazsa, kardeşi onun karısını alıp soyunu sürdürsün.› 20  Yedi kardeş vardı. Birincisi evlendi ve çocuk bırakmadan öldü. 21  İkincisi aynı kadını aldı, o da çocuk sahibi olmadan öldü. Üçüncüsüne de öyle oldu. 22  Yedisi de çocuksuz öldü. Hepsinden sonra kadın da öldü. 23  Diriliş günü, ölümden dirildiklerinde kadın bunlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onunla evlendi.›› 24  İsa onlara şöyle karşılık verdi: ‹‹Ne Kutsal Yazılar'ı ne de Tanrı'nın gücünü biliyorsunuz. Yanılmanızın nedeni de bu değil mi? 25  İnsanlar ölümden dirilince ne evlenir ne evlendirilir, göklerdeki melekler gibidirler. 26  Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Musa'nın Kitabı'nda, alevlenen çalıyla ilgili bölümde Tanrı'nın Musa'ya söylediklerini okumadınız mı? ‹Ben İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı'yım› diyor. 27  Tanrı ölülerin değil, dirilerin Tanrısı'dır. Siz büyük bir yanılgı içindesiniz.››


AÇIKLAMA: Yahudihalkının önderleri İsa’yı benimsemediklerini birçok açıdan belirttiler. Son günlerde onunla sürekli tartışarak açığını bulmaya çalışıyorlardı. Mesih ise her defasında onlara son derece zeki ve isabetli cevaplar vererek üstün bilgeliğini kanıtladı. Aynı zamanda sergiledikleri tutumdan dolayı Tanrı’nın yargısına tabi olacaklarını da bildirdi. Burada İsa son derece anlamlı bir benzetme anlatır. Yahudiler için bağ ve üzüm oldukça önemli bir semboldü çünkü Rab’bin sözüne İsrail halkı Rab’bin bağına benzetilir (Yeşaya 5). Hatta rivayete göre tapınağın girişi üzerinde İsrail’i temsil eden bir asma ve üzüm resmi vardı. Mesih’in anlattığı hikâyede ise bağcılar pek akıllı insanlar değildirler. Bağı diken ve onlara emanet eden sahibine ürününü vermek istemiyorlar. Hasat zamanında ürününden payına düşeni almak için sahibinin gönderdiği köleleri dövdüler, bazılarını öldürdüler bile. En sonunda gönderdiği oğlunu da öldürmeye kalktılar. Bağın mirasçısını öldürerek bağın kendilerine kalacaklarını sanıyorlardı. Ne büyük bir yanılgı! Peki, bu benzetmeyle Mesih neyi göstermeye çalışıyor? Bağ Rab’bin İsrail halkına emanet ettiği kutsal nimetlerdir. İbrahim’den başlayarak Rab onları bir bereket kaynağı olmak için seçti (Yar. 12.2-3). Ne var ki bu nimetleri başkalarıyla paylaşmayıp Tanrı’ya çok kez isyan ettiler. Dahası onlara gönderilen peygamberleri kimi zaman dövdüler, kimi zaman öldürdüler. En sonunda Rab kendi oğlu İsa Mesih’i gönderince de onu da öldürmeye kalktılar. İlginçtir ki bunu yaparak da Davut’un yıllar önce 118. memurda yazdığı sözleri yerine getirmiş oldular. Ancak reddettikleri taş, yani Mesih, tüm uluslara hizmete eden yeni egemenliğin köşe taşı olacaktı. Böylece İsa’yı reddeden din bilginleri nasırlaşmış yüreklerinden dolayı Rab’bin yargısı altında kalacaklardı, çünkü İsrail’e vaat edilen nimetleri ve egemenliği kendilerine saklamak istediler.

Din bilginleri İsa’nın bu benzetmede onların ikiyüzlülüğünü gösterdiğini biliyorlardı o yüzden İsa’yı tuzağa düşürmek için ellerinden geleni yapmaya başladılar. Sırada Mesih’e oldukça zor bir soru sorarlar. Ama ilginçtir ki soru soranlar normal şartlarda birbirinden nefret eden Ferisiler ve Hirodes yanlıları. Ancak İsa’yı tuzağa düşümeye gelince hemfikirdiler. Soruya gelmeden ilginç bir şekilde İsa’nın dürüstlüğünü onaylayan sözler sarf ederler. Tabi bu sözlerle muhtemelen sadece Mesih’e yağ çekmeye çalışıyorlardı. Sonra sordukları soru şu: Sezar’a vergi vermek Kutsal Yasa’ya uygun mu? Şimdi Roma işgali altında yaşayan Yahudiler ağır vergiler ödemek zorundaydılar. Dolayısıyla Mesih ‘vergi ödemeye gerek yok’ dese halk ve Ferisiler çok sevinirlerdi. Ancak Hirodes yanlıları devletten yanaydılar ve onu şikâyet edebilirlerdi. Aksi takdirdi İsa ‘vergi ödemelisiniz’ dese, halk İsa’yı hain gözüyle bakıp terk ederdi. İsa ne yapabilir? Mesih bir dinar getirilmesini ister. Sonra Sezar’ın resmini taşıyan dinarı göstererek ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin’ der. İnanılmaz bir cevaptır! Peki, tam olarak ne demek istedi? Başımızdaki devletten bir nebze de olsa yararlanıyorsak ona hakkını vermeliyiz. Ama Tanrı’nın devletin üstünde olduğunu da asla unutmamalıyız. Yahudiler Sezar’ın parasını kullanarak Roma devletinin sağladığı düzenden yararlandıklarını gösteriyorlardı. O yüzden bunun hakkını da vermek gerek. Ama aynı zamanda Sezar gibi önderleri neredeyse Tanrı’nın yerine koyup tapanlara karşın İsa Rab’bin her tür yetkinin üstünde olup her hakkının esas sahibi olduğunu belirtir.

Bu arada bir başka mezhep mensupları olan Sadukiler de İsa’ya karşı şanslarını denemek istiyorlar. Onlar olağanüstü her şeyi reddediyorlardı; onlar meleklere veya ölümden dirilişe inanmıyorlardı. Sadukiler çok garip bir senaryo çiziyorlar. Evli kadın kocasını kaybeder ve yeniden evlenir. İkinci kocasını kaybeder ve yine evlenir. Bu olay yedi kez tekrarlanır. Sonra şunu sorarlar: Diriliş gününde, cennette, bu kadın yedi kocasından hangisinin karısı olacaktır? Şimdi öncellikle çizilen senaryonun arka planını biraz açıklayalım. Musa’nın Yasası’na göre eğer evli bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse kardeşi ağabeyine bir soy yetiştirmek adına dul kalan eşiyle evlenmeli (Y.Tekrarı 25:5-10). Şimdi Sadukiler’in çizdikleri senaryo pek gerçekçi olmazsa da bununla ölümden sonra diriliş gününe inanmanın saçma olduğunu ispatlamaya çalışıyorlardı. Mesih ise onlara iki açıdan yanıldıklarını belirtir: Ne Tanrı’nın Sözü’nü ne Rab’bin gücünü anlıyorlardı. Sanki Rab’bin hikmeti ve kuvveti bu gibi sorunları çözmeye yetersizmiş gibi davranıyorlardı. Ardından İsa dirilişten sonra Rab’bin huzuruna layık görülen insanların artık evli bir hayat sürdürmeye ihtiyaç duymayıp melekler gibi olacaklarını söyler. Son olarak da İsa Tanrı’nın sık sık tekrarladığı bu cümleyi hatırlatır: ‘Ben İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Tanrısıyım.’ Rab bunu yaklaşık onlardan 500 yıl sonra Musa’ya söyleyerek ataları İbrahim, İshak ve Yakup’un yanında yaşamakta olduklarını belirtmiş oldu.img
style="position: absolute; top: 0.85cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

EN BÜYÜK BUYRUK

Markos 12:28-44

28  Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa'nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O'na, ‹‹Buyrukların en önemlisi hangisidir?›› diye sordu. 29  İsa şöyle karşılık verdi: ‹‹En önemlisi şudur: ‹Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab'dir. 30  Tanrın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.› 31  İkincisi de şudur: ‹Komşunu kendin gibi seveceksin.› Bunlardan daha büyük buyruk yoktur.›› 32  Din bilgini İsa'ya, ‹‹İyi söyledin, öğretmenim›› dedi. ‹‹ ‹Tanrı tektir ve O'ndan başkası yoktur› demekle doğruyu söyledin. 33  İnsanın Tanrı'yı bütün yüreğiyle, bütün anlayışıyla ve bütün gücüyle sevmesi, komşusunu da kendi gibi sevmesi, bütün yakmalık sunulardan ve kurbanlardan daha önemlidir.›› 34  İsa onun akıllıca yanıt verdiğini gönce, ‹‹Sen Tanrı'nın Egemenliği'nden uzak değilsin›› dedi. Bundan sonra kimse O'na soru sormaya cesaret edemedi.

35  İsa tapınakta öğretirken şunu sordu: ‹‹Nasıl oluyor da din bilginleri, ‹Mesih, Davut'un Oğlu'dur› diyorlar? 36  Davut'un kendisi, Kutsal Ruh'tan esinlenerek şöyle demişti: ‹Rab Rabbim'e dedi ki, Ben düşmanlarını Ayaklarının altına serinceye dek Sağımda otur.› 37  Davut'un kendisi O'ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut'un Oğlu olur?›› Oradaki büyük kalabalık O'nu zevkle dinliyordu.

38-39  İsa öğretirken şöyle dedi: ‹‹Uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan, meydanlarda selamlanmaktan, havralarda en seçkin yerlere ve şölenlerde başköşelere kurulmaktan hoşlanan din bilginlerinden sakının. 40  Dul kadınların malını mülkünü sören, gösteriş için uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha ağır olacaktır.››

41  İsa tapınakta bağış toplanan yerin karşısında oturmuş, kutulara para atan halkı seyrediyordu. Birçok zengin kişi kutuya bol para attı. 42  Yoksul bir dul kadın da geldi, birkaç kuruş değerinde iki bakır para attı. 43  İsa öğrencilerini yanına çağırarak, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı. 44  Çünkü ötekilerin hepsi, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna karşın, varını yoğunu, geçinmek için elinde ne varsa, tümünü verdi.››



AÇIKLAMA: Mesihüstün hikmetiyle karşısına çıkan herkesi susturdu. Şimdi de daha iyi niyetle yaklaşan ve gerçekte önemli bir soru soran bir din bilgini var. Soru şu: ‘Yasa’nın buyrukları arasında, en önemli hangisidir?’ Yahudi toplumu Rab’bin yüzlerce sene önce Musa’ya verdiği yasalara bağlıydı. Verilen yüzlerce buyruk arasında günlük hayat için önemli birçok talimatların yanı sıra nihai anlamda büyük önem taşıyan yasalar da vardı. Yasa’nın başında ünlü on emir de vardı. Peki, İsa bunlardan hangisini seçecek? İlerleyen ayetlerde Mesih tüm buyrukları iki temel buyruğa indirgeyerek Yasa’nın özetini dâhice sunar. İlk ve en temel buyruk, Tanrı’yı bütün yüreğimizle, bütün canımızla, bütün aklımızla ve bütün gücümüzle sevmektir. Bununla İsa on emirin ilk dördünü özetliyor, çünkü Rab’bi gerçek anlamdan seven, O’ndan başkasına asla tapmaz, adını ağzına boş yere almaz ve düzenli olarak onu anımsar. Aslında Mesih bunu havadan çıkarmadı, bu ünlü sözler Yasa’nın Tekrarı 6:4’de geçer. Rab’bin tek Tanrı olduğunu vurgulayarak kendisinden başka hiç bir varlığın sevgimizi daha fazla hak etmediğini belirtir. Aynı zamanda Tanrı’nın sadece duygusuz ibadetimizi değil, bilinçli sevgimizi istediğini hatırlatır. Ama Mesih burada durmuyor, buna ikinci bir buyruk daha vurgulamak istiyor: Komşunu kendin gibi seveceksin. Bu da yeni bir şey değildir Rab bunu çok önceden Yahudiler’e buyurdu (Levililer 19:18). Ancak Mesih bunu ekleyerek bununla kalan buyrukları özetliyor ki nitekim kendini komşusunun yerine koyan asla zina veya hırsızlık yapmayı düşünmez. İşte bu iki buyruğu devamlı uygulayan aslında Tanrı’nın tüm yasasını yerine getirmiş olur (Romalılar 13:8-10). Soru soran din bilgini Mesih’in olağanüstü bilgeliğini görünce onu takdir eder. İsa da adamın iyi niyetini sezince ‘Rab’bin Egemenliği’nden uzak değilsin’ diye söyler.img
style="position: absolute; top: 0.44cm; left: 0cm; margin-left: 115.58cm"

Ardından İsa kendisine bunca soru soranlara de bir şey sormak ister. Yahudiler asırlardır Davut’un soyundan çıkacak büyük Mesih’i bekliyorlardı. Çünkü Rab Kral Davut’a soyundan gelen birinin tahtına çıkıp sonsuz egemenliğini kuracağına söz verdi (2.Samuel 7). Ama başka bir yerde yazdığı bir mezmurda Kral Davut Mesih’ten söz ederek onu ‘Rab’ olarak betimler. 110. Mezmurdan yapılan bu alıntı aslında çok ilginçtir çünkü Rab (Yahveh) Rab (Adonay) ile konuşur ve ona sağında tahta oturmasını söyler. İbranice’de bu iki isim Tanrı için kullanılır ama burada Rab’bin ‘Rab’ diye seslendiği bir başkasına hitap ettiği bellidir. Bu nasıl olabilir? Buna benzer başka örnekler de var Eski Antlaşmada (bkz. Malaki 3:1). Dahası, Davut’un soyundan gelen Mesih nasıl oluyor da burada Davut’un Rabbi olarak geçiyor? Tabi din bilginlerinin buna verecekleri bir cevap yoktu çünkü İsa’yı ne Mesih olarak ne de Rab olarak kabul ediyorlardı. Ancak Kutsal Ruh’un yıllar önce Kral Davut aracılığıyla yazdığı bu sözlere daha dikkatli baksaydılar karşılarında duran İsa’nın hem vaat edilen Mesih hem de beklenen Rab olduğunu anlarlardı. Çünkü Davut’un soyundan gelen İsa aynı zamanda Davut’un Rabbidir.

Bunca tartışmadan sonra İsa öğrencilerini din bilginlerinin ikiyüzlülüğüne karşı uyarmak ister. Bu dindarlar sözde yasanın bekçiliğini yapıyorlardı ama kendileri gizliden Rab’bin buyruklarını çiğniyorlardı. Onlar için önemli olan Tanrı’nın takdiri değil halkın övgüsüydü. O yüzden her fırsatta gösterişli bir şekilde insanların alkışlarını toplamaya çalışırlardı. Ama dışarda çok dindar görünürken aslında fırsat buldukça toplumun en zayıf insanları bile ezmekten kaçınmıyorlardı. İsa din bilginleri tarafından ezilen dul kadınlardan söz ettikten sonra bunun canlı örneğini görüyoruz. Bu sırada İsa Tapınağın karşısında oturmuş paralarını bağış kutusuna atan insanları izliyordu. Zenginler büyük tantanayla gelip bol kepçeyle paralarını kutuya atıyorlardı. Ardından dul bir kadın gelip ancak iki bakır kuruş atar. Bunu göre İsa ilginç bir şey söyler: Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı. Ne demek bu? Zenginler servetlerinden arta kalanı bağış ettiler. Dul kadın ise elinde kalan son iki kuruşu verdi. Böylece kişilerin bütçelerine göre değerlendirirsek kadın onlardan kat ve kat daha fazla verdi. Neticede zenginler gösteriş için Tanrı’ya bir sadaka atıyorlardı. Kadın ise büyük fedakârlıkla varını yoğunu vermekten hiç çekinmedi. Böylece dul kadın Mesih’in takdirini kazanmış oldu çünkü bu davranışıyla Tanrı’yı gerçekten sevdiğini kanıtlamıştı.

SON GÜNLER