4. Ders - SAYILAR (Çölde Sayım) - Feci Bir Yolculuk


Kutsal Kitap’ın bu bölümü, içinde bulunan bazı sayımlardan ötürü (başta ve sonda) “SAYILAR” ismini alıyor. İbraniler eskiden, bu kitapçığın içeriğini daha iyi anlatan “Çöldeki günler” ismini kullanıyorlardı (1:1). SAYILAR bölümü, Sina dağı ile Moab arasında, çölde 40 yıl süren İsrail’in yolculuk öyküsünü anlatır. Kitap anlatıma, Mısır’dan çıkışın ikinci senesinde başlar ve Ürdün ırmağını geçip vaat edilen diyarı fethetmek için ikinci neslin yaptığı hazırlıklarla biter.


İşlenen en önemli konular, yolculuk sırasında İsrail’in sık sık düştüğü ahlaksızlık ve putperestlik olarak beliren İSYAN ile ilgilidir. Buna karşılık Tanrı, halkını sık sık ve ağır bir biçimde cezalandırır. SAYILAR üzücü bir öyküyü konu alır. Ama bununla birlikte Musa, Kalep ve Yeşu gibi Tanrı adamlarının yaşamını sergileyerek Tanrı’nın, bazen ağır davransa da Sözünü dinleyenleri ve Kendisini sabırla bekleyenleri ödüllendirdiğini de bildirir. Bu yüzden kitapçıkta bizler için çok önemli dersler vardır (Rom.15:4).


Yazarı: SAYILAR’ın Musa’nın kaleminden çıktığı, LEVİLİLER ve İKİNCİ YASA (Tesniye) bölümleriyle olan bağlantılardan anlaşılır. Ayrıca sık sık “RAB Musa’ya dedi” ifadeleri tekrarlanır. Hatta Tanrı Musa’ya bu kitabı yazmasını doğrudan emretti (33:2). Bunun dışında gerek Mesih İsa gerekse Elçiler, Musa’yı SAYILAR’da sözü geçen olaylarla bağdaştırdılar (Yu.3:14: 1Ko.10; İbr.3;4; 10:26). Sonuç olarak İsa bu kitabın yazarı olarak açıkça Musa’yı gösterdi (Yu.5:46).


Tarihi: Kitap İ.Ö. 1405 yılında tamamlanmış olsa gerek. Nitekim öykü, 1444’te başlar (bölüm 9) ve Musa’nın ölümünden az önce biter. Böylece geçen toplam zaman 38 yıl ve 9 aydır.


Amacı: Kitabın amacı, Tanrı’nın halkına karşı gösterdiği sabrı vurgulamak ve aynı zamanda O’nun kurtarıcı merhametinin, halkı günahlarından ötürü cezalandıramayacağı anlamına gelmediğini göstermektir. Lütufla kurtuluş, sorunsuz ve ahlaksız bir yaşama izin vermez. Aksine hizmet ve zafer için kurtuluştur.


İncil bizlere SAYILAR bölümünden özellikle iki önemli ders aktarır. 1. Korintliler 10, SAYILAR’ı örnek göstererek imanlıları şikayetle Rab’bi sınamamak ve kendi kaprislerinden putlar yapmamak konusunda uyarır! İbraniler’in 3’üncü ve 4’üncü bölümleri ise, Rab’bin kurtarışı karşısında yüreği katılaştırıp lütfu reddetmek konusunda uyarır. Bundan ötürü imanlılar, esenlikten yoksun kalıp etkin bir hizmet için yarış dışı edilebilirler!


Özellikleri: SAYILAR’da İsrail’in iki nesli konu edilir Birinci nesil, büyük mucizeleri gördüğü halde (Mısır’dan çıkış, Kızıl Deniz’den geçiş vs.), putperestlik, itaatsizlik ve isyandan ötürü helak oldu. İkinci nesil, ruhta Kutsal Yasa’yla beslenerek, bedende ise man denilen besini yiyerek büyüdü ve Ürdün doğusundaki toprakları ele geçirmek için Tanrı tarafından kullanıldı.


LEVİLİLER bölümü nasıl halkı ibadete hazırlıyorsa, SAYILAR bölümü de onu hizmet ve savaş için düzenliyor. İki nesilde de (kitabın başında ve sonunda) askerlerin sayılması bu sebeptendir. Ayrıca Rab onlara kamp kurmayı (ordugâh), alay şeklinde yürümeyi, erzak bölüştürmeyi, yetkililere itaat etmeyi öğretir ve savaşa öncülük eder. “Rab cenk eridir; ismi Yehova’dır” (Çık.15:3). Hatta ganimeti nasıl paylaşacaklarını da gösterir (31, 34 ve 35. bölüm). Sayılar bölüm 1-20’de halk hayatta kalmayı öğrenir, bölüm 21-36’da ise savaşır, Rab’bin gücüyle kazanır ve gelecekteki karşılaşmalar için hazırlanır.


Ana Hatları: SAYILAR kitabı şu 3 ana bölüme ayrılır: a) Yürüyüş Başlar (bölüm 1-12), b) 40 Yıllık Erteleme (bölüm 13-25) ve c) Diyara Giriş (bölüm 26-36):


Bölüm 1-4 … Halkın Sayımı.

Bölüm 5-8 … Halkın Arınması.

Bölüm 9-12 … Yol Gösterici Tanrı

Bölüm 13-15 … İmansızlıktan Çöle.

Bölüm 16-21 … İsyanla Ölen Nesil.

Bölüm 22-25 … Bereket ve Lanet.

Bölüm 26-30 … Sayım ve Devir.

Bölüm 31-33 … İlk Zaferler.

Bölüm 34-36 … Toprağın Bölüşülmesi.



Bölüm 1-4. HALKIN SAYIMI

Okunacak Ayetler: 1:1-3, 45-46


Kutsal Yasa’yı (ÇIKIŞ) ve Tapınak düzeniyle ilgili talimatları (LEVİLİLER) aldıktan sonra İsrailliler yürüyüşe başlayabilirlerdi. Geriye kalan hazırlıklar, askerleri (603.550 asker!) ve Levilileri sayıp yürürken veya kamp kurarken herkesin (12 oymağın) alacağı yeri belirlemekti (SAYILAR). Halk yürüyüş için ve saldırılara karşılık vermek için hazırlanır. Bunlar, hedefe yürüyen ve ruhsal savaş veren kilise için çok pratik dersler içermektedir!


Sayımlar ve düzenlemeler, her şeyin bir düzen içinde yapılması gerektiğini gösteriyor. Rab, halkın bu pratik ayrıntılara önem vermediği takdirde böyle bir yolculuğu tamamlayamayacağını biliyordu. Tanrımız, düzene ve tasarı yapmaya “bayılıyor.” Kendisi esenlik ve düzen Tanrısıdır (1Ko.14:33, 49). Her şeyi ön tasarılarına göre yapıyor (Ef.1:11) ve çocuklarının bunlara uymalarını bekliyor.


Levililer kâhinlere destek olmak için seçildiler ve bu bölümde bununla ilgili sorumlulukları tanımlanır (3:1-4:49). Hem halka verdikleri ruhsal hizmet için kâhinlere destek olmalı, hem de halkın fiziksel rahatlığını sağlamalıydılar. Çünkü Tanrı, hayatın bu iki yönünü de önemsiyor.


ÇIKIŞ, İsrail’in Mısır’dan Sina dağına kadar geçen yolculuğunu, LEVİLİLER ise, bu dağdaki günlerini anlatır. SAYILAR dağdan Kadeş’e kadar geçen yolculuğu, oradan da gönderilen 12 casusun (gözlemci) imansızlıkla halkı diyara girmemeye ikna ettiklerinde, çölde geçen 40 yıllık yolculuğu anlatır. İKİNCİ YASA bölümü (Tesniye), Ürdün’ü geçmeden önce Musa’nın Nevo yakınlarında yaptığı son konuşmayı kaydeder.



Bölüm 5-8. HALKIN ARINMASI

Okunacak Ayetler: 6:1-7:11


Bazı hastalık durumları, toplumun sağlığını tehlikeye atıyordu. Bu yüzden sağlık ile ilgili önlemler gerekliydi (5:1-10). Aynı şekilde Tanrı, halkın ahlaki düzeniyle de ilgileniyor (5:11-31). Aile yaşamı büyük bir önem taşıyor ve birçok buyruk, ev içi sorunları ve çatışmaları önlemek için veriliyor. Ama en önemlisi; üç hafta sonra vadedilen diyara doğru yola çıkmalarıydı... Halk bu şekilde diyara girmek için hazırlanıyordu.


İbraniler mektubunda (İbr.4:9-11) vadedilen diyar, imanlıların girebildikleri bir huzur yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Rab’bin esenliğinin egemen olduğu böyle bir yaşam sürebilmek için bizim de hem ruhsal hem fiziksel hem ahlaksal hem de ev içi ilişkilere önem vermemiz ve bir düzen kurmamız gerekir.


Hizmetle ilgili bu kitap din görevlisi olmayanlara, kutsal hizmette yer alabilmeleri için özel bir izin verdi. “Nezir yemini” gerek erkek gerek kadın, herkese açıktı (6:1-21). Buna göre bir süre için kendini adamak isteyen kişi, içki içmekten, saçını tıraş etmekten ve cesede dokunmaktan sakınmalıydı. Adama süresince kışı Rab’be “adanmış” ve “kutsal” anlamına gelen “takdis” ve “mukaddes” sayılacaktı.


Üzüm bile yemeyecekti. Asma, yerleşik toplumun simgesiydi. Göçebe halklar asma bağları kurmazlar, çünkü bu, yıllar alacak bir iştir. Böylece içkiden ve üzümün bütün ürünlerinden sakınmanın anlamı (sarhoş olmamaya yönelik buyrukla birlikte), yeryüzündeki yolcu yaşamımızın geçiciliğini vurgulamaktı. Bizler de imanlı olarak bu hayatta rahatlığı ve keyfi aramayız, çünkü esas yuvamız bu dünya değildir (1Pe.1:17; 2:11).


Tıraş olmamak yönündeki kural, adanmışlığın işaretiydi ve büyük olasılıkla hizmetin ilahi kaynağını hatırlatmak için verilmişti. Şimşon örneğinde görüldüğü gibi (Hak.13-16), nezir adağını benimseyen kişi bu özel hizmet için ilahi bir güç alıyordu. Bu gücün insanın becerisiyle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktu. Dolayısıyla tıraş edilmemiş saçlar, el değmemiş bir güç kaynağı demekti: KUTSAL RUH (Hak.13:25; 14:6,19; 15:14). Vaftizci Yahya, bu adamanın bir başka güzel örneğidir (Luk.1:15; Mar.1:6). Bugün de imanlıların, adanmışlığın bu yönlerini hatırlamaları önemlidir.


Son olarak, insanlığa günahlı doğasını hatırlatan ve günahın kirliliğine simge olan ölüm durumunda “nezirler” ölüye dokunamazlardı. Bu şekilde kutsallığın önemi vurgulanıyordu. “Nezir” olarak adanmış imanlının yaşamı için üç önemli simge bulunmaktadır: yaşamın geçiciliği, ilahi gücün önemi ve pak bir yaşamın gerekliliği. Bizler de bu şekilde diri kurbanlar olarak bedenimizi Tanrı’nın hizmetine sunuyoruz (Rom.12:1,3). Hatta duaya özel zamanlar ayırmak amacıyla günlük yaşamın bazı ilişkileri ve doğal haklarını bir süre için “askıya” alabiliriz (örn.1Ko.7:5, 29-31).


İnsanın Tanrı için yapabileceklerini özetleyen ve adama ile ilgili olan bu sözlerden sonra SAYILAR, Üçlübirlik olan Tanrı’nın insanlar için yapacaklarını özetleyen önemli bir kutsama sözünü bildiriyor (6:22-27). Tanrı’nın, yakın varlığıyla halkın arasında bulunduğunu hatırlatan bu kutsama,0 halk için esenlik ve kuvvet ifade ediyordu:


...YAHVEH seni kutsayıp korusun;

YAHVEH sana yüzünü parlatsın

(ateş direği olarak; yani: yüzü sana gülsün)

ve merhamet eylesin;

YAHVEH senin üzerine yüzünü yükseltsin

(bulut olarak kendini belli eden varlığı)

ve sana esenlik versin”


Bundan sonraki iki bölüm (7:1-8:16), oymak önderlerinin bağışlarını düzenler ve Levililerin hizmet için adanmışlığını dile getirir. Bu iki bölüm, Tanrı’ya olan hizmetimizin yalnız ondalıklarımızı değil, daha önemlisi, adanmışlığımızı da gerektirdiğini tekrar gösterir. Çünkü Rab, ruhsal hizmette halkının tamamını kullanmak istiyor.



Bölüm 9-12. YOL GÖSTERİCİ TANRI

Okunacak Ayetler: 10:11-13; 11:1-15


9. Bölüm, çöldeki yolculuğa hazırlanırken halkın Fısıh bayramını nasıl kutladığını anlatır. Yeryüzündeki yolculuğumuzun tek dayanağı ve güç kaynağı, yalnız ve yalnız Fısıh kuzumuzu simgeleyen çarmıh zaferidir!


Murdar” olan hiç kimse (örneğin, cesede dokunmuş olan bir kimse), bu kutlamaya katılamazdı. İsrailliler Musa’ya, yeni yaşamın tek kaynağını simgeleyen Fısıh bayramına tam olarak herkesin katılmasını sağlamak için “murdarlık” durumlarına nasıl bir çözümün getirilebileceğini sordu. Yol gösterici Tanrı da çıkış yolunu gösterdi (9:1-14). Önemli sorularımız için her zaman Rab’bin bir cevabı vardır!


Fısıh İsraillilere, Rab’bin kesin kurtarışını ve Mısır’dan yola çıkışlarını hatırlatıyordu. Kurtulmuşlardı! Ama önlerinde azgın bir çöl ağzını açmışçasına onları yutmak için bekliyordu... Bu yolculukta bir rehber gerekliydi. Rehberleri Rab’bin ta Kendisiydi! Nitekim Rab, varlığını sürekli belli eden bir bulut aracılığıyla ne zaman kalkmaları ve ne zaman durmaları gerektiğini adım adım gösterdi (9: 15-23). Halk yalnız ve yalnız bulutun hareketlerine göre oturup kalkacaktı! Bulut her gün kalkarsa, İsrailliler her gün yola koyulurdu. Bulut bir ay ya da bir sene beklerse, İsrailliler bir ay ya da tam bir sene yerinde dururdu! “Rab’bin buyruğunda kamp kurar; Rab’bin buyruğunda yola çıkarlardı” (9:20).


Ruh’tan doğan kişi de rüzgârın istediği yere yönelttiği yelken gibidir (Yu.3:8): Ruh’un esintisi bütün yaşamına yön verecek ne zaman kalkması ne zaman da dinlenmesi gerektiğini gösterecektir... “’Tanrı’nın Ruhuyla yönetilenlerin hepsi Tanrı’nın oğullarıdır” (Rom.8:14). “Ruh’un sayesinde yaşıyorsak, Ruh’un izinde yürüyelim” (Gal.5:25).


Halkı bir araya toplamak, tehlike durumunda uyarmak veya savaşa çağırmak için iki gümüş boru yapıldı (10:1-10). İsrail topluluğuna birlik veren (bir araya çağıran), yürüyüşe hazırlayan (10:2), düşmanların saldırılarından koruyan (10:9), kutlamaların mutluluğunu haber veren, kurbanlarını ağırlayan ve onları Tanrı’nın katına yükselten (10:10) bu çağrı boruları, bugün de kilise topluluğuna duyurulan Rab’bin sözünün niteliklerini simgelemektedir (1Ko.14:8).


Kenan diyarına doğru yola çıkma zamanı gelir (10:13). Bu Özel Fısıh kutlamasından sonra halk bulutun kalktığını görür ve bu büyük olayı haber veren boru sesleriyle, kendi sancağının arkasında dizilen her oymak yürüyüşe hazırlanır. Ahit Sandığı, üç günlük yol önde gider ve onlara “istirahat yeri” arar! (10:33).


Sandık yola koyulduğu zaman Musa: ‘Kalk, ya Rab ve düşmanların dağılsın’ derdi, ‘Senden nefret edenler önünden kaçsınlar.’ Sandık durduğu zaman, ‘Ya Rab, İsrail’in on binlerce binlerine dön’” duasıyla (10:35-36) kendilerini tümüyle Rab’be emanet ederek düşmanın saldırılarını önlerlerdi! Çünkü onların kalkanı, öncüsü ve en önemlisi, aralarında bütün görkemi ve gücüyle mesken kurmakta olan, her şeye kadir tek Tanrı’nın Kendisiydi!


Bugün Rab aynı güç ve yetkiyle “kiliselerin ortasında yürüyor” (Esi.2:1; 1:12-13). Böylece Rab’bin gelini, düşman için “sancak açmış ordu gibi korkunçtur” (Neş.6:4).


Ne var ki az sonra, bu görkemli kalkışın heyecanı yerine uzun, zor ve yorucu bir yolculuk ağırlığını hissettirmeye başlar... Burada İsrail halkının ve dolaylı olarak günümüzün Tanrı halkının (kilisenin) epey üzücü bir portresi çizilmeye başlanır. İlk olarak İsrail oğulları, çöl yaşamı karşısında eski kölelik durumundaki’ “rahatlığı” özleyip şikâyette bulunurlar (11:1-6).


Bir yeri veya durumu kölelik veya kuraklık haline getirenin Tanrı’nın yokluğu olduğunu anlamadılar. Tanrı’nın varlığı, dünyasal her ihtiyacımızın karşılığını da sağlar (Mat.6:33). Doğal benlik için, kurtulmadan önceki dünyasal yaşam elbette daha rahattır. Dünyasal yaşamı özlüyorsak, Tanrı’nın günlük “man” sağlayışı bile bitkinlik verebilir (11:4-9).0


Halk kendi ihtiyaçlarını cömertçe karşılayan Tanrı’ya dua edeceğine, dolaylı olarak O’ndan şikayetçi olur. Rab yine de onlara dilediklerini verir: bol et. Tonlarca bıldırcın ağlarına yakalanır, ama şikayetlerinde yatan aynı nankörlük ve açgözlülük fazla yiyip ağır hastalanmalarına yol açar (11:10-35).


Ne yazık ki, şikâyet bulaşıcı bir hastalıktır. En asil aileleri bile bozabilir. Bu sefer şikâyet kendini rekabet ve kıskançlık olarak gösterir. Musa’nın ağabeyi ve ablası Harun ve Miryam, kardeşi hakkında şikâyette bulunur! (12:1-16). Bundan hepimiz çok ciddi dersler almalıyız:


1) Bütün şikayetler Tanrı’nın kulağına gider (12:2b).

2) Tanrı kullarına karşı temelsiz şikâyet (iki veya üç tanık olmadan; 1Ti.5:19) isyanın tohumudur.

3) Her şikâyet aslında O’na karşıdır (16:11; Çık.16:8); büyük saygısızlık (hakaret) ve bir imansızlık eylemidir (14:11).

4) Şikayetlerimiz Tanrı’yla beraberliğimize engel olur ve huzursuzluk, hatta hastalık olarak bize geri dönebilir (12:9 vd.).

5) Şikâyetin tek ilacı tövbe (12:11) ve arkasından şükrandır!



Bölüm 13-15. ŞİKÂYETTEN İMANSIZLIĞA, İMANSIZLIKTAN İTAATSİZLİĞE, İTAATSİZLİKTEN ÇÖLDE HAPİS YAŞAMINA...!

Okunacak Ayetler: 13:1-2, 26-33; 14:20-35


Tanrı’nın talimatları uyarınca Musa her oymaktan bir temsilci seçip diyarı incelemeleri için gönderir. Görevleri; orada yerleşik halkların savunmalarını ve diyarın verimliliğini araştırmaktır. Ne yazık ki, 12 gözlemci aynı olayları değerlendirip farklı yorumlar yaptılar. Gözlemcilerden onu, mantığın gözleriyle yalnız engelleri ve tehlikeleri görür; diğer ikisi ise, iman gözleriyle fırsatları ve yararları görür. Halk bir taraftan imansızlık ve korkudan, bir diğer taraftan isyan ve rekabetten ötürü diyara girmeyi reddeder (13:1-14:10).


Aslında Rab’bi reddetmiş olurlar. O’nu reddetmenin kaçınılmaz sonucu, bu reddedişin geri tepmesi ve Rab’bin onları reddetmesidir. Rab’bin lütfunu reddetmek, O’nun sevgisini reddetmek demektir (bkz. İbr.3:7-4:11; 6:4-8; 10:26-39; 12:15-17). Çünkü “Tanrı’ya yaklaşan, O’nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir” (Ibr.11:6). Musa bıkkınlık getiren bu halk için yine dua ile aracılık eder (14:11-19) ve Rab merhametiyle onları affeder. Fakat imansızlıklarında inat ettikleri için, vadedilen diyara giremeyeceklerdir (14:20-45).


Rab bir kişiden veya bir nesilden bereketini kolay kolay kesmiyor. Ama O’nun sabrının da bir sınırı vardır. Mısır’dan çıkan nesil, başta on önemli konu olmak üzere durmadan şikâyet edip durdu. Bu şikayetlere neden olan gerekçeleri bulabilir misiniz?


Çık. 5:20-21: .......................................................................

Çık. 14:10-12; .......................................................................

Çık. 15:24; .......................................................................

Çık. 16:2-3; .......................................................................

Çık. 16:20,27; .......................................................................

Çık. 17:2-3; .......................................................................

Çık. 32:1-4; .......................................................................

Say. 11:1; .......................................................................

Say. 11:4-5; .......................................................................

Say.13:26-14:3; .......................................................................


Dikkat edelim de küçük şikayetler yüreğimizde birikince, yeri geldiğinde Rab’bin lütfunu reddetmemize yol açmasın! Rab’bin vaat ettiği diyar, önlerinde dururken giremediler! Ne kadar acıklı bir şey! İbraniler mektubu aynı şekilde, tıpkı Esav gibi bizim de en üstün bereketleri kaçırabileceğimiz konusunda uyarıda bulunur (bkz. İbr.12:15-17). Bu, Rab’bin bizi kurtuluş için reddettiği anlamına gelmez, ama Tanrı hizmeti için yarış dışı kalabiliriz.


Bu yüzden dile çok dikkat etmek gerek. Bedenimizin her yanı yorulduktan sonra bile dil durmadan şikâyete devam edebiliyor! Kutsal Kitap dili, sivri (Mez.140:3), iftiracı (Sül.25:23) ve dizginlenemez (Yak.3:8) olarak niteler. Dil bedenimizin kemiksiz tek organıdır. Ama en sert vuruşlar ondan gelebilir!



Bölüm 16-21. İSYANLA ÖLEN NESİL

Okunacak Ayetler: 20:1-13; 21:4-9


Çölde dolaşırken İsrail oğullarına iki şey sürekli hatırlatılır: ölüm ve ümit. Ölüm; çünkü Kadeş’teki isyandan Ötürü ölüme kadar sürgün cezası verildi. Tanrı’nın açık uyarısına rağmen bile bile Kendisine karşı gelmek isyan günahıdır ve tövbeye yer verilmeksizin yargılanır! (İbr.10:26). Ümit; çünkü Tanrı’nın vaadi hala geçerlidir. O, kendi halkına diyarı verecektir.


Buna karşılık isyanlar devam eder ve ilahi cezalar da beklemeden gelir (16:1-50). Harun’un değneği yeşerir ve bu mucize sayesinde kâhinlik için seçilen oymağın Levililer olduğu tekrar kanıtlanır (17:1-13). Bundan sonraki bölümler (18:1-19:22), tapınma ve günlük yaşam ile ilgili bir dizi kurallar kaydeder. Ve hepsinde ölüm, halkın çöldeki refakatçısı olarak günahın bedelini hatırlatmaya devam eder. Levililerin sundukları kurbanlarda ölüm, kızıl ineğin kurbanında ölüm ve en son Harun’un ölümü... Artık ölüm İsrail halkını her yerde izlemektedir!


Sonra, şikayetler devam eder! Bu sefer su sıkıntısından ötürü… ve yine Mısır’ı özlerler (20:1-5). Rab onlara su sağlar (20:6-13). Bu durumda Musa Tanrı’ya karşı suç işler (20:11-12) ve Rab, Harun’la birlikte ona, diyara giremeyeceklerini söyler. Bu kadar katı bir cezanın nedeni nedir? Nedeni bir bakıma imansızlıktır (Tanrı’nın dediği gibi bir defa vuracağına iki defa vuruyor; 20:11-12). Ama esas neden Musa’nın, Tanrı’ya izzet vereceğine, “biz su verelim mi?” diye kendini bu mucizenin kaynağı olarak göstermiş olmasıdır. Nitekim Rab onlara, “Beni takdis etmediniz” diyor (20:12,13).


Her günah sonsuz ölümü hak eder. Bu yönden ufak veya büyük günahlar diye bir ayrım yoktur. Ama imanlının Tanrı’yla olan ilişki ve hizmetini etkilemesi açısından her günah aynı değildir. İnsan gözünde en yüz kızartıcı günahlara bile, tövbe edildiğinde Tanrı merhamet gösterebilir.


Şikâyet bizi Tanrı’nın izzetine karşı günah işlemeye sürükler. Bu tür günahlar, bizi çaresi olmayan zarara uğratırlar. Rekabet, kıskançlık ve nankörlükten doğan günahlar bir an için eski doğamıza “rahatlık” veriyor olabilir, ama sonsuzluk için vicdan azabına neden olur! Ve kesinlikle ruhsal hizmeti aksatır (bkz. 12: 15). Halk şikâyet edip durdu, sonunda Tanrı’nın lütfunu reddetti ve vadedilen diyara giremedi.


Musa ve Harun, halktan bıkıp Tanrı buyruğu olmadan onlara öfke içinde “fırça çektiler” (“ey asiler” diye) ve kayaya iki kere vurdular. Sonunda bezginliklerinde Rab’be ait izzeti kendilerine mal ettiler. Bu yüzden de vadedilen diyara giremediler!


İsrailliler Kenan diyarına doğru ilerlerken birçok düşmanı bozguna uğratırlar: Kenanlılar, Amorlular, Başanlılar gibi. Fakat sürekli bir başka düşman tarafından kendileri yenilgiye sürüklenirler: ŞİKÂYET! Şikâyetin özü Rab’bin sağlayışına, bize çizdiği sınırlara ve yürüttüğü yolun en iyisi olduğuna güvenmemektir. Yani Aden bahçesindeki yılanın Tanrı sözüne karşı ektiği kuşku tohumudur. Tanrı çölde, şikayetleriyle isyan eden halkına, günahın bu özünü simgeleyen zehirli yılanlar gönderdi (21:4-9). Sonra halkının tövbe etmesi üzerine çarmıhı simgeleyen çok önemli bir araçla, bir sırık üzerine konulan tunçtan bir yılana bakmakla halkı ölümden kurtarır!


Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlunun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun” (Yu.3:14-15). Buradan çıkarı dersler şunlardır:


1. Günah bütün insanlığa ölüm getiren bir zehir gibidir. İnsan kendi çabalarıyla bundan kurtulamaz.

2. Tanrı bir kurtuluş yolu temin eder. Yukarı kaldırılan (çarmıhta ölüp dirilen) Mesih İsa!

3. “Panzehir” yine bir yılandır (!?). Yani “günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah yaptı” (2Ko.5:21).

4. Bu kurtuluş için tövbe etmek ve Kurtarıcının ölümüne imanla bakmak yeterlidir.


SAYILAR’da İsa Mesih’in şu üç resimle simgelenmekte olduğunu görüyoruz:




Bölüm 22-25. BEREKET VE LANET

Okunacak Ayetler: 22:1-35; ve 23 ile 24. Bölüm


İsrail’in Kenan’a doğru ilerlemesi üzerine putperest devletler ona karşı önlemler almaya çalışırlar. Tanrı halkını lanetlemesi için peygamber Balam kiralanır (22:1-24:25). Ne var ki Tanrı’nın kutsaması, lanetin bütün şimşeklerini püskürten KALKAN gibidir. Balam onları lanetleyeceğine İsrail’in görkemli geleceği ile ilgili uzun vadeli bir öngörüyü bildirir. Kimse Tanrı halkının üzerindeki Tanrısal bereketi lanetle bozamaz:


Allah’ın lanet etmediğine ben nasıl lanet edeyim? Rab’bin beddua etmediğine ben nasıl beddua edeyim? (...) O, (İsrail’i) mübarek kıldı ve ben geri çeviremem... Allah’ı Rab onunladır. Gerçekten Yakup’a (karşı işleyen) büyü veya İsrail’e (karşı işleyen) falcılık yoktur...” (23:8, 20-23). Rab’bin kutsaması Şeytan’ın bütün kötülüklerini geri çeviren bir kalkan gibidir.


İman ailesi, İbrahim’e verilen kutsama altındadır. Rab ona, “Seni lanetleyeni lanetleyeceğim” demişti (Yar.12:3). Tanrı, sözde tanrılar karşısında kendi gücünün herkesten üstün olduğunu ve İsrail’e verdiği bereket sözünün geri alınamayacağını gösterir. Onların ettikleri lanetler, halk için berekete dönüşür! Bununla birlikte:


Sonunda Balam (ve ona ücret verenler), İsrail’i lanetleyemeyince, karma evlilikleri teşvik ederek (imanlıyla imansız arasında) halkı bozar. Bu yüzden de ölür (25; 31:8,16).


Tanrı halkı düşmandan bir zarar görüyorsa, onun oyunlarına uyduğu içindir! Nitekim eşlerin etkisiyle İsrailliler putperestliğe düştüler (25. bölüm). Rab’bin bereketi, Tanrı Yasası’na karşı geldiğimizde bizi Şeytan’ın tuzaklarına düşmekten korumaz! Bu yüzden Şeytan’ın düzenlerini bilip karşı durmamız gerek (2Ko 2:10-11; Ef.6:10-20). İmanlılara karşı Şeytan’ın gücü lanet değil, günah ve yalanla yoldan saptırmaktır.


Yeni Antlaşma Balam’ın yöntemleri hakkında hepimizi uyarır: Rab’be hizmeti kazanç hırsıyla yapmamak ve imanlıları ahlaksızlığa itmemek konularında... (2Pe.2:15; Yah.11).


Ayrıca bu olayda, Tanrı’nın değişmeyen tasarısı ile ilgili olarak en az iki önemli ders alıyoruz:


a. Halkın isyanlarına rağmen Tanrı, onlar için beslediği karşılıksız sevgiyi vurguladı (23:21). Bu sabır Rab’bin vaatlerine ve değişmeyen özüne dayanıyordu. Bu yüzden hiçbir isyan, Tanrı’nın sonsuz bereketini silemez.


b. İsrail’den bir “YILDIZ” çıkacak (24:17); bu, Orta Doğu’da egemenlik süren bir kral olacaktır. Bu sözler, Mesih’le ilgili ilk peygamberliklerden biridir. İşte doğudan gelen yıldızbilimcilerin dikkate aldıkları peygamberlik budur.



Bölüm 26-30. SAYIM VE DEVİR

Okunacak Ayetler: 26:52-56: 27:18-23


26. bölümde yine bir sayım görüyoruz (26:1-65). İsrailliler ikinci defa, ikinci nesil olarak diyarın eşiğindedirler. Yeni bir sayım gerekmektedir. Böylece güçlerini ölçeceklerdi. İkinci nesle, genç bir önder gerektiği için Yeşu, Musa’nın halefi olarak atanır (27:12-13).


Yeşu, halkı yalnız askeri zafere ulaştırmakla kalmadı. Bundan daha önemlisi, halkın ruhsal sağlığını güçlendirecek biriydi. Onun bu başarısındaki sırrı neydi acaba? Tanrı’nın yetkisini kudretle kullanan kullar, önce nasıl, ne zaman ve kime itaat etmeleri gerektiğini öğrenen kişilerdir!


Ayrıca miras bölüşümünde kadınlara düşen pay (27:1-11) ve bazı bağışlar ile adaklara ilişkin kurallar da yer alır (28:1-30:16).




Bölüm 31-33. İLK ZAFERLER

Okunacak Ayetler: 33. Bölüm


Midyanlılara karşı kolay bir zafer kazanılır (31:1-54). Henüz vadedilen diyara tam girmemişlerdir. Ama Gad ve Ruben bu topraklarda kalmaya karar verir. Musa önce bunu bir isyan olarak değerlendirir. Ama onlar, diyarı fethetmek için savaşta diğer oymaklara yardım edeceklerine ilişkin söz verince durumu kabul eder. Böylece Gad, Ruben oymakları ve buna ek olarak Manaşe oymağının yarısı Ürdün’ün doğusuna yerleşir.


İlk yerleşenlerin neden Ürdün’ün öbür tarafına geçmedikleri tam olarak bilinmiyor. Onlar ilk ve en kolay payı aldılar. Ne var ki gelecekte, en açıkta kalanlar oldukları için düşman saldırılarına hep ilk onlar uğradı! İşte geçici bereketlerle yetinip kalıcı değerlerin peşinden gitmemenin tehlikesi budur.


SAYILAR 33. bölüm Kutsal Kitap’ın en acıklı bölümlerinden biridir. Ama aynı zaman hepimize ışık saçar. Acıklı, çünkü birkaç hatta sürmesi gereken yolculuğun neden 40 yıl boyunca çölde bitmeyen bir eziyete dönüştüğünü tekrar hatırlatır. Bizi aydınlatır, çünkü bütün bunların Tanrı’nın gözetiminde olup bittiğini ve batan dikenin Tanrısal terbiyeden kaynaklandığını gösterir (bkz. 2Ko.12:7). İlahi disiplin “amaçlı bir acıdır.” Tanrı bizi, itaatsizliklerimizin cezasız kalmasına izin vermeyecek kadar fazlasıyla sever.


İmanlıların disiplini konusunda şaşırtıcı olan şey, Tanrı yolunda yürüyenlerin, alçakgönüllülerin ve Tanrı sayanların acılara katlanması değildir. Şaşırtıcı olan şudur: bazıları acı çekmiyor, yani disiplin edilmiyorlar! İşte bu onları tedirgin etmelidir (bkz. İbr.12:5-8).



Bölüm 34-36. TOPRAĞIN BÖLÜŞÜLMESİ

Okunacak Ayetler: 34:1-15


Son bölümlerde geri kalan oymaklara dağıtılan toprak ve sığınak kentler ile ilgili bilgiler verilir (32:1-35:34). Ve son bir kez daha mirası tehlikede olan kadınlara seslenilir (36. bölüm).


Burada belirlenen sınırlara göre İsrailliler tüm toprağa yalnız Davut’un ve Süleyman’ın zamanında sahip olabildiler. Yani bundan yaklaşık 400 yıl sonra! Tanrı’nın kesin vaadi ile iman ve itaatle vaade sahipleniş arasında bazen büyük farklar olabilir. Değişen Tanrı’nın vaadi değil. Değişiklik getiren, Tanrı halkının O’nun yönlendirişlerine imanla uymamasıdır! Özellikle her adımı Rab’be danışarak atmak, imansızlarla ortaklıklar kurmamak ve evlilikler yapmamak konusunda O’nun sözüne hiç uymamışlar...


Stili ve konuların dağılımı, uzun sayım listeleri, karmaşık kuralları ve üzücü isyan olayları ile SAYILAR, birçok yönden şaşırtıcıdır. Ama bütün bunların günümüz için iki ana dersi çok önemlidir: 1) Rab verdiği sözü asla geri almaz, onu erteleyebilir, ama sonunda yerine getirir (23:19); ve 2) Yetkililere karşı işlenen günahlar Tanrı’ya karşı işlenir (16:11) ve sonunda ceza isyankârı bulur (32:23). SAYILAR ayrıca “Rab’bin izinde yetkin” olanların (14:24; 32:12) O’nu hoşnut ettiklerini ve mutlu olduklarını gösterir!


Sorular


1) “Nezir yemini” Levililerin hizmetinden ne açıdan farklıydı? Bizlere yönelik ruhsal dersleri nelerdir?


2) Şikayetlerin, ruhsal yaşamımıza getirdiği zararları örnekleyerek SAYILAR’daki iki isyan olayını değerlendiriniz.


3) Çöldeki olayla karşılaştırarak en az 15 satırlık bir yazıda Yuhanna 3:14-15’i kendi sözlerinizle anlatınız.