DÜNYANIN IŞIĞI

Yuhanna 8:1-30

1  İsa ise Zeytin Dağı'na gitti. 2  Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O'nun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı. 3-4  Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, ‹‹Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı›› dediler. 5  ‹‹Musa, Yasa'da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?›› 6  Bunları İsa'yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. 7  Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, ‹‹İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!›› dedi. 8  Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. 9  Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. 10  İsa doğrulup ona, ‹‹Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?›› diye sordu. 11  Kadın, ‹‹Hiçbiri, Efendim›› dedi. İsa, ‹‹Ben de seni yargılamıyorum›› dedi. ‹‹Git, artık bundan sonra günah işleme!›› 12  İsa yine halka seslenip şöyle dedi: ‹‹Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.›› 13  Ferisiler, ‹‹Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil›› dediler. 14  İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15  Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16  Yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17  Yasanızda da, ‹İki kişinin tanıklığı geçerlidir› diye yazılmıştır. 18  Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.›› 19  O zaman O'na, ‹‹Baban nerede?›› diye sordular. İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Siz ne beni tanırsınız, ne de Babam'ı. Beni tanısaydınız, Babam'ı da tanırdınız.›› 20  İsa bu sözleri tapınakta öğretirken, bağış toplanan yerde söyledi. Kimse O'nu yakalamadı. Çünkü saati henüz gelmemişti. 21  İsa yine onlara, ‹‹Ben gidiyorum. Beni arayacaksınız ve günahınızın içinde öleceksiniz. Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz›› dedi. 22  Yahudi yetkililer, ‹‹Yoksa kendini mi öldürecek?›› dediler. ‹‹Çünkü, ‹Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz› diyor.›› 23  İsa onlara, ‹‹Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım›› dedi. ‹‹Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim. 24  İşte bu nedenle size, ‹Günahlarınızın içinde öleceksiniz› dedim. Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz.›› 25  O'na, ‹‹Sen kimsin?›› diye sordular. İsa, ‹‹Başlangıçtan beri ne söyledimse, O'yum›› dedi. 26  ‹‹Sizinle ilgili söyleyecek ve sizleri yargılayacak çok şeyim var. Beni gönderen gerçektir. Ben O'ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.›› 27  İsa'nın kendilerine Baba'dan söz ettiğini anlamadılar. 28  Bu nedenle İsa şöyle dedi: ‹‹İnsanoğlu'nu yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Baba'nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız. 29  Beni gönderen benimledir, O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O'nu hoşnut edeni yaparım.›› 30  Bu sözler üzerine birçokları O'na iman etti.

AÇIKLAMA: Bu bölüm, İsa Mesih ile Yahudi yetkililer arasında geçen diyalogun devamıdır. Halkın çoğu Mesih’i çok seviyordu ama önderler ondan hoşlanmıyorlardı. Sebebi de oldukça açık; İsa’nın örneği ve öğretisi o kadar kutsaldı ki onlara gölge düşürüyordu. Mesih büyük bir spot ışığı gibi din bilginlerinin üzerine gelip ne kadar çürük olduklarını açığa vuruyordu, o yüzden İsa’dan nefret ediyorlardı (7:7). Benzer şekilde bugün de bir Nightclub’a girip birden ışıkları açarsak herkes bizi taşa tutar çünkü kimse yaptıklarının görünmesini istemez. Karanlığın hüküm sürdüğü yerde günah mantar gibi biter, ama Rab’bin ışığı doğduğu yerde Ruh’un ürünü çoğalır. İsa kendisini dinleyen herkesi ışıkta yaşamaya, kendisine iman edip kutsal bir yaşantıya çağırır ancak çoğu insan karanlığı daha çok sever çünkü yaptıklarından vazgeçmek istemiyorlar (3:19).

        Bölümün başında bunu örnekleyen çarpıcı bir sahneye tanık oluyoruz. Yahudi önderler zinada yakalanmış bir kadını sürükleyerek Mesih’in önüne getirirler. ‘Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı, sence ona ne yapmalıyız?’ diye sordular. Musa’nın Yasası’na göre böylesi bir kadın taşlanarak öldürülmeli. Onlar Mesih’in özellikle sevgi ilkesini sürekli vurguladığını bilerek bununla O’nu denemek istiyorlardı. Acaba, Yasa’yı çiğneyecek mi yoksa kadını taşlamalarına izin verecek mi? Bu sırada İsa eğilmiş toprakta parmağıyla bir şeyler yazıyordu. Ne yazdığını bilmiyoruz, ama önderlerin çok fazla üstelemelerinden dolayı kalkıp şöyle dedi: ‘İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!’ Herkes yerli yerinde donakaldı. Aslında Mesih kadının günahına odaklanmak yerine onların yüreklerine ışık tuttu. Çünkü kadın zinada yakalandığına göre onun bir partneri de olması gerekirdi. Kim bilir belki orada duran erkeklerin birçoğu o kadına varmışlardır bile. Ama nedense kadını suçlayanlar kendi günahlarını hiç fark etmeyip tüm suçu kadının üzerine attılar. İşte İsa bu korkunç ikiyüzlülüğü ortaya çıkarttı. Böylece en yaşlısından başlayarak hepsi oradan uzaklaşmaya başladı çünkü hiç biri suçsuz değildi. Aslında orada suçsuz olup da kadına taş atabilen biri vardı O da İsa Mesih. Ancak İsa kadını yargılamak yerine O’na bir şans daha tanımayı tercih etti. ‘Merhamet yargıya galip gelir’ (Yakup 2:13).

        Sonraki tartışmada yine İsa’yı yargıya tutuyorlar. İsa’nın ne yetkiyle öğrettiğini sorgulamaya çalışıyorlardı. Mesih öncellikle kendisi hakkında neredeyse hiç bir şey bilmediklerini belirtir. Sonra kendi tanıklığının yanı sıra Baba Tanrı’nın da kendisi için ettiği tanıklığı belirtir. Ancak gerçek anlamda Baba Tanrı’yı tanımadıkları için Oğlu İsa Mesih’i tam anlamıyla tanımaları olanaksızdı. İsa bir kere göklerden gelen Tanrı’nın Oğlu’dur, onu sorgulayan önderler ise sıradan insanlar o yüzden kendi menfaatleri doğrultusunda İsa’yı doğru düzgün değerlendirmeleri neredeyse imkânsızdı. Yine de ‘Sen kimsin?’ sorularına karşı İsa baştan beri beklenen Mesih ve Tanrı Oğlu olduğunu pek çok yönden kanıtladığını hatırlatır. Günün sonunda İsa’nın ne için geldiğini anlamak istemediklerinden dolayı O’nun kim olduğunu çözemeyeceklerini belirtir. İşte karanlık ile ışık arasındaki uçurum. İsa Mesih dünyanın ışığı olarak dünyaya indi ancak dünyada ve hayatımızda karanlık hüküm sürüyor. Işığa gelmek başta çok zor çünkü her tarafımız gözüküyor, tüm pisliklerimiz ortada. Ancak kadının yaptığı gibi Mesih’in önde eğilip günahlarımızı itiraf ederek iman edersek yepyeni bir hayata kavuşabiliriz. Artık ışıktan korkup çekinmeyeceğiz, aksine Rab’bin yetkisiyle karanlığı bertaraf etmek için uğraşacağız (Efesliler 5:1-10).
 

GERÇEK ÖZGÜRLÜK

Yuhanna 8:31-59

31-32  İsa kendisine iman etmiş olan Yahudiler'e, ‹‹Eğer benim söme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak›› dedi. 33  ‹‹Biz İbrahim'in soyundanız›› diye karşılık verdiler, ‹‹Hiçbir zaman kimseye kölelik etmedik. Nasıl oluyor da sen, ‹Özgür olacaksınız› diyorsun?›› 34  İsa, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir›› dedi. 35  ‹‹Köle ev halkının sürekli bir üyesi değildir, ama oğul sürekli üyesidir. 36  Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz. 37  İbrahim'in soyundan olduğunuzu biliyorum. Yine de beni öldürmek istiyorsunuz. Çünkü yüreğinizde sözüme yer vermiyorsunuz. 38  Ben Babam'ın yanında gördüklerimi söylüyorum, siz de babanızdan işittiklerinizi yapıyorsunuz.›› 39  ‹‹Bizim babamız İbrahim'dir›› diye karşılık verdiler. İsa, ‹‹İbrahim'in çocukları olsaydınız, İbrahim'in yaptıklarını yapardınız›› dedi. 40  ‹‹Ama şimdi beni -Tanrı'dan işittiği gerçeği sizlere bildireni- öldürmek istiyorsunuz. İbrahim bunu yapmadı. 41  Siz babanızın yaptıklarını yapıyorsunuz.›› ‹‹Biz zinadan doğmadık. Bir tek Babamız var, o da Tanrı'dır›› dediler. 42  İsa, ‹‹Tanrı Babanız olsaydı, beni severdiniz›› dedi. ‹‹Çünkü ben Tanrı'dan çıkıp geldim. Kendiliğimden gelmedim, beni O gönderdi. 43  Söylediklerimi neden anlamıyorsunuz? Benim sözümü dinlemeye dayanamıyorsunuz da ondan. 44  Siz babanız İblis'tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek istiyorsunuz. O başlangıçtan beri katildi. Gerçeğe bağlı kalmadı. Çünkü onda gerçek yoktur. Yalan söylemesi doğaldır. Çünkü o yalancıdır ve yalanın babasıdır. 45  Ama ben gerçeği söylüyorum. İşte bunun için bana iman etmiyorsunuz. 46  Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz? 47  Tanrı'dan olan, Tanrı'nın sözlerini dinler. İşte siz Tanrı'dan olmadığınız için dinlemiyorsunuz.›› 48  Yahudiler O'na şu karşılığı verdiler: ‹‹ ‹Sen, cin çarpmış bir Samiriyeli'sin› demekte haklı değil miyiz?›› 49  İsa, ‹‹Beni cin çarpmadı›› dedi. ‹‹Ben Babam'ı onurlandırıyorum, ama siz beni aşağılıyorsunuz. 50  Ben kendimi yüceltmek istemiyorum, ama bunu isteyen ve yargılayan biri vardır. 51  doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sözüme uyarsa, ölümü asla görmeyecektir.›› 52  Yahudiler, ‹‹Seni cin çarptığını şimdi anlıyoruz›› dediler. ‹‹İbrahim öldü, peygamberler de öldü. Oysa sen, ‹Bir kimse sözüme uyarsa, ölümü asla tatmayacaktır› diyorsun. 53  Yoksa sen babamız İbrahim'den üstün müsün? O öldü, peygamberler de öldü. Sen kendini kim sanıyorsun?›› 54  İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Eğer ben kendimi yüceltirsem, yüceliğim hiçtir. Beni yücelten, ‹Tanrımız› diye çağırdığınız Babam'dır. 55  Siz O'nu tanımıyorsunuz, ama ben tanıyorum. O'nu tanımadığımı söylersem, sizin gibi yalancı olurum. Ama ben O'nu tanıyor ve sözüne uyuyorum. 56  Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi.›› 57  Yahudiler, ‹‹Sen daha elli yaşında bile değilsin. İbrahim'i de mi gördün?›› dediler. 58  İsa, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım›› dedi. 59  O zaman İsa'yı taşlamak için yerden taş aldılar, ama O gizlenip tapınaktan çıktı.

AÇIKLAMA: Gerçek ve özgürlük, dünyada insanların en çok aradığı iki şey. Onlara nasıl kavuşabiliriz? Mesih bu bölümde yolu tarif ediyor. Buraya kadar Mesih’in din bilginleriyle kimliğiyle ilgili tartıştıklarını gördük. Şimdiyse İsa sadece kendi ilahi kimliğini değil onların da esas kimliğini açık bir şekilde ifşa eder. İlk önce şu önemli sözlerle başlar: ‘Eğer benim söme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak.’ Burada paralel iki cümle var, yani ikisi aynı anlamı başka sözlerle ifade ediyor. Gerçeği bilmek ve böylece özgür olmak ne demek? Rab’bin Sözüne uymak ve Mesih’in ardından yürümek demektir. Peki, İsa bu bölüm boyunca hangi ‘Gerçek’ten bahsediyor? Daha önce 8:26da İsa ‘Beni gönderen Gerçektir’ dedi. Bu anlamda Gerçeği bilmek, gerçek anlamda Baba Tanrı’yı tanımak demektir. Göksel Baba’yı tanımak gönderdiği Oğlu İsa Mesih’i tanımakla olur. Sonuç olarak Tanrı’yı tanımak için Mesih’e inanmak ve yolunda ilerlemek gerek, işte o zaman gerçek anlamda özgür oluruz. Başka türlü sabit fikirlerimizden vazgeçip Tanrı’nın gerçeklerine açık olmadığımız sürece özgür olamayız.

Peki, neden özgür olmamız gerek? Yahudiler de bu söze takıldılar. Mesih ise ruhsal bir kölelikten söz ettiğini belirtir: ‘Günah işleyen herkes günahın kölesidir.’ İnsanlar günaha teslim oldukça aslında ona daha çok bağlanmış oluyor, köle gibi yaşıyorlar. Aksine bir tek hiç günah işlemeyen İsa gerçek anlamda özgürdü. O yüzden Yahudiler’e şöyle dedi: ‘Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz.’ Ama dikkat edersek burada bahsettiği özgürlük canın ne istediğini yapmak değil, Mesih’in sözüne uymak demek. ‘Özgürlük’ deyince insanlar egolarını bir anlık tatmin eden şeyleri akla getirir, oysaki bu yine bir tür köleliktir. Gerçek özgürlük günahlı egomuzdan da kurtulmak ve Tanrı’nın istediği hayata erişmek demektir. Yine Yahudiler Mesih’in bu sözlerinden hoşlanmadılar: ‘Bizim babamız İbrahim’dir’ diye karşılık verdiler. Kendilerine bu ‘köle’ sözünü yakıştıramıyorlardı. Ancak Mesih İbrahim’in gerçek anlamda ruhsal çocukları olsaydılar kendisine inanacaklarını belirtir. Yine de Yahudiler bunu kabul etmeyip ‘Biz zinadan doğmadık’ diyerek bakireden doğan İsa’ya hakaret ettiler. Mesih ise neden kendisine bu kadar büyük bir antipati beslediklerini izah eder, çünkü Baba Tanrı’yı tanımıyorlardı. Aksine gerçek babaları olan İblis’e uyuyorlardı. Yahudiler ne anlamda İblis’in çocukları sayılır? İblis’in arzularına uydukça karanlığın egemenliğini pekiştirmiş oluyorlar. Aslında Tanrı’nın Mesih’teki gerçeğine karşı gelen tüm herkes için bu itham geçerlidir. İblis Yalanın Babasıdır, baştan beri yalan söyleyerek atalarımızı Tanrı’dan kopartan odur. Tanrı ise gerçeğin ta kendisidir. Böylece insanlar ya gerçeğe uyarak Tanrı’dan yanadırlar ya da yalana uyarak İblis’ten yanadırlar, ortası yoktur.

Mesih’in bu çetin sözleri üzerinde Yahudiler iyice köpürdüler, ‘Sen, cin çarpmış bir Samiriyeli’sin’ dediler. İsa yine sakin bir şekilde ancak gerçekleri konuştuğunu belirtir. Kendisine inanan herkes günahın nihai sonucu olan sonsuz ölümden kurtulacağını da söyler. Buna hiç inanmayan Yahudiler İsa’yı aşağılamaya devam ederler. Mesih’in ataları İbrahim’den daha üstün olmadığını söyleyerek ‘Sen kendini kim sanıyorsun?’ diye sordular. Yine Mesih kendi kendini yüceltmediğini belirterek Baba Tanrı’nın gerçeğine göre hareket ettiğini izah etmeye çalışır. İbrahim’e gelince, ‘İbrahim günümü göreceği için sevinçle coşmuştu. Gördü ve sevindi’ der. Bu ne demekti? Aslında Eski Antlama’ya baktığımızda Mesih’in ‘Rab’bin Meleği’ kılığında zaman zaman göründüğünü fark ediyoruz. İbrahim’in karşısına da birçok defa bu şekilde çıktığını biliyoruz (Yaratılış 15., 18. ve 22. bölümleri). Yahudiler İsa’nın bu sözüne çok şaşırdılar çünkü İbrahim onlardan yaklaşık 2000 sene önce yaşadı. Ancak Mesih daha da şaşırtıcı bir cümle kurar: ‘İbrahim doğmadan önce ben varım.’ Bu sözün ancak iki anlamı olabilir. Ya İsa neden bahsettiğini bilmiyordu, yalan söylüyordu, delirmişti, ya da İsa gerçekten Tanrı’dır. ‘İbrahim’den önce ben varım’ demek, ‘ezelden beri ben varım’ demek ki bu itham yalnızca Tanrı’ya özgüdür. Yahudiler de bu sözün ne anlama geldiğini gayet iyi anladılar ki İsa’yı taşlamak için yerden taş aldılar. Kısacası İsa kendi ilahi kimliğini oldukça açık bir şekilde sergiledi aynı zamanda Yahudiler’le birlikte kendisine inanmayanların şeytani kimliğini de belirtmiş oldu. Sonuç olarak aradığımız özgürlüğe kavuşmak için Gerçek olan Tanrı’ya inanmalıyız. Tanrı’nın ‘Gerçeği’ de İsa Mesih’tir. İsa’nın ilahi kimliğini kabul etmeden Tanrı’nın vaat ettiği özgürlüğe kavuşmamız mümkün değil.
 

RUHSAL KÖRLÜK

Yuhanna 9:1-41

1  İsa yolda giderken doğuştan kör bir adam gördü. 2  Öğrencileri İsa'ya, ‹‹Rabbî, kim günah işledi de bu adam kör doğdu? Kendisi mi, yoksa annesi babası mı?›› diye sordular. 3  İsa şu yanıtı verdi: ‹‹Ne kendisi, ne de annesi babası günah işledi. Tanrı'nın işleri onun yaşamında görülsün diye kör doğdu. 4  Beni gönderenin işlerini vakit daha gündüzken yapmalıyız. Gece geliyor, o zaman kimse çalışamaz. 5  Dünyada olduğum sürece dünyanın ışığı Ben'im.›› 6  Bu sözleri söyledikten sonra yere tükürdü, tükürükle çamur yaptı ve çamuru adamın gözlerine sürdü. 7  Adama, ‹‹Git, Şiloah Havuzu'nda yıkan›› dedi. Şiloah, gönderilmiş anlamına gelir. Adam gidip yıkandı, gözleri açılmış olarak döndü. 8  Komşuları ve onu daha önce dilenirken görenler, ‹‹Oturup dilenen adam değil mi bu?›› dediler. 9  Kimi, ‹‹Evet, odur›› dedi, kimi de ‹‹Hayır, ama ona benziyor›› dedi. Kendisi ise, ‹‹Ben oyum›› dedi. 10  ‹‹Öyleyse, gözlerin nasıl açıldı?›› diye sordular. 11  O da şöyle yanıt verdi: ‹‹İsa adındaki adam çamur yapıp gözlerime sürdü ve bana, ‹Şiloah'a git, yıkan› dedi. Ben de gidip yıkandım ve gözlerim açıldı.›› 12  Ona, ‹‹Nerede O?›› diye sordular. ‹‹Bilmiyorum›› dedi. 13  Eskiden kör olan adamı Ferisiler'in yanına götürdüler. 14  İsa'nın çamur yapıp adamın gözlerini açtığı gün Şabat Günü'ydü. 15  Bu nedenle Ferisiler de adama gözlerinin nasıl açıldığını sordular. O da, ‹‹İsa gözlerime çamur sürdü, yıkandım ve şimdi görüyorum›› dedi. 16  Bunun üzerine Ferisiler'in bazıları, ‹‹Bu adam Tanrı'dan değildir›› dediler. ‹‹Çünkü Şabat Günü'nü tutmuyor.›› Ama başkaları, ‹‹Günahkâr bir adam nasıl bu tür belirtiler gerçekleştirebilir?›› dediler. Böylece aralarında ayrılık doğdu. 17  Eskiden kör olan adama yine sordular: ‹‹Senin gözlerini açtığına göre, O'nun hakkında sen ne diyorsun?›› Adam, ‹‹O bir peygamberdir›› dedi. 18  Yahudi yetkililer, gözleri açılan adamın annesiyle babasını çağırmadan onun daha önce kör olduğuna ve gözlerinin açıldığına inanmadılar. 19  Onlara, ‹‹Kör doğdu dediğiniz oğlunuz bu mu? Peki, şimdi nasıl görüyor?›› diye sordular. 20  Adamın annesiyle babası şu karşılığı verdiler: ‹‹Bunun bizim oğlumuz olduğunu ve kör doğduğunu biliyoruz. 21  Ama şimdi nasıl gördüğünü, gözlerini kimin açtığını bilmiyoruz, ona sorun. Ergin yaştadır, kendisi için kendisi konuşsun.›› 22  Yahudi yetkililerden korktukları için böyle konuştular. Çünkü yetkililer, İsa'nın Mesih olduğunu açıkça söyleyeni havra dışı etmek için aralarında sözbirliği etmişlerdi. 23  Bundan dolayı adamın annesiyle babası, ‹‹Ergin yaştadır, ona sorun›› dediler. 24  Eskiden kör olan adamı ikinci kez çağırıp, ‹‹Tanrı hakkı için doğruyu söyle›› dediler, ‹‹Biz bu adamın günahkâr olduğunu biliyoruz.›› 25  O da şöyle yanıt verdi: ‹‹O'nun günahkâr olup olmadığını bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, kördüm, şimdi görüyorum.›› 26  O zaman ona, ‹‹Sana ne yaptı? Gözlerini nasıl açtı?›› dediler. 27  Onlara, ‹‹Size demin söyledim, ama dinlemediniz›› dedi. ‹‹Niçin yeniden işitmek istiyorsunuz? Yoksa siz de mi O'nun öğrencileri olmak niyetindesiniz?›› 28  Adama söverek, ‹‹O'nun öğrencisi sensin!›› dediler. ‹‹Biz Musa'nın öğrencileriyiz. 29  Tanrı'nın Musa'yla konuştuğunu biliyoruz. Ama bu adamın nereden geldiğini bilmiyoruz.›› 30  Adam onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Şaşılacak şey! O'nun nereden geldiğini bilmiyorsunuz, ama gözlerimi O açtı. 31  Tanrı'nın, günahkârları dinlemediğini biliriz. Ama Tanrı, kendisine tapan ve isteğini yerine getiren kişiyi dinler. 32  Dünya var olalı, bir kimsenin doğuştan kör olan birinin gözlerini açtığı duyulmamıştır. 33  Bu adam Tanrı'dan olmasaydı, hiçbir şey yapamazdı.›› 34  Onlar buna karşılık, ‹‹Tamamen günah içinde doğdun, sen mi bize ders vereceksin?›› diyerek onu dışarı attılar. 35  İsa adamı kovduklarını duydu. Onu bularak, ‹‹Sen İnsanoğlu'na iman ediyor musun?›› diye sordu. 36  Adam şu yanıtı verdi: ‹‹Efendim, O kimdir? Söyle de kendisine iman edeyim.›› 37  İsa, ‹‹O'nu gördün. Şimdi seninle konuşan O'dur›› dedi. 38  Adam, ‹‹Rab, iman ediyorum!›› diyerek İsa'ya tapındı. 39  İsa, ‹‹Görmeyenler görsün, görenler kör olsun diye yargıçlık etmek üzere bu dünyaya geldim›› dedi. 40  O'nun yanında bulunan bazı Ferisiler bu sözleri işitince, ‹‹Yoksa biz de mi körüz?›› diye sordular. 41  İsa, ‹‹Kör olsaydınız günahınız olmazdı›› dedi, ‹‹Ama şimdi, ‹Görüyoruz› dediğiniz için günahınız duruyor.››

AÇIKLAMA: Daha önce Mesih ‘Ben dünyanın ışığıyım! Benim ardımdan gelen asla karanlıkta yürümez’ demişti (8:12). Aslında kitabın başından beri İsa Mesih’in bu özelliği vurgulandı (1:5,9). Ne var ki Yahudi din bilginleri ışığa gelmeyip karanlıkta kalmayı yeğliyor. Ama neden? Bu bölümde karşılaştığımız kör adam parmağını tam üstüne basıyor. Şimdi, yolun başında kör bir dilenci gördüğümüzde genellikle ne düşünürüz? Yazık, zavallı, gariban, acaba ne yapmış da böyle bir hale geldi? Mesih’in havarileri de benzer şekilde düşünüyorlardı: Acaba adamın günahı nedir? Yoksa annesi babası ne kötülük yapmışlar acaba? Daha sonra din bilginlerinin de aynı şekilde düşündüklerini görüyoruz (9:34). Peki, günahtan dolayı kötülük başımıza gelebilir mi? Kesinlikle. Ancak bu demek değil ki her bela belirli bir günahtan kaynaklanıyordur. Peygamber Eyüp’ün hayatında buna çok net bir biçimde şahit oluyoruz. İsa Mesih de burada adamın yaşadığı sıkıntıyı kimsenin günahına bağlamıyor. Aksine adamın yaşadığı bu zorluğun Tanrı’nın adını yüceltmeye yarayacağını belirtir. İsa Mesih kutsal ışığını bu adamın hayatında yansıtarak etrafındaki karanlığı aydınlatacaktır. Ardından İsa kör adamın gözlerine çamur sürer ve Şiloah Havuzu’na gönderir. Yıkandıktan sonra adamın gözleri sapasağlam oluyor. Böylece onu gören herkes şaşakalıyor ve herkes ‘o dilenci sen misin?’ diye soruyor. Daha sonra İsa’nın onu iyileştirdiğini öğrenince dilenci adamı din bilginleri karşısına çıkartıyorlar.

        Daha önce gördüğümüz gibi Mesih’in yaptığı mucizeler çoğu zaman büyük bir olaya sahne oluyordu. Neden? Yine, daha önce gördüğümüz gibi, özellikle Şabat Gününde insanlara şifa vererek Mesih din bilginlerinin tutarsızlıklarını açığa vuruyordu. Şimdi toplum önderleri dilenci adamı karşılarına aldılar ve hayatında ilk defa gören adamı tebrik etmek yerine onu derhal sorguya çekmeye başlarlar. Neye uğradığına şaşıran adam son derece masum bir tutumla sorularını cevaplamaya çalışır ama Ferisiler daha da kızıyorlar. Sonra anne babasını çağırtıp eskiden kör olan dilenci adamın gerçekten oğulları olup olmadığını soruştururlar. Onlar oğullarını tanıyorlar ancak korkudan iyi veya bir yorum yapmak istemiyorlar. Böylece Ferisiler eskiden kör olan adamı İsa’nın günahkâr biri olduğuna ilişkin ikna etmeye çalışırlar. Şaşkın adam yine de harika bir cevap verir: ‘Onun günahkâr olup olmadığını bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, kördüm, şimdi görüyorum!’ Din bilginleri daha fazla üstüne gelince, dilenci adam bu defa onları şaşırtır. Eskiden kör olan adam kendisine şifa veren İsa’nın günahkâr bir adam olmasının imkânsız olduğunu belirtir çünkü öyle olsaydı Tanrı aracılığıyla böyle mucizeler yapmazdı. Aynı zamanda din bilginlerinin İsa gibi harikalar yapan bu adamın hakkında bu kadar az bilgi sahibi olmalarına şaşırdığını belirtir. Özet olarak İsa için şunu söyler: ‘Bu adam Tanrı’dan olmasaydı, hiç bir şey yapamazdı.’ Tabi bu son sözü din bilginlerinin hiç hoşlarına gitmedi ve onu dışarı kovdular.

        Bu sırada İsa kovulan dilenciyi bulur ve ona ‘İnsanoğluna inanıyor musun?’ diye sorar. Bu ara ‘İnsanoğlu’ beklenen büyük kral ve dünyanın son egemeni Mesih için kod bir isimdi (bkz. Daniel 7). Eskiden kör olan adam olumlu karşılık vererek inanmak istediğini belirtince İsa, ‘Şimdi seninle konuşan O’dur!’ der. Adam derhal yere eğilip ‘Rab, iman ediyorum’ diyerek İsa Mesih’e tapınır. Ardından İsa ironik bir şey belirtir: ‘Görmeyenler görsün, görenler kör olsun diye yargıçlık etmek üzere bu dünyaya geldim.’ Bunu duyan bazı Ferisi, ‘Yoksa biz de mi körüz?’ diye sorarlar. Evet! Neticede zavallı kör bir dilencinin anladığını din bilginleri hiç anlayamadılar. Aslında asırlar önce Peygamber Yeşaya beklenen Mesih’in uluslara ışık olup körlerin gözlerini açacağını belirtti (Yeşaya 42:6-7, 61:1-3). Ne yazık ki bugün de çoğu insanların gözleri kör edilmiştir. Ama bu gariban dilenciyi kullanan Rab bizi de kullanarak müjdenin ışığıyla onları aydınlatabilir (2.Korintliler 4:4-6).
 

İYİ ÇOBAN

Yuhanna 10:1-42

1  ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, koyun ağılına kapıdan girmeyip başka yoldan giren kişi hırsız ve hayduttur. 2  Kapıdan giren ise koyunların çobanıdır. 3  Kapıyı bekleyen ona kapıyı açar. Koyunlar çobanın sesini işitirler, o da kendi koyunlarını adlarıyla çağırır ve onları dışarı götürür. 4  Kendi koyunlarının hepsini dışarı çıkarınca önlerinden gider, koyunlar da onu izler. Çünkü onun sesini tanırlar. 5  Bir yabancının peşinden gitmezler, ondan kaçarlar. Çünkü yabancıların sesini tanımazlar.›› 6  İsa onlara bu örneği anlattıysa da, ne demek istediğini anlamadılar. 7  Bunun için İsa yine, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim›› dedi, ‹‹Ben koyunların kapısıyım. 8  Benden önce gelenlerin hepsi hırsız ve hayduttu, ama koyunlar onları dinlemedi. 9  Kapı Ben'im. Bir kimse benim aracılığımla içeri girerse kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur. 10  Hırsız ancak çalıp öldürmek ve yok etmek için gelir. Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim. 11  Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. 12  Koyunların çobanı ve sahibi olmayan ücretli adam, kurdun geldiğini görünce koyunları bırakıp kaçar. Kurt da onları kapar ve dağıtır. 13  Adam kaçar. Çünkü ücretlidir ve koyunlar için kaygı duymaz. 14-15  Ben iyi çobanım. Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı, ben de Baba'yı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanır. Ben koyunlarımın uğruna canımı veririm. 16  Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var. Onları da getirmeliyim. Benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak. 17  Canımı, tekrar geri almak üzere veririm. Bunun için Baba beni sever. 18  Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm. Onu vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var. Bu buyruğu Babam'dan aldım.›› 19  Bu sözlerden dolayı Yahudiler arasında yine ayrılık doğdu. 20  Birçoğu, ‹‹O'nu cin çarpmış, delidir. Niçin O'nu dinliyorsunuz?›› diyordu. 21  Başkaları ise, ‹‹Bunlar, cin çarpmış bir adamın sözleri değil›› dediler. ‹‹Cin, körlerin gözlerini açabilir mi?›› 22  O sırada Yeruşalim'de Tapınağın Açılışını Anma Bayramı kutlanıyordu. Mevsim kıştı. 23  İsa tapınağın avlusunda, Süleyman'ın Eyvanı'nda yürüyordu. 24  Yahudi yetkililer O'nun çevresini sararak, ‹‹Bizi daha ne kadar zaman kuşkuda bırakacaksın?›› dediler. ‹‹Eğer Mesih isen, bize açıkça söyle.›› 25  İsa onlara şu karşılığı verdi: ‹‹Size söyledim, ama iman etmiyorsunuz. Babam'ın adıyla yaptığım işler bana tanıklık ediyor. 26  Ama siz iman etmiyorsunuz. Çünkü benim koyunlarımdan değilsiniz. 27  Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. 28  Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. 29  Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba'nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez. 30  Ben ve Baba biriz.›› 31  Yahudi yetkililer O'nu taşlamak için yerden yine taş aldılar. 32  İsa onlara, ‹‹Size Baba'dan kaynaklanan birçok iyi işler gösterdim›› dedi. ‹‹Bu işlerden hangisi için beni taşlıyorsunuz?›› 33  Şöyle yanıt verdiler: ‹‹Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun.›› 34  İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Yasanızda, ‹Siz ilahlarsınız, dedim› diye yazılı değil mi? 35  Tanrı, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez. 36  Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öyleyse ‹Tanrı'nın Oğlu'yum› dediğim için bana nasıl ‹Küfür ediyorsun› dersiniz? 37  Eğer Babam'ın işlerini yapmıyorsam, bana iman etmeyin. 38  Ama yapıyorsam, bana iman etmeseniz bile, yaptığım işlere iman edin. Öyle ki, Baba'nın bende, benim de Baba'da olduğumu bilesiniz ve anlayasınız.›› 39  O'nu yine yakalamaya çalıştılarsa da, ellerinden sıyrılıp kurtuldu. 40  Tekrar Şeria Irmağı'nın karşı yakasına, Yahya'nın başlangıçta vaftiz ettiği yere gitti ve orada kaldı. 41  Birçokları, ‹‹Yahya hiç mucize yapmadı, ama bu adam için söylediklerinin hepsi doğru çıktı›› diyerek İsa'ya geldiler. 42  Ve orada birçokları O'na iman etti.

AÇIKLAMA: Bir önceki bölümde İsa din bilginleriyle yine çatıştı. Onlar iyileştirdiği kör adamla sevinmek yerine Mesih’i yargılamak için fırsat kolluyorlardı. Peki, neden yaptığı bunca mucizeye rağmen din bilginleri İsa’yı kabul etmiyorlardı? Burada Mesih çobanlık örneğine başvurarak buna net bir cevap veriyor. Kendisine karşı gelen Ferisileri koyun çalmaya çalışan haydutlara benzetir. Ancak sürünün gerçek çobanı koyunları kendi menfaati doğrultusunda harcamaz. İyi çoban sürüyü güzel yerlere götürür, otlatır ve geceleyin ağıla getirir. Hırsızlar ise kapıdan değil başka yoldan ağıla girer ve koyunları kapmaya çalışırlar. Neden çünkü normal şartlarda koyunlar bu sahtekârların peşinde gitmezler. Koyunlar gerçek çobanın sesini dinlerler ve ardından giderler. İşte bu benzetmede iyi çoban İsa Mesih’in kendisidir. Aynı zamanda ağıla giren kapıyı da temsil eder. Ferisiler ve diğer din bilginleri ise halkı kendi peşlerine takıp onları kendi çıkarları için kullanmaya çalışanlardır. İsa Mesih kendini değil halkın kurtuluşu için uğraşıyordu. İsa çalmak için değil insanlar bol yaşama sahip olsunlar diye geldi. Mesih koyunları kesmek için değil, kendini kurban olarak sunmak için geldi. Ferisiler ise ücretli çobanlar gibi koyunlara hiç yürek taşımıyorlardı, bir tek kendi menfaatlerini düşünüyorlardı.

        Mesih’in burada başvurduğu iyi çoban benzetmesi aslında çok derin bir mevzuydu. Çünkü çok eskiden beri Peygamber Davut Tanrı’yı iyi çoban olarak tasvir etti (Mezmur 23). Benzer şekilde Peygamber Zekeriya gelecek Mesih’i iyi çoban olarak betimledi (Zekeriya 11:7-17). İlginç tarafı aynı bölümün ilerisinde Zekeriya iyi çobana karşı çıkacak sahte çobanlardan da söz etti. Hatta Mesih’in 30 gümüş karşılığında ihanete uğrayacağından da söz eder. Dolayısıyla İsa’nın burada iyi çoban benzetmesine başvurması hiç de tesadüf değildi. Yuhanna kitabına dönünce ilerleyen ayetlerde İsa koyunları uğruna canını vereceğini söyler. Ancak bunu sadece oradaki Yahudi sürü için değil ‘ağıldan olmayan’ yani diğer uluslardan kendisine iman edecek tüm herkes için yapacağını belirtir. Amacı sesini işitenleri tek bir çobanın değneği altında tek bir sürü olarak birleştirmek (Efesliler 2:11-22). Yine de canını verirken bunu kendi rızasıyla ve de geri almak üzere yaptığını vurgular. Bununla Mesih kimsenin onu bu konuda zorlamadığını belirtmek istiyordur. İyi çoban olarak İsa koyunlarını gerçekten seviyor ve onlar için canını seve seve veriyor. Daha sonra yine kendisine soru yönelten Ferisilere Mesih kendisini neden kabul etmediklerini söyler. Kısacası, İsa Tanrı’nın gerçek sürüsünden olmadıklarını belirtir. Çünkü gerçek koyunlar iyi çobanın sesini işitir ve sadık bir şekilde ardından gider. Onları tek tek tanıyan çoban da onları koruması altında tutar ve her birine sonsuz yaşam bağışlar. Tüm bu sözlerden bir yandan İsa’nın insanlara taşıdığı büyük yüreği görebiliyoruz. Öbür yandan İblis’e çalışan dindarların yalnızca kendi kendilerine çabaladıklarını fark ediyoruz.  Günümüzde durum pek değişmedi.

        Sohbetin sonuna doğru İsa çok önemli ve de çok tartışılacak bir cümle kurar: ‘Ben ve Baba biriz!’ Bununla ne demek istedi acaba? Önceki ayetlere baktığımızda kendisine ait koyunları korumak için Baba Tanrı’yla iş birliği yaptığını görüyoruz. Ayrıca bu sözü söyler söylemez Yahudiler’in kendini Tanrı’yla eşit kıldı diye İsa’yı taşlamak istediklerini görüyoruz. Onlar Mesih’in bu sözle ne demek istediğini gayet iyi anladılar. İsa Mesih açık bir şekilde Tanrı olduğunu ifade etmişti. Baba’dan ayrı olduğunu belirtmekle beraber O’nunla eşit bir konuma sahip olduğunu söylüyor. Bunu duyan Yahudiler için bu iddialı sözü küfür sayılıyordu. İsa Mesih ise 82. Mezmura başvurarak bir insana tanrısal bir nitelik atfetmenin pek anormal olmadığını hatırlatır. Oradaki ayetlerde önder konumunda olanlara ‘Siz ilahlarsınız’ sözü geçiyor. Ayrıca Mesih Tanrı Sözü’nün geçerliliğini asla yitirmediğini de hatırlatır. Yine de bu sözle ne demek istedi acaba? Anlaşılan İsa insanın Tanrı’nın benzerliğinde yaratıldığını hatırlatarak, Tanrı’nın insan kılığına girmesinin sandıkları kadar anormal bir şey olmadığını göstermeye çalışır. Çünkü şimdiki insan günaha esir olmasına rağmen yaratılışı itibariyle ilahi birçok nitelik barındırmaktadır. Mesih ise günahsız bir insan olarak Tanrı’yı tam tamına yansıtıyordu. Nitekim Oğul insan olmadan önce zaten Tanrı’ydı (Yuhanna 1:1). Yahudiler tabi bunu anlamadıkları için onu öldürmek istediler o yüzden İsa oradan uzaklaştı. Ancak mesajı çok net ve açıktı: insanlar için canını veren iyi çoban Mesih ve çok eskiden beri tüm herkesi kollayan iyi çoban Baba, aynı Tanrıdırlar.

DİRİLİŞ VE YAŞAM BENİM

Yuhanna 11:1-57

1  Meryem ile kızkardeşi Marta'nın köyü olan Beytanya'dan Lazar adında bir adam hastalanmıştı. 2  Meryem, Rab'be güzel kokulu yağ sürüp saçlarıyla O'nun ayaklarını silen kadındı. Hasta Lazar ise Meryem'in kardeşiydi. 3  İki kızkardeş İsa'ya, ‹‹Rab, sevdiğin kişi hasta›› diye haber gönderdiler. 4  İsa bunu işitince, ‹‹Bu hastalık ölümle sonuçlanmayacak; Tanrı'nın yüceliğine, Tanrı Oğlu'nun yüceltilmesine hizmet edecek›› dedi. 5  İsa Marta'yı, kızkardeşini ve Lazar'ı severdi. 6-7  Bu nedenle, Lazar'ın hasta olduğunu duyunca bulunduğu yerde iki gün daha kaldıktan sonra öğrencilere, ‹‹Yahudiye'ye dönelim›› dedi. 8  Öğrenciler, ‹‹Rabbî›› dediler, ‹‹Yahudi yetkililer demin seni taşlamaya kalkıştılar. Yine oraya mı gidiyorsun?›› 9  İsa şu karşılığı verdi: ‹‹Günün on iki saati yok mu? Gündüz yürüyen sendelemez. Çünkü bu dünyanın ışığını görür. 10  Oysa gece yürüyen sendeler. Çünkü kendisinde ışık yoktur.›› 11  Bu sözleri söyledikten sonra, ‹‹Dostumuz Lazar uyudu›› diye ekledi, ‹‹Onu uyandırmaya gidiyorum.›› 12  Öğrenciler, ‹‹Ya Rab›› dediler, ‹‹Uyuduysa iyileşecektir.›› 13  İsa Lazar'ın ölümünden söz ediyordu, ama onlar olağan uykudan söz ettiğini sanmışlardı. 14  Bunun üzerine İsa açıkça, ‹‹Lazar öldü›› dedi. 15  ‹‹İman edesiniz diye, orada bulunmadığıma sizin için seviniyorum. Şimdi onun yanına gidelim.›› 16  ‹‹İkiz›› diye anılan Tomas öbür öğrencilere, ‹‹Biz de gidelim, O'nunla birlikte ölelim!›› dedi. 17  İsa Beytanya'ya yaklaşınca Lazar'ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. 18  Beytanya, Yeruşalim'e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. 19  Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta'yla Meryem'i avutmaya gelmişti. 20  Marta İsa'nın geldiğini duyunca O'nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı. 21  Marta İsa'ya, ‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. 22  Şimdi bile, Tanrı'dan ne dilersen Tanrı'nın onu sana vereceğini biliyorum.›› 23  İsa, ‹‹Kardeşin dirilecektir›› dedi. 24  Marta, ‹‹Son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum›› dedi. 25  İsa ona, ‹‹Diriliş ve yaşam Ben'im›› dedi. ‹‹Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. 26  Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?›› 27  Marta, ‹‹Evet, ya Rab›› dedi. ‹‹Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman ettim.›› 28  Bunu söyledikten sonra gidip kızkardeşi Meryem'i gizlice çağırdı. ‹‹Öğretmen burada, seni çağırıyor›› dedi. 29  Meryem bunu işitince hemen kalkıp İsa'nın yanına gitti. 30  İsa henüz köye varmamıştı, hâlâ Marta'nın kendisini karşıladığı yerdeydi. 31  Meryem'le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. Ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler. 32  Meryem İsa'nın bulunduğu yere vardı. O'nu görünce ayaklarına kapanarak, ‹‹Ya Rab›› dedi, ‹‹Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.›› 33  Meryem'in ve onunla gelen Yahudiler'in ağladığını gören İsa'nın ruhunu hüzün kapladı, yüreği sızladı. 34  ‹‹Onu nereye koydunuz?›› diye sordu. O'na, ‹‹Ya Rab, gel gör›› dediler. 35  İsa ağladı. 36  Yahudiler, ‹‹Bakın, onu ne kadar seviyormuş!›› dediler. 37  Ama içlerinden bazıları, ‹‹Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar'ın ölümünü de önleyemez miydi?›› dediler. 38  İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu. 39  İsa, ‹‹Taşı çekin!›› dedi. Ölenin kızkardeşi Marta, ‹‹Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu›› dedi. 40  İsa ona, ‹‹Ben sana, ‹İman edersen Tanrı'nın yüceliğini göreceksin› demedim mi?›› dedi. 41  Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: ‹‹Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum. 42  Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.›› 43  Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, ‹‹Lazar, dışarı çık!›› diye bağırdı. 44  Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, ‹‹Onu çözün, bırakın gitsin›› dedi. 45  O zaman, Meryem'e gelen ve İsa'nın yaptıklarını gören Yahudiler'in birçoğu İsa'ya iman etti. 46  Ama içlerinden bazıları Ferisiler'e giderek İsa'nın yaptıklarını onlara bildirdiler. 47  Bunun üzerine başkâhinler ve Ferisiler, Yüksek Kurul'u toplayıp dediler ki, ‹‹Ne yapacağız? Bu adam birçok doğaüstü belirti gerçekleştiriyor. 48  Böyle devam etmesine izin verirsek, herkes O'na iman edecek. Romalılar da gelip kutsal yerimizi ve ulusumuzu ortadan kaldıracaklar.›› 49  İçlerinden biri, o yıl başkâhin olan Kayafa, ‹‹Hiçbir şey bilmiyorsunuz›› dedi. 50  ‹‹Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun. Bunu anlamıyor musunuz?›› 51-52  Bunu kendiliğinden söylemiyordu. O yılın başkâhini olarak İsa'nın, ulusun uğruna, ve yalnız ulusun uğruna değil, Tanrı'nın dağılmış çocuklarını toplayıp birleştirmek için de öleceğine ilişkin peygamberlikte bulunuyordu. 53  Böylece o günden itibaren İsa'yı öldürmek için düzen kurmaya başladılar. 54  Bu yüzden İsa artık Yahudiler arasında açıkça dolaşmaz oldu. Oradan ayrılarak çöle yakın bir yere, Efrayim denilen kente gitti. Öğrencileriyle birlikte orada kaldı. 55  Yahudiler'in Fısıh Bayramı yakındı. Taşradakilerin birçoğu bayramdan önce arınmak için Yeruşalim'e gitti. 56  Orada İsa'yı arayıp durdular. Tapınaktayken birbirlerine, ‹‹Ne dersiniz, bayrama hiç gelmeyecek mi?›› diye soruyorlardı. 57  Başkâhinlerle Ferisiler O'nu yakalayabilmek için, yerini bilenlerin haber vermesini buyurmuşlardı.

AÇIKLAMA: Belki insanlar arasında sorulan en zor soru ‘Neden?’ sorularıdır. Neden masum insanlar acı çekiyor? Neden özellikle çocuklar savaşta ölüyor? Neden Tanrı tüm bunlara izin veriyor? Neden? Neden?... Bu bölümde bu tür acılı bir durumla karşı karşıya gelen İsa Mesih’in ‘Neden?’ sorusuna nasıl cevap verdiğini görüyoruz. Yahudi önderlerinin baskısından dolayı ırak yerlerde yaşayan İsa bir gün çok sevdiği bir ailenin mensubu olan Lazar isminde bir dostunun çok feci bir hastalığa yakalandığı haberini alır. Hastanın ablaları olan Marta ve Meryem İsa’nın bir an evvel yanlarına yetişmesi için rica ediyorlar. Mesih öncellikle bu hastalığın ölümle sonuçlanmayıp Tanrı’nın yüceliğine yarayacağını belirtir. Ama nedense onların yanına koşmuyor. Aradan iki gün geçer ve ancak İsa Lazar’ın yanına gitmeye karar verir. Öğrencileri ise Yahudiye bölgesine dönmek istemiyorlar çünkü demin İsa’yı taşlamak isteyen Ferisiler orada onu bekliyorlardı. Fakat kimseden çekinmeyen Mesih dönmeye kararlı, aynı zamanda Lazar’ın bu sırada ‘uyuya kaldığını’ da belirtir. Ne demek istediğini anlayamayan öğrencilerine daha net bir şekilde Lazar’ın öldüğünü açıklar.

        Marta ve Meryem’in yaşadıkları Beytanya köyüne yaklaşınca Lazar öleli beri dört gün geçtiğini öğrenirler. Bu sırada Marta İsa’yı karşılamak için yanına gelir. Onu görür görmez büyük bir hüzünle ‘Ya Rab, burada olsaydın, kardeşim ölmezdi’ der. Belli ki İsa’nın gecikmesine bir hayli üzüldüler. Mesih ise ‘kardeşin dirilecektir’ diye karşılık verir. Son günden bahsettiğini sanan Marta’ya İsa ‘Diriliş ve yaşam Ben’im, bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Buna iman ediyor musun?’ diye sorar.  Marta, ‘Evet, ya Rab, senin, dünyaya gelecek olan Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman ettim’ diye ikrar eder. Ardından Meryem de İsa’nın yanına gelir ve aynı şey tekrarlar: ‘Ya Rab, burada olsaydın kardeşim ölmezdi.’ Bunu ikinci bir defa duyan Mesih Lazar’ın konulduğu yeri sordu. Sonra İsa ağladı. Niçin ağladı? Baştan beri Lazar’ı dirilteceğini belirtmedi mi? Acaba Lazar için değil arkasında ağlayan ablaları için ağlıyor olmasın? Etrafında duran Yahudiler bu sefer, ‘Körün gözlerini açan bu adam Lazar’ın ölümünü önleyemez miydi?’ İsa Lazar’ın dirileceğini biliyor ancak çok sevdiği bu insanların acınacak haline dayanamadı ve ağladı. Onlar Lazar’ın o anki yokluğuna odaklanmışlar. Sanki ölümle her şey bitmiştir. Oysaki Mesih’in gözünde Lazar yalnızca ‘uyumuştu’, o Baba’sının huzurunda oldukça diri ve mutluydu. Ne var ki orada bulunan insanlara diriliş gücünü sergilemek için Lazar’ın mezarı karşısına geçti. Sonra Lazar, dışarı çık!’ diye seslendi ve bezlere sarılmış arkadaşı mezardan çıktı. Bu harika olaya tanık olan insanların birçoğu İsa’ya iman ettiyse de bazısı Ferisilere haber vermek için oradan ayrıldı.

        Mesih’in yaptığı bu olağanüstü mucizeyi duyan din bilginleri İsa’yı yok etmek için düzen kurmaya başladılar. Hatta Yüksek Kurulu’nun başkanı Kayafa bilmeden ilginç bir peygamberlikte de bulundu: Bütün ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi daha uygun, diye söyledi. Gerçekten de öyle oldu. İsa Mesih sadece yoldan çıkmış kendi ulusu için değil dağılmış bulunan bütün Tanrı çocukları için canını verdi. Ama yine ‘Neden?’ sorusuna dönüyoruz. İsa neden arkadaşına yetişmek için acele etmedi? Ölümü önleyemez miydi? Aslında bu bölümde İsa bize olağan dünyevi pencereden değil göksel bir perspektiften bakmaya davet ediyor. Bir yandan her türlü mucize yapabileceğini gördük, O’nun için ölüyü bile diriltmek hiç de zor değildi. Ancak esas olaya farklı bir gözle yaklaşmamızı ister. Bizler hayatta kalmak için o kadar uğraşıyor iken sanki her şey burada bitiyor gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Oysaki esas önemli olan sonsuz hayata sahip olmaktır. Tanrı’nın her şeyi yapabileceğini biliyoruz. Ancak insanların kendisine iman etmeleri için bazen olumsuz bazı olayların gerçekleşmesine izin veriyor. Müdahale etmede bize göre geç davransa da O ne yaptığını bilir ve esas bunu bizim iyiliğimiz için yapıyor. O yüzden ‘Neden?’ diye sorarken, sadece kendi dünyevi penceremizden değil Rab’bin perspektifinden de bakmaya çalışalım.
 

MESİH’İN YÜCELİĞİ

Yuhanna 12:1-50

1  İsa, Fısıh Bayramı'ndan altı gün önce, ölümden dirilttiği Lazar'ın bulunduğu Beytanya'ya geldi. 2  Orada kendisi için bir ziyafet düzenlediler. Marta hizmet ediyordu. İsa'yla birlikte sofrada oturanlardan biri de Lazar'dı. 3  Meryem, çok değerli saf hintsümbülü yağından yarım litre kadar getirerek İsa'nın ayaklarına sürdü ve saçlarıyla ayaklarını sildi. Ev yağın güzel kokusuyla doldu. 4-5  Ama öğrencilerinden biri, İsa'ya sonradan ihanet eden Yahuda İskariot, ‹‹Bu yağ neden üç yüz dinara satılıp parası yoksullara verilmedi?›› dedi. 6  Bunu, yoksullarla ilgilendiği için değil, hırsız olduğu için söylüyordu. Ortak para kutusu ondaydı ve kutuya konulandan aşırıyordu. 7  İsa, ‹‹Kadını rahat bırak›› dedi. ‹‹Bunu benim gömüleceğim gün için saklasın. 8  Yoksullar her zaman aranızdadır, ama ben her zaman aranızda olmayacağım.›› 9  Yahudiler'den büyük bir kalabalık İsa'nın Beytanya'da bulunduğunu öğrendi ve yalnız İsa için değil, O'nun ölümden dirilttiği Lazar'ı da görmek için oraya geldi. 10  Başkâhinler ise Lazar'ı da öldürmeyi tasarladılar. 11  Çünkü onun yüzünden birçok Yahudi gidip İsa'ya iman ediyordu. 12  Ertesi gün, bayramı kutlamaya gelen büyük kalabalık İsa'nın Yeruşalim'e gelmekte olduğunu duydu. 13  Hurma dalları alarak O'nu karşılamaya çıktılar. ‹‹Hozana! Rab'bin adıyla gelene, İsrail'in Kralı'na övgüler olsun!›› diye bağırıyorlardı. 14-15  İsa bir sıpa bulup üzerine bindi. Yazılmış olduğu gibi, ‹‹Korkma, ey Siyon kızı! İşte, Kralın sıpaya binmiş geliyor.›› 16  Öğrencileri ilkin bunları anlamadılar. Ama İsa yüceltildikten sonra bu sözlerin O'nun hakkında yazıldığını, halkın bunları O'nun için yaptığını hatırladılar. 17  Lazar'ı mezardan çağırıp ölümden dirilttiği sırada İsa'yla birlikte bulunan kalabalık buna tanıklık etti. 18  İsa'nın bu doğaüstü belirtiyi gerçekleştirdiğini duyan halk O'nu karşılamaya çıktı. 19  Ferisiler ise birbirlerine, ‹‹Görüyorsunuz, elinizden hiçbir şey gelmiyor. Bütün dünya O'nun peşine takıldı›› dediler. 20  Bayramda tapınmak üzere Yeruşalim'e gidenler arasında bazı Grekler vardı. 21  Bunlar, Celile'nin Beytsayda Kenti'nden olan Filipus'a gelerek, ‹‹Efendimiz, İsa'yı görmek istiyoruz›› diye rica ettiler. 22  Filipus gitti, bunu Andreas'a bildirdi. Andreas ve Filipus da gidip İsa'ya haber verdiler. 23  İsa, ‹‹İnsanoğlu'nun yüceltileceği saat geldi›› diye karşılık verdi. 24  ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, buğday tanesi toprağa düşüp ölmedikçe yalnız kalır. Ama örse çok ürün verir. 25  Canını seven onu yitirir. Ama bu dünyada canını gözden çıkaran onu sonsuz yaşam için koruyacaktır. 26  Bana hizmet etmek isteyen, ardımdan gelsin. Ben neredeysem bana hizmet eden de orada olacak. Baba, bana hizmet edeni onurlandıracaktır. 27  Şimdi yüreğim sıkılıyor, ne diyeyim? ‹Baba, beni bu saatten kurtar› mı diyeyim? Ama ben bu amaç için bu saate geldim. 28  Baba, adını yücelt!›› Bunun üzerine gökten bir ses geldi: ‹‹Adımı yücelttim ve yine yücelteceğim.›› 29  Orada duran ve bunu işiten kalabalık, ‹‹Gök gürledi›› dedi. Başkaları, ‹‹Bir melek O'nunla konuştu›› dedi. 30  İsa, ‹‹Bu ses benim için değil, sizin içindi›› dedi. 31  ‹‹Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak. 32  Ben yerden yukarı kaldırıldığım zaman bütün insanları kendime çekeceğim.›› 33  İsa bunu, nasıl öleceğini belirtmek için söylüyordu. 34  Kalabalık O'na şöyle karşılık verdi: ‹‹Kutsal Yasa'dan öğrendiğimize göre Mesih sonsuza dek kalacaktır. Nasıl oluyor da sen, ‹İnsanoğlu yukarı kaldırılmalıdır› diyorsun? Kimdir bu İnsanoğlu?›› 35  İsa, ‹‹Işık kısa bir süre daha aranızdadır›› dedi. ‹‹Karanlıkta kalmamak için ışığınız varken yürüyün. Karanlıkta yürüyen nereye gittiğini bilmez. 36  Sizde ışık varken ışığa iman edin ki, ışık oğulları olasınız.›› İsa bu sözleri söyledikten sonra uzaklaşıp onlardan gizlendi. 37  Gözleri önünde bunca doğaüstü belirti gerçekleştirdiği halde O'na iman etmediler. 38  Bütün bunlar Peygamber Yeşaya'nın söylediği şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹Rab, verdiğimiz habere kim inandı? Rab'bin gücü kime açıklandı?›› 39-40  İşte bu yüzden iman edemiyorlardı. Nitekim Yeşaya başka bir yerde de şöyle demişti: ‹‹Tanrı onların gözlerini kör etti Ve yüreklerini nasırlaştırdı. Öyle ki, gözleri görmesin, Yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.›› 41  Bunları söyleyen Yeşaya, İsa'nın yüceliğini görmüş ve O'nun hakkında konuşmuştu. 42  Bununla birlikte, önderlerin bile birçoğu İsa'ya iman etti. Ama Ferisiler yüzünden, havra dışı edilmemek için iman ettiklerini açıkça söylemediler. 43  Çünkü insandan gelen övgüyü, Tanrı'dan gelen övgüden daha çok seviyorlardı. 44  İsa yüksek sesle, ‹‹Bana iman eden bana değil, beni gönderene iman etmiş olur›› dedi. 45  ‹‹Beni gören beni göndereni de görür. 46  Bana iman eden hiç kimse karanlıkta kalmasın diye, dünyaya ışık olarak geldim. 47  Sözlerimi işitip de onlara uymayanı ben yargılamam. Çünkü ben dünyayı yargılamaya değil, dünyayı kurtarmaya geldim. 48  Beni reddeden ve sözlerimi kabul etmeyen kişiyi yargılayacak biri var. O kişiyi son günde yargılayacak olan, söylediğim sözdür. 49  Çünkü ben kendiliğimden konuşmadım. Beni gönderen Baba'nın kendisi ne söylemem ve ne konuşmam gerektiğini bana buyurdu. 50  O'nun buyruğunun sonsuz yaşam olduğunu biliyorum. Bunun için ne söylüyorsam, Baba'nın bana söylediği gibi söylüyorum.››

AÇIKLAMA: Lazar’ı ölümden dirilttikten bir süre sonra Fısıh Bayramı’na katılmak üzere İsa Yeruşalim’in yakınında bulunan Marta ve Meryem’in köyü Beytanya’ya gelir. Kendisine büyük minnettarlık duyan bu aile, Mesih adına büyük bir ziyafet hazırlarlar. Dahası, akşam yemeği sırasında Meryem çok değerli saf hintsümbülü yağından yapılmış bir parfümü Mesih’in ayaklarına sürerek kendi saçıyla silmeye kalkar. Yarım litre kadar parfümün değeri bir işçinin yaklaşık bir yıllık ücreti kadardı. Neden bunu yaptı? Belki daha önce benzer şekilde Mesih’in ayaklarına kapanıp parfüm ve kendi gözyaşlarıyla İsa’nın ayaklarını silen bir başka kadından ilham almış olabilir (Luka 7:36-39). Yine o seferki gibi etrafta oturan erkekler Meryem’i hiç olumlu karşılamadılar. Hatta Mesih’in kendi öğrencilerinden Yahuda, ‘bu parfümü satıp parasını yoksullara dağıtabilirdik’ diyerek itiraz eder. Aslında daha sonra anlaşıldığı gibi Yahuda’nın niyeti fakirlere yardım etmek değil, kendi ceplerini doldurmaktı. Mesih ise ‘Kadını rahat bırakın!’ diyerek hepsini susturur. Ardından şunu ekler: ‘Bunu benim gömüleceğim gün için saklasın. Yoksullar her zaman aranızdadır, ama ben her zaman aranızda olmayacağım.’ Ne demek istedi acaba? Anlaşılan bir tek Meryem İsa’nın Yeruşalim’e niçin geldiğini anlamıştır. İsa birçok kez öğrencilerine önderler tarafından yakalanıp çarmıha gerileceğini bildirdi ancak hiç anlamadılar. Fakat her fırsatta Mesih’in ayakları dibinde oturup onu can kulağıyla dinleyen Meryem ise İsa’nın ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı. O yüzden yalnızca Meryem Mesih’in takdirini alır.

        Ardından İsa ve öğrencileri Fısıh Bayramı’na gelen kalabalıklarla beraber Yeruşalim’e girer. Ancak bu sefer Mesih, Peygamber Zekeriya’nın sözü uyarınca sıpaya binerek girmeye karar verir (Zekeriya 9:9). Bu şekilde İsa peygamberlerin sözünü ettikleri Mesih olduğunu açık açık gösterdi. Vaat edilen kral şatafatlı bir ata binip büyük bir tantanayla gelmiyordu, aksine son derece alçakgönüllü bir tutumla kendini halka sunuyordu. Halkın önemli bir kısmı bunu anladı ki hurma dalları keserek ‘Hozana’ diye bağırmaya başladılar. Ama Ferisiler bu gelişmelerden hiç ama hiç hoşlanmadılar. İlerleyen günlerde İsa Tapınak’a girip öğretmeye başladı. İlginçtir ki sadece Yahudiler değil, diğer uluslardan gelenler de İsa’ya merak duymaya başlarlar. Ancak İsa kendini bir Kral ilan ederek yüceltmeye gelmedi, aksine kendini tüm insanlık uğruna kurban olarak sunmaya geldi. Bu açıdan kendini bir buğday tanesine benzetir; buğday tanesi yere düşüp ölmedikçe çoğalamaz, ancak kendini feda ederse alabildiğine ürün verir. Aynı şekilde İsa kendi canını ortaya koymaya kararlı ve bu sayede büyük bir kurtuluş sağlayacağını söyler. Tam bu sırada gökten güçlü bir sesle Baba Tanrı, ‘Adımı yücelttim ve yine yücelteceğim’ diyerek İsa Mesih’in bu fedakârlığını takdir eder. Bunun üzerine İsa yukarı kaldırılarak, yani çarmıha gerilerek, tüm insanları kendine çekeceğini belirtir. Tabi ki halk neden bahsettiğini tam anlayamıyordu ancak Mesih pek yakında Tanrı’nın öngördüğü misyonu tamamlayacağını söyleyerek çarmıha doğru çok bilinçli bir şekilde adım adım ilerlediğini bir kez daha gösterir.

        Sonuç olarak halk ile önderler arasında ciddi bir ayrılık olduğunu görebiliyoruz. Bazısı İsa’ya yaptığı olağanüstü işlerden dolayı inanıyor ama başkaları kuşkuyla bakıyor. Nitekim çok eskiden Mesih’in başına gelecekleri bildiren peygamberler böyle olacağını söylediler. Mesih’in de daha önce belirttiği gibi özellikle önderlerde ciddi bir körlük hüküm sürüyor. Halkın çoğu İsa’ya inansa da önderlerin tepkisinden çekiniyordu. Yani, günümüzde olduğu gibi, insanlar Tanrı’dan çok insandan korkar ve insanın övgüsü peşindedirler. Mesih ise son bir defa halka çağrıda bulunur: Bana iman eden yalnız bana değil Baba’ya inanır. İsa ışık olarak dünyanın karanlığını bertaraf etmeye geldiğini söyler. Amacı dünyayı yargılamak değil, dünyayı yani tüm insanları kurtarmaktı. Ne var ki kendisini reddeden esas O’nu gönderen Tanrı’yı reddeder ve kendi kendini mahkûm etmiş olur. İman eden ise sonsuz yaşama kavuşur.
 

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK DERSİ

Yuhanna 13:1-38

1  Fısıh Bayramı'ndan önceydi. İsa, bu dünyadan ayrılıp Baba'ya gideceği saatin geldiğini biliyordu. Dünyada kendisine ait olanları hep sevmişti; sonuna kadar da sevdi. 2  Akşam yemeği sırasında İblis, Simun İskariot'un oğlu Yahuda'nın yüreğine İsa'ya ihanet etme isteğini koymuştu bile. 3  İsa, Baba'nın her şeyi kendisine teslim ettiğini, kendisinin Tanrı'dan çıkıp geldiğini ve Tanrı'ya döneceğini biliyordu. 4  Yemekten kalktı, üstlüğünü bir yana koydu, bir havlu alıp beline doladı. 5  Sonra bir leğene su doldurup öğrencilerin ayaklarını yıkamaya ve beline doladığı havluyla kurulamaya başladı. 6  İsa, Simun Petrus'a geldi. Simun, ‹‹Ya Rab, ayaklarımı sen mi yıkayacaksın?›› dedi. 7  İsa ona şu yanıtı verdi: ‹‹Ne yaptığımı şimdi anlayamazsın, ama sonra anlayacaksın.›› 8  Petrus, ‹‹Benim ayaklarımı asla yıkamayacaksın!›› dedi. İsa, ‹‹Yıkamazsam yanımda yerin olmaz›› diye yanıtladı. 9  Simun Petrus, ‹‹Ya Rab, o halde yalnız ayaklarımı değil, ellerimi ve başımı da yıka!›› dedi. 10  İsa ona dedi ki, ‹‹Yıkanmış olan tamamen temizdir; ayaklarının yıkanmasından başka şeye ihtiyacı yoktur. Sizler temizsiniz, ama hepiniz değil.›› 11  İsa, kendisine kimin ihanet edeceğini biliyordu. Bu nedenle, ‹‹Hepiniz temiz değilsiniz›› demişti. 12  Onların ayaklarını yıkadıktan sonra giyinip yine sofraya oturdu. ‹‹Size ne yaptığımı anlıyor musunuz?›› dedi. 13  ‹‹Siz beni Öğretmen ve Rab diye çağırıyorsunuz. Doğru söylüyorsunuz, öyleyim. 14  Ben Rab ve Öğretmen olduğum halde ayaklarınızı yıkadım; öyleyse, sizler de birbirinizin ayaklarını yıkamalısınız. 15  yaptığımın aynısını yapmanız için bir örnek gösterdim. 16  doğrusunu söyleyeyim, köle efendisinden, elçi de kendisini gönderenden üstün değildir. 17  Bildiğiniz bu şeyleri yaparsanız, ne mutlu size!›› 18  ‹‹Hepiniz için söylemiyorum, ben seçtiklerimi bilirim. Ama, ‹Ekmeğimi yiyen bana ihanet etti› diyen Kutsal Yazı'nın yerine gelmesi için böyle olacak. 19  şimdiden, bunlar olmadan önce söylüyorum ki, bunlar olunca, benim O olduğuma inanasınız. 20  doğrusunu söyleyeyim, benim gönderdiğim herhangi bir kimseyi kabul eden beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur.›› 21  İsa bunları söyledikten sonra ruhunda derin bir sıkıntı duydu. Açıkça konuşarak, ‹‹Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek›› dedi. 22  Öğrenciler, kimden söz ettiğini merak ederek birbirlerine baktılar. 23  Öğrencilerinden biri İsa'nın göğsüne yaslanmıştı. İsa onu severdi. 24  Simun Petrus bu öğrenciye, kimden söz ettiğini İsa'ya sorması için işaret etti. 25  O da İsa'nın göğsüne yaslanmış durumda, ‹‹Ya Rab, kimdir o?›› diye sordu. 26  İsa, ‹‹Lokmayı sahana batırıp kime verirsem odur›› diye yanıtladı. Sonra lokmayı batırıp Simun İskariot'un oğlu Yahuda'ya verdi. 27  Yahuda lokmayı alır almaz Şeytan onun içine girdi. İsa da ona, ‹‹Yapacağını tez yap!›› dedi. 28  Sofrada oturanların hiçbiri, İsa'nın ona bu sözleri neden söylediğini anlamadı. 29  Para kutusu Yahuda'da olduğundan, bazıları İsa'nın ona, ‹‹Bayram için bize gerekli şeyleri al›› ya da, ‹‹Yoksullara bir şey ver›› demek istediğini sandılar. 30  Yahuda lokmayı aldıktan hemen sonra dışarı çıktı. Gece olmuştu. 31  Yahuda dışarı çıkınca İsa, ‹‹İnsanoğlu şimdi yüceltildi›› dedi. ‹‹Tanrı da O'nda yüceltildi. 32  Tanrı O'nda yüceltildiğine göre, Tanrı da O'nu kendinde yüceltecek. Hem de hemen yüceltecektir. 33  Çocuklar! Kısa bir süre daha sizinleyim. Beni arayacaksınız, ama Yahudiler'e söylediğim gibi, şimdi de söylüyorum, benim gideceğim yere siz gelemezsiniz. 34  yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin. 35  Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.›› 36  Simun Petrus O'na, ‹‹Ya Rab, nereye gidiyorsun?›› diye sordu. İsa, ‹‹Gideceğim yere şimdi ardımdan gelemezsin, ama sonra geleceksin›› diye yanıtladı. 37  Petrus, ‹‹Ya Rab, neden şimdi senin ardından gelemeyeyim? Senin için canımı veririm!›› dedi. 38  İsa şöyle yanıtladı: ‹‹Benim için canını mı vereceksin? Sana doğrusunu söyleyeyim, horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin.››

AÇIKLAMA: İncil’de Mesih’in hayatını kaydeden dört kişi vardır ve her biri İsa’nın farklı bir özelliğine odaklanır. Ayrıca hayatının farklı bir dönemine de yoğunlaşırlar. Yuhanna Mesih’in ilahi kimliğine ve özellikle öğrencileriyle olan son diyaloguna, son sofraya odaklanır. Beraber geçirdikleri bu son gecede İsa onlara en büyük dersini verir – alçakgönüllülük dersi. Fısıh Bayramı’nın arife günüydü, Perşembe akşamı. İsa ertesi gün çarmıha gerileceğini biliyordu. Ancak kaçmak ya da kendini korumak derdine düşmek yerine İsa öğrencilerine sonuna kadar sevgi göstermeye odaklanmıştı. Mesih’te bir zerre kadar korku ya da endişe görmüyoruz, aksine Baba Tanrı’nın planı uyarınca hareket ettiği için çok büyük bir özgüven sergiliyordur. Bu sırada Yahudiler’in geleneksel Fısıh Yemeği’ni yemek üzere Mesih öğrencileriyle birlikte bir üst odada toplandı (Luka 22:7-13). Normal şartlarda grubun en küçüğü odaya giren herkesin tozlu ayaklarını yıkaması gerekiyordu. Ancak gruptan hiç kimse kendini alçaltmak istemiyor, aksine aralarında en büyük kim tartışmasına daldılar. Birden üstlüğünü çıkarmış, havluyla beline dolamış elinde su dolu bir leğen taşıyan İsa belirdi. Herkes çok şaşırmıştı d. Bu kirli işi yapacak son kişi Mesih’ti! Ne var ki İsa içten bir sevgiyle öğrencilerinin ayaklarını tek tek yıkayıp belindeki havluyla kurulamaya başladı. Sıra Petrus’a gelince havarilerin sözcüsü olan Simun bunu gururuna yediremiyor ve İsa’dan ayaklarını çekiyor. Mesih ise ‘Ayaklarını yıkamazsam yanımda yerin olmaz’ diye belirtir. Bunun üzerine Simun Petrus, ‘Ya Rab, o halde yalnız ayaklarımı değil, ellerimi ve başımı da yıka!’ der. Buna karşılık İsa, ‘Yıkanmış olan tamamen temizdir; ayaklarının yıkanmasından başka şeye ihtiyacı yoktur’ diye söyler. Mesih ne demek istedi acaba? Havariler İsa’ya inanıyorlardı o yüzden Rab onları ‘temiz’ sayıyor. Ancak kirli bir dünyada yürürken arada bir ayaklar yıkanma ister. Benzer şekilde Mesih’e inanan bizler de temiziz ancak bu dünyada yaşadığımız sürece yine günaha bulaşıyoruz. O yüzden her yönden pak olmak için sık sık Mesih’e gelip günahlarımızı itiraf etmeliyiz (1.Yuhanna 1:8-2:2).

        Öğrencilerinin ayaklarını yıkadıktan sonra İsa yine aralarına oturdu ve bunu neden yaptığını açıklamaya başladı. Öğretmenleri ve Rableri olarak Mesih’in kendini bu şekilde alçaltması normal şartlarda düşünülemezdi. Ancak İsa daha önce birçok sefer O’nun vaat ettiği egemenliğin dünyadakilerden çok farklı olduğunu belirtti. Kendisini izleyenler için Mesih’in temel ilkesi şuydu: Aranızda birinci olmak isteyen, ötekilerin kulu olsun (Matta 20:25-28). Fakat Mesih bu önemli gerçeği yalnızca öğretmekle kalmadı, bunu kendi hayatında sergiledi. Şimdi de öğrencilerini artık kendi kendilerini düşünmek yerine gösterdiği gibi egolarını alçaltarak birbirlerine hizmet etmeye çağırır. Aslında herkes bu tarz bir önderlik görmek ister. Siyasetçilerimiz bile seçim öncesinde son derece alçakgönüllü görünmeye özen gösterirler, ta ki seçilene kadar. Ancak Mesih göstermelik bir alçakgönüllülük değil, gerçek sevgiden kaynaklanan bir halim ruhluluk sergiler. Ayrıca insanı gerçek anlamda mutlu kılan böylesi bir alçakgönüllülüğün gerçekleşmesi olduğunu belirtir.

        Sohbet sırasında İsa kendisine ihanet edecek birinin gruptan çıkacağına ima etmişti. Mesih baştan beri böyle olacağını biliyordu ama buna rağmen hain Yahuda’ya bile kirli ayaklarını yıkayarak sonuna kadar sevgi gösterdi. Şimdi de öğrencilerine durumu açıklamaya başlar. Onlar bunu duyunca telaşa kapılıyor; ihanet eden kimdir? Bu sırada Mesih’in göğsüne yaslanmış bulunan öğrenci ile Mesih arasında özel bir diyalog gelişir. ‘Mesih’in sevdiği’ öğrenci olarak geçen bu şahıs büyük ihtimalle bunları yazan Yuhanna’dır. İsa net bir şekilde hain olarak Yahuda İskariyot’u işaret eder ve kısa bir süre sonra Yahuda çekip gider. Buna karşılık yazar ‘Gece olmuştu’ sözü ekler. Evet, Mesih’in kendi havarisinden bu şekilde ihanete uğraması başlamak üzere olan çok korkunç ve karanlık bir dönemin ilk işaretiydi. Ne var ki Mesih yine temel mesajına döner: ‘Birbirinizi Sevin!’ buyruğunu bir daha belirtir. Bu konuda Mesih onlara gösterdiği kendi sevgisini örnek gösterir. Gördüğümüz gibi Mesih için sevmek sadece bir söz değil, bölümün başından beri sergilediği gibi sevmek alçakgönüllülükle hizmet etmek demektir. Böylece Mesih kendisini izlemek isteyen herkese en temel kıstasını bir daha vurgulamış oldu: İsa’nın öğrencisi Tanrı’ya ve insanlara karşı gösterdiği sevgiden tanınır.

YOL GERÇEK VE YAŞAM

Yuhanna 14:1-31

1  ‹‹Yüreğiniz sıkılmasın. Tanrı'ya iman edin, bana da iman edin. 2  Babam'ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa söylerdim. Çünkü yer hazırlamaya gidiyorum. 3  Gider ve yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım. 4  Benim gideceğim yerin yolunu biliyorsunuz.›› 5  Tomas, ‹‹Ya Rab, senin nereye gideceğini bilmiyoruz, yolu nasıl bilebiliriz?›› dedi. 6  İsa, ‹‹Yol, gerçek ve yaşam Ben'im›› dedi. ‹‹Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez. 7  Beni tanısaydınız, Babam'ı da tanırdınız. Artık O'nu tanıyorsunuz, O'nu gördünüz.›› 8  Filipus, ‹‹Ya Rab, bize Baba'yı göster, bu bize yeter›› dedi. 9  İsa, ‹‹Filipus›› dedi, ‹‹Bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba'yı görmüştür. Sen nasıl, ‹Bize Baba'yı göster› diyorsun? 10  Benim Baba'da, Baba'nın da bende olduğuna inanmıyor musun? söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum, ama bende yaşayan Baba kendi işlerini yapıyor. 11  Bana iman edin; ben Baba'dayım, Baba da bendedir. Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin. 12  doğrusunu söyleyeyim, benim yaptığım işleri, bana iman eden de yapacak; hatta daha büyüklerini yapacaktır. Çünkü ben Baba'ya gidiyorum. 13  Baba Oğul'da yüceltilsin diye, benim adımla dilediğiniz her şeyi yapacağım. 14  Benim adımla benden ne dilerseniz yapacağım.›› 15  ‹‹Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. 16-17  Ben de Baba'dan dileyeceğim. O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu'nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne gör, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır. 18  Sizi öksüz bırakmayacağım, geri döneceğim. 19  Az sonra dünya artık beni görmeyecek, ama siz beni göreceksiniz. Ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız. 20  O gün anlayacaksınız ki, ben Babam'dayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim. 21  Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim.›› 22  Yahuda -İskariot değil- O'na, ‹‹Ya Rab, nasıl olur da kendini dünyaya göstermeyip bize göstereceksin?›› diye sordu. 23  İsa ona şu karşılığı verdi: ‹‹Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. 24  Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba'nındır. 25  ‹‹Ben daha aranızdayken bunları söyledim. 26  Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi hatırlatacak. 27  esenlik bırakıyorum, kendi esenliğimi veriyorum. Ben dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. 28  Size, ‹Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim› dediğimi işittiniz. Beni sevseydiniz, Baba'ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür. 29  Bunları şimdiden, her şey olup bitmeden önce söyledim. Öyle ki, bunlar olunca inanasınız. 30  Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. 31  Ama dünyanın, Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.››

AÇIKLAMA: Mesih öğrencilerine yanlarından ayrılacağını söyledi. Doğal olarak bu haber onları çok derinden sarstı. Şimdi onları teselli etmek için Mesih ruhsal olarak esas onları hiç bırakmayacağını belirtmekle beraber hep birlikte olmak üzere sonsuz bir mekân hazırlamaya gittiğini söyler. İlk başta İsa Yahudi evlenme örf ve adetlerine uygun bir mecaz kullanır. O dönemde Yahudi bir delikanlı evlenmek istediğinde babasıyla beraber sevdiği kızın evine gider ve niyetlerini beyan ederlerdi. Kızın ve ailesinin onayını aldıktan sonra genç adam gelinine bir ev hazırlamak üzere babasının evine dönerdi. Ev inşaatı bitince genç damat gelini almak üzere dönerdi. Benzer şekilde İncil’in bir çok yerinde Mesih bir damata ve kilise topluluğu da gelinine benzetilir (2.Korintliler 11:2, Efesliler 5:25-32). İsa kurtuluşumuz için çarmıhta gerekli bedeli ödedikten sonra bizi ebediyen yanına almak üzere Babasının yanında yer hazırlamaya gitti. O yüzden Mesih’e inanan hepimiz her an bizi yanına alması için Rab İsa’nın gelişini dört gözle bekliyoruz. Bu arada Mesih’in ‘gideceğim yerin yolunu biliyorsunuz’ demesi üzerine Tomas ‘nereye gideceğini bilmiyoruz, yolu nasıl bilebiliriz’ diye karşılık verir. Buna İsa şu ünlü sözleri kaydeder: ‘Yol, gerçek ve yaşam benim! Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.’ Bununla Mesih kendi gösterdiği kurtuluş yolu dışında Tanrı’nın huzuruna başka yoldan ulaşmanın imkânsız olduğunu belirttir. Dahası ilerleyen ayetlerde İsa Baba Tanrı’yla her yönden eşit olduğunu vurgular. Mesih açık açık ‘Beni gören Tanrı’yı görmüştür’ diyor, çünkü Baba ve Oğul aynı ilahi kimliğe sahiptir. Tanrı’nın görünümü olan İsa Mesih aracılığıyla Baba Tanrı’yı da tanıma şansına sahibiz (İbraniler 1:2-3). Bunun için Mesih’in adıyla Baba’dan ne dilersek gerçekleşir çünkü ikisi birdir.

        Sonraki ayetlerde Mesih bu kutsal birliğe üçüncü şahsı, Kutsal Ruh’u da ekler. Yanlarından ayrılacak diye öğrenciler büyük telaşa kapıldılar. Ancak Mesih ayrıldıktan hemen sonra yanlarında olsun diye büyük bir ‘Yardımcı’ göndereceğini söyler. İncil’in orijinal dili olan Grekçe’de burada ‘Parakletos’ sözü geçiyor. Bazısı bu sözden yola çıkarak Mesih’in bununla kendisinden sonra gelecek başka bir peygamberi işaret ettiğini iddia ediyorlar. Fakat söz konusu bu kelime ile neyi kastettiğini anlamak için etrafındaki diğer sözlere dikkat edersek başka her hangi bir peygamberden, hatta bir insandan bile söz etmediği belli. Mesih’in kendisi ‘Parakletos’ sözüyle Gerçin Ruhu’nu kastettiğini net bir şekilde belirtir. Burada gözle görülen bir şahıs değil, aksine iman eden herkesin içine yerleşen ruhsal bir varlık söz konusudur. Mesih bir kaç yerde gelecek ‘Parakletos’tan söz eder ve hepsinde aynı ruhsal gerçeği vurgular (14:26, 15:26, 16:7). İncil’de Yuhanna’dan sonra gelen bölüme geldiğimizde, Elçilerin İşleri kitabının hemen başında Mesih’in bu sözü uyarınca Kutsal Ruh’un kilise topluğu üzerine nasıl geldiğini okuyoruz. Mesih ‘Parakletos’ sözü ile başka bir peygamber işaretlemek isteseydi elbette ki bunu yapabilirdi ancak burada geçen sözlere baktığımızda Tanrısal üçlübirliğin üçüncü şahsı Kutsal Ruh’tan söz ettiği apaçıktır.  

        Aslında bu sözlerle Mesih’in temel gayesi öğrencilerini esasında bırakmayacağını belirterek teselli etmektir. Çünkü İsa bedenen dünyadan ayrılsa bile Kutsal Ruh vasıtasıyla her zaman bizimle birliktedir, hatta içimizdedir (Matta 28:20). Bununla ilgili Mesih şöyle inanılmaz bir şey daha söyler: ‘Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız.’ Bundan öncellikle şunu anlıyoruz ki gerçek anlamda Mesih’e inanan, sözüne uyanlardır. Yani, ‘İsa’ya seviyorum’ deyip de öğretilerine aykırı bir şekilde yaşamak büyük bir tezattır. Ama gerçek anlamda Mesih’e iman edip boyun eğenin yüreğinde Kutsal Ruh vasıtasıyla hem Rab İsa hem de Baba yaşar. Gerçekten inanılmaz bir ayrıcalık bu! Mesih İsa’ya inanan herkes üçlübirlik ile derin bir paydaşlığa sahiptir. İçimizde yaşayan Kutsal Ruh aracılığıyla Rab’bin sesini duyabiliriz. Hatta, Mesih ‘kendi esenliğimi bırakıyorum’ diyerek yeryüzündeyken kendisini günbegün teşvik eden aynı Ruh’tan bizim de yararlanabileceğimizi belirtir. Böylece İsa öğrencilerinden ayrılmadan önce iki önemli gerçek vurgulamış oldu: 1. ebedi bir yer hazırlamaya gidiyorum ve yakında döneceğim. 2. Bedenen gitsem de Kutsal Ruh vasıtasıyla ben ve Babam sizinle birlikte yaşayacağız.
 

KALIN!

Yuhanna 15:1-27

 1  ‹‹Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. 2  Bende meyve vermeyen her çubuğu kesip atar, meyve veren her çubuğu ise daha çok meyve versin diye budayıp temizler. 3  söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz. 4  Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. 5  Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız. 6  Bir kimse bende kalmazsa, çubuk gibi dışarı atılır ve kurur. Böylelerini toplar, ateşe atıp yakarlar. 7  Eğer bende kalırsanız ve sözlerim sizde kalırsa, ne isterseniz dileyin, verilecektir. 8  Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz. 9  ‹‹Baba'nın beni sevdiği gibi, ben de sizi sevdim. Benim sevgimde kalın. 10  Eğer buyruklarımı yerine getirirseniz sevgimde kalırsınız, tıpkı benim de Babam'ın buyruklarını yerine getirdiğim ve sevgisinde kaldığım gibi... 11  Bunları size, sevincim sizde olsun ve sevinciniz tamamlansın diye söyledim. 12  Benim buyruğum şudur: Sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin. 13  Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur. 14  buyurduklarımı yaparsanız, benim dostlarım olursunuz. 15  Artık kul demiyorum. Çünkü kul efendisinin ne yaptığını bilmez. dost dedim. Çünkü Babam'dan bütün işittiklerimi bildirdim. 16  Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım. Öyle ki, benim adımla Baba'dan ne dilerseniz versin. 17  şu buyruğu veriyorum: Birbirinizi sevin!›› 18  ‹‹Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olduğunu bilin. 19  Dünyadan olsaydınız, dünya kendisine ait olanı severdi. Ne var ki, dünyanın değilsiniz; ben sizi dünyadan seçtim. Bunun için dünya sizden nefret ediyor. 20  söylediğim söhatırlayın: ‹Köle efendisinden üstün değildir.› Bana zulmettilerse, de zulmedecekler. Benim sözüme uydularsa, sizinkine de uyacaklar. 21  Bütün bunları benim adımdan ötürü yapacaklar. Çünkü beni göndereni tanımıyorlar. 22  Eğer gelmemiş ve onlara söylememiş olsaydım, günahları olmazdı; ama şimdi günahları için özürleri yoktur. 23  Benden nefret eden, Babam'dan da nefret eder. 24  Başka hiç kimsenin yapmadığı işleri onların arasında yapmamış olsaydım, günahları olmazdı. Şimdiyse yaptıklarımı gördükleri halde hem benden hem de Babam'dan nefret ettiler. 25  Bu, yasalarında yazılı, ‹Yok yere benden nefret ettiler› sözü yerine gelsin diye oldu. 26  ‹‹Baba'dan göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek. 27  Siz de tanıklık edeceksiniz. Çünkü başlangıçtan beri benimle birliktesiniz.

AÇIKLAMA: Mesih ile öğrencileri sofradan kalktılar. Birlikte son birkaç saat geçirmek üzere Getsemani Bahçesine doğru yol aldılar. O sırada İsa asma ile ilgili çok önemli son bir benzetme aktarır: ‘Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır.’ Gerçek asma deyince bundan önce asma’ olarak anılan İsrail ulusu akla gelir (Mezmur 80, Hezekiel 19:10). Ancak o asma pek işe yaramadı, hatta Mesih’in anlattığı Bağcılar Benzetmesinde çok haince davrandıklarını görüyoruz (Matta 21:33-41). Mesih ise gerçek anlamda Rab’be bağlı kalarak ve aranan ürünü vererek Tanrı’yı sevindiren bir asmaydı. Benzetmenin ayrıntılarına devam edince Mesih’in yanısıra asmanın çubukları olarak iman eden bizim de önemli bir rol oynadığımız anlaşılıyor. Doğal olarak bağcının, yani Tanrı’nın, kendi adına yaraşır güzel ürün vermemizi ister. Fakat her bağda olduğu gibi eğer çubuklar meyve vermiyorsa kesilip atılır. Meyve verenler ise daha çok üretsinler diye her yıl düzenli olarak budanır. Benzer şekilde Mesih’e iman eden bizler de Rab adına daha çok meyve vermek üzere gerektiğinde Rab’bin terbiyesini görüyoruz (İbraniler 12:5-11). İmanlı gibi aramızda duran ama meyve vermeyerek sahte olduğunu gösterenler ise eninde sonunda kesilip atılıyor. Bunu Yahuda ve Petrus’un hayatlarında çok bariz bir şekilde görebiliyoruz. Yahuda Mesih’in öğrencilerine birkaç yıl takılmasına rağmen sonunda İsa’ya ihanet ederek gerçekten imanlı olmadığını gösterdi. Petrus benzer şekilde İsa’yı inkâr etti ama imanı gerçek olduğu için tövbe ettikten sonra Rab’bin yanına döndü.

        Dediğimiz gibi asma olarak en büyük amacımız meyve vermektir. Burada Mesih’in meyveden kastı Rab’be yaraşır bir yaşantı sergileyerek adını yücelten ruhsal meyveler üretmektir (bkz. Galatyalılar 5:22-23). Ancak çubuklar olarak meyve vermemiz için en önemli şey asmaya bağlı kalmamız, çünkü asmadan koparsak hiç bir işe yaramayız. O yüzden İsa, ‘Bende kalın! Bensiz hiç bir şey yapamazsınız’ diye belirtir. Peki, ‘Rab’de kalmak’ tam olarak ne demek? İsa bunu şöyle açıklar, ‘Benim sevgimde kalın.’ Daha önce söylediği gibi, eğer O’nu gerçekten seviyorsak buyruklarına bağlı kalmalıyız (14:15). Bu konuda Mesih’in kendisi en büyük örneğimiz ve ilham kaynağımızdır. Baba Tanrı’ya her konuda bağlı kaldığı gibi bizler de Rab’bin buyruğu dışına çıkmamaya gayret etmeliyiz. Bu buyruğun temeli de sevgidir. Mesih bunu şöyle açıklar: ‘sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin. Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur.’ Anlaşılan sevgi sadece hoş bir takım duygu değil, sevgi esas büyük fedakârlık isteyen bir karardır. Bu tarz bir sevgi son derece bencil olan bizlere yabancıdır. İsa Mesih bunu bize göstermemiş olsaydı bu şekilce sevmeyi bilemezdik. İlerleyen ayetlerde gördüğümüz gibi, İsa Mesih Tanrı’nın Oğlu olmasına rağmen öğrencilerine hiç kul gözüyle bakmıyor, aksine onlara dost olarak görür. Dahası İsa günahlarımıza karşılık canını feda ederek ve tüm hepimizi Tanrı’nın çocukları olmaya davet ederek bizlere en büyük sevgiyi göstermişti (Yuhanna 1:12).

        Bölümün ilerisinde Mesih öğrencilerin yakında uğrayacakları sıkıntılardan söz eder. Ama neden? İsa’ya iman edince hayatımız düzeliyor ve eskiden bize düşman olanları bile sevmeye başlıyoruz. O halde neden dünya bizden nefret etsin ki? Kısacası, çünkü İsa’dan nefret ediyorlar. Karanlıkta yaşayan dünyamız ışıktan nefret eder. O yüzdendir ki zamanında İsa’ya zulmeden dünya yeri geldiğinde bize de nefret kusacaktır. Ama tüm bu sıkıntılarda da Rab’bin vaat ettiği ‘Yardımcı’ Kutsal Ruh yanı başımızdadır ve her tür sıkıntıyı aşmamıza yardım edecektir. Yeter ki Tanrı’nın sevgi buyruğuna uyarak Mesih’te kalalım.
 

GERÇEĞİN RUHU

Yuhanna 16:1-33

1  ‹‹Bunları size, sendeleyip düşmeyesiniz diye söyledim. 2  Sizi havra dışı edecekler. Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Tanrı'ya hizmet ettiğini sanacak. 3  Bunları, Baba'yı ve beni tanımadıkları için yapacaklar. 4  Bunları şimdiden bildiriyorum. Öyle ki, saati gelince bunları söylediğimi hatırlayasınız. Başlangıçta bunları söylemedim. Çünkü sizinle birlikteydim.›› 5  ‹‹Şimdiyse beni gönderenin yanına gidiyorum. Ne var ki, içinizden hiçbiri bana, ‹Nereye gidiyorsun?› diye sormuyor. 6  Ama bunları söylediğim için yüreğiniz kederle doldu. 7  gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı gelmez. Ama gidersem, O'nu gönderirim. 8  O gelince günah, doğruluk ve gelecek yargı konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir: 9  Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler; 10  doğruluk konusunda, çünkü Baba'ya gidiyorum, artık beni görmeyeceksiniz; 11  yargı konusunda, çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor. 12  ‹‹Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız. 13  Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları bildirecek. 14  O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan alıp bildirecek. 15  Baba'nın nesi varsa benimdir. ‹Benim olandan alıp bildirecek› dememin nedeni budur. 16  ‹‹Kısa süre sonra beni artık görmeyeceksiniz; yine kısa süre sonra beni göreceksiniz.›› 17  Öğrencilerinden bazıları birbirlerine, ‹‹Ne demek istiyor?›› diye sordular. ‹‹ ‹Kısa süre sonra beni görmeyeceksiniz; yine kısa süre sonra beni göreceksiniz› diyor. Ayrıca, ‹Çünkü Baba'ya gidiyorum› diyor.›› 18  Onun için, ‹‹Bu ‹kısa süre› dediği nedir? Söylediklerini anlamıyoruz›› deyip durdular. 19  İsa kendisine soru sormak istediklerini anladı. Onlara dedi ki, ‹‹ ‹Kısa süre sonra beni görmeyeceksiniz; yine kısa süre sonra beni göreceksiniz› dememi mi tartışıyorsunuz? 20  doğrusunu söyleyeyim, siz ağlayıp yas tutacaksınız, dünya ise sevinecektir. Kederleneceksiniz, ama kederiniz sevince dönüşecek. 21  Kadın doğum yapacağı zaman ağrı çeker. Çünkü saati gelmiştir. Ama doğurunca, dünyaya bir çocuk getirmenin sevinciyle çektiği acıyı unutur. 22  Bunun gibi, siz de şimdi kederleniyorsunuz, ama sizi yine göreceğim. O zaman yürekten sevineceksiniz. Sevincinizi kimse sizden alamaz. 23  O gün bana hiçbir şey sormayacaksınız. doğrusunu söyleyeyim, benim adımla Baba'dan ne dilerseniz, verecektir. 24  Şimdiye dek benim adımla bir şey dilemediniz. Dileyin, alacaksınız. Öyle ki, sevinciniz tam olsun. 25  ‹‹Size bunları örneklerle anlattım. Öyle bir saat geliyor ki, artık örneklerle konuşmayacağım; Baba'yı açıkça tanıtacağım. 26  O gün dileyeceğinizi benim adımla dileyeceksiniz. Sizin için Baba'dan istekte bulunacağımı söylemiyorum. 27  Çünkü beni sevdiğiniz ve Baba'dan çıkıp geldiğime iman ettiğiniz için Baba'nın kendisi sizi seviyor. 28  Ben Baba'dan çıkıp dünyaya geldim. Şimdi dünyayı bırakıp Baba'ya dönüyorum.›› 29  Öğrencileri, ‹‹İşte, şimdi açıkça konuşuyorsun, hiç örnek kullanmıyorsun›› dediler. 30  ‹‹Şimdi senin her şeyi bildiğini anlıyoruz. Kimsenin sana soru sormasına gerek yok. Tanrı'dan geldiğine bunun için iman ediyoruz.›› 31  İsa onlara, ‹‹Şimdi iman ediyor musunuz?›› diye karşılık verdi. 32  ‹‹İşte, hepinizin evlerinize gitmek üzere dağılacağınız ve beni yalnız bırakacağınız saat geliyor, geldi bile. Ama ben yalnız değilim, Baba benimle birliktedir. 33  Bunları size, bende esenliğiniz olsun diye söyledim. Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!››

AÇIKLAMA: Mesih öğrencilerinin yanından ayrılcağını söyledi ancak yerine ‘Yardımcı’ (Parakletos) diye nitelendirdiği birini göndereceğine söz verdi. Daha önce gördüğümüz gibi İsa’dan sonra gelecek olan Yardımcı başka bir insan  ya da peygamber değil, ‘Gerçin Ruhu’dur. İsa Kutsal Ruh geldiğinde neler yapacağını da şöyle açıklar: 1. Öğrencilere gerekli olan her şeyi öğretecek (14:26). 2. İsa Mesih’e tanıklık edecek (15:26). 3. Dünyayı günah, doğruluk ve gelecek yargı konusunda ikna edecek (16:8). 4. İmanlıları tüm gerçeğe yöneltecek, geleceği bildirecek (16:13-14). 5. İsa Mesih’i yüceltecektir (16:15). Bu listeye baktığımızda beklenen ‘Parakletos’un başka bir peygamber değil daha sonra Elçilerin İşleri bölümünde geçen Kutsal Ruh olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Bununla ilgili olarak İsa’nın ‘benim gidişim sizin yararınızadır’ demesi ilginçtir. Yani Mesih’in yerine Kutsal Ruh’un gelmesi ne açıdan daha büyük bir yarar sağlayacak, İsa yeryüzünde kalsaydı daha iyi olmaz mıydı? Aslında İsa sonuçta bir insan olarak yaşıyordu ve tek bir yerde hizmetini sürdürüyordu. Vaat edilen Kutsal Ruh ise iman eden herkesin içine yerleşerek her yerde etkinliğini sürdürecekti. Bu açıdan İsa fiziken yeryüzünden ayrıldıysa da Kutsal Yardımcı vasıtasıyla ruhsal açıdan hizmetini devam ettirmektedir. Bu şekilde şimdiki zaman Rab’bin Ruhu bizim aracılığımızla dünya çapında Tanrı’nın işini görmektedir.

        Aynı zamanda bu bölümde Mesih öğrencilerinin göreceği sıkıntılardan söz eder. Daha önce dünyanın kendisinden ve kendisine iman edenlerden neden bu kadar nefret ettiğini açıkladı. Kısacası karanlık ışıktan her zaman nefret etmiştir. Şimdiyse İsa öğrencilerini gelecek zülümlere hazırlamaya çalışır. Hatta dediğine göre öyle bir gün gelecek ki onları öldüren Tanrı’ya hizmet ettiğini sanacak. Söylediği bu sözlerin kısa bir süre sonra Elçilerin İşleri 8.bölümde gerçekleştiğini görüyoruz. Mesih imanlılarından nefret eden Yahudiler onları yok etmeye kalktılar. Ne ilginçtir ki günümüzde de bazı dindar kesim Allah uğruna Hristiyanlar’ı hala yok etmeye çalışıyordur. Ancak böyle şeyler yaşadığımızda şaşırmıyoruz çünkü Mesih’i bizi baştan beri uyardı: ‘Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!’  Burada yenmekten kastı, dünyayı perde arkasından yöneten İblis’i yendiğini kastediyor (14:30). Sonuç olarak bu yaşamda zorluk çeksek de doğruluk uğruna olduğunu bilerek Mesih’in yanında haksızlığa katlanmayı büyük bir onur ve şeref sayarız (E.İşleri 5:41).

        Bu bölüm boyunca İsa yakında ayrılacağını anlatıyor ama öğrencileri bu konuda ne demek istediğini tam anlamıyorlardı. Mesih aralarından gidince büyük keder duyacaklarını söyler, fakat ardından büyük bir sevinç duyacaklarını da belirtir. Burada ertesi gün başına gelecek olaylardan söz ediyor. İsa çarmıha gerildiği zaman öğrencileri yıkılıp üzüntüye boğuldular. Ancak üçüncü gün Mesih ölümden dirilince inanılmaz bir sevinç yaşadılar. Tabi ki Rab kederli olmamızı istemez ancak vaat edilen sevince kavuşmak için bazen zorluklara katlanmak gerek (1.Petrus 1:6). Bu zorluklar boyunca da her zaman Rab’be sığınmalıyız, ihtiyacımız olan her şeyi O’ndan dilemeliyiz ve bize cömertçe verecektir (Yakup 1:2-5). Bu sırada öğrenciler Mesih’in nereye gideceği konusunda hala kafa karışıklığı yaşıyorlardı. O yüzden İsa artık açık açık Baba Tanrı’nın yanına döneceğini söyler. Bunu duyan öğrenciler nihayet anladıklarını söylüyor ve adına seviniyorlar. Yine de Mesih yakında yaşayacakları zorluklar dolayısıyla dağılacaklarını söyler fakat kendisi için İsa hiç endişeli değildir. Sonuçta tüm bunlar Baba Tanrı’nın kutsal planı doğrultusunda gelişiyor ve büyük zorluğun hemen ötesinde büyük bir zafer bekliyordur.
 

MESİH’İN VASİYETİ

Yuhanna 17:1-26

1  İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne kaldırıp şöyle dedi: ‹‹Baba, saat geldi. Oğlun'u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. 2  Çünkü sen O'na bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. 3  Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır. 4  Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim. 5  Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt. 6  ‹‹Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım. Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular. 7  Bana verdiğin her şeyin senden olduğunu şimdi biliyorlar. 8  Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. 9  Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir. 10  Benim olan her şey senindir, seninkiler de benimdir. Ben onlarda yüceltildim. 11  Ben artık dünyada değilim, ama onlar dünyadalar. Ben sana geliyorum. Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar. 12  Kendileriyle birlikte olduğum sürece, bana verdiğin kendi adınla onları esirgeyip korudum. Kutsal Yazı yerine gelsin diye, mahva giden adamdan başka içlerinden hiçbiri mahvolmadı. 13  ‹‹İşte şimdi sana geliyorum. Sevincimin onlarda tamamlanması için bunları ben dünyadayken söylüyorum. 14  Ben onlara senin sözünü ilettim, dünya ise onlardan nefret etti. Çünkü ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. 15  Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, kötü olandan korumanı istiyorum. 16  Ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. 17  Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir. 18  Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim. 19  Onlar da gerçekle kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum. 20-21  ‹‹Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. 22  Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. 23  Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın. 24  Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin. 25  Adil Baba, dünya seni tanımıyor, ama ben seni tanıyorum. Bunlar da beni senin gönderdiğini biliyorlar. 26  Bana beslediğin sevgi onlarda olsun, ben de onlarda olayım diye senin adını onlara bildirdim ve bildirmeye devam edeceğim.››

AÇIKLAMA: Birinin geriye bıraktığı vasiyetnameyi hiç okudunuz mu? Oldukça ciddi ve ağır bir şeydir. Dünyada kazandıklarını ne yapmak istediklerini okurken o insanın gerçek değerlerini sezebiliyoruz. Bu bölümde Mesih’in vasiyetini okuyoruz. Bunu yazılı bir şekilde değil, dua olarak öğrencilerinin huzurunda Tanrı’ya sunuyor. Öncellikle kendisiyle ilgili bir şeyler söyler, sonra havarileri için ve en sonunda ilerde iman edecek bizler için de bir şeyler söyler. En başta şunu görüyoruz ki Mesih’in insanlara bırakacak dünyevi bir malı yoktu. Daha sonra çarmıha gerildiğinde peygamberlerin sözleri uyarınca üzerindeki elbiseleri için askerler kura çekerek aralarında paylaştırdılar. Mesih’in geriye bıraktığı hazine dünyevi değil, ruhsal bir mirastı. Bu mirası yalnızca tanıdığı ve sevdiği insanlara da değil, tüm insanlığa bağış etti. Söz konusu miras sonsuz yaşam! (bkz. 1.Petrus 1:3-4). Mesih kendi hayatında Baba Tanrı’nın yüceliğini açıkça göstererek kendisine iman etmek isteyen tüm herkesin Tanrı’yla doğrudan bir ilişki kurmasına olanak sağladı. Yeryüzünde geçirdiği kısa hayatı boyunca Mesih’in tek derdi ve düşüncesi insanları Tanrı’ya çekmekti. Bunu Baba Tanrı’nın kutsal işlerini sergileyerek ve kendi yaptıklarında yüceliğini göstererek yaptı. Böylece İsa Mesih’e inanan herkes esas Tanrı’yı tanımış oldu ve bağışladığı sonsuz yaşam vaadine ortak oldu.

        Ardından İsa kendisini izleyen havarileri için dua eder. Onlarla yaklaşık üç yıl birlikte her yeri gezdiler, böylece aralarında çok derin ve kuvvetli bir bağ oluştu. Fakat İsa onları Baba’dan kutsal bir emanet olarak görür. Şimdi de onları yeniden Tanrı’ya teslim eder. Öğrencilerine yönelik en büyük isteği Baba’nın onları koruması ve kendisiyle tam anlamıyla birleştirmesidir. İsa öğrencilerinin kendisi gibi artık bu dünyaya ait olmadıklarını belirtir. Onlar artık Rab’bin çocuklarıdır ve İsa bu yüzden dünyanın zulmüne uğrayacaklarını da biliyor. Bunun için Tanrı’nın onları İblis’in saldırılarından korumasını diler. Özellikle Baba’nın onları ‘gerçekle kutsal kılmasını’ diler. Bu ne demek? Zaten İsa açıklıyor, ‘Senin sözün gerçektir.’ Daha önce İsa Şeytan’ı en büyük yalancı ve yalanın babası olarak tasvir etti (8:44). O yüzden Mesih baştan beri onlara Rab’bin gerçeklerini öğreterek İblis’in hilelerine karşı hazırlamaya çalıştı. Şimdiyse onlar İblis ile baş başa kalacaktı ve en büyük savunmaları kendilerine emanet edilen bu gerçekler olacaktır. Aynı şekilde İblis’in saldırılarına karşı bizim de en büyük savunmamız Rab’bin kutsal sözleridir.

        Son olarak İsa daha sonra iman edecek olanlar için, yani bizim için de dua etmeye başlar. Bizim için en büyük isteği ve kutsal vasiyeti BİR olmamızdır. Peki, ne anlamda? Hepimizin her konuda bir olmamız, ya da aynı düşünceye sahip olmamız elbette ki mümkün değildir. Yine de bir sonraki ayete dikkat edersek cevabı buluyoruz: ‘Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar.’ Bizim kendi gücümüzle birbirimizle hemfikir mümkün değil, ancak Baba’ya ve Mesih’e bağlı kaldığımız sürece otomatik olarak birlik oluşuyor. Burada Mesih, daha önce yaptığı gibi, bizi Tanrı’nın kutsal birliğine davet ediyor (14:23). Baba, Oğul ve Kutsal Ruh nasıl ki eşsiz ve ebedi bir birlik içinde bulunuyorlarsa bizler de iman yoluyla bu kutsal beraberliğe dâhil olabiliyoruz. İmanlılar olarak belki en çok zorlandığımız konu budur, birlik kuramıyoruz. Mesih’in öngördüğü gibi asırlardır imanlılar hep farklı gruplar ve mezhepler kurarak bölünüp İblis’i kendilerine güldürmüştür. Ne var ki Mesih’in belirttiği gibi kendi birliğimizi kurmaya çalışmak yerine Tanrı’nın kutsal birliğine dâhil olmaya gayret edersek aradığımız beraberliği yakalayacağımız kesindir. Nitekim bu bizim kuracağımız bir şey değil, Tanrı’nın sağladığı kutsal bir nimettir. O yüzden Mesih’in son vasiyeti uyarınca bu kutsal birliği korumak için elimizden geleni yapmaya hazır olmalıyız (Efesliler 4:1-4).
 

İSA TUTUKLANIR

Yuhanna 18:1-40

1  İsa bu sözleri söyledikten sonra öğrencileriyle birlikte dışarı çıkıp Kidron Vadisi'nin ötesine geçti. Orada bir bahçe vardı. İsa'yla öğrencileri bu bahçeye girdiler. 2  O'na ihanet eden Yahuda da burayı biliyordu. Çünkü İsa, öğrencileriyle orada sık sık buluşurdu. 3  Böylece Yahuda yanına bir bölük askerle başkâhinlerin ve Ferisiler'in gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. Onların ellerinde fenerler, meşaleler ve silahlar vardı. 4  İsa, başına geleceklerin hepsini biliyordu. Öne çıkıp onlara, ‹‹Kimi arıyorsunuz?›› diye sordu. 5  ‹‹Nasıralı İsa'yı›› diye karşılık verdiler. İsa onlara, ‹‹Benim›› dedi. O'na ihanet eden Yahuda da onlarla birlikte duruyordu. 6  İsa, ‹‹Benim›› deyince gerileyip yere düştüler. 7  Bunun üzerine İsa onlara yine, ‹‹Kimi arıyorsunuz?›› diye sordu. ‹‹Nasıralı İsa'yı›› dediler. 8  İsa, ‹‹Size söyledim, benim›› dedi. ‹‹Eğer beni arıyorsanız, bunları bırakın gitsinler.›› 9  Kendisinin daha önce söylediği, ‹‹Senin bana verdiklerinden hiçbirini yitirmedim›› şeklindeki sözü yerine gelsin diye böyle konuştu. 10  Simun Petrus yanında taşıdığı kılıcı çekti, başkâhinin Malkus adındaki kölesine vurup sağ kulağını kopardı. 11  İsa Petrus'a, ‹‹Kılıcını kınına koy! Baba'nın bana verdiği kâseden içmeyeyim mi?›› dedi. 12  Bunun üzerine komutanla buyruğundaki asker bölüğü ve Yahudi görevliler İsa'yı tutup bağladılar. 13  O'nu önce, o yıl başkâhin olan Kayafa'nın kayınbabası Hanan'a götürdüler. 14  Halkın uğruna bir tek adamın ölmesinin daha uygun olacağını Yahudi yetkililere telkin eden Kayafa idi. 15  Simun Petrus'la başka bir öğrenci İsa'nın ardından gidiyorlardı. O öğrenci başkâhinin tanıdığı olduğu için İsa'yla birlikte başkâhinin avlusuna girdi. 16  Petrus ise dışarıda, kapının yanında duruyordu. Başkâhinin tanıdığı öğrenci dışarı çıkıp kapıcı kızla konuştu ve Petrus'u içeri getirdi. 17  Kapıcı kız Petrus'a, ‹‹Sen de bu adamın öğrencilerinden değil misin?›› diye sordu. Petrus, ‹‹Hayır, değilim›› dedi. 18  Hava soğuk olduğu için köleler ve nöbetçiler yaktıkları kör ateşinin çevresinde durmuş ısınıyorlardı. Petrus da onlarla birlikte ayakta ısınıyordu. 19  Başkâhin İsa'ya, öğrencileri ve öğretisiyle ilgili sorular sordu. 20  İsa onu şöyle yanıtladı: ‹‹Ben söylediklerimi dünyaya açıkça söyledim. Her zaman bütün Yahudiler'in toplandıkları havralarda ve tapınakta öğrettim. Gizli hiçbir şey söylemedim. 21  Beni neden sorguya çekiyorsun? Konuştuklarımı işitenlerden sor. Onlar ne söylediğimi biliyorlar.›› 22  İsa bunları söyleyince, yanında duran görevlilerden biri, ‹‹Başkâhine nasıl böyle karşılık verirsin?›› diyerek O'na bir tokat attı. 23  İsa ona, ‹‹Eğer yanlış bir şey söyledimse, yanlışımı göster!›› diye yanıtladı. ‹‹Ama söylediklerim doğruysa, niçin bana vuruyorsun?›› 24  Bunun üzerine Hanan, O'nu bağlı olarak başkâhin Kayafa'ya gönderdi.25  Simun Petrus hâlâ ateşin yanında durmuş ısınıyordu. O'na, ‹‹Sen de O'nun öğrencilerinden değil misin?›› dediler. ‹‹Hayır, değilim›› diyerek inkâr etti. 26  Başkâhinin kölelerinden biri, Petrus'un, kulağını kestiği adamın akrabasıydı. Bu köle Petrus'a, ‹‹Bahçede, seni O'nunla birlikte görmedim mi?›› diye sordu. 27  Petrus yine inkâr etti ve tam o anda horoz öttü. 28  Sabah erkenden Yahudi yetkililer İsa'yı Kayafa'nın yanından alarak vali konağına götürdüler. Dinsel kuralları bozmamak ve Fısıh yemeğini yiyebilmek için kendileri vali konağına girmediler. 29  Bunun üzerine Pilatus dışarı çıkıp yanlarına geldi. ‹‹Bu adamı neyle suçluyorsunuz?›› diye sordu. 30  Ona şu karşılığı verdiler: ‹‹Bu adam kötülük eden biri olmasaydı, O'nu sana getirmezdik.›› 31  Pilatus, ‹‹O'nu siz alın, kendi yasanıza göre yargılayın›› dedi. Yahudi yetkililer, ‹‹Bizim hiç kimseyi ölüm cezasına çarptırmaya yetkimiz yok›› dediler. 32  Bu, İsa'nın nasıl öleceğini belirtmek için söylediği sözler yerine gelsin diye oldu. 33  Pilatus yine vali konağına girdi. İsa'yı çağırıp O'na, ‹‹Sen Yahudiler'in Kralı mısın?›› diye sordu. 34  İsa şöyle karşılık verdi: ‹‹Bunu kendiliğinden mi söylüyorsun, yoksa başkaları mı sana söyledi?›› 35  Pilatus, ‹‹Ben Yahudi miyim?›› dedi. ‹‹Seni bana kendi ulusun ve başkâhinlerin teslim ettiler. Ne yaptın?›› 36  İsa, ‹‹Benim krallığım bu dünyadan değildir›› diye karşılık verdi. ‹‹Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir.›› 37  Pilatus, ‹‹Demek sen bir kralsın, öyle mi?›› dedi. İsa, ‹‹Kral olduğumu sen söylüyorsun›› karşılığını verdi. ‹‹Ben gerçe tanıklık etmek için doğdum, bunun için dünyaya geldim. Gerçekten yana olan herkes benim sesimi işitir.›› 38  Pilatus O'na, ‹‹Gerçek nedir?›› diye sordu. Bunu söyledikten sonra Pilatus yine dışarıya, Yahudiler'in yanına çıktı. Onlara, ‹‹Ben O'nda hiçbir suç görmüyorum›› dedi. 39  ‹‹Ama sizin bir geleneğiniz var, her Fısıh Bayramı'nda sizin için birini salıveriyorum. Yahudiler'in Kralı'nı sizin için salıvermemi ister misiniz?›› 40  Onlar yine, ‹‹Bu adamı değil, Barabba'yı isteriz!›› diye bağrıştılar. Oysa Barabba bir hayduttu.

AÇIKLAMA: Mesih’in düzenli olarak öğrencileriyle vakit geçirdiği bir bahçe vardı. Getsemani Bahçesi Yeruşalim’in karşısında, Kidron Vadisi’nin hemen ötesinde asmalar ve zeytin ağaçlarıyla dolu son derece tenha bir ortamdı. İsa son saatlerini orada dua ederek geçirdi. Çok geç olmuştu, öğrencilerin çoğu uykuya daldı bile. O sırada Yahudi yetkililerle anlaşan Yahuda bir bölük askerle beraber İsa’yı tutuklamaya geldi. Mesih İsa, olup biten herşeyi bildiği halde, kaçmak ya da saklanmak yerine, Yahuda’nın karşısına çıkarak, ‘Kimi arıyorsunuz?’ diye sordu. Askerlerin ‘Nasıralı İsa’yı arıyoruz’ demelerine karşı İsa ‘Benim!’ diye yanıtladı. Onu yakalamaya gelen kalabalık bu söze öyle şaşırdı ki gerileyip yere düştüler. Neden acaba? Elbette ki Mesih’in gösterdiği bu soğukkanlılığa çok şaşırdılar ama ayrıca Yahudiler arasında kullandığı ‘Benim’ sözü de çok etkileyiciydi. Mesih birçok sefer, ‘İyi çoban Benim, Kapı Benim, Diriliş ve Yaşam Benim’ gibi sözler sarf etti. Ancak ‘Benim’ sözünü duyan Yahudiler büyük ihtimalle Tanrı’nın Musa’ya çok önceden söyledi ‘Ben Benim’ sözünü hatırladılar (M.Çıkış 3:14). Mesih’in yaklaşan kalabalığın önüne geçmesinin diğer sebebi de öğrencilerini kötülükten esirgemekti. Yine de Petrus kendini tutamadı ve her zamanki sıcakkanlılığıyla kılıç savurarak İsa’yı savunmaya kalktı. Ancak Mesih’in buna hiç tahammülü yoktu, hatta Petrus’un yaraladığı bir adamın kucağına dokunarak şifa verir. Sonra ‘Baba’nın bana verdiği kâseden içmeyeyim mi?’ diyerek bu işe razı olduğunu belirtir. Zaten Mesih öğrencilerine birçok kez hayatını bu şekilde insanlık uğruna kurban edeceğini söyledi o yüzden hiç geri adım atmadı.

        İsa’yı tutukladıktan sonra onu Yahudiler’in dini lideri Hanan’ın karşısına çıkarttılar. Hanan önceden Başkahin’di ama Romalılar onu görevden aldılar o yüzden damadı Kayafa yerine geçti. Yine de halkın gönde esas lider Hanan’dı. Bu ilk sorgulama muhtemelen Hanan’ın evinde gerçekleşti. Mesih’in öğrencileri Yuhanna ve Petrus olup bitenleri izlemek için gizliden oraya sokuldular. Ancak Petrus baştan beri çok tedirgin. Kapıcı kız, ‘Sen de adamın öğrencilerinden misin?’ sorusuna ‘Hayır, değilim!’ diye karşılık veriyor. Anlaşılan önden giden Yuhanna İsa’nın yanlısı olduğunu belirtti ancak Petrus korkuya kapılmış Mesih’i inkâr ediyor. Bu sırada içerde İsa’yı sorguya çekmeye başladılar. İsa yine son derece soğukkanlı bir şekilde her şeyi açık açık öğrettiğini belirterek halka sormalarını istemesi üzerinde Hanan ona tokat atmalarını buyurur. Buna karşılık İsa ‘Eğer yanlış bir şey söyledimse yanlışımı göster. Ama söylediklerim doğruysa, niçin bana vuruyorsun?’ diyor. Bundan sonra onu Tapınak’taki Yahudiler’in dini mahkemesine Başkahin Kayafa’nın önüne çıkarmaya karar veriyorlar. Fakat bu sırada Petrus ile ilgili dram dışarıda sürüyor. Başkası Petrus’a gelip İsa’yı tanıdığını sorunca yine inkâr ediyor. Sonra kulağını kestiği adamın bir akrabası Petrus’u tanıdığını söyleyince, üçüncü bir defa Mesih’i inkâr ediyor. Tam o anda İsa’nın olacağını söylediği gibi horoz ötüyor (Luka 22:34).

        Sabaha karşı İsa’nın Tanrı Oğlu olduğunu savunduğu için küfredip ölümü hak ettiği kararına varan Yahudi yetkililer onu şehrin Roma temsilcisi Vali Pilatus’un öne getirirler. Olaya fazla karışmak istemeyen Pilatus İsa’yı kendi yasalarına göre yargılamalarını ister. Ancak Yahudiler’in kimseyi idam etmeye hakları yoktu. Belli ki İsa’yı çarmıha gerdirmeye niyetlendiler bile, yani bu hiç adil bir mahkeme olmayacaktır. Bunun üzerine, Pilatus İsa’yı yanına alarak ‘Yahudilerin Kralı mısın?’ diye sorar. Mesih’in verdiği cevap oldukça ilginç ve gizemli: ‘Benim krallığım bu dünyadan değildir.’ İsa açık bir şekilde Roma’ya karşı bir tehdit unsuru oluşturmadığını söyler. Mesih’in vaat ettiği krallıkta isyan, ayaklanma ya da şiddet söz konusu değildir. Ardından İsa gerçe tanıklık etmeye geldiğini belirtir. Amacı Roma’yı devirmek değil, insanların yüreklerine gerçeğin ışığını tutmaktı. Buna karşılık Pilatus sanki dalga geçerek Gerçek nedir?’ diye söyler. Keşke sorusunun cevabını bekleseydi ama gaddar ve putperest bir adam olarak hiç meraklı değildi. Yine de İsa’nın kıskançlık sonucu karşısına çıkartılıp hiç suç işlemediğini anlayacak kadar aklı vardı. Sonra İsa’yı salıverme niyetiyle Yahudiler’e şöyle bir teklif sundu: İsa’yı mı salayım yoksa ünlü haydut Barabba’yı mı salıvereyim? Ne var ki Yahudiler öyle bir nefretle doldular ki İsa’nın çarmıha gerilmesi için bağrışmaya başladılar.
 

İSA ÇARMIHTA

Yuhanna 19:1-42

1  O zaman Pilatus İsa'yı tutup kamçılattı. 2  Askerler de dikenlerden bir taç örüp O'nun başına geçirdiler. Sonra O'na mor bir kaftan giydirdiler. 3  Önüne geliyor, ‹‹Selam, ey Yahudiler'in Kralı!›› diyor, yüzüne tokat atıyorlardı. 4  Pilatus yine dışarı çıktı. Yahudiler'e, ‹‹İşte, O'nu dışarıya, getiriyorum. O'nda hiçbir suç bulmadığımı bilesiniz›› dedi. 5  Böylece İsa, başındaki dikenli taç ve üzerindeki mor kaftanla dışarı çıktı. Pilatus onlara, ‹‹İşte o adam!›› dedi. 6  Başkâhinler ve görevliler İsa'yı görünce, ‹‹Çarmıha ger, çarmıha ger!›› diye bağrıştılar. Pilatus, ‹‹O'nu siz alıp çarmıha gerin!›› dedi. ‹‹Ben O'nda bir suç bulamıyorum!›› 7  Yahudiler şu karşılığı verdiler: ‹‹Bizim bir yasamız var, bu yasaya göre O'nun ölmesi gerekir. Çünkü kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyor.›› 8  Pilatus bu sözü işitince daha çok korktu. 9  Yine vali konağına girip İsa'ya, ‹‹Sen nereden geliyorsun?›› diye sordu. İsa ona yanıt vermedi. 10  Pilatus, ‹‹Benimle konuşmayacak mısın?›› dedi. ‹‹Seni salıvermeye de, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor musun?›› 11  İsa, ‹‹Sana gökten verilmeseydi, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı›› diye karşılık verdi. ‹‹Bu nedenle beni sana teslim edenin günahı daha büyüktür.›› 12  Bunun üzerine Pilatus İsa'yı salıvermek istedi. Ama Yahudiler, ‹‹Bu adamı salıverirsen, Sezar'ın dostu değilsin!›› diye bağrıştılar. ‹‹Kral olduğunu ileri süren herkes Sezar'a karşı gelmiş olur.›› 13  Pilatus bu sözleri işitince İsa'yı dışarı çıkardı. Taş Döşeme -İbranice'de Gabbata- denilen yerde yargı kürsüsüne oturdu. 14  Fısıh Bayramı'na Hazırlık Günü'ydü. Saat on iki sularıydı. Pilatus Yahudiler'e, ‹‹İşte, sizin Kralınız!›› dedi. 15  Onlar, ‹‹Yok et O'nu! Yok et, çarmıha ger!›› diye bağrıştılar. Pilatus, ‹‹Kralınızı mı çarmıha gereyim?›› diye sordu. Başkâhinler, ‹‹Sezar'dan başka kralımız yok!›› karşılığını verdiler. 16  Bunun üzerine Pilatus İsa'yı, çarmıha gerilmek üzere onlara teslim etti. 17  Askerler İsa'yı alıp götürdüler. İsa çarmıhını kendisi taşıyıp Kafatası -İbranice'de Golgota- denilen yere çıktı. 18  Orada O'nu ve iki kişiyi daha çarmıha gerdiler. Biri bir yanda, öbürü öteki yanda, İsa ise ortadaydı. 19  Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: 20  İsa'nın çarmıha gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranice, Latince ve Grekçe yazılan bu yaftayı Yahudiler'in birçoğu okudu. 21  Bu yüzden Yahudi başkâhinler Pilatus'a, ‹‹ ‹Yahudiler'in Kralı› diye yazma›› dediler. ‹‹Kendisi, ‹Ben Yahudiler'in Kralı'yım dedi› diye yaz.›› 22  Pilatus, ‹‹Ne yazdımsa yazdım›› karşılığını verdi. 23  Askerler İsa'yı çarmıha gerdikten sonra giysilerini alıp her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. 24  Birbirlerine, ‹‹Bunu yırtmayalım›› dediler, ‹‹Kime düşecek diye kura çekelim.›› Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu: ‹‹Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura çektiler.›› Bunları askerler yaptı. 25  İsa'nın çarmıhının yanında ise annesi, teyzesi, Klopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. 26  İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, ‹‹Anne, işte oğlun!›› dedi. 27  Sonra öğrenciye, ‹‹İşte, annen!›› dedi. O andan itibaren bu öğrenci İsa'nın annesini kendi evine aldı. 28  Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı yerine gelsin diye, ‹‹Susadım!›› dedi. 29  Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O'nun ağzına uzattılar. 30  İsa şarabı tadınca, ‹‹Tamamlandı!›› dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti. 31  Yahudi yetkililer Pilatus'tan çarmıha gerilenlerin bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık Günü olduğundan, cesetlerin Şabat Günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Şabat Günü büyük bayramdı. 32  Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla birlikte çarmıha gerilen öteki adamın bacaklarını kırdılar. 33  İsa'ya gelince O'nun ölmüş olduğunu gördüler. Bu yüzden bacaklarını kırmadılar. 34  Ama askerlerden biri O'nun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı. 35  Bunu gören adam tanıklık etmiştir ve tanıklığı doğrudur. Doğruyu söylediğini bilir. Siz de iman edesiniz diye tanıklık etmiştir. 36  Bunlar, ‹‹O'nun bir tek kemiği kırılmayacak›› diyen Kutsal Yazı'nın yerine gelmesi için oldu. 37  Yine başka bir Yazı'da, ‹‹Bedenini deştiklerine bakacaklar›› deniyor. 38  Bundan sonra Aramatyalı Yusuf, İsa'nın cesedini kaldırmak için Pilatus'a başvurdu. Yusuf, İsa'nın öğrencisiydi, ama Yahudi yetkililerden korktuğundan bunu gizli tutuyordu. Pilatus izin verince, Yusuf gelip İsa'nın cesedini kaldırdı. 39  Daha önce geceleyin İsa'nın yanına gelen Nikodim de otuz litre kadar karışık mür ve sarısabır özü alarak geldi. 40  İkisi, İsa'nın cesedini alıp Yahudiler'in gömme geleneğine uygun olarak onu baharatla keten bezlere sardılar. 41  İsa'nın çarmıha gerildiği yerde bir bahçe, bu bahçenin içinde de henüz hiç kimsenin konulmadığı yeni bir mezar vardı. 42  O gün Yahudiler'in Hazırlık Günü'ydü. Mezar da yakın olduğundan İsa'yı oraya koydular.

AÇILAMA: Burada okuduğumuz Mesih’in son ölüm sahnesinde acınacak halde korkak bir adam görmüyoruz. Tam aksine tutuklu olduğu halde sanki senaryoyu kendisi çizdi ve sonuna kadar kendisi her şeyi yönetiyor. Esas acınacak olan bir türlü adalet sağlayamayan Pilatus’tur ve korkunç bir kıskançlığa tutuklu olan Yahudi yetkililerdir. Uzun yıllar Yahudiler’le uğraşan Pilatus her an çıkaracakları bir isyandan korkuyordu. O yüzden adaletsizlik pahasına da olsa Yahudi önderleri bir şekilde tatmin etmeye çalışıyor. Yine de İsa’nın masum olduğunu bildiği için onu kurtarmaya çalışıyor. Bu sırada İsa’yı kamçılattırır. Kamçılanmak aslında başlı başına korkunç bir cezaydı. Niceleri Romalılar’ın acımasız kamçıları önünde can vermişti. Buna katlandıktan sonra Mesih ayrıca Romalı askerlerin alaycı sözleri ve tokatlarına katlandı. ‘Yahudilerin Kralı’ diye dalga geçerek İsa’ya mor bir kaftan giydirip başına dikenli bir taç koydular. Sonra Pilatus onu yine Yahudilerin önüne çıkarttı. Ancak Yahudiler kan içinde ayakta zor duran İsa’nın bu korkunç haline acımak yerine çarmıha gerilmesini istediler. Neden? Çünkü İsa Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyordu. Evet, Mesih asıl kimliğini inkâr etmediği için yargılanıp ölüme sürükleniyordu. Bunu duyan Pilatus daha çok korktu. Ne ilginçtir ki Tanrı’dan korkmayan putperest Vali Pilatus bile Yahudi yetkililerden daha vicdanlı olup çıktı. Pilatus İsa’yı bir daha sorguya çektikten sonra herkesin önde suçsuz bir insan olduğunu tekrarladı. Ancak son derece ikiyüzlü Yahudi liderler, ‘Bu adamı salıverirsen, Sezar’ın dostu değilsin!’ diye karşılık verdiler. Açıkça Pilatus’u Sezar’a şikâyet edeceklerini söylediler, oysaki Yahudiler’in Roma İmparatoru’na karşı hiç ama hiç saygıları yoktu. Görevden alınmak istemeyen Pilatus ise durumdan kurtulmak için önce ellerini yıkadı ve sonra İsa’yı çarmıha gerilmek üzere Yahudiler’in ellerine teslim etti.

        Yeruşalim’in hemen dışında Golgota yani Kafatası adında bir tepe vardı. Askerler İsa’yı çarmıhını taşıyarak oraya çıkarttılar. Sonra ölmeyi bekleyen iki haydutun ortasında İsa da çarmıha gerildi. Ne var ki Mesih’in çarmıhına asılan suç yaftasında her hangi bir suç değil yalnızca ‘Yahudilerin Kralı’ yazıyordu. Yahudi önderler buna kızdılarsa da Pilatus yaftayı değiştirmedi. Aslında Pilatus doğruyu yansıtmak istedi. İsa’nın hiç bir suçu yoktu. O ezelden beri Yahudiler’e vaat edilen Kral Mesih’ti, ancak kendi halkı tarafından reddedildiği için çarmıha asıldı. Bu sırada İsa’yı çarmıha geren askerlerin elbiseleri üzerinde kura çektiklerini okuyoruz. Ne ilginçtir ki Peygamber Davut yaklaşık 1000 sene önce böyle şeylerin soyundan gelen Mesih’in başına geleceğini yazdı bile: ‘Köler sürüsü çevremi sarıyor, ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerim sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar (Mezmur 22:16-18).’ Baştan gördüğümüz gibi tüm bunlar çok eskiden yazılan bir senaryonun parçasıydı. Ne var ki, orada bunu anlayan yoktu. Bu sırada çarmıhta acıyla kıvranan İsa yine kendi derdini değil bir kenardan izleyen annesinin derdini düşünüyordu. Büyük olasılıkla genç yaşta babasını kaybeden İsa ailesinin sorumluluğunu üstlenmişti. Diğer kardeşleri kendisine henüz iman etmedikleri için İsa annesini en yakın öğrencilerinden biri Yuhanna’ya teslim eder. Artık Mesih’in pek gücü kalmamıştır. Yine peygamberlerin çok önceden belirttikleri gibi susadığını söyler (Mezmur 69:21). Bir az şarap tattıktan sonra İsa ‘Tamamlandı!’ diye haykırır ve son nefesini verir. Bu sözle İsa kendisine verilen kutsal görevi mükemmel bir şekilde tamamladığını belirtir. Aynı zamanda ‘dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı kuzusu’ olarak gelen İsa günahımızın bedelini tam tamına tahsil ettiğini belirtir.

        Yahudiler’in Fısıh Bayramı başlamak üzereydi. Ancak çarmıha gerilen İsa’dan dolayı pek çok kişi üzülmüştü. Şunu da belirtmeliyiz ki o dönemde çarmıha gerilen insanlar bazen bir kaç gün can çekişerek hayatta kalabilirlerdi. O yüzden bir an evvel ölmelerini sağlamak için bazen bacaklarını kırarlardı ki onlardan destek alarak artık nefes almasınlar. Yahudi yetkililer Pilatus’tan bunu talep ettiler. Ancak İsa’ya gelen askerler çoktan öldüğünü fark ettiler ve bacaklarını kırmamaya karar verdiler. Bu da ilginç bir ayrıntı çünkü Eski Antlaşmada Tanrı’ya sunulan kuzunun ‘tek bir kemiği bile kırılmayacak’ diye yazardı (M.Çıkış 12:46). Yine de emin olmak için bir asker İsa’nın böğrüne mızrağını sapladı. Böğründen kan ve su akınca ölüm gerçekleştiğini anladılar. Güneş batışıyla başlayan bayram saati yaklaştığı için İsa’yı yakında bulunan bir mezara koymaya karar verdiler. Hatta ilginçtir ki İsa’yı gizliden izleyen Yahudi yetkililerden biri bu sırada öne çıkıp kendi yeni mezarını açtı. Ayrıca daha önce tanıştığımız bir diğer dini önder Nikodim de otuz litre kadar mür alarak katkıda bulunur. Bu iki lider İsa’nın öm fermanını yazan diğer önderlere katılmadılar. Şimdi de İsa’ya sahip çıkarak da tepkilerini göstermekle beraber büyük bir risk aldılar. Ancak yapılan bu korkunç adaletsizliğe dayanamadıkları için Mesih’e bu son iyilik yapmak istediler. Böylece İsa’yı kayadan oyulmuş bir mağaranın içine bırakıp önüne büyük bir taş koyarak gittiler.
 

MESİH’İN ZAFERİ

Yuhanna 20:1-31

1  Haftanın ilk günü erkenden, ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış olduğunu gördü. 2  Koşarak Simun Petrus'a ve İsa'nın sevdiği öbür öğrenciye geldi. ‹‹Rab'bi mezardan almışlar, nereye koyduklarını da bilmiyoruz›› dedi. 3  Bunun üzerine Petrus'la öteki öğrenci dışarı çıkıp mezara yöneldiler. 4  İkisi birlikte koşuyordu. Ama öteki öğrenci Petrus'tan daha hızlı koşarak mezara önce vardı. 5  Eğilip içeri baktı, keten bezleri orada serili gördü, ama içeri girmedi. 6-7  Ardından Simun Petrus geldi ve mezara girdi. Orada serili duran bezleri ve İsa'nın başına sarılmış olan peşkiri gördü. Peşkir keten bezlerle birlikte değildi, ayrı bir yerde dürülmüş duruyordu. 8  O zaman mezara ilk varan öteki öğrenci de içeri girdi. Olanları gördü ve iman etti. 9  İsa'nın ölümden dirilmesi gerektiğini belirten Kutsal Yazı'yı henüz anlamamışlardı. 10  Bundan sonra öğrenciler yine evlerine döndüler. 11  Meryem ise mezarın dışında durmuş ağlıyordu. Ağlarken eğilip mezarın içine baktı. 12  Beyazlara bürünmüş iki melek gördü; biri İsa'nın cesedinin yattığı yerin başucunda, öteki ayakucunda oturuyordu. 13  Meryem'e, ‹‹Kadın, niçin ağlıyorsun?›› diye sordular. Meryem, ‹‹Rabbim'i almışlar›› dedi. ‹‹O'nu nereye koyduklarını bilmiyorum.›› 14  Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa'nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O'nun İsa olduğunu anlamadı. 15  İsa, ‹‹Kadın, niçin ağlıyorsun?›› dedi. ‹‹Kimi arıyorsun?›› Meryem O'nu bahçıvan sanarak, ‹‹Efendim›› dedi, ‹‹Eğer O'nu sen götürdünse, nereye koyduğunu söyle de gidip O'nu alayım.›› 16  İsa ona, ‹‹Meryem!›› dedi. O da döndü, İsa'ya İbranice, ‹‹Rabbuni!›› dedi. Rabbuni, öğretmenim demektir. 17  İsa, ‹‹Bana dokunma!›› dedi. ‹‹Çünkü daha Baba'nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam'ın ve sizin Babanız'ın, benim Tanrım'ın ve sizin Tanrınız'ın yanına çıkıyorum.›› 18  Mecdelli Meryem öğrencilerin yanına gitti. Onlara, ‹‹Rab'bi gördüm!›› dedi. Sonra Rab'bin kendisine söylediklerini onlara anlattı. 19  Haftanın o ilk günü akşam olunca, öğrencilerin Yahudi yetkililerden korkusu nedeniyle bulundukları yerin kapıları kapalıyken İsa geldi, ortalarında durup, ‹‹Size esenlik olsun!›› dedi. 20  Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve böğrünü gösterdi. Öğrenciler Rab'bi görünce sevindiler. 21  İsa yine onlara, ‹‹Size esenlik olsun!›› dedi. ‹‹Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum.›› 22  Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, ‹‹Kutsal Ruh'u alın!›› dedi. 23  ‹‹Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.›› 24  Onikiler'den biri, ‹‹İkiz›› diye anılan Tomas, İsa geldiğinde onlarla birlikte değildi. 25  Öbür öğrenciler ona, ‹‹Biz Rab'bi gördük!›› dediler. Tomas ise, ‹‹O'nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam›› dedi. 26  Sekiz gün sonra İsa'nın öğrencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durdu, ‹‹Size esenlik olsun!›› dedi. 27  Sonra Tomas'a, ‹‹Parmağını uzat›› dedi, ‹‹Ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!›› 28  Tomas O'na, ‹‹Rabbim ve Tanrım!›› diye yanıtladı. 29  İsa, ‹‹Beni gördüğün için mi iman ettin?›› dedi. ‹‹Görmeden iman edenlere ne mutlu!›› 30  İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok doğaüstü belirti gerçekleştirdi. 31  Ne var ki yazılanlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.

AÇIKLAMA: Mesih Cuma günü çarmıha gerildi. Cuma akşamı Fısıh Bayramı başladı. Ertesi gün yine akşamleyin sona erdi o yüzden öğrenciler İsa’nın mezarına dönmek için Pazar gününü beklediler. İki gün önce yaklaşan bayram dolayısıyla Mesih’in cesedini aceleyle mağaraya bırakıp gittiler, şimdi de bazı bayanlar defnetme işlerini tamamlamak üzere sabah çok erkenden mezara döndüler. Yuhanna bu süreçte özellikle Mecdelli Meryem’in yaşadıklarını aktarır. Mezara yaklaştıklarında mağaranın önüne konan büyük taşın kaldırıldığını gördüler. Meryem derhal koşup havarilere haber verdi. Onlardan Petrus ile bir öğrenci daha koşarak mezara gittiler. Burada ‘öteki öğrenci dediği büyük ihtimalle bunları kaydeden Yuhanna’nın kendisidir. Mağaraya varınca içeri daldılar ve İsa’nın cesedinin konulduğu yerde yalnızca sarıldığı keten bezleri gördüler. Ayrıca yüzüne konan peşkir de bir kenarda dürülmüş duruyordu. İsa’nın cesedi çalınmış olsaydı bunları geriye düzenli bir şekilde bırakmazlardı. Petrus’un kafası çok karıştı, Yuhanna ise baştan beri İsa’nın daha önce kerelerce söyledi gibi dirildiğine inandı. Erkekler eve dönünce Mecdelli Meryem yine mezara döndü. Birden iki melek ona göründü ve İsa’nın dirildiğini söylediler. Meryem yine de birinin İsa’nın cesedini çaldığını düşünerek etrafı kontrol etmeye başladı. Doğal olarak çok da hüzünlüydü. Birden İsa yaklaştı ama gözyaşlarından kim olduğunu hemen fark etmedi. Hatta onu bahçıvan sanarak İsa’nın cesedini nereye koydu diye sorar. Sonra İsa ‘Meryem’ diye seslendiğinde birden farkına varır ve Mesih’in ayaklarına sarılır. Bu sırada İsa’nın ‘Bana dokunma’ demesi dikkatimizi çeker. Muhtemelen İsa’ya henüz kavuşan Meryem onu yine kaybetmemek korkusuyla ona sıkı sıkıya tutundu. O yüzden Mesih yakında ayrılması gerektiğini hatırlattı. Ayrıca Meryem’in gidip diğer öğrencilere bu güzel haberi bildirmesini istedi.

        Anlaşılan diğer havariler Meryem’in söylediklerine pek inanmadılar. Kim böyle bir olaya inanır ki? Dahası başlarına gelebilecek sıkıntılardan korkuyorlardı. Çünkü İsa’nın cesedi birden yok olunca yetkililer öğrencilerinin onu çaldığını düşüneceklerdi. O yüzden hep birlikte bir odaya kapandılar. Birden İsa ortalarında belirdi ve ‘Esenlik olsun’ dedi. Yüzlerindeki ifadeyi görmek isterdik mutlaka. Mesih’in ellerinde ve ayaklarında çivi izlerini ve böğründeki yarayı görünce sonunda dirildiğine ikna oldular. Ardından İsa ‘Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum’ der. Benzerini daha önce de söylemişti (17:18). Sonra üzerlerine üfleyerek Kutsal Ruh’u aktardı. Aslında daha sonra Pentikost Gününde tam olarak Kutsal Ruh’la dolduklarını okuyoruz (E.İşleri 2). Ancak Mesih şimdiden onları kutsal görevlerine hazırlamaya başlar. Unutmamalıyız ki Pentikost Gününden önce Kutsal Ruh yine de aktif bir rol oynuyordu. Ardından İsa’nın onları günah bağışlamak ile ilgili yetkilendirdiğini de görüyoruz. Bu sözleri özellikle elçiler gibi kilisede önderlik vasfını üstlenen kişiler için söylüyordur (Matta 18:15-20).

        Bu arada Mesih’in bu ilk ziyaretini kaçıran Tomas ile ilgili bir olay gelişir. Herkesten İsa’nın ölümden dirildiği haberi duyunca Tomas bir türlü inanamıyor. Aradan bir hafta geçer ve İsa bir daha öğrencileri arasına belirir. Bu defa doğrudan kuşkucu Tomas’a yönelip çivi izlerine dokunmasını söyler. Tomas iman dolu büyük şaşkınlıkla ‘Rabbim ve Tanrım!’ diye haykırır. Bu ikrar söne hiç şaşırmayan İsa da ‘Beni gördüğün için mi iman ettin?’ diye sorar. Sonra ‘Görmeden iman edenlere ne mutlu!’ diye ekler. Bu son sözü aslında çok sonradan olup bitenleri duyan bizler için büyük bir teşviktir. Elbette ki bu kadar büyük olaylara inanmak kolay değil. Ama Yuhanna Mesih’in bundan çok daha fazlasını yaptığını da belirtir. Fakat günün sonunda tüm bunlar İsa’nın gerçekten Rab ve Tanrı olduğuna inanmamız için kaydedildi. Çünkü ancak bu sayede günahımızdan kurtulup sonsuz yaşama kavuşabiliriz. İsa özellikle ölümden dirilerek bu ulvi isme fazlasıyla layık olduğunu kanıtladı. Fakat amacı sadece gücünü göstermek değildi, esas isteği İblis’i yenmek ve insanları karanlık egemenliğinden kurtarmaktı.
 

İSA İLE KAHVALTI

Yuhanna 21:1-25

1-2  Bundan sonra İsa Taberiye Gölü'nün kenarında öğrencilerine yine göründü. Bu da şöyle oldu: Simun Petrus, ‹‹İkiz›› diye anılan Tomas, Celile'nin Kana Köyü'nden Natanel, Zebedi'nin oğulları ve İsa'nın öğrencilerinden iki kişi daha birlikte bulunuyorlardı. 3  Simun Petrus ötekilere, ‹‹Ben balık tutmaya gidiyorum›› dedi. Onlar, ‹‹Biz de seninle geliyoruz›› dediler. Dışarı çıkıp tekneye bindiler. Ama o gece bir şey tutamadılar. 4  Sabah olurken İsa kıyıda duruyordu. Ne var ki öğrenciler, O'nun İsa olduğunu anlamadılar. 5  İsa, ‹‹Çocuklar, balığınız yok mu?›› diye sordu. ‹‹Yok›› dediler. 6  İsa, ‹‹Ağı teknenin sağ yanına atın, tutarsınız›› dedi. Bunun üzerine ağı attılar. O kadar çok balık tuttular ki, artık ağı çekemez olmuşlardı. 7  İsa'nın sevdiği öğrenci, Petrus'a, ‹‹Bu Rab'dir!›› dedi. Simun Petrus O'nun Rab olduğunu işitince üzerinden çıkarmış olduğu üstlüğü giyip göle atladı. 8  Öbür öğrenciler balık dolu ağı çekerek tekneyle geldiler. Çünkü karadan ancak iki yüz arşın kadar uzaktaydılar. 9  Karaya çıkınca orada yanan bir kör ateşi, ateşin üzerinde balık ve ekmek gördüler. 10  İsa onlara, ‹‹Şimdi tuttuğunuz balıklardan getirin›› dedi. 11  Simun Petrus tekneye atladı ve tam yüz elli üç iri balıkla yüklü ağı karaya çekti. Bu kadar çok balık olduğu halde ağ yırtılmamıştı. 12  İsa onlara, ‹‹Gelin, yemek yiyin›› dedi. Öğrencilerden hiçbiri O'na, ‹‹Sen kimsin?›› diye sormaya cesaret edemedi. Çünkü O'nun Rab olduğunu biliyorlardı. 13  İsa gidip ekmeği aldı, onlara verdi. Aynı şekilde balıkları da verdi. 14  İşte bu, İsa'nın ölümden dirildikten sonra öğrencilere üçüncü görünüşüydü.  15  Yemekten sonra İsa, Simun Petrus'a, ‹‹Yuhanna oğlu Simun, beni bunlardan daha çok seviyor musun?›› diye sordu. Petrus, ‹‹Evet, ya Rab›› dedi, ‹‹Seni sevdiğimi bilirsin.›› İsa ona, ‹‹Kuzularımı otlat›› dedi. 16  İkinci kez yine ona, ‹‹Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?›› diye sordu. O da, ‹‹Evet, ya Rab, seni sevdiğimi bilirsin›› dedi. İsa ona, ‹‹Koyunlarımı güt›› dedi. 17  Üçüncü kez ona, ‹‹Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?›› diye sordu. Petrus kendisine üçüncü kez, ‹‹Beni seviyor musun?›› diye sormasına üzüldü. ‹‹Ya Rab, sen her şeyi bilirsin, seni sevdiğimi de bilirsin›› dedi. İsa ona, ‹‹Koyunlarımı otlat›› dedi. 18  ‹‹Sana doğrusunu söyleyeyim, gençliğinde kendi kuşağını kendin bağlar, istediğin yere giderdin. Ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere götürecek.›› 19  Bunu, Tanrı'yı ne tür bir ölümle yücelteceğini belirtmek için söyledi. Sonra ona, ‹‹Ardımdan gel›› dedi. 20  Petrus arkasına döndü, İsa'nın sevdiği öğrencinin kendilerini izlediğini gördü. Bu öğrenci, akşam yemeğinde İsa'nın göğsüne yaslanan ve, ‹‹Ya Rab, sana kim ihanet edecek?›› diye soran öğrencidir. 21  Petrus onu gönce İsa'ya, ‹‹Ya Rab, ya bu ne olacak?›› diye sordu. 22  İsa, ‹‹Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?›› dedi. ‹‹Sen ardımdan gel!›› 23  Bu yüzden kardeşler arasında o öğrencinin ölmeyeceğine dair bir söylenti çıktı. Ama İsa Petrus'a, ‹‹O ölmeyecek›› dememişti. Sadece, ‹‹Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?›› demişti. 24  Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci budur. Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz. 25  İsa'nın yaptığı daha başka çok şey vardır. Bunlar tek tek yazılsaydı, sanırım yazılan kitaplar dünyaya sığmazdı.

AÇIKLAMA: İsa ölümden dirildikten sonra kırk gün daha kaldı yeryüzünde. Bu süreçte öğrencilerine ve daha nicelerine bir çok defa göründü (1.Korintililer 15:1-9). Bu bölümde Yuhanna Mesih’le beraber yaşadıkları çok tatlı bir anı kaydeder. İsa’nın ölümü ve dirilişinden sonra havariler ne yapacaklarını şaşırdılar. Özellikle Mesih’i üç kere inkâr eden Petrus büyük mahcubiyet hissediyordu o yüzden eski mesleğine dönmeye karar verdi. Öğrencilerin bazısını yanına alarak balık tutmaya gittiler, ama nedense hiç bir şey tutamadılar. Sabaha karşı kıyıda duran biri onlara seslenip ‘Çocuklar, balığınız yok mu?’ diye sordu. Onlar ‘Yok’ deyince kıyıdaki adam ağlarını teknenin sağ tarafına atmalarını söyledi. Bunu yapınca ağları birden çok sayıda iri balıkla doldu taştı. Yuhanna onlara seslenen adamın İsa olduğunu hemen anladı. Çünkü bunun benzerini İsa’yla ilk tanıştıkları sırada yaşadılar (Luka 5). Petrus da bunu anlayınca Mesih’in yanına gitmek için hemen suya atladı. Anlaşılan, eskiden suyun üzerinde yürüyerek arkadaşlarına hava atan Petrus’un yüreği çok değişti. Aklındaki tek düşünce bir an evvel İsa’nın yanında olmaktı. Balıkları karaya çıkardıkları zaman İsa’nın çoktan bir ateş hazırlayıp üzerinde balık pişirdiğini fark ettiler. Böylece İsa onları kahvaltı yapmaya buyurdu ve birlikte yediler. Ne kadar tatlı bir manzara!

        Yemekten sonra İsa Petrus’a yönelip ilginç bir kaç soru sormaya başlar: ‘Beni bunlardan daha çok seviyor musun?’ Bunlardan derken belki eski mesleği ya da arkadaşlarını kastediyordu. Simun Petrus tereddüt etmeden ‘Evet, ya Rab!’ diye karşılık verir. Buna karşılık İsa ‘Kuzularımı otlat’ diye söyler. İlerleyen ayetlerde İsa Petrus’a aynı soruyu iki defa daha sorar. Mesih’in aynı soruyu üç kere tekrarlamasına üzülen Petrus yine ‘Rab sen herşeyi bilirsin, seni sevdiğimi de bilirsin’ diye yanıt verir. Peki, İsa neden bunu yaptı? Hatırlarsak Petrus İsa’yı üç kere inkâr etti, Mesih de burada Petrus’un sevgisini üç kere belirtmesine fırsat verir. Aynı zamanda İsa bu sorularla kendisi için herşeyden daha büyük önem taşıyan bir unsura değinmiş olur. Mesih imanlıları olarak zaman zaman zayıf düşebiliriz, hatta Petrus gibi bir anda Rab’bi inkar edebiliriz, ancak O’nu gerçekten seviyorsak her zaman yanında yerimiz var. Ayrıca, İsa Petrus’a bu soruları sorarak utancını gideriyor. Aynı zamanda diğer öğrencilere önderlik yapma konusunda kendisine güvendiğini de belirtiyor. Baştan beri Petrus çok gayretliydi, hatta Mesih uğruna ölmeye hazır olduğunu söyledi. Şimdi de İsa Petrus’un ilerde nasıl öleceğini de söyler. Yıllar sonra Mesih’in müjdesini birçok yerde duyurduktan sonra Roma’ya kadar gelen Petrus Roma İmparatoru Neron döneminde çarmıha gerilerek İsa uğruna canını verdi.

        İlerde nasıl şehit olacağını öğrenen Petrus hemen yanında duran Yuhanna’yı işaret ederek, ‘Ya bu ne olacak?’ diye sorar. İsa kısaca ‘seni ilgilendirmez’ der, ‘Sen ardımdan gel’ diye cevap verir. Buradan Tanrı’nın her birimiz için ayrı bir planı olduğunu görebiliyoruz. O yüzden birbirimizi karşılaştırmamaya dikkat etmeliyiz. Burada ayrıca Yuhanna için söylediği bir söz dikkat çeker: ‘Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam…’ Bunu duyan bazısı Yuhanna’nın ölmeyeceğini düşündüler. Aslında İsa’nın diğer havarilerinin hepsi Mesih uğruna farklı yerlerde şehit oldular, bir tek Yuhanna olağan yoldan Efes’te vefat etti. Ancak Mesih’in bu peygamberlik sözü uyarınca ölmeden önce Rab’bin gelişini gerçekten gördü. İyice yaşlandığında Yuhanna Patmos adasına sürüldü ve orada Mesih’ten gelecekle ilgili inanılmaz bir vahiy aldı. Bunu İncil’in son bölümü ‘Vahiy’ kitabında kaydetti. Son olarak Yuhanna İsa Mesih’le ilgili söylenecek daha pek çok şey olduğunu belirtir. Evet, İsa oldukça kısa hayatında o kadar çok mucize yaptı ki hepsini kaydetmek mümkün değildi. Ama yazılanlar İsa’nın gerçekten Tanrı Oğlu Mesih olduğunu kanıtlamak için fazlasıyla yetiyordur.