2.KORİNTLİLER’E GİRİŞ

Her mektupta olduğu gibi bu mektubun da bir maksadı vardır fakat ilk mektuptan sonra tam olarak neler geliştiğini bilmediğimiz için yalnızca verilen bazı bilgilere göre aradaki süreçte olup bitenleri tahmin edebiliriz. Elçi Pavlus bu mektubu bir öncekinden yaklaşık bir sene sonra yazmış olmalı. Anlaşılan Pavlus yazdığı 1. Korintliler Mektubu’nu Timoteos’un eliyle Korint’e yolladı ve kendisi Efes’te bir süre daha kaldı (1.Kor. 16:10-11, Elç. İşleri 19:22). Ne yazık ki Pavlus’un birinci mektubu ve Timoteos’un gelişi pekiyi kabul edilmedi. Bundan sonra Pavlus söz verdiği gibi büyük olasılıkla Korint’e uğradı ama oradaki zamanı pekiyi geçmemiş ki onu “keder dolu” bir ziyaret olarak niteler (2.Kor. 2:1). Oradan Efes’e döndükten sonra Pavlus Korint’teki kardeşlere çok sert bir mektup daha yazdı (2.Kor. 2:4; 7:8-9). Tepkilerini ölçmek için de Pavlus büyük ihtimalle bu mektubu Titus’un eliyle gönderdi (2.Kor.2:12-13). Ne yazık ki bu mektup elimize geçmedi ama bildiğimiz kadarıyla çok sert ve keskin bir mektuptu. Mektubunda yakında Korint’e bir daha geleceğini söylemişti ama bu arada Efes’te çıkan kargaşadan dolayı Pavlus çok ciddi bir tehlike yaşadı ve aniden Asya İli’nden ayrılmak zorunda kaldı. Dolayısıyla ilk planında Korint’e uğramayı düşündüğü halde Pavlus Titus’tan haber alana kadar önce Makedonya kiliselerine uğramaya karar verdi (2.Kor.1:15-16; Elç.İşleri 20:1-2).

Büyük olasılıkla Filipi’de Titus’la buluşan Pavlus sert mektubu sayesinde Korint’te birçok şeyin düzeldiğini duydu (2.Kor. 7:7). Bu iyi haberler Pavlus’u sevince boğdu fakat yine de bütün sorunlar tamamen çözülmüş değildi. Hâlen bazı sahte öğreti veren ve Pavlus’un yetkisine karşı koyan birçok sahte öğreticiler ve taban bulduğu kişiler kilisedeki imanlılarının kafalarını karıştırıyordu. Bundan dolayı Pavlus bu konulara karşılık bir mektup daha yazma ihtiyacını hissetti. Ayrıca yakında onlara bir kez daha uğramayı düşündüğünü belirtiyor. Bu ikinci mektubunda (kayıp mektubu saymazsak), Pavlus öncelikle son yıl içinde yaşanan iletişim kopukluğundan doğan bazı sıkıntıları açıklar. Aynı zamanda Pavlus Korint’te ortalığı karıştıran ‘sözüm ona üstün elçilere’tam bir yanıt vermek için istemeyerek de olsa kendini savunur.

Şimdiye kadar anlattıklarımızı okuyan biri bu mektubun çok sıkıcı olduğunu düşünebilir ama hiç de öyle değil. Bütün mektuplarından çok bu mektupta Pavlus yüreğini samimi bir şekilde açıp hizmetinin hedeflerini ortaya koyuyor. Pavlus bu mektupta öbür mektuplarından çok çektiği sıkıntıları ve tehlikeleri açık ve net bir şekilde de anlatır. Böylece Rab’be hizmet etmek isteyenler için bu mektup mücevher dolu bir hazinedir. Bir yandan Mesih’in yolunda çekilecek türlü sıkıntıları önceden görme şansımız var ama aynı zamanda hepsinin üstesinden nasıl geleceğimizi de öğrenebiliriz. En önemlisi Tanrı’nın hizmetini başarılı bir şekilde sürdürmek için nasıl bir yüreğe sahip olmamız gerektiğini görebiliyoruz.


TASLAK

Giriş Sözleri (1:1-14)

Teselli sözleri (1:1-7)

Sıkıntıları (1:8-14)

Pavlus’un hizmetinin açıklanışı (1:15-7:16)

Geciken ziyaretinin açıklanışı (1:15-2:13)

Hizmetinin hedeflerinin açıklanışı (2:14-6:10)

Tanrı’dan aldığı yeterlilik (2:14-3:6)

Tanrı’dan aldığı yeni antlaşma (3:7-18)

Tanrı’dan aldığı yüreklilik (4:1-18)

Tanrı’dan aldığı yeni konut (5:1-10)

Tanrı’dan aldığı yükümlük (5:11-6:2)

Tanrı’dan aldığı yürek (6:3-7:4)

Gerçek tövbenin ürünü (7:5-7:16)

Pavlus’un bağışlarla ilgili teşviki (8:1-9:15)

Makedonyalılar’ın örneği (8:1-5)

Pavlus’un teşvikleri (8:6-9:15)

Pavlus’un elçiliğinin savunması (10:1-12:13)

Pavlus kendisini savunuyor (10:1-18)

Pavlus sahte öğretmenleri azarlıyor (11:1-15)

Pavlus’un yaşadıkları (11:16-12:13)


YORUM:

TESELLİ KAYNAĞI

2.Korintliler 1:1-24

1  Tanrı'nın isteğiyle Mesih İsa'nın elçisi atanan ben Pavlus ve kardeşimiz Timoteos'tan Ahaya'nın her yanındaki bütün kutsallara ve Tanrı'nın Korint'teki kilisesine selam! 2  Babamız Tanrı'dan ve Rab İsa Mesih'ten sizlere lütuf ve esenlik olsun. 3  Her türlü tesellinin kaynağı olan Tanrı'ya, merhametli Baba'ya, Rabbimiz İsa Mesih'in Tanrısı ve Babası'na övgüler olsun! 4  Kendisinden aldığımız teselliyle her türlü sıkıntıda olanları teselli edebilmemiz için bizi bütün sıkıntılarımızda teselli ediyor. 5  Çünkü Mesih'in acılarını nasıl büyük ölçüde çekiyorsak, Mesih sayesinde büyük teselli de buluyoruz. 6  Sıkıntı çekiyorsak, bu sizin teselliniz ve kurtuluşunuz içindir. Teselli buluyorsak bu, bizim çektiğimiz acıların aynısına dayanmanızda etkin olan bir teselli bulmanız içindir. 7  ilişkin umudumuz sarsılmaz. Çünkü acılarımıza olduğu gibi, tesellimize de ortak olduğunuzu biliyoruz. 8  Kardeşlerim, Asya İli'nde çektiğimiz sıkıntılardan habersiz kalmanızı istemiyoruz. Dayanabileceğimizden çok ağır bir yük altındaydık. Öyle ki, yaşamaktan bile umudumuzu kesmiştik. 9  Ölüme mahkûm olduğumuzu içimizde hissettik. Ama bu, kendimize değil, ölüleri dirilten Tanrı'ya güvenmemiz için oldu. 10-11  Tanrı bizi böylesine büyük bir ölüm tehlikesinden kurtardı; daha da kurtaracaktır. Umudumuzu O'na bağladık. Siz de dualarınızla bize yardım ettikçe, bizi yine kurtaracaktır. Öyle ki, birçok kişinin dualarıyla bize sağlanan lütuftan ötürü birçoklarının ağzından bizim için şükranlar sunulsun. 12  Dünyaya ve özellikle size, insan bilgeliğiyle değil, Tanrı'nın lütfuyla, Tanrı'dan gelen kutsallık ve içtenlikle davrandığımıza vicdanımız tanıktır. Ve biz bununla övünüyoruz. 13-14  Okuyup anlayabileceğinizden başka bir şey yazmıyoruz. Bizi bir ölçüde anladığınız gibi, tümüyle anlayacağınızı umarım. Rabbimiz İsa'nın gününde bizim övüncümüz siz olacağınız gibi, sizin övüncünüz de biz olalım. 15-16  Bu güvenle, sizleri iki kez sevindirmek için önce uğramak, sonra Makedonya'ya geçmek, Makedonya'dan yine geri gelerek tarafınızdan Yahudiye'ye uğurlanmak niyetindeydim. 17  Bunu isterken acaba kararsız mıydım? Ya da isteklerim benlikten mi doğuyor ki, önce ‹‹Evet, evet››, sonra ‹‹Hayır, hayır›› diyeyim? 18  Tanrı'nın güvenilirliği hakkı için diyorum ki, ilettiğimiz söz hem ‹‹evet›› hem ‹‹hayır›› değildir. 19  Silvanus ve Timoteos'la birlikte tanıttığımız Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih hem ‹‹evet›› hem ‹‹hayır›› değildi. O'nda yalnız ‹‹evet›› vardır. 20  Çünkü Tanrı'nın bütün vaatleri Mesih'te ‹‹evet››tir. Bu nedenle Tanrı'nın yüceliği için Mesih aracılığıyla Tanrı'ya ‹‹Amin›› deriz. 21  Bizi sizinle birlikte Mesih'te pekiştiren ve meshetmiş olan Tanrı'dır. 22  O bizi mühürledi, güvence olarak da yüreklerimize Kutsal Ruh'u yerleştirdi. 23  Tanrı'yı tanık tutarım ki, Korint'e dönmeyişimin nedeni sizi esirgemekti. 24  İmanınıza egemen olmak istemiyoruz, sevinmeniz için sizinle birlikte çalışıyoruz. Çünkü imanda dimdik duruyorsunuz.

AÇIKLAMA: Bir oğul ya da kız anne babası için neyse kilise topluluğu onu kuran kişi(ler) için de öyledir. Onu doğururken büyük acı çeker, büyütürken çok stresli günler geçirir ve yoldan saptığında da korkunç bir sıkıntı yaşar. Elçi Pavlus’un Korint’teki kardeşlerle bayağı sıkıntıları oldu. Aralarına sızan bazı sahte ‘elçilerin’ağır eleştirilerine rağmen Pavlus hep sevgiyle kimi zaman mektupla kimi zaman birini göndererek kimi zaman kendisi uğrayarak onlara yönelip durumu çözmek istedi. Şimdi yanlarından dönen Titus nihayet elçiye olumlu bir haber getirdi, böylece yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen duydukları Pavlus için büyük teselli kaynağı oluyor. Mektubuna başlarken Pavlus aslında Tanrı’dan hep teselli aldığını belirtir. Çünkü Pavlus’un gözünde Korint Kilisesi kendi topluluğu değil, Tanrı’nın kilisesiydi, Tanrı’nın çocuğuydu. O yüzden er ya da geç yola geleceklerine inanıyordu. Rab bu şekilde Pavlus’u teselli edip bu zorlu süreçte ayakta tuttu. Aynı zamanda Pavlus Tanrı’dan aldığı bu tesellinin başkalarını teselli etmek için çok yararlı olduğunu fark etti. Hatta çektiği bu sıkıntılar aracılığıyla bir nebze de olsa Mesih’in acılarına ortak olduğunu söyledi, bu da inanılmaz bir şeref. Kaldı ki Rab, hayatta farklı sebeplerden dolayı çektiğimiz sıkıntıları bile hem bizim büyümemiz hem de başkalarına bereket kaynağı olabilmemiz için kullanabiliyor (Romalılar 8:28).

Ardından Pavlus özellikle Efes’te yaşadığı zorlukları onlara bildirmek istiyor. Dediğine göre dayanabildiklerinden çok daha büyük bir yük altındaydılar, hatta yaşamaktan da umut kestiler neredeyse. Burada değindiği olay büyük olasılıkla Elçiler İşleri 19:23-42 ayetlerinde geçen Efes Tiyatrosu’nda yaşanan kargaşaydı. Elçi Pavlus Efes’te epey kaldı ve zaman geçtikçe kilise bir hayli büyüdü ve etkisi de bütün bölgede hissedildi. O kadar ki Efes’in pagan tanrıçası Artemis’in heykeli ve maketlerinin ticaretini yapanlar paniğe kapıldılar ve halkı Hristiyanlara karşı ayaklandırmaya kalkıştılar. Böylece günün birinde bütün halk bugün hala Efes’te ayakta olan amfitiyatro’da toplanıp saatlerce ‘Efesliler’in Artemisi Büyüktür!’ diyebağırdılar. . Bu sırada Pavlus’u ve imanlı topluluğunun diğer önderlerini linç etmek istediler ama şehrine yöneticileri olay daha büyümeden halkı sakinleştirmeye başardılar. Yine de oradaki imanlılar için bu çok korkunç bir tecrübe olsa gerek ki Pavlus ‘ölüme mahkûm olduğumuzu içimizde hissettik’ yazıyor. Ama yine de Pavlus tüm bu olup bitenlerin Tanrı’ya daha çok güvenmeleri için olduğunu belirtir. Ayrıca bütün kardeşlerin duaları da bu konuda çok etkili olduğunu da vurgular. Aslında bu çok önemli bir gerçektir ki bu tür sıkıntılara ve tehlikelere imanla karşılık verdiğimiz sürece Tanrı’dan uzaklaştırmak yerine bizi kendisine daha da yaklaştırır.

Aslında Pavlus en son Korint’e uğradığında ziyareti çok iyi geçmedi. Onlardan ayrılırken onlara bir daha uğrayacağını söyledi ama Efes’e dönünce demin anlattığı olaylarla karşılaştı ve planlarını değiştirmek zorunda kaldı. Korint’teki bazı kişiler Pavlus’un bu plan değişikliğini sözünü yerine getirmiyor diye yorumladılar. Hatta bundan yola çıkarak Pavlus’un öğretisine de gölge düşürmeye çalıştılar. O yüzden Pavlus burada yaşadıklarını anlatarak duruma açıklık getirir. Dahası yaydığı müjdede asla bir değişiklik ya da değişkenlik söz konusu olmadığını da belirtir. Tanrı’nın Sözü bir gün ‘evet’, öbür gün ‘hayır’ değildir, Mesih’in vaatleri her zaman ‘Evet!’ ve ‘Âmin’dir!’ Pavlus’un öğretisi uyarınca Mesih’e iman eden herkes Tanrı’ya aittir. Rab Tanrı iman eden herkesi Kutsal Ruh’la mesh eder ve mühürler, bu da kurtuluşumuzun güvencesi ve garantisidir (Efesliler 1:13-14). İşte Pavlus’un büyük teselli kaynağı da budur ki Rab kendisine ait olanları bilir ve eninde sonunda yola getirir. Sahtekârlar çıkabilir, sıkıntılar gelebilir, anlaşmazlıklar da yaşanabilir ama Mesih’in vaadi uyarınca kendi kurduğu kiliseyi kimse yıkamaz (Matta 16:18).

img

ÜZÜNTÜ VE ZAFER

2.Korintliler 2:1-17

1  tekrar keder dolu bir ziyaret yapmamaya karar verdim. 2  Çünkü sizi kederlendirirsem, keder verdiğim sizlerden başka beni kim sevindirecek? 3  Bunu yazdım ki, geldiğimde beni sevindirmesi gerekenler beni kederlendirmesin. Sevincimin hepinizin sevinci olduğuna ilişkin hepinize güvenim var. 4  Kederlenesiniz diye değil, beslediğim derin sevgiyi anlayasınız diye büyük bir sıkıntı ve yürek acısıyla gözyaşları içinde yazdım. 5  Eğer biri bir başkasını kederlendirdiyse, beni değil -abartmadan söyleyeyim- bir dereceye kadar hepinizi kederlendirmiş olur. 6  Böyle birine çoğunluğun verdiği bu ceza yeterlidir. 7  Aşırı kedere boğulmasın diye o kişiyi daha fazla cezalandırmayıp bağışlamalı ve teselli etmelisiniz. 8  Bunun için ona duyduğunuz sevgiyi yenilemenizi rica ederim. 9  Sizi sınamak ve her durumda söz dinleyenler olup olmadığınızı anlamak için yazdım size. 10  Kimi bağışlarsanız, ben de onu bağışlarım. Eğer bir şeyi bağışladımsa, bunu sizin için Mesih'in önünde bağışladım. 11  Öyle ki, Şeytan'ın oyununa gelmeyelim. Çünkü onun düzenlerini bilmez değiliz. 12-13  Mesih'in Müjdesi'ni yaymak amacıyla Troas'a geldiğimde Rab'bin işi için bana bir kapı açıldığı halde, kardeşim Titus'u orada bulamadığım için iç huzurum yoktu. Bu nedenle oradakilere veda ederek Makedonya'ya gittim. 14  Bizi her zaman Mesih'in zafer alayında yürüten, O'nu tanımanın güzel kokusunu aracılığımızla her yerde yayan Tanrı'ya şükürler olsun! 15  Çünkü biz hem kurtulanlar hem de mahvolanlar arasında Tanrı için Mesih'in güzel kokusuyuz. 16  Mahvolanlar için ölüme götüren ölüm kokusu, kurtulanlar içinse yaşama götüren yaşam kokusuyuz. Böylesi bir işe kim yeterlidir? 17  Birçokları gibi, Tanrı'nın sözünü ticaret aracı yapanlar değiliz. Tanrı tarafından gönderilen ve Mesih'e ait olan kişiler olarak Tanrı'nın önünde içtenlikle konuşuyoruz.

AÇIKLAMA: Gördüğümüz gibi Pavlus Korint Kilisesi için büyük acılara katlandı. Onlara bir önceki mektubu yazdıktan sonra Pavlus Korint’e ‘keder dolu’bir ziyaret gerçekleştirdi. Ardından sert bir mektup daha yazdı ama amacı onları kederlendirmek değil, onları tövbeye yöneltmekti. Tüm mektuplarında olduğu gibi Pavlus bazen ne kadar keskin bir dille yazsa da her zaman sevgisini de vurgular. İster aile içinde olsun, ister kilisede olsun disiplinin esas motivasyonu her zaman sevgi olmalı, maksadı da tam bir şifa olmalıdır. Her çocuğuma ceza verdiğimde, kendisine ‘seni çok sevdiğim için bunu yapmak zorunda olduğumu biliyorsun değil mi?’diye hatırlatırım. Çünkü elimin altındaki evladımı henüz çocukken dizginlemezsem kim bilir daha sonra başına neler getirecek. Benzer şekilde kilise önderleri günaha esir düşmüş üyeleri gerektiğinde disiplin uygulamak zorunda (1.Korintliler 5). Ancak bunu kin dolu bir yürekle değil, sevgi ve şefkatle yapmalıyız. Aynı zamanda disiplin uygularken her zaman geri dönüş kapısını açık tutmalıyız. Kimseyi çıkmaza sürüklememeliyiz. İmanlı birini günahından ötürü kiliseden uzaklaştırmak zorunda kalsak bile tövbe etmeye hazır olduğunda Rab’den tam şifa alması ve topluluğa geri dönmesi için gerekli olanağı tanımak lazım.

İlerleyen ayetlerde Pavlus topluluğu tövbe eden bir kardeşi yeniden kabul etmeye isteklendirmeye çalışır. Burada uzaklaştırılan kardeşin kim olduğunu bilmiyoruz. Belki bir önceki mektupta zina sebebiyle kiliseden kovulan kişi olabilir. Ya da Pavlus’u ağır bir şekilde eleştirdiği için topluluk tarafından mimlenen bir başkası olabilir. Her kimse Pavlus onu daha fazla utandırmamak için ismini yazmıyor çünkü söz konusu kişinin yürekten tövbe ettiği belli. O yüzden Pavlus onu şahsen bağışladığını belirtmekle beraber kilise topluluğunun da artık onu bağışlayıp geri alması gerektiğini söyler. Çünkü bir kardeşi bağışlamayı reddedersek aslında onu ve kendimizi de İblis’in oyununa teslim ediyoruz. Şeytan’ın en büyük etki alanlarından biri bağışlamamazlıktır. Nice kilise bu şekilde parçalandı, nice tatlı imanlı bu nedenle düşman kesildiler. Kardeşimizi bağışlamayı reddettiğimizde aslında kendisine değil, en çok kendi kendimize zarar veriyoruz ve yüreğimizin İblis’in birçok düzenine açılmasına sebep oluyoruz.

Sonunda Pavlus yine Korint kardeşlerine duyduğu merakı anlatmaya devam eder. Oradan dönen Titus’u Troas’ta bulamayınca Pavlus denizi geçip Makedonya’ya gelir. Orada nihayet Titus’u bulup sevindirici haberi alır. Ama mektubun bu ayetinden 7:4 bölümüne kadarki kısım bir tür parantez oluşturuyor. Bu arada Pavlus Korint kardeşlerine beslediği sevgiyi anlatmanın yanı sıra Rab adına verdiği olağanüstü hizmetin sebebiyetini de açıklar. Korint’teki kardeşler için Pavlus gibi bir adam neden bu kadar meraklansın? Dahası onlara bu tür mektuplar yazmak için cesareti nereden buluyor? Pavlus kim oluyor ki? Korint’te bazısı bu tür sorular sorduğu için Pavlus cevap vermeden devam etmek istemiyor. Elçi Pavlus öncelikle kendini Mesih’in emrinde, O’nun kulu olarak gördüğünü vurgulamak ister. Bu ayetlerde bahsettiği ‘Zafer Alayı’ aslında Roma İmparatorluğu’nda zaman zaman yaşanan büyük bir olaydı. Ünlü bir general büyük bir zafer elde ettiği zaman muazzam ganimetlerle askerleri ve esirleri eşliğinde başkente alaylarla girerdi. Bu sırada alayın önünde giden ‘kâhinler’ tütsü yakarlardı böyle herkes zaferin kokusunu alabiliyordu. Tabi muzaffer ordu için bu harika bir olaydı ama zincirlerle sürüklenen esirler için bunun kokusu dahi mide bulandırıcıydı. Pavlus verdiği hizmeti ve yaydığı müjdeyi bu kokuya benzetir. Tanrı’yı seven ve Mesih’e iman edenler için müjdenin ‘kokusu’ harikadır. Ama Tanrı’ya başkaldıranlara aynı koku iğrenç gelir. Sonuç olarak insanların bize verdiği karşılıklara aldanmamalıyız. İmansızların kutsal değerlerimizi saymamaları gayet normaldir çünkü Tanrı’yı tanımıyorlar (1.Korintliler 2:14). Fakat bizim için aynı değerler büyük sevinç ve huzur kaynağıdır.

img

ÖZGÜRLÜK RUHU

2.Korintliler 3:1-18

1  Kendimizi yine tavsiye etmeye mi başlıyoruz? Yoksa bazıları gibi ya da sizden tavsiye mektuplarına ihtiyacımız mı var? 2  Bütün insanlarca bilinen ve okunan, yüreklerimize yazılmış mektubumuz sizsiniz. 3  Hizmetimizin sonucu olup mürekkeple değil, yaşayan Tanrı'nın Ruhu'yla, taş levhalara değil, insan yüreğinin levhalarına yazılmış Mesih'in mektubu olduğunuz açıktır. 4  Mesih sayesinde Tanrı'ya böyle bir güvenimiz vardır. 5  Herhangi bir şeyi kendi başarımız olarak saymaya yeterliyiz demek istemiyorum; bizi yeterli kılan Tanrı'dır. 6  O bizi yazılı yasaya değil, Ruh'a dayalı yeni bir antlaşmanın hizmetkârları olmaya yeterli kıldı. Yazılı yasa öldürür, Ruh ise yaşatır. 7-8  Ölümle sonuçlanan hizmet, yani taş üzerine harf harf kazılan yasa yücelik içinde geldiyse -öyle ki, İsrailoğulları geçici olan parlaklığından ötürü Musa'nın yüzüne bakamadılar- Ruh'a dayalı hizmetin yücelik içinde olacağı daha kesin değil mi? 9  İnsanı suçlu çıkaran hizmetin yüceliği varsa, aklanmayı sağlayan hizmetin yüceliği çok daha aşkındır. 10  Çünkü eskiden yüceltilmiş olanın, şimdi yücelikte aşkın olana göre yüceliği yoktur. 11  Geçici olan, yücelik içinde geldiyse, kalıcı olanın yüceliği çok daha büyüktür. 12  Böyle bir umuda sahip olduğumuz için büyük cesaretle konuşabiliriz. 13  Yüzündeki parlaklığın giderek söndüğünü İsrailoğulları görmesin diye yüzünü peçeyle örten Musa gibi değiliz. 14  İsrailoğulları'nın zihinleri körelmişti. Bugün bile Eski Antlaşma okunurken zihinleri aynı peçeyle örtülü kalıyor. Çünkü bu peçe ancak Mesih aracılığıyla kalkar. 15  Ne var ki, bugün bile Musa'nın yazıları okunduğunda yüreklerini bir peçe örtüyor. 16  Oysa ne zaman biri Rab'be dönerse, o peçe kaldırılır. 17  Rab Ruh'tur, Rab'bin Ruhu neredeyse orada özgürlük vardır. 18  Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab'bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O'na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor.

AÇIKLAMA: Rab’bin hizmetine gelince Pavlus‘böylesi bir işe kim yeterlidir?’ diye sordu. O dönemde olduğu gibi günümüzde de bazı insanlar kendi menfaatleri doğrultusunda Rab’bin elçisi olmaya yeltenebilir. Ancak Pavlus’un belirttiği gibi Rab’bin bu hizmete çağırdığı kişiler kendilerini hep ön plana çıkartan kişiler değil. Mesih’in hizmetini hakkıyla yapan kişi kendini övmeye gereksinim duymaz, aksine hizmetinin sonuçları ona gerekli referans olur. Benzer şekilde Korint Kilisesi’ne seslenen Elçi Pavlus onların kendisine bir tür referans mektubu olduklarını belirtir. Tabi bu mürekkeple yazılan bir mektup değil Pavlus ve hizmet eden diğer kardeşlerin yüreklerine yazılan ruhsal bir tür mektuptu. İşte bu yüzden Pavlus onlara yazarken hep büyük cesaretle yazıyor çünkü onlarda çok emeği geçiyordu. Yine de Pavlus bunu kendi başarısı olarak görmüyordu, çünkü ancak Mesih’in lütfuyla bu işe layık görüldüğünün farkındaydı. Böylece Pavlus kendini Rab’bin kulu olarak görüyordu. Aslında bu sırada Korint’te imanlılara Musa’nın Yasası’nı diretmeye çalışan bazı Yahudi öğretmenler de vardı ama onlara karşın Pavlus Yeni Antlaşma’nın bir hizmetkârı olduğunu belirtir.

İlerleyen ayetlerde Pavlus Mesih’le gelen Yeni Antlaşma ile daha önce Musa’yla gelen Eski Antlaşma arasında önemli bir kıyaslama yapar. Sina Dağı’nda taş levhalara kazılmış ve Musa’ya teslim edilen Yasa İsrail toplumunun anayasasıydı. Her yasada olduğu gibi bunda da birçok yasak vardı. Ne var ki İsrail ulusuyla yapılan bu ilk anlaşma çok geçmeden bozuldu çünkü Yahudiler hemen putperestliğe düştüler. İsrail’in tarihine baktığımızda Tanrı’nın Yasası’na hiç bir zaman tam uyamadıklarını görüyoruz nitekim Yasa’da kurtuluş yoktur ancak insanın hatalarını gösteren ve sonunda onu mahkûm eden kurallar vardır. Bu yüzden daha Mesih gelmeden yüzlerce sene önce peygamberler Yeni Antlaşma’dan söz etmeye başladılar (Yeremya 31:31-34, Hezekiel 36:26-27). İsa Mesih de geldiğinde Yeni Antlaşma’yı resmen başlattığını görüyoruz (Luka 22:20). Pavlus’un dediği gibi Eski Antlaşma ilk verildiğinde büyük bir yücelikle geldi. Hatta Rab’le yüz yüze görüşen Musa’nın yüzü öyle parlıyordu ki insanlar suratına bakamıyorlardı. O yüzden Musa taş levhalarıyla dağdan indiği zaman yüzünü bir peçeyle örtmek zorunda kaldı (M.Çıkış 34). Fakat gelen bu ilk antlaşma Rab’bin halkına kurtuluş sağlamak yerine mahkûmiyet getirdi. Nitekim Yasa’nın esas amacı insanların günahlarını fark etmelerini sağlamaktı (Romalılar 3:19-20). Eski Antlaşma aslında baştan beri geçici ve sembolik olmak üzere saptanmıştı (İbraniler 10:1). Yeni Antlaşma ise kalıcı ve sonsuz bir kurtuluş getirdi. Çünkü Yasa’nın yapamadığını Mesih çarmıhta başardı ve bize bağışladığı Kutsal Ruh sayesinde iman eden hepimizde de gerçekleştirir (Romalılar 8:1-4).

Sonuç olarak Pavlus bundan büyük cesaret aldığını belirtir çünkü Eski Antlaşma o kadar büyük bir yücelikle geldiyse Yeni Antlaşma’nın yüceliği ne kadar daha büyük olmalı? Suçlayan Yasa büyük bir görkemle geldiyse özgür kılan Ruh ne kadar daha görkemli olacak? Ne var ki hâlâ Eski Antlaşma’ya bağlı kalmaya çalışan kişiler bu özgürlüğü tadamıyor. Musa’nın yüzünü kapatan peçe sanki onların da gözlerini hala kapatıyor. Benzer şekilde bugün de kendi çabalarıyla övünen ve böylece Tanrı katında aklanmaya çalışan herkeste körlük sürüyor. Fakat biri Mesih’e yürekten iman ederse bu peçe kalkar çünkü kişi kendi sevaplarıyla değil lütufla kurtulduğunu kabul eder. Bu kez artık Yasa yerine Kutsal Ruh devreye girer. Tanrı’nın Ruhu da bizi şeriatçılığa değil özgürlüğe davet eder. Kutsal Ruh vasıtasıyla her birimiz Tanrı’yla yüz yüze görüşerek O’ndan aldığımız güç ve cesaretle günbegün kendisine benzer olmak üzere değişiyoruz. Çünkü Tanrı’nın amacı kendisine köle değil sevgili çocukları olmamızdır (Romalılar 8:15). Değerli evlatları olarak amacı her geçen gün yüce karakterine benzemek üzere daha fazla olgunlaşmamızdır. İşte tüm bunlar Kutsal Ruh’un hayatımızdaki vazgeçilmez rolünü kabul ettiğimizde gerçekleşiyor.

img

CESARETİN KAYNAĞI

2.Korintliler 4:1-18

1  Bu hizmeti Tanrı'nın merhametiyle üstlendiğimiz için cesaretimizi yitirmeyiz. 2  Utanç verici gizli yolları reddettik. Hileye başvurmayız, Tanrı'nın sözünü de çarpıtmayız. Gerçeği ortaya koyarak kendimizi Tanrı'nın önünde her insanın vicdanına tavsiye ederiz. 3  Yaydığımız Müjde örtülüyse de, mahvolanlar için örtülüdür. 4  Tanrı'nın görünümü olan Mesih'in yüceliğiyle ilgili Müjde'nin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, bu çağın ilahı onların zihinlerini kör etmiştir. 5  Biz kendimizi ilan etmiyoruz; ama Mesih İsa'yı Rab, kendimizi de İsa uğruna kullarınız ilan ediyoruz. 6  Çünkü, ‹‹Işık karanlıktan parlayacak›› diyen Tanrı, İsa Mesih'in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı. 7  Üstün gücün bizden değil, Tanrı'dan kaynaklandığı bilinsin diye bu hazineye toprak kaplar içinde sahibiz. 8  Her yönden sıkıştırılmışız, ama ezilmiş değiliz. Şaşırmışız, ama çaresiz değiliz. 9  Kovalanıyoruz, ama terk edilmiş değiliz. Yere yıkılmışız, ama yok olmuş değiliz. 10  İsa'nın yaşamı bedenimizde açıkça görülsün diye İsa'nın ölümünü her an bedenimizde taşıyoruz. 11  Çünkü İsa'nın yaşamı ölümlü bedenimizde açıkça görülsün diye, biz yaşayanlar İsa uğruna sürekli olarak ölüme teslim ediliyoruz. 12  Böylece ölüm bizde, yaşamsa sizde etkin olmaktadır. 13  ‹‹İman ettim, bu nedenle konuştum›› diye yazılmıştır. Aynı iman ruhuna sahip olarak biz de iman ediyor ve bu nedenle konuşuyoruz. 14  Çünkü Rab İsa'yı dirilten Tanrı'nın, bizi de İsa'yla diriltip sizinle birlikte kendi önüne çıkaracağını biliyoruz. 15  Bütün bunlar sizin yararınızadır. Böylelikle Tanrı'nın lütfu çoğalıp daha çok insana ulaştıkça, Tanrı'nın yüceliği için şükran da artsın. 16  Bu nedenle cesaretimizi yitirmeyiz. Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor. 17  Çünkü geçici, hafif sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır. 18  Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyenlere çeviriyoruz. Çünkü görünenler geçicidir, görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır.

AÇIKLAMA: Bu bölümde Pavlus hizmetini sorgulayanlara yanıt vermeye devam eder. Müjdeyi savunmada Elçi Pavlus her zamanki gibi büyük bir cesaret sergiler, çünkü üstlendiği bu sorumluluğu kutsal bir emanet olarak kabul ediyordu. Kendi çıkarları uğruna Mesih’i duyuran bazılarına karşın Pavlus asla gizli yollara başvurmadı. İnsanları kendisine inandırmak ya da peşinden sürüklemek için hilecilik ya da ikiyüzlülük yapmadı. Aksine Rab’bin Sözünü olduğu gibi herkesin gözü önüne sererdi. Yine de birçok insan, özellikle Yahudiler inanmak istemiyorlardı. Pavlus’un dediğine göre bunun sebebi de İblis’in getirdiği karanlıktır. Aslında İsa Mesih’le gelen Tanrı’nın ışığı bütün dünyayı aydınlattı ama Şeytan insanların zihinlerini resmen kör etmiştir. İsa Mesih’te Tanrı’nın mükemmel görünümü ve muazzam görkemi apaçıktır ama Kutsal Ruh insanların yüreklerini dokunmadıkça bunu algılayabilmeleri mümkün değil. Bir önceki bölümde bahsettiği ‘peçe’ hala insanların yüreklerini örtüyor. İnsanlar da Tanrı’nın Ruhu’na karşı mücadele ettikleri sürece hep karanlıkta kalırlar. Ne yazık değil mi? Gökten ışık parladı ama Şeytan’a uyarak körlüğü seçen insanlar doğan nurdan habersizdir. İşte bu yüzden günümüzde de birçok kişi müjdeyi kabul edemiyor.

Şimdi Pavlus kendi hizmetini anlatmaya devam eder. Tanrı’dan aldığı kutsal hizmeti toprak kaplar içinde saklanmış bir hazineye benzetir. Buradaki kaplar aslında bedenlerimizi temsil eder, çünkü topraktan yaratıldığımız gibi toprağa döneceğiz. Aslında ilginç bir benzetme çünkü bir insanın mücevheri varsa bunu toprak kaplara değil çok pahalı ve güvenli bir sandığa saklar. Tanrı ise dünyayı kurtaracak mesajı, Pavlus ve Petrus gibi sıradan ‘kaplara’ teslim etti öyle ki hiç kimse övünmesin çünkü biz sadece toprağız. Böylece Pavlus tüm elçilerin Mesih uğruna çektikleri acıların bazısını anlatmaya başlar. Ama her ne kadar zulüm gördülerse ve bazısı ölüme de gittiyse müjdeyi hiç kimse durduramadı. Pavlus’un dediğine göre kendisi diğer elçiler gibi Mesih uğruna çekilen acıların izlerini bedenlerinde taşıyorlardı ama bu onlar için büyük bir onur ve şerefti. Fakat buna karşın Korint’te cirit atan bazı öğretmenler hala böbürleniyorlardı. Yine Pavlus Tanrı’nın gerçeklerini büyük iman ve cesaretle konuşmaya devam eder. Çünkü Tanrı’nın yargı gününde her şeyi çıplak bir şekilde görüp yargılayacağını bilir.

Şahsına ve hizmetine yöneltilen tüm saldırılara rağmen Pavlus cesaretini yitirmiyor. Çünkü Rab’be temiz bir vicdanla hizmet ettiğini biliyordu. Müjdeyi bütün uluslara ulaştırmak için her tarafı gezen ve korkunç tehlikelere göğüs geren Pavlus’un bir zerre kadar kişisel menfaati yoktu, o yüzden cesaretle konuşabiliyordu. En önemlisi çektiği bunca fiziksel sıkıntıların geçici olduğunu biliyordu. Hatta Pavlus gibi Tanrı’ya hizmet edenlere gelince, çok ilginçtir ki bedensel açıdan yıpranıp yaşlansalar da içten hep yenilenip güçleniyorlar sanki. Neden? Çünkü gözlerini bu dünyanın vaat ettiklerine değil onları göklerde bekleyen Tanrı’nın vaat ettiklerine dikmişlerdir. Bu sayede başlarına gelen sıkıntılar hep ‘hafif’ gelir çünkü onları orada bekleyen büyük nimetlerle kıyaslandıklarında pek küçük ve önemsiz kalır. Başka bir yerde Pavlus şöyle yazar: ‘Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez(Romalılar 8:18).’ Sonuç olarak Pavlus tüm sıkıntılarına rağmen günbegün nasıl cesaret aldığını şöyle açıklar: Gözlerimizi dünyadaki geçici şeylere değil, göğün kalıcı gerçeklerine dikiyoruz.Bizler de Mesih adına verimli bir hizmet sürdürmek istiyorsak aynısını yapmalıyız (Koloseliler 3:1-3).

MESİH’İN SEVGİSİ

2.Korintliler 5:1-21

1  Biliyoruz ki, barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrı'nın bize sağladığı bir konut -elle yapılmamış, sonsuza dek kalacak bir evimiz- vardır. 2  Şimdiyse göksel evimizi giyinmeyi özleyerek inliyoruz. 3  Onu giyinirsek çıplak kalmayız. 4  Dünyasal çadırda yaşayan bizler ağır bir yük altında inliyoruz. Asıl istediğimiz soyunmak değil, giyinmektir. Öyle ki, ölümlü olan, yaşam tarafından yutulsun. 5  Bizleri tam bu amaç için hazırlamış ve güvence olarak bize Ruh'u vermiş olan Tanrı'dır. 6  Bu nedenle her zaman cesaretimiz vardır. Şunu biliyoruz ki, bu bedende yaşadıkça Rab'den uzaktayız. 7  Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız. 8  Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab'bin yanında olmayı yeğleriz. 9  Bunun için, ister bedende yaşayalım ister bedenden uzak olalım, amacımız Rab'bi hoşnut etmektir. 10  Çünkü bedende yaşarken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için hepimiz Mesih'in yargı kürsüsü önüne çıkmak zorundayız. 11  Rab'den korkmanın ne demek olduğunu bildiğimizden insanları ikna etmeye çalışıyoruz. Ne olduğumuzu Tanrı biliyor; umarım siz de vicdanınızda biliyorsunuz. 12  Kendimizi yine tavsiye etmeye çalışmıyoruz. Ama yürekle değil, dış görünüşle övünenleri yanıtlayabilmeniz için bizimle övünmenize fırsat veriyoruz. 13  Eğer kendimizde değilsek, bu Tanrı içindir. Aklımız başımızdaysa, bu sizin içindir. 14  Bizi zorlayan, Mesih'in sevgisidir. Yargımız şu: Biri herkes için öldü; öyleyse hepsi öldü. 15  Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar. 16  Bu nedenle, biz artık kimseyi insan ölçülerine göre tanımayız. Mesih'i bu ölçülere göre tanıdıksa da, artık öyle tanımıyoruz. 17  Bir kimse Mesih'teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. 18  Bunların hepsi Tanrı'dandır. Tanrı, Mesih aracılığıyla bizi kendisiyle barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. 19  Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanet etti. 20  Böylece, Tanrı aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih'in adına elçilik ediyor, O'nun adına yalvarıyoruz: Tanrı'yla barışın. 21  Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.

AÇIKLAMA: Yaşadığı tüm zorluklara rağmen Elçi Pavlus moralini hiç bozmuyordu. Fiziksel olarak yıpranıyordu, sevdiği insanlar tarafından da bazen hor görülüyordu ama bunların hiç bir önemi yoktu sanki. Peki, Pavlus bu tür durumlarda kendini nasıl motive ediyordu? Kısacası, onun gözleri hep Mesih’teydi. Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi Pavlus için şu an görülen mevcut durum pek önemli değildi, önemli olan görülmeyen ebedi gerçeklerdir. Örneğin şu an kullandığımız beden yaşlanıyor, her geçen gün mezara bir adım daha yaklaşıyor. Pavlus vücudunu da bir çadıra benzetiyor, eninde sonunda eskiyip yıkılacaktır. Peki, ondan sonra ne olacak? Dediğine göre Rab her birimiz için kalıcı bir ‘ev’ hazırlıyor, yani ölümsüz bir beden bizi bekliyor. Bir Mesih imanlısı öldüğü zaman bedeni burada kalıp çürümeye başlasa da ruhu doğrudan Rab’bin huzuruna gider. Ama yeni bedeni ancak Mesih’in ikinci gelişinde alır. 1.Selanikliler 4:13-18’e göre İsa yeryüzüne döndüğü zaman ölmüş imanlıların bedenleri dirilecek. 1.Korintliler 15:51-52’e göre dirilen bu bedenler aniden harika bir yenilemeye uğrayacak öyle ki Mesih’le gelen imanlılar çürümez ve ölümsüz bedenlerine kavuşacaklar. Bu yüzden Mesih gelene kadar Rab’bin huzurunda bekleyen imanlıların ruhları bir anlamda ‘çıplak’ bir vaziyette bekliyorlar. İşte Pavlus kalıcı ‘evine’ kavuşana kadar doğal olarak inlediğini belirtir. En büyük arzusu bedenen Rab’den artık uzak kalmayıp bir an evvel Mesih’in huzuruna varmak ve yeni bedenine kavuşmaktı. Ama o zamana kadar yeryüzünde kaldığı sürece tek hedefi Rab’bi her anlamda hoşnut etmek. Çünkü Rab’bin yanına çıktığımız zaman hepimiz bedende yaptıklarımızın hesabını göreceğiz (Romalılar 14:10).

Böylece Pavlus günbegün kutsal bir korkuyla kendini Rab’bin hizmetine veriyordu. İnsanların gözünde iyi görünmek ya da başkaları tarafından beğenilmek umurunda değildi. O’nun için önemli tek şey Rab’den aldığı görevi tamamlamaktı, bu da müjdeyi tüm uluslara duyurmaktı. Ama yaptığı bu hizmette onu isteklendiren şey korku değil, esasında her gün zorlayan Mesih’in sevgisiydi. Mesih’in sevgisi derken İsa’nın çarmıhta sergilediği olağanüstü fedakârlığı kastediyor. Yani Pavlus Mesih’in haçta günahları uğruna çektiği acıları anımsadıkça Rab’bin sevgisini daha fazla paylaşmak istiyordu. Pavlus için bunun mantığı oldukça basitti: Mesih benim için öldüyse hayatımın kalanı O’nundur (Galatyalılar 2:20). Ayrıca Mesih sadece benim için değil tüm herkes için canını verdiyse başkalarını kurtarmak için ben de canımı vermeye hazır olmalıyım. Yani bir Mesih inanlısı olarak bu hayat benim değil artık, her şeyim Mesih’e aittir ve hayatımın en büyük amacı ve hedefi başkalarını kurtarmak olmalı.

İlerleyen ayetlerde Pavlus Mesih’in sevgisi sayesinde kazandığı yeni bakış açısını anlatır. Çoğumuz insanları ten rengine göre, etnik kimliğine ya da maddi gelirine göre değerlendiririz, Pavlus da bir zamanlar herkese öyle bakardı. Ama Mesih’le tanıştıktan sonra Pavlus yeni bir perspektif elde etti. İnsanlara Grek veya Yahudi ya da dinsiz veya dindar olarak bakmak yerine, insanlara eski veya yeni yaratık olarak bakmaya başladı. Bu ne demek? Eski yaratık demek İblis’in hâkimiyetinde yaşayan hâlâ günaha esir imansız bir insan demek. Yeni yaratık ise Mesih sayesinde Tanrı’yla barışmış, sonsuz hayata sahip imanlı demektir (Efesliler 2:1-10). Mesih’in deyişiyle ‘yeniden doğmuş’ bir imanlı Kutsal Ruh’la dolarak yeni bir hayata sahiptir (Yuhanna 3:3-5). Aynı zamanda eski hayatından kalan şeylerin geçmesi gerek, her alanda yenilenip kutsal bir hayata başlaması gerek (Efesliler 4:22-24). Kaldı ki Pavlus’un bakış açısından sadece iki tür insan vardır: Kurtulmuş olanlar ve henüz kurtulmamış olanlar, gerisi önemli değildir. İşte bunda Mesih sayesinde Tanrı’yla barışmış olan bizlere büyük bir görev düşüyor, bu kutsal bir emanettir. Bizler artık hayatımızı başkalarını Mesih’le tanıştırıp onları Tanrı’yla barıştırmak için adamalıyız. Çünkü Mesih bizim aracılığımızla tüm uluslara çağırıda bulunuyordur. Nitekim Mesih bir tek bizler için kanını akıtmadı, Rab tüm herkesin iman edip sonsuz hayata kavuşmasını arzuluyor. Düşünün hiç günah tatmamış Tanrı Oğlu Mesih aklanalım diye günahlarımızı üstlendi, bizim acımızı çekti, bizim suçumuzun bedelini ödedi ve bunu tüm herkes için de yaptı. İşte bu harika haberi paylaşmak zorundayız.

img

RAB’BİN HALKI

2.Korintliler 6:1-18

1  Tanrı'yla birlikte çalışan bizler, O'nun lütfunu boş yere kabul etmemenizi ayrıca rica ediyoruz. 2  Çünkü Tanrı diyor ki, ‹‹Uygun zamanda seni duydum, Kurtuluş günü sana yardım ettim.›› 3  Hizmetimizin kötülenmemesi için hiçbir konuda hiç kimsenin sürçmesine neden olmadık. 4-8  Tersine Tanrı'nın hizmetkârları olarak olağanüstü dayanmada, sıkıntı, güçlük ve elemlerde, dayak, hapis, karışıklık, emek, uykusuzluk ve açlıkta; pak yaşayışta, bilgi, sabır, iyilik, Kutsal Ruh ve içten sevgide; gerçeğin ilanında ve Tanrı'nın gücünde; sağ ve sol ellerimizde doğruluğun silahlarıyla, yücelikte ve onursuzlukta, iyi ünde ve kötü ünde, kendimizi her durumda örnek gösteriyoruz. Aldatanlar sayılıyorsak da dürüst kişileriz. 9  Tanınmıyor gibiyiz, ama iyi tanınıyoruz. Ölümün ağzındayız, ama işte yaşıyoruz. Dövülüyorsak bile öldürülmüş değiliz. 10  Kederliyiz ama her zaman seviniyoruz. Yoksuluz ama birçoklarını zengin ediyoruz. Hiçbir şeyimiz yok ama her şeye sahibiz. 11  Ey Korintliler, sizinle açıkça konuştuk, yüreğimizi açtık. 12  Sizden sevgimizi esirgemedik, ama siz bizden sevginizi esirgediniz. 13  Bize aynı karşılığı verebilmek için -çocuklarıma söyler gibi söylüyorum- siz de yüreğinizi açın. 14  İmansızlarla aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir? 15  Mesih'le Beliyal uyum içinde olabilir mi? İman edenle iman etmeyenin ortak yanı olabilir mi? 16  Tanrı'nın tapınağıyla putlar uyuşabilir mi? Çünkü biz yaşayan Tanrı'nın tapınağıyız. Nitekim Tanrı şöyle diyor: ‹‹Aralarında yaşayacak, Aralarında yürüyeceğim. Onların Tanrısı olacağım, Onlar da benim halkım olacak.›› 17  Bu nedenle, ‹‹İmansızların arasından çıkıp ayrılın›› diyor Rab. ‹‹Murdara dokunmayın, Ben de sizi kabul edeceğim.›› 18  Her Şeye Gücü Yeten Rab diyor ki, ‹‹Size Baba olacağım, Siz de oğullarım, kızlarım olacaksınız.››

AÇIKLAMA: Bu mektupta Pavlus Korint kardeşlerine yüreğini tam açar. Aralarında kendisini hor gören, küçümseyen ve yerden yere vuran olmasına rağmen Pavlus yine de onlara Mesih’in lütfuyla yaklaşır. Daha fazla kişinin sahte öğretmenlerin peşinden sürüklenmemesi için onları kendisini örnek gösterip Rab’be dönmeye çağırır. Elçi Pavlus diğer öğretmenler gibi hiç bir zaman kendi menfaatini gütmedi, aksine daha çok kişi kurtulsun diye kendini her tür rahatlıktan mahrum bıraktı. Aynı zamanda kimseye tökez olmamak için Pavlus her davranışında son derece dikkatliydi. İlerleyen ayetlerde Pavlus Mesih uğruna verdiği hizmetin bazı ayrıntılarını paylaşır. Onun için hizmet rant demek değildi. Aksine Rab’bin hizmetkârı olan Pavlus genellikle sıkıntı, güçlük, açlık, dayak ve hapis çekiyordu. Ama yine de pak bir yaşayış sahibi olmaya özen gösterirdi. Her şeyden önce her daim Kutsal Ruh’la dolup Mesih’in sevgi ilkesine dayanmaya çalışırdı. Pavlus için bu hayati bir mücadeleydi, müjdenin gerçeğini her yerde duyururken İblis’in karanlık güçlerine karşı savaştığının farkındaydı. Hiç hilekârlığa başvurmadığı halde insanların iftiralarına ve saldırılarına maruz kalıyordu. Rab’bin hizmetini yapmak isteyen herkesin kaderi böyle. Kötü bir şey yapmamamıza rağmen insanlar bizi hep kötüler, güvenlik güçler bizi kovalar ve en kötüsü kimi imanlılar bile bizi yargılayıp durur. Bunun üstünde bazen bu sıkıntılar dayağa, hapse ve ölüme kadar da gidebilir. Ama bunlar Pavlus’un hiç umurunda değildi:‘Kederliyiz ama her zaman seviniyoruz.’ Dahası çektiği maddi zararı büyük bir servet sayar çünkü hizmeti sayesinde niceleri müjdenin zenginliğine kavuşuyordur. İşte bu şekilde Pavlus, Korint’teki kardeşlerini sarsıp uyandırmaya çalışır. Kendi çocuklarına konuşur gibi onlara beslediği büyük sevgiyi görmelerini rica eder.

Sonra Pavlus onlara zarar veren tüm etkenlerden uzak durmalarını söyler. İmanlının imansızlarla aynı boyunduruk altına girmemesi gerektiğini söyler. Peki, bunda neyi kastediyor? Büyük olasılıkla kendini imanlı gibi gösteren sahte öğretmenleri kastediyor. Aynı zamanda onları Rab’den uzaklaştıran diğer her tür insandan söz ediyor. Aslında benzerini bir önceki mektubunda da yazmıştı (1.Korintliler 5:9-13). Bu demek değil ki her imansızla ilişkimizi keseceğiz. Burada boyunduruk derken çok yakın bir ilişkiyi kastediyor. Korintli bazı kardeşler putperestlerle oturup kalktıkları için övünürlerdi ama Pavlus bunun hiç uygun olmadığını yazdı (1.Korintliler 10:23-33). Burada nedeni daha da açıklar: Işıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir? Mesih’le İblis uyum içinde olabilir mi?diye sorar. Sonra, daha önce yaptığı gibi, bedenimizin Tanrı’nın Tapınağı olduğunu hatırlatır (1.Korintliler 6:19-20). Böylece yaşayan Tanrı’nın mabedinin putların uğrağında ne işi olabilir? Çünkü Tanrı bizimle, Kutsal Ruh vasıtasıyla ta içimizde yaşamak istediğini belirtti bile. Dolayısıyla Rab’bin öz halkı olarak her türlü pislik ve putperestlikten uzak olmamız gerekmez mi? Rab kutsal sözünde tekrar ve tekrar halkının murdara dokunmayıp kutsallık benimsemesi gerektiğini öğretti. Neden? Çünkü Tanrı’nın nihai amacı kendi oğulları ve kızları olarak kendisiyle yaşamamızdır. Bu yüzden şimdiden kendisine her konuda uymamız son derece önemlidir.

Ne yazık ki günümüzde de Korint’te olduğu gibi bazı imanlılar kirlenmeden günaha ne kadar yaklaşabildiklerinin hesabını yapmaya çalışıyorlar. Pak ve kutsal bir hayat benimsemek yerine neyin günah olup olmadığının derdine düşüyorlar. Oysaki Rab’bi gerçekten hoşnut etmek istiyorsak günaha yaklaşmak bile istememeliyiz. Örneğin bazısı; ‘İmanlı biri içkili ortamlara girebilir mi?’diye sorar. Bu durumda önce kendimize şunu sormalıyız. ‘Bu ortamda Rab’bin kutsallığını bozan her hangi bir şey var mı?’Başkaları, ‘İmanlının imansızla evlenmesi günah mı?’diye sorar. Bu ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla imanlının imansızla evlenmesi uygun değil. Aynı şekilde imanlı bir iş adamın bir imansızla yakın bir ortaklık kurması da sağlıklı değil. Hatta imanlı birinin imansızla çok yakın bir dostluk kurması da sakıncalı olabilir. Bazımız için bu büyük bir zorluk yaratabilir ama Rab’bin halkı olarak kutsallıkta yetkinleşmek istiyorsak Rab’bin Sözüne uyarsak iyi ederiz.

img

TÖVBENİN MEYVESİ

2.Korintliler 7:1-16

1  Sevgili kardeşler, bu vaatlere sahip olduğumuza göre, bedeni ve ruhu lekeleyen her şeyden kendimizi arındıralım; Tanrı korkusuyla kutsallıkta yetkinleşelim. 2  Yüreklerinizde bize yer verin. Kimseye haksızlık etmedik, kimseyi yoldan saptırmadık, kimseyi sömürmedik. 3  Bunu sizi yargılamak için söylemiyorum. Daha önce de söylediğim gibi, yüreğimizde öyle bir yeriniz var ki, sizinle ölürüz de yaşarız da. 4  çok güveniyor, sizinle çok övünüyorum. Teselliyle doluyum. Bütün sıkıntılar arasında sevincim sonsuzdur. 5  Makedonya'ya geldiğimizde de hiç rahat yüzü görmedik. Her bakımdan sıkıntı çekiyorduk. Dışarıda kavgalar, yüreğimizde korkular vardı. 6-7  Ama yüreği ezik olanları teselli eden Tanrı, Titus'un yanımıza gelişiyle -yalnız gelişiyle değil, sizden aldığı teselliyle de- bizi teselli etti. Titus beni özlediğinizi, benim için üzülüp gayret ettiğinizi bize anlatınca sevincim bir kat daha arttı. 8-9  Mektubumla acı verdiysem bile pişman değilim. Aslında pişman olmuştum -kısa bir süre için de olsa, o mektubun acı verdiğini görüyorum- ama şimdi seviniyorum; acı duymanıza değil, bu acınızın sizi tövbeye yöneltmesine seviniyorum. Tanrı'nın isteğine uygun olarak acı çektiniz. Böylece hiçbir şekilde bizden zarar görmediniz. 10  Tanrı'nın isteğiyle çekilen acı, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın acılarıysa ölüm getirir. 11  Bakın bu acılar, Tanrı'nın isteğiyle çektiğiniz bu acılar sizde ne büyük ciddiyet, paklanmak için ne büyük istek yarattı! Sizde ne büyük öfke, korku, özlem, gayret ve suçluyu cezalandırma arzusu uyandırdı! Bu konuda her bakımdan masum olduğunuzu kanıtladınız. 12  o mektubu yazdımsa da, haksızlık edeni ya da haksızlık göreni düşünerek yazmadım; bize ne denli adanmış olduğunuzu Tanrı önünde açıkça görmenizi istiyordum. 13  Bütün bunlarla teselli buluyoruz. Tesellimize ek olarak Titus'un sevinci bizi daha da çok sevindirdi. Çünkü hepiniz onun yüreğini ferahlattınız. 14  Sizleri ona övdüm, beni utandırmadınız. söylediğimiz her şey nasıl doğru idiyse, sizi Titus'a övmemiz de öylece doğru çıktı. 15  Hepinizin nasıl söz dinlediğini, kendisini nasıl saygı ve korkuyla kabul ettiğinizi anımsadıkça olan sevgisi daha da artıyor. 16  her bakımdan güvenebildiğim için seviniyorum.

AÇIKLAMA: Bu bölümlerde Pavlus bir yandan kendi hizmetinin açıklamasını yapıyor ama aynı zamanda Korint kardeşlerine bir kutsal bir örnek göstermeye çalışıyor. Çünkü Pavlus diğer sahte öğretmenler gibi hiç bir zaman kendi menfaatini kollamadı. Ne yazık ki bazı sahtekârların peşinden sürüklenen Korint kardeşleri günaha da bulaştılar. O yüzden Pavlus kendini örnek göstererek onları kutsallığa çağırır. Öncellikle Rab’den aldıkları büyük vaatleri hatırlatır. Tanrı kendisiyle ebediyen birlikte olmak üzere bizi çocukları olmaya çağırdıysa, o zaman bugün nasıl yaşamalıyız? Pavlus’a göre kendimizi derhal her tür pislikten arındırmalıyız. Kutsallıkta yetkinleşmeye bakmalıyız çünkü yakında bir gün Rab’bin huzurunda duracağız. Ama ayetin sözlerine dikkat edersek kutsallık sadece ruhsal hayatımızı kapsamıyor. Pavlus’un dediğine göre hem ruhu hem de bedeni lekeleyen her şeyden arınmalıyız. Rab’bin gözünde bedenimizin ve ruhumuz birdir, çünkü her ikisini yarattı ve her ikisinin de sahibidir. O yüzden bizler her açıdan pak ve kutsal olmaya dikkat etmeliyiz. Elbette ki bu bir kerede olmayacak. ‘Yetkinleşelim’ dediğine göre bunun bir süreç olduğunu anlıyoruz. Kutsal Ruh’un yardımıyla gün be gün Rab’bin benzerliğine daha da dönüşmeye özen göstermeliyiz (2.Korintliler 3:17-18).

Bu bölümün beşinci ayetinden itibaren Pavlus 2:13’te kaldığı yerden devam eder. Daha önce gördüğümüz gibi Pavlus kendisine baş tutan Korint Kilisesi’ni yola getirmek için Titus’u yanlarına yolladı. Bu sırada Elçi Pavlus ile emektaşları hem Efes’te hem de Makedonya’da büyük sıkıntılara maruz kaldılar. O yüzden Titus’un Korint’ten iyi haberle gelmesi onlara büyük teselli ve teşvik kaynağı oldu. Pavlus’un onlara karşı ne denli büyük bir sevgi beslediği birçok kez söyledi. Ama bazen değer verdiğimiz insanları büyük sevgimizden dolayı azarlamak da gerek. Süleyman, sevdiği çocuğu terbiye etmeyen baba onu gerçekte sevmiyor, diyor (S.Özdeyişleri 13:24). Bu yüzden Rab çocukları olarak kabul ettiği bizleri yeri geldiğinde terbiye eder (İbraniler 12:5-6). Benzer şekilde Elçi Pavlus bir önceki mektubunda Korint topluluğunu bayağı azarladı. Bunu yapmak zorunda kaldığı için o anda üzüldüyse de Titus’tan güzel haberler alınca Pavlus çok sevindi. Korintliler günahlarından ötürü bayağı acı çektiler ama bunun sonucunda gerçek bir tövbeyle hem Tanrı’ya hem de Pavlus’a döndüler.

İnsan yaptığı hatadan dolayı her zaman acı çeker ama eğer bu gerçek bir tövbeyle sonuçlanmazsa çekilen acılar boşuna olabilir. Suç işleyen insan yaptıklarından pişman olabilir ama günahından tövbe etmiyorsa er ya da geç aynı duruma yine düşecektir. Tanrı’nın isteği uyarınca çekilen acılar ise bizde sadece gelip geçici bir pişmanlık değil köklü ve kalıcı bir tövbe ruhu yaratır. Yüzeysel bir tövbe insanı pişmanlık dolu bir çıkmaza sürükler çünkü kişi günahlarıyla gerçekten yüzleşmediği için sürekli vicdan azabı çeker. Başkalarını ve kendisini bir türlü bağışlamayan bu kişi hep yerinde daireler çizerek durur. Aksi takdirde Tanrı’nın isteği uyarınca tövbeye yönelen kişi kısa bir süre sonra acılarından kurtulur çünkü Rab’bin onu gerçekten bağışladığını anlar. Böylece hem başkalarını hem de kendisini bağışlayabilir ve günün sonunda özgür olabilir. Dahası gerçek tövbe insanda kutsallık için daha büyük bir istek yaratır. Yüzeysel tövbe ya da sahte pişmanlıkla geçinen kişi aslında günahtan özgür değil ve büyük olasılıkla yine aynı günaha düşecek. Ama gerçekten tövbe eden artık ciddi bir şekilde günaha karşı cephe alır çünkü Rab’bi bir daha üzmek istemez. Bu yüzden günaha düşen bir imanlı tövbeden asla kaçınmamalı. Çünkü acı da olsa gerçek özgürlüğe açılan kapının tek anahtarı tövbedir. Tövbenin meyvesini yiyen de asla pişman olmaz.

img

BAĞIŞLAR KONUSU

2.Korintliler 8:1-9:15

1-2  Kardeşler, sizlere Tanrı'nın Makedonya'daki kiliselerine sağladığı lütuftan söz etmek istiyoruz: Büyük sıkıntılarla denendiklerinde, coşkun sevinçleri ve aşırı yoksullukları tam bir cömertliğe dönüştü. 3  Ellerinden geldiği kadarını, hatta daha fazlasını kendi istekleriyle verdiklerine tanıklık ederim. 4  Kutsallara yapılan yardıma katkıda bulunma ayrıcalığının kendilerine verilmesi için bize yalvarıp yakardılar. 5  Umduğumuzdan da öte, kendilerini önce Rab'be, sonra Tanrı'nın isteğiyle bize adadılar. 6  Bu nedenle, aranızda daha önce başladığı bu hayırlı işi tamamlaması için Titus'u isteklendirdik. 7  İmanda, söz söylemekte, bilgide, her tür gayrette, bize beslediğiniz sevgide, her şeyde üstün olduğunuz gibi, bu hayırlı işte de üstün olmaya bakın. 8  Bunu buyruk olarak söylemiyorum, yalnızca sevginizin içtenliğini ötekilerin gayretiyle karşılaştırarak sınamak istiyorum. 9  Rabbimiz İsa Mesih'in lütfunu bilirsiniz. O'nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu. 10  Bu konuda yararlı olanı salık veriyorum. Geçen yıl bağış toplamaya ilk girişen, hatta buna ilk heveslenen siz oldunuz. 11  Şimdi bu işi tamamlayın; bunu candan arzuladığınız gibi, elinizden geldiğince tamamlamaya bakın. 12  Çünkü istek varsa, insanın elinde olmayana göre değil, elindekine göre yardımda bulunması uygundur. 13-15  Amacımız sizi sıkıntıya sokup başkalarını rahatlatmak değildir. Ama eşitlik olsun diye, şimdi elinizdeki fazlalık onların eksiğini tamamladığı gibi, başka zaman onların elindeki fazlalık sizin eksiğinizi tamamlasın. Öyle ki, ‹‹Çok toplayanın fazlası, az toplayanın da eksiği yoktu›› diye yazılmış olduğu gibi, eşitlik olsun. 16  Titus'un yüreğinde sizin için aynı ilgiyi uyandıran Tanrı'ya şükürler olsun! 17  Çünkü Titus yalnız ricamızı kabul etmekle kalmadı, derin ilgi duyduğu için kendi isteğiyle yanınıza geliyor. 18  Müjde'yi yayma çabalarından ötürü bütün kiliselerce övülen bir kardeşi de onunla birlikte gönderiyoruz. 19  Üstelik bu kardeş, Rab'bi yüceltmek ve yardıma hazır olduğumuzu göstermek için yürüttüğümüz bu hayırlı hizmette yol arkadaşımız olmak üzere kiliseler tarafından seçildi. 20  Bu büyük bağışla ilgili hizmetimizde kimsenin eleştirisine hedef olmamaya özen gösteriyoruz. 21  Çünkü yalnız Rab'bin gözünde değil, insanların gözünde de doğru olanı yapmaya dikkat ediyoruz. 22  Birçok konuda defalarca deneyip gayretli bulduğumuz, şimdi duyduğu büyük güvenle çok daha gayretli olan kardeşimizi de bu iki kişiyle birlikte gönderiyoruz. 23  Titus'a gelince, o benim paydaşım ve aranızdaki emektaşımdır. Öbür kardeşlerimizse kiliselerin elçileri, Mesih'in kıvancıdırlar. 24  Bunun için onlara sevginizi kanıtlayın, kiliselerin önünde sizinle övünmemizin nedenini gösterin.9:1  Kutsallara yapılacak bu yardımla ilgili olarak yazmama gerek yok. 2  Çünkü yardıma hazır olduğunuzu biliyorum. Ahaya'daki sizlerin geçen yıldan beri hazırlıklı olduğunu söyleyerek Makedonyalılar karşısında sizinle övünmekteyim. Gayretiniz onların çoğunu harekete geçirdi. 3  Bu konuda sizinle övünmemiz boşa çıkmasın; dediğim gibi, hazırlıklı olasınız diye kardeşleri yanınıza gönderiyorum. 4  Öyle ki, bazı Makedonyalılar benimle birlikte gelir ve sizi hazırlıksız bulurlarsa, sizler bir yana, bizler duyduğumuz güvenden ötürü utanmayalım. 5  Bu nedenle önce yanınıza gelmeleri ve cömertçe vermeyi vaat ettiğiniz armağanları hazırlamaları için kardeşlere ricada bulunmayı gerekli gördüm. Öyle ki, armağanınız cimrilik değil, cömertlik örneği olarak hazır olsun. 6  Şunu unutmayın: Az eken az biçer, çok eken çok biçer. 7  Herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin; isteksizce ya da zorlanmış gibi değil. Çünkü Tanrı sevinçle vereni sever. 8  Her zaman, her yönden, her şeye yeterli ölçüde sahip olarak her iyi işe cömertçe katkıda bulunabilmeniz için, Tanrı her nimeti bol bol sağlayacak güçtedir. 9  Nitekim şöyle yazılmıştır: ‹‹Armağanlar dağıttı, yoksullara verdi; Doğruluğu sonsuza dek kalıcıdır.›› 10  Ekinciye tohum ve yiyecek ekmek sağlayan Tanrı, sizin de ekeceğinizi sağlayıp çoğaltacak, doğruluğunuzun ürünlerini artıracaktır. 11  Her durumda cömert olmanız için her bakımdan zenginleştiriliyorsunuz. Cömertliğiniz bizim aracılığımızla Tanrı'ya şükran nedeni oluyor. 12  Yaptığınız bu hizmet yalnız kutsalların eksiklerini gidermekle kalmıyor, birçoklarının Tanrı'ya şükretmesiyle de zenginleşiyor. 13  Onlar, içtenliğinizi kanıtlayan bu hizmetten ötürü, açıkça benimsediğiniz Mesih Müjdesi'ne uyarak kendileriyle ve herkesle malınızı cömertçe paylaştığınız için Tanrı'yı yüceltiyorlar. 14  Tanrı'nın bağışladığı olağanüstü lütuftan dolayı sizler için dua ediyor, sizi özlüyorlar. 15  Sözle anlatılamayan armağanı için Tanrı'ya şükürler olsun!

AÇIKLAMA: Bu sırada Yahudiye bölgesinde acı çeken imanlıların ihtiyaçlarını gidermek için Elçi Pavlus kurmuş olduğu kiliselerden bağışlar topluyordu. Amacı gayri-Yahudiler arasındaki hizmetini eleştiren Yahudi imanlılarına bu şekilde hem sevgisini hem de iyi niyetini kanıtlayarak iki toplum arasında diyalog sağlamaktı (Romalılar 15:25-28). Anlaşılan Korint Topluluğu bu hayırlı işe ilk yeltenen kilise olmuştu ama devamını pek getirmemişlerdi. Onları bu konuda yeniden isteklendirmek için Pavlus aralarında bulunduğu Makedonyalı kardeşlerinin cömertliğini dile getirir. Aslında oradaki imanlılar büyük sıkıntı çekiyorlardı, birçoğu da pek fakirdi ama Rab’bin işine bağış verme konusuna gelince cömertlikleriyle Pavlus’u bile şaşırttılar. Sadece ellerinden geleni değil, daha fazlasını verip Yahudiye’de acı çeken imanlılara aktarması için Pavlus’a adeta yalvardılar. Onlara göre Rab’bin hizmetine katkıda bulunmak büyük bir ayrıcalıktı. Keşke günümüzde de bağış verme konusuna öyle baksaydık. Çoğu zaman bağış vermeleri için kilise üyelerine adeta yalvarıyoruz, oysa ki gerçekten bunun ne kadar büyük bir bereket olduğunu bilsek, Makedonyalı kardeşler gibi vermek için can atardık. Aynı zamanda Pavlus İsa Mesih’in örneğini de hatırlatır. Kendisi her şeye sahip iken bizi kurtarmak ve Baba’sının görkemine kavuşturmak için fakir bir insan olarak yemlikte doğmayı seçti. Böylece O’nun yoksulluğu sonucunda biz göksel bir servete kavuştuk.

İlerleyen ayetlerde Pavlus yine Titus’tan söz eder. Anlaşılan Pavlus yazdığı bu mektubu Titus’un eliyle Korint’e göndermeyi planlıyor. Onunla birlikte karakterleri kanıtlanmış iki kardeş daha gönderiyor. Onlar Korint’e gelince Yahudiyeli kardeşleri için toplanan bağışları teslim alacaklardır. Pavlus bu iş için bir kaç kardeş göndermedeki amacı da şöyle açıklıyor: özellikle parasal konularda kimsenin yanlış düşünmesine fırsat vermek istemiyordu. Bu önemli bir prensiptir. Kilisede toplanan bağışlar ve genel maddi konularına gelince bu tür hassas işler tek bir kişinin elinde olmamalı. Mümkünse bir kaç kardeş birlikte maddi hizmetlerine bakmalı ki yapılan hizmete kimse gölge düşürmesin. Aynı zamanda Pavlus toplanan bağışların mantığını da açıklıyor. Dediğine göre amacı kiliseler arasında eşitlik sağlamaktı. Buna göre fazlalığı olan imanlılar eksiği olanların ihtiyaçlarını tamamlamaya özen göstermeli. Günü gelir belki tam tersi olur ve daha önce eksiği olan imanlılar veren kardeşlerinin eksiğini giderir. Kilise sonuçta koskoca bir ailedir. O yüzden birbirimizin ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamamız gayet doğaldır.

Dokuzuncu bölümde Pavlus Korint kardeşlerini yine isteklendirmeye çalışır. Aslında onlar baştan vereceklerini söylemişlerdi ve şimdi Pavlus yanlarına Makedonya’dan bir kaç kardeş gönderiyordu. Oraya gelince vermekten vazgeçtikleri anlaşılsa bu hem Pavlus için hem de kardeşler için büyük bir hayal kırıklığı olacaktı. Çünkü baştan beri Makedonyalı kardeşleri vermeye isteklendiren Korintli kardeşlerinin cömertliği oldu. Aynı zamanda Pavlus onlara Kutsal Kitap’ın temel bir prensibini daha hatırlatır: ‘Az eken az biçer, çok eken çok biçer.’(Galatyalılar 6:7). Rab oldukça zengin ve cömert bir Baba’dır ama varlığını kimlerle paylaşır? Nimetlerini kendi kendilerine saklayanlarla değil, başkalarıyla paylaşmak isteyenlere verir elbette. Kim Rab’bin hizmetine çok ekerse Rab’bin bereketini bolca biçer (Matta 25:29). Aynı zamanda istekli bir yürekle, doğru bir niyetle vermek de önemli çünkü Tanrı sevinçle vereni sever. Mecburiyetten verilen armağanın değeri yoktur. Aslında her şeyimiz Rab’be aittir ama kendisi bizden hiç bir şeyi zorla istemez. Aksine bize sevinçle vermenin değerini öğretmeye çalışır, nitekim vermek almaktan çok daha büyük bir mutluluktur (Elç.İşleri 20:25). Sonuçta Tanrı aynısını yapmadı mı? Bizim için en değerli şeyini verdi, uğrumuza kendi oğlunu kurban etti. İşte sözle anlatılmayan armağanı veren Tanrı’mıza neden vermemiz gerekeni esirgeyelim? Aksine Rab’bimize olan minnettarlığımızı göstermek ve de kardeşlerimizi sevindirmek için harika bir fırsattır.

img

ELÇİLİK GÖREVİ

2.Korintliler 10:1-11:33

1-2  Sizinle birlikteyken ürkek, ama aranızda değilken yiğit kesilen ben Pavlus, Mesih'teki alçakgönüllülük ve yumuşaklıkla rica ediyor, yalvarıyorum: Yanınıza geldiğim zaman, bizi olağan insanlar gibi yaşayanlardan sayan bazılarına karşı güvenle takınmak niyetinde olduğum tavrı aynı cesaretle karşı takınmaya zorlamayın beni. 3  Olağan insanlar gibi yaşıyorsak da, insansal güce dayanarak savaşmıyoruz. 4  Çünkü savaşımızın silahları insansal silahlar değil, kaleleri yıkan tanrısal güce sahip silahlardır. 5  Safsataları, Tanrı bilgisine karşı diklenen her engeli yıkıyor, her düşünceyi tutsak edip Mesih'e bağımlı kılıyoruz. 6  Mesih'e tümüyle bağımlı olduğunuz zaman, O'na bağımlı olmayan her eylemi cezalandırmaya hazır olacağız. 7  Gözünüzün önündekine bakın. Bir kimse Mesih'e ait olduğuna güveniyorsa, yine düşünsün: Kendisi kadar biz de Mesih'e aitiz. 8  Sizi yıkmak için değil, geliştirmek için Rab'bin bize verdiği yetkiyle biraz fazla övünsem de utanmam. 9  Mektuplarımla sizi korkutmaya çalışıyormuş gibi görünmek istemiyorum. 10  Çünkü bazıları, ‹‹Mektupları ağır ve etkilidir, ama kişisel varlığı etkisiz, konuşma yeteneği de sıfır›› diyormuş. 11  Böyle diyenler şunu bilsin ki, uzaktayken mektuplarımızda ne diyorsak, aranızdayken de öyle davranıyoruz. 12  Kendilerini tavsiye eden bazılarıyla kendimizi bir tutmaya ya da karşılaştırmaya elbette cesaret edemeyiz! Onlar kendilerini kendileriyle ölçüp karşılaştırmakla akılsızlık ediyorlar. 13  Ama biz haddimizi aşıp fazla övünmeyiz; övünmemiz, Tanrı'nın bizim için belirlediği, sizlere kadar da uzanan alanın sınırları içinde kalır. 14  Etkinlik alanımız kadar uzanmasaydı, sizinle ilgilenmekle sınırlarımızın dışına çıkmış sayılabilirdik. Oysa Mesih'in Müjdesi'ni kadar ilk ulaştıran biz olduk. 15  Başkalarının emeğiyle övünüp haddimizi aşmayız. Umudumuz odur ki, sizin imanınız büyüdükçe sayenizde etkinlik alanımız alabildiğine genişleyecek. 16  Böylelikle Müjde'yi sizlerden daha ötelere yayabileceğiz. Çünkü başkasının etkinlik alanında başarılmış işlerle övünmek istemiyoruz. 17  ‹‹Övünen, Rab'le övünsün.›› 18  Kabule değer kişi kendi kendini tavsiye eden değil, Rab'bin tavsiye ettiği kişidir.11:1  Umarım yapacağım küçük bir akılsızlığı hoş görürsünüz. Ne olur, beni hoş görün! 2  Sizler için tanrısal bir kıskançlık duyuyorum. Çünkü sizleri el değmemiş kız gibi tek ere, Mesih'e sunmak üzere nişanladım. 3  Ne var ki, yılanın Havva'yı kurnazlığıyla aldatması gibi, düşüncelerinizin Mesih'e olan içten ve pak adanmışlıktan saptırılmasından korkuyorum. 4  Çünkü gelen ve bizim tanıttığımızdan değişik bir İsa'yı tanıtanları pekâlâ hoş görüyorsunuz. Ayrıca, aldığınız ruhtan farklı bir ruhu ve kabul ettiğinizden farklı bir müjdeyi kabul ederek bunları hoş görüyorsunuz. 5  Sözüm ona üstün elçilerden hiç de aşağı olduğumu sanmıyorum! 6  Acemi bir konuşmacı olabilirim, ama bilgiden yana acemi değilim. Bunu her durumda, her bakımdan açıkça gösterdik. 7  Yücelmeniz için kendimi alçaltarak Tanrı'nın Müjdesi'ni karşılıksız bildirmekle günah mı işledim? 8  hizmet etmek için yardım aldığım başka kiliseleri adeta soydum. 9  Aranızdayken ihtiyacım olduğu halde hiçbirinize yük olmadım. Çünkü Makedonya'dan gelen kardeşler eksiklerimi tamamladılar. yük olmamaya hep özen gösterdim, bundan böyle de özen göstereceğim. 10  Mesih'in gerçeğine sahip olarak kesinlikle diyebilirim ki, Ahaya İli'nde hiç kimse beni böyle övünmekten alıkoyamaz. 11  Neden mi? Sizi sevmediğimden mi? Tanrı biliyor ki, sizi seviyorum. 12  Övündükleri konuda bize eşit sayılmak isteyen fırsatçılara fırsat vermemek için, yaptığımı yapmaya devam edeceğim. 13  Bu tür adamlar sahte elçiler, düzenbaz işçiler, kendilerine Mesih'in elçisi süsü verenlerdir. 14  Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir. 15  Ona hizmet edenlerin de kendilerine doğruluğun hizmetkârları süsü vermesi şaşırtıcı değildir. Onların sonu yaptıklarına göre olacaktır.

16  Yine söylüyorum, kimse beni akılsız sanmasın. Öyle sanıyorsanız, akılsız birini kabul eder gibi de olsa beni kabul edin ki, ben de biraz övüneyim! 17  Söylediklerimi Rab'bin söyleyeceği gibi değil, akılsız biri gibi, bu övüngen tavırla söylüyorum. 18  Mademki birçokları ne olduklarıyla övünüyorlar, ben de övüneceğim. 19  Sizler akıllı olduğunuz için akılsızlara seve seve katlanıyorsunuz! 20  Aslında sizi köle edenlere, sömürenlere, sizden yararlananlara, büyüklük taslayanlara ya da sizi tokatlayanlara katlanıyorsunuz. 21  Utanarak kabul ediyorum ki, biz bunu yapacak güçte değildik! Ama birinin övünmeye cesaret ettiği konuda -akılsız biri gibi konuşuyorum- ben de övünmeye cesaret ediyorum. 22  Onlar İbrani mi? Ben de İbrani'yim. İsrailli mi? Ben de İsrailli'yim. İbrahim'in soyundan mıdırlar? Ben de onun soyundanım. 23  Mesih'in hizmetkârları mıdırlar? Aklımı kaçırmış gibi konuşuyorum. Ben O'nun daha üstün bir hizmetkârıyım. Ben daha çok emek verdim, hapse daha çok girdim, sayısız dayak yedim, çok kez ölümle burun buruna geldim. 24  Beş kez Yahudiler'den otuz dokuzar kırbaç yedim. 25  Üç kez değnekle dövüldüm, bir kez taşlandım, üç kez deniz kazasına uğradım. Bir gün bir gece açık denizde kaldım. 26  Sık sık yolculuk ettim. Irmaklarda, haydutlar arasında, gerek soydaşlarımın gerekse öteki ulusların arasında tehlikelere uğradım. Kentte, kırda, denizde, sahte kardeşler arasında tehlikelere düştüm. 27  Emek verdim, sıkıntı çektim, çok kez uykusuz kaldım. Açlığı, susuzluğu tattım. Çok kez yiyecek sıkıntısı çektim, soğukta çıplak kaldım. 28  Öbür sorunların yanısıra, bütün kiliseler için her gün çektiğim kaygının baskısı var üzerimde. 29  Kim güçsüz olur da ben güçsüz olmam? Kim günaha düşürülür de ben onun için yanmam? 30  Övünmem gerekiyorsa, güçsüzlüğümü gösteren şeylerle övüneceğim. 31  Rab İsa'nın sonsuza dek övülecek olan Tanrısı ve Babası biliyor ki, yalan söylemiyorum. 32  Şam'da Kral Aretas'ın valisi beni yakalatmak için kenti denetim altına almıştı. 33  Ama beni küfe içinde surdaki bir pencereden sarkıttılar; böylece onun elinden sıyrılıp kaçtım.

AÇIKLAMA: Bundan sonraki bölümlerde Pavlus özellikle kendisini eleştiren ve elçilik vasfına dil uzatan kimselere hitap eder. Mektubun başından beri Pavlus Korint’te öğretmen ya da elçi diye geçinen kimselere değindi ama bundan sonra Rab adına verdiği hizmeti yargılayanlara doğrudan konuşur. Alçakgönüllülüğünü korkaklık olarak yorumlayanlara karşı Pavlus kendini savunmak zorunda hissediyor. Ama her şeyden önce Pavlus bu tartışmanın olağan bir tartışma olmadığını vurgular. Çünkü perde arkasında ruhsal bir mücadele söz konusudur. Aslında dünyada hiç bir şey ‘olağan’ sayılmaz, Tanrı iyilik için ne kadar etkinse İblis de kötülük için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Böylece Pavlus bu tür saldırıyı kişiler arasında bir çatışma olarak görmüyordu, bu esas İblis’in bir saldırısı o yüzden ancak ruhsal silahlarla karşılık verilebilir. İblis’in amacı bu sahte elçileri kullanarak kiliseyi Mesih’in temel öğretilerinden uzaklaştırmaktır. Böylece Pavlus Rab’den aldığı yetkiyle Tanrı’nın işine karşı diklenen bu kaleleri yıkmaya başlar. Çünkü kilisede Mesih’e bağımlı olmayan her şey Tanrı’nın işine aykırıdır ve cezalandırılmalıdır. Tabi kilisenin üstüne giden Pavlus gerçek kardeşlerin imanını da yıkmak istemiyor o yüzden son derece temkinlidir. Ama bu durumda Mesih’in elçi olarak yetkilendirdiği Pavlus’u eleştirmek Mesih’i de eleştirmek anlamına gelir o yüzden Pavlus istemeden de olsa elçiliğini savunmak zorunda kalıyor.

İnsanlar için övünmek normalse de Mesih’in kulları için oldukça zor bir şey. Korint’teki sahte öğretmenler hep Pavlus ile boy ölçüşerek kendilerini ön plana çıkarıyorlardı oysaki oradaki topluluğu kuran Pavlus’tu, dolayısıyla birinin övünmeye hakkı varsa o da Pavlus’tu. Buna rağmen Pavlus ‘övünen, Rab’le övünsün’diyerek Tanrı’nın takdiriyle yetindiğini vurgular. Zaten sahtekârlar bu şekilde kendilerini hemen ele verirler, çünkü hep kendilerini övüp duruyorlar. Yine de Pavlus Rab’bin kendisi aracılığıyla yaptığı hizmeti savunmak adına birazcık ‘övünmeye’ ihtiyaç duyar. Öncellikle bunu Mesih’in gelini olan kiliseye duyduğu kıskançlıktan dolayı yaptığını belirtir. Evet, kilise Mesih’in eşi olmak üzere nişanlandı ve yakında İsa onu yanına alıp nikâh kıymak için dönecektir (Yuhanna 14:1-3). Ama şu an için kilise İblis’in saldırısına maruz kalıyor. Mesih geri geldiğinde pak ve kutsal bir gelin bulmak ister ama Şeytan tam aksine onu her açıdan kirletmek ister. Böylece fırsat buldukça kilisenin içine sahtekârlar sokar. Bunlar Rab’bin gerçek hizmetkârlarını eleştirerek topluluğu sömürmeye çalışırlar. Anlaşılan Korint topluluğuna sızılan sahtekârlar Pavlus’u maddi çıkarcılıkla suçladılar. Oysaki Pavlus, Korintli kardeşlerinden maddi hiç bir şey kabul etmeyip hem kendi emeğiyle hem de diğer toplulukların desteğiyle geçimini sağladı. Sonuç olarak Pavlus bu tür asılsız suçlamaları yapan ve kendilerini ‘Mesih elçisi’ süsü veren kimselere şaşırmamak lazım der çünkü İblis de hep kendine ‘ışık meleği’ süsü verir. Baştan belirttiği gibi bunların arkasındaki güç esasında Şeytan’dır.

İlerleyen ayetlerde Korint’te kendisini iyi tanımayanlar için Pavlus kısaca Mesih uğruna verdiği hizmetin bir özetini yazar. Bazısı bunu ‘övünmek’ olarak yorumlasa da Pavlus esas Rab’bin lütfuna odaklanır. Ayrıca Pavlus bunları, sahtekârlar gibi, kardeşlerden bir şey koparmak için değil, baştan kurulan temeli pekiştirmek için yaptığını belirtir. Anlaşılan sahte elçiler dindar Yahudi olmakla övünürlerdi, o yüzden Pavlus da onlara İbrahim’in soyundan olduğunu hatırlatır. Sahtekârlar hizmetleriyle övünürlerdi Pavlus ise Mesih uğruna herkesten daha çok çektiğini belirtir ve sonra tek tek yaşadıklarını sıralar: Bir kaç defa hapse girdi, sayısız dayak yedi, çok kez ölümle burun buruna geldi. Sonra daha da ayrıntılara girer: Beş kez otuz dokuzar kırbaç yedi, üç kez değnekle dövüldü, bir kez taşlandı, üç kez deniz kazasına uğradı. Bunlara ek olarak Mesih uğruna her tür tehdit ve tehlikeye katlandı. Açlık, susuzluk, acı ve ıstırap, her türlü sıkıntı çekti. Ama Pavlus için bunların yanında çektiği en büyük sıkıntı esas kurmuş olduğu kiliseler ve kardeşleri için duyduğu acı ve kaygıymış. İşte burada yine Pavlus’un harika yüreğini görebiliyoruz. İşte gerçek elçilik ruhu budur. Günümüzde de birçok kişi Mesih’e hizmet etmek ister, önderlik yapmak ister, ama önce Pavlus’un bu yazdıkları üzerinde iyice düşünsün taşınsın. Çünkü Mesih’e yaraşır hizmet her şeyden önce fedakârlık ister.

img

GÜÇSÜZLÜKTE GÜÇ

2.Korintliler 12:1-13:14

1  Yararlı olmasa da övünmek gereklidir. Şimdi görümlere ve Rab'bin vahiylerine geleyim. 2  On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4  Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. 5  Böyle biriyle övüneceğim. Ama kendimle ilgili olarak, güçsüzlüklerimden başka bir şeyle övünmeyeceğim. 6  Övünmek istesem bile akılsız olmayacağım. Çünkü gerçeği söylemiş olacağım. Ama kimse beni gördüğünden ya da işittiğinden daha üstün görmesin diye övünmekten kaçınıyorum. 7  Aldığım vahiylerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için Şeytan'ın bir meleği verildi, gururlanmayayım diye. 8  Bundan kurtulmak için Rab'be üç kez yalvardım. 9  Ama O bana, ‹‹Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır›› dedi. İşte, Mesih'in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. 10  Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm. 11  Akılsız biri gibi davrandım, ama beni buna siz zorladınız. Aslında beni siz tavsiye etmeliydiniz. Çünkü bir hiç isem de, sözüm ona üstün elçilerden hiç de aşağı değilim. 12  Elçiliğimin kanıtları aranızda büyük bir sabırla, belirtiler, harikalar ve mucizelerle gösterildi. 13  yük olmayışımdan başka öbür kiliselerden ne eksiğiniz var ki? Bu haksızlığımı bağışlayın! 14  İşte, üçüncü kez yanınıza gelmeye hazırım ve yük olmayacağım. Çünkü sizde olanı değil, sizi istiyorum. Çocukların anne babaları için değil, anne babaların çocukları için para biriktirmesi gerekir. 15  Ben de canlarınız uğruna malımı da kendimi de seve seve harcayacağım. Sizi daha çok seversem, daha az mı sevileceğim? 16  Öyle olsun, ben yük olmadım. Ama kurnaz biri olduğumdan sizi hileyle elde etmişim! 17  gönderdiğim adamlardan biri aracılığıyla sizi sömürdüm mü? 18  Titus'u gelmeye isteklendirdim ve öbür kardeşi de onunla birlikte gönderdim. Titus sizi sömürmedi, değil mi? Aynı ruhla davranmadık mı, aynı yolu izlemedik mi? 19  Bunca zamandır önünüzde kendimizi savunduğumuzu mu düşünüyorsunuz? Tanrı'nın önünde, Mesih'e ait kişiler olarak konuşuyoruz. Sevgili kardeşler, yaptığımız her şey sizin gelişmeniz içindir. 20  Çünkü geldiğimde sizi istediğim durumda bulamayacağımdan korkuyorum. Sizler de beni istediğiniz durumda bulamayabilirsiniz. Aranızda çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, iftira, dedikodu, böbürlenme, kargaşa olmasından korkuyorum. 21  Korkarım tekrar geldiğimde Tanrım beni önünüzde utandıracak; daha önce günah işleyip de kapıldıkları pisliklerden, fuhuş ve sefahatten tövbe etmeyen birçokları için yas tutacağım. 13:1  Bu, yanınıza üçüncü gelişim olacak. Her suçlama iki ya da üç tanığın tanıklığıyla doğrulanmalıdır. 2  Daha önce, aranızda ikinci kez bulunduğumda, geçmişte günah işlemiş olanlarla onların dışında kalanların hepsine söylemiştim, şimdi sizden uzaktayken de yineliyorum: Tekrar yanınıza gelirsem, hiç kimseyi esirgemeyeceğim! 3  Mesih'in benim aracılığımla konuştuğuna ilişkin kanıt istiyorsunuz. Mesih karşı güçsüz değildir; O'nun gücü sizde etkindir. 4  Güçsüzlük içinde çarmıha gerildiği halde, şimdi Tanrı'nın gücüyle yaşıyor. Biz de O'nda güçsüz olduğumuz halde, Tanrı'nın gücü sayesinde O'nunla birlikte sizin yararınıza yaşayacağız. 5  İman yolunda olup olmadığınızı anlamak için kendinizi sınayıp yoklayın. İsa Mesih'in içinizde olduğunu bilmiyor musunuz? Yoksa sınavdan başarısız çıkarsınız. 6  Umarım bizim başarısızlığa uğramadığımızı anlayacaksınız. 7  Kötü bir şey yapmamanız için Tanrı'ya dua ediyoruz. Dileğimiz, bizim sınavı geçmiş görünmemiz değil, biz sınavda başarısız görünsek bile sizin iyi olanı yapmanızdır. 8  Çünkü gerçeğe karşı değil, ancak gerçek uğruna bir şey yapabiliriz. 9  Biz güçsüz, sizse güçlüyken seviniyoruz. Yetkin olmanız için de dua ediyoruz. 10  Rab'bin yıkmak değil, geliştirmek için bana verdiği yetkiyi yanınıza geldiğimde sert biçimde kullanmak zorunda kalmayayım diye, bunları aranızda değilken yazıyorum. 11  Son olarak hoşça kalın, kardeşlerim. Yaşantınızı düzeltin, çağrıma kulak verin, düşüncelerinizde birlik olun, esenlik içinde yaşayın. Sevgi ve esenlik kaynağı olan Tanrı sizinle birlikte olacaktır. 12  Birbirinizi kutsal öpüşle selamlayın. 13  Bütün kutsallar selam eder. 14  Rab İsa Mesih'in lütfu, Tanrı'nın sevgisi ve Kutsal Ruh'un paydaşlığı hepinizle birlikte olsun.

AÇIKLAMA: Korintli kardeşleri sömüren sahte öğretmenlerin havalı tutumundan dolayı Pavlus da kendi hizmetini savunmak zorunda kaldı. Ancak Pavlus onlar gibi övünmek istemiyordu, böylece yaptığı harika şeyleri anlatmak yerine Mesih uğruna çektiği sıkıntıları anlatmayı tercih etti. Burada Pavlus Rab’den aldığı olağanüstü bir vahyi anlatır ancak yine de kendini övmemek için sanki başka birinin başına gelmiş gibi yazıyor. Dediğine göre günün birinde üçüncü göğe yükselip Rab’bin huzurunda sözle ifade edilemez şeyler tecrübe etmişti. Burada üçüncü gökten cenneti kastettiği anlaşılıyor. Birinci gök bulutların bulunduğu ve kuşların uçtuğu atmosfer ise, ikinci gök de yıldızların bulunduğu uzaydır. Bunlar Kutsal Kitap’ın sıkça bahsettiği ‘göklerin gökleri’dir (1.Krallar 8:27). Rab’bin huzuru ise yaratılmış bu düzenin dışındadır, çok ötesindedir. İşte Pavlus, daha sonra Vahiy bölümünü yazan Elçi Yuhanna gibi, Kutsal Ruh’un etkisinde kalarak geçici bir süreliğine Rab’bin huzuruna çıktı (Vahiy 1:10). Bu olayın ne zaman olduğunu tam olarak bilemezsek de Yeruşalim Tapınağı’nda olduğu düşünülüyor (Elç. İşleri 22: 17-18). Yine de Pavlus yaşadığı bu inanılmaz olayla övünmek yerine başından geçen başka bir olay anlatır. Anlattığına göre gurura kapılmasın diye Rab, Eyüp’un öyküsünde olduğu gibi, İblis’in kendisini yumruklayıp sınamasına müsaade etmişti. Tam olarak nasıl bir sıkıntı olduğunu anlatmıyor ama hem fiziksel hem de ruhsal bir boyutu olduğunu tahmin edebiliyoruz. Özellikle ‘Şeytan’ın bir meleği’ demesinden perde arkasında cinlerin etkisi olduğu bellidir. Demek ki güçlü imanlılar dahi cinlerin saldırısına uğrayabilir (Elç. İşleri 5:3).

Pavlus başına gelen bu sıkıntıdan kurtulmak için Rab’be üç kere yalvardı ama Tanrı ona ‘Lütfum sana yeter, çünkü gücüm güçsüzlükte tamamlanır’ diye cevap verdi. Elbette ki Rab onu hemen kurtarabilirdi ama bu süreçte ona gücünü göstereceğine söz verir. Benzer şekilde O’nun üstün gücüne dayanmamız için ve bu sürecin sonucunda lütfunu daha derinden tecrübe etmemiz için Rab denenmemize izin verir. Bunda çok derin bir hikmet vardır. Rab başımızdan geçebilecek her kötü olayı önlese ya da her sorunu hemen çözse o zaman gurura kapılıp lütfunun değerini görmezden gelebiliriz. Aynı zamanda O’nun üstün gücüne sığınmak yerine kendi kuvvetimize güvenmeye başlayabiliriz. Gerçek şu ki zorluklar ve sıkıntılar hayatın en iyi eğitmenleridir. O yüzden Pavlus artık sıkıntılara farklı baktığını söyler. Onun için güçsüzlük, hakaretler ve zorluklar Tanrı’nın gücünü ve lütfunu daha yakından tecrübe etmek için harika birer fırsattırlar. Hatta güçsüz düştüğünde esasen daha güçlü olduğunu söyler çünkü o anda tam bir bağlılıkla Rab’bin gücüne dayanıyordu. Bu yüzden sıkıntılar ve denemeler için şükretmesini bilmeliyiz (Romalılar 5:2-3, Yakup 1:2-4). Pavlus’un Korint Kilisesi’yle yaşadığı olay aslında çok büyük bir denemeydi. Ama tüm hakaretlere ve iftiralara rağmen Pavlus hep teşvikini Rab’den aldı. Onların kafalarını karıştıran öğretmenlerle rekabete girmek yerine Pavlus alçakgönüllü bir şekilde onları sevmeye ve hizmet etmeye devam etti.

Mektubun sonunda Pavlus Korint’e üçüncü bir kez uğramak niyetinde olduğunu belirtir. Kendisini güçsüzlükle eleştirenlere Mesih’in de güçsüz bir şekilde çarmıha gerildiğini hatırlatır. Ama bu güçsüzlüğün sonucunda Mesih ölümü yendiği gibi Pavlus müjdeye karşı diklenen herkesin yenileceğini belirtir. Tabi Pavlus için en önemli olan oradaki kişilerin tam olarak Mesih’e bağlı olup kurtulmalarıdır. O yüzden iman yolunda olup olmadıklarını anlamak için kendilerini sınamaları gerektiğini söyler. Kişinin topluluğa katılması hiç bir şeyi kanıtlamaz. Günümüzde de nice kişiler kiliseye gelip gidiyor ama hepsi Mesih’e ait değillerdir. Çünkü gerçek imanlı sadece iman ettiğini söyleyen değil aynı zamanda sonuna kadar Mesih’e sadık kalandır (1.Yuhanna 2:19). Böylece Pavlus Korintli kardeşlerinin yetkin olmaları için dua ettiğini belirtir. Onlara uğradığında kimlerin gerçek anlamda Mesih’e ait olup olmadığı belli olacağını söyler. Yine de aralarındaki gerçek imanlıları çağrısına kulak asmaya çağırır. Hayatlarını düzeltip birlik içinde olmaya gayret göstermeleri gerektiğini yazar. Tüm olumsuzluklara rağmen Pavlus, Rab’bin gerçekten kendisine ait olanları koruyacağına güveniyordur. Ve böylece onları Rab’bin lütfuna emanet ederek vedalaşır.

img