2. BÖLÜM



YARATILIŞ VE EVRİM MODELLERİ




Canlıların kökeninin en mantıklı açıklamasını hangi modelin sunduğu konusunda bir karara varma girişiminde bulunulduğu zaman, genetik, moleküler biyoloji, matematik, termodinamik, kimya ve kozmoloji alanlarında çok sayıda kanıt kaynak olarak kullanılabilir. Fakat gerçekleşmiş olaylarla ilgili bu kararlar, sadece, tarihsel kayıtlar olan fosil kaydının bilimsel anlamda incelenmeleri sonucu verilebilmektedir. İyi tanınan bir İngiliz evrimcisi W. Le Gros Clark şöyle demiştir:


Evrimin gerçekten var olduğu, bilimsel anlamda, ancak, dolaylı kanıtlar olarak nitelendirilen ve temsilci niteliği taşıyan numuneler olan ara seviye formlarının fosilleşmiş kalıntılarının keşfi ile saptanabilir. Başka bir deyişle, evrim konusunda gerçekten de bir dönüm noktası niteliği taşıyan kanıtlar, işleri, fosil kaydının tanıklığı konusunda çalışmalar yapmak olan paleontologlar tarafından sağlanmalıdır.1


Pierre Grassé tüm Fransız zoologlarının en iyisidir. Canlılar dünyası hakkında ansiklopedik bir bilgi birikimine sahip olduğu söylenir. Grassé, evrim kuramını desteklemek için fosil kaydının önemsiz olduğu iddiasına şiddetle karşı çıkar ve şöyle der:


Doğa bilimciler, evrim sürecinin sadece fosiller aracılığıyla açıklanabildiğini unutmamalıdırlar. Evrimin kanıtları olan bu fosilleri ancak paleontoloji sağlayabilir ve yine evrimin mekanizmasını ancak paleontoloji açıklayabilir. Bu nedenle, ilk aşamada gerekli olan şey, paleontolojidir. Ne kuramlar, ne hayal gücü ne de bugün var olanların incelenmesi, asla paleontolojik kanıtların yerini tutamaz. Paleontolojik kanıtları görmezlikten gelirlerse, doğa filozofları olan biyologlar önü arkası gelmeyen laf salatası üretirler.2


Evrimci Glenister ve Witzke düşüncelerini şöyle ifade ettiler:


Fosil kaydı, dünyanın ve üzerinde yaşayan canlı formlarının kökenleri konusunda fikirler ortaya koyan evrimci ve yaratılışçı modeller arasında seçim yapabilme olanağı sağlamaktadır.3


Douglas Futuyma, yaratılış karşıtı kitabında şöyle der:


Yaratılış ve evrim, canlıların kökeni konusundaki diğer olası açıklamaları aralarında boğmaktadırlar. Organizmalar yeryüzünde ya tümüyle gelişmiş biçimde ortaya çıktılar ya da çıkmadılar. Eğer gelişmiş biçimde ortaya çıkmamışlarsa, daha önceden var olan türlerde gerçekleşmiş bazı modifikasyon süreçleri sonucu gelişmiş olmalıdırlar. Eğer gelişmiş biçimde ortaya çıkmışlarsa, gerçekten de her şeye gücü yeten bir akıl tarafından yaratılmış olmalıdırlar.4


Gayet açıktır ki, fosil kaydı, yeryüzünde yaşayan, insanın da içinde bulunduğu canlı organizmaların kökenlerinin ne olduğu sorusuna cevap bulmak amacıyla yapılan araştırmalarda çok büyük bir önem taşıyan ve yaratılış–evrim seçenekleri arasında bir seçim yapabilmeyi mümkün kılan kanıtları sağlayan özel kayıttır.

Yeryüzündeki yaşamın tarihçesini öğrenmeye giden yol, kayalar arasında sıkışmış eski yaşam formlarının fosilleşmiş kalıntılarını incelemekten geçebilmektedir. Eğer yaşam mekanik, doğal, evrimsel bir süreç sonucu, ölü bir dünyadan doğmuşsa ve canlılar benzer bir süreç yoluyla sayıları sürekli artan karmaşık yapılara dönüşerek çeşitlilik kazanıp, geçmişte ve günümüzde var olan milyonlarca türü meydana getirmişse, kayalar arasında bulunan fosiller gerçekten de temel olarak alınan bu süreçte sözü edilen canlılara benzemelidirler.

Diğer yandan, eğer canlılar Kutsal Kitap’ın Yaratılış kısmının ilk iki bölümünde ana hatları anlatılan taslağa göre, özel bir yaratılış sürecinde yaratılmışlarsa, fosil kaydı hakkında yapılan tahminler evrim kuramınınkinden çok daha farklı olacaktır. Bizim savımız şudur: Fosil kaydı, yaratılışın temellerini oluşturan tahminlerle büyük bir uyum içindedir. Fakat bu kayıtlar evrim kuramının temellerini oluşturan şeylerle bir uyum göstermemekte ve gerçekte bu kuramı şiddetle yalanlamaktadırlar. Bu kitabın amacı, bu kavgayı belgelemek ve fosil kaydından elde edilen gerçeklerin, özel yaratılış ile aynı çatı altında kolayca sağlayabildiği uyumu ispat etmektir.


Tanımlar

Yaratılış ve evrim terimlerini kullanmakla tam olarak ne demek istediğimizin açıkça anlaşılabilmesi, bu tartışmanın amaçları bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır.


Evrim. Evrim terimini kullandığımız zaman, biz bu terimi genel evrim kuramınca belirlenen anlamıyla kullanıyoruz. Genel Evrim Kuramı’na göre, canlı olan her şey, tek bir canlı kaynaktan, doğal, mekanik bir evrimsel süreç sonucu, ve bu canlı kaynak da, bir ölüden, cansız bir dünyadan, benzer bir süreç sonucu ortaya çıkmıştır. Bu kuram, “amipten–insana” doğru bir evrimin var olduğunu savunan bir kuramdır.

Bu kurama göre, canlı olan her şey aynı soyağacından gelmiştir. Örneğin, insan ve maymunun ortak bir atadan geldiklerine inanılmaktadır. Bu ortak atadan farklılaşma olayı, bu hikayeyi anlatanların yaptıkları farklı tahminlere göre beş ile yirmi milyon yıl önce gerçekleşti. İnsanlar ve maymunları kapsayan primatların ise, atlarla ortak bir atayı paylaştıklarına ve bu ortak atadan farklılaşmanın, yaklaşık yetmiş beş milyon yıl önce gerçekleştiğine inanılmaktadır.

Tüm bitki ve hayvan aleminde her konuda benzer ilişkiler bulunduğu düşünülmektedir. Bir hayvan ya da bitkinin diğer tüm hayvan ya da bitkilerle arasında var olduğu savunulan evrimsel ilişkinin, onun filojenezi (soy oluş) olduğuna işaret edilmekte ve bu tür ilişkiler, filojenez ağacı olarak isimlendirilen bir şemada resmedilmektedir. Böyle bir ağaç Şekil 1’de gösterilmiştir.

Tartışmalarımızda, evrim terimini kullandığımız zaman tam olarak neyi anlatmaya çalışmadığımız da aynı derecede önemlidir. Biz, varmış gibi görünen ya da geçmişte var oldukları sonucuna varılan fakat hiçbir yeni temel bir biçim oluşturmayan sınırlı varyasyonlardan bahsetmiyoruz.

Bu noktada temel biçim derken ne demek istediğimizi açıklamaya çalışmalıyız. Temel bir hayvan veya bitki biçimi, tamamıyla tek bir atadan türemiş tüm bitki ve hayvanları kapsar. Bugün kullanılan terimlerle bu şu demektir: Ortak bir gen havuzundan gelmişlerdir. Örneğin, tüm insanlar tek bir temel biçimden gelmişlerdir, Homo sapiens. Bu durumda temel biçim, tek bir türü ifade etmektedir.

Temel biçim, bir diğer örnekte, cins seviyesinde olabilir. Örnek olarak, A.B.D. kır kurdu cinsinin, Oklahoma kır kurdu (Canis frustor), Dağ kır kurdu (C. lestes), Çöl kır kurdu (C. estor) gibi değişik türlerini ele alırsak, bunların hepsi aynı temel biçimden meydana gelmiş olabilir. Köpek çeşidi olarak isimlendirebileceğimiz bu temel çeşit, bütün kır kurdu türlerini kapsamakla kalmaz, aynı zamanda kurt (Canis lupus), köpek (Canis familiaris), ve Canis cinsinden çakal türlerini de olasılıkla içine alır; çünkü tüm bu hayvanlar birbiriyle üreyebilen ve doğurgan döller üretebilen hayvanlardır.



img


Şekil 1: Kuramsal soy oluş ağacı