İki farklı "Vahiy" Kavramı

Yukarıda verdiğimiz örnekte Kutsal Kitap ile Kuran arasında çok esaslı bir fark ortaya çıkmaktadır. Kutsal Kitap'taki vahiy kavramıKuran'dakinden çok farklıdır. Kutsal Kitap'a göre Tanrı'nın Sözü olan kitaplar İbrahim'in soyu olan Yahudilere emanet edildi (Bkz. Romalılar 3:2). Bu vahiy (yani Tanrı tarafından bildirilen gerçek) kat kat gelişir. Şöyle ki ilk yazılarla temel konur. Ondan sonra gelen kitaplarla bu yapı kat kat yükseliyor, önceden açıklanan gerçekler daha derinlik kazanıyor. Yani sonradan gelen bölümler önceki bölümleri geçersiz kılmadığı gibi yerini de almıyor. Tersine yan yana durup bir bütün olarak Tanrı'nın planını açıklıyor. Hatta bunlardan bir tanesi bile eksik olsa planın bütünlüğünü kavramamız mümkün değildir.

Halbuki Kuran'dan kaynaklanan vahiy kavramı çok farklıdır: Bütün milletlere ayrı ayrı peygamberler gönderilmiştir (Bkz. Fâtır/35:23-24). Bu nedenle gelen kitaplar aynı genel mesajı tekrarlıyor. Öyle ki, son kitabı bildikten sonra hepsini öğrenmiş oluruz. Bu mantığa dayanarak İslam alimleri, Kuran'ın önceki kitapların hükmünü ortadan kaldırıp onları geçersiz kıldığını ileri sürerler.

Fakat böyle bir kuram, insanı başka çıkmazlara sokmaz mı? Örneğin:

· Yahudilere neden bu kadar çok sayıda peygamber ve kitap gönderilmiştir?

· Zebur ve İncil neden Tevrat'ın hükmünün ortadan kalkmadığını söylüyor?

· Neden Yahudilere gelen peygamberler dışında diğer kavimlere gelen semavi kitapların izi kalmadı? Yoksa çoktanrılı Hindu dininin kutsal kitapları olan "Veda" ile "Bhagavad Gita" da mı Allah'tan geldi?

· Sonradan gelip Allah'ın Sözü olduğu iddiasında bulunan kitaplara ne diyelim? Örneğin Bahaî veya Mormon kitapları...

· Araplara gelen son bir peygamber kavramı doğruysa sonradan ortaya çıkan kavimlere peygamber gelmeyince bunlar haksızlığa uğramıyor mu? Yoksa herkes Arapça mı öğrenecek (Bkz. Yûsuf/12:2)?

Eğer Kuran'ın önceki kitapları korumak ve doğrulamak için verildiği söylenmeseydi bir sorun kalmazdı. Onu yeni bir din kitabı kabul eder veya kabul etmezdik. Ama Kuran'da şunları okuyoruz:

"Doğrusu Biz yol gösterici ve nurlandırıcı olarak Tevrat'ı indirdik... (Maîde/5:44)

"Tevrat'tan sonra Zebur... Dâvûd'a da Zebur'u verdik..."

(Enbiyâ/21:105; Nisâ/4:163)

"Meryem oğlu Îsâ'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayarak gönderdik. Ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncîl'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik." (Maîde/5:46)

"Kur'ân'ı önce gelen Kitâb'ı tasdik ederek ve ona şâhid olarak gerçekle sana indirdik." (Maîde; 5:48)

Böylece Kuran, önce gelen Kitab'ın doğrulayıcısı olarak tanıtıldığı için, biz onu önceki kitaplarla karşılaştırarak hükmetmek zorundayız. Hatta Kuran'da bile bu konuyla ilgili olarak şöyle yazıldı: "İncil sahipleri, O'nda indirdikleri ile hükmetsinler. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fâsık olanlardır" (Mâide; 5:47).