« 10 »
Buluşma Çadırı

Mısırdan Çıkış’ın son üçte birlik kısmı neredeyse tamamen Buluşma Çadırı’nın inşası ve kurulumuna odaklanır. Bu bölümün içeriği Tanrı’nın yaşayacağı yerin önemini vurgular niteliktedir. Dikdörtgen biçiminde bir çadır olsa da altının ve mavi kumaşın bolca kullanılması, burasının kraliyet mülkü oluşunu simgeler. Taşınabilirliği ise tanrısal kralın halkı nereye giderse gitsin onlarla birlikte olduğunun güvencesini verir. Çadırın tasarımı ve dekoru ile ilgili detaylar Tanrı’nın kutsal doğasını yansıtması açısından önemli bir role sahiptir. Dış perde, günahlı insanları kutsal Tanrı’dan ayırır ve tunç sunak, yalnızca günahlarının ve dinsel açıdan kirliliğinin kefaretini ödemiş kişilerin Tanrı’ya yaklaşabileceğini açıkça hatırlatır. Son olarak, Buluşma Çadırı’nın bir ‘buluşma yeri’ olma özelliği, ilahi kutsiyetin ve insanlığın bir araya gelişini simgeler.

Giriş

Buluşma Çadırı’nın önemini, Tanrı’nın hem çadırın ve içindekilerin nasıl üretileceğiyle (Çık. 25:1-31:11) hem de kurulumuyla ilgili açıklamalarından anlayabiliriz (35:1-40:33). Kâhinlerin kutsal kılınmasının detayları da dahil olmak üzere Buluşma Çadırı’nın yapılmasıyla ilgili açıklamaların tamamı, Mısır’dan Çıkış’ın yaklaşık dörtte birini oluşturur. 25-31 bölümleri oluşturan oldukça uzun Tanrı’nın konuşmaları, bu özel çadırın inşası için gereken hazırlıkları ve kâhinlerin atanmasını özetler. 36:8-39:31 arasındaki içeriğin büyük bir kısmında RAB’bin Musa’ya verdiği talimatların neredeyde kelimesi kelimesine uygulanması yer alır (bkz. Tablo 10.1). Böyle bir tekrarlama, metnin orijinal yazarının Buluşma Çadırı’nın önemini vurguladığını gösterir.1

Tablo 10.1
Mısırdan Çıkış 25-30 ve 36-39’daki Talimatlar ve Uygulanışları

Eşyalar

Talimatlar

Uygulanışları

Buluşma Çadırı

26:1–11, 14–29, 31–32, 36–37

36:8–38

Antlaşma Sandığı

25:10–14, 17–20

37:1–9

Masa

25:23–29

37:10–16

Kandillik

25:31–39

37:17–24

Buhur sunağı

30:1–5

37:25–28

Mesh yağı

30:25

37:29

Yakmalık Sunu sunağı

27:1-8

38:1-7

Yıkanma kazanı

30:18

38:8

Konut avlusu

27:9-19

38:9-20

Efod

28:6-12

39:2-7

Göğüslük

28:15-28

39:8-21

Kaftan

28:31-34

39:22-26

Sarık, başlık, kuşak

28:39

39:27-29

Altın levha

28:36-37

39:30-31

Tanrı’nın Musa’ya verdiği talimatlar, en önemli eşyalardan ilk önce bahseder. Çadır kurulduktan sonra eşyaların yerleştirilme düzeni de onların yapım sırasına paraleldir (krş. 40:2-8, 12-14; 40:17-33). Bu düzen Buluşma Çadırı’ndaki eşyalardan bahsedilen diğer bölümlere de uygundur (krş. 31:7-9; 35:11-18; 39:33-40; bkz. Tablo 10.2). Tanrı’nın verdiği talimatlar verildikleri sırada sıklıkla, uygulama sırasında ise nadiren belli bir eşyanın kullanımıyla ilgili başka eşyalardan da söz edilir (ör: 30:6-10; 30:18-21). Talimatlar ve uygulanışları arasındaki yakın benzerlik insanların RAB’bi harfi harfine dinlediklerini gösterir. Her şey aynen Musa’ya söylendiği gibi yapılmıştır. Mısırdan Çıkış Tanrı’nın Buluşma Çadırı’nı ‘ikinci yılın ilk ayının ilk günü’ nasıl görkemiyle doldurduğunu etkileyici bir şekilde anlatarak biter (40:17). Bu tam da halkın Mısır’dan kurtuluşun ilk yıldönümünü kutladığı zamana denk gelmektedir (krş. Say. 9:1-5).

Tablo 10.2
Mısırdan Çıkış 25-30 ve 36-39’daki Sunuş Sırası

Talimatlar

Uygulanışları

Sandık

25:10-22

Buluşma çadırı

36:8-38

Masa

25:23-30

Sandık

37:1-9

Kandillik

25:31-39

Masa

37:10-16

Buluşma Çadırı

26:1-37

Kandillik

37:17-24

Tunç sunak

27:1-8

Buhur sunağı

37:25-28

Konut avlusu

27:9-19

Mesh yağı

37:29

Efod

28:6-14

Buhur

37:29

Göğüslük

28:15-30

Tunç sunak

38:1-7

Kaftan

28:31-35

Yıkanma kazanı

38:8

Altın levha

28:36-38

Konut avlusu

38:9-20

Sarık,başlık,kuşak

28:39

Efod

39:2-7

Buhur sunağı

30:1-10

Göğüslük

39:8-21

Yıkanma kazanı

30:18-21

Kaftan

39:22-26

Mesh yağı

30:23-25

Sarık,başlık,kuşak

39:27-29

Buhur

30:34-36

Altın levha

39:30-31

Kraliyet Çadırı

Mısır’dan Çıkış’ın son kısmında yer alan önemli bir tema Tanrı’nın halkı arasında yaşama niyetidir (25:8; krş. 29:45-46). Onları Firavun’un boyunduruğundan kurtarıp onlarla özel bir antlaşma ilişkisi kurarak, RAB vaat ettiği topraklara kadar onlara eşlik etmek istemektedir. Bu yüzden Musa’dan taşınabilir bir konut yapmasını ister. Halkı gibi mutlak yetkili RAB çadırda oturacaktır. Ama bu konut, inşasında kullanılan malzemeler nedeniyle farklı bir konut olacaktır. Adları sıralanan değerli metallerden ve mavimtırak renklerdeki kumaşlardan anlaşılmaktadır ki bu sıradan bir çadır değildir; kraliyete ait bir çadır olacaktır (25:3-7; krş. 35:5-9, 22-27). Bu yalnızca kullanılacak maddelerin özelliklerinde değil (altın, gümüş, tunç; mavi, mor, kırmızı iplik ve keten), miktarında da vurgulanmıştır. 38:21-31’e göre çadırın yapımı ve eşyaları için toplam yaklaşık bir ton altın, dört ton gümüş, 2 buçuk ton tunç kullanılacaktır. 2

İlk önce Musa’ya çadırın içine konulacak üç eşyayı yapması talimatı verilir. Bunlardan ilki tahtadan dikdörtgen bir sandıktır ve onun içi de dışı da saf altınla kaplanacaktır (25:10-11). Sandığın taşınmasını kolaylaştırmak için altın halkalar ve sırıklar yapılacaktır (25:12-15). Sandığın içine Musa daha sonradan taş levhaları koyacaktır. Bu levhalarda Tanrı ile İsrail halkı arasındaki antlaşmanın şartları yer alacaktır (Çık. 25: 16, 21 ve Yas. 10:8 bu sandıktan Tanrı’nın ‘antlaşma sandığı’ olarak bahsetmektedir). Sandığın kapağı saf altından yapılacak ve adı ‘bağışlanma kapağı’ olacaktır (Çık: 25:17; krş. İbr. 9:5). Levililer 16:1-34 (özellikle 11-17 ayetler) başkâhinin sandığın kapağına kan serpiştirdiği yıllık bir törenden bahseder. Bu tören ile günahları ne olursa olsun İsraillilerin dinsel açıdan kirlilikleri ve isyanları bağışlanacaktır (Lev. 16:16).3 Kapağın uçlarına iki tane altından keruv yapılmıştır ve keruvlar birbirlerine kanatlarını açmış halde durmaktadırlar.4 Keruvların arasında Tanrı sonra Musa ile buluşacak ve insanlara verdiği buyrukları bildirecekti (Çık. 25:22; 30:36; krş. Lev. 16:2). Sandık içindekileri muhafaza etmesinin yanısıra koruyucu keruv tarafından korunan tahtın önünde bir ayak taburesi görevi de görüyordu (krş. 1 Sa. 4:4; 2 Sa. 6:2; 2 Kr. 19:15; 1 Ta. 28:2; Mez. 80:1 [2]; 99:1, 5; 132:7; Yşa. 37:16). RAB’bin tahtının bir parçası olmasının önemi nedeniyle sandığın yapım talimatları ilk önce verilmiştir.

İkinci eşya tahta bir masadır; altınla kaplanmıştır ve yine altından halkalara ve sırıklara sahiptir (Çık. 25:23-28). Tabaklar, sahanlar ve diğer sofra eşyaları hep altındandır ve ekmekler sürekli olarak Tanrı’nın huzurunda kalacaktır (25:29-30).

Üçüncü eşya, yine altından yapılma ve yedi kandilden oluşan kandilliktir (25:31-40). Kandillik büyümekte olan bir ağaç şeklinde yapılacak, çanak, tomurcuk ve çiçek motifleriyle süslenecektir (25:31). Ana gövdenin her iki yanından üç kol uzanacak, bu kollar kandilleri tutacak şekilde tasarlanacaktır. Kandilliğin neden bir ağaca benzediği ile ilgili bir açıklama yapılmıyor. Muhtemelen Yaratılış 3:22’deki yaşam ağacına benzetilmekte ve Tanrı’nın yaşam veren gücünü simgelemektedir.

Masa ve kandillik, sandık ile birlikte antik bir evdeki demirbaş mobilyaları oluşturur. Bu nedenle Tanrı’nın çadırın içinde yaşadığını ima eder. Altının bolca kullanılması orada yaşayanın önemini gösterir. Ekmeğin (Çık. 25:30) ve ışığın sunulması (27:21) Tanrı’nın gece gündüz her zaman orada olduğunu sembolik olarak hatırlatır.

Bundan sonra çadırın kendisinin yapımıyla ilgili detaylı talimatlar verilir (26:1-37). Bazı perdelerin ve ahşap çerçevelerin nasıl bir araya getirildiğiyle ilgili bazı belirsiz noktalar vardır. Tüm yapı taşınabilir bir şekilde tasarlandığı için yapılışı da muhtelemen diğer çadırlara benziyordu. Mavimsi kumaşlar ve altın döşemeler kraliyetin göstergesidir. Dikdörtgen yapı bir perde ile ikiye ayrılır ve bir oda diğerinin yaklaşık olarak iki katıdır (26:31-33). Antlaşma sandığı (NIV 1984 çevirisine göre ‘şahitlik sandığı’) çadırın batısında bulunan daha küçük odaya yerleştirilmiştir. Tanrı orada iki meleğin arasında oturacağı için bu bölüme ‘En Kutsal Yer’ denmiştir (26:34). Doğudaki daha büyük olan oda ise ‘Kutsal Yer’ olarak adlandırılmış olup altın masa ve kandillik ile döşenmiştir (26:35). İki odayı birbirinden ayıran perdeye koruyucu keruv figürleri işlenmiştir; bu Tanrı’nın huzurunun günahlı insanlardan ayrıldığını hatırlatır (krş. Yar. 3:24). 5

Kraliyet çadırının içine konulmak üzere yapılan eşyalardan biri de Buhur Sunağıydı (Çık. 30:1-10). Akasya ağacından yapılan ve saf altınla kaplanan bu eşya, Kutsal Yer’de altın masa ve kandilliğin yanına konulmuştu. Harun günde iki defa onun üzerinde buhur yakar (30.7-8) ve yılda bir kez –muhtelemen Bağışlanma Günü’nde (krş. Lev. 16:15-19) sunağın boynuzlarını arındırırdı (Çık. 30:10). 6

Kutsal bir Çadır

En Kutsal Yer ve Kutsal Yer’in bulunduğu kısmın etrafında Musa orayı perde ile ayırarak bir konut avlusu yapacaktı. Konut avlusu, boyu eninin iki katı oranda dikdörtgen biçimindeydi; ölçüleri 50 metreye 25 metreydi. 2 buçuk metre yüksekliğinde bir perde ile çevrelenmişti. Eni doğuya ve batıya bakarken, tek girişi doğu kısmında bulunuyordu. İçeriye giren bu kapıdan geçtiğinde önce büyük tunç sunakla karşılaşırdı. Kutsal yerler avlunun batı kısmındaydı.

Konut Avlusu’nu çevreleyen çit, giriş üzerinde asılı olan perde ile birlikte, dışarıdakilerin avlunun içini görmesine engel oluyordu. İsrail yerleşkesinin geri kalanından ayrılarak Konut Avlusu kutsal bir alan olarak ayrılıyordu.7 Avlunun içindeki Buluşma Çadırı ise içinde Tanrı yaşadığı için daha kutsal sayılıyordu. Konut Avlusu’nun ve Buluşma Çadırı’nın kutsallığıyla ilgili farklılık, bu kısımların inşası sırasında kullanılan malzemelerde de kendini gösterir. Buluşma Çadırı’nda en çok kullanılan madde altın iken, Konut Avlusu’nda kullanılan ana maddeler gümüş ve tunçtu. Tıpkı Musa’nın Sina Dağı’nda insanların ilahi huzura gelmelerine engel olduğu gibi (Çık. 19:12-13, 21-24), Konut Avlusu’nun çitleri de onları Tanrı’ya kazara yaklaşmaktan alıkoyuyordu. Mısırdan Çıkış’ta düzenli olarak vurgulandığı üzere, yalnızca kutsal olanlar Tanrı’nın huzuruna yaklaşabilirdi; diğer hallerde Tanrı’ya yaklaşmak ölümcül sonuçlar doğurabilirdi. Konut Avlusu’nun tampon bölge işlevi olmadan İsrailliler’in RAB’be bu yakınlıkta güven içinde yaşamaları mümkün olmazdı.

Konut Avlusu’nun içerdiği bölge de kutsal bir bölge olduğundan, orada hizmet etmekle görevlendirilen kâhinler -Harun ve oğulları- da kutsal olmalıydı. Bunu göstermesi için ‘kutsal elbiseler’ giyineceklerdi. Bu elbiselerin yapımında ‘altın sırma, lacivert, mor, kırmızı iplik ve ince keten’ kullanılacaktı (28:5). Bu yalnızca Harun ve oğullarına bağışlanan onur ve saygınlığı vurgulamıyor, aynı zamanda onları aynı malzemelerden yapılan çadır ile ilişkilendiriyordu. Başkâhin Harun ‘Göğüslük, efod, kaftan, nakışlı mintan, sarık ve kuşak’ giyecekti (28:4). Oğullarına da ‘mintan, kuşak ve başlıklar’ verilecekti (28:40).8 En çok detay başkâhinin giyeceği özel aksesuarlar, özellikle de ‘efod’ (28:6-14) ve ‘göğüslük’ (28:15-30) ile ilgiliydi.

Başkâhinin giyeceği giysilerden ilki ‘efod’du. Uzmanlar onu İbranice aslı olan ʾēpôd (ʾēphôd)’dan esinlenerek adlandırmışlardır çünkü Kutsal Yazılar bu giysinin nasıl yapılacağıyla ilgili kapsamlı bir bilgi vermiyor. İsrail’in on iki oymağının isimlerinin üzerine kazındığı iki değerli taştan söz ediliyor. Bu taşlar ‘altın yuvalar içine konulacak’ ve İsraillilerin anılması için efodun omuzluklarına takılacaktı (Çık. 28:11-12). Bunlar Harun’un Tanrı’ya başkâhin olarak yalnız kendi çıkarı için değil, tüm İsrailliler adına hizmet ettiğinin bir hatırlatıcısı olacaktı.

Bir sonraki eşya bir ‘göğüslük’ olarak tasarlanmıştı. Açıklamasından anlaşıldığı üzere başkâhinin göğsüne taktığı kare şeklinde bir keseydi. Bu kese efod ile benzer malzemelerden yapılmıştı ve ona takılıyordu. Kesenin dış kısmında dört sıra değerli taş vardı. Her bir sırada üç tane taş vardı ve her birinin üzerinde bir İsrail oymağının adı yazılıydı. Harun Levililer oymağından geldiği halde, başkâhin olarak göğsünde tüm oymakların adını taşıyordu. Bu tüm halka hizmet ettiğinin göstergesiydi. Değerli taşların kullanılması Tanrı’nın İsrail halkına yüklediği değeri gösteriyordu. Son olarak ‘Urim ile Tummim’in bu keseye yerleştirilmesiyle ilgili talimatlar verilmiştir (28:30). Urim ile Tummim’in şekilleri açık olarak tarif edilmiyor. Ama muhtelemen Tanrı’nın yargısını göstermesi için kullanılacaktır (krş. 22:8,9).9

Başkâhin tarafından giyilen diğer giysilerden Mısırdan Çıkış 28:31-43’te bahsedilmektedir. Burada efod ve göğüslüğün altına giyilecek olan, kenarları nar motifleriyle ve altın çıngıraklarla bezenmiş lacivert bir kaftan tarif edilmektedir. Altın çıngıraklar çınladıkça birisinin En Kutsal Yer’e girdiğini ya da çıktığını haber veriyordu. Böylece başkâhin Tanrı’ya güven içinde yaklaşabiliyordu; çünkü başkaları Tanrı’nın huzuruna girmek isterse ölecekti (krş. 19:12-13, 21-22, 24). Kâhinlik hizmetinin kutsal doğasını hatırlatan bir başka detay, Harun’un sarığında bulunan ve üzerinde ‘RAB’BE ADANMIŞTIR’ yazan altın levhadır (28:36). Kutsal olarak adandığı için Harun başkâhin ünvanıyla İsrailliler için arabuluculuk yapabiliyor, kurbanlarının Tanrı tarafından kabul edilmesini sağlıyordu (28:38). Bahsi geçen giysilerin dışında Harun bir mintan, bir sarık ve bir kuşak da kullanacaktı (28:39). Anlaşıldığı üzere mintan efodun altına giyilen kaftanın altına giyiliyor (krş. 29:5). Kâhinlerin görkem ve saygınlıklarıyla doğrudan bağlantılı olmadıkları için (28:2), iç çamaşırlar hakkındaki talimatlar ayrıca veriliyor. Kâhinlerin keten içlikler giymeleri gerekiyordu; bu Kutsal Yer’de kazara erkek organlarının görünmelerine engel olacaktı (krş. 20:26). Çıplaklık Tanrı’nın huzurunda açıkça uygunsuz görülmüştür (krş. Yar. 3:7, 10, 21). Ayrıca, sadece kâhinler buluşma çadırına girebildikleri için, onların içlik giymelerini buyuran talimat sayesinde dışarıdaki insanlara çadırın içinde uygunsuz hiçbir şey olmadığının güvencesi veriliyordu.

Tanrı’nın kutsal huzurunda hizmet etmek için kâhinlerin de kutsal kılınmaları gerekliydi. 29:1-46’da verilen talimatlar onların kutsal kılınmaları için gerekli olan aşamaları açıklıyordu (28:41’de bir arada verilmiştir): giydir, meshet, ata, kutsal kıl. Gerekli şeylerin getirilmesinin ardından (29:1-3) Musa Harun ve oğullarını yıkayıp10 kâhin giysilerini giydirecektir (29:4-9). Sonra da onları yağla meshedecektir.11 Bundan sonra üç ayrı kurban sunacaktır; bunlardan biri boğa, diğer ikisi koçtur. İlk olarak sunulan boğa (29:10-14) bir arınma sunusu gibi görünmektedir ve Levililer 4:3-12’de verilen meshedilmiş kâhinlerin istemeden işledikleri günahlarla ilgili talimatlara uymaktadır. Bu sunuda boğanın kanı Buluşma Çadırı’nın içindeki altın buhur sunağı yerine Konut Avlusundaki büyük tunç sunağının boynuzlarına sürülecektir (Çık. 29:12; krş. Lev. 4:7). Kan sunağı arındıracaktır, çünkü sunak temiz sayılmayan kişilerin teması nedeniyle dinsel açıdan kirlenmektedir. Bir sonraki kurban bir yakmalık sunudur (29:15-18) ve Levililer 1:10-13’teki koç sunusuyla ilgili talimatlara uygun olarak sunulur. Yakmalık sunusu Harun ve oğullarının günahlarını arındırmak içindir. Hayvanın tamamen yakılması, günahlı insanların kutsal Tanrı’nın huzuruna yaklaşırsa orada yaşayamayacağının açık bir hatırlatmasıdır. Hayvanın başına ellerini uzatan insanların yerine hayvan ölmektedir. Üçüncü kurban (29:19-34) bir teşekkür ifadesi olarak paydaşlık ve esenliği sunusuna yakında benzer (krş. Lev. 3:6-11; 7:12-15). Burada tarif edilen törenin sadece bu duruma özgü nitelikleri vardır. Öncelikle Harun, oğulları ve giydikleri giysiler kurban kanı ile arındırılır (29:19-21). Kanın değdiği her şey insan kötülüğün dinsel açıkdan kirinden arındırmaktadır. Bacakları ve kollarının meshedilmesiyle kâhinlerin tüm vücutları bu tören aracılığıyla arındırılır. İkinci olarak, 22-35 ayetler Harun ve oğullarının kâhinler olarak alacakları mükafatlara odaklanır. İngilizce NIV çevirisi burada yanlış bir şekilde ‘atanma için sunulan koç’ ifadesini kullanır (29:22; krş. 29:26, 27, 31, 34) ama aslında kâhinler öncesinde çeşitli kurbanlar sundukları için burada kendilerine kurban etinden paylar verilir (krş. Lev. 6:14-18, 25-29; 7:1-38). Musa daha sonradan gerçekleştireceği tören ile sağ but ve döşü kâhinlerin kullanması için kutsal kılar. Burada göze çarpan bir fark ‘döş' sallanırken, ‘but’un sunulmasıdır (29:27). Döş Musa’ya kurban sunmasından dolayı ödül olarak verilirken (29:26), but sunakta ekmeklerle birlikte yakılacaktır (29:25). Gelecekteki törenlerde kâhinler kutsal kılındıktan sonra, paydaşlık sunusunun döşü tüm kâhinlere verilirken but töreni yöneten kâhine verilecek (Lev. 7:28-36). Döş, çeşitli yağlı bölümler ve buttan ayrı olarak koçun geriye kalan kısmı, geriye kalan ekmeklerle birlikte buluşma çadırının girişinde pişirilip yenilecekti. Kurban etini yiyerek kâhinler kutsal kılınmış olacaklardı. Bu nedenle yalnızca kâhinler bu kutsal yiyeceği yiyebiliyordu.

Mısırdan Çıkış 29:1-34’te ana hatları verilen tören, kâhinlerin ayırt edilmesi için gerekli bir törendi. 35. ayete dayanarak birçok yorumcu bu törenin yedi günde her gün tekrarlandığını düşünmüştü. Farklı bir bakış açısıyla bakacak olursak 36-41 ayetlerde tarif edilen sunular, Harun ve oğullarının sıkı talimatlar nedeniyle Konut Avlusu’nun içinde kaldığı sonraki altı gün sırasında sunulmuş da olabilirler (krş. Lev. 8:33-35). Her iki durumda da ayırt edilme ya da kutsal kılınma işlemleri zaman gerektiriyor. Harun ve oğullarının adanmalarıyla ilgili talimatların nasıl gerçekleştirildiği Levililer 8:1-36’da kaydedilmiştir.

Kâhinlerin yıkanması için Musa’ya tunç bir yıkanma kazanı yapması da söylenmişti (Çık. 30:17-21). Bu kazan Buluşma Çadırı ve tunç sunağın arasına yerleştirilecekti. Böylece Harun ve oğulları ellerini ve ayaklarını Buluşma Çadırı ve Konut Avlusunda hizmet ederken yıkayabileceklerdi (30:17-21). Kâhinlerin yıkanma gerekliliği onların kutsal ve pak kalmaları gerektiğini gösteriyordu (krş. 19:14; 29:4).

Mısırdan Çıkış’taki anlatı böylelikle Buluşma Çadırı’nın ve orada görev yapanların kutsal doğalarını özel bir biçimde vurgular.

Bir Buluşma Çadırı

Buluşma Çadırı sadece kutsal bir çadır ya da bir kraliyet çadırı değil, gerçek anlamda da bir buluşma çadırıydı. Çadırın bu özelliği Tanrı’nın Mısırdan Çıkış 29:43’teki buyruğunda vurgulanmıştır: ‘İsrailliler'le buluşurken çadır görkemimle kutsal kılınacak’ (29:43). Aden Bahçesi gibi Buluşma Çadırı da Tanrısallığın ve insanlığın bir arada olabildiği bir yerdi. Ama günahlı insanların kutsal Tanrı ile buluşabilmeleri için günahlarından ve dinsel kirliliklerinden arınmaları gerekliydi. Bu yüzden Tanrı Musa’ya taşınabilir tunç kaplı bir yakmalık sunu sunağı yapmasını söylemişti. Bu sunak Konut Avlusuna, Buluşma Çadırının yanına konulacaktı (27:1-8). Boyutlarından anladığımız kadarıyla bu sunağın Buluşma Çadırının önündeki alanı doldurduğunu söyleyebiliriz. İki buçuk metre genişliğinde (Buluşma Çadırının genişliğinin yarısı) ve bir buçuk metre yüksekliğindeydi. Sunak kare biçiminde kesilmiş ve akasya ağacından yapılmış sırıklardan ve tunç kaplamadan oluşuyordu. Sunu kurbanları yakılırken hava akımı oluşturmak için alt kısmın her iki tarafında tunçtan yapılmış ızgaralar vardı. Sunağın, Konut Avlusu girişi ve Buluşma Çadırı arasındaki konumu tapınacak kişinin Tanrı’ya ancak günahlarının telafisi için kurban sunduktan sonra yaklaşabileceğinin göstergesiydi.12

Buluşma Çadırı kurulduktan sonra bir bulut onun üzerini kapladı ve RAB’bin görkemi konutu doldurdu (40:34). Tanrı artık insanların arasında yaşıyordu ve Musa’nın daha önceden kullandığı çadırın (krş. 33:7-11)13 yerini alan Buluşma Çadırı, Tanrı ile insanın buluştuğu yerdi (40:35; krş. 27:21). Yeni çadır öncekinden farklıydı çünkü Tanrı içeride yaşarken Musa dışarıda kalıyordu (40:35). Oysa önceki çadırda Musa çadırın içine girerdi ve Tanrı dışarıda olurdu (33:9). Tanrı’nın varlığını çadırı kaplayan bulut ve ateş ile herkes görebiliyordu. Tanrı buradan İsraillilere yolculuklarında rehberlik ediyordu (40:36-38). Mısırdan Çıkış mutlak yetkili Tanrı’nın İsrailliler arasındaki görkemli varlığını ifade ederek sona erer.14

Malzemelerin ve Yetenekli Zanaatkarların Sağlanışı

Buluşma Çadırının yapılma kaydında çadırın yapımıyla ilgili iki pratik konuya da odaklanılmıştır. Bunlardan ilki, Musa’nın insanlardan RAB’be bir bağış sunmalarını istemesidir. Bu bağış Buluşma Çadırı ve aksesuarlarının yapımında gerekli olacak malzemeleri sağlaması amacıyla sunulmuştur (25:1-7). Musa insanlardan bunu istediğinde (35:4-9) onlar da cömertçe karşılık verdiler (35:20-27). Hatta o kadar cömerttiler ki sonradan daha fazla vermemeleri istendi (36:3-7). Kendi istekleriyle verdikleri bu armağanlar, onları Mısır’dan çıkarttığı için Tanrı’ya duydukları derin minnettarlığı yansıtmaktaydı.

İkinci olarak, Tanrı Musa’ya bazı adamları seçtiğini ve Buluşma Çadırı ile aksesuarlarını yapmaları için onları gerekli yeteneklerle donattığını bildirdi (31:1-11). Özel olarak adı geçenler Besalel ve Oholiav’dı. Tanrı onları her türlü ustalığa sahip olmaları için kendi ‘ruhuyla doldurdu’ (31:3). Sonra işe koyuldukları zaman (35:30-36:2), yetkinliklerini başkalarına öğreterek de gösterdiler (35:34). Bir başka yerde doğal yeteneklerini ve becerilerini çeşitli ipler ve giysiler eğirmek için kullanan kadınlara dikkat çekilmektedir (35:25-26).

Buluşma Çadırı’nın yapımına liderlik eden Besalel’den bahsedilirken kullanılan terimler, bazı uzmanlar tarafından dünyanın yaratılışı anlatılırken kullanılan terimlerle ilişkilendirilmiştir.

RAB Musa'ya şöyle dedi: “Bak, Yahuda oymağından özellikle Hur oğlu Uri oğlu Besalel'i seçtim. Beceri, anlayış, bilgi ve her türlü ustalık vermek için onu ruhumla doldurdum. (Çık. 31:1-3)

Bu ayetler ve başka birkaç Kutsal Kitap ayeti arasındaki sözcüksel bağlantılara vurgu yapan J. R. Middleton şöyle yazar:

Buluşma Çadırı’nın yapımına liderlik eden Besalel ‘beceri’ (ḥokmâ), ‘anlayış’ (tĕbûnâ) ve ‘bilgi’ (daʿat) ile dolmuştu (Mısırdan Çıkış 31:3). Süleyman’ın Özdeyişleri 3:19-20’de Tanrı’nın dünyayı nasıl yarattığı ifade edilirken de bu üçleme kullanılmıştır. Besalel’e ‘her türlü ustalık’ (kol-mĕlāʾkâ) verilmiştir ve aynı ifade Yaratılış 2:2-3’te Tanrı’nın yaratılışta tamamladığı işler için kullanılmıştır. Bu yüzden Buluşma Çadırı sadece yaratılmış büyük düzenin küçük bir temsili olmakla kalmaz, Besalel’in Buluşma Çadırı’nı yaparken kullandığı akıllıca becerilerini ifade eden sözcükler de Tanrı’nın evreni yaratırkenki yetkinliklerini andırır.15

Middleton’un fark ettiği bağlantılara Yaratılış’ın başında (1:2) bahsi geçen ¨Tanrı’nın Ruhu¨nu da ekleyebiliriz.

Mısırdan Çıkış’ta Buluşma Çadırı’nın yapılışıyla ilgili ayetler ile dünyanın yaratılışını anlatan bölümler arasındaki bağlantılar muhtemelen şu fikri vermek içindi: Buluşma Çadırı’nın kendisi dünyanın bir modeli olarak görülüyordu. Bu bakımdan tüm dünyanın Tanrı’nın görkemli varlığı ile dolacağı zamanı da öngörmekteydi.16

Eski Antlaşma Özeti

Mısırdan Çıkış 25-30 Buluşma Çadırı’nın üç özelliğini vurgular: Bu çadır (1) bir kraliyet çadırıdır, (2) kutsal bir çadırdır ve (3) bir buluşma yeridir. İlk iki özellik açıkça Tanrı’nın doğasıyla bağlantılıdır çünkü O mutlak yetkili ve kutsal Tanrı’dır. Üçüncü özellik ise Tanrı’nın İsrail halkıyla Sina’daki antlaşma aracılığıyla kurduğu özel ilişkisine odaklıdır. Buluşma Çadırı’nın yapılması insanların Tanrı’ları ile daha dolaysız bir şekilde buluşmasını sağlayacak ve Tanrı’nın onların arasında olduğunun güvencesini verecekti. Ayrıca, İsraillilerin arasında yaşamak için çadıra gelen Tanrı, yaratılış planını bir adım daha öteye taşımış oluyordu. Bir çadırın içinde yaşayarak, Tanrı İsrailliler’e vaat edilmiş topraklarına olan yolculuklarında eşlik edebilecekti. Oraya vardıklarında ise kalıcı bir tapınağın yapılması bekleniyordu.17

Yeni Antlaşma Bağlantıları

Buluşma Çadırı’nın yerine sonradan bir tapınak yapıldı. Bu tapınak ilk kez Süleyman tarafından çadıra benzer biçimde tasarlanmış ve inşa edilmişti. Babilliler tarafından yıkıldıktan sonra ise M.S. 6. yüzyıl sonlarında yeniden yapıldı. Buna rağmen Buluşma Çadırı’ndan Yeni Antlaşma’nın birkaç bölümünde bahsedilmektedir.

Yeni Antlaşma İsa ve Buluşma Çadırı/Tapınak arasında yakın benzerlikler kurar. Öncesinde Tanrı Buluşma Çadırında ve Tapınakta yaşadığı gibi, İsa’nın vasıtasıyla da insan bedeninde yaşamıştı. Yuhanna ¨Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini gördük¨ (Yu. 1:14) derken bundan bahsetmiştir. Aynı düşünce İsa’nın Yuhanna 2:19’daki kendi ifadesinde de yer bulur: “Bu tapınağı yıkın, üç günde onu yeniden kuracağım.“ Yuhanna bunun ne anlama geldiğini şu şekilde açıklar: ¨İsa'nın sözünü ettiği tapınak kendi bedeniydi¨ (Yu. 2:21; krş. Mar. 14:58).

Tanrı’nın beden almasıyla, İsa Yeni Antlaşma’da gerçekleşen önemli bir gelişmeye yol açmıştı. Tanrı Yeruşalim’deki tapınağın içindeki yaşadığı yerden çıkıp Pentikost sonrası İsa’ya iman edenlerin içinde yaşamaya başlamıştı. Bu önemli bir geçişti. Pavlus’a göre inanlıların içinde Kutsal Ruh yaşıyordu ve onlar böylelikle Tanrı’nın yeni tapınağı olmuşlardı:

Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı'nın ev halkısınız. Elçilerle peygamberlerden oluşan temel üzerine inşa edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa'nın kendisidir. Bütün yapı Tanrı'ya ait kutsal bir tapınak olmak üzere O'nda kenetlenip yükseliyor. Siz de Ruh aracılığıyla Tanrı'nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih'te inşa ediliyorsunuz. (Ef. 2:19-22; krş. 1Ko. 3:16-17; 6:19; 2Ko. 6:16)

Bu doğrultuda Kutsal Ruh’un varlığı, İsa’ya iman edenlerin hayatlarına Tanrı’nın görkeminin yansımasını sağlamıştı: ¨Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Tanrı'nın yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O'na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor¨ (2Ko. 3:18). Topluluğun Tanrı’nın yeni tapınağı olması tasviri, Pavlus’un ilk kiliselerdeki rolüyle ilgili kullandığı ifadelerde de yer alıyordu. O kendi elçiliğinden bahsederken ‘bilge bir mimar gibi’ ifadesini kullanarak (1Ko. 3:10) Besalel’in Mısırdan Çıkış’ta yaptığı işe benzer bir iş yaptığını belirtmiştir.

Yeruşalim’deki tapınak yerine imanlı topluluğunun Tanrı’nın tapınağı olarak vurgulanışı, İsa’nın Samiriyeli kadınla yaptığı ‘tapınılması gereken yer’le ilgili konuşmasında da geçer:

İsa ona şöyle dedi: “Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba'ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim'de tapınacaksınız! Siz bilmediğinize tapıyorsunuz, biz bildiğimize tapıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler'dendir. Ama içtenlikle tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor. Tanrı ruhtur, O'na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar. (Yuhanna 4:21-24)

Burada İsa tapınmanın hiçbir dünyasal yer ile sınırlanmayacağı zamanı öngörmektedir.

Farklı bir bakış açısıyla bakacak olursak, ilk Hristiyanlar yeryüzündeki Buluşma Çadırı/Tapınağın ikincil doğasını da vurguluyorlardı. Çadır yalnızca ‘göktekinin örneği ve gölgesi’ydi (İbr. 8:5; krş. 9:11, 24). Sonuç olarak Yeni Antlaşma Yeruşalim’deki tapınağın önemini düşürüyor, hatta onun yıkılışını öngörüyordu (Mar. 13:1-2). Bunun yerine dikkatini verdiği yer gökteki tapınaktı. Yeruşalim tapınağından vazgeçilmesi, ilk kilisenin sahip olduğu İsa Mesih’in ölümü ve yeniden dirilişi anlayışıyla bağlantılıdır. İlk olarak Matta 27:51’de İsa’nın öldüğü sırada tapınakta ‘En Kutsal Yer’ ile ‘Kutsal Yer’i ayıran perdenin baştan aşağıya yırtıldığını yazar. Bu perdenin yırtılması İsa’nın kurban olarak ölümünü temsil eder. Mesih Tanrı ile insan arasındaki engeli ortadan kaldırmıştır (krş. İbr. 9:1-8). İkinci olarak, İsa başkâhin olarak hizmet etmek için yeryüzündeki tapınak yerine gökteki tapınağa girerken görülmüştü: ‘Çünkü Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup insan eliyle yapılan kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı'nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi’ (İbr. 9:24; krş. 9:11-28).18

Yeni Antlaşma, kilisenin (imanlılar topluluğunun) Yeruşalim’deki tapınağın yerini alarak Tanrı’nın yeryüzündeki konutu olmasına tanıklık ederken, bu Tanrı’nın amacının gerçekleşmesi yolunda bir sonraki önemli aşamaydı. En sonunda İsa’nın dönüşünün ardından yeni Yeruşalim yaratılacaktır. Yuhanna’nın Vahiy 21-22’deki yeni bir gökyüzü ve yeni bir yeryüzü ile ilgili görümü Tanrı’nın insanlık için olan planlarının doruk noktasıdır. Devasa ve altın bir küp olarak yeni Yeruşalim’in tamamı, buluşma çadırı ve önceki tapınaklardaki En Kutsal Yerin işaret ettiği gerçektir. En önemlisi de şehrin içinde hiç tapınak olmayacaktır ‘çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır’ (Va. 21:22).


1 İlginç bir şekilde, Buluşma Çadırı’nın yapılmasına ayrılan böylesine geniş bir alana rağmen, çadırın inşasıyla ilgili gereken tüm bilgiler burada yer almaz.

2 Miktar çok yüksek gibi görünse de, antik çağlardaki benzer uygulamalarla karşılaştırıldığında olağanüstü bir durum yoktur.

3 Bağışlanma Günü töreni 12. bölümde daha detaylı olarak ele alınmıştır.

4 Antik Yakın Doğu’da bu keruvlar kutsal yerlerin geleneksel koruyucu figürleriydi. Burada tarif edilen iki tanesinin yanısıra, buluşma çadırını çevreleyen perdelere dokunmuş başka keruvlar da vardı. Onlar En Kutsal Yer’i, Kutsal Yer’den ayırıyordu (Çık. 26:1, 31).

5 Buluşma çadırının tekrar yapılmasıyla ilgili geniş çaplı bir değerlendirme için bkz. ‘Buluşma Çadırı’, IBD, 1506-11.

6 Sunağın her köşesinde bir tane olmak üzere dört boynuzu vardı.

7 Buluşma Çadırı’nın iki odası da kendi içinde farklı kutsal değere sahipti. En Kutsal Yer’de Tanrı’nın tahtı bulunurdu ve buraya sadece başkâhin tarafından Bağışlanma Günü’nde girilebilirdi. Kutsal Yer’e ise orada hizmet eden kâhinler tarafından günlük olarak girilebiliyordu.

8 Ayağa giyileceklerle ilgili bir şey söylenmemesi kâhinlerin çıplak ayakla hizmet edeceğini gösteriyor olabilir. Tanrı yanan çalıda karşısında göründüğünde Musa’ya ayağındakileri çıkartması buyurulmuştu çünkü o yer kutsaldı (Çık. 3-5).

9 Göğüslük ve onun modern dönemdeki yapılışıyla ilgili daha geniş bir açıklama için bkz. ‘Başkâhinin Göğüslüğü’, IBD. 207.

10 Saflık ve temizlik kutsal olmakla yakından ilişkilidir (krş. Çık. 19:10, 14).

11 Buluşma Çadırı’nı, içindeki eşyaları ve orada hizmet edecek kâhinleri meshedecek olan yağ özel olarak hazırlanacaktır (Çık. 30:22-30). Bu özel yağın değdiği her şey kutsal sayılacağı için onun üretiğimi ve kullanımına sınırlamalar getirilmiştir (30:31-33). Buluşma Çadırı’nın içinde yakılan buhurun kullanımıyla ilgili de benzer sınırlamalar getirilmiştir (30:34-38).

12 Sunağı kutsal kılmakla ilgili talimatlar Çık. 29:36-37’de verilmiştir. Levililer 1:1-7:38’de insanların sunmaları istenilen çeşitli sunular hakkında detaylar bulunmaktadır.

13 Çık. 33:7-11’de anlatıldığı üzere, Musa Buluşma Çadırı kurulmadan önce Tanrı ile buluşmak için insanlardan belli bir uzaklıkta bir çadır kuruyordu. İşlevi nedeniyle bu çadır da ‘buluşma çadırı’ olarak bilinyordu (33:7). Musa burada Tanrı ile eşsiz ve kişisel bir ilişki içindeydi: ‘RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu’ (33:11). Birbirlerine bu denli yakın olsalar bile sadık hizmetkar Musa’nın bile Tanrı’ya doğrudan bakmaya izni yoktu; 33:9 çadırın dışında bulunan RAB ile içerideki bulunan Musa arasında bir perde bulunduğunu ima eder. Bu buluşma çadırı Konut Avlusu’nda bulunan aynı isimdeki Buluşma Çadırı (ör: 40:2, 6) ile karıştırılmamalıdır çünkü o sonradan yapılmış (36:8-38) ve ordugahın içinde kurulmuştu (Say. 1:53; 2:2, 17). İlk çadır ise ‘ordugahın dışında biraz öteye’ kurulmuştu (33:7).

14 Mısırdan Çıkış anlatısı RAB’bi Buluşma Çadırı’na gelip oradan yaşayan biri olarak gösterse de Buluşma Çadırı’nın O’nun asıl yaşadığı yer olmadığını ima eden bazı işaretler vardır. Jacob Milgrom şunu gözlemlemiştir: ¨Musa’ya Buluşma Çadırı’nı ve aksesuarlarını nasıl yapacağı Sina Dağı’nda gösterildiği için (Çık. 26:30; krş. Çık. 25:9, 40; 27:8; Say. 8:4), orada gördüğü şeyin yeryüzündeki tapınağın göksel karşılığı olduğu düşünülebilir.¨ Bkz. J. Milgrom, Leviticus 1-16: A New Translation with Introduction and Commentary, AB3 (New York: Doubleday, 1991), 141. Musa’nın Yas. 26:15’teki ifadesiyle karşılaştırma yapınız: ¨Kutsal konutundan, göklerden aşağıya bak! Halkın İsrail'i kutsa.¨

15 J. R. Middleton, The Liberating Image: The Imago Dei in Genesis 1 (Grand Rapids: Brazos, 2005), 87. Buluşma Çadırı’nın yapılması ile ilgili benzer bağlantılar Çık. 39 ve Yar. 2:1-3 arasında da kurulabilir. Bkz. R. P. Gordon, “The Week That Made the World: Reflections on the FirstPages of the Bible,” Reading the Law: Studies in Honour of Gordon J. Wenham, ed. J. G. McConville ve K. Möller, LHB/OTS 461 (Edinburgh: T&T Clark, 2007), 234–37.

16 Dünyanın Tanrı’nın yaşayacağı yer olması için yaratılması görüşü 2. bölümde kapsamlı olarak ele alınmıştır.

17 Buluşma Çadırı ile ilgili tarihsel değerlendirmeler için bkz. K. A. Kitchen, “The Tabernacle—A Bronze Age Artefact,” ErIsr 24 (1993): 119–29; R. E. Averbeck, “Tabernacle,” Dictionary of the Old Testament: Pentateuch, ed. T. D. Alexander ve D. W. Baker (Downers Grove, IL: InterVarsity; Leicester: Inter-Varsity, 2003), 818–19.

18 Mesih’in göksel tapınaktaki başkâhin rolüyle ilgili bkz. 12. bölüm