Mezmur 90 ve 91

90:1  Ya Rab, barınak oldun bize Kuşaklar boyunca. 2  Dağlar var olmadan, Daha evreni ve dünyayı yaratmadan, Öncesizlikten sonsuzluğa dek Tanrı sensin. 3  İnsanı toprağa döndürürsün, ‹‹Ey insanoğulları, toprağa dönün!›› diyerek. 4  Çünkü senin gözünde bin yıl Geçmiş bir gün, dün gibi, Bir gece nöbeti gibidir. 5  İnsanları bir düş gibi siler, süpürürsün, Sabah biten ot misali: 6  Sabah filizlenir, büyür, Akşam solar, kurur. 7  Eriyip bitiyoruz senin öfkenden, Kızgınlığından dehşete düşüyoruz. 8  Suçlarımızı önüne, Gizli günahlarımızı yüzünün ışığına çıkardın. 9  Gazabından kısalıyor günlerimiz, Bir soluk gibi tükeniyor yıllarımız. 10  Ömrümüz yetmiş yıl sürüyor, Bilemedin seksen, o da sağlıklıysak; En güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor, Çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz. 11  Kim bilir gazabının gücünü? Çünkü öfken sana duyulan korku kadar güçlüdür. 12  Bu yüzden günlerimizi saymayı bize öğret ki, Bilgelik kazanalım. 13  Vazgeç, ya RAB! Öfken ne zamana dek sürecek? Acı kullarına! 14  Sabah bizi sevginle doyur, Ömrümüz boyunca sevinçle haykıralım. 15  Kaç gün bizi sıkıntıya soktunsa, Kaç yıl çile çektirdinse, O kadar sevindir bizi. 16  Yaptıkların kullarına, Görkemin onların çocuklarına görünsün. 17  Tanrımız Rab bizden hoşnut kalsın. Ellerimizin emeğini boşa çıkarma. Evet, ellerimizin emeğini boşa çıkarma.

91:1  Yüceler Yücesi'nin barınağında oturan, Her Şeye Gücü Yeten'in gölgesinde barınır. 2  ‹‹O benim sığınağım, kalemdir›› derim RAB için, ‹‹Tanrım'dır, O'na güvenirim.›› 3  Çünkü O seni avcı tuzağından, Ölümcül hastalıktan kurtarır. 4  Seni kanatlarının altına alır, Onların altına sığınırsın. O'nun sadakati senin kalkanın, siperin olur. 5-6  Ne gecenin dehşetinden korkarsın, Ne gündüz uçan oktan, Ne karanlıkta dolaşan hastalıktan, Ne de öğleyin yok eden kırgından. 7  Yanında bin kişi, Sağında on bin kişi kırılsa bile, Sana dokunmaz. 8  Sen yalnız kendi gözlerinle seyredecek, Kötülerin cezasını göreceksin. 9  Sen RAB'bi kendine sığınak, Yüceler Yücesi'ni konut edindiğin için, 10  Başına kötülük gelmeyecek, Çadırına felaket yaklaşmayacak. 11  Çünkü Tanrı meleklerine buyruk verecek, Gideceğin her yerde seni korusunlar diye. 12  Elleri üzerinde taşıyacaklar seni, Ayağın bir taşa çarpmasın diye. 13  Aslanın, kobranın üzerine basıp geçeceksin, Genç aslanı, yılanı çiğneyeceksin. 14  ‹‹Beni sevdiği için Onu kurtaracağım›› diyor RAB, ‹‹Beni iyi tanıdığı için Ona kale olacağım. 15  Bana seslenince onu yanıtlayacağım, Sıkıntıda onun yanında olacağım, Kurtarıp yücelteceğim onu. 16  Onu uzun ömürle doyuracak, Ona kurtarışımı göstereceğim.››

AÇIKLAMA: Hangi yaşlı insana sorarsanız sorun, her zaman hayatlarının ne kadar hızlı geçtiğini söylerler. Gecenin bir rüyası gibi birden yok olup gidiyor. Bu mezmur Musa’nın bestelediği ender eserlerinden biri. Bu sırada seksen yaşın üzerinde olan Musa, İsrailoğulları’na çölde önderlik yapıyordu. Yaşı bir hayli ilerlemiş biri olarak Musa insan ömrünün ne kadar çabuk ve acımaz geçtiğini dile getirir. Ancak Musa için önemli bir fark var ki onun için hayat anlamsız değil, çünkü boş gibi görünün bu kısa ömür Tanrı’nın ellerinde geçtiği sürece çok daha kapsamlı ve ebedi bir maksada hizmet eder. Mezmurun başından beri Musa Tanrı’yı göksel bir barınağa benzetir. Barınak derken, tehlikeden saklanmak için sığınacak güvenli bir yer ya da sıcak bir yuva demek istiyor. Zamanın yırtıcı rüzgârları tüm herkesin üzerinden geçiyor, ancak RAB’be sığınan güvende olur. Çünkü bir tek RAB Tanrı ezelden ebede değişmeyen varlıktır. İnsan ve içinde yaşadığı dünya düzeni her zaman yıpranmaya ve dağılmaya meyilli. Adem’den bu yana tüm hepimiz eninde sonunda toprağa dönüyoruz çünkü günahın kaderi budur (Yaratılış 3:19). İsyanımızdan dolayı RAB dünyamızı amaçsızlığa teslim etmiştir (Romalılar 8:19-22) ve bütün insanlar gazabından payını alır. Modern dünyamızın tüm teknolojik gücüne karşın insan gözümüzün önünde eriyip gidiyor. Kimse ölüme engel olamıyor, hayat ‘çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz.’

Peki dünyayı ezip geçen Tanrı’nın gazabı karşısında insan ne yapabilir? Hamdolsun ki RAB bizi çaresiz bırakmadı, bizi yaratan yüce RAB’bin merhametine sığınabiliriz. ‘Gazap çocukları’ olan bizler sayısız günahlarımızdan dolayı ruhsal açıdan ölü olmamıza rağmen ‘merhameti bol olan Tanrı bizi Mesih’te yaşama döndürdü (Efesliler 2:1-4).’ İsa Mesih hak ettiğimiz gazabı kendi üzerine çekerek, çarmıhta günahlarımızın bedelini ödedi, dahası üçüncü gün ölümden dirilerek kendisine iman eden tüm herkese sonsuz yaşamı sundu (Romalılar 6:23). Tabi ki bu bozulmuş dünyada yaşadığımız sürece yine de sıkıntılar yaşayacağız. Günaha bulaşmış bedenimizin de çürümez olarak dirilmek üzere bir gün ölüme boyun eğmesi gerek. O zamana kadar ne yapabiliriz? Musa’nın önerilerine bir bakalım. Öncellikle RAB’den şunu diler: ‘Günlerimizi saymayı bize öğret ki, bilgelik kazanalım.’ Gün saymak her günün değerini bilip tam tamına yaşamak demektir. Elçi Pavlus benzer şekilde bizi günlük fırsatları değerlendirmeye çağırır (Efesliler 5:16). Ne yazık ki çoğumuzun hayatı monotonlaşmıştır ve tadı kalmamıştır oysa ki Mesih bize ‘bol yaşam’ vermeye geldi (Yuhanna 10:10). Aslında bunun için Musa’nın da tespit ettiği gibi bilgelik gerek. Bilgelik bilgi sahibi olmaktan öte, bildiklerimizin doğrultusunda yaşamayı bilmek demek. Mesele çok şey bilmek değil, bildiklerimizi hayata ne kadar geçirebildiğimizdir. Biliyoruz ki RAB bize engin sevgisi ve eşsiz sevincini bağışlamıştır, ama önemli olan bunları günlük hayatımızda etkinleştirmektir. Bunun için RAB’bin buyruklarına sadık kalarak günbegün merhameti ve gücünden esinlenmek. Ancak o zaman hayatımız boşa gitmeyip Tanrı’nın amaçladığı hedefe ulaşacaktır.

Bir sonraki mezmur RAB’be sığınan insanın hissettiği güveni ve sevinci dile getirir. Tanrı’nın gölgesine barınan kişi hiç bir şeyden korkmaz. Ne hastalıktan, ne saldırıdan ne da ölümden korkar çünkü RAB’bin hep yanında olduğunu bilir. İmanlı bu kişi için Tanrı güçlü bir kaledir, içinde barındığı bir çadırdır. Başına gelebilecek en kötü şey bile, yani ölüm, onun gözünü korkutmaz çünkü ölünce RAB’bin yanına geçeceğini bilir. On ikinci ayetin belirttiği gibi melekler onu elleri üzerinde kutsalların diyarına taşıyacaklar. Benzer ifadeyi ölen imanlı Lazar için okuyoruz, ‘melekler onu alıp İbrahim’in yanına götürdüler’ (Luka 16:22). RAB’bin imanlı için vaadi de şöyle geçiyor: ‘Beni sevdiği için onu kurtaracağım, beni iyi tanıdığı için ona kale olacağım.’ Anlaşılan şu ki normal şartlarda boş geçinen bu hayattan anlamlı bir eser çıkarmak istiyorsak her gün Tanrı’nın sevgisiyle dolup taşarak O’nu daha derinden tanıma yolunda ilerlemeliyiz.

RAB’Bİ YÜCELTMEK

Mezmur 92, 93 ve 94

92:1-3  Ya RAB, sana şükretmek, Ey Yüceler Yücesi, adını ilahilerle övmek, Sabah sevgini, Gece sadakatini, On telli sazla, çenk ve lirle duyurmak ne güzel! 4  Çünkü yaptıklarınla beni sevindirdin, ya RAB, Ellerinin işi karşısında sevinç ilahileri okuyorum. 5  Yaptıkların ne büyüktür, ya RAB, Düşüncelerin ne derin! 6  Aptal insan bilemez, Budala akıl erdiremez: 7  Kötüler mantar gibi bitse, Suçlular pıtrak gibi açsa bile, Bu onların sonsuza dek yok oluşu demektir. 8  Ama sen sonsuza dek yücesin, ya RAB. 9  Ya RAB, düşmanların kesinlikle, Evet, kesinlikle yok olacak, Suç işleyen herkes dağılacak. 10  Beni yaban öküzü kadar güçlü kıldın, Taze zeytinyağını başıma döktün. 11  Gözlerim düşmanlarımın bozgununu gördü, Kulaklarım bana saldıran kötülerin sonunu duydu. 12  Doğru insan hurma ağacı gibi serpilecek, Lübnan sediri gibi yükselecek. 13  RAB'bin evinde dikilmiş, Tanrımız'ın avlularında serpilecek. 14  Böyleleri yaşlanınca da meyve verecek, Taptaze ve yeşil kalacaklar. 15  ‹‹RAB doğrudur! Kayamdır benim! O'nda haksızlık bulunmaz!›› diye duyuracaklar.

93:1  RAB egemenlik sürüyor, görkeme bürünmüş, Kudret giyinip kuşanmış. Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz. 2  Ya RAB, tahtın öteden beri kurulmuş, Varlığın öncesizliğe uzanır. 3  Denizler gürlüyor, ya RAB, Denizler gümbür gümbür gürlüyor, Denizler dalgalarını çınlatıyor. 4  Yücelerdeki RAB engin suların gürleyişinden, Denizlerin azgın dalgalarından Daha güçlüdür. 5  Koşulların hep geçerlidir; Tapınağına kutsallık yaraşır Sonsuza dek, ya RAB.

94:1  Ya RAB, öç alıcı Tanrı, Saç ışığını, ey öç alıcı Tanrı! 2  Kalk, ey yeryüzünün yargıcı, Küstahlara hak ettikleri cezayı ver! 3  Kötüler ne zamana dek, ya RAB, Ne zamana dek sevinip coşacak? 4  Ağızlarından küstahlık dökülüyor, Suç işleyen herkes övünüyor. 5  Halkını eziyorlar, ya RAB, Kendi halkına eziyet ediyorlar. 6  Dulu, garibi boğazlıyor, Öksüzleri öldürüyorlar. 7  ‹‹RAB görmez›› diyorlar, ‹‹Yakup'un Tanrısı dikkat etmez.›› 8  Ey halkın içindeki budalalar, dikkat edin; Ey aptallar, ne zaman akıllanacaksınız? 9  Kulağı yaratan işitmez mi? Göze biçim veren görmez mi? 10  Ulusları yola getiren yargılamaz mı? İnsanı eğiten bilmez mi? 11  RAB insanın düşüncelerinin Boş olduğunu bilir. 12  Ne mutlu, ya RAB, yola getirdiğin, Yasanı öğrettiğin insana! 13  Kötüler için çukur kazılıncaya dek, Onu sıkıntılı günlerden kurtarıp rahatlatırsın. 14  Çünkü RAB halkını reddetmez, Kendi halkını terk etmez. 15  Adalet yine doğruluk üzerine kurulacak, Yüreği temiz olan herkes ona uyacak. 16  Kötülere karşı beni kim savunacak? Kim benim için suçlulara karşı duracak? 17  RAB yardımcım olmasaydı, Şimdiye dek sessizlik diyarına göçmüştüm bile. 18  ‹‹Ayağım kayıyor›› dediğimde, Sevgin ayakta tutar beni, ya RAB. 19  Kaygılar içimi sarınca, Senin avutmaların gönlümü sevindirir. 20  Yasaya dayanarak haksızlık yapan koltuk sahibi Seninle bağdaşır mı? 21  Onlar doğruya karşı birleşiyor, Suçsuzu ölüme mahkûm ediyorlar. 22  Ama RAB bana kale oldu, Tanrım sığındığım kaya oldu. 23  Tanrımız RAB yaptıkları kötülüğü Kendi başlarına getirecek, Kötülükleri yüzünden köklerini kurutacak, Evet, köklerini kurutacak.

AÇIKLAMA: İbadet deyince çoğu insanın aklına genellikle kalıplaşmış bazı dualar, dini mekânlar ya da mekanik ve monoton bazı hareketler gelir. Bazısı ilk toplantılarımıza katıldıklarında ilahilerimizi çalgılar eşliğinde söylememize şaşırırlar. Hatta bir ara valilik kilisemizi 'müzikli ayin' yaptığımız için mahkemeye verdi. Oysaki RAB’bin Sözüne bakılırsa Tanrı’nın eşsiz karakterini ve harika işlerini anmak için belirli bir yöntem, yer ya da saat yoktur çünkü ibadet esas göksel Babamızla canlı bir ilişkiden ibarettir. Bu yüzden kendisine karşı samimi bir imanla yöneldiğimiz sürece RAB bizi her türlü kabul etmeye hazır. Bu mezmurda yazar sabahtan akşama değin Tanrı’ya olan sevgisini ilahilerle dile getirdiğini söyler. Kimi zaman on telli saz, kimi zaman çenk ya da lir de kullanır. Aslında hangi enstrüman kullandığımız pek önemli değil çünkü müzik olduğu gibi Tanrı’nın icadıdır, yeter ki kutsallığına yaraşır bir şekilde tapınalım. Böylece mezmurcu sevincini gün boyunca bir çok farklı yoldan gösterir. Aynı zamanda RAB’bin yaptıklarını anarken kötü insanların yaptıklarını de kınıyor. Onlar bir başta çok başarılı gibi görünebilir ama sonları yıkım olacağı kesin. Kötüleri biten mantara ya da açan pıtrağa benzetirken doğruları hurma ve sedir ağacına benzetir. Mantar ve pıtrak çabucak biter çok geçmeden kurur gider. Söz konusu ağaçlar ise ağır ağır büyür ama kökleri derine iner ve meyveleri hiç eksik olmaz. Aynı şekilde RAB’bin yolunu seçenin başlangıcı pek parlak olmazsa da esas önemli olan görkemli geleceği.

Bir sonraki mezmurda RAB’bin mutlak egemenliği söz konusu. Tanrı’yı övmenin o kadar çok sebebimiz var ki. Burada RAB’bin ebedi krallığı ve sonsuz gücü ön plandadır. Tanrı’yı sadece olağanüstü gücü ve hikmeti için değil, ezelden beri var oluşu için de överiz. Evrenimiz var olmadan önce O vardı, çünkü RAB yaratılışın bir parçası değil, O hepsinin üstünde her şeye gücü yeten Tanrı’dır. Dünyamızın belki en büyük güç simgesi olan deniz ve muhteşem dalgaları bile O’nun karşısında bir hiçtirler. Tüm bu düzeni kuran ve devam ettiren kendisi olduğu gibi O hepsinin çok ama çok üstesindedir.

Ardından RAB’bin adaletini öven bir mezmur var. Asırlardır küstah insanlar Tanrı yaptıklarını görmüyormuş gibi davranıp mazlumlara yaptıkları haksızlıklarla övünüyorlar. Ancak mezmurcu güzle bir takım soru sorar: ‘Kulağı yaratan işitmez mi? Göze biçim veren görmez mi?’ İnsana göz ve kulak veren Tanrı elbette kendisi her şeyi görür ve duyar ve günü geldiğinde akılsızca davranan bu insanları yargılayacaktır. Öbür yandan RAB’bin buyruklarına göre yaşamaya çalışan insanlar şimdilik sıkıntı çekseler bile bir gün Tanrı’nın kurtarışını görecekler, çünkü RAB kendi halkını terk etmez. Ama bu arada imanlılar bazen kaygıya kapılabilir ve ayakları kayabilir. RAB’be ‘Ne zamana dek’ diye haykırabilir, ancak bu zorlukların içinde bile imanlı Tanrı’nın esenliğin içinde yaşayabilir. Sonuç olarak RAB’bin yakında bir gün dünyanın bütün tersliklerini düzelteceğine inancımız var. O zamana dek yapabileceğimiz en iyi şey RAB’bin Ruhu’nun verdiği güç ve ilhamla dolu olarak Tanrı’mızı her fırsatta yüceltmeye devam etmektir. İşte gerçek imanlı bu şekilde kendini belli eder. İyi günde ve kötü günde elinden geldiğince hep Tanrı’sına tapınır (Efesliler 5:18-21).

ULU RAB

Mezmur 95, 96 ve 97

95:1  Gelin, RAB'be sevinçle haykıralım, Bizi kurtaran kayaya sevinç çığlıkları atalım, 2  Şükranla huzuruna çıkalım, O'na sevinç ilahileri yükseltelim! 3  Çünkü RAB ulu Tanrı'dır, Bütün ilahların üstünde ulu kraldır. 4  Yerin derinlikleri O'nun elindedir, Dağların dorukları da O'nun. 5  Deniz O'nundur, çünkü O yarattı, Karaya da O'nun elleri biçim verdi. 6  Gelin, tapınalım, eğilelim, Bizi yaratan RAB'bin önünde diz çökelim. 7  Çünkü O Tanrımız'dır, Bizse O'nun otlağının halkı, Elinin altındaki koyunlarız. Bugün sesini duyarsanız, 8  Meriva'da, o gün çölde, Massa'da olduğu gibi, Yüreklerinizi nasırlaştırmayın. 9  Yaptıklarımı görmelerine karşın, Atalarınız orada beni sınayıp denediler. 10  Kırk yıl o kuşaktan hep iğrendim, ‹‹Yüreği kötü yola sapan bir halktır›› dedim, ‹‹Yollarımı bilmiyorlar.›› 11  Bu yüzden öfkeyle ant içtim: ‹‹Huzur diyarıma asla girmeyecekler!››

96:1  Yeni bir ezgi söyleyin RAB'be! Ey bütün dünya, RAB'be ezgiler söyleyin! 2  Ezgi söyleyin, RAB'bin adını övün, Her gün duyurun kurtarışını! 3  Görkemini uluslara, Harikalarını bütün halklara anlatın! 4  Çünkü RAB uludur, yalnız O övgüye değer, İlahlardan çok O'ndan korkulur. 5  Halkların bütün ilahları bir hiçtir, Oysa gökleri yaratan RAB'dir. 6  Yücelik, ululuk O'nun huzurundadır, Güç ve güzellik O'nun tapınağındadır. 7  Ey bütün halklar, RAB'bi övün, RAB'bin gücünü, yüceliğini övün, 8  RAB'bin görkemini adına yaraşır biçimde övün, Sunular getirip avlularına girin! 9  Kutsal giysiler içinde RAB'be tapının! Titreyin O'nun önünde, ey bütün yeryüzündekiler! 10  Uluslara, ‹‹RAB egemenlik sürüyor›› deyin. Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz. O halkları adaletle yargılar. 11  Sevinsin gökler, coşsun yeryüzü! Gürlesin deniz içindekilerle birlikte! 12  Bayram etsin kırlar ve üzerindekiler! O zaman RAB'bin önünde bütün orman ağaçları Sevinçle haykıracak. Çünkü O geliyor! Yeryüzünü yargılamaya geliyor. Dünyayı adaletle, Halkları kendi gerçeğiyle yönetecek.

97:1  RAB egemenlik sürüyor, coşsun yeryüzü, Bütün kıyı halkları sevinsin! 2  Bulut ve zifiri karanlık sarmış çevresini, Doğruluk ve adalettir tahtının temeli. 3  Ateş yürüyor O'nun önünde, Düşmanlarını yakıyor çevrede. 4  Şimşekleri dünyayı aydınlatır, Yeryüzü görüp titrer. 5  Dağlar balmumu gibi erir, RAB'bin, bütün yeryüzünün Rab'bi önünde. 6  Gökler O'nun doğruluğunu duyurur, Bütün halklar görkemini görür. 7  Utansın puta tapanlar, Değersiz putlarla övünenler! RAB'be tapın, ey bütün ilahlar! 8  Siyon seviniyor yargılarını duyunca, ya RAB, Yahuda kentleri coşuyor. 9  Çünkü sensin, ya RAB, bütün yeryüzünün en yücesi, Bütün ilahların üstündesin, çok ulusun. 10  Ey sizler, RAB'bi sevenler, kötülükten tiksinin. O sadık kullarının canını korur, Onları kötülerin elinden kurtarır. 11  Doğrulara ışık, Temiz yüreklilere sevinç saçar. 12  Ey doğrular, RAB'de sevinç bulun, Kutsallığını anarak O'na şükredin!

AÇIKLAMA: Bu mezmurlar bizi RAB’bi yüceltmeye çağırır. Bunun bir çok sebebi var ama hepsi bir noktada birleşiyor, RAB ulu Tanrı’dır! O’nun eşi benzeri yoktur. O her şeyi yarattı dolayısıyla her şey kendisine aittir. Bu yüzden RAB bütün yüceliğe layıktır. Bu açıdan ulu demek güç, hikmet ve öz değer konusunda her şeyin üstünde olmak demek. Böylece mezmurcu bizi RAB’bin önünde eğilip tapınmaya çağırır. Ama güzel tarafı şu ki RAB sadece yaratanımız ve sahibimiz değil, O aynı zamanda bizi seven ve bize sahip çıkandır. Nasıl ki bir çoban her bir kuzusunu adıyla çağırır RAB bize aynı sevecenlikle göz kulak oluyor. Ama bizim de O’nun tatlı sesini duymamız da gerekiyor. İnatçı koyunlar gibi kendi yolumuza saparsak İsrail’in başına gelen yıkım bizim de başımıza gelebilir. RAB onları Mısır’dan kurtardıktan sonra Sina Çölüne girdiler ama çok kısa bir süre içinde Tanrı’nın gösterdiği mucizeleri unutup Musa’ya karşı homurdanmaya başladılar. Yüreklerini RAB’be karşı sertleştirdikleri için Tanrı onları kırk yıl boyunca çölde dolaşmaya mahkum etti (Çölde Sayım 14). Böylece Yeşu ve Kalev hariç o ilk nesilden RAB’bin vaat ettiği diyara kavuşan olmadı. İbraniler mektubunda aynı konu yeniden karşımıza çıkar. Orada yazar imanlıları sonuna kadar sadık kalmaya çağırır öyle ki RAB’bin vaat ettiği nimetleri kaçırmayalım. Bazen İsrailliler gibi RAB’bin bir çok harikalarına şahit olmamıza rağmen yine de imansızlık yapıyoruz, sonuç olarak yüreğimiz Tanrı’ya karşı nasırlaşıyor ve günaha düşüyoruz. İşte bu yüzden her fırsatta alçakgönüllü bir yürekle RAB’bin huzuruna girip O’na tapınmak bizim için son derece önemlidir.

Bir sonraki mezmur Davut’un özel bir durum için bestelediği bir ezgiydi. Antlaşma Sandığını Yeruşalim’e taşırken Kral Davut yeni bir ezgi yazdı (1.Tarihler 16:23-33). Halkını Tanrı’nın yüceliğini ve görkemini tüm uluslara duyurmaya çağırır. Davut için RAB (Yahve) sadece İsrail’in milli ilahı değildi, O tüm ulusların Kralı, ulu Tanrı’dır! O’nun yanında pagan halklarının putları bir hiçtir. Böylece tüm yücelik ve tüm görkem RAB’be aittir. Dolayısıyla Davut tüm ulusları gerçek Tanrı’yı övmeye çağırır. Dahası Davut Tanrı’nın bir gün egemenliğini bütün ulusların üzerinde kuracağına inanıyordu. Bir gün RAB tüm ulusları yargılamak ve yönetmek üzere gökten gelecektir. O zaman tüm kainat sevinip coşacaktır (Romalılar 8:19-22). ‘Çünkü O geliyor!’ Bu sözler vaat edilen Mesih’in gelişi için yazılmıştı. Tabi şimdi biz anlıyoruz ki bunlar özellikle ikinci gelişinde gerçekleşecek. O zaman İsa Mesih büyük görkemle gökten inecek ve tüm ulusları dize getirecektir (Vahiy 19). Ama burada ilginç olan Davut’un bunları Mesih’ten bin sene yazmasının yanı sıra, ulu Yahve’yi gelecek Mesih ile bir tutması.

Ardından ulu Tanrı’nın mutlak egemenliğini kutlayan bir mezmur daha karşımıza çıkar. Büyük bir yargıyla gelen görkemli RAB’bi tarif eder. Düşmanlarını yakan bir ateş önünden yürüyor. Tüm gökyüzü şimşeklerle aydınlanıyor, yeryüzü beşik gibi sallanıyor, dağlar balmumu gibi eriyip gidiyor. İsa Mesih ikinci gelişinden söz ederken benzer ifadeler kullandı (Matta 24:29). Elçi Pavlus da RAB İsa’nın gelişini ‘alev alev yanan ateş’ içinde olacağını yazdı (2.Selanikliler 1:6-7).  Böylece herkes Mesih’in görkemini görecek. İnanmayan putperestler de bu sırada yüce parıltısından ve korkunç yargısından kaçmak için kaya kovuklarına saklanmaya çalışacaklar (Vahiy 6:12-17). İşte bu şekilde RAB İsa Mesih ulviyetini son günlerde tüm uluslara kanıtlayacaktır. Peki O’nun yüce gelişini beklerken ne yapmalıyız? Mezmurcu RAB’bi sevenleri öncellikle kötülükten tiksinmeye çağırır. Dünyamız her tür pislikle dolu ama bunlara alışmak yerine, kendimizi ondan arındırmaya gayret etmeliyiz (2.Korintliler 7:1; Yahuda 20-23). Kutsallık içinde yaşayarak RAB’bimizin farkını göstermeliyiz. Çünkü bizi göksel egemenliğine çağıran RAB kutsal olduğu gibi bizim de kutsal olmamız gerek (1.Petrus 1:15-16). Ancak o zaman RAB’bin huzurunda sevinip coşabiliriz. Ama içimizde günaha yer verirsek o zaman Tanrı’nın huzurundan zevk almamız, sevinciyle dolmamız mümkün değil. Bu yüzden günaha hiç taviz vermemeye kararlı olmalıyız. Öyle ki Mesih geldiğinde pak bir yürekle huzurunda sevinelim.

O GELİYOR!

Mezmur 98 ve 99

98:1  Yeni bir ezgi söyleyin RAB'be. Çünkü harikalar yaptı, Zaferler kazandı sağ eli ve kutsal koluyla. 2  RAB ulusların gözü önüne serdi kurtarışını, Zaferini bildirdi. 3  İsrail halkına sevgisini, Sadakatini anımsadı; Tanrımız'ın zaferini gördü dünyanın dört bucağı. 4  Sevinç çığlıkları yükseltin RAB'be, ey yeryüzündekiler! Sevinç ilahileriyle yeri göğü çınlatın! 5  Lirle ezgiler sunun RAB'be, Lir ve müzik eşliğinde! 6  Boru ve borazan eşliğinde Sevinç çığlıkları atın Kral olan RAB'bin önünde. 7  Gürlesin deniz ve içindekiler, Gürlesin yeryüzü ve üzerindekiler. 8  El çırpsın ırmaklar, Sevinçle haykırsın dağlar RAB'bin önünde! Çünkü O geliyor Yeryüzünü yönetmeye. Dünyayı adaletle, Halkları doğrulukla yönetecek.

99:1  RAB egemenlik sürüyor, titresin halklar! Keruvlar arasında tahtına oturmuş, Sarsılsın yeryüzü! 2  RAB Siyon'da uludur, Yücedir O, bütün halklara egemendir. 3  Övsünler büyük, müthiş adını! O kutsaldır. 4  Ey adaleti seven güçlü kral, Eşitliği sen sağladın, Yakup soyunda doğru ve adil olanı sen yaptın. 5  Yüceltin Tanrımız RAB'bi, Ayaklarının taburesi önünde tapının! O kutsaldır. 6  Musa'yla Harun O'nun kâhinlerindendi, Samuel de O'nu adıyla çağıranlar arasındaydı. RAB'be seslenirlerdi, O da yanıtlardı. 7  Bulut sütunu içinden onlarla konuştu, Uydular O'nun buyruklarına, Kendilerine verdiği kurallara. 8  Ya RAB Tanrımız, yanıt verdin onlara; Bağışlayıcı bir Tanrı oldun, Ama yaptıkları kötülüğü cezasız bırakmadın. 9  Tanrımız RAB'bi yüceltin, Tapının O'na kutsal dağında! Çünkü Tanrımız RAB kutsaldır.

AÇIKLAMA: RAB’bin adaletini özleyen ve yüce egemenliğini dört gözle bekleyen mezmurcu Tanrı adına yeni bir ezgi besteler. Baştan RAB’bin yaptığı harikaları anarak görkemli zaferini dile getirir. Aslında bu mezmurda son günlerden bu yana bakarak RAB’bin gelecekteki zaferini gösteriyor. Mezmurun ana konusu RAB’bin görkemli gelişidir. Kutsal Kitap buna ‘RAB’bin Günü’ der. Yani RAB’bin kendisi dünyaya müdahale ederek yeryüzünde nihayet adalet sağladığı zamandır (Yoel 2:1-11, Sefanya 1:14-18). O zaman bütün uluslar RAB’bin görkemini görecekler. RAB de tam o sırada büyük sıkıntılara katlanan İsrail halkının yardımına gelecektir (Zekeriya 14:1-5). Böylece RAB’bin halkına karşı savaşmak üzere toplanmış bulunan bütün dünya orduları Tanrı’nın zaferini görecekler (Hezekiel 39:7-8). Yeryüzüne geldiğinde tüm kutsallar sevinç ilahileriyle O’nun zaferini kutlayacak, çünkü İblis’in tüm oyunlarına karşın nihayet RAB’bin gerçeği krallık sürecektir. O zaman RAB’bin halkı inanılmaz bir kutlama yapacak (İbraniler 12:22-24). Dahası sadece insanlar değil, Adem’in günahından bu yana amaçsızlığa teslim edilmiş kâinat da nihayet özgür olacak ve tüm gücüyle RAB’bi yüceltecek (Romalılar 8:19-22). En önemlisi bu sadece bir günlük bir coşku değil, çünkü RAB’bin gelişi yeni bir çağın kapısını açacak. Aslında RAB (Yahve) için söylenen tüm bu sözler İsa Mesih’in gelişi için yazıldı, çünkü İsa beklenen ve yeryüzüne gelecek olan RAB’dir. Mesih büyük görkemle yeryüzüne geldiğinde düşmanlarını tek tek yargılayacaktır (Vahiy 19:11-16). Dahası mezmurda da okuduğumuz gibi İsa yeryüzünü yönetmeye geliyor, dünyayı adaletle yargılayıp tüm uluslar üzerinde 1000 yıl boyunca hüküm sürecek (Vahiy 20:4-6). Sonuç olarak mezmurcunun Mesih’in ilk gelişinden yüzlerce sene önce ikinci gelişini bu kadar net bir şekilde açıklaması, üstelik O’nu İsrail’in görkemli RAB’bi ile bir tutması gerçekten inanılmazdır.

Bir sonraki mezmur RAB’bin egemenliğinden söz etmeye devam eder. Ama bu defa özellikle Buluşma Çadırı ya da Tapınak bağlamında konuşur. Tapınağın en iç kısmında Antlaşma Sandığı vardı ve onun kapağında som altından yapılmış iki Keruv duruyordu. Yahudiler buraya RAB’bin tahtı ya da ayaklarının taburesi diyorlardı. Elbette ki bunun sembolik olduğunu biliyorlardı çünkü yeri ve göğü yaratan RAB Tanrı her hangi bir tapınağa sığmadığı gibi belirli yerde oturmaz (E.İşleri 7:48-50). Ancak Tapınak Tanrı’nın yeryüzündeki varlığını ve mutlak krallığını temsil ediyordu. Orada bulunan eşyalar ve hizmet eden kahinler de Tanrı’nın kutsallığını anımsatıyordu. İlk Tapınak kendisine gökte gösterilen talimatlar uyarınca Musa tarafından kuruldu. RAB’bin huzurunda kutsal hizmetini sürdürmek için de RAB Musa’yla ağabeyi Harun’u seçti. Böylece kâhinler hep Harun’un soyundan geldi. Daha sonra Samuel gibi başka Tanrı adamları da Tapınakta hizmet etti. RAB orada seçtiği insanlarla konuşurdu. Musa’yla bir dostla konuşurcasına yüz yüze sohbet ederdi (M.Çıkış 33:11) Ne var ki İsrail ulusu günaha düştüğünde RAB oradan tüm topluma görünüp hepsini cezalandırırdı (Ç.Sayım 14:10). İşte tüm bunlardan çıkartılması gereken ders şuydu ki RAB kutsal bir kraldır. Ama her şeye rağmen halkıyla birlikte olmak istiyor. Bazılarının sandığı gibi Tanrı bizden uzak ve ilgisiz değil. Tersine tarih boyunca insanlar arasında yaşamak için fırsat kollayan ve günün sonunda yeryüzüne gelecek olan RAB’dir. En önemlisi İsa Mesih’in hayatında RAB’bin aramıza nasıl geldiğini görebiliyoruz. Elçi Yuhanna’nın yazdığı gibi, diri Tanrı ‘insan olup aramızda yaşadı, O’nun yüceliğini gördük (Yuhanna 1:14)’. Yakında bir gün O’nun yüceliğini yine göreceğiz. İkinci gelişinde tüm insanlar O’nun görkemli zaferine şahit olacak ve o zaman her diz O’nun önünde diz çökecek ve her dil O’nun ‘RAB’ olduğunu açıkça ikrar edecek (Filipililer 2:9-11).

RAB İYİDİR!    

Mezmur 100 ve 101

100:1  Ey bütün dünya, RAB'be sevinç çığlıkları yükseltin! 2  O'na neşeyle kulluk edin, Sevinç ezgileriyle çıkın huzuruna! 3  Bilin ki RAB Tanrı'dır. Bizi yaratan O'dur, biz de O'nunuz, O'nun halkı, otlağının koyunlarıyız. 4  Kapılarına şükranla, Avlularına övgüyle girin! Şükredin O'na, adına övgüler sunun! 5  Çünkü RAB iyidir, Sevgisi sonsuzdur. Sadakati kuşaklar boyunca sürer.

101:1  Sevgini ve adaletini ezgilerle anacağım, Seni ilahilerle öveceğim, ya RAB. 2  Dürüst davranmaya özen göstereceğim, Ne zaman geleceksin bana? Temiz bir yaşam süreceğim evimde, 3  Önümde alçaklığa izin vermeyeceğim. Tiksinirim döneklerin işinden, Etkilemez beni. 4  Uzak olsun benden sapıklık, Tanımak istemem kötülüğü. 5  Yok ederim dostunu gizlice çekiştireni, Katlanamam tepeden bakan, gururlu insana. 6  Gözüm ülkenin sadık insanları üzerinde olacak, Yanımda oturmalarını isterim; Bana dürüst yaşayan kişi hizmet edecek. 7  Dolap çeviren evimde oturmayacak, Yalan söyleyen gözümün önünde durmayacak. 8  Her sabah ülkedeki kötüleri yok ederek Bütün haksızları RAB'bin kentinden söküp atacağım.

AÇIKLAMA: Mezmurlarda en çok rastlanan cümlelerden biri, ‘RAB iyidir, sevgisi sonsuzdur.’ RAB’bin mutlak iyiliği hiç tükenmeyen sadık sevgisinden anlaşılır. Herkes kendinde bazı iyi özellikler görse de gerçek şu ki bu ‘iyiliğimiz’ zor şartlar altında hemen eriyip gider. Ben de çocuk sahibi olana kadar kendim çok sabırlı biri olduğumu sanıyordum. Ama ilk kızımız doğduktan sadece bir kaç uykusuz gece sonrasında ne kadar sabırsız ve kızgın olabildiğimi fark ettim. RAB’bin iyiliği ise hiç değişmez, her daimdir. İşte gerçek iyiliğin tanımı da budur: sonsuz sevgi. Bu açıdan Pavlus’un 1.Korintliler 13 bölümde yazdığı sevgi tanımlanması aslında birebir Tanrı’nın karakterini tarif eder: ‘Tanrı sabırlıdır, Tanrı şefkatlidir...’ Kısacası RAB’bin sözüne göre iyilik sadece geçici bir davranış değil, iyilik kalıcı bir karakter unsurudur. Tanrı’nın bu özelliği O’nun bizden ne denli üstün ve farklı olduğunu gösterir. Bunun için kendisi tüm övgüye layıktır.  

RAB’bin bu yüce iyiliğini anan mezmurcu tüm ulusları RAB’bi yüceltmeye çağırır. Herkesin Tanrı’ya sevinç çığlıkları atması gerektiğini söyler çünkü RAB (Yahve) tüm dünyanın tek Rab’bidir. Tüm insanları yaratan kendisi olduğuna göre hepimiz O’na aitiz. O çobanımızsa bizler onun koyunlarıyız (krş Mezmur 23). Böylece mezmurcu herkesi RAB’bin avlusuna tapınmaya çağırır. Yahudiler için bu Yeruşalim’deki Tapınaktı. Her yıl belirli bayram günlerinde tüm İsrail oğulları ve Tanrı’ya inanan diğer uluslardan gelenler de Tapınağa varıp şükran kurbanlarını RAB’be sunarlardı. Bugün Mesih imanlısı olan bizler artık o Tapınağa gidemeyiz çünkü çoktan yıkıldı. Ancak elçilerin öğretisine göre Tanrı Mesih’e iman edenlerden oluşan ruhsal bir tapınak kurmuştur. Bu da evrensel Kilise’dir (Efesliler 2:19-22, 1.Petrus 2:5-9). Ama mezmurcunun çağrısı bizim de geçerli. Bizler de Tanrı’nın sonsuz sevgisini anmak üzere düzenli bir şekilde bir araya gelip şükran kurbanlarımızı RAB’be sunmalıyız (İbraniler 10:24,25, 13:15).
 

Bir sonraki mezmurda Kral Davut’un kişisel duası var. Krallık sürerken Tanrı’yı nasıl yüceltmeye çalıştığını dile getirir. Davut için işi ile ibadeti arasında bir fark yoktu, ikisi iç içeydi. İsrail’in Kralı olarak Tanrı’nın adaletini sağlamakla yükümlü hissediyordu. Onun için Tanrı’nın sevgisini ilahilerle anmak ne kadar önemliyse günlük hayatta adaletini uygulamak da o kadar önemliydi. Bu yüzden yaptığı her şeyde dürüst davranmaya özen gösterirdi. Öncellikle kendi evinde, ev halkı arasında doğru düzgün yaşamaya dikkat ediyordu. Krallığına gelince en ufak bir ahlaksızlığa ya da alçaklığa müsaade etmiyordu. Yolsuzluğa hiç tahammülü yoktu. Sapıklıktan, döneklikten tiksinir, dedikoducu ve gururlu insanı yanında barındırmazdı. Onun yerine ülkenin sadık insanlarını kayırmaya çalışırdı. RAB’bi seven insanları yanına sarayın hizmetine alırdı. Ama yalan söyleyeni gözünü kırpmadan huzurundan kovardı. Elinden geldiğince dolap çeviren bütün insanları krallığından uzaklaştırmaya çalışırdı. Bu şekilde Kral Davut RAB’bi günlük hayatında el üstünde tutmaya özen gösterirdi. Neden? Çünkü Tanrı’nın sevgisini ve iyiliğini anmanın en önemli yolu pratik eylemlerimizdir. Herkes ilahi söyleyebilir, Tanrı’yı ağzıyla yüceltebilir ama icraata gelince genellikle iş değişiyor. İşte Tanrı’nın mutlak iyiliği sadık sevgisinden belli olduğu gibi Tanrı’yı gerçekten seven kişinin karakteri de hayatının günlük işlerindeki sadakatinden belli olur.

RAB’BİN İYİLİKLERİ

Mezmur 102 ve 103

102:1  Ya RAB, duamı işit, Yakarışım sana erişsin. 2  Sıkıntılı günümde yüzünü benden gizleme, Kulak ver sesime, Seslenince yanıt ver bana hemen. 3  Çünkü günlerim duman gibi yok oluyor, Kemiklerim ateş gibi yanıyor. 4  Yüreğim kırgın yemiş ot gibi kurudu, Ekmek yemeyi bile unuttum. 5  Bir deri bir kemiğe döndüm Acı acı inlemekten. 6  Issız yerlerdeki ishakkuşunu andırıyorum, Viranelerdeki kukumav gibiyim. 7  Gözüme uyku girmiyor, Damda yalnız kalmış bir kuş gibiyim. 8  Düşmanlarım bütün gün bana hakaret ediyor, Bana dil uzatanlar adımı lanet için kullanıyor. 9-10  Kızıp öfkelendiğin için Külü ekmek gibi yiyor, İçeceğime gözyaşı katıyorum. Beni kaldırıp bir yana attın. 11  Günlerim akşam uzayan gölge gibi yitmekte, Ot gibi sararmaktayım. 12  Ama sen, sonsuza dek tahtında oturursun, ya RAB, Ünün kuşaklar boyu sürer. 13  Kalkıp Siyon'a sevecenlik göstereceksin, Çünkü onu kayırmanın zamanıdır, beklenen zaman geldi. 14  Kulların onun taşlarından hoşlanır, Tozunu bile severler. 15  Uluslar RAB'bin adından, Yeryüzü kralları görkeminden korkacak. 16  Çünkü RAB Siyon'u yeniden kuracak, Görkem içinde görünecek. 17  Yoksulların duasına kulak verecek, Yalvarışlarını asla hor görmeyecek. 18  Bunlar gelecek kuşak için yazılsın, Öyle ki, henüz doğmamış insanlar RAB'be övgüler sunsun. 19  RAB yücelerdeki kutsal katından aşağı baktı, Göklerden yeryüzünü gözetledi, 20  Tutsakların iniltisini duymak, Ölüm mahkûmlarını kurtarmak için. 21-22  Böylece halklar ve krallıklar RAB'be tapınmak için toplanınca, O'nun adı Siyon'da, Övgüsü Yeruşalim'de duyurulacak. 23  RAB gücümü kırdı yaşam yolunda, Ömrümü kısalttı. 24  ‹‹Ey Tanrım, ömrümün ortasında canımı alma!›› dedim. ‹‹Senin yılların kuşaklar boyu sürer! 25  ‹‹Çok önceden attın dünyanın temellerini, Gökler de senin ellerinin yapıtıdır. 26  Onlar yok olacak, ama sen kalıcısın. Hepsi bir giysi gibi eskiyecek. Onları bir kaftan gibi değiştireceksin, Geçip gidecekler. 27  Ama sen hep aynısın, Yılların tükenmeyecek. 28  Gözetiminde yaşayacak kullarının çocukları, Senin önünde duracak soyları.››

103:1  RAB'be övgüler sun, ey gönlüm! O'nun kutsal adına övgüler sun, ey bütün varlığım! 2  RAB'be övgüler sun, ey canım! İyiliklerinin hiçbirini unutma! 3  Bütün suçlarını bağışlayan, Bütün hastalıklarını iyileştiren, 4  Canını ölüm çukurundan kurtaran, Sana sevgi ve sevecenlik tacı giydiren, 5  Yaşam boyu seni iyiliklerle doyuran O'dur, Bu nedenle gençliğin kartalınki gibi tazelenir. 6  RAB bütün düşkünlere Hak ve adalet sağlar. 7  Kendi yöntemlerini Musa'ya, İşlerini İsrailliler'e açıkladı. 8  RAB sevecen ve lütfedendir, Tez öfkelenmez, sevgisi engindir. 9  Sürekli suçlamaz, Öfkesini sonsuza dek sürdürmez. 10  Bize günahlarımıza göre davranmaz, Suçlarımızın karşılığını vermez. 11  Çünkü gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse, Kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür. 12  Doğu batıdan ne kadar uzaksa, O kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı. 13  Bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa, RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır. 14  Çünkü mayamızı bilir, Toprak olduğumuzu anımsar. 15  İnsana gelince, ota benzer ömrü, Kır çiçeği gibi serpilir; 16  Rüzgar üzerine esince yok olur gider, Bulunduğu yer onu tanımaz. 17-18  Ama RAB kendisinden korkanları sonsuza dek sever, Antlaşmasına uyan Ve buyruklarına uymayı anımsayan soylarına adil davranır. 19  RAB tahtını göklere kurmuştur, O'nun egemenliği her yeri kapsar. 20  RAB'be övgüler sunun, ey sizler, O'nun melekleri, O'nun sözünü dinleyen, Söylediklerini yerine getiren güç sahipleri! 21  RAB'be övgüler sunun, ey sizler, O'nun bütün göksel orduları, İsteğini yerine getiren kulları! 22  RAB'be övgüler sunun, Ey O'nun egemen olduğu yerlerdeki bütün yaratıklar! RAB'be övgüler sun, ey gönlüm!

AÇIKLAMA: Hepimiz zaman zaman bir kenara atılmış gibi hissediyoruz. Görevimizi monoton bir şekilde yapıyoruz ama sanki Tanrı bile bizi umursamıyor gibi hislere de kapılabiliyoruz. Günlerimiz güneşin gölgesi gibi hemen geçiyor, duman gibi çabucak yok oluyor. Peki bu durumda ne yapabiliriz? Benzer durumda olan mezmurcu yakarışını RAB’be yükseltir. Çünkü Tanrı’nın varlığını hissedemese de onun sesini dinlediğini biliyor. Bir yandan yaşadığı yalnızlığın kökünde kendi bazı hataların yattığının de farkındadır. Ama RAB bizi isyanlarımızdan dolayı ne kadar terbiye etse de bizden asla vazgeçmez. O bizim gibi değişken değildir ve sevgisinden asla dönmez. Yakup’un yazdığı gibi ‘Kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi’ dahi yoktur (Yakup 1:17). RAB’bin tahtı göklerde sabit olduğu gibi Tanrı’nın karakteri de sabittir. Şimdilik RAB’bin halkı eziyet çekse de bir gün yapılan tüm yanlışları düzeltecek ve adalet sağlayacaktır. Şimdilik seçtiği Siyon terk edilmiş ise de yakında bir gün RAB ona yeniden sevecenlik gösterecektir. Yakında bir gün RAB baştan beri vaat ettiği görkemli egemenliğini yeryüzünde kuracaktır. İsa Mesih göklerden bulutlar içinde görünecek ve Yeruşalim’e inecektir. O zaman Siyon’u yeniden kuracak ve RAB’bin sözü Yeruşalim’den çıkacak (Yeşaya 2). Mesih atası Davut’un tahtına oturarak görkemli krallığını sürdürecektir. Böylece yeryüzündeki bütün halklar O’nun önünde toplanacak ve adını yüceltecektir (Zekeriya 14). İşte bu egemenliğin temeli çoktan atılmıştı. Dünyanın temelleri tümden sarsılsa da Tanrı’nın, Mesih’in Krallığı ile ilgili planı günü geldiğinde yerli yerine oturacaktır.

Sırada Davut’un güzel bir duası var. RAB’bini öven Davut öncellikle iyiliklerini unutmamamız gerektiğini belirtir. Tanrı’nın iyilikleri listesinin başında, bizi bağışlaması yer alır. RAB hem ruhsal hem de fiziksel durumlarımıza nice kez şifalı ellerini uzattı. Bizi kaç defa ölümden kurtardı bilemeyiz ancak şunu biliyoruz ki hak ettiğimizden çok daha büyük bir merhametle karşı karşıyayız. Çocukluğumuzdan beri bize o kadar büyük bir lütuf gösteriyor belki de sayarak bitiremeyiz. RAB günahlarımızdan dolayı bize zaman zaman terbiye uygulamak zorunda kalsa da bize olan sevgisi bir zerre eksilmez. Şunu da biliyoruz ki yeri geldiğinde RAB’bin gazabına uğrasak da hak ettiğimizden çok az bir cezaya uğruyoruz. O suçlarımızın tam karşılığını vermiyor. Aslında tamamını İsa Mesih bizim yerimize çekti. Böylece Mesih’e inanarak günahlarımızın getirdiği gazaptan kurtuluyoruz (Romalılar 3:21-25; 1. Yuhanna 2:1,2). Burada güzel bir kaç cümlede RAB’bin sevginin ne denli büyük ve kapsamlı olduğunu görebiliyoruz: ‘Gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse, kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür.’ Göklere gelince yeryüzünden sonsuz denecek kadar yüksektir. Günümüzün üstün teknolojisiyle bile kocaman evrenimizin sınırlarına ulaşmış değiliz. Benzer şekilde Tanrı’nın sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya gücümüz asla yetmez (Efesliler 3:16-19). Bir babanın çocuğuna karşı sevgisi ne kadar engin ise benzer şekilde de RAB bize sevecenliğini hep gösterir.
 

Yine de tüm bu ayetlerde yazılanların ‘kendisinden korkanlar’ için geçerli olduğunu belirtir. RAB iyiliklerini tüm insanlara gösterir ama kurtuluş armağanını ancak sevgisine sığınanlara bağışlar. Sevgisini de İsa Mesih’in bizim yerimize çarmıha gerilmesinde kanıtladı (1.Yuhanna 3:16; 4:7-11). Mesih bizim günahlarımıza karşılık canını verdi böylece O’na iman ederek isyanlarımızın gazabından kurtulmuş oluyoruz. Mezmurcunun da yazdığı gibi ‘Doğu batıdan ne kadar uzaksa, o kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı.’ Ne harika bir ifade! Doğu ve Batı ebediyen ters istikamette ilerler. Benzer şekilde RAB iman edenlerin günahları adeta yok etti. Peki RAB bunu neden yaptı? Kendi gayretimizle kurtulsaydık daha iyi olmaz mıydı? Sorun şu ki bizim gayretimiz asla yeterli olmadı, olamazdı da. Dahası ayette belirttiği gibi RAB mayamızı bilir ve yalnızca toprak olduğumuzu anımsar. İnsanın ömrü kırda yetişen ot gibi. İlk baharda filizlenir ama çok geçmeden solup gider. Ama insan RAB’bin gözünde değerlidir, o kadar ki onu kurtarmak için Oğlunu verdi. Sonuç olarak biz de mayamızı kabul etsek ve RAB’bin bağışlayıcı sevgisine sığınsak iyi ederiz. Böylece bir gün Mesih yeryüzüne döndüğünde biz de göksel ordularıyla birlikte sevinip sonsuza dek coşacağız.

YARATAN TANRI

Mezmur 104

1  RAB'be övgüler sun, ey gönlüm! Ya RAB Tanrım, ne ulusun! Görkem ve yücelik kuşanmışsın, 2  Bir kaftana bürünür gibi ışığa bürünmüşsün. Gökleri bir çadır gibi geren, 3  Evini yukarıdaki sular üzerine kuran, Bulutları kendine savaş arabası yapan, Rüzgarın kanatları üzerinde gezen, 4  Rüzgarları kendine haberci, Yıldırımları hizmetkâr eden sensin. 5  Yeryüzünü temeller üzerine kurdun, Asla sarsılmasın diye. 6  Engini ona bir giysi gibi giydirdin, Sular dağların üzerinde durdu. 7  Sen kükreyince sular kaçtı, Göğü gürletince hemen çekildi. 8  Dağları aşıp derelere aktı, Onlar için belirlediğin yerlere doğru. 9  Bir sınır koydun önlerine, Geçmesinler, gelip yeryüzünü bir daha kaplamasınlar diye. 10  Vadilerde fışkırttığın pınarlar, Dağların arasından akar. 11  Bütün kır hayvanlarını suvarır, Yaban eşeklerinin susuzluğunu giderirler. 12  Kuşlar yanlarında yuva kurar, Dalların arasında ötüşürler. 13  Gökteki evinden dağları sularsın, Yeryüzü işlerinin meyvesine doyar. 14  Hayvanlar için ot, İnsanların yararı için bitkiler yetiştirirsin; İnsanlar ekmeğini topraktan çıkarsın diye, 15  Yüreklerini sevindiren şarabı, Yüzlerini güldüren zeytinyağını, Güçlerini artıran ekmeği hep sen verirsin. 16  RAB'bin ağaçları, Kendi diktiği Lübnan sedirleri suya doyar. 17  Kuşlar orada yuva yapar, Leyleğin evi ise çamlardadır. 18  Yüksek dağlar dağ keçilerinin uğrağı, Kayalar kaya tavşanlarının sığınağıdır. 19  Mevsimleri göstersin diye ayı, Batacağı zamanı bilen güneşi yarattın. 20  Karartırsın ortalığı, gece olur, Başlar kıpırdamaya orman hayvanları. 21  Genç aslan av peşinde kükrer, Tanrı'dan yiyecek ister. 22  Güneş doğunca İnlerine çekilir, yatarlar. 23  İnsan işine gider, Akşama dek çalışmak için. 24  Ya RAB, ne çok eserin var! Hepsini bilgece yaptın; Yeryüzü yarattıklarınla dolu. 25  İşte uçsuz bucaksız denizler, İçinde kaynaşan sayısız canlılar, Büyük küçük yaratıklar. 26  Orada gemiler dolaşır, İçinde oynaşsın diye yarattığın Livyatan da orada. 27  Hepsi seni bekliyor, Yiyeceklerini zamanında veresin diye. 28  Sen verince onlar toplar, Sen elini açınca onlar iyiliğe doyar. 29  Yüzünü gizleyince dehşete kapılırlar, Soluklarını kesince ölüp toprak olurlar. 30  Ruhun'u gönderince var olurlar, Yeryüzüne yeni yaşam verirsin. 31  RAB'bin görkemi sonsuza dek sürsün! Sevinsin RAB yaptıklarıyla! 32  O bakınca yeryüzü titrer, O dokununca dağlar tüter. 33  Ömrümce RAB'be ezgiler söyleyecek, Var oldukça Tanrım'ı ilahilerle öveceğim. 34  Düşüncem ona hoş görünsün, Sevincim RAB olsun! 35  Tükensin dünyadaki günahlılar, Yok olsun artık kötüler! RAB'be övgüler sun, ey gönlüm! RAB'be övgüler sunun!

AÇIKLAMA: Tanrı’nın görünen ve görünmeyen her şeyi yarattığına inanıyoruz ne var ki günümüzdeki modern insan Tanrı’nın yaratıcılığını inkâr etmek için elinden geleni yapıyor. Özellikle son iki yüzyılda ortaya çıkan Evrim Teorisi asırlardan gelen Tanrı inancını baltalamaya çalışıyor. Dahası bu teoriye bilimsel bir kılıf uydurarak Tanrı’ya ve O’nun evrendeki her şeyi yarattığına inananları aptal yerine koymaya çalışıldı. Ancak insanlar unutuyor ki insan olalı herkes Tanrı’ya inanıyor, evrim ise yeni bir icattır. Ayrıca 17. yüzyılda bilimi ilk geliştiren İsaak Newton gibi ünlü bilim adamları aslında hiç de inançsız değildiler. Tersine Newton son derece ciddi bir Hristiyan’dı ve kendi dediklerine göre bilime duyduğu ilgi evreni yaratan Tanrı’yı daha yakından tanımak arzusundan doğuyordu. Esas bilime geldiğimizde Tanrı’yı yok sayacak her hangi bir unsura rastlamıyoruz. Bilim sonuçta sadece bir keşif aracıdır. Var olanları ölçer ve bulduklarını düzene oturtmaya çalışır. Ancak içinde bulunduğumuz bu harika evrenin nereden ve nasıl bu hale geldiğine gelince bilim yetersiz kalıyor. Hatta bilimin temel yasaları evrim teorisini desteklemekten çok Tanrı’yı işaret ediyor. En basit olarak bilimin en temel kuralı olan Nedensellik Kanunu her şeyin bir nedeni olduğunu ve her nedenin sonucundan daha büyük ya da güçlü olduğunu tespit eder. Buna göre içinde bulunduğum binanın bir yaratıcısı var ve bu zemin katında dolaşan karıncalar olamaz. Şimdi içinde bulunduğumuz harika dünyaya baktığımızda onun kendisinden çok daha büyük ve görkemli bir mimarı olduğu anlaşılmaktadır. Peki nasıl oldu?
 

Bu mezmurda dünyanın nasıl yaratıldığını okuyoruz. Burada yazılanlar Kutsal Kitap’ın ilk bölümünde geçen ayetlere birebir uyar (Yaratılış 1). En başta görkem ve yücelik kuşanmış, ışığa kaftan gibi bürünmüş Yaradan Tanrı karşımıza çıkar. O zaten ezelden beri vardır. Sonra RAB gökleri çadır gerer gibi evreni kurar. Ardından bizim dünyamıza yönelir. Önce suları birbirinden ayırır, gökyüzünde bulutlar toplanır ve yeryüzünde okyanuslar oluşur. Sonra yeryüzündeki suların içinden dağlar yükselir ve sular aşağılara akar böylece  denizlerin sınırları belirlenmiş olur. Sonra oluşan karada vadiler de oluşur ve içlerinden pınarlar fışkırmaya başlar. Ardından RAB yeryüzünü her tür bitki ve ağaçla süslemeye başlar. Bu sırada RAB gök cisimleri de düzene koyar. Güneş ve ay hem günün saatlerini belirler hem de yılın mevsimlerini. Sonra çeşit çeşit hayvan da yaratır. Önce balıklar ve kuşlar ve sonra yeryüzünde gezen yaratıklar. Hepsi Tanrı’nın elişlerinin meyvesine doyar. En son yarattığı insan da hepsinin üstünde yetkili olur. Tüm bunlara baktığımızda tam bir saat gibi nizamlı bir şekilde çalıştığını görebiliyoruz. Her canlı kendi türüne göre çoğalır. Yani şansa bırakılmış bir şey yok, tek sözle hepsi mükemmel. Böylece mezmurcu şöyle haykırır: ‘Ya RAB, ne çok eserin var! Hepsini bilgece yaptın.’

Ama bazısının sandığı gibi Tanrı dünyayı mükemmel yarattıktan sonra onu terk etmedi. Kutsal Kitap’tan biliyoruz ki Adem ve Havva’nın günaha düşmesinden dolayı bütün kainat bozulmuşluğa uğradı (Yaratılış 3, Romalılar 8:19-22). Fakat insanın bugüne kadar süren isyanına rağmen RAB harika yaratılışından vazgeçmedi. Hayvanlar olsun, bitkiler olsun, insanlar olsun hepsi Tanrı’nın nimetlerinden yararlanmaya devam ediyor. RAB hepsine yiyecek ve giyecek sağlamaya devam ediyor. İçinde bulunduğumuz kainatın düzenini de güçlü sözüyle ayakta tutmaya da devam ediyor (İbraniler 1:3). Bugün RAB dünyaya baktığında elbette ki üzüntü hissediyor çünkü bizi böyle bir  kaosta yaşamamız için yaratmadı. Ama onu belki bundan daha çok üzen bir şey daha var o da insanların O’nun yaratıcılığını inkâr edip yaratılışa tapınmalarıdır. Hatta Romalılar 1:18-23’e göre bundan dolayı RAB insanları gazabıyla yargılamak zorunda kalacak. Çünkü evrim gibi saçma sapan teorilere inanarak kendilerini Tanrı’dan daha da akıllı sandılar. Böylece yakında bir gün RAB’bin gazabı yeryüzüne inecektir (Vahiy 8). Fakat ardından krallığını kurmak için yeryüzüne dönen İsa Mesih yıpranmış dünyamızı yenileyecek ve eski haline döndürecektir. İşte o zaman RAB yine yaptıklarıyla sevinç bulacaktır.

RABBİN BÜYÜK İŞLERİ

Mezmur 105 ve 106

105:1  RAB'be şükredin, O'nu adıyla çağırın, Halklara duyurun yaptıklarını! 2  O'nu ezgilerle, ilahilerle övün, Bütün harikalarını anlatın! 3  Kutsal adıyla övünün, Sevinsin RAB'be yönelenler! 4  RAB'be ve O'nun gücüne bakın, Durmadan O'nun yüzünü arayın! 5-6  Ey sizler, kulu İbrahim'in soyu, Seçtiği Yakupoğulları, O'nun yaptığı harikaları, Olağanüstü işlerini Ve ağzından çıkan yargıları anımsayın! 7  Tanrımız RAB O'dur, Yargıları bütün yeryüzünü kapsar. 8-9  O antlaşmasını, Bin kuşak için verdiği sözü, İbrahim'le yaptığı antlaşmayı, İshak için içtiği andı sonsuza dek anımsar. 10-11  ‹‹Hakkınıza düşen mülk olarak Kenan ülkesini size vereceğim›› diyerek, Bunu Yakup için bir kural, İsrail'le sonsuza dek geçerli bir antlaşma yaptı. 12  O zaman bir avuç insandılar, Sayıca az ve ülkeye yabancıydılar. 13  Bir ulustan öbürüne, Bir ülkeden ötekine dolaşıp durdular. 14  RAB kimsenin onları ezmesine izin vermedi, Onlar için kralları bile payladı: 15  ‹‹Meshettiklerime dokunmayın, Peygamberlerime kötülük etmeyin!›› dedi. 16  Ülkeye kıtlık gönderdi, Bütün yiyeceklerini yok etti. 17  Önlerinden bir adam göndermişti, Köle olarak satılan Yusuf'tu bu. 18  Zincir vurup incittiler ayaklarını, Demir halka geçirdiler boynuna, 19  Söyledikleri gerçekleşinceye dek, RAB'bin sözü onu sınadı. 20  Kral adam gönderip Yusuf'u salıverdi, Halklara egemen olan onu özgür kıldı. 21  Onu kendi sarayının efendisi, Bütün varlığının sorumlusu yaptı; 22  Önderlerini istediği gibi eğitsin, İleri gelenlerine akıl versin diye. 23  O zaman İsrail Mısır'a gitti, Yakup Ham ülkesine yerleşti. 24  RAB halkını alabildiğine çoğalttı, Düşmanlarından sayıca artırdı onları. 25  Sonunda tutumunu değiştirdi düşmanlarının: Halkından tiksindiler, Kullarına kurnazca davrandılar. 26  Kulu Musa'yı, Seçtiği Harun'u gönderdi aralarına. 27  Onlar gösterdiler RAB'bin belirtilerini, Ham ülkesinde şaşılası işlerini. 28  Karanlık gönderip ülkeyi karanlığa bürüdü RAB, Çünkü Mısırlılar O'nun sözlerine karşı gelmişti. 29  Kana çevirdi sularını, Öldürdü balıklarını. 30  Ülkede kurbağalar kaynaştı Krallarının odalarına kadar. 31  RAB buyurunca sinek sürüleri, Sivrisinekler üşüştü ülkenin her yanına. 32  Dolu yağdırdı yağmur yerine, Şimşekler çaktırdı ülkelerinde. 33  Bağlarını, incir ağaçlarını vurdu, Parçaladı ülkenin ağaçlarını. 34  O buyurunca çekirgeler, Sayısız yavrular kaynadı. 35  Ülkenin bütün bitkilerini yediler, Toprağın ürününü yiyip bitirdiler. 36  RAB ülkede ilk doğanların hepsini, İlk çocuklarını öldürdü. 37  İsrailliler'i ülkeden altın ve gümüşle çıkardı, Oymaklarından tek kişi bile tökezlemedi. 38  Onlar gidince Mısır sevindi, Çünkü İsrail korkusu çökmüştü Mısır'ın üzerine. 39  RAB bulutu bir örtü gibi yaydı üzerlerine, Gece ateş verdi yollarını aydınlatsın diye. 40  İstediler, bıldırcın gönderdi, Göksel ekmekle doyurdu karınlarını. 41  Kayayı yardı, sular fışkırdı, Çorak topraklarda bir ırmak gibi aktı. 42  Çünkü kutsal sözünü, Kulu İbrahim'e verdiği sözü anımsadı. 43  Halkını sevinç içinde, Seçtiklerini sevinç çığlıklarıyla ülkeden çıkardı. 44  Ulusların topraklarını verdi onlara. Halkların emeğini miras aldılar; 45  Kurallarını yerine getirsinler, Yasalarına uysunlar diye. RAB'be övgüler sunun!

106:1  Övgüler sunun, RAB'be! RAB'be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur. 2  RAB'bin büyük işlerini kim anlatabilir, Kim O'na yeterince övgü sunabilir? 3  Ne mutlu adalete uyanlara, Sürekli doğru olanı yapanlara! 4  Ya RAB, halkına lütfettiğinde anımsa beni, Onları kurtardığında ilgilen benimle. 5  Öyle ki, seçtiklerinin gönencini göreyim, Ulusunun sevincini, Kendi halkının kıvancını paylaşayım. 6  Atalarımız gibi biz de günah işledik, Suç işledik, kötülük ettik. 7  Atalarımız Mısır'dayken Yaptığın harikaları anlamadı, Çok kez gösterdiğin sevgiyi anımsamadı, Denizde, Kızıldeniz'de başkaldırdılar. 8  Buna karşın RAB gücünü göstermek için, Adı uğruna kurtardı onları. 9  Kızıldeniz'i azarladı, kurudu deniz, Yürüdüler enginde O'nun öncülüğünde, Çölde yürür gibi. 10  Kendilerinden nefret edenlerin elinden aldı onları, Düşmanlarının pençesinden kurtardı. 11  Sular yuttu hasımlarını, Hiçbiri kurtulmadı. 12  O zaman atalarımız O'nun sözlerine inandılar, Ezgiler söyleyerek O'nu övdüler. 13  Ne var ki, RAB'bin yaptıklarını çabucak unuttular, Öğüt vermesini beklemediler. 14  Özlemle kıvrandılar çölde, Tanrı'yı denediler ıssız yerlerde. 15  Tanrı onlara istediklerini verdi, Ama üzerlerine yıpratıcı bir hastalık gönderdi. 16  Onlar ordugahlarında Musa'yı, RAB'bin kutsal kulu Harun'u kıskanınca, 17  Yer yarıldı ve Datan'ı yuttu, Aviram'la yandaşlarının üzerine kapandı. 18  Ateş kavurdu onları izleyenleri, Alev yaktı kötüleri. 19  Bir buzağı heykeli yaptılar Horev'de, Dökme bir puta tapındılar. 20  Tanrı'nın yüceliğini, Ot yiyen öküz putuna değiştirdiler. 21  Unuttular kendilerini kurtaran Tanrı'yı, Mısır'da yaptığı büyük işleri, 22  Ham ülkesinde yarattığı harikaları, Kızıldeniz kıyısında yaptığı müthiş işleri. 23  Bu yüzden onları yok edeceğini söyledi Tanrı, Ama seçkin kulu Musa O'nun önündeki gedikte durarak, Yok edici öfkesinden vazgeçirdi O'nu. 24  Ardından hor gördüler güzelim ülkeyi, Tanrı'nın verdiği söze inanmadılar. 25  Çadırlarında söylendiler, Dinlemediler RAB'bin sesini. 26-27  Bu yüzden RAB elini kaldırdı Ve çölde onları yere sereceğine, Soylarını ulusların arasına saçacağına, Onları öteki ülkelere dağıtacağına ant içti. 28  Sonra Baal-Peor'a bel bağladılar, Ölülere sunulan kurbanları yediler. 29  Öfkelendirdiler RAB'bi yaptıklarıyla, Salgın hastalık çıktı aralarında. 30  Ama Pinehas kalkıp araya girdi, Felaketi önledi. 31  Bu doğruluk sayıldı ona, Kuşaklar boyu, sonsuza dek sürecek bu. 32  Yine RAB'bi öfkelendirdiler Meriva suları yanında, Musa'nın başına dert açıldı onlar yüzünden; 33  Çünkü onu sinirlendirdiler, O da düşünmeden konuştu. 34  RAB'bin onlara buyurduğu gibi Yok etmediler halkları, 35  Tersine öteki uluslara karıştılar, Onların törelerini öğrendiler. 36  Putlarına taptılar, Bu da onlara tuzak oldu. 37  Oğullarını, kızlarını Cinlere kurban ettiler. 38  Kenan putlarına kurban olsun diye Oğullarının, kızlarının kanını, Suçsuzların kanını döktüler; Ülke onların kanıyla kirlendi. 39  Böylece yaptıklarıyla kirli sayıldılar, Vefasız duruma düştüler töreleriyle. 40  RAB'bin öfkesi parladı halkına karşı, Tiksindi kendi halkından. 41  Onları ulusların eline teslim etti. Onlardan nefret edenler onlara egemen oldu. 42  Düşmanları onları ezdi, Boyun eğdirdi hepsine. 43  RAB onları birçok kez kurtardı, Ama akılları fikirleri başkaldırmaktaydı Ve alçaltıldılar suçları yüzünden. 44  RAB yine de ilgilendi sıkıntılarıyla Yakarışlarını duyunca. 45  Antlaşmasını anımsadı onlar uğruna, Eşsiz sevgisinden ötürü vazgeçti yapacaklarından. 46  Merhamet koydu onları tutsak alanların yüreğine. 47  Kurtar bizi, ey Tanrımız RAB, Topla bizi ulusların arasından. Kutsal adına şükredelim, Yüceliğinle övünelim. 48  Öncesizlikten sonsuza dek, İsrail'in Tanrısı RAB'be övgüler olsun! Bütün halk, ‹‹Amin!›› desin. RAB'be övgüler olsun!

AÇIKLAMA: Her ulusun tarihinde iyi ve kötü şeyler vardır. Tabi genellikle iyileri vurgularız, şiirlerini yazarız ve anıtlarını yaparız ama öbürleri örtmeye, hatta inkâr etmeye çalışırız. Kutsal Kitap’a gelince durum çok farklıdır. RAB İsrail ulusunun tarihini iyisiyle kötüsüyle tüm dünyanın gözü önünde sergiler. Çünkü baştan beri İsrail’i seçen Tanrı tüm uluslar için bir emsal olsun istedi. Dahası RAB Yahudi halkının tarihinde, tüm yaramazlıklarına rağmen, kendi büyük işlerini sergiledi. Bu iki mezmurda İsrail’in tarihinden iyi ve kötü bir çok örnek sıralanır. Ama hepsinin ortak yanı şu ki RAB halktan sevgisini hiç esirgemedi. Yeri geldiğinde onları yargıladı, aralarındaki kötü insanları öldürdü ama tövbe ettiklerinde onlara yine merhametini gösterdi. Bununla RAB aslında tüm uluslara çok önemli bir mesaj aktarmaya çalışıyor. Kendimizi diğer insanlara ya da uluslara karşı daha doğru ve dürüst göstermeye çalışabiliriz ama gerçek şu ki hepimiz üç aşağı beş yukarı aynıyız. Kendimize tarafsız bir şekilde baktığımızda pek bir farkımız yoktur. Bizler de Tanrı’nın merhametine muhtacız. En önemlisi RAB, İsrail’in tarihinde gösterdiği büyük işlerin benzerini bizim hayatımızda da göstermeye razıdır.

Bu mezmurlarda geçen sözlerin aynısı 1.Tarihler 16. bölümde geçer. O zaman Kral Davut Tanrı’nın tahtını temsil eden Antlaşma Sandığını ülkesinin başkentine taşıyordu. O sırada okunan mezmurda Tanrı’nın asırlar boyunca İsrail halkına gösterdiği sadakati dile getirir. Ama dikkat edersek Tanrı’nın İsrail adına yaptığı bunca harika işler yaklaşık bin sene önce ataları İbrahim ile yaptığı antlaşmaya dayalı olduğunu görürüz. RAB İsrail ulusunu diğer halklardan daha değerli ya da itaatkâr olduğundan seçmedi, tersine RAB onun tarihinde yüce işlerini sergilemek ve aracılığıyla sevgisini tüm uluslara ulaştırmak için onları seçti. En başta RAB İbrahim’i çağırdığında ona bir çok şey vaat etti. Onun soyunu alabildiğine çoğaltıp Kenan topraklarında verimli kılacağına söz verdi. Ama, yanlış anlamayalım, RAB bunu bir tek soyundan gelen İsrail için yapmıyordu. Aksine baştan beri İbrahim’in soyunun tüm uluslara bir kutsama kaynağı yapacağını da söyledi (Yaratılış 12:1-3). Kaldı ki RAB İbrahim’e verdiği bu söz yüzünden asırlar boyunca İsrail’le ilgilenmesini tüm ulusların gözünde canlandırdı. İbrahim’den sonra torunu Yakup’un oğulları Mısır’a taşındılar. O sırada RAB Yusuf aracılığıyla onları ve tüm dünyayı korkunç bir kıtlık döneminden kurtardı. Yıllar geçti ve İsrail oğulları Mısır’da köleliğe bağlandılar. Yine de o sırada Tanrı Musa’ya görünerek halkını kurtarmak istediğini bildirdi. Bunu özellikle İbrahim’le yaptığı antlaşma sayesinde yapacağını vurguladı (M.Çıkış 2:24). Böylece RAB Musa’yı seçti ve onun aracılığıyla bir çok harika gerçekleştirdi. Önce Mısır’ın ilahlarını yargıladı ve sonra İsrail ulusunu mucizevi bir şekilde kurtardı. Kızıldeniz’den geçtikten sonra RAB çölde onların bütün ihtiyaçlarını karşıladı. Sina Dağına gelince RAB onlara kendi yasasını vererek İsrail halkını kendine bağladı.

Ne var ki RAB’bin İbrahim’in soyu İsrail adına yaptığı tüm bu harika işlere rağmen Yahudiler pek çok defa başkaldırdılar. Bir sonraki mezmurda yazar Yahudilerin bir çok günahını sıralar. RAB’bin Mısır’da gösterdiği harikalara karşın İsrail oğulları pek çok defa imansızlık yapıp Musa’ya karşı söylendiler. Kızıldeniz gözleri önünde düşmanlarını yutmasına karşın kısa bir süre sonra Tanrı’nın gücünü sorgulamaya başladılar. Daha sonra RAB’bin kutsal buyruklarını aldıktan sonra hep birlikte altın bir buzağı yaparak Tanrı’nın öfkesini alevlendirdiler. RAB onları vaat ettiği Kenan topraklarının sınırına gelince yine imansızlığa kapılıp isyan ettiler ve Tanrı onları yargılamak zorunda kaldı. Ardından etraflarında bulunan bazı pagan ulusun törelerine katılarak iğrenç günahlarına ortak oldular. Yine RAB’bin öfkesi parladı çünkü halkının yaptıklarından tiksiniyordu. İşte İsrail’in tarihi hep bu şekilde ilerledi. Ama her şeye rağmen RAB hiç bir zaman başta İbrahim’le yaptığı anlaşmasını unutmadı. Tanrı sırf adaletini yerine getirseydi onları çoktan yok ederdi ama sevgisi yüzünden onları esirgedi. Dahası baştan tasarladığı kutsal planını tamamlamak için onlara sabretti. Çünkü RAB İbrahim’in soyundan gelen büyük bereketi Mesih’i tüm ulusların kurtarıcısı olarak getirmeye kararlıydı. İsrail’in tarihinde geçen bu olaylar hepimiz için çok önemli, çünkü bunlar sayesinde Tanrı’nın karakterini ve kutsal planını tanıyabildik. Böylece iman eden hepimiz burada sergilenen RAB’bin yüce sevgisi ve eşsiz sadakatiyle sevinebiliriz.
 

RABBE ŞÜKREDİN

Mezmur 107

1  RAB'be şükredin, çünkü O iyidir, Sevgisi sonsuzdur. 2  Böyle desin RAB'bin kurtardıkları, Düşman pençesinden özgür kıldıkları, 3  Doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden, Bütün ülkelerden topladıkları. 4  Issız çöllerde dolaştılar, Yerleşecekleri kente giden bir yol bulamadılar. 5  Aç, susuz, Sefil oldular. 6  O zaman sıkıntı içinde RAB'be yakardılar, RAB kurtardı onları dertlerinden. 7  Yerleşecekleri bir kente varıncaya dek, Onlara doğru yolda öncülük etti. 8  Şükretsinler RAB'be sevgisi için, İnsanlar yararına yaptığı harikalar için. 9  Çünkü O susamış canın susuzluğunu giderir, Aç canı iyiliklerle doyurur. 10  Zincire vurulmuş, acıyla kıvranan tutsaklar, Karanlıkta, zifiri karanlıkta oturmuştu. 11  Çünkü Tanrı'nın buyruklarına karşı çıkmışlardı, Küçümsemişlerdi Yüceler Yücesi'nin öğüdünü. 12  Ağır işlerle hayatı onlara zehir etti, Çöktüler, yardım eden olmadı. 13  O zaman sıkıntı içinde RAB'be yakardılar, RAB kurtardı onları dertlerinden; 14  Çıkardı karanlıktan, zifiri karanlıktan, Kopardı zincirlerini. 15  Şükretsinler RAB'be sevgisi için, İnsanlar yararına yaptığı harikalar için! 16  Çünkü tunç kapıları kırdı, Demir kapı kollarını parçaladı O. 17  Cezalarını buldu aptallar, Suçları, isyanları yüzünden. 18  İğrenir olmuşlardı bütün yemeklerden, Ölümün kapılarına yaklaşmışlardı. 19  O zaman sıkıntı içinde RAB'be yakardılar, RAB kurtardı onları dertlerinden. 20  Sözünü gönderip iyileştirdi onları, Kurtardı ölüm çukurundan. 21  Şükretsinler RAB'be sevgisi için, İnsanlar yararına yaptığı harikalar için! 22  Şükran kurbanları sunsunlar Ve sevinç çığlıklarıyla duyursunlar O'nun yaptıklarını! 23  Gemilerle denize açılanlar, Okyanuslarda iş yapanlar, 24  RAB'bin işlerini, Derinliklerde yaptığı harikaları gördüler. 25  Çünkü O buyurunca şiddetli bir fırtına koptu, Dalgalar şaha kalktı. 26  Göklere yükselip diplere indi gemiler, Sıkıntıdan canları burunlarına geldi gemicilerin, 27  Sarhoş gibi sallanıp sendelediler, Ustalıkları işe yaramadı. 28  O zaman sıkıntı içinde RAB'be yakardılar, RAB kurtardı onları dertlerinden. 29  Fırtınayı limanlığa çevirdi, Yatıştı dalgalar; 30  Rahatlayınca sevindiler, Diledikleri limana götürdü RAB onları. 31  Şükretsinler RAB'be sevgisi için, İnsanlar yararına yaptığı harikalar için! 32  Yüceltsinler O'nu halk topluluğunda, Övgüler sunsunlar ileri gelenlerin toplantısında. 33  Irmakları çöle çevirir, Pınarları kurak toprağa, 34  Verimli toprağı çorak alana, Orada yaşayanların kötülüğü yüzünden. 35  Çölü su birikintisine çevirir, Kuru toprağı pınara. 36  Açları yerleştirir oraya; Oturacak bir kent kursunlar, 37  Tarlalar ekip bağlar diksinler, Bol ürün alsınlar diye. 38  RAB'bin kutsamasıyla, Çoğaldılar alabildiğine, Eksiltmedi hayvanlarını. 39  Sonra azaldılar, alçaldılar, Baskı, sıkıntı ve acı yüzünden. 40  RAB rezalet saçtı soylular üzerine, Yolu izi belirsiz bir çölde dolaştırdı onları. 41  Ama yoksulu sefaletten kurtardı, Davar sürüsü gibi çoğalttı ailelerini. 42  Doğru insanlar görüp sevinecek, Kötülerse ağzını kapayacak. 43  Aklı olan bunları göz önünde tutsun, RAB'bin sevgisini dikkate alsın.

AÇIKLAMA: Şükretmek bize kolay gelmiyor, genellikle şikâyet etmeyi tercih ederiz. Bardağın dolu tarafını unutup boş kısmına odaklanırız. Hatta bunun için çocuklarımıza özellikle teşekkür etmeyi öğretmek durumundayız. Çünkü şükretmeyi bilmek son derece önemli bir karakter unsuru. Bu mezmurda neler için şükretmemiz gerektiğini öğreniyoruz. Mezmurun nakaratı şöyle geçer: ‘Şükretsinler RAB’be sevgisi için, insanlar yararına yaptığı harikalar için!’ Mezmur boyunca Tanrı’nın sevgisinden bahsediliyor. Tabi sevgi deyince genellikle güzel şeyler aklımıza gelir. Ne var ki bu mezmur Tanrı sevgisinin farklı bir boyutuna ışık tutar. Yani sevgi demek hep tatlı anılar ya da güzel gelişmeler demek değil. Mezmur Tanrı halkının başına gelen kötü olaylardan söz eder. Kimi zaman günahlarından dolayı sürgüne gittiler kimi zaman fırtınalara yakalandılar, kimi zaman çölde dolanıp durdular ama hepsinin sonunda Tanrı’nın sevgisinin yeni bir boyutunu keşfettiler. Çünkü Tanrı’nın sevgisi ciddi ve yetkin bir sevgidir. O bizi şımartmaz, günahlarımızı görmezden gelmez, tersine gerektiğinde bizi terbiye eder çünkü gerçek sevgi bunu gerektirir. Süleyman’ın yazdığı gibi ‘Seven baba özenle terbiye eder (S.Özdeyişleri 13:24).’ Göksel Babamız da bizi çok sevdiği için şımarmamıza izin vermez (İbraniler 12:5-11). Aynı zamanda bazen zor günler görmemize izin verir ki daha çok olgunlaşalım ve kendisine güvenmeyi öğrenelim. Ancak gücümüzü aşan biçimde denenmemize izin vermez ve sonunda çıkış yolunu da sağlar (1.Korintliler 10:13).
 

Mezmurun ilk kıtasında yazar sürgün günlerini anımsar. RAB günahlarından ötürü halkını Babil kralı Nebukadnessar’ın ellerine teslim etti. Böylece Yahudiler amansızca evlerinden sürüldüler. Aylarca çölde aç susuz yürüdüler ta ki yerleşecekleri kentlere varana kadar. Ama tüm bu zorlukların ortasında RAB’be yakardılar ve O’nun yardımını gördüler. Bazısı Yusuf gibi zincire vurulmuş zifiri karanlığa kapatıldılar. Bazısı Musa’nın döneminde olduğu gibi ağır işlere verildi, kölelik yaptılar. Ama RAB’be yakardıklarında onlardan sevgisini esirgemedi. RAB pek çok defa halkını esaretten kurtardı. Ulusların gözü önünde harikalarını gösterdi. Peygamberlerini göndererek halkına kuvvet verdi. İşte bu şekilde RAB pek çok kez sevecenliğini kanıtladı.

Daha sonra mezmurcu Yunus’un başına gelen olayı andırırcasına gemicilerin başında patlayan bir fırtına anlatır. Dalgalar yükseldi, insanların canları burunlarına geldi, fırtınanın korkunç şiddeti karşısına çaresiz kaldılar. Yine de RAB’be yakardıklarında O fırtınayı limanlığa çevirdi. Bu sözler aynı zamanda Mesih’le öğrencilerin başına gelen fırtınaları anımsatır. O zaman İsa tek bir sözle dalgaları yatıştırdı (Markos 4:35-41). Sonra mezmurcu RAB’bin çiftçilere nasıl yardımcı olduğunu dile getirir. Bazen kıtlık gelir, sıkıntı yaşarlar ama RAB’be yakardıklarında yine onlara sevgisini gösterir. Aslında tüm bu örneklerden çıkarmamız gereken bir ders var. İnsanlar genellikle sanıyor ki iyi insanın başına kötü şeyler gelmez. Aslında öyle değil, herkesin başında kötü olaylar patlayabilir ama bu Tanrı’nın onları umursamadığı anlamına gelmiyor. Tersine RAB yaşadıkları bu olumsuz olayları onlara pek çok şey öğretmek için kullanmak ister. Bu bir gerçek ki sıkıntılı günlerde Tanrı’ya daha çok sığınıyoruz ve imana dair çok önemli şeyler öğreniyoruz (Mezmur 119:67, 71, 75). İşte sıkıntılarımıza bu açıdan bakmayı öğrenebilirsek Elçi Pavlus’un bahsettiği ‘her durumda sevinme sırrını’ da öğreneceğiz (Filipililer 4:11-13).

KARARLIYIM EY TANRIM!

Mezmur 108 ve 109

108:1  Kararlıyım, ey Tanrı, Bütün varlığımla sana ezgiler, ilahiler söyleyeceğim! 2  Uyan, ey lir, ey çenk, Seheri ben uyandırayım! 3  Halkların arasında sana şükürler sunayım, ya RAB, Ulusların arasında seni ilahilerle öveyim. 4  Çünkü sevgin göklere erişir, Sadakatin gökyüzüne ulaşır. 5  Yüceliğini göster göklerin üstünde, ey Tanrı, Görkemin bütün yeryüzünü kaplasın! 6  Kurtar bizi sağ elinle, yardım et, Sevdiklerin özgürlüğe kavuşsun diye! 7  Tanrı şöyle konuştu kutsal yerinde: ‹‹Şekem'i sevinçle bölüştürecek, Sukkot Vadisi'ni ölçeceğim. 8  Gilat benimdir, Manaşşe de benim, Efrayim miğferim, Yahuda asam. 9  Moav yıkanma leğenim, Edom'un üzerine çarığımı fırlatacağım, Filist'e zaferle haykıracağım.›› 10  Kim beni surlu kente götürecek? Kim bana Edom'a kadar yol gösterecek? 11  Ey Tanrı, sen bizi reddetmedin mi? Ordularımıza öncülük etmiyor musun artık? 12  Yardım et bize düşmana karşı, Çünkü boştur insan yardımı. 13  Tanrı'yla zafer kazanırız, O çiğner düşmanlarımızı.

109:1  Ey övgüler sunduğum Tanrı, Sessiz kalma! 2  Çünkü kötüler, yalancılar Bana karşı ağzını açtı, Karalıyorlar beni. 3  Nefret dolu sözlerle beni kuşatıp Yok yere bana savaş açtılar. 4  Sevgime karşılık bana düşman oldular, Bense dua etmekteyim. 5  İyiliğime kötülük, Sevgime nefretle karşılık verdiler. 6  Kötü bir adam koy düşmanın başına, Sağında onu suçlayan biri dursun! 7  Yargılanınca suçlu çıksın, Duası bile günah sayılsın! 8  Ömrü kısa olsun, Görevini bir başkası üstlensin! 9  Çocukları öksüz, Karısı dul kalsın! 10  Çocukları avare gezip dilensin, Yıkık evlerinden uzakta yiyecek arasın! 11  Bütün malları tefecinin ağına düşsün, Emeğini yabancılar yağmalasın! 12  Kimse ona sevgi göstermesin, Öksüzlerine acıyan olmasın! 13  Soyu kurusun, Bir kuşak sonra adı silinsin! 14  Atalarının suçları RAB'bin önünde anılsın, Annesinin günahı silinmesin! 15  Günahları hep RAB'bin önünde dursun, RAB anılarını yok etsin yeryüzünden! 16  Çünkü düşmanım sevgi göstermeyi düşünmedi, Ölesiye baskı yaptı mazluma, yoksula, Yüreği kırık insana. 17  Sevdiği lanet başına gelsin! Madem kutsamaktan hoşlanmıyor, Uzak olsun ondan kutsamak! 18  Laneti bir giysi gibi giydi, Su gibi içine, yağ gibi kemiklerine işlesin lanet! 19  Bir giysi gibi onu örtünsün, Bir kuşak gibi hep onu sarsın! düşmanlarının konuşmasıdır. 20  Düşmanlarıma, beni kötüleyenlere, RAB böyle karşılık versin! 21  Ama sen, ey Egemen RAB, Adın uğruna bana ilgi göster; Kurtar beni, iyiliğin, sevgin uğruna! 22  Çünkü düşkün ve yoksulum, Yüreğim yaralı içimde. 23  Batan güneş gibi geçip gidiyorum, Çekirge gibi silkilip atılıyorum. 24  Dizlerim titriyor oruç tutmaktan; Bir deri bir kemiğe döndüm. 25  Düşmanlarıma yüzkarası oldum; Beni görünce kafalarını sallıyorlar! 26  Yardım et bana, ya RAB Tanrım; Kurtar beni sevgin uğruna! 27  Bilsinler bu işte senin elin olduğunu, Bunu senin yaptığını, ya RAB! 28  Varsın lanet etsin onlar, sen kutsa beni, Bana saldıranlar utanacak, Ben kulunsa sevineceğim. 29  Rezilliğe bürünsün beni suçlayanlar, Kaftan giyer gibi utançlarıyla örtünsünler! 30  RAB'be çok şükredeceğim, Kalabalığın arasında O'na övgüler dizeceğim; 31  Çünkü O yoksulun sağında durur, Onu yargılayanlardan kurtarmak için.

AÇIKLAMA: Evlenirken hep şunu söyleriz, ‘iyi günde, kötü günde, seninle olmaya kararlıyım.’ Peki her nikâh yaptığımızda neden bunu tekrarlıyoruz? Çünkü sevgi sadece güzel bir takım duygu değil, sevgi demek kararlılık demek. Benzer şekilde RAB bizi kendisiyle kutsal sevgiye dayalı bir ilişkiye davet eder. Ama bu demek değil ki hayatımız her zaman güzel geçecek. Hatta Mesih kendisini izlemek isteyen kişileri bu yönde sıkı sıkıya uyarırdı: ‘Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin (Matta 16:24).’ Aynı zamanda Elçi Pavlus ‘Tanrı’nın Egemenliği’ne birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir’ diye söyledi (E.İşleri 14:22). Bunun için Tanrı’ya bağlı kalmaya kararlı olmamız şarttır. İlk mezmur, ‘Kararlıyım ey Tanrı, bütün varlığımla sana ezgiler ilahiler söyleyeceğim’ diye başlar. Bunu neden söylüyor? Çünkü bazı günler Tanrı’ya tapınmak içimizden gelmeyebilir. Bazen Tanrı’nın sevgisini içimizde hissetmeyebiliriz. İşte tam bu zamanlarda verdiğimiz kararı anımsamamız gerek. İyi hissetmesek de Tanrı’nın sevgisi değişmez, O’nun sevgisi göklere erişir, sadakati gökyüzüne ulaşır. Sevgi her şeyden önce bir karardır. Pes etmeden RAB’bin yolunda devam edersek günün sonunda sevgisini yeniden göreceğiz. Bu mezmur aslında daha önce gördüğümüz iki mezmuru harmanlıyor. İlk kısmı 57. mezmurdan, ikinci kısmı 60. mezmurdan alıntı yapar. Tabi ki büyük olasılıkla yeni bir makamla okunurdu. Ama sonunda RAB’bin sevgisinden vazgeçmezsek RAB’bin gelişini göreceğimizi dile getirir.
 

Bir sonraki mezmur Davut’un sıkıntılı bazı günlerini anımsatır. Hatta bir yandan Mesih’in de yaşadıklarını çağrıştırır. Davut’un hayatını okuduğumuzda ne kadar çok sıkıntılar yaşadığını görebiliyoruz. Kral Saul’un hizmetine girdiğinde son derece sadık bir hizmetkârı oldu ama farklı sebeplerden dolayı Kral onu hep kıskandı. Bir süre sonra Kralın huzurundan da kovuldu ve mağaralara sığınmak zorunda kaldı. Davut’un dediği gibi ‘sevgime karşılık bana düşman oldular.’ Yine de Davut RAB’be olan imanından vazgeçmedi ve sürekli yakarışını O’na yükseltti. Bir kaç defa Saul’u öldürme fırsatını da yakaladı ama Davut kendi öcünü hiç almak istemedi. Tersine davasını hep Tanrı’ya teslim etti ve RAB’bin adaletini beklemeyi yeğledi. Kendisine lanet okuyanın başına büyük lanetler geleceğini biliyordu ama kendini bunlarla kirletmek istemedi hiç bir zaman. Çünkü RAB’bin bir gün gerekeni yapacağına güveni sonsuzdu. Ama canı çok yandı. Candan hizmet ettiği ve yürekten sevdiği insanların kendisini hayvan avlar gibi peşine düştüklerini görünce çok üzüldü. Eskiden halkının kahramanı olan Davut şimdi dillerinde alay konusu oldu. İşte bunun için durumunu Tanrı’ya bildiriyordu çünkü O’nun sevgisine güveniyordu. En önemlisi tüm bu olaylar boyunca RAB’be güvenmekten vazgeçmedi.

Bu ayetler bir açıdan Davut’un soyundan gelen vaat edilen büyük Kral Mesih’i de resmediyor. Hatta Petrus İsa’ya ihanet eden Yahuda’dan söz ederken bu mezmurdan alıntı yapar (E.İşleri 1:20). Atası Davut gibi İsa da büyük bir ihanete uğradı ve halkına büyük sevecenlikle hizmet etmesine karşın çarmıha asılıp insanların alay konusu oldu. Matta şunu yazar ‘Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor’lardı (27:39). Ama Mesih kararlılığından hiç vazgeçmedi. Tüm insanları kurtarmak için sonuna kadar günahımızın cezasını çekti. İşte tüm bunları sevgiden ötürü yaptı. Birinin dediği gibi Mesih’i çarmıhta tutan elleri ve ayaklarındaki çiviler değil, bize olan sevgisiydi. Öğrencilerine söylediği gibi ‘Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur (Yuhanna 15:13).’ Mesih’in bu kararlılığı bize de ilham kaynağıdır. Bizler de bu dünyada sıkıntı çekeceğiz. Ama bunlar Tanrı’nın sevgisine gölge düşürmektense O’na olan güvenimizi ve sevgimizi daha da güçlendirmelidir.