BÖLÜM 5: KİLİSE TARİHİNDE MESHEDİŞ ÖĞRETİSİ VE UYGULAMASI

Bu bölüm tarih sahnesinde meshediş öğretisinin nasıl yitirildiğini ve yeniden nasıl ortaya çıktığını görmek ve günümüzde bu doktrine meydan okuyan dünya görüşünü ifşa etmek ve de bu sayede okuyucuda tarihin tekerrürüne mani olacak bir bilinç oluşturmak maksadıyla kitabın içerisine bir ara ek olarak yerleştirilmiştir.

Bu noktada önemli bir konuyu altını çizerek belirtmek istiyorum. Orta çağın ilk yarısından başlayarak Yeniçağın başlangıcına kadar devam eden Kilise tarihindeki doktrinsel bozulmanın kaynağı Müjde’nin ana hat öğretilerinin unutulması ve kurtuluş öğretisi kapsamında yer alan birincil doktrinlerde meydana gelen bozulmalardır. Bunların temel sebebi ise kilisenin Kutsal Kitap’tan uzaklaşmış olmasıdır. Fakat kitabın ana konusu “Kutsal Ruh’un Meshedişi Öğretisi” olduğundan dolayı bu bölümde yalnızca meshediş öğretisi konusundaki bozulmalar ve bunların kiliseye etkisi incelenecektir.

Eken Dönem Kilise Tarihi

Şimdi kilise tarihinde meshediş öğretisinin ve uygulamasının nasıl evreler geçirdiğine bakalım. Kilise tarihinde ilk yüzyıllarda, (4. yy’a kadar) İsa Mesih’e iman eden kişilerin vaftiz edildikten sonra üzerlerine el konularak Kutsal Ruh vaftizini almaları için dua edildiğini bilmekteyiz. Kilise, İsa Mesih’e iman eden kişilerin Kutsal Ruh’la vaftiz olmaları için el koyarak dua ederdi. Kutsal Kitap’a uygun olarak icra edilen bu konudaki doktrinsel sorumluluk belirli bir süre yerine getirilmiştir.

Bir müddet sonra imanlıların Kutsal Ruh’un meshedişini almaları için edilen duaya “yağ sürme” uygulaması eklenmiştir. Bu uygulama kısa sürede yayılarak ilk olarak gelenek daha sonraları da bir kıstas haline gelmiştir. Böylece meshedişin öğreti ve icrasında ki ilk bozulmalar başlamıştır. Daha sonra ise 4. yy’a geldiğimizde, Hristiyanlık İnancının Roma İmparatorluğu tarafından devlet dini olarak kabul edilmesi, kilisenin bürokratik bir devlet organı haline gelmesi ve Hristiyanlık’ın pagan kökenli kişiler arasında hızla yayılması diğer doktrinsel konularda olduğu gibi mesh öğretisinde de bozulmalar yaratmıştır. Aynı yüzyılda Roma’nın ikiye bölünmesi ve hemen sonrasında Ortodoksluk mezhebinin ortaya çıkması ile birlikte iki farklı meshediş öğretisi ortaya çıkmış ve uygulamalarda da çeşitlilikler doğmuştur.

Katolik ve Ortodoks İnancına Göre Mesh Öğretisi ve Uygulaması

16 yy.’da Protestan Reformasyon hareketi başlayana dek kilisenin meshediş öğretisi ve uygulaması Batı Riti’nde1 farklı bir biçimde Doğru Riti’nde2 ise daha farklı bir biçimde açıklanıp icra edilmiştir. Bu dönemde Kutsal Ruh’un meshedişi, Tanrı lütfunun ve Kutsal Ruh’un canlı etkinliğinin bir sonucu olmaktan çok Kilise’nin, Hristiyanlar’a verdiği ayinsel bir kamu hizmetine dönüşmüştür. Batı ritinde Kutsal Ruh vaftizine “Konfirmasyon3” ya da kuvvetlendirme, doğu ritinde ise “krismasyon” ya da “myram” yani parfümlü merhem sürme adı verilir.

Batı Roma Katolik İnancına göre kuvvetlendirme, Hristiyanlık’a giriş için yapılması zorunlu bir ayindir. Yani Katolik öğretisine göre bir kimse kuvvetlendirme ayinini almadıysa tam olarak Hristiyan sayılmaz. Kuvvetlendirme ayini Katolik Kilisesi tarafından şu şekilde tanımlanır.

"Güçlendirme sakramenti ile vaftiz olanların Kilise’yle bağları daha da güçlenir, Kutsal Ruh’tan özel bir güç alırlar. Böylece kendilerini Mesih’in gerçek tanıkları olarak sözle ve davranışlarıyla imanlarını savunmaya ve yaymaya daha zorunlu hissederler."4

Yukarıda ki tanım oldukça iyi ve doğru kavramlardan oluşmaktadır. Fakat Katolik inancında mesh öğretisi sadece bu kadarla sınırlı değildir. Katolik İnancına göre meshediş vaftizin onaylanması için verilir. Böylece Hristyanlık’a giriş tamamlanmış olur yani kişi artık yarım değil tam Hristiyan’dır. Katolik İnancında bu ayin bebek vaftizinden ayrı olarak, kişi akıl çağına eriştiğinde uygulanır. Doğu Ortodoks İnancında ise vaftiz ile aynı zamanda uygulanır. Doğu Kiliseleri’nde ki uygulama daha çok Hristiyanlık’a girişin altını çizer. Aynı öğretiş Batı Kiliseleri’nde de mevcuttur fakat ayin esnasın vurgulanan konu yeni Hristiyan olan kişinin episkoposuna5 bağlılığının simgelenmesidir. Her iki geleneğe (Katolik-Ortodoks) göre bu ayinle birlikte kişinin kurtuluşu mühürlenmiş olur. Hazırlanmış olan parfümlü merhemin ya da Katolik Kilisesi’ne göre parfümlü yağın üzerine Kutsal Ruh çağırılır ve kişinin üzerine sürülür. Katolik Kilisesi yalnız kişinin başına yağ sürerken Ortodoks Kilisesi bedenin birçok uzvuna sürmektedir. Papaz “Divinae consortium naturae” yani “Kutsal Ruh’la mühürlen” sözcüğünü söyleyerek yağı kişinin üzerine sürer ve bu şekilde ayin tamamlanır. Yani Katolik ve Ortodoks geleneğe göre Kutsal Ruh vaftizi Tanrı’dan istenerek imanla beklenen bir kutsama değil kilisenin kamusal bir hizmeti olarak görülür.

Protestan Reformasyon Dönemi

Kilise, Hristiyanlık İnancı’nın temel öğretilerine tekrar dönülmesi, Kutsal Kitap’ın doktrinsel konulardaki yetkisinin yeniden tazelenmesi ve daha başka birçok bereketi Protestan Reform hareketine borçludur. Fakat tüm insansal girişimler gibi Protestan hareketi de kusursuz değildir. Ünlü Teolog John Nelson Darby’nin de söylediği gibi “Reform Tanrı’nın Kilisesi’nin karakteri sorusuna dokunmamıştır.” Reform görüşünün içerisinde bulunduğu en ciddi problem Tanrı’nın gücünü yorumlarken Aydınlanma Felsefesi ve Batının Modernizasyon projesinin tesiri altında kalmış olmasıdır. Bu konuya bölüm sonunda daha detaylı gireceğim.

Bu bölümde mesh doktrininin 16. yy’dan başlayarak 18.yy’a kadar olan Reform tarihi kapsamında yorumlanma biçimini inceleyeceğiz. Martin Luther’in “95 Tez”ini, Wittenberg Kilisesi’nin kapısına çakmasıyla başlayan süreç kilise tarihinde Protesten hareketi olarak bilinir. Bu hareketin ana akım mezhepleri ile birlikte doktrinsel ve uygulamalı yapısının oluşumu 17. yy.’ın sonuna kadar devam etmiştir.

Bu dönemde ortaya çıkan ana akım Protestan mezheplerinin hepsi olmasa da çoğu Kutsal Ruh vaftizini, Kutsal Ruh’u almak ile eş değer olarak yorumlamışlardır.

Luteryenizm

Martin Luther’in amacı aslında kilisede köklü bir reform gerçekleştirmek değildi. Luther, Katolik Kilisesi’nin gelenek kaynaklı doktrin ve ritüellerini tümden reddetmemiştir. O yalnızca Kutsal Kitap ile çeliştiğini gördüğü öğretileri ve uygulamaları dışlamış geriye kalan ritleri kilisede devam ettirmiştir. Kabul edip devam ettirdiği uygulamalardan biride önceki başlıkta gördüğümüz “konfirmasyon” ayiniydi. Yani Luther Kutsal Ruh’un meshedişini, Kutsal Ruh’un canlı etkinliği olarak değil kilisenin ayinsel bir hizmeti olarak görmeye devam etmiştir.

Reform Öğretisi “Kalvinizm”

Reform öğretisine göre Kutsal Ruh vaftizi Kutsal Ruh’u almakla eşittir. Böylece Ruh’ta vaftiz olma kavramı Kalvinizim’de kurtuluş bağlamında ele alınır. Bu öğretinin açıklanmasında, “Kutsal Ruh vaftizi, Mesih’in bedeninin içine girilerek yapılan vaftizdir. Bizleri görünmeyen bedenin üyesi yapar.” şeklinde bir yorum getirilir.

Presbiteryenlik

Esasında kilise yönetim sistemiyle ilgili bir mezhep olan Presbiteryenlik, İhtiyarlık sistemi anlamına gelir. Şöyle ki kilise, bir grup ihtiyardan meydana gelen heyet tarafından yönetilir. Presbiteryenler ilahiyat noktasında çoğunlukla Reform öğretisini benimserler. Bu nedenle Kutsal Ruh vaftizi ikinci bir kutsama ve hizmet için güçlendirilme olarak değil de Mesih’in bedenine aşılanarak görünmeyen ruhsal kilisenin üyesi olma yorumuyla anlaşılır.

Baptistler

Reform döneminde genellikle bebek vaftizinin reddedilmesi, kilise ile devletin ayrılması, askerlik görevi yapmama ve de devlet kademelerinde yetki almama gibi öğretişsel tutumlarıyla öne çıkan baptistler kilise yönetimi konusunda toplulukçu anlayışa sahiptirler. Günümüzde ilahiyat boyutunda genellikle Kalvinci anlayış hakim olsa da Kutsal Ruh vaftizini hizmet için meshedilme olarak kabul eden ünlü Baptist vaizlerde bulunmaktadır.

Uyanış Başlıyor

18.yy’a geldiğimizde Reformasyonun zafiyetlerinin artık patlak verdiğini görüyoruz. 18.yy’da başlayıp uluslar arası nitelik kazanmış olan bu dönemdeki hareketler kilise tarihinde uyanış hareketleri olarak bilinir. Bu dönemdeki olguyu “dinde canlanma” şeklinde seküler bir ifade ile tanımlayabiliriz. Bu dönemde ortaya çıkan ve Tanrı’nın Egemenliği’ne, Tanrı ile kişisel bir ilişkiye, Kutsal Ruh’un gücüne, belirtiler ve harikalara, ruhsal armağanlara ve şifaya dikkat çeken gruplara ise uyanış akımları ya da uyanışçı gruplar ismi verilmektedir.

Uyanış akımlarının ortaya çıkmasının sebeplerini; liberal ilahiyatın kiliselerde yayılması, insanların Tanrı ile kişisel bir deneyim aramaları, aydınlanma ve akılcılığın Kutsal Kitapsal İlahiyat’a vurduğu darbe, kiliselerin Mesih’in Kilisesi’nin karakterini yansıtamamaları ve ruhsal açlık olarak sıralayabiliriz. Bu dönemin bir resmini gözünüzde canlandırmak için tarihten küçük bir alıntı yapmak istiyorum. Yıl 1662 ve yer Amerika, New England bölgesi. Yarı Yol Sözleşmesi adı verilen bir uygulama ortaya çıktı. Bu uygulama kısmi kilise üyeliği şeklinde açıklanıyordu. Şöyle ki bir kimse İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul etmese bile Rab’bin sofrasından alabilir ve hatta kilisenin üyesi olabilirdi. Bu sözleşmeyi kabul eden üyelerin çocuklarına da vaftiz olma hakkı sağlanıyordu. Pek çok kilise bu sözleşmeyi kabul etti. Böylece uyanış akımlarının ortaya çıkmasına sebep olan tarihsel durumu anlayabiliriz.

Bu dönemde başlayan ve kimilerinin günümüze kadar devam etmekte olduğu uyanışçı grup ve akımların farklılıkları bulunmakla birlikte ortak vurgu noktaları şu şekildedir.

Tanrı’nın Egemenliği.

İsa Mesih’in çarmıhtaki ölümü ve dirilişi aracılığıyla sağlanan kurtuluş.

İsa ile kişisel bir ilişkiye güçlü bir vurgu.

Kutsal Ruh’un armağanlarının günümüzde de tecrübe edilebileceği ve edilmesi gerektiği.

İman ya da kurtuluştan sonra ikinci bir (Kutsal Ruh Vaftizi) deneyim.

Tanrısal Şifa’ya güçlü bir vurgu.

Şimdi bu akım ve mezheplerden kısaca bahsedelim.

Metodizm

Nasıl ki Martin Luther, Protestan Reformasyon hareketinin fitilini ateşleyen kişi olduysa aynı şekilde John Wesley’de kendinden sonra ortaya çıkan diğer uyanışçı grupların fitilini ateşleyen kişi olmuştur. Bu dönemde Kutsal Ruh vaftizi ve ruhsal armağanlar konularına dikkat çekmeyi başaran kişi John Wesley’dir. Yine ilk zamanlarda Pentikostal hareketi de yoğun biçimde etkilemiş olan “Tam Kutsama” öğretisini de ilk ortaya atan kişi John Wesley olmuştur. Wesley’e göre kurtuluşa, lütfun iki farklı eylemini tecrübe ederek kavuşulabilir. Yüzeysel ve basit bir şekilde Tam Kutsama öğretisi; Kurtuluşun iki aşamada elde edildiğini öğretir. Bunlardan ilki İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul ettiğimizde günahlarımızdan aklanmamızdır. İkincisi ise kişiyi mükemmelleştiren ve kurtuluşu tamamlandığı öğretilen kutsanma (Ruh Vaftizi) deneyimidir.

Tabi ki Wesley’in Kutsal Ruh vaftizine ilişkin yorumunun günümüzde ki genel yorumdan daha farklı olduğunu belirtmek gerekir. Wesley, Kutsal Ruh vaftizini lütfun hayatımızda ki ikinci işi olarak tanımlamış ve ona göre bu hizmet için güçle kuşanmak ile ilgili değil kurtuluşla ilgili olup bizleri günah işlememek için mükemmelleştirme işlevi görüyordu. Yani Metodizm’in Tam Kutsama öğretisine göre kurtuluş iki aşamalı bir süreç olarak tanımlanıyordu.

Bu nokta da kurtuluşun İsa Mesih’e iman aracılığıyla bize karşılıksız olarak tek seferde sağlandığını ve iman ettiğimiz anda tamamlandığını ve de kutsallaşmanın anlık bir olay değil hayat boyu devam eden bir süreç olup Kutsal Ruh’un bizdeki işi olduğunu belirtmek gerekir.

Kutsallık Akımı

Metodizm’in popülaritesini kaybetmesi ile birlikte bazı gruplar Wesley’in tam kutsama öğretisini, metodist hareketten bağımsız olarak öğretmeye başlamışlardı. Bu akım Kutsal Ruh vaftizini Wesley’in yorumuna uygun olarak benimsemiş ve yaymıştır.

Keswick Yüce Yaşam Akımı

Kutsal Ruh’un meshedişi öğretisini günümüzde ki genel kabule uygun olarak öğreten ilk uyanış grubu Keswick grubu olmuştur. Şöyle ki İsa’yı Rab ve Kurtarımız olarak kabul ettiğimizde Tanrı’nın Mesih’te sağladığı kurtuluşa kavuşmuş oluruz. Yani aklanırız, Kutsal Ruh’u alırız. Fakat almamız gereken ikinci bir bereket daha vardır. Kutsal Kitap buna Kutsal Ruh vaftizi adını verir. Bu ise kurtuluşla ilgili değil Tanrı’nın Egemenliği’ni hazırlamak -tanıklık ve hizmet- için Rab’bin gücüye kuşanmak anlamına gelir. Keswik akımı da Aydınlanma çağında bu öğretiyi açıklayan ilk uyanış grubu olmuştur.

Havarisel İnanç Hareketi

20.yy’a geldiğimizde Protestan dünyasında halen daha tartışmaları devam eden ve Tanrı’nın gücüne karşı direnmekte olan modernizm çağının takım elbiseli pastörlerine “charismatic chaos” gibi kitaplar yazdıran Pentikost ve Neo-Pentikost (Karizmatik) akımlarının ortaya çıkışını görüyoruz.

Aslında Pentikost hareketi ilk başlatan kişi Charles Parham olmuştur. Parham metodist bir vaiz iken işini bırakmış ve Topeka’da Kutsal Kitap Okulu isimli bir eğitim kurumu açmıştır. Parham’a göre kurtuluş iki aşamada (aklanma, kutsanma) oluşmaktaydı ve bu iki deneyimin yanı sıra üçüncü bir deneyim olarak Kutsal Ruh vaftizini kabul etmişti. Bu şekilde Parham, Wesley’in tam kutsama öğretisini üç aşamaya çıkartmıştır.

Parham’ın başlattığı akımı diğer uyanış akımlarından ayıran en önemli özelliği; dillerle konuşmanın, Kutsal Ruh vaftizinin kanıtı olduğunu savunmasıydı. Günümüzde Pentikostalizm olarak bilinen akımın ismi başlangıçta “Havarisel İnanç Hareketi” iydi.

Parham ile başlayan Havarisel İnanç Hareketi Çok Kısa sürmüştür. Altı ay sonra gerilemeye başlayan bu hareketin sonlanmasında en önemli etken; Parham’ın San Antonia’da eşcinsellik suçundan tutuklanması olmuştur. Parham suçlamalardan beraat etmiş olsa da kötü imaj hareketi olumsuz yönde etkilemiştir.

Pentikostal Hareket

Yıl 1903, Yer Houston Eyaleti, ABD. Kiliseye gidiyorsunuz. Hava oldukça soğuk, yağmur yağıyor ve en kötüsü de Jim Crow Yasaları halen daha yürürlükte. İçerideki sobadan uzak, bir kapının eşiğindesiniz ya da pencerelerden birinin altında durup içeride konuşan kişiyi dinlemeye çalışıyorsunuz. Soğuk esen rüzgar kendini göğsünüzde ve ensenizde giderek daha çok hissettirmeye başlıyor. Çünkü bir siyahsınız ve içeriye giremiyorsunuz, beyazlarla aynı kilisede vaaz dinlemeniz yasak. Vaizin neler söylediğini anlamaya çalışıyorsunuz. Kutsal Ruh Vaftizi… Dillerle Konuşmak… ve bir şeyler öğrenmeye başlıyorsunuz. Sonra iki bin yıl önce birkaç balıkçının Selanik’te yaptığı şeyin aynısını yapıyorsunuz. Dünyayı Alt Üst Ediyorsunuz! İşte Kutsal Ruh’un Meshedişi Tam Olarak Böyle Bir Şeydir.

Los Angeles’da Azusa Caddesi 312 numarada metruk bir binada üç yılda on üç bin kişi Kutsal Ruh’la vaftiz olup dillerle konuşmaya başladı. Los Angeles Times’da bunu manşet yaptı.

Yukarıda anlattığım kişi William Seymour yani Pentikostal hareketi dünyaya yayan kişidir. Seymour ile birlikte bu hareketin ismi Pentikostalizm olarak anılmaya başlanmıştır. Zira Parham’ın eşcinsellik suçlamalarından dolayı ortaya çıkan kötü imajın devam etmesi istenmiyordu ve bu nedenle hareketin ismi değiştirilmişti. Kaynaklara göre Azusa Caddesi’nde 312 numaralı metruk binada üç yılda on üç bin kişi Kutsal Ruh vaftizini alıp dillerle konuşmaya başlamıştır.

William Seymour ile birlikte Pentikostal hareket Parham’ın doktrinsel çizgisinde devam etmiştir. Fakat daha sonraları William Durham ile birlikte Pentikostalizm içerisinde tam kutsama doktrini hususunda bir bölünme meydana gelmiştir. İlk kuşak Pentikostalistler kurtuluş konusunda John Wesley’nin tam kutsama öğretisini kabul etmekteydiler. Yani kurtuluşu iki aşamalı bir süreç olarak tanımlayıp meshedilişi ise üçüncü bir kutsama olarak ele almaktaydılar. Fakat ilerleyen zamanlarda William Durham ile birlikte teolojik bir bölünme yaşandı. Durham’a göre kurtuluş, Mesih’e iman ettiğimiz anda eksiksiz ve tam olarak bize sağlanmış oluyordu. Zaten Kutsal Kitap’a uygun olan doktrinde budur. Kurtuluş için ikinci bir aşama söz konusu olmayıp İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul eden herkes tam kurtuluşa kavuşur. İsa Mesih’e iman ederek günahlardan aklanıp Kutsal Ruhu alan her imanlı ise Kutsal Ruh vaftizi vaadini beklemelidir.

Wesleyci kutsanma öğretisini kabul eden Pentikostal nüfusunun azınlıkta olduğunu belirtmek gerekir. Günümüzde Pentikostal nüfusun büyük çoğunluğu ve de Karizmatik anlayıştaki kiliseler William Durham’ın görüşünde olup kurtuluşa İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak kabul ettiğimiz takdirde tek aşamada kavuştuğumuzu öğretirler. Bizimde bu kitapta takip ettiğimiz doktrinsel çizgi Durhamcı Pentikostal ve Karizmatik çizgidedir. Yani bizler İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak Kabul ettiğimizde günahlarımızdan aklanırız ve Kutsal Ruh bizde yaşamaya başlar. Böylece tam kurtuluşa sahip oluruz. İkinci kutsama olan Kutsal Ruh vaftizi ise İsa’nın etkili tanıkları olabilmemiz ve hizmet etmemiz için güçle kuşanmakla ilişkilidir.

Neo-Pentikostalizm “Karizmatik Akım”

Bu başlık altında ilk olarak karizmatik kavramından bahsetmek gerekir. Grekçe “karizma” sözcüğü dilimizde “lütuf, armağan, hediye” anlamlarına gelir. Karizmatik sözcüğü ise ruhsal armağanlara inanıp uygulayan akımı ya da bazen bu ekoldeki kişiyi ifade eder.

1901 yılında ortaya çıkan ve 1906 yılında büyük patlama yaşayan Pentikostal hareket aynı canlılıkta uzun yıllar devam etmemiştir. 1920’lerden itibaren canlılığını ve etkisini kaybeden Pentikostal uyanış 1960’larda ikinci dalga hareketi olarak kaynaklara geçen Neo-Pentikostalizm ya da diğer adıyla Karizmatik hareket ile birlikte tekrar çıkışa geçmiştir.

Kaynaklara göre Neo-Pentikostal hareketin ortaya çıkışı 1961 yılında California Van Nuys’ta St. Markos Episkopalyan Kilisesinin papazı olan, Dennis Bennet’in dillerle konuşmaya başlaması ve Kutsal Ruh vaftizi deneyimini yaşamasına dayanmaktadır. Bennet’ın yaşadığı bu deneyimin o dönemde farklı dergilerde haber yapılması Karizmatik hareketin gelişimini hızlandırmıştır6. Neo-Pentikostalizm’in, Karizmatik ismiyle anılması ise 19980’lerde başlamıştır.

Karizmatik görüşe göre kişi, İsa Mesih’e iman ederek aklanır, Kutsal Ruh’u alır ve tam kurtuluşa sahip olur. Fakat İsa’ya iman eden herkesin Tanrı’dan alabileceği ikinci bir vaat daha vardır. Kutsal Ruh vaftizi. Yani karizmatik ilahiyat Kutsal Ruh vaftizi ve kutsallaşma konusunda Durhamcı Pentikostalizm ile aynı öğretişsel çizgidedir. Bu noktada kurtuluşu iki aşamaya çıkartan ve kutsallaşmanın anlık bir deneyim olduğunu öğreten Wesleyci kutsanma öğretisinden ayrılır.

Karizmatik akımın Pentikostal akımdan ayrıldığı en belirgin unsur, Kutsal Ruh vaftizinin kanıtı konusundadır. Pentikostal teoloji, dillerle konuşmanın Kutsal Ruh vaftizinin ilk belirtisi olduğunu öne sürer. Fakat Neo-Pentikostalizm’e göre tüm armağanlara vurgu yapılmaktadır ve meshedilişin kanıtı konusunda esnek olmak kaydıyla fiziksel semptomlar öne sürülmektedir.

Karizmatik hareket ana akım mezhepler içerisinde yayılarak büyümüştür. Böylece kişi ve kiliseler kendi mezhepsel çizgileri içerisinde yer alarak yalnızca Kutsal Ruh vaftizi ve ruhsal armağanlar ile ilgili öğretileri benimseyerek Karizmatik akıma mensup olmuşlardır. Bunun sonucunda Karizmatik hareket Katolik Kilisesi’de dahil olmak üzere pek çok mezhepsel kiliseye sirayet etmiş ve Reform Karizmatik vb. gibi yeni kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Fakat ilerleyen yıllarda karizmatik ilahiyat gelişim göstermiş ve kendilerini herhangi bir ilahiyatsal sisteme dahil etmeden yalnızca karizmatik olarak tanımlayan kilise ve kişiler ortaya çıkmaya başlamıştır.

Neo-Karizmatik Akım

Pentikostal uyanışın üçüncü dalgası olarak bilinen yeni karizmatik oluşum 1980 sonrasında ortaya çıkmıştır. Yeni Karizmatikler, Kutsal Ruh vaftizini ikinci bir deneyim olarak değil Kutsal Ruh’u almakla eş değer olarak yorumlarlar. Bu noktada Kalvinci doktrinsel anlayışı benimsiyor gibi görünseler de fundamentallerin aksine belirtilere, harikalara, şifa ve ruhsal armağanların kullanımına açıktırlar.

Sonuç ve Gerekli Analiz

Bu bölümde ilk olarak kilise tarihinde meshediş öğretisinin ve uygulamasının nasıl süreçlerden geçtiğini gördük. İkinci kısımda ise farklı mezhep ve akımların Kutsal Ruh vaftizi konusunda ki değişik öğretilerini inceledik.

İlk yüzyıllarda imanlılar, suyla vaftiz olan kişilerin Kutsal Ruh vaftizini almaları için dua ederlerdi. Peki ne oldu da Kutsal Ruh’un meshedişi öğretisi önce ritüellere dayanan gelenekler içinde bozulup daha sonra da farklı görüşlerle karmaşık bir konu haline geldi. Erken dönem kilise tarihi bölümünde, 4.yy’dan itibaren Kutsal Ruh’un meshedişini almaları için dua edilen insanların üzerine yağ sürme ritüelinin uygulandığını belirtmiştim. Maalesef ki tarihimiz başlangıçta iyi niyetle yapılmış olup sonradan Givon’un ailesine tuzak olan efod gibi hikmetsizliklerle doludur. Hastalar için yağ sürmek şüphesiz ki Kutsal Yazılar’ın öğrettiği bir uygulamadır ve özenle yerine getirilmesi gerekir. Fakat Yeni Antlaşma’da Kutsal Ruh vaftizini bekleyenlerin üzerine yağ sürülmesi gibi bir uygulama görülmez. Günümüzde Kutsal Ruh’un gücüne dayanarak hizmet eden bazı kiliselerin yaptıkları yağ sürme uygulamasına ve de bu kiliselere hiçbir eleştirim yok. Fakat meshedişin öğreti ve icrasında ki bozulmaların tarihimizde ilk olarak bu şekilde başladığını hatırlamamız gerektiği kanaatindeyim. İyi niyetle ortaya çıkartılan masum uygulamaların sonuçlarının tahmin edilemez boyutta olduğunu iki bin yıllık tarihimizde görmekteyiz. Basit ve masum bir eylem -meshediş için dua ederken yağ sürmek- vakti zamanında Kutsal Ruh vaftizini kilisenin ayinsel bir ritüeli haline getirmiş ve içini boşaltmıştı.

Bu bölümün ikinci kısmında ise farklı mezhep ve akımların Kutsal Ruh vaftizi görüşlerini aktarmıştım. Maalesef ki pek çok mezhepsel sistem Kutsal Ruh vaftizini, Ruhsal armağanları, belirtileri ve Kutsal Ruh’un gücünü öğretiş ve uygulamalarında göz ardı etmekte ya da bozuk dünya görüşlerinden dolayı yanlış öğretmektedirler. Bunun en önemli sebeplerinden biri Reformasyon’un, Aydınlanma Felsefesi’nin ve Modernizasyon Projesi’nin tesiri altında gelişim göstermesi ve bu nedenle de ruhsal armağanlar, Ruh’ta dua etmek, Kutsal Ruh vaftizi vb. konularda modern dünya görüşünden kaynaklı çatışmalara sebebiyet vermesidir. Ayıca belirli bir kesimin Kutsal Kitap yorum anlayışının yine aydınlanmacı ve moderniteye dayanan bir kaygı bozukluğu yaşadığını da görmekteyiz. Ne zaman biri Kutsal Ruh ile kişisel bir deneyim yaşasa bir ekolün modern itirazını duyarız. “Deneyimlere ve duygulara güvenemeyiz.” Ne zaman kiliselerimizde bir mucizeden söz etsek yine bir kesim ekole mensup kişilerin aydın itirazıyla karşılaşırız. “Kutsal Kitap tamamlandığı için Tanrı artık mucizeler yapmaz.” Ne zaman kızı cine tutulan biri kiliseye gelse ve yardım istese bir ekol, modernitenin iki kutuplu dünya görüşüyle Kutsal Ruh’a ayak bağı olur. Aslında Reform’un gerçek problemi öğrettikleri değil öğretmedikleridir. Tanrı’nın Egemenliği, Kilise’nin Karakteri, Kutsal Ruh’un gücü vs.

Protestan Reformasyon hareketine pek çok bereketi borçlu olduğumuzu kitapta ikinci kez tekrar belirtmeme gerek olmadığını sanıyorum. Ama öte yandan İsa Mesih’te yeni bir yaşama kavuşmuş fakat ruhsal armağanların bittiğine ve Rab’bin müjdeyi artık belirtilerle doğrulamayı bıraktığına inanan ya da Kutsal Ruh’la yaşanan kişisel deneyimlere kapalı olan Mesih’teki yeniden doğmuş kardeşlerimizin yararı için bir noktaya değinmek istiyorum. Tanrı’nın belirtilerle sözünü doğrulamayı bıraktığı, hastaların iyileşmesi ve cinlerin kovulması için yapılan uygulamaların hatalı olduğu, doğaüstü nitelik taşıyan ruhsal armağanların bittiği, Kutsal Ruh’la kişisel deneyimler aranmaması ve peygamberlik sözlerinin bittiği gibi görüşlerin benimsenme sebebi, Reformun Kutsal Kitap Yorum anlayışının aydınlanma felsefesi ve modernizmin etkisiyle şekillenmiş olmasıdır. Her zaman için doğaüstü olana kuşkuyla yaklaşma, duyguları ve deneyimleri dışlama ve de mucizelerin yadsınması aydınlanmanın temel dürtülerinden olup maalesef kilisenin Kutsal Kitap yorum alışkanlıklarını da etkilemiştir. Reform içerisinde bazı kesimlerin günümüzde Kutsal Ruh’un gücüne direnen bir noktaya gelmiş olmasının bir diğer nedeni de; Reform’un en önemli prensiplerinden biri olan “Ecclesia Sempre Reformanda Est” yani “Kilise’de Reform Her Zaman Devam Etmelidir” ilkesinin terk edilmiş olmasıdır. Diğer bir deyişle reformcuların, reformasyonu bırakmış olmalarıdır.

Reform’un temel inanç açıklamalarından biri olan Belçika İnanç Açıklaması kilisenin tanımı şu şekilde yapar:

Kilise Müjde’nin pak vaazı ile meşguldür; Mesih’in teşkil ettiği şekilde pak sakramentlerin uygulanmasını sağlar; hataları düzeltmek için kilise disiplinini uygular. Kısacası, Tanrı’nın pak Sözüne uygun olarak buna zıt olan her şeyi reddeder ve tek Baş olarak İsa Mesih’i tutarak kendi kendini yönetir. Bu özellikler sayesinde bir kişi gerçek kiliseyi tanıma konusunda emin olabilir ve hiç kimse bu kiliseden ayrılmamalıdır.”7

Bu tanımdaki hiçbir cümlede problem yoktur. Zaten problem bahsedilenler değil bahsedilmeyen konularla ilgilidir.

Şimdi yukarıdaki tanımın eksikliklere bakalım;

Tanrı’nın Egemenliği

İsa’nın hizmetinin en baş amacı nedir?

"Zaman doldu" diyordu, "Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde'ye inanın!" Markos 1:15

İsa Tanrı’nın Egemenliği’ni duyuruyordu ve bu egemenliği dünyanın üzerine çekiyordu. Bu gün kiliseye verilen görevde budur. Kilise bu ana misyondan uzaklaştıkça asmanın ürünün boş yere tüketen bir konuma gelmeye başlar. İşte böylece bizim temel görevimiz budur; Cennet’i dünyaya indirmek!

“…Tanrı'nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz…” 2.Petrus 3:11,12

Tanrısal Şifa

İsa’nın öğrencilerine ve de kiliseye verdiği en önemli görevlerden biri hastaların iyileştirilmesidir. Kilise ancak Şeytanın işlerini yok edip Tanrı’nın Egemenliği’ni büyüttüğü oranda karakterini yansıtabilir.

Orada bulunan hastaları iyileştirinve kendilerine, 'Tanrı'nın Egemenliği size yaklaştı' deyin.” Luka 10:9

İblis’in Baskısı Altında Olanların Özgür Kılınması

İsa’nın hizmetinin önemli bir bölümünü özgürleştirme hizmeti oluşturuyordu. Yani cine tutsak kişilerin özgür kılınması. Kilise, Mesih’in şeytana karşı çarmıhta kazandığı zaferi beyan etmeli ve eyleme geçirmelidir. Mesih’in kiliseye verdiği görevlerden biride budur.

Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.” Matta 10:8

Şeytanın hiçbir tuzağı yeni değildir. İncil’de de belirttiği gibi onun düzenlerini bilmez değiliz. Bu gün bizim mücadele ettiğimiz şeytanın düzenleri ile İsa’da mücadele etmişti. Rab’bin kendisinin Sadukilere ne söylediğini anımsayın.

İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Ne Kutsal Yazılar'ı ne de Tanrı'nın gücünü biliyorsunuz. Yanılmanızın nedeni de bu değil mi?” Matta 12:24

Şeytanın aynı düzeni bugünde kiliseye karşı durmaktadır. Kutsal Ruh’un gücünü aramamak, Rab’bin kendi müjdesini belirtilerle doğrulamasını istememek ve daha üstün armağanları gayretle istememek… Bunların hiçbiri Kutsal Kitap’ın öğretisi değildir. Bu öğretileri benimseyen kardeşlerimizin dayandıkları sebepler üzerinde tekrar düşünmeleri için teşvik etmek istiyorum. Tanrı’nın sizin için isteği bu değildir. O sizlerden Oğlu İsa’nın yaptığı işlerden daha büyük işler yapmanızı ve Kutsal Ruh’un gücüyle dolup taşmanızı istiyor.