İbrahim Doğruluğunu Nasıl Sağladı 4:1-8

Ayet 1 Pavlus bu bölümü yazarken Yahudiler'in Sevinç Getirici Haber'e karşı ileri sürdükleri itirazları akılda tutar. Yahudiler için büyük önem taşıyan ve beden açısından ataları olan İbrahim'in doğrulukla donatılmasını ele alır. Tanrı İbrahim için şu tanıklıkta bulunmuştur: "Çünkü İbrahim sözümü dinledi. Uyarılarıma, buyruklarıma, kurallarıma, yasalarıma bağlı kaldı" (Yaratılış 26:5). Yahudiler'e göre bu ulu adamın doğrulukla donatılması kendi başardığı işlerden ötürüydü. Pavlus'un üzerinde durduğu gibi doğruluk iman yoluyla olsa, İbrahim için ne demeli?

Ayet 2 Pavlus bu itiraza cevap verir. İbrahim'in doğruluğu yaptığı iyi işlerden gelseydi bu başarıyla övünebilirdi. Ne var ki, İbrahim Tanrı'nın önünde övünemez. Çünkü İbrahim'in doğruluğu iman yoluyla sağlandı (ayet 3).

Ayet 3 Pavlus İbrahim'in doğruluğunun iman yoluyla sağlandığını belgelemek için Kutsal Yazı'dan şu alıntıyı aktarır: "İbrahim Tanrı'ya iman etti ve bu ona doğruluk diye sayıldı." Pavlus bu alıntıyla İbrahim'in yaşamında geçen önemli bir olaya dikkat çeker. (Pavlus Eski Antlaşma'dan bir alıntı verince her zaman o alıntının alındığı parçayı bir bütün olarak göz önüne getirmek ister.) Pavlus'un dikkat çektiği parçada Tanrı İbrahim'le konuşurken kendisini koruyacağına, kendisine büyük ödül vereceğine söz verir. İbrahim Tanrı'ya kendisine soy vermediğini, bir uşağının kendisine mirasçı olacağını söyler. Rab İbrahim'i şöyle yanıtlar: "O senin mirasçın olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak.” “Göklere bak" dedi, "Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun onlar kadar çok olacak (Yaratılış 15:4,5). İbrahim Rabbine bu sözüne iman etti ve Rab "bunu ona doğruluk saydı" (Yaratılış 15:6). İbrahim'in doğruluk diye sayılan iman Tanrı'nın verdiği söze imandı.

İbrahim Tanrı'yı ilk tanıdığı zamandan beri Tanrı'nın söylediklerine iman ediyordu. Tanrı'nın çağrısını ilk duyduğu zaman iman etti. Bütün yaşamı imanıyla etkileniyordu. Tıpkı İbraniler'e Mektup'ta bildirildiği gibi: "İbrahim çağrıldığında miras alacağı yere gitmek için imanla Tanrı buyruğuna uydu ve nereye gittiğini bilmeden ülkesinden ayrıldı. İmanla vaat edilen toprakta, yabancı bir ülkede uyruksuz biriymiş gibi konukladı. Çünkü mimarı ve kurucusu Tanrı olan sağlam temelli kenti gözlemekteydi" (11:8-10). İbrahim'in söz dinlemesi imanından ileri geliyordu.

Ayet 4 Bir işçi iş verenden aldığı karşılığı bir armağan olarak tanımaz. Bunu işverenin ona borçlu olduğu ücret olarak kabul eder. Yaptığı işle bu ücreti hak etmiştir. İşveren ücreti vermezse işçi mahkemelerde hakkını arayabilir. Buna göre doğruluk işlerden olsaydı kişi Tanrı'dan hak talep edebilirdi. Oysa doğruluk Tanrı'nın kayrasından verilen armağandır. Armağan hak edilen karşılık değildir. Bana hediye vermedi diye kimseden hak arayamam. Armağanın verlimesi veren kişinin iyi yürekliliğine bağlıdır.

Ayet 5 Yaptığı iyi işlerin karşılığını Tanrı'dan hak olarak arayan kişi doğrulukla donatılmaz. Kişinin yaptığı işler değil, imanı doğruluk yerine sayılır. Tanrı iş yapan kişinin işini değil, kendisine iman eden kişinin imanını doğruluk yerine sayar.

Tanrı tanrısaymazı doğrulukla donatandır (ayet 5). İşte böyle bir Tanrı'ya iman eden kişinin imanı doğruluk yerine sayılır. Bu iman bir iş değildir. İman iş yerine koyulamaz. İman bizi yararımıza güçlü işler yapan Tanrı'yla bağlayan bağlantıdır. Bu bağlantı kendiliğinden bir şey yapamaz tıpkı fişe sokulmayan elektrik kablosunun cereyan sağlayamadığı gibi. Ancak gücü her şeye yeten Tanrı'yla bağlantı sağlarsa iman bir şey yapabilir. İman Tanrı'nın armağanını kabul eden boş ellerden başka bir şey değildir.

Tanrı tanrısaymazı doğrulukla donatandır (ayet 5). Tanrısaymaz insan, kötü tutumuyla "gerçeği set çeken", "ölümsüz Tanrı'nın yüceliğini ölümlü insanın, kuşların, dört ayaklı yaratıkların ve sürüngenlerin benzerliğindeki şeylerle" değiştiren, "Yaradan'dan çok yaratığa tapınan" insandır (Romalılar 1:18,23,25). Tanrı kendi sözünü ona açıkladığı zaman İbrahim'in böyle bir durumda olduğunu unutmak kolaydır. Oysa İbrahim yalancı tanrılara tapan, tanrısaymaz bir toplumda yetişti. Tanrı bunu İsrail halkına Yeşu aracılığıyla hatırlattı: "İbrahim'in ve Nahor'un babası Terah ve öbür atalarınız eski çağlarda Fırat Irmağı'nın ötesinde yaşar, başka ilahlara kulluk ederlerdi" (Yeşu 24:2). İbrahim Tanrı'nın kendisine açıkladığı söze iman etti. Yalancı tanrıları bırakıp tek Tanrı'ya bağlandı. O'nun sözünü dinleyip ülkesinden ayrıldı. Tanrı'nın ona göstereceği ülkeye gitmek üzere yola koyuldu. Tanrı'yla ilişkisi olmayan İbrahim Tanrı'yla ilişkiye getirildi. Tanrısaymaz yetişen İbrahim imanla tanrısayar oldu. Tanrı onu doğrulukla donattı.

Biz de günahlarımız yüzünden tanrısaymaz insanlardık. Tanrı'yla ilişkimiz yoktu. Tanrı'nın isteğini sormuyorduk. O'nun beğendiği işleri yapmıyorduk. Biz de İbrahim gibi kendisinden uzaklarda kalan kişiyi kendisiyle doğru bir ilişkiye getiren Tanrı'ya iman ettiğimiz zaman Tanrı'yla doğru bir ilişkiye getirildik.

Tanrısaymazı doğrulukla donatmak çelişkili hatta olanaksız bir işe benzer. Ruhsal yasaya göre tanrısaymazı doğrulukla donatmak suçtur. İsrail'in yargıçlarına tarafsızlık ve doğruluk öğretirken Tanrı kendisini örnek göstererek, "ben kötü kişiyi aklamam" der (Çıkış 23:7). Bu sözün Yunanca tercümesini Romalılar 4:5 ayetindeki sözle karşılaştırırsak, Tanrı'nın "ben tanrısaymazı doğrulukla donatmam" dediğini görürüz. Tanrı nasıl tanrısaymazı doğrulukla donatabilir? İsa'yı kanı aracılığıyla sağlanan bağışlamalık olarak sunmakla Tanrı kendi doğruluğunu ve İsa'ya iman edeni doğrulukla donattığını kanıtlamıştır (Romalılar 3:25,26). Mesih'in sağladığı yüce kefaret ruhsal yasa altında olanaksız olanı Sevinç Getirici Haber'de olanaklı kılar.

Ayet 6 ve 7 İbrahim gibi Davut da Tanrı'nın hediye olarak verdiği doğruluğu biliyordu. Tanrı insanın yaptığı işleri hesaplayarak doğruluğu bir ücret olarak vermez. Tam tersine, doğruluğu insanı mutlu kılan bir armağan olarak verir.

Pavlus burada Davut'un yazdığı 32. Mezmur'dan aktarma yapar. Davut günahını açıkça bildirmedikçe acı çekmişti. Ama suçunu Tanrı'ya açık açık söylediği an kavuştuğu mutluluğu dile getirir. Bu mutluluğun temeli günahların örtülmüş olmasıdır (ayet 7). Bağışlamalık konusunu inceleyince bunun günahları örtmekle ilgili olduğunu görmüştük (Romalılar 3:25). İsa Mesih'in kanının etkisiyle günahlarımız sonsuzca örtülür. Tanrı onları bir daha öneme almaz. Mesih'in kanında sağlanan bağışlamalık nedeniyle Tanrı adaletle kötülüklerimizi bağışlayabilir.

Ayet 8 Tanrı bu bağışlamalığa bakarak bize günah saymaz. Bize günah saymadığı gibi hesabımıza doğruluk sayar. Tanrı'nın mahkemesinde aklanan (beraat eden) kişi Tanrı'yla doğru ilişkiye getirilendir. Bağışlanıp da ortada bıraklımaz. Tanrı onu kendi katına kabul eder. Onu doğru kişi ilan eder. Doğrulukla donatılmak budur. İnsana sonsuz mutluluk verir. İbrahim ile Davut ve başka birçok imanlı Mesih gelmeden önce imanla geleceğe bakarak bu mutluluğa kavuştular. Bizse Mesih geldikten sonra imanla geçmişe bakarak aynı mutluluğa kavuşabiliriz.

Sevgili arkadaş, sen bu mutluluğa kavuştun mu? Kavuşmadınsa Davut'un yaptığı gibi, kötülüğünü gizlemeden Rabbe suçunu bildir, Rabbe isyanlarını itiraf et. İsa Mesih'in sağladığı bağışlamalığın etkisiyle Tanrı'nın senin suçunu bağışladığını bileceksin (Mezmur 32:5). O zaman "Rabbin kendisine günah saymadığı" kişinin mutluluğuna kavuşursun. Mutsuz bir imanlıysan kendi işleriyle doğruluğu bir ücret olarak Tanrı'dan talep etmeye kalkışmışsın. Bundan vazgeç. İsa Mesih'in kanı etkisinde doğrulukla donatıldığını bil. Yeniden mutlu olacaksın. Tanrı'nın sana gösterdiği sevgiyle coşacaksın.