Kilisenin Temeli

Markos 3.13-20’u açalım;

Buradaki dönüm noktasına dikkat etmekte yarar var.Bu noktaya kadar Rab İsa dolaşarak hastaları iyileştiriyor, cinleri kovuyor, öğretirken bir kalabalığı da kendine çekiyordu. Ama bu noktadan itibaren bu tip eylemleri yapmaya devam etmekle birlikte Rab İsa seçtiği 12 adamla da yakından ilgilenmeye, onlara bir yatırım yapmaya başlıyor.

İsa, dağa çıkarak istediği kişileri yanına çağırdı. Onlar da yanına gittiler.

İsa bunlardan on iki kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti. Seçtiği bu on iki kişi şunlardır: Petrus adını verdiği Simun, Beni-Regeş, yani Gökgürültüsü Oğulları adını verdiği Zebedi'nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Andreas, Filipus, Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu Yakup, Taday, Yurtsever Simun ve İsa'ya ihanet eden Yahuda İskariot.

Mark 3.13-19

Dağa çıkarak’ – Sanki İsa sembolik, gösterişli bir şey yapmak üzeredir, burada böyle bir çağırışım var. Kutsal Kitap’ta ne zaman bir kişi dağa çıksa, bu mühim birşeyler olacağının göstergesidir.

İngilterede şöyle bir gazete ilanı yayınlandı: ‘Kırk beş yaşındasınız ve yerinizde sayıyor musunuz? Kilise vaizliğini neden düşünmüyorsunuz?’

Benzer bir ilan İstanbulda şöyle yer alıyordu: ‘Emekli misiniz? Evde oturmaktan Sıkıldınız mı? Kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz? Kolay para kazanmak istiyor musunuz? Bizimle görüşün bir emlakçi olun’.

İstediği kişileri yanına çağırdı’ – O günlerde bir din hocası öğrencileri kendi seçmez, ancak öğrenciler istedikleri Hoca’yı seçerlerdi. Tıpkı bir üniversiteyi seçtiğiniz, ‘ben ona katılacağım,’ kararını verdiğiniz gibi. Halbuki Rab İsa burada tam tersini yapıyordu. Sanki ‘sen beni seçmedin’ diyordu, ‘ben seni seçtim.’

Aslında müjdede bu çok önemli bir ilke. Biz İsa’yı seçmedik, O bizi çağırdı ve biz geldik.

Bu ilke üç sebepten dolayı önemlidir;

  1. Kendimizin özel ve sevilmiş olduğunu anlıyoruz

Bir dakika için düşünün, şu on iki adam çağırılınca acaba nasıl hissetmişlerdi kendilerini? İsa dağa çıkmış, toplanan kalabalık beklenti içinde ve O isimleri çağırmaya başlıyor, ‘Simon!’ Simon nasıl hissetti dersiniz, ‘özel,’ ilk akla gelen bu değil mi? ‘O beni çağırdı! O beni seçti!’ Aynen okul bahçesindeyken diğerlerinin arasından, lise futbol takımına çağrılmak gibi. ‘Onurlandırılmış hissediyorum, istenilen hissediyorum, sevinçten coşuyorum!’

Sen bir İsa imanlısıysan, sen İsa’ya gönül verdiysen eğer, aklında olsun! Sen onu seçmedin, o seni seçti. Neden? Çünkü seni seviyor!

  1. Tasarı algısına sahibiz

Seçilmişlik gerçeğinin hayatlarımıza kattığı ikinci şey de bir ‘Tasarı Algısı’dır. Tanrı’nın mükemmel bir planı vardır ve tarih boyunca bu plan yürürlüktedir. Ve Rab İsa kilisesini kurarken bu planı yeni bir aşamaya geçiriyordu. Bu, aslında İsa’nın hayatından belliydi, bir şey ayarlamaktaydı, bir tasarısı vardı ve bu adamları seçerek kendi planına dahil ediyordu. Demek ki boşuna seçilmemişlerdi, Tanrı onları kendi amacında kullanmak için seçmişti.

Bizim için de bu doğrudur. Rab seni kendine çağırdıysa, demek ki senin için harika bir planı mutlaka vardır.

  1. Gurura kapılmamamız için

Bir çocukluk arkadaşım var. Beraber büyüdük. Ama ben 17 yaşımdayken İsa Mesih’i izlemeye karar verdim ve yeniden doğdum. Arkadaşım ise böyle yapmadı. Peki, neden ben bir Hristiyan oldum ve o olmadı? Neden, benim iman edip, onun etmemesi miydi? O zaman övünebilirim, çünkü ben imanı buldum, çünkü ben iyi biriydim! Belki şaşıracaksınız ama bu bakış açısı Yeni Antlaşmaya tamamen aykırıdır.

Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz.

Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık.

Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. O'nun lütfuyla kurtuldunuz.

İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır.

Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.

Ef 2.1-4,8-9

Ölüydük,’ ruhsal bakımından. Peki, bir ölü seçim yapabilir mi? Yanıtınız sanırım ‘yapamaz,’ olacaktır. Tanrı'nın kendi lütfuna dayanarak, bizi Mesih’te seçerek diriltmesi ve kurtarması da işte üzerinde konuştuğumuz müjdenin ta kendisidir! Yani kendi kurtuluşumuza zerre kadar bir katkımız olmadı. Olsaydı, Yahuda İskariyot’u nereye koyabiliriz? İsa'nın bizi ‘iyi bir insan’ olarak değerlendirip de buna göre seçmemiş olmasının kanıtı, bu adamın on iki kişilik listede bulunmasından belli değil midir?

Bazı kişiler, önceden seçilmişlik kavramını yumuşatmak amacıyla Tanrı’nın öngörüşüyle bizi kurtardığını ileri sürer. Yani Tanrı geleceği görüyor, Müjdeyi de kabul edeceğimizi görüyor. Efesliler 1.4-5, bilakis Tanrı’nın bizi dünyanın kuruluşundan önce seçtiğini açıklamaktadır.

O kendi önünde sevgide kutsal ve kusursuz olmamız için dünyanın kuruluşundan önce bizi Mesih'te seçti.

Kendi isteği ve iyi amacı uyarınca İsa Mesih aracılığıyla kendisine oğullar olalım diye bizi önceden belirledi

Ef 1.4-5

Yine de Yahuda İskariyot buradadır. Demek ki Rab sadece iyi olacak kişileri seçmedi. Hayır, kendi gizemli amacına göre ‘seni’ dünyanın kuruluşundan önce seçti. Sende bulunan bir özellikten değil, çünkü sende hiçbir özellik yoktu.

Neden ben kurtuldum ve çocukluk arkadaşım henüz kurtulamadı, ‘ben ondan daha mı iyiyim?’ kesinlikle hayır! Peki o, isyanı ve günahından dolayı mı Tanrı’dan uzak? Evet, ama ben de aynı haldeydim.

Tanrı beni kendine çağırdı ve geldim, şimdi arkadaşım da gelsin diye dua ediyorum.

Ancak bu durumumla asla övünemem. Kurtuluşum için Tanrı’ya binlerce kez şükürler olsun.

Onları On iki yaptı’ – burada kullanılan kelimenin orijinali aslında ‘yaptı’ ya da’ yarattı’ anlamına gelmektedir ve Yaratılış 1.1’deki kullanılan kelimesinin aynısıdır. ‘Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı’ (yaptı,) buradaki anlamı ’onları On iki yaptı.’

Diğer bir deyişle Rab İsa bu On iki adamı bir araya getirerek onlardan yeni bir şey oluşturdu.

On iki neden önemli? Çünkü İsrail halkı On iki oymaktan oluşmaktaydı, yani Yakub’un on iki oğlundan. İsrail’in temeli, İsrail’in başlangıcı o on iki adamdı.

Rab İsa burada yeni bir halk için yeni bir temel atmaktadır.

Hatırlayın, Musa dağa çıktı, kutsal yasayı aldı ve o yasa üzerine bir halk kurdu.

Rab İsa burada bir dağa çıktı, bir halk kurdu, ama yasa yerine lütuf üzerine yeni bir halk kurdu, ‘Yeni bir aile,’ ve bu aile bu on iki adam üzerine, bu temel üzerine inşa edilecektir.

Arkadaşlar, kilisenin temeli her zaman insanlardır ve Rab İsa’nın harcadığı çoğu çaba bu On iki adam içindir. Öğretikleri, örneği, yaşamı artık onlar için bir yatırımdır, bir emanettir. Kendisini onların üzerine çimento gibi döktü, derinlerine akıttı ki onlar sağlam bir temel oldular.

Bizde, eğer Türkiye’de İsa’nın yaptığı gibi kiliseyi kurmak istiyorsak enerjimizi, zamanımızı ve odağımızı insanlara yöneltmeliyiz. Kilise insanlardan oluştuğuna göre, kendinize şu soruları sormalısınız: Kendinizi hangi insanlara aktarıyor, kiminle zaman geçiriyorsunuz? Aslında ‘öğrenci yetiştirmek’ ya da ‘kiliseyi inşa etmek’ tam olarak şu anlama gelir: insanlarla hayatını paylaşmak, örnek olmak ve bir yatırım yapmak. Bunu yaparsak, İsa’nın yaptığı işe paydaş oluruz. Bıraktığınız eser de insanların yaşamlarında olmalı. İzleriniz başkaların hayatlarında görülmeli.