Kötülüğün Kökleri

Kutsal Kitap, günahla sıkıntı ve zorluklar arasındaki olası bağlantıları resimlemekten öte bir şeyler de yapar. Yaşamın en zor sorularından bazılarını yanıtlamak için temel oluşturur. Bu, ilk birkaç bölümün şöyle bir okunmasıyla da anlaşılabileceği gibi, Tanrı büyük atamız olan Adem’in günahından ötürü ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntüleri yaşamamızı hiçbir zaman istememişti. Ölüm, Tanrı’nın insan için yaptığı ilk planda yer almıyordu. Ölüm bir kesintidir. İnsanın düşmanı olduğu kadar Tanrı’nın da düşmanıdır. Tanrı’nın gerçekleştirmeyi istediği her şeyin tam zıttıdır.

Hastalık ve acı kesinlikle Tanrı’nın dostları değildir. Aden Bahçesinde hiçbir hastalık yoktu. Tanrı’nın insan için yaptığı ilk planda yer almıyordu. Mesih’in hizmeti bu gerçeğe tanıklık eder. Gittiği her yerde hastaları iyileştirmiştir. Tanrı hastalıktan hoşlanmama hislerimizi paylaşır. Hastalık davetsiz bir misafirdir. Başlangıçta Tanrı’nın dünyasında hiçbir yeri yoktu ve en sonunda da Tanrı’nın yaratacağı yeni dünyada da hiçbir yeri olmayacaktır.

Ölüm, hastalık, kıtlık, depremler, savaşlar — bunlar Tanrı’nın ilk yaptığı planda yer alan şeyler değildiler. Buna karşın yaşadığımız gerçeklerin bir parçasıdırlar. Neden? İşler Tanrı’nın kontrolünden çıktı mı? Tanrı bizi terk mi etti? Tanrı artık iyi bir Tanrı değil mi? Hayır. Yaşadığımız gerçekler Adem’in günah işlemeyi seçmesi sonucu şekillenmişlerdir. Ve günah her zaman sıkıntı çekmemize neden olur.

Tanrı’nın iyiliği ve gücü her gün yaşadığımız trajediler ve sıkıntılarla dengelendirilip ölçülmemelidir. Eğer Tanrı’nın iyiliği sorgulanacaksa bu, O’nun ilk amacının ve son için olan planının ışığı altında yapılmalıdır.

Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı da onların arasında yaşayacak. Onlar kendisinin halkı olacaklar. Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalkmıştır. (İncil:Esinleme 21:3-4)

Bütün gözyaşlarını silecek olan Tanrı’dır. Ölüm, ağlayış, acı ve üzüntüyü sona erdirecek olan Tanrı’dır. Bunları neden mi yapacaktır? Çünkü O iyi ve sadık bir Tanrı’dır. Bu tür şeyleri nasıl mı yapabilir? Kuvveti ve gücüyle yapabilir. Tanrı evrenin en kuvvetli hükümdarıdır. Hiçbir şey O’nun için fazlasıyla zor değildir.

Yaşayan Bir Örnek

Sıkıntıların bazen günahın sonucu oldukları aslında Kutsal Kitaptarafından destek istemez. Her birimiz bu ilkeyi doğrulayacak tanıklıklarda bulunabiliriz. Arabamızla fazla hız yapmaktan ötürü ödediğimiz her ceza bunun kanıtıdır. Eşiniz, anne ya da babanız, ya da çocuğunuzla yaptığınız son tartışma herhalde bir tür günahtan ötürüydü. Boşanma ya da hatta ayrı yaşamanın verdiği üzüntü ve acı her zaman bir çeşit günahla bağlantılıdır. Bazen kişisel günahlarımız yaşamlarımıza sıkıntı getirirler. Başka bazı durumlarda ise başkalarının günahları bize zorluk çıkarır. İsa’nın havarileri tamamen yanılmış değillerdi; sıkıntı ve günah el ele giderler.

Bu besbelli bir şeymiş gibi görünse de, bazen sıkıntıyla günah arasındaki ilişkiyi göremeyiz ya da görmeyi reddederiz. Geçenlerde bir anne gençlik çağına yeni girmiş oğlunu bana getirdi. Annenin gördüğü kadarıyla sorun, oğlunun “yanlış kişilerle” arkadaşlık kurmasıydı. Oğlunun bu grupla olan ilişkisinin kendisinin otoriteye karşı kötü bir tutum geliştirmesine neden olduğunu söyledi. Bunun sonucu olarak oğlan evde kendisiyle yaşanması çok zor biri olmuştu.

Birkaç kez bir araya gelindikten sonra, gerçek sonunda su yüzüne çıktı. Çocuğun annesi, kocasını (çocuğun babasını) terk etmişti ve ilişkiyi düzeltme konusunda çalışmayı da hiç istemiyordu. Oğlan babasıyla yaşamak istiyordu ama annesi böyle bir şeyi duymak bile istemiyordu. Babayla birkaç kez konuştum. Baba evdeki çatışmalara yaptığı katkının sorumluluğunu üzerine aldı. Baba ailesini yeniden bir araya getirebilmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Ancak karısı buna yanaşmıyordu.

Kadına karıyla kocanın düşmanca ayrılışlarının genellikle çocukları etkilediğini açıkladığımda, bana kızdı. “Size onun neden bu şekilde davrandığını söyledim” dedi. “Sorun arkadaşları.” Söylediğim hiçbir şey onun için bir şeyi değiştirmedi. Oğlunun evdeki davranışlarıyla kendisinin kocasına karşı tavrı arasında bir bağlantı göremiyordu ya da görmek istemiyordu. Ona kalırsa sorun oğluydu. Birkaç kez oğlunun kendisine verdiği üzüntüden ötürü İnanlılar Topluluğundaki herkesten kendisi için dua istemişti. Ama oğluyla yaşadığı çatışmanın kendi günahıyla direkt olarak bağlantılı olduğu gerçeğini hiçbir zaman kabul etmedi.

Böyle bir şeyi yüzdeye bağlamak zordur ama, kendilerine danışmanlık ettiğim kişilerin yüzde 60-70’i kendi günahları ya da başkasının günahlarının sonuçlarından ötürü acı çekmekteler. Yaptığım danışmanlıklardan en zorlarından bazıları masum tarafın diğer tarafın söz dinlemezliğinden ötürü acı çektiği durumlardı. Durum her zaman adaletsiz gibi görünür. Ancak bu tür bir sıkıntıyla başa çıkabilmenin bir kısmı sorunun nedenini anlamaktır — ki sorunun nedeni günahtır. Bunun bazı durumlarda çok tatmin edici bir yanıt olmadığını itiraf ediyorum. Başka birinin günahından ötürü acı çekmemin nedenlerinden biri, bu konuda acı çekmekten başka bir şey yapamamamdır! Eğer kendi günahlarımdan ötürü acı çekiyorsam, hiç olmazsa eğer bu tür yanlışlıklar yapmasaydım şimdi acı çekiyor olmayacaktım diye kendimi avutabilirdim. Ama sorun gerçekten başka birisinin kabahatiyse durum çok daha can sıkıcı olabilir.

Daha sonra değişik sıkıntılarla nasıl başa çıkacağımız sorusunu ele alacağız. Burada söylemek istediğim şey, bazen sıkıntımızın başka birinin günahının etkilerini hissettiğimizden başka hiçbir açıklaması olmadığıdır.

Düşmanın Kendisi

Sıkıntının üçüncü bir kaynağı daha vardır: o da Şeytan’dır. Bir bakıma her sıkıntının arkasında Şeytan vardır. Adem’le Havva’nın yoldan çıkması ve bu olayı izleyen felaketten direkt olarak Şeytan sorumludur. Ancak insanların çektiği sıkıntılarla olan bağlantısı Aden Bahçesinde yaptıklarıyla sınırlı kalmamıştır. Bugün de canlıdır ve etkindir.

Kutsal Kitap’ın birçok yerinde Şeytan’ın sıkıntılardaki rolü anlatılır. Bunların en açık örneği Eyüp’ün öyküsüdür. Bütün sıkıntıların herhangi bir tür günahla ya da imansızlıkla ilişkili olduğunu söyleyenlere bu anlatım zor dakikalar yaşatır. Eyüp’ün sorununun kendi gururundan ya da çocuklarının günahından kaynaklandığını söylerler. Ancak kitabın yazarı kitabın ilk ayetinde bütün bu teorileri bir tarafa attırmıştır.

Uts diyarında bir adam vardı, adı Eyüp idi; bu adam kâmil ve doğru idi. Allah'tan korkar ve kötülükten çekinirdi. (Tevrat:Eyüp 1:1)

Aynı bölümde birkaç ayet sonra Tanrı’nın Kendisi Eyüp hakkında Kendi değerlendirmesini bildiriyor.

Ve Rab Şeytan’a dedi ki, “Kulum Eyüp’e iyice baktın mı? Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kâmil ve doğru

adamdır; Allah’tan korkar ve kötülükten çekinir. (Tevrat: Eyüp 1:8)

Eyüp’ün iyi ve doğru bir adam olduğu konusunda bir şüphe olamaz. Karşılaştığı sıkıntı gururunun sonucu değildi. Bundan sonra Tanrı’yla Şeytan arasında geçen konuşma Eyüp’ün neden bu şekilde acı çektiğini çok açık bir şekilde anlatmaktadır.

Ve Şeytan Rab’be cevap verip dedi: Eyüp Allah’tan boşuna mı korkuyor? Onun etrafına, evinin etrafına, ve nesi varsa hepsinin etrafına Sen çepçevre çit çevirmedin mi? Ellerinin işini Sen bereketledin ve onun malı memlekette çoğaldı.

Fakat şimdi elini uzat da, nesi varsa hepsine dokun ve yüzüne karşı Sana lanet edecektir. Ve Rab Şeytan’a dedi: İşte, bütün nesi varsa senin elinde; ancak kendisine el uzatma. Ve Şeytan Rab’bin önünden çıktı. (Tevrat:Eyüp 1:9-12)

Bunun üzerine Şeytan, Eyüp’ün sahip olduğu her şeyi yok etme işine girişir. Ancak Eyüp, Tanrı’ya hizmet etmeyi ve O’nun yollarında yürümeyi sürdürür. Bu yüzden Şeytan, Tanrı’dan bir şey daha ister.

Ve Şeytan Rab’be cevap verip dedi: Deri yerine deri, evet, insan canı için nesi varsa verir. Fakat şimdi elini uzat da, onun kemiğine ve etine dokun, ve yüzüne karşı sana lanet edecektir. Ve Rab Şeytan’a dedi: İşte, o senin elinde; ancak onun canını esirge. Ve Şeytan Rab’bin önünden çıktı, ve Eyüp’ü ayağının tabanından tepesine kadar kötü çıbanlarla vurdu. (Tevrat:Eyüp 2:4-7)

Eyüp’ün çektiği sıkıntı Şeytan’ın yüzündendi. Yazar bu kitapta çok belirgin bir ayırım yapmıştır. Şeytan Eyüp’ün yaşamına sıkıntı göndermek için Tanrı’ya meydan okumuştu. Ama Tanrı, buna karşın Şeytan’ı bu kirli işi yapmaya görevlendirdi. İzin Tanrı’dan ama sıkıntı Şeytan’dan çıktı.

Petrus bize Şeytan’ın bir aslan gibi dolaşıp sıkıntılarla kimi yok edeceğini aramakta olduğunu söyler. Şöyle yazar:

Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis, yutacak birini arayarak kükreyen aslan gibi dolaşıyor. Dünyanın her yerindeki kardeşlerinizin aynı elemleri çektiğini bilerek imanda sarsılmadan İblis’e karşı dayanın. (İncil:1.Petrus 5:8,9)

Çoğu kez bu ayetler Şeytan’ın sınanmalarımızdaki parmağını göstermek için kullanılır. Ancak esas metin acı çekmek hakkındadır. Şeytan yaşamlarımıza sıkıntı getirmenin yollarını arayarak etrafımızda dolaşır. Bizim acı çekmemizi ister çünkü acı çekmek çoğu kez kişinin Tanrı’ya olan inancını yok eder. Petrus, bu İnanlılara ayık ve uyanık olmalarını ve böylece acı çekmelerinin ortasında buna kimin neden olduğunu ve Tanrı’nın bunu nasıl kullanacağını unutmamalarını söyler.

Nasıl Biliyoruz?

Günlük deneyimlerimizde bazen sıkıntımızın kaynağının ne olduğunu anlamak zordur. Kişisel günahlarımızla ilgili sıkıntılarımızın neler olduğunu bilmek çoğu kez kolaydır. Ancak bunun ötesine her şey at başı gitmeye başlar. Ardında Tanrı’nın olduğu bir şey için tabii ki Şeytan’ı azarlamak istemeyiz. Ancak acı çekmemizi sona erdirmek için kendimizin yapabileceği bir şeyler varsa acılarımıza katlanmayı sürdürmek de istemeyiz.

Kutsal Kitap, sıkıntımızın neden kaynaklandığını bulmamıza yardım etmek için bize üç basit adım vermez. Bu eskiden beni gerçekten rahatsız ederdi. Çok uzun bir süre, sıkıntılarla karşılaştığımda Tanrı’dan neden acı çektiğimi bana bir işaretle göstermesini isterdim. Sonra bu tür duaların çok ender olarak yanıtlandığının farkına vardım. Çok daha önemli bir konu vardı ve hâlâ da vardır.

Sıkıntının kaynağındançok ona gösterdiğimiz tepkidaha önemlidir. Neden mi? Çünkü, kaynağı ne olursa olsun, sıkıntı O’na olan inanç ve bağlılığınızın derinleşmesi için Tanrı’nın en etkili aletidir. En çok sıkıntı çektiğiniz konular Tanrı’nın sizin üzerinizde çalışmakta olduğu konulardır. Birisi, “Tanrı benim yaşamımda hiçbir şey yapmıyor” dediğinde, ona “Öyleyse hiçbir sorunun yok, öyle mi?” derim. Neden mi? Çünkü yaşamınızda Tanrı’nın parmağını fark edebilmenin en iyi yolu sizin sıkıntıya olan tepkinizdir. Tanrı, kaynağı ne olursa olsun, bütün sıkıntıları kullanır. Ama sizin sıkıntıya verdiğiniz karşılık, Tanrı’nın istediği işi gerçekleştirip gerçekleştiremediğini gösterir. Hatta sıkıntılar inancınızı yıkabilirler. Eğer onlara doğru bir biçimde yanıt vermezseniz, sıkıntılar sizi bir daha belinizi doğrultamayacağınız biçimde ruhsal bir bunalıma sokabilirler. Her şey sizin tepkinize bağlıdır.

Hepimiz nedensorusunun yanıtını bilmek istesek de, bu gerçekten de en önemli soru değildir. Her birimizin sorması gereken gerçek soru, “Buna nasılbir karşılık vermeliyim?”dir. Nedensorusunu yanıtlamak için çok fazla vakit sarf etmek Tanrı’nın bize öğretmek istediği şeyi kaçırmak riskine girmektir. Tuhaf olan, ilgimizi nedensorusunda toplamamızın nedenolduğunu öğrenmemizi sık sık engellemesidir. Bu sorunun yanıtı, sonsuzluğun bu yanını bize açıklamak Tanrı’ nın yüce iradesiyse, O bunu biz duruma doğru bir biçimde karşılık verdikçe yapacak olduğudur.

Yaşamımın en büyük mücadalelerinden birini Bartow, Florida’dan Atlanta’ya taşınma kararını verirken yaptım. Bartow, Florida’da ufak bir kasabadır. Evimiz üç göle yürüme mesafesindeydi. Oturduğumuz mahalle çok güvenli bir yerdi. Bütün komşularımızı tanıyorduk. Bartow bize çocuklarımızı yetiştirmek için kusursuz bir çevre gibi görünüyordu. İşleri daha da karıştırmak için, orada bir yıl kadar yaşadıktan sonra bir dostum gelip Atlanta’daki bir İnanlılar topluluğunda önder yardımcısı olmayı isteyip istemediğimi sormuştu. Bana güvendiği için kendisine teşekkür ettim ama bu konuyla hiç ilgilenmediğimi kesin bir biçimde belirttim.

Birkaç hafta sonra İnanlılar topluluğumuzda yaptığım bir konuşmayı dinlemek için bir heyet geldi. Yine onlara kibarca bu işle ilgilenmediğimi söyledim. Benden bu konu hakkında dua etmemi istediler. Onlara edeceğimi söyledim. Başka ne söyleyebilirdim ki? Bunun üzerine bir akşam karım Anna’yla birlikte Atlanta’ya taşınmanın bizim için Tanrı’nın isteği olup olmadığı konusunda dua etmeye başladık. Ve çok garip bir şey oldu. Dua ettikçe, ikimiz de oraya gitmeye daha çok ikna olduk. Bu konuda konuştuğumuzda çok anlamsız bir şeymiş gibi geliyordu. Ben zaten üç İnanlılar topluluğunda birden ihtiyar önder olarak görev yaparken Tanrı neden önder yardımcısı olmamı istesindi? Bartow’da sadece on üç ay yaşadıktan sonra Tanrı neden taşınmamızı istesindi? Neden O’nun gibi iyi bir Tanrı ailemi Atlanta gibi bir yere taşımamı benden istesindi?

İki ay sonra taşındık. Ve bundan iki yıl sonra nedeninianladım. Söylemek istediğim, bizler sıkıntılara doğru bir biçimde karşılık verdikçe, bütün gücümüzle aradığımız açıklamalar bizlere çok açık bir biçimde bildirileceklerdir.

Tabii ki, havariler de İsa’nın çarmıha gerildiği tepede durup Tanrı’nın böyle bir şeye neden izin verdiğini düşünmüşlerdi. Olay insanca bakış açısından çok anlamsız bir şeydi. Ama birkaç gün sonra yap-bozun bütün parçaları bir araya geldi. Çoğu kez bizler de o tepedeki havariler gibiyiz. Umut ve rüyalarımızın gözlerimizin önünde paramparça olup yok oluşlarını seyrederiz. Sevdiklerimizin acı çekişini görürüz. Ailemizin bireylerinin öldüklerini görürüz. Ve havariler gibi, bizler de neden diye merak ederiz.

Mesih’in ölümü, gömülmesi ve dirilişinin bizim bütün acılarımıza anlam veren çerçeve olduğunu unutmamalıyız. Bu olaylar sayesinde Tanrı, dünya tarihindeki en büyük trajediyi alıp onu, Kendisinin en büyük zaferi olan insanlığın kurtuluşu için kullandı. Eğer Tanrı’nın kusursuz Oğlu’nun öldürülüşü açıklanabilirse, bizler de her gün karşı karşıya geldiğimiz sıkıntılarla Tanrı’nın amacını gerçekleştirdiğine daha çok güvenmeliyiz.

En büyük merak ve ilgi kaynağımız sıkıntımızın nedeni olmamalıdır. Bir düşünün. Mesih’in yüz yüze geldiği sıkıntının kaynağı neydi? Günah mı, Şeytan mı, yoksa Tanrı mı? Aslında her üçünün de rolü vardı. Ancak Mesih’in verdiği karşılık cennetsel Baba’nın bu trajediyi alıp en büyük iyilik için kullanmasına izin verdi. Kalıp budur. Yaşamın bütün sıkıntılarında Tanrı’nın bizim için amacı budur.

Sıkıntıların nedenbaşınıza geldiğini merak etmekten hiç olayların içinden Tanrı’yı göremediğiniz oldu mu? Yaşamınızdaki zorluk imanınızı kuvvetlendirdi mi yoksa zayıflattı mı? Sıkıntı ve zorluklar hiçbirimizin kaçamayacağı gerçeklerdir. Öyleyse, olumsuzun yaşamınızda Tanrı’nın isteğini yerine getirmesine yol açacak bir biçimde sıkıntılara karşılık vermeniz sizin yararınızadır. Durumlara vermeniz gereken karşılıkları verdikçe belki nedensorunuzun yanıtını da bulacaksınız!