Kıskanç

İlk bakışta bu kıskanç sözcüğü bize olumsuz bir şeyi anımsatıyor. Tanrı’nın pireyi deve yapan, kılı kırk yaran, hırslı bir Tanrı olduğunu düşünebilirsin. Zaten ‘kıskanç’ kelimesi normalde bunu çağrıştırıyor. Normalde kıskançlık bir zayıflık, bir kusur ve Tanrı’ya asla yakışmayan bir özellik; ama şu ana kadar Tanrı’yla ilgili neler öğrendik? Tanrı insanları seviyor. Onları kurtarmak ve kendi halkı yapmak istiyor. Kendi adına ant içerek, vaat edilen ülkeye götürüleceklerine dair onlara vaatte bulundu. Onlarla bir antlaşma yaptı. Peki, o bağlamda söz konusu bu kıskançlık acaba ne anlama gelebilir?

Tanrı’nın kıskançlığı bencillikten ya da güvensizlikten kaynaklanmaz. Tanrı’nın kıskançlığı bize dönük, iyiliğimiz içindir.

İki örnek vereyim. Birincisi baba kıskançlığı olsun. ‘Kızıma dokunursan kulaklarını çekerim evladım. Onun zarar görmesine izin vermem.’

İkinci örnek koca kıskançlığıdır. ‘Eşime yan bakarsan gözlerini oyarım.’ Bu kıskançlık bir zayıflık mı? Hayır, sahip olma duygusundan kaynaklanır. Evlilikte münhasırlık olması şart. Yoksa evlilik olmaz.

Bu kıskançlıkta söz konusu olan şey sevgi, korunma, kollama ve onur. Doğru olan şey, birbirimize aidiz, birbirimize söz verdik, birbirimizi seviyoruz.

Tanrı kendini, halkına hem baba hem de koca olan birine benzetti. Onun için kıskançlık uygundur. Abes kaçmaz. Hem onların iyiliği için hem de kendi onuru için (gururu değil, doğru ve kutsal onuru söz konusu) halkının sadece kendisine tapmasını istiyor. Sadece O’na hizmet edecekler. Sadece O’na bağımlı olacaklar.