Hayal kırıklığının üstesinden nasıl gelebiliriz?

Bu hikayenin ana konusu hayal kırıklığıdır.

Hayal kırıklığı yanlış beklentilerden kaynaklanır. İsrailliler hemen vaat edilen ülkeye gideceklerini düşündüler; ama yanılıyorlardı.

Aynı şekilde bazen ‘Rab’be geldim. Vaftiz oldum. Artık her şey güllük gülistanlık olacak’ diye düşünenler olur. Zengin olacağım. Mutlu olacağım. Amerikalı bir kızla evleneceğim. Hiç hasta olmayacağım. Her gün baklava yiyeceğim; ama hiç şişmanlamayacağım.’

Aldanmayın! Cennete doğru gidiyoruz; ama yolun zor olacağı kesin. İsa: ‘Dünyada sıkıntınız olacak; ama cesur olun, ben dünyayı yendim’ demedi mi? Yol zor olacak, buna yürekleriniz razı olsun; fakat Rab bizimledir ve bizi terk etmeyecek, yüzüstü bırakmayacak, sağlayacak, şifa verecek ve bizi teselli edecek.

Rabbimiz İsa da vaftiz olduktan sonra çöle gidip sınandı.

Hayal kırıklığına her uğradığında yaralanırsın. İyi olduğunu sanıyorsun; ama iyi değilsin. Yüzeysel olarak idare edebilirsin; ama gerçek şu ki, yaralandın. Zehirli bir okla vuruldun ve yarana bakmazsan yaran iltihap kapacak.

Diyelim ki evliliğin beklediğin gibi olmadı. Reddedildin. Hasta oldun. İşten kovuldun. Aile sıkıntıların var. Dua ettin; ama şifa almadın. Maddi sıkıntıların var.

Burada iki çeşit yara olur: Birincisi; başka bir kişi yüzünden hayal kırıklığına uğradıysan, o kişi seni yaralamıştır. Acıyı durdurmak için sadece bir seçenek var; o kişiyi affetmek. O kişiyi affedince o oku etinden çıkarmış olursun. Normalde biz kin besleyerek öteki kişiye acı çektirdiğimizi düşünüyoruz; ama aslında acı çeken biziz. ‘Affetmek; bir tutsağı özgürleştirmek ve o tutsağın kendin olduğunu öğrenmek.’ demektir.

İkinci yara; artık Tanrı’ya daha az güvenmeye başlıyorsun. Dua ettim ve olmadı. İmanım birazcık azaldı. Şeytan fısıldıyor: ‘Baksana, O’na güvenemezsin. Seni susuz bıraktı. Tanrın düşündüğün gibi iyi bir Tanrı değildir.’

Bazı futbolcular, topu kaybedince yere düşerler, faul derler, oyunculuk yaparlar. Profesyonel topçular ne yaparlar? Hemen ayağa kalkıp topu kovalarlar, topu geri kazanırlar. Biz de onlar gibi olalım arkadaşlar. Hayal kırıklığına uğrayınca hemen ayağa kalk, Tanrı’nın peşinden koş, imanın geri kazan.

Hayal kırıklığına uğrayınca, Rab’be yakarın. Halk Musa’ya yakındı. Musa Rab’be yakardı. Birine sordum: ‘Peki bu sorunla ilgili dua ettin, değil mi?’ ‘Hayır.’ dedi. ‘Küstüm Tanrı’ya.’ Tamam da, durumu değiştirebilen tek bir kişi var ve ona mı küstün? Hastayım, durumumu iyileştirebilecek tek bir doktor var; ama onunla konuşmuyorum. Ne yapacağım peki? Öleceğim. Fark etmez; ama o herifle asla konuşmam!

Musa ise, dua etti: ‘Rab, vaat ettin. Bizim için sağlayacağını söyledin. Sözüne inanıyorum. Şifa vereceğini söyledin. Bekliyorum ya Rab.’ Rab’be yakardı.

Hayal kırıklığında Rab kendini gösterdi. Birinci bölümümüzde Musa korkuyordu, saklanıyordu ve Tanrı ona göründü. İkinci bölümümüzde halk çaresiz, umutsuz bir durumdayken Tanrı onlara göründü. Bu bölümde halk çöldeyken, dibe vurunca, Rab onlarla konuşuyor.

Musa Firavunun sarayında oturduğu zaman Rab’bin sesini duymadı; ancak dibe vurduğu zaman Rab’le görüştü. Eğer hayal kırıklığına uğradıysan, hazır ol; Tanrı kendini sana harika bir şekilde tanıtmak üzeredir.

Tanrı hem durumu hem de senin hayal kırıklığını iyileştirmek istiyor. Tanrı suyu acılıktan tatlılığa dönüştürdü. Mucizevi bir şekilde! Aynı şekilde senin için durumu değiştirmek istiyor ve senin yaranı iyileştirmek istiyor.