03. Büyük Bir Balık

Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür,
sıkıntıda hep yardıma hazırdır.

Mezmurlar 46:1

1:17 | Bu arada RAB Yunus’u yutacak büyük bir balık sağladı.Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.1

Yunus, Yafa’dan gemiye binip Akdeniz’e açıldığında kim bilir kafasından neler geçiyordu. Ilık rüzgâr güvertede yüzüne vururken, Tarşiş’i göreceği ve yeni bir yaşama başlayacağı için heyecanlı olmalıydı. Ama Tanrı’dan uzaklaşamadı. Önceki ayetlerde belirtildiği gibi, geminin limandan ayrılmasından sonra çıkan fırtına, dinmek bir yana şiddetini daha da arttırmıştı. Tüm çabalarına rağmen geminin batacağı kesinleşince denizciler, Yunus’u gemiden atmak zorunda kalmışlardı.

Eğer bu fırtına limandan ayrılmalarından hemen sonra çıkmış olsaydı, geri dönmek ve Yunus’u limanda bırakmak gibi bir imkânları olabilirdi belki ama açık denizin ortasında ne gemiyi hafifletmek için yükleri denize atmaları, ne de küreklere asılmaları bir işe yaramıştı. Denize atılan Yunus, dalgaların arasında boğulup gideceği sırada Rab, onu boğulmaktan kurtarmak için büyük bir balık sağladı. Bu balığın türü hakkında bir bilgimiz bulunmamaktadır.

Bazı yorumcular, bunun Akdeniz’de yaşayan bir tür köpekbalığı olabileceğini iddia etse de, genel olarak bunun bir köpekbalığından çok bir balina türü olabileceği varsayılır. Aslında balina bir balık olmayıp memeli türüdür ve Yeni Antlaşma, Yunus’u yutan balıktan söz ederken balina anlamına da gelebilecek Grekçe bir kelime kullanmaktadır. Bazı deniz canlılarının ve birçok balina türünün insanı kolayca yutabilecek büyüklükte olduğu bilinmektedir. Ancak belirttiğim gibi, Yunus’u yutan deniz canlısının balina olma ihtimali yüksek olsa da, bu konuda kesin bir şey söylenemez.

Türü ne olursa olsun, bu yaratık Tanrı’nın isteği doğrultusunda Yunus’u yutmuş ve böylece onun üç gün, üç gece hayatta kalmasını sağlamıştır. Balık, boğulmak üzere olan Yunus için bir lütuftur. Yunus, her ne kadar kurtulduğunun farkında olsa da, normal koşullarda hayatta kalması imkânsız olan bir yerde bulunmaktaydı. Yunus, balığın karnında mide asitleri tarafından sindirilmeden nasıl hayatta kalabilmişti? Tanrı Yunus’un, balığın midesi tarafından salgılanan asitlerle sindirilip yok olmasını engellemiştir. Buna rağmen Yunus’un böyle bir ortamda korku duyması olağandır. Kendisini gemiyi terk etmek zorunda bırakanın ve balığı gönderenin Tanrı olduğunu kavramıştır.

2:1-2 | Yunus balığın karnından Tanrısı RAB’be şöyle dua etti: Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım, yanıtladın beni. Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, kulak verdin sesime.

Birkaç yıl önce ofisimden eve dönerken, önümdeki otobüsün orta kapısından inen liseli bir kızın son basamakta kayıp düştüğünü gördüm. Düştüğünde maalesef bacaklarından biri otobüsün altına doğru girmişti. Bu olayın en kötü tarafı, şoförün, genç kızın inmiş olduğunu düşünerek otobüsü hareket ettirmesiydi. Az sonra otobüsün tekerleri, kızın bacağı üstünden geçerek belki de onun sakat kalmasına yol açacaktı. Bu korkunç manzarayı seyrederken kalbim duracak sandım. Şimdi bile bu kelimeleri yazarken ellerim titriyor. Neredeyse bilinçsiz bir şekilde Rab’be dua etmeye başladım. “Rab lütfen, lütfen yardım et bu kıza” dedim. Otobüs yavaş yavaş hareket ederken kız birdenbire bacağını otobüsün altından çekmiş ve otobüsün koca tekerleri, kızın bacağını sıyırarak geçip gitmişti. Genç kız bu büyük tehlikeden Rab’bin merhameti sayesinde sağ salim kurtulmuştu. Fakat yüzü kaldırıma dönük olduğu için tehlikenin farkında değildi. Biraz sonra ayağa kalkıp üstünü başını silken kız, hiçbir şey olmamışçasına oradan uzaklaşmıştı. Gördüklerim beni öylesine sarsmıştı ki, gözyaşlarıma engel olamamıştım. Bir yandan ağlıyor bir yandan da Rab’bi yüceltiyordum. Bu tehlikeyle yüzleşen ben olmasam da o birkaç saniye öylesine kritik ve sarsıcıydı ki, hayatımın en içten dualarından birini etmiştim.

İçinizden biri sıkıntıda mı, dua etsin.
Yakup 5:13

Yunus, ölümle yüzleştiği sırada Rab’be içten bir şekilde yakarır ve duasını kabul eden Tanrı onu kurtarır. Duayı ölüler diyarının bağrından2 yapmaktadır. Ölüm tarafından kuşatılmış ve ölmek üzere olsa da, henüz son nefesini vermemiştir. Kutsal Kitap’ta buna benzer birçok dua bulunmaktadır. (Ağıtlar 3:53-563, 1. Samuel 1:10-114) Ancak belirtmek gerekir ki, Yunus kitabındaki en büyük anlaşmazlıklardan bir tanesi bu bölümdeki dua ile ilgilidir. Yunus’un balık tarafından yutulması, boğulurken seslendirdiği duasına cevap mıdır, yoksa balığın karnında olduğu için mi dua etmektedir? Balığın Yunus’u yutması, çoğu zaman Tanrı’nın ona verdiği bir ceza olarak algılanmıştır, ancak bu algı ayetlerin doğasıyla uyumlu değildir.

Balığın bu bölümde oynadığı rol pasajın ve kitabın tamamının anlamı için çok önemlidir. Balık Tanrı tarafından Yunus’un duasından önce mi, yoksa Yunus’un duasına bir yanıt olarak mı gönderildi? Balık bir kurtuluş mu yoksa bir ceza mıydı? Bu tür sorular kitabın bu önemli bölümünde farklı yorumların oluşmasına yol açmıştır. Aslında, balığın esas rolü üzerinde mücadele etmek, Yunus’un duasını anlamada oldukça önemlidir. Bazı yorumcuların yaptığı gibi, Tanrı’nın 1:17’de balığı sağlaması ve 2:10’da balığa buyruk vermesi, Tanrı’nın durum üzerindeki kontrolüne öncelikli bir odak sağlamaktadır. Kısaca, Yunus’un yazarının Tanrı’nın Yunus’u kurtarmak için balığı gönderme amacı olduğunu kastettiği görülmektedir. Balık, bir ceza aracı değil, fakat boğulmaktan kurtaran bir araçtır. Yunus söz dinlemezliğine rağmen kurtarıldı ve böylece Tanrı’nın merhametini deneyimledi.5
Bryan D. Estelle

Yunus ölüler diyarının bağrında olmasına rağmen Tanrı onun duasını işitip boğulmasına izin vermemiştir. Bir yorumcu “Sanki bu duanın sadece amin kısmı balığın karnında edilmiştir” diye yazar. Çünkü bölümün devamına bakıldığında, Yunus için asıl tehlikenin balığın karnında olmak değil, denizde boğulmak olduğunu görülür. Tanrı bu durumda Yunus’a büyük bir kurtuluş sağlamıştır. Bu yalnızca hayatta kalma mücadelesinden ibaret bir öykü değil, aynı zamanda Yunus’un ruhsal uyanışının da hikâyesidir. Yunus’un duasına Tanrı’nın verdiği lütufkâr yanıt, ona tekrar minnet ve şükran duyan bir yürek sağlamıştır. Bu dua bir düz yazıdan çok, Mezmurlar gibi şiirsel bir dille kaleme alınmıştır. Bu nedenle birçok yorumcu Yunus kitabının ikinci bölümü için, Yunus’un Mezmur’u yakıştırmasını yapmıştır.

Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım,
Yanıtladın beni.
Yardım istedim ölüler diyarının bağrından,
Kulak verdin sesime.
Yunus 2:1-2

2:3 | Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi. Azgın dalgalar geçti üzerimden.

Yunus, denize atılması ile birlikte çaresiz bir duruma düşmüştür. Suya denizciler tarafından atılmış olsa da, buna denizcilerin neden olmadığının farkındadır ve bu sebeple onları suçlamamaktadır. Aksine, onlardan bunu yapmalarını isteyen bizzat kendisidir. Çünkü Yunus bu işte denizcilerin değil Tanrı’nın parmağı olduğunu görmüştür.

Deniz Yunus’u dibe doğru çekmeye başlamıştı. Kısa süre sonra tüm gücü tükenecekti. Bu umutsuz mücadeleyi kaybettiğinin farkındaydı ve dua etmekten başka yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.

Her ne kadar, onu (Yunus) denize atan denizciler olsa da, onu denizin derinlerine fırlatan Tanrı’ydı, denizcilerin tavrının arkasında Tanrı vardı.
The Bible Knowledge Commentary6

2:4 | ‘Huzurundan kovuldum’ dedim, ‘yine de göreceğim kutsal tapınağını.’

Peygamber ölüm korkusu içindeydi ve buna ek olarak yüreğinde başka bir sıkıntı daha vardı: Tanrı’nın huzurundan kovulmuş olarak denizin derinliklerinde kaybolmak! Bu ayette, bahsedilen “Huzur” kelimesi İbranice’de “Gözünün önünde olmak” anlamında kullanılan bir kelimedir. Yunus sanki Tanrı’nın görüş alanı dışına çıkmış gibi kendisini her şeyden ve herkesten yalıtılmış hissetmektedir. Öyle ki, yalnız bir şekilde denizin ve fırtınanın ortasında ölüme terk edilmiştir.

Telaş içinde demiştim ki, “Huzurundan atıldım!” Ama yardıma çağırınca seni, yalvarışımı işittin.
Mezmurlar 31:22

Yunus’un sıkıntı içinde, Tanrı’nın kutsal tapınağını anımsaması çok ama çok önemlidir. Çünkü o ana dek söz dinlemez tavırlarıyla Tanrı’yı öfkelendirmiştir.

Tapınak, Rab’bin yüceliğini ve huzurunu temsil etmektedir. Kurbanların kesildiği ve kâhinler aracılığı ile sunulduğu bu yer, bir anlamda Tanrı’nın dünyadaki konutuydu. Halkını kurtaran, seven ve kayıran Tanrı’nın görkemi orada açıkça görülmekteydi. Yunus da, günahına rağmen bu tapınağı görmeyi7 arzulamakta ve duasında bunu dile getirmektedir. Yeruşalim’de bulunan dünyasal tapınağın görkeminden söz ederken, bunun göksel tapınağın güzelliği ile karşılaştırılamayacağını biliyor olmalıdır.

Yunus’un en büyük sıkıntısı başına gelen fırtına felaketi değil, Tanrı’dan ayrılmış olmasıdır.
David Guzik8

2:5-6 | Sular boğacak kadar kuşattı beni, çevremi enginler sardı, yosunlar dolaştı başıma. Dağların köklerine kadar battım, dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan; ama, ya RAB, Tanrım, canımı sen kurtardın çukurdan.

Tanrı’nın önünde içten bir yürekle dua eden Yunus’un çaresizliği sözlerinden anlaşılmaktadır. Ölüm artık kaçınılmaz görünmektedir. Öyle ki, hayatta kalmak için hiç umudu kalmamıştır. Bunu, “Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan” deyişinden anlamak mümkündür. Kapının arkasından sürgülendiğini hisseden Yunus, kendisi için kurtuluşun kalmadığını düşünmeye başlamıştır. Ne var ki, insan için imkânsız olan şeyler Rab için imkânsız değildir.9

Rab, Yunus’un deyimiyle kendisi için sonsuza dek sürgülenen dünyanın kapısını ona yeniden açmış ve onu ölüm çukurundan çekip çıkarmıştır. Bu olay birkaç saniye içinde olup bitmişti ve boğulmak üzere olan peygamber, Tanrı tarafından inanılmaz bir şekilde kurtarılmıştı.

2:7 | Soluğum tükenince seni andım, ya RAB, duam sana, kutsal tapınağına erişti.

Yunus bu duayı etmek için son ana kadar beklemiş ve tüm umutları tükendiğinde Rab’be seslenmiştir. Petrus’un, Yuhanna 6:68’de “Rab, biz kime gidelim?” sözleriyle dile getirdiği gibi, Yunus’un da Rab’den başka gidecek kimsesi yoktur. Ama Yunus, suya düşer düşmez Rab’be dönmemiş, inatçılığını sürdürmüştür. Buna rağmen esenliğin, şifanın, yardımın ve kurtarışın Rab’den geldiğini hatırlamış olması son derece önemlidir. Yunus, yüzünü İsrail halkına bereket sağlayan Tanrı’nın kutsal tapınağına çevirmiştir. Duasının Tanrı’nın konutuna eriştiğinin bilincindedir. Duasında her ne kadar Yeruşalim’deki dünyasal tapınaktan söz etse de, yeri

göğü yaratan Tanrı’nın elle yapılan bir konutta oturmadığını çok iyi biliyordu. Bununla birlikte bu ayet, Tanrı’nın kendi halkını her an, her yerde görüp işittiğini belirten önemli bir ayettir. Gerçekten de, ne durumda olursak olalım Tanrı dualarımızı işitmekte ve içinde bulunduğumuz durumu çok iyi bilmektedir.

Sıkıntı içinde RAB’be yakardım,
Yardıma çağırdım Tanrım’ı.
Tapınağından sesimi duydu,
Haykırışım kulaklarına ulaştı.
Mezmurlar 18:6

2:8 | Değersiz putlara tapanlar, vefasızlık etmiş olurlar.

Yunus’un durumunu ele aldığımızda, bu kısa Mezmur’un tüm ayetleri içerisinde 8. ayet en uyumsuz olanı gibi görünmektedir.
The Complete Biblical Library10

Yunus, bu ayette vefasızlıktan söz etmekte ve hikâyeyi dinleyip okuyacak olan insanların kendisininkine benzer bir hataya düşmesini engellemek istemektedir.11 İngilizce’de bu ayet birçok kez, Değersiz putlara tapanlar, dinmeyen sevgilerine vefasızlık etmiş olurlar şeklinde çevrilmiştir. Aslında ayette “Vefasızlık etmek” kelimesinin hemen yanında Tanrı’nın merhametini ve sonsuz sevgisini açıklayan

Khesed kelimesi kullanılır. Başka bir deyişle Yunus, başka tanrıların peşinden gidenlerin bu sevgiye karşı vefasızlık etmiş olduklarını açıklamaktadır.

Üniversitedeyken öğrendiğim bazı kelime ve kavramlar bugün bile unutamayacağım şekilde yüreğimde yer etmiştir. Eski Antlaşma profesörüm David Barker bu kelimenin önemini vurgulamak için nefessiz kalana dek uzun uzun cümleler kurar ve yüzü kızarıncaya kadar KHESED diye bağırırdı. Onun bu uzun cümlelerini takip etmek pek kolay olmasa da uyguladığı sıra dışı yöntem, bugün onun öğrencileri olan pastör ve teologların bu sözcüğü unutmamaları konusunda yararlı olmuştur. Öyle ki, Tanrı’nın muhteşem merhametini ve sevgisini açıklayan bu kelimeyi artık benim de unutmam mümkün değildir.

2:9 | Ama şükranla kurban sunacağım sana, adağımı yerine getireceğim. Kurtuluş senden gelir, ya RAB!

Adak adamanın, Türkçe’ye ant içmek olarak çevrilmesinin Türkçe’deki kullanımı bakımından daha anlaşılır olacağına ilişkin açıklamayı kitabımın ikinci bölümünde yapmıştım. Yunus’un burada, “Bir ant içtim ve onu tutacağım” dediği görülmektedir. Bu, Ninova’ya gitme ya da günahtan uzak durma ile ilgili bir söz olabilir. Bunun için Rab’be şükrederek bir kurban sunacağından bahsetmektedir. Birinci bölümün sonunda denizcilerin de ant içtiği görülür. Gerek denizcilerin, gerekse Yunus’un neye ilişkin ant içtikleri bilinmese de, yaşamlarının kalan kısmında Tanrı’ya itaat ederek onu hoşnut edecek şekilde yaşayacaklarına dair söz vermiş olduklarını söylemek yanlış olmaz.

Yunus kitabının en önemli sözlerinden bir tanesi, “Kurtuluş senden gelir, ya Rab” sözüdür.12 Hatta bu sözün tüm Kutsal Kitap’ın mesajını özetlediği bile söylenebilir. Gerçekten günaha düşmüş ve bozulmuş insanlığın kurtuluşa ihtiyacı vardır ve bu kurtarış tek taraflı olarak Tanrı’dan gelmektedir. Bununla beraber Tanrı, Yunus’un kendisine gösterdiği lütuftan ders almasını beklemektedir. Öyle ki Rab, Yunus’un yüreğinde de Ninovalılar’a karşı bir merhamet uyanmasını beklemekte ve yürekten bir gayretle o halkı uyarmasını arzulamaktadır.

Victor Hugo, ünlü kitabı Sefiller’de Jan Valjan adındaki kaçak mahkûmdan aynı sadakat ve merhameti göstermesini beklemektedir. Jan Valjan, bir gece zor bir durumdayken bir papazın evine sığınır. Burada iyi muamele görür, kendisine yemek ve sıcak bir yatak sağlanır. Ancak geçmişi peşini bırakmamıştır. Aynı gece papaz uyurken, Jan Valjan evden birkaç gümüş tabak çalar ve kaçar. Ancak hırpani kılığından ötürü ertesi gün jandarmalara yakalanır. Jandarmalara, gümüşleri rahibin verdiğini söylese de onları ikna edemez ve yaka paça rahiple yüzleştirmek üzere hırsızlık yaptığı eve götürülür. Jandarmaları ve Jan Valjan’ı gören papaz, “Hoş geldiniz Mösyö, ben de sizi görmek istiyordum, o tabaklarla beraber şu iki gümüş şamdanı da hediye etmiştim. Neden şamdanları bıraktınız?” diye sorar. Ortada bir hırsızlık suçu olmadığı kanısına varan jandarmalar oradan ayrılır. Jan Valjan ise olup bitenlere inanamaz, çünkü yaşamı boyunca hep haksızlığa uğramış ve insanlardan sürekli kötülük görmüştür. Papaz eline aldığı şamdanları ona uzatıp verir. “Artık kötü bir insan değil iyi bir insansınız” diyerek onu uğurlar. Kendisine gösterilen bu büyük lütuf onun yaşamını değiştirmiş ve böylece kendisi de insanlara merhamet göstererek, pek çok insanın yaşamını değiştirmiştir.13

2:10 | RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus’u karaya kustu.

Tanrı’nın insanların dışında kalan diğer varlıklarla da iletişim kurabilmesi onun akıl almaz görkemine ilişkin başka bir kanıt daha sunmaktadır. Tek bir sözü ile denizleri fırtınaya boğan Tanrı, şimdi de balığa buyruk vererek Yunus’u karaya kusmasını sağlamıştır. Burada sadece denizin, göklerin ve toprağın değil, diğer canlıların da ona itaat ettiği görülmektedir.

Yunus, ona sağlanan lütfa karşı tıpkı Jan Valjan gibi itaatkâr bir yürekle cevap verip rotasını doğuya, Ninova’ya doğru mu çevirecekti, yoksa itaatsizlikte ısrar edip yeni bir kaçış planını uygulamaya mı koyacaktı?

Yunus, denizin derinliklerine doğru çekilirken ve balığın karnındayken dua ederek Rab’bin önüne gelmiş ve tövbekâr

tutumunu bir ant ile pekiştirmiştir. Peki, Yunus içten bir şekilde tövbe etmiş ve pişmanlık duyarak bu olay sonrasındaki davranışlarını değiştirmiş midir? Bazı yorumcular eldeki kanıtlara bakarak Yunus’un tövbekâr bir tutum takındığını söylemiştir. Bazı yorumcular ise, kitabın üçüncü ve dördüncü bölümlerine bakarak Yunus’un tutumunda ciddi bir değişiklik olmadığını ileri sürmüştür. Bu görüşü savunan yorumculara göre, Yunus’un tövbesi içten değildir.

Ayetlere bakıldığında, Tanrı’nın gösterdiği merhametin Yunus üzerinde derin bir etki bıraktığı görülebilir. Öyle ki, Yunus’un kurtuluş sevinci bölüm boyunca sürmektedir. Ancak Yunus kitabının son iki bölümüne bakıldığında, peygamberin tavırlarının pek de olumlu olmadığı fark edilecektir. Yunus eğer içten bir tövbe ettiyse bile bu etkinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığı ileri sürülebileceği gibi, onun hiçbir zaman tövbekâr bir yüreğe sahip olmadığı da söylenebilir.

1 Bu noktada, Kutsal Kitap’ın bölüm başlıkları konusuna da açıklık getirmek gerekmektedir. Kutsal Kitap’taki geçen bölüm ve ayet numaraları aradığımız konuları kolayca bulabilmemiz ve daha açık anlayabilmemiz için ortaçağda eklenmiştir. Biblia Hebraica Stuttgartensia ve Septuagint metinleri de dahil olmak üzere birçok çeviride bu ayet (1:17) aslında ikinci bölümün ilk ayeti olarak yer almaktadır. (Gilbrant, T., international editor. The Complete Biblical Library. Vol 15, s. 379) Buradaki farklılık bizim için önemlidir, her ne kadar kitabın ana hatlarını incelerken bu kısmı Yunus’un birinci bölümünde ele alsam da, kitabın bu kısmında Yunus 1:17 ayetinin 2. bölümün başına gelmesini daha uygun buldum. Yunus’un gemide yaşadıklarından sonra, denizde ve balığın karnında geçirdiği bu bölümü tek bir parça olarak ele alıp devamlılığı sağlamaya çalıştım.

2 Orjinal metinde ‘karnından’ diye geçmektedir.

3 Beni sarnıca atıp öldürmek istediler, Üzerime taş attılar. Sular başımdan aştı, “Tükendim” dedim. Sarnıcın dibinden seni adınla çağırdım, ya RAB; Sesimi, “Ahıma, çağrıma kulağını kapama!” dediğimi duydun. Seni çağırınca yaklaşıp, “Korkma!” dedin. Ağıtlar 3:53-57

4 Hanna, gönlü buruk, acı acı ağlayarak RAB’be yakardı ve şu adağı adadı: “Ey Her Şeye Egemen RAB, kulunun üzüntüsüne gerçekten bakıp beni anımsar, kulunu unutmayıp bana bir erkek çocuk verirsen, yaşamı boyunca onu sana adayacağım. Onun başına hiç ustura değmeyecek.” 1. Samuel 1:10-11

5 Estelle, B. D. Salvation through Judgment and Mercy: The Gospel According to Jonah, s. 65.

6 Walvoord, J. F., vd. The Bible Knowledge Commentary.

7 ‘O yöne bakmak’ diye de çevrilebilir.

8 Guzik, D. “Bible Study Resources.”

9 İsa onlara bakarak, “İnsanlar için bu imkânsız, ama Tanrı için değil. Tanrı için her şey mümkündür” dedi. Markos 10:27

10 Gilbrant, T., international editor. The Complete Biblical Library. Vol 15, s. 383.

11 Bu kitap öncelikle İsrail halkına (özellikle de Kuzey Krallığa) hitap etmektedir.

12 Kitabımın başlığına esin kaynağı olan bu ayet, Tanrı’nın karşılıksız lütfunu açıklamakta ve Yunus’un yazdığı bu duanın bir özeti niteliğini taşımaktadır.

13 Bu örnek, Bryan D. Estelle’nin kitabında benzer bir şekilde, farklı bir ayetin yorumunda kullanılmıştır.