6. İLK ÇAĞ İNANLILAR TOPLULUĞU’NUN TANIKLIĞI



İlk çağ İnanlılar Topluluğu’nun, İsa Mesih’in tanrısallılığına olan tanıklığı oldukça açıktır. İlk kilise babalarının ve düşünürlerinin yazdıklarına bakarak, bu üstün öğretiye inandıklarını kanıtlayabiliriz.

Kilise babalarının yazmış oldukları belgelerde Mesih’ten ‘sonsuz,’ ‘beden almış olan Tanrı,’ ‘yaratıcı’ vb. çeşitli tanrısal unvanlarla bahsedilir.1Bazılarından alınan örnek alıntılar şöyledir:



Başka bir mektupta İgnatius Polikarp’e şöyle der: “Her iklimin ötesinde, sonsuz ve gözle görünmeyen, fakat bizler için beden alıpbize görünen... bizim uğrumuza acı çeken Mesih’i bekle.” 4

Daha sonra İzmirliler’den bahsederek Polikarp’e şöyle demiştir: “Mesih’in kanına (Tanrı’ya) inanmazlarsa, onları yargı beklemektedir.” 5

Aşağıdaki alıntılar Kirsopp Lake’ten aktarılmıştır:6


İgnatius’tan Efeslilere I, selamlar- “...Tanrımız İsa Mesih...”

İgnatius’tan Efeslilere I. 1- “...Tanrı’nın kanıyla...”

İgnatius’tan Efeslilere VII. 2- “...insan olan Tanrı...”

İgnatius’tan Efeslilere XVII. 2- “...Tanrı olan İsa Mesih bilgisineerişmek...”

İgnatius’tan Efeslilere XVIII. 2- “...Tanrımız İsa Mesih için...”

İgnatius’tan Efeslilere XIX. 3- “...Tanrı insan olarak görünmüştür...”

İgnatius’tan Magnezyanlara XI. 1- “...Babayla sonsuzlukta olan Mesih...

İgnatius’tan Magnezyanlara XIII. 2- “...İsa Mesih Baba’ya bağlıydı...”

İgnatius’tan Tralyanlara VII. 1- “...Tanrı’dan İsa Mesih’ten...”

İgnatius’tan Romalılara, selamlar- “...Tanrımız İsa Mesih...” (iki kere)

İgnatius’tan Romalılara III. 3- “Tanrımız İsa Mesih...”

İgnatius’tan Romalılara VI. 3- “...Tanrı şefkatinin örneğiyle acı çekeyim...”

İgnatius’tan İzmirlilere VIII. 3- “...Tanrımız İsa Mesih...”

Barnaba Mektubu VII. 2- “Rab olan Tanrı Oğlu...”


Araştırmacı yazar John Weldon şöyle der: “...İgnatius’un, mektup yazmış olduğu kişi veya topluluklarca hakaret ettiği savıyla eleştirilmemiş olması, İ.S. 115’ten önce, Mesih’in tanrısallığının herkesçe kabul edilmiş olduğunu gösterir.” 7


* İrenaeus (İ.S. 125-200): Polikarp’ın öğrencisidir. ‘Yanlış Fikirlere Karşı’ adlı eserinde (4:10), Musa’nın Mesih’i nasıl gördüğünü ve Musa’nın yanan çalıda görmüş olduğunun Mesih olduğundan bahseder. İrenaeus Mesih’in Baba Tanrı’yla olan ilişkisini şöyle anlatır: “Söz ve Bilgelik, Oğul ve Ruh devamlı O’nunlaydı...Kendi benzeyişimizde insan yapalım’ diyen de O’ydu. 8


* Şehit Justin (İ.S. 110-166): İmanını bilimsel bir anlamda
savunmuştur. Şu sözler ona aittir: “Çoğu zaman ‘Tanrı İbrahim’e gitti’ veya ‘Rab Musa’ya konuştu’ ve ‘Rab insan oğullarının inşa ettiği kuleye geldi’ veya ‘Tanrı Nuh’u gemiye bindirdi’ sözlerini işittiğinizde, bildiğimiz Tanrı’nın buralara gittiğini, geldiğini sanmayın sakın... Çünkü tarif edilemez olan Baba ve Rab, hiçbir yere gelmez, gitmez, yürümez, uyumaz veya uyanmaz. İbrahim, İshak ve Yakup, tarif olunamayan Rabbi değil, fakat Oğul olan Tanrı’yı görmüşlerdir. Musa’yla yanan çalılardan konuşan da Oğul Tanrı’ydı” (Diyaloglar CXXXV1I). Daha sonra şöyle devam eder: “Musa ile konuşan evrenin yaratıcısı değildi, Mesih İsa, ‘melek ve elçi’, ‘Tanrı olan,’ ‘İbrahim, İshak ve Yakub’un Tanrısı’ ve ‘Ben, Ben Olanım’ diyendir” (Birinci Tartışma 1. XII; 1. XIII).


* Klement (ö. İ.S. 101): Roma episkoposu. ‘Öğretiş’ adlı eserinde (Bölüm 16) Zekeriya’dan bir alıntıyla Rab’bi anlatır: “Ve bütün mukaddeslerle beraber Allahım Rab gelecek” (Zekeriya 14:5). Ve ondördüncü bölümde Malaki 1:11, 14’ten aktarmış olduğu iki alıntıyla, Rab’bin Yehova olduğunu gösteriyor. “Ben Klement diyorum ki, Tanrı’nın yüceliğinin saltanat asası Rab’bimiz İsa Mesih” (XVI). “Malaki’nin Eski Antlaşma’da, Rab’bin tapınağına gelmesini beklediği kişi Rab İsa Mesih’ti” (XXIII).


Bu yazılar, kilise babalarının yazdıkları belgelerden sadece birkaçıdır.

Bu belgelerin uydurma olduklarını söyleyenler varsa, kilise babalarının söylediği sözlerin aksini kanıtlayan tarihi belgeleri gösterme sorumluluğunu üstlenmelidir. Dördüncü yüzyılda, Arius’a kadar kilise babalarının Mesih’in Tanrı olmadığını söyledikleri bir belge bulunamamıştır.

İkinci olarak, Kutsal Kitap’ın değiştirilmiş olduğu iddiasına gelince, buna karşı elimizde İ.S. 325’ten önceki Kutsal Kitapbelgeleri bulunmaktadır. Bu belgelerin (parça veya bütün olarak) Grekçe ve Latince orijinalleri, günümüzdeki Kutsal Kitap’la aynıdır. Bugün elimizde bulunan Kutsal Kitap, eski dünya edebiyatları arasında en iyi korunmuş olan kitaptır. Yeni Antlaşma’dan Mesih’in tanrısallığını öğreten ayetleri çıkarmak, tüm tarihsel kanıtları yalanlamak olur.

Mesih’in tanrısallığının bir Hıristiyan tarafından ilk reddedilişi, İ.S. 190’da olmuştur. Teodotus adlı Bizanslı bir deri tüccarı, Mesih’i reddetmesiyle ilgili şu sözleri söylemiştir: “Ben Tanrı’yı değil, bir insanı reddediyorum...” Daha sonra İskenderiyeli bir papaz olan Arius, Mesih’in tanrısallığını reddedince bu konu kilise içerisinde büyük bir teolojik tartışmaya dönüşmüştür. Bu tartışmanın yarattığı yankılar, kilisenin Mesih’in tanrısalığını daha önce bu boyutta tartışmamış olduğunu gösteriyor. Yoksa Arius’un öğretişi hemen reddedilirdi. Bunu izleyen iki buçuk yüzyıl boyunca, Mesih İnanlıları birçok eziyete ve işkenceye maruz kalmıştır. İznik Konseyi, inanlılar arasındaki bu anlaşmazlığı ortadan kaldırmak amacıyla, topluluk önderlerini bir araya getirir. Üç ay süren titiz ve zorlu tartışmalardan sonra, Mesih’in tanrısallığı tüm önderlerce onaylanmıştır. Arius ve onu destekleyen iki kişi, topluluk önderleri arasından atılmıştır. 9

Bazıları, Kral Konstantin’in İznik Konseyi’nden muhafazakâr bir karar çıkması için önderlere baskı yaptığını ve böyle bir sonuç çıktığını ileri sürerler. Bu doğru değildir. Eğer bir baskı oluştuysa, bu da Mesih İnanlıları’nın Konstantin’e olan baskısıdır. Tarihsel kayıtlara göre, işkence edilmiş Mesih İnanlıları’nın yaralarını gören Konstantin, onların aralarına gidip yaralarını öpmüştür. İmanları uğruna gözlerini veya herhangi bir uzvunu kaybetmiş olan Mesih İnanlıları, Konstantin’den gelecek baskılara göz yummazlardı.

Arius ve taraftarları, Mesih’in ezeli varlığına ve dünyayı yarattığına inanıyorlardı. İznik Konseyi’nin tartışma konusu, İsa’nın sadece bir insan olup olmadığı değil, İsa’nın Tanrı mı, yoksa herhangi bir ilah mı olduğu üzerineydi.

Arius, topluluk önderliğinden atılmış olmasına rağmen, yıllarca inanlılar topluluğunu yoldan çıkarmak için çalışmıştır. Bu dönemdemuhafazakâr görüşün önderi ve aynı zamanda İskenderiye episkoposu olan Atanasius, Arius’un taraftarlarınca beş kez sürgün edilmiştir. İ.S. 381’deki İstanbul (Konstantinapol) Konseyi’nden sonra ortalık sakinleşmiştir.

Uzun tartışmalar sonucu tüm karşıtlıklara rağmen alınan “İznik İman Bildirisi” kararı, halâ İnanlılar Topluluğu’nun teolojik bir köşe taşıdır.

Mark Noll, İznik İman Bildirisi’yle ilgili şöyle der:


İ.S. 325’te Roma İmparatoru Konstantin, İnanlılar Topluluğu’nun önderlerini Marmara Denizi’nin güney doğusundaki küçük bir kasabada toplantıya çağırmıştır. Konstantin, dini çekişmenin imparatorluğun bütünlüğünü tehlikeye soktuğunu düşünüyordu. Bu çekişme, Mısır ülkesinin İskenderiye şehrinde bulunan küçük bir kilisenin öğretişlerinden kaynaklanıyordu. Papaz Arius’un Öğretişlerini yargılayan İnanlılar Topluluğu önderleri, Mesih İnancı’nı beyan eden unutulmayacak bir bildiri hazırlamışlardır.

İznik İman Bildirisi olarak bilinen bu bildiri, sadece Arius’un öğretişine karşı çıkmak amacıyla beyan edilen Üçlübirlik tanımı değil, aynı zamanda tarihteki ilk Hıristiyan iman bildirisidir. (Bu bildiri halâ Ortodoks, Roma Katolik, Luteran ve Episkopal Kiliseleri’nin ayinlerinde kullanılır). Bu bildirinin önemi, dünyanın kurtarıcısı İsa Mesih’in eşsiz doğasına güçlü bir tanıklıkta bulunmasıdır.

Arius’un öğretişleri, tüm Hıristiyanlık tarihi boyunca Mesih İnanlıları’nın yeni mantık kavramlarıyla uğraştıklarını gösterir. Arius’un savunduğu nokta şuydu: Eğer Baba Tanrı kesinlikle yetkin, üstün ve değişmeyense ve herşeyin kesin yaratıcısıysa, o halde yeryüzündeki herşey ve herkes, Tanrı’dan ayrı tutulmalıdır. Ve Arius varsayımına şunu eklemiştir; eğer herşey Tanrı’dan ayrılıyorsa, o halde İsa da Tanrı’dan ayrılmalıdır.

Arius ve izleyicileri, Mesih’in dünyaya gelmeden önce varolduğuna ve Mesih’in dünyanın yaratıcısı olduğuna inanıyorlardı. Arius’a göre, İsa dünyanın yaradılışında ve kurtuluşunda büyükbir rol oynamıştı, fakat Kendisi Tanrı değildi. Sadece tek bir Tanrı olabilirdi. Bu yüzden Mesih mutlaka yaratılmışlardan olmalıydı. Bu nedenle, Mesih de değişebilir ve günah işleyebilirdi (tüm yaratılanlar gibi) ve Mesih Tanrı’nın gerçek gücüne sahip değildi.

Arius’un öğretişlerinin Mesih İnancına zarar verdiğini farkeden İnanlılar Topluluğu önderleri, İznik Konseyi’nde Arius’un öğretişlerine karşı şu sonuçlara varmışlardır:


1.Mesih Tanrı’nın Kendisiydi. İsa’nın Kendisi Baba Tanrı’yla aynıydı. Baba ve Oğul’da görülen farklılıklar, görev ve ilişki farklılıkları olarak ele alınmalıdır, fakat Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek gerçek Tanrı’dır.


2.Mesih Baba’yla aynı öze sahipti. Bunu açıklamak için kullanılmış olan Grekçe homoousios (homo = ‘aynı’, ousios = ‘öz’) kelimesi büyük karmaşaya yol açmıştır... Fakat bu kelimenin seçilmiş olmasının nedeni, Mesih’in Tanrı’nın Kendisi olduğunu vurgulamak içindir. Bu durum, İsa’nın “Ben ve Baba biriz” sözüyle özetlenebilir (Yuhanna 10:30).


3.Mesih Tanrı’nın ‘biricik’ Oğludur, yaratılmamıştır. Yani, Mesih zaman içerisinde yaratılmamış, Tanrı Oğlu olarak sonsuzluktan gelmiştir.


4.Mesih, insanların kurtuluşu için insan bedeni almıştır. Mesih’in görevi, insanları kurtarmaktı. Mesih, yaratılanlardan birisi olsaydı, insanların kurtuluşu gerçekleşemezdi. Günah, insanı Tanrı’dan uzaklaştırmış olduğundan, günahlı bir insan, insanları Tanrı’ya getiremezdi. Bu nedenle kurtuluş Tanrı’dandır.


İznik İman Bildirisi’ne karşı çıkanlar çok olmuştur. Arius’un izleyicileri, İznik İman Bildirisi’nin sağlam Kutsal Kitap kanıtlarına rağmen, inançlarını bırakmak istememişlerdir. Kutsal Kitap’ta bulunmayan kelimeler (homoousios gibi) birçok Mesih İnanlısı’nı rahatsız etmiştir. Fakat Atanasius ve diğer Arius karşıtları, ‘tek öz’ kelimesinin ayrı kişilikleri değil, ‘Baba, Oğul, Kutsal Ruh’ üçlemesiyle tek Tanrı’yı oluşturduğunu anlatmaları, İznik İman Bildirisi’nin kabul edilmesini sağlamıştır.

İznik İman Bildirisi, bugün bile insan bilgeliğini Tanrı’nın esini olan İsa Mesih’in üzerine çıkarmak için, teolojik spekülasyon malzemesi yapılmaktadır. İznik İman Bildirisi, Mesih’in tanrısal doğasını, beden alıp yeryüzüne gelişini ve insanları kurtarışını eşsiz bir şekilde açıklar. Sonuç olarak, bu iman bildirisi Hıristiyan tapınışında ve beyanında kullanıldığında, Kutsal Ruh’un Hıristiyan imanını Hıristiyan yaşamına uyguladığı bir araç da olabilir.


İznik İman Bildirisi


Görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan, göklerin ve yerin yaratıcısı olan, tek yüce Baba Tanrı’ya inanırım.

Ve Tanrı’nın biricik Oğlu, tüm evrenden önce var olan, yaratılmamış, fakat Tanrı’yla aynı öze sahip olan, ışık veren, tamamıyla Tanrı olan Kutsal Ruh’un aracılığıyla Bakire Meryem’den doğarak beden alıp hepimizin kurtuluşunu sağlayan, insan olan ve Pontus Pilatus’un emriyle çarmıha gerilmiş ve acı çekmiş olan ve gömüldükten üç gün sonra dirilmiş olan ve Kutsal Yazılar’a göre göğe alınmış olan ve Baba’nın sağında oturmakta olan ve yaşayanları ve ölüleri yargılamak üzere tekrar görkemle gelecek olan ve egemenliği sonsuza dek sürecek olan Rab İsa Mesih’e inanırım.

Ve Rab ve yaşam kaynağı olan, Baba’dan çıkmış olan, Kendisi’ne Baba’yla ve Oğul’la beraber tapınılan ve Baba ve Oğul’la yüceltilen, peygamberler ve elçilerin İnanlılar Topluluğu aracılığıyla açıklamış oldukları Kutsal Ruh’a inanırım. Günahların affı için tek vaftiz olduğunu, ölülerin dirileceğini ve dünyanın sonunun geleceğini beyan ederim. Amin. (Son paragraf İ.S. 381’de eklenmiştir).” 10


Zondervan Resimli Kutsal Kitap Ansiklopedisi’nde Mesih’in tanrısallığıyla ilgili bir makalede şöyle yazılmıştır:


Mesih’in tanrısallığını en açık ve en doyurucu olarak ifade eden kaynak İ.S. 325’teki İznik Konseyi’nde sunulan ‘İznik İman Bildirisi’dir. Bu bildirinin bir parçası şöyledir: ‘Tanrı’nın biricik Oğlu, tüm evrenden önce varolan, yaratılmamış fakat Tanrı’yla aynı öze sahip olan İsa Mesih...’ Bu sözde, Mesih’in ‘Tanrı’nın Kendisi’ olduğunu görüyoruz. ‘Tanrısal’ kelimesi, ‘ilahi’ kelimesinden çok daha güçlüdür. Her insanda ilahi bir taraf bulunabilir. Fakat ‘tanrısallık’ sadece Tanrı’ya aittir.

Sadece İsa Mesih, Kendisi için böyle iddialarda bulunmuştur. İsa Mesih’in iddiaları, O’nun öğrettiklerinin Tanrı’nın öğrettikleriyle aynı, yaptıklarının Tanrı’nın yaptıklarıyla aynı olduğunu gösterir. O’nun kişiliğinde Tanrı’ya tam bir açıklık vardır. Kendi yetkisini göstermesi, Tanrı’nın yetkisini göstermesidir. İsa Mesih’in iddialarına benzer iddialarda bulunan bir kişi ya delidir, ya yalancıdır, ya da doğruyu söylüyordur. Elimizde bulunan kanıtların ışığında, İsa Mesih’iniddia etmiş olduğu kişi, yani ‘Tanrı’nın Kendisi’ olduğunu görüyoruz.” 11


Daha sonraları İ.S. 451’de Kadıköy Konseyi toplanmıştır. Bu konseyde, İsa Mesih’in iki doğaya sahip tanrısal kişiliğiyle ilgili Kutsal Kitap öğretişi tasvir edilmiştir. Bu toplantıların, ortaya çıkan teolojik durumları onaylamak için olmadığını anlamak önemlidir. Bu toplantıların amacı, Kutsal Kitap’in öğrettiği gerçekleri vurgulamaktır.

O zamanlar, kilise büyürken yanlış öğretişleri yalanlayacak ve sağlam öğretişleri duyuracak elektronik haberleşme olanaklarının olmadığını unutmayın. İnanlılar, haberleri birbirlerinden alıyorlardı. Sağlam Kutsal Kitap öğretişi vermek, kilise konseylerinin temsilcileriyle oluyordu. İşte bu şekilde, Roma dünyasındaki Mesih İnanlıları sağlam öğretiş alıyorlardı.

Böylece, Mesih’in tanrısallığına sadece Kutsal Yazılar’ın değil, Kilise tarihinin de tanıklık etmekte olduğunu görüyoruz.